Lost 3×09: Stranger in a Strange Land
12 yorum starborn 22 Şubat 2007 21:29
dikkat! spoiler içerir!
lost‘un heyecanla beklenen 3. sezon 9. bölümü “stranger in a strange land” 21 Şubat tarihinde yayınlandı. dizi not in portland‘ın kaldığı yerden devam etti.
jack‘in adada ameliyattan sonraki durumu ve sawyer–kate–karl üçlüsünün hydra adasından ayrılışı bölümde işlenen olaylardı. flashbacklerde ise jack’in tayland günleri gösterildi.
buradan sonrası dizinin özetini içerecektir. izlememiş olanların okumasını önermiyorum.
bölüm, sawyer, kate ve karl’ın hydra’dan ayrılışı ile başlıyor. denizin ortasında iken kate sawyer’a jack için geri dönmeyi teklif ediyor. bu fikir karşısında biraz düşünen sawyer ise kaçmalarını jack’in istediğini, dönmelerinin tehlikeli olduğunu kendine has tarzıyla belirtiyor. bu sırada uyanan karl’dan ise “god loves you as he loves jacob” cümlesini duyuyoruz.jack’in ise hapsedildiği yere geri döndüğünü görüyoruz. yanına gelen tom, jack’e kalkmasını söylüyor. bu noktada jack öldürüleceğini düşünüyor; ancak sawyer’ın eski kafesine götürülüyor. götürülürken -danny’i vurduğu için- elleri kelepçelenmiş juliet’e rastlıyor…ve de daha önce rastlamadığımız sarı saçlı, yaşlı bir bayana!flashbackler, jack’in tayland’daki kulübesinde uyanması ile başlıyor. kulübesinin yanındaki çocuktan içecek alarak güne başlayan jack kumsalda uçurtma yapmaya başlıyor. bu sırada biraz ötesinde kendisine gülümseyen taylandlı kız yanına geliyor ve uçurtmayı yapmasına yardım ediyor. bu esnada tanışıyorlar ve kızın adının achara olduğunu öğreniyoruz.
jack yeni kafesinde oyalanırken yanına gelen tom‘a kadının kim olduğunu soruyor ve “bir çeşit şerif” karşılığını alıyor. ayrıca bu konuşmada juliet’in başının belada olduğunu öğreniyoruz.
sawyer ve kate’i ise gece yolculuğu hakkında tartışırken buluyoruz. kıyıda geceyi geçirirken karl uyanıyor. karl ve kate’in konuşmasından hydra adasında bir takım projeler üzerinde çalıştıklarını, kaçırdıkları çocuklara daha iyi bir yaşam sunduklarını ve en önemlisi o adada yaşamadıklarını öğreniyoruz.
gece çöktüğünde ise juliet, yanındaki birkaç kişiyle jack’in kafesine geliyor ve ben’in dikiş yerinin enfeksiyon kaptığını belirtiyor. jack’ten, ben’e yardım etmesini isteyen ve bunu kişisel iyiliği için istediğini belirten juliet’e jack’in cevabı olumsuz oluyor.
flashbacklere devam ediyoruz. jack ve achara, achara’nın ailesinin restorantında yemek yemektedirler. sohbetleri esnasında birisi achara’ya şişkin bir zarf veriyor; ancak ne achara bu zarf hakkında bir ipucu veriyor ne de jack bir soru soruyor.
gerçek hayatta ise jack’in ziyaretçileri eksik olmuyor. yeni kafesine aktarılırken gördüğü sarı saçlı bayan(ki kendisi geçen bölümde desmond’la konuşan bayana çok benzemekte) jack’i ziyarete geiyor ve adının isabel olduğunu öğreniyoruz. jack’i kafesinden çıkartarak tom’un ve juliet’in beklediği bir odaya götürüyor. jack, ameliyat esnasında bahsettiği, juliet’in ben’i öldürmek hakkında sözleri hakkında sorgulanıyor. juliet’in kendisine böyle bir şeyi gerçekten söyleyip söylemediği sorulunca da bir süre düşündükten sonra hayır diyor. odada bulunan herkesi şaşırtan bu cevabın ardından juliet ve diğerlerini birbirine düşürmek için böyle bir şey söylediğini iddia ediyor. arkasında ikna olmamış bir isabel bırakan jack, tekrar kafesine yollanıyor.
flashbacklerde ise gece jack’in yatağına gelen achara, jack’e kendisi ile ilgili merak ettiği bir şeyin olup olmadığını soruyor. jack’in bazı şeyleri öğrenmek istediğini söylemesi karşısında “burada senin asla anlayamayacağın şeyler oluyor.” karşılığını alıyor. ayrıca achara’ya gelen zarfın da bunların kapsamında olduğu anlaşılıyor.rüyasından uyanan jack ise karşısında bir grup insan görüyor. lost moments‘dan hatırladığımız bu sahnenin devamında kaçırılan hostes cindy jack ile konuşmaya başlıyor. bir şey izlemek için toplandıklarını açıklarken yanına gelen ufak bir çocuk cindy’nin kulağına bir şeyler söylüyor. cindy bunun üzerine jack’e çocuğun ana lucia‘yı merak ettiğini söylüyor. bunun üzerine jack dellenerek, gidin ne izlerseniz izleyin gibisinden bağırarak cevap veriyor.
sabah uyanan sawyer ve kate ise karl’ı bulamıyorlar. daha sonra ise karl’ın biraz ötede ağlamakta olduğunu işitiyorlar. sawyer ise kontrolü ele alıp, “erkekler arasında” diyerek karl ile konuşmaya gidiyor. sawyer’ın çocuğun omzunu yumruklayarak başladığı konuşmayı özetleyecek olursak sawyer karl’a “gaz vererek” alex’i kurtarmaya gitmesini söylüyor. kendisini öldüreceklerini söyleyen karl’a, “en azından ölmeye değer.” diyerek gaz serisini tamamlıyor.
alex ise jack’i gözetleyen kamerayı kırarak jack ile konuşmaya geliyor. babasını neden kurtardığını soran, ondan nefret etmeleri gerektiğini söyleyen alex’in sorusunu cevaplamak için jack bir sorusuna cevap vermesini söylüyor. jack, alex ile yaptığı konuşmadan diğerlerinin juliet’e kararlarını açıkladıklarını ve juliet’in arkadaşlarını kurtarırken danny’i öldürdüğü için mahkum olduğunu öğreniyor. juliet’in cezasının ölüm olduğunu öğrenmesinden sonra alex’ten ben‘in, isabel’den daha yüksek bir otorite olduğunu öğrenen jack, ben’in yanına gidiyor.
ben’in dikişlerine göz attıktan sonra kendisine refakat ederek sürekli kontrol edecek bir doktor olmazsa, yürüme yetisini kaybedebileceğini belirtiyor. o doktor olmaya gönüllü olan jack ise bunun karşılığında juliet’in infazının durdurulmasını talep ediyor. bunun üzerine ben isabel’e not yollamak üzere kağıt-kalem istiyor. ben ile jack arasında geçen bir başka ilginç konuşma ise şu: jack odaya girdiğinde “eğer iyi bir cerrahınız olsa beni daha çok etkilerdiniz.” diyor ve ben’den “zaten harika bir tane vardı. adı ethan’dı.” cevabını alıyor.
flashbacklerde jack, achara’yı takip etmekle meşguldür. achara’nın girdiği bir binaya onun arkasından giren jack ise achara’nın çalıştığı yere, bir dövme stüdyosuna, ulaşıyor. burada achara’yı bulan jack, “büyük sırrının” burası mı olduğunu soruyor. achara ise sadece bir dövmeci olmadığını, insanların kim olduğunu görebildiğini söylüyor. achara’nın görevinin insanların kim olduklarını görebilmek ve onları işaretlemek olduğu anlaşılıyor. achara bunun kendisine verilmiş bir “hediye” olduğundan bahsediyor. bunun üzerine jack kendisinin kim olduğunu soruyor ve achara söylemek istemiyor. achara’yı zorlayan jack ise achara’dan “sen bir lidersin, büyük bir insansın. ancak bu seni yalnız ve endişeli yapıyor.” cevabını alıyor. cevap ile yetinmeyen jack bir de kendisini işaretlemesini istiyor. bunun yasak olduğunu ve bir takım sonuçları olacağı uyarısını almasına rağmen klasik davranışlarını sergileyen jack’e işaretleri konuluyor…ve en azından dövmesinin alt tarafındaki çince sembollerin nereden geldiği anlaşılıyor.
ben’den aldığı kağıt ile toplantı yerine koşan alex ve jack’e kapıyı tom açıyor. açılan kapıdan içeri baktığımızda ise bir çeşit mahkeme salonunda bir çok insanın önünde oturan juliet’i görüyoruz. ben’in yolladığı kağıdı okuyan isabel ise juliet’in sadece hapis cezasına çarptırılacağını, öldürülmeyeceğini; ancak yine de işaretleneceğini belirtiyor.
tekrar flashbacklere döndüğümüzde ise kulübesinden çıkan jack güne, kola satan çocuğun kendisinden kaçmasından kıllanarak başlıyor. akabinde üzerine gelen ve dövmesine bakan achara’nın abisi ve 4 arkadaşı tarafından bir güzel dövülüyor ve ülkeyi terketmesi emrediliyor.juliet ise serbest kaldıktan sonra elinde sandviçle tekrar jack’i ziyaret ediyor. jack, juliet’ten işaretini göstermesini istiyor ve etraftan bulduğu bitkiler ile yaralı yerlerin üzerine pansuman yapıyor. kendisini neden kurtardığını soran juliet ile şöyle bir diyalog geçiyor aralarında:
– senin eve dönmene izin vereceğini söylemişti. bana da aynısını söyledi. sözünü tutup tutmayacağını görmeliyiz.- nasıl?- birlikte.bu konuşmanın ardından juliet, arkadaşlarının hydra adasının yerini bildiğini, jack’in yaşadıkları yere götürüleceğini söylüyor.
juliet’in belindeki işareti
sawyer ve kate ise alışıldığı üzere tekrar kavga etmektedirler. sawyer’ın karl’ı gazlaması ile başlayan kavga, sawyer’ın kate’e “kendini suçlu hissediyorsun, benim üzerime gelme.” demesi ile farklı bir boyut kazanır. kate, bu lafı jack’i arkada bırakmak olarak anlar ve sawyer’a ona göre bir cevap verir; ancak sawyer aralarında geçen şeyden bahsetmektedir. kate’in bunu, kendisinin öleceğini düşündüğü için yaptığını söyleyen sawyer, kate’in ölü köpek bakışlarına maruz kalır.
teyze
dizinin son sahnelerinde ise jack, ben’in kayığına binmek üzere ilerlerken isabel’den dövmelerin anlamının “o bizim aramızda yürüyor; fakat bizden birisi değil.” (he walks amongst us; but he is not one of us) olduğunu duyar. isabel’e “yazılan öyle; ancak söylemek istediği o değil.” diyerek bir ayar veren jack, ben’in hayran bakışları eşliğinde tekneye ilerler.
yorumlar
sıkıcı bi bölümdü ama yazıyı okuyunca sanki bayada bi şey olmuş gibi geldi. jack artık şahsen beni sıkıyor hep aynı mimik, aynı tarz konuşmalar isyanlar.. bakalım haftaya neler olacak.
öncelikle özet için teşekkür ederim, zorlu bir misyon lost özeti yazmak. eline sağlık starborn.
bölüme gelince, kanımca jack’in dövmesinin çıkışını öğrenmemiz dışında kayda değer hiç bir şey yoktu. geçen haftaki bölümle, 3.sezondaki performansı toparlayacaklar sanmıştım ama, bu bölümle gerisin geri döndük. hayalkırıklıklarıyla dolu bir bölümdü benim için.
eskiden aldigim keyfi 3. sezon bölümlerini izlerken alamiyorum, belkide önceki bölümleri arka arkaya izledigimiz için böyle oluyordur lakin simdiye kadar yayinlanan 3. sezon bölümleri bana keyif vermemeye basladi…
achara denen kızın yüzü çok garipti. bir de sürekli yakından çekmişler.. bakamadım.
dövmeler çok anlamlıydı hakkını verelim şimdi
benim için lost’un en sıkıcı bölümüydü. ama ben halen ümidimi kesmedim lost’tan. eminim öyle bir nokta olacak ki lost tekrar heyecanla bekletecek her bölümünü.
benim için 7.,8. ve 9. bölümler dizi hızını almadan önce atılan patinajlardır. çok iyi olacağından ümitliyim lost’un.
@azizk ben teşekkür ederim. eksik olduğum kısımlar varsa bildirmenizi dilerim.
dövmenin üst kısmı daha sonra yapılmış sanırım. çünkü jack’in dayak yediği sahnede göremedim, gören var mı? bir de uçurtma dikkatimi çekti, şu hurley’nin adını söyleyen kuşa çok benziyordu.(adını starbird diye yazmışlar.) genel olarak dediğiniz gibi traş bir bölümdü, bizi peter petrelli’nin maceralarına muthaç bırakan yapımcılar utansın.
Tv fragmanı beni o kadar heyecanlandırdı ki “büyük gizem çözülüyor” tribi yüzünden. Ama tabi üzüldüm ve büyük heyecan pört oldu. Nerde çözülen sır? Kaçırılanların orada olmasımı? Zaten hayranlar bu teoriyi en başından beri düşünüyorlardı.. Dövmeler mi? Bu bölümde hoşuma giden tek şey son bir kaç dakikada dövmede yazılan ve onun anlamı ile ilgili olan bölümlerdi. Sanki dizinin sonuna bir ipucu gibi geldi bana
gerçekten dokuzuncu bölüm için kaçırılan çocuklar-dharma ilişkisi çözülecek diyorlardı yalan oldu. yani bilmiyorum acayip bir takım anagramlar varsa ama net bir şey yok gibi şu an ortada. elimizdeki iki şey kaçırılan çocukların birkaçının mutlu gözüktüğü ve karl’ın kate ile yaptığı konuşma.
308’de oldukça yukarı çıkan beklentilerim bu bölümde yerle bir oldu. Vasatın altında bir Lost bölümüydü bence.
sanırım bu son bölümden keyif alan bir tek ben varım. o da gecenin bir yarısı, başka bir frekansta çalışan beynimden olsa gerek
jack’in adadaki misyonu ile ilgili oldukça iyi ipuçları vardı dizide. aynı şekilde başka adaların olduğu da iyice belirginleşti.
zaten mittelos bioscience davası ile iyice belli olmuştu. ben 4. ve 5. adaların varlığını düşünüyorum artık.
çok sıkıcı son bölümler biraz zorluyorum kendimi muhabbetten kopmamak için. işallah biheyecan gelir yeni bölümlerde..