dikkat! spoiler içerir!
lost‘un heyecanla beklenen 3. sezon 9. bölümü “stranger in a strange land” 21 Şubat tarihinde yayınlandı. dizi not in portland‘ın kaldığı yerden devam etti.
jack‘in adada ameliyattan sonraki durumu ve sawyerkatekarl üçlüsünün hydra adasından ayrılışı bölümde işlenen olaylardı. flashbacklerde ise jack’in tayland günleri gösterildi.
buradan sonrası dizinin özetini içerecektir. izlememiş olanların okumasını önermiyorum.
bölüm, sawyer, kate ve karl’ın hydra’dan ayrılışı ile başlıyor. denizin ortasında iken kate sawyer’a jack için geri dönmeyi teklif ediyor. bu fikir karşısında biraz düşünen sawyer ise kaçmalarını jack’in istediğini, dönmelerinin tehlikeli olduğunu kendine has tarzıyla belirtiyor. bu sırada uyanan karl’dan ise “god loves you as he loves jacob” cümlesini duyuyoruz.jack’in ise hapsedildiği yere geri döndüğünü görüyoruz. yanına gelen tom, jack’e kalkmasını söylüyor. bu noktada jack öldürüleceğini düşünüyor; ancak sawyer’ın eski kafesine götürülüyor. götürülürken -danny’i vurduğu için- elleri kelepçelenmiş juliet’e rastlıyor…ve de daha önce rastlamadığımız sarı saçlı, yaşlı bir bayana!flashbackler, jack’in tayland’daki kulübesinde uyanması ile başlıyor. kulübesinin yanındaki çocuktan içecek alarak güne başlayan jack kumsalda uçurtma yapmaya başlıyor. bu sırada biraz ötesinde kendisine gülümseyen taylandlı kız yanına geliyor ve uçurtmayı yapmasına yardım ediyor. bu esnada tanışıyorlar ve kızın adının achara olduğunu öğreniyoruz.

jack yeni kafesinde oyalanırken yanına gelen tom‘a kadının kim olduğunu soruyor ve “bir çeşit şerif” karşılığını alıyor. ayrıca bu konuşmada juliet’in başının belada olduğunu öğreniyoruz.
sawyer ve kate’i ise gece yolculuğu hakkında tartışırken buluyoruz. kıyıda geceyi geçirirken karl uyanıyor. karl ve kate’in konuşmasından hydra adasında bir takım projeler üzerinde çalıştıklarını, kaçırdıkları çocuklara daha iyi bir yaşam sunduklarını ve en önemlisi o adada yaşamadıklarını öğreniyoruz.

gece çöktüğünde ise juliet, yanındaki birkaç kişiyle jack’in kafesine geliyor ve ben’in dikiş yerinin enfeksiyon kaptığını belirtiyor. jack’ten, ben’e yardım etmesini isteyen ve bunu kişisel iyiliği için istediğini belirten juliet’e jack’in cevabı olumsuz oluyor.
flashbacklere devam ediyoruz. jack ve achara, achara’nın ailesinin restorantında yemek yemektedirler. sohbetleri esnasında birisi achara’ya şişkin bir zarf veriyor; ancak ne achara bu zarf hakkında bir ipucu veriyor ne de jack bir soru soruyor.

gerçek hayatta ise jack’in ziyaretçileri eksik olmuyor. yeni kafesine aktarılırken gördüğü sarı saçlı bayan(ki kendisi geçen bölümde desmond’la konuşan bayana çok benzemekte) jack’i ziyarete geiyor ve adının isabel olduğunu öğreniyoruz. jack’i kafesinden çıkartarak tom’un ve juliet’in beklediği bir odaya götürüyor. jack, ameliyat esnasında bahsettiği, juliet’in ben’i öldürmek hakkında sözleri hakkında sorgulanıyor. juliet’in kendisine böyle bir şeyi gerçekten söyleyip söylemediği sorulunca da bir süre düşündükten sonra hayır diyor. odada bulunan herkesi şaşırtan bu cevabın ardından juliet ve diğerlerini birbirine düşürmek için böyle bir şey söylediğini iddia ediyor. arkasında ikna olmamış bir isabel bırakan jack, tekrar kafesine yollanıyor.

flashbacklerde ise gece jack’in yatağına gelen achara, jack’e kendisi ile ilgili merak ettiği bir şeyin olup olmadığını soruyor. jack’in bazı şeyleri öğrenmek istediğini söylemesi karşısında “burada senin asla anlayamayacağın şeyler oluyor.” karşılığını alıyor. ayrıca achara’ya gelen zarfın da bunların kapsamında olduğu anlaşılıyor.rüyasından uyanan jack ise karşısında bir grup insan görüyor. lost moments‘dan hatırladığımız bu sahnenin devamında kaçırılan hostes cindy jack ile konuşmaya başlıyor. bir şey izlemek için toplandıklarını açıklarken yanına gelen ufak bir çocuk cindy’nin kulağına bir şeyler söylüyor. cindy bunun üzerine jack’e çocuğun ana lucia‘yı merak ettiğini söylüyor. bunun üzerine jack dellenerek, gidin ne izlerseniz izleyin gibisinden bağırarak cevap veriyor.

sabah uyanan sawyer ve kate ise karl’ı bulamıyorlar. daha sonra ise karl’ın biraz ötede ağlamakta olduğunu işitiyorlar. sawyer ise kontrolü ele alıp, “erkekler arasında” diyerek karl ile konuşmaya gidiyor. sawyer’ın çocuğun omzunu yumruklayarak başladığı konuşmayı özetleyecek olursak sawyer karl’a “gaz vererek” alex’i kurtarmaya gitmesini söylüyor. kendisini öldüreceklerini söyleyen karl’a, “en azından ölmeye değer.” diyerek gaz serisini tamamlıyor.

alex ise jack’i gözetleyen kamerayı kırarak jack ile konuşmaya geliyor. babasını neden kurtardığını soran, ondan nefret etmeleri gerektiğini söyleyen alex’in sorusunu cevaplamak için jack bir sorusuna cevap vermesini söylüyor. jack, alex ile yaptığı konuşmadan diğerlerinin juliet’e kararlarını açıkladıklarını ve juliet’in arkadaşlarını kurtarırken danny’i öldürdüğü için mahkum olduğunu öğreniyor. juliet’in cezasının ölüm olduğunu öğrenmesinden sonra alex’ten ben‘in, isabel’den daha yüksek bir otorite olduğunu öğrenen jack, ben’in yanına gidiyor.
ben’in dikişlerine göz attıktan sonra kendisine refakat ederek sürekli kontrol edecek bir doktor olmazsa, yürüme yetisini kaybedebileceğini belirtiyor. o doktor olmaya gönüllü olan jack ise bunun karşılığında juliet’in infazının durdurulmasını talep ediyor. bunun üzerine ben isabel’e not yollamak üzere kağıt-kalem istiyor. ben ile jack arasında geçen bir başka ilginç konuşma ise şu: jack odaya girdiğinde “eğer iyi bir cerrahınız olsa beni daha çok etkilerdiniz.” diyor ve ben’den “zaten harika bir tane vardı. adı ethan’dı.” cevabını alıyor.

flashbacklerde jack, achara’yı takip etmekle meşguldür. achara’nın girdiği bir binaya onun arkasından giren jack ise achara’nın çalıştığı yere, bir dövme stüdyosuna, ulaşıyor. burada achara’yı bulan jack, “büyük sırrının” burası mı olduğunu soruyor. achara ise sadece bir dövmeci olmadığını, insanların kim olduğunu görebildiğini söylüyor. achara’nın görevinin insanların kim olduklarını görebilmek ve onları işaretlemek olduğu anlaşılıyor. achara bunun kendisine verilmiş bir “hediye” olduğundan bahsediyor. bunun üzerine jack kendisinin kim olduğunu soruyor ve achara söylemek istemiyor. achara’yı zorlayan jack ise achara’dan “sen bir lidersin, büyük bir insansın. ancak bu seni yalnız ve endişeli yapıyor.” cevabını alıyor. cevap ile yetinmeyen jack bir de kendisini işaretlemesini istiyor. bunun yasak olduğunu ve bir takım sonuçları olacağı uyarısını almasına rağmen klasik davranışlarını sergileyen jack’e işaretleri konuluyor…ve en azından dövmesinin alt tarafındaki çince sembollerin nereden geldiği anlaşılıyor.

ben’den aldığı kağıt ile toplantı yerine koşan alex ve jack’e kapıyı tom açıyor. açılan kapıdan içeri baktığımızda ise bir çeşit mahkeme salonunda bir çok insanın önünde oturan juliet’i görüyoruz. ben’in yolladığı kağıdı okuyan isabel ise juliet’in sadece hapis cezasına çarptırılacağını, öldürülmeyeceğini; ancak yine de işaretleneceğini belirtiyor.

tekrar flashbacklere döndüğümüzde ise kulübesinden çıkan jack güne, kola satan çocuğun kendisinden kaçmasından kıllanarak başlıyor. akabinde üzerine gelen ve dövmesine bakan achara’nın abisi ve 4 arkadaşı tarafından bir güzel dövülüyor ve ülkeyi terketmesi emrediliyor.juliet ise serbest kaldıktan sonra elinde sandviçle tekrar jack’i ziyaret ediyor. jack, juliet’ten işaretini göstermesini istiyor ve etraftan bulduğu bitkiler ile yaralı yerlerin üzerine pansuman yapıyor. kendisini neden kurtardığını soran juliet ile şöyle bir diyalog geçiyor aralarında:
– senin eve dönmene izin vereceğini söylemişti. bana da aynısını söyledi. sözünü tutup tutmayacağını görmeliyiz.- nasıl?- birlikte.bu konuşmanın ardından juliet, arkadaşlarının hydra adasının yerini bildiğini, jack’in yaşadıkları yere götürüleceğini söylüyor.

juliet'in belindeki işareti

juliet’in belindeki işareti

sawyer ve kate ise alışıldığı üzere tekrar kavga etmektedirler. sawyer’ın karl’ı gazlaması ile başlayan kavga, sawyer’ın kate’e “kendini suçlu hissediyorsun, benim üzerime gelme.” demesi ile farklı bir boyut kazanır. kate, bu lafı jack’i arkada bırakmak olarak anlar ve sawyer’a ona göre bir cevap verir; ancak sawyer aralarında geçen şeyden bahsetmektedir. kate’in bunu, kendisinin öleceğini düşündüğü için yaptığını söyleyen sawyer, kate’in ölü köpek bakışlarına maruz kalır.

teyze

teyze

dizinin son sahnelerinde ise jack, ben’in kayığına binmek üzere ilerlerken isabel’den dövmelerin anlamının “o bizim aramızda yürüyor; fakat bizden birisi değil.” (he walks amongst us; but he is not one of us) olduğunu duyar. isabel’e “yazılan öyle; ancak söylemek istediği o değil.” diyerek bir ayar veren jack, ben’in hayran bakışları eşliğinde tekneye ilerler.