Lost || Adada Yaşam Mücadelesinden Biraz Daha Fazlası
91 yorum ozgun14 18 Mart 2013 12:36
Bir döneme (2004-2010) damgasını vurmuş, milyonları peşinden sürüklemiş bir diziyle karşınızdayız. TV dünyasında zaman, bu diziyle ikiye bölündü:
LOST‘tan önce – LOST‘tan sonra.
Diziler LOST‘la kıyaslanır oldu. Yeni başlayan her dizi için akıllarda şu soru oluşur oldu: “Acaba yeni LOST olabilecek mi?” Nedir bu LOST LOST dedikleri diyorsanız; buyurun yazımızın devamına.
Yalnız, başlamadan önce küçük bir bilgi vermekte yarar var: Bu bir tanıtım yazısı olup, izlememiş olanlar için hazırlanmıştır; bir inceleme yazısı değildir. Minimum düzeyde ispiyon(spoiler) içerir.
(Her ne kadar üstte “izlememiş olanlar için hazırlandı” desek de, yazımızın sonlarındaki Tırıvırı Bilgiler bölümünde, izlemiş olan izleyiciler için de hoş bilgiler mevcut.)
Damon Lindelof, J. J. Abrams ve Jeffrey Lieber tarafından yaratılan dizimiz, American Broadcasting Company (ABC) kanalında yayınlandı. Tabii, popülerliğinin de etkisiyle ülkemiz de dahil olmak üzere birçok ülkedeki bölgesel kanallarda yayınlandı. Ülkemizde tüm bölümler hem dublaj, hem de alt yazı seçeneğiyle TNT kanalında yayınlanmıştı. Digitürk bünyesindeki Dizimax kanalı da buna dahil. Hatta final, bize göre gece saatlerinde Amerika ile eş zamanlı da yayınlanmıştır.
Başta tam sezon şeklinde (23-24 bölüm) ilerlerken, 3. sezonundan sonra yarım sezonlar halinde (14-17 bölüm) yayınlandı. Toplamda da 6 sezon 121 bölüm sürdü. (22 Eylül 2004 – 23 Mayıs 2010)
Çok dallı budaklı bir hikayesi olan dizimiz, yayınlanan her bölümüyle kafalardaki sorulara cevap vermeksizin, yeni sorular ekliyordu; yayınlandığı zamanlar, sosyal medya Lost teorileriyle doluyordu. Kimilerine göre çizgisini bozmadan başarılı bir final yaptı; kimine göre ise hüsranla bitti. Kimisi sonunu beğenmese de yayınlandığı sürece kendisine böylesi heyecan yaşatan bir dizi izleyebildiği için minnettardı.
Ayrıca daha önce benzerlerini görsek de flashback – flashforward (zamanda ileri ve geri gidişler) senaryo tarzının da bu diziyle tekrar popüler olduğunu düşünenler var. Dizi dünyasına büyük yenilikler getirmese de var olanı çok iyi kullanmayı bildi. Bu sayede de milyonların sevgisini kazandı.
Bölüm tarzına değinecek olursak, uzunca bir süre karakterler üzerinden ilerliyor bölümler. Yani bir bölüm birisinin geçmişine ağırlık verilirken, diğer bölüm başka birinin geçmişine ışık tutuluyor. Belli aralıklarla, bir düzen içermeksizin karakterlerle ilgili bilmemiz gerekenler, yani tanışma faslı bitene kadar böyle devam ediyor. Daha sonra da zaten işler karışıyor, hikayede derine iniliyor.
Peki ne bu dizinin hikayesi, neyi anlatıyor?
Birbirlerini tanımayan karakterlerimizin Oceanic Havayolları‘nın 815 sefer sayılı Sydney-Los Angeles uçağına binmesi ve bu uçağın da talihsizce Pasifik’in ortasındaki bir adaya düşmesiyle başlıyor dizimiz. Bir kaos ortamına gözlerini açan ana karakterimizle, bir yandan ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz; bir yandan da diğer kazazedelerle ufaktan tanışıyoruz. Eh, koskoca uçak düştü mü kazazedesi de bol olur. Doğal olarak, bol karakterli bir diziyle karşı karşıyayız.
(Dip not: 324 yolcusu olan uçağımız adaya çakıldığında yolcularının çoğunu daha başta yolcu etsek de adamız 70 kişiyi misafir etmişti. İlk sezonda bu 70 kişiden sadece 14’ünün hikayesini öğrenebiliyoruz. Sadece dediğime bakmayın, 14 kadrolu oyuncusuyla döneminin ve belki şu anın da en geniş kadrolu dizilerinden. En genişi için buradan buyurun.)
Kimler bu talihsiz uçuşun kurbanları, görelim ve onlar üzerinden konuya devam edelim:
Jack Shephard : Matthew Fox tarafından canlandırılmıştır.
Omurilik cerrahı olan Jack, yeni kaybettiği babasının cenazesini ülkesine geri getirmeye çalışıyor. İnsanları kurtarmak gibi bir kompleksi var. Bu yüzden zamanında hem evliliğini, hem de babasıyla ilişkisini mahvetmiş. Şimdi de herkes kaza yüzünden darmadağınken ortalığı toparlayacak bir lidere ihtiyaçları var. Mantık insanı (man of science) olan Jack’in, ilk günlerde aldığı kararlar, onu bir anda grubun lideri konumuna getiriyor.
Kate Austen : Evangeline Lilly tarafından canlandırılmıştır.
Uzun bir süre kaçak hayatı yaşayan Kate, polisten daha fazla kaçamıyor ve yakalanıyor. Kendisine eşlik eden polisle beraber elleri kelepçeli ülkesine geri götürülürken uçağın düşmesi, kendisi için yepyeni bir başlangıç oluyor. Bunun da etkisiyle ilk zamanlardaki karışıklıklarda Jack’le birlikte insanlara yardımcı olup insanların saygısını kazanıyor.
James ‘Sawyer’ Ford : Josh Holloway tarafından canlandırılmıştır.
Asi kişiliğinin de etkisiyle, adada tepki çekmesi çok uzun zaman almıyor. Hayatı boyunca kendi başının çaresine bakan biri olduğundan, topluluk hayatı yaşamak ona göre değil. Hele de bir liderin kararları altında yaşamak hiç değil. Bir süre başına buyruk takılan karakterimiz, adadaki zorlu yaşam koşullarında zamanla yola geliyor. Onun gibi biri ne kadar gelebilirse tabii…
John Locke : Terry O’Quinn tarafından canlandırılmıştır.
Gizemli bir karakteri canlandıran Locke, dizinin inanç insanı (man of faith). Adayı, diğerlerine göre bambaşka bir bakış açısıyla değerlendiriyor. Bunun kaderlerinde olduğuna, bir amaçla buraya geldiklerine inanıyor. Jack’in onun bakış açısını anlayamaması, daha doğrusu birbirlerinin gözüyle duruma bakamamaları, birçok noktada onları karşı karşıya getiriyor. İyi bir avcı olması ve yemeğin adada büyük sorun olması, Locke’ı da önemli bir konuma getiriyor.
Claire Littleton : Emilie de Ravin tarafından canlandırılmıştır.
Eski sevgilisinden hamile olduğu çocuğunu, -tek başına iyi bakamayacağını düşünerek- evlatlık vermeye karar veriyor. Aileyle tanışmak için çıktığı bu yolculuk, planladığı gibi sonlanmıyor. Bakalım bu kaza, ona fikrini değiştirtecek mi?
Hugo ‘Hurley’ Reyes : Jorge Garcia tarafından canlandırılmıştır.
İyilik timsali. Oradan oraya koşuyor, milletin ihtiyaçlarını gideriyor, yardıma ihtiyacı olanlara yardım ediyor. Matrak bir karakter.
Sun Kwon : Yunjin Kim tarafından canlandırılmıştır.
Büyük bir şirket sahibinin kızı olan Sun, babasının isteğinin aksine Jin’le evleniyor. Her şey mükemmel görünüyor; ama, acaba öyle mi? Eşi de kendisi de İngilizce bilmediği için ada sakinleriyle anlaşmakta zorlanıyor.
Jin Kwon : Daniel Dae Kim tarafından canlandırılmıştır.
Sun’ın kocası. Biraz fazla kıskanç olduğu ve Sun’ı çok sık boğaz ettiği de dikkatlerden kaçmıyor. Sun’ın babası için bir işi halletmek üzere seyahat etmekteler.
Sayid Jarrah : Naveen Andrews tarafından canlandırılmıştır.
Zamanında Kuzey Kore savaşında Saddam adına savaşmış eski bir asker. Sawyer tarafından, uçağı düşüren terörist olmakla asılsızca suçlanıyor.
Charlie Pace : Dominic Monaghan tarafından canlandırılmıştır.
Driveshaft adlı, dağılan bir müzik grubunun solistlerinden biri olan Charlie, biraz kendini bozmuş. Uçak düşerken kendisi uyuşturucu işleriyle meşgul.
Michael Dawson : Harold Perrineau tarafından canlandırılmıştır.
Boşandığı eşi öldükten sonra velayeti kendisine kalan oğlunu almaya gittiği Sydney’den ülkesine dönüş amaçlı biniyor uçağa. Oğluyla ilişkileri çok iyi değil.
Walt Lloyd : Malcolm David Kelley tarafından canlandırılmıştır.
Anne-babası boşanmış olan Walt, annesi öldükten sonra beraber yaşamak üzere babasıyla Los Angeles’a dönmekte. Babasıyla arası çok iyi olmayan Walt’ın tesellisi, uçakta kendisi ile beraber bulunan köpeği Vincent. Karakterimiz, çizgi roman okumayı da çok seviyor.
Shannon Rutherford : Maggie Grace tarafından canlandırılmıştır.
Adanın Barbie‘si. Uçak düşmüş, dünya durmuş umrunda değil. Kurtarma ekipleri gelene kadar güneşlenirken, kimse güneşini engellemesin yeter.
Boone Carlyle : Ian Somerhalder tarafından canlandırılmıştır.
Shannon’ın üvey kardeşi. Bir cankurtaran, ama işinde pek başarılı olamayanından. Başı dertten kurtulmayan Shannon’ın son derdine çözüm bulmak için yanına gitmişti. Uçak düştüğünde kız kardeşiyle beraber ülkelerine dönmektelerdi.
Rose Nadler : L. Scott Caldwell tarafından canlandırılmıştır.
Uçak düştüğünde kocasıyla uçağın ayrı uçlarında olan ve bu nedenle de ayrı düşen Rose, eşinin adanın başka bir ucunda yaşadığına inancını sürdürüyor. Acaba eşiyle kavuşabilecek mi?
Kaza sonrası kendilerini Pasifik Okyanusu’nun ortasında bir adada bulan bu yolcularımızın başına daha kötü ne gelebilir ki? Tek yapmaları gereken, yardım gelene kadar doğa şartlarına karşı hayatta kalabilmek olsa gerek, değil mi?
Maalesef daha fazla yanılamazdınız. Kendilerini kurtuldukları için şanslı sayarken, aslında başlarına neler geleceğinin, nasıl bir karmaşanın ortasına düştüklerinin henüz farkında değiller. Ama, adada yalnız olmadıklarını fark etmeleri çok zaman almıyor. Sadece doğa değil, baş etmeleri gereken esrarengiz bir ada var. İnsan öldüren siyah dumanlardan, zamanda atlamalara, ışık parlamalarından, diğerleri (“Others”) denilen gruba kadar baş etmeleri gereken birçok şey var.
İşte onca şey yaşayan bu insanların yapabilecekleri tek şey kalıyor geriye: Birlik olmak ve bir çözüm bulunana kadar hayatta kalmak. Doğaya ve doğa üstüne karşı verecekleri bu savaşta, bakalım kazanan hangi taraf olacak?
Tırıvırı Bilgiler
Dizi ile ilgili tırıvırı bilgilere gelecek olursak;
- Dizinin her duyulduğunda ortam geren tema müziği Michael Giacchino tarafından bestelenmiş.
- Çekimler Hawaii‘nin Oahu adasında yapılmış.
- Desperate Housewives‘tan sonra en geniş kadrolu Amerikan dizisiymiş.
- Üstteki iki nedenden dolayı da dünyanın en çok para harcanan dizisiymiş.
- Jorge Garcia (Hurley) Hawaii’deki çekimler yüzünden kız kardeşinin düğününü kaçırmış.
- Başta, Jack’in öldürülmesi ve liderliğe Kate’in geçmesi planlanmış; ama, sonradan fikirler değişmiş.
- Birçok karakter, aslında başta yazılmamış ve oyuncu seçimleri sırasında hoşlarına giden oyuncular için baştan karakter yaratılmış.
- Neredeyse esas kadrodaki hiçbir oyuncu, kendi karakteri için seçmelere katılmamış.
- Jack için Michael Keaton başvurmuş. Ama Jack’in öldürülmemesine karar verilince düzenli bir diziye bulaşmak istemediğinden caymış.
- Forest Whitaker, Dominic Monaghan, Jorge Garcia, Matthew Fox; Sawyer karakteri için başvurmuş. Dominic için Charlie karakteri baştan yazılmış, Jorge içinse Hurley yaratılmış.
- Evangeline aslında, Rose karakteri olacakmış ama, daha sonra Kate karakteri yaratılıp Rose için de ayrı oyuncu alınmış.
- Yun Jin Kim (Sun), aslında Kate için seçmelere katılmış, ama onun için ayrıca Sun karakteri yazılmış, bir de eş yaratılmış.
- Josh Hollaway başvurduğunda onun için Sawyer karakteri baştan yazılmış.
- Sayid, Locke ve Michael karakterleri başta planlanmazken seçmelerde sevilen oyuncular sayesinde onlara uygun olarak yazılmış.
- Evangeline, adaya en son katılanlardan olmuş. Çünkü Kanada, yurt dışı işlemlerinde sorun çıkartmış. Pilot bölüm çekilirken, Kate sahneleri atlanmış ve işlerin hallolması beklenmiş.
- Dominic Monaghan (Charlie) ile Evangeline Lilly (Kate) sette birbirlerine aşık oldular. 2004-2009 arası süren bir ilişkileri oldu.
- Mağara sahnelerinde görülen kayalar aslında plastikmiş. Bu yüzden de gerekli yankı sağlanamadığı için, sesler başka yerde tekrar kaydediliyormuş.
- Ödülleri ve adaylıkları için buradan buyurabilirsiniz.
Burada tanıtımı sonlandırırken, sizi tanıtım filmleri ve giriş jeneriği ile başbaşa bırakıyorum.
Giriş jeneriği:
Tanıtım Filmi: Uygun bir ilk sezon tanıtım filmi bulamadım. Bu video, ilk 3 sezondan görüntüler içeriyor. ama ispiyon olarak sorunsuz.
Sıradışı bir tanıtım da İngiliz televizyonlarından geliyor:
Biraz DVD reklamı olsa da heyecanlı bir tanıtım videosu:
http://www.youtube.com/watch?v=Zt2WlSBO-d0
İzleyecek olanlara keyifli seyirler diliyorum…
yorumlar
@ozgun14: Sayende bir kült dizinin daha sitedeki tanıtım eksikliği giderilmiş oldu. Ne kadar dallandırıp budaklandırmamaya çalıştıysan da dizi çok göz önünde, karmaşık ve daha ilk bölümden bile bol karakterli olduğu için elini epey oyaladığını biliyorum. Bence iyi kalkmışsın altından. Eline sağlık.
Bölük pörçük izlememe rağmen, gidişatına hayran kaldığım dizidir. Tam anlamıyla izleyemesem de sonundan ben de tatmin olamayanlardanım. Onca sene süren, zilyon tane soru soran ve bu kadar akıcı bir dizinin sonu böyle basitçe bağlanmasaydı keşke. Sırf o sonu yüzünden tekrar izlemeye kalkışmadım; ama listemdedir. Bir ara baştan sona tekrar göz atacağım.
Ha sakın yanlış anlaşılmaya, kötü dizidir demiyorum. O talihsiz sonuna rağmen, gerçekten kurgusu sağlamdır, ayıla bayıla da izlersiniz.
Son olarak eline sağlık @ozgun14, gerçekten böyle kült bir dizinin tanıtımının olmaması eksiklikti, sağlam bir yazıyla giderilmiş oldu…
@ozgun14 : Daha geçenlerde sitede Lost’un tanıtımının olmadığını görünce acaba hazırlasam mı diye düşünüp sonra vazgeçmiştim. Büyük bir eksikliği kapattın. İzlemeyenler için gayet güzel ispiyonsuz bir tanıtım olmuş, ellerine sağlık.
Benim izlediğim ilk dizi olduğundan yeri benim için çok çok ayrıdır. Her ne kadar finalinden hiç tatmin olmasam da, 6 sezon boyunca yaşattığı heyecan için bile izlememe değdiğini düşünürüm hep. Belki de duygusal yaklaştığımdan, hiç bir diziyi de Lost’un yerine koyamam, kıyaslamam.
Çok güzel bir nostalji oldu bana, böyle bir dizi sıfır ispiyonsuz en iyi böyle tanıtılır zaten. Ellerine sağlık @ozgun14.
Çok teşekkürler. Gerçekten zorlandığım bir tanıtım oldu. Dizinin ilk 2 pilot bölümünü baştan izledim ama gerçekten hiç bilgi verilmiyor başlarda. ispiyonsuz olsun diye bayaa bir kastım ne yazacağımı şaşırdım.
Beğenmenize sevindim. Ben de ilk 3 sezondan aldığım tadı sonraki sezonlardan alamamıştım ama şöyle de bir şey var, ilk 3 sezonu art arda sonrakileri güncel izledim, onun da etkisi vardır diye düşünüyorum. uygun zamanda baştan alıcam nasipse. gerçi daha veronica var, geçen chuck’ı hazırlarken bir de chuck’a başladım sanki çok boşmuşum gibi. nasıl oldurcam bilmem.
Tekrardan teşekkürler..
Lost ilk izlediğim dizi değildi ama bu kadar dizifil olmamda büyük paya sahip bir dizidir. 2007 Kasım’ının ayaz bir akşamı, o zamanlar dizileri cnbc’den falan izleyen, acayip filmkolik olan ama internetten edinme alışkanlığı olmayan bendeniz, okul çıkışında film çektirmeye gitmiştim. Oradakiler “sana Lost’u izletelim artık be.” dediler. Ben de ilk sezonu aldım geldim. Onu 3 günde devirdim. Arkasından 2. ve 3. sezonları da aynı şekilde… Sonra da 2 ay falan 4. sezonun yolunu gözledim. Ondan sonra hafta hafta takip etmek benim için de çok zor oldu, bünyem uzun bir süre alışamadı bu duruma; ama aynı tadı alamadım diyemem hiç bir şekilde. Bu kadar beni peşinden sürükleyen bir dizi gelmedi daha. Yuzsekiz’de ne yorumlar, ne teoriler dökülürdü anında. Bölüm bittikten sonra saatlerce onları okuyup kafa patlatırdım bir de. Ne günlerdi be! (:
Finali ben beğenmiştim. Havada kalacak sorular olacağı zaten son birkaç bölümden anlaşılmıştı. Ben de kendimi buna hazırlayıp izlemiştim. Sonuçta da hayal kırıklığına uğramadım. Aramızda kalsın ama biraz ağlamıştım da. ((:
Neyse, ben de ölmeden önce bir kez daha baştan alayım diyorum ama bu kadar dizi varken nasıl olacak, onu bilmiyorum işte.
Eline sağlık ozgun14. Gerçekten büyük bir eksikliği gidermiş oldun.
şu tutma teknolojisini uzun zaman sonra kullanmak hele ki böyle bir yazı için çok güzel oldu. ellerine sağlık…
Öncelikle çok güzel ve yerinde olması gereken tanıtım için eline sağlık @ozgun14
Sonra tutma teknolojisi için hem hayırlı olsun hem de güzel olmuş be.
Sonra da LOST; aslında diyecek çok bir şey yok çünkü hani eleştirmek haddime değil, şu anda özellikle benim yaşıtım (90 civarı kuşağı) grup için yüzde 70 80 dizifilin dizifil olma dizisidir tartışmasız.
Belki eleştirel olarak bakıldığı zaman başka diziler daha iyi olduğu yönlerle öne çıkabilir; ama total olarak bakıldığında en güzel dizidir bence bu da tartışmasız.
Finali çok tartışmaya sebep olsa da bence çok güzel, benim aklımda hiç soru işareti bile bırakmadan neredeyse bitmiş çokta güzel olmuş bir dizidir. Soru işaretlerinin bolluğu dizinin kalitesindendir ve de insanları bu kadar düşünmeye zorlamasındandır bence. Buna bir örnek Christopher Nolan filmleridir. Çünkü arkasından konuşulan iş iyidir.
Bu tartışmaların bir büyük sebebi de insanların diziyi izledikçe, teknolojik ya da fiziki şartlarla ortaya çıkacak teorileri çok aşırı düşünmeleri; ancak dizinin metafiziksel ruhani bir olaya bağlanmasının yarattığı boşluktur.
Yukarıda ozgun’ün dediği gibi çok fazla insan ilk 3 sezonu bir haftada izleyip günceli yakalamıştır dizide ve de bu da genel kanı olarak dizinin düştüğü yönünde bir izlenim yaratmıştır (Ben hiç kötüleyemedim tabi) (ayrıca dizinin düşmesinde senarist grevinin göbeğinde kalması da sebep olarak verilebilir)
Son olarak izlemeyen lütfen kalmasın hani yani kalması mükemmeldir.
Not: Allahtan Jack ve Sawyer için Matthew Fox ve Josh Holloway seçilmiş, diğer alternatifleri düşünemiyorum bile aman allah korusun
lostu çok özlüyorum.lost sonrasında çok dizi izledim ama hiç biri lost gibi tad vermedi.
http://www.youtube.com/watch?v=twHXrNtG-7c
ühü
http://www.youtube.com/watch?v=NT_TOcgCjK4
böhüüüü frkk frkk
gerçekten bu yaz bitirdim lost ‘u her sezon finalinde bunalsam da kafam karışsada o karakterler ve dizi paha biçilemez keşke bir daha olsa (şimdi burdan beni taşlamaya başlamayın hemen ) efsane ya bittiğinde şoka girdim kendime gelemedim etkisi büyüktü bende
N’oluyo yaw pörtletmişsiniz Lost’u. Ne o Lost’unuz mu geldi?
efkarlıyız :((
Özledim ben de şimdi ya
Tartismasiz izledigim en iyi dizi. Hala Lost’un eksikligini hissederim ve bu yuzden Lost’a benzeyen dizi ararim her zaman.
özlenmez mi ya? ne kadar arkasından sövülse de bambaşka bir şeydi. ilk dizim o benim.
Benim de neredeyse ilk göz ağrım sanırım. Ama şöyle günde arka arlaya 10 bölüm izleyip de gıkımın çıkmadığı, bayıla bayıla devam ettiğim ilk dizim. Zaten bir bu, bir de One Tree Hill var. Ondan beridir hiçbir diziyi arka arkaya günde 5 bölüm bile izlemişliğim yok.
Bir kısmını da olsa güncel bir şekilde izlemekten her daim mutlu olacağım. Ara ara aklıma geliyor da benim. Bugün de daha öncesinden aklımdaydı zaten. Ayrıca LOST gibisi gelmeyecek, yok öyle bir şey.
tabi ya onun gibi bir tür gelmez eminim benim ilk dizim değildi birde güncel izleme fırsatı bulamadım malesef ama yinede baya bir sevdiğim bir dizi oldu her güzel şeyin bir sonu vardır sözünü hatırlatıyor bana lost bir ara yeniden çekilcek diye haberde duymuştum geçen sene noldu bilmiyorum ama olmaz yani
Benim de ilk izlediğim dizidir Lost. Belki biraz da o yüzden hep özlemle anarım kendisini.
kendimden utandım ben bu tanıtımı hiç okumamışım görmemişim eline sağlık ozgun14. nasıl kaçırmışım bu tanıtımı kendime inanamıyorum
Afiyet olsun towanda. Lost furyasi bittikten sonra yazdigimdan normal aslinda. Umarim begenmissindir en cok zorlandiklarimdandi tanitimi olmamasi buyuk eksiklik olurdu. Boyle birkac buyuk dizi var eksigimiz. Onlara da el atacam insallah.
Kiz kardesimi bu dizi’ye baslattim. O izlerken biraz bende baktim. Hey gidi gunler. Ilk 3 bolumunu izledi sonra uyumus. Begendi. Devamini izler tahminime gore.
ozgun beğenmez miyim eline sağlık tekrardan çok güzel olmuş. Eski dizieri yazmak zordur. insan ister istemez ispiyona kaçabiliyor. bayağı da karakter var zorlayıcı bir yazı bayağı sabırlıymışssın allahtan vazgeçmemiş yazmışsın sitede olması çok güzelbu tanıtımın benim bu siteye kaydolma sebebimdir.
buarada en geniş kadrolu dizinin de desperate housewife olmasına çok şaşırdım. izlerken farkedemiyor insan. Lost’ta her karakteri flashforward/flashback ile işledikleri için tüm karakterlere hakim oluyordun. Hatta beni bu diziye bağlayan şeylerden biriydi bu. Ah o ilk sezonunu bir haftasonu eve kapanıp izlemiştim.
Ama itiraf etmem gerekirse ben özlemiyorum. Friends mesela filmi çok konuşuluyor ya çıksa delilir bikaç kez izlerdim. Lost için bir bölüm birşey çıksa bakmam diyorum. Zamanında güzeldi. iyi kötü bir son yaptılar.
Bugünün Lost hayranları için bir önemi varmış. (Ben de Lost hayranıyım ama aklımın ucundan geçmedi valla)
4:23:42 p.m. on April 8, 2015, it will be 4 (month), 8 (date), 15 (year), 16 (hour), 23 (minute), 42 (seconds). Star Wars has May 4; Lost gets April 8. Happy Lost Day.
Baştan bilsem tam saat 16:23’te bir kısa haber yapardım, tüh.
Hawaii saatine göre kısa haber yap @rpdi 7 saat sonra uyanıksan yaparsın
Yok bizden geçti, Hawaii’dekiler yapsın artık.
Aslında 4 Ağustos’u da kabul edebilirdik, günle ayın yeri değişince bir şey olmazdı ama tüm dünya bugünü kabullenmiş maalesef. Geçmiş Lost günümüz kutlu olsun, ne diyeyim.
Buradan yorum gelince şöyle bir tanıtıma bir daha baktım yine hatırladım hey gidi günler!
O sayılarla 3 defa sayısal oynadım ya. Hiç birinde mi bir şey olmaz. Var mı benim gibi oynayan?
Lost Adası
Hey gidi hey…
İlk yorumumu izlediğim ilk yabancı diziye yazmak istedim Tanıtım süper olmuş. Eğer Lost izlemeyi düşünüp de yorumları okuyan varsa hiç beklemeden hemen pilot bölümü açıp izlesin, zaten gerisi gelecektir. Bana kalırsa yabancı dizi bir apartman olsaydı Lost giriş kapısı olurdu
hehehe benim de ilk dizimdir. sanırım birçokları için de öyle. tanıtım içinse afiyet olsun diyeyim. özenerek yazdığım tanıtımlardan biridir.
hoşgeldin bu arada
The #Lost series finale aired 5 years ago today. Here’s our listing for “The End” (May 23, 2010). #WeHaveToGoBack
levilevi keşke 16:23:42’de girseydin tam olurdu
On this day – The pilot episode of Lost aired in 2004!
Lost Finale Footage ‘Found’: Netflix to Restore 18 Edited Minutes
Bu olayın aslı ne hiçbir şey anlamadım? Bir diyorlar ki Netflix’te 18 dakika yanlışlıkla eksik yayınlanmış, o düzeltilmiş. (ki bu bizi ilgilendirmiyor) Bir diyorlar ki 18 dakika yayınlanmamış sahneler eklenmiş (ki bu olsa harika olur)
Ne doğrusu? Galiba 1 değil mi?
1
EK: Yanlışlıkla değil ama.
Kafalarına göre mi atmışlar 18 dakikayı? LOL
Zaten tartışmalı bir bölüm, daha ne demeye karıştırmışlar ortalığı…
Ya ben de tam anlamadım. Syndication ile alakalı bir şeyler nedeniyle mi öyle yapmışlar? Zaten bu Amerikan yayıncılık sistemini çözmek, kavramak çok zor. Ben dün habere dikkat etmeden, yayınlanmamış sahneler olduğunu düşündüğümden verdim ama alakası yokmuş.