Son dönemde konu uzay olduğunda bilim dünyasındaki en popüler başlık kuşkusuz Mars. The Martian filmiyle başlayan ilgi artışı, SpaceX’in kurucusu Elon Musk‘ın Mars’ta kolonileşme konusundaki planıyla popülerliğini devam ettirdi.

Ara ara hazırladığı mini dizileri izleyici karşısına çıkaran National Geographic de Mars’a dayanan bir diziyle geçtiğimiz yılın sonlarına doğru izleyici karşısına geldi. Adını da fazla zorlamayarak Mars koymuşlar zaten. Hatta altı bölümlük sezon ülkemizde de eş zamanlı olarak yayınlandı ve ben de oradan izlemiş bulundum. Üstüne de her ne kadar mini dizi olarak çekilse de izlenme oranından oldukça memnun kalan kanal tarafından diziye ikinci sezon onayı verildi.

Mars, Stephen Petranek‘in 2015’te piyasaya çıkan How We’ll Live on Mars kitabından uyarlama. Dizi ayrıca belgesel ve drama karışımı bir yapım özelliğini taşıyor; National Geographic yapımı olmasının hakkını veriyor ve hepsinden biraz tadıyoruz yani.

Not: Dizinin çekimleri Budapaşte ve Fas’ta yapıldı.

Not 2: Ekim 2016’da ilk kitaba devam olarak dizinin arkasındaki bilimi detaylandıran Mars: Our Future on the Red Planet yayınlandı.

Konu

Mars, sezonunu iki farklı zamanda ve birinde dizi diğerinde belgesel şeklinde ilerletiyor.

1) 2033 yılındayız. Daedalus isimli uzay gemisi, içinde altı kişilik mürettabatla tarihte ilk kez kolonileşme amacıyla Mars’a gidiyor. Florida’dan başlanan uzun yolculuk sonrasında gemide yaşanan bir arıza nedeniyle varmaları gereken yerden 75.3 km daha uzağa iniş yapıyorlar. Mars’taki gece soğuğuna kalmadan gitmeleri gereken yere bir şekilde varmaları gerekiyor.

Bu grubu Dünya’da izleyen NASA görevlileri de onlara yardımcı olmanın bir yolunu aramaya başlıyorlar. Hana’nın ikizi Joon da bu grubun içinde. Dizinin ‘dizi kısmında’ bununla başlanıp altı bölüm boyunca Mars’a giden bu astronotların başından geçenler, kolonileşme çabaları ve bahsedemeyeceğim diğer bazı şeyler anlatılıyor. Türlü türlüler zaten, içinde aşk bile var…

2) 2016 yılındayız. Dizinin belgesel kısmı da daha çok buradan yürüyor.

Ekip, NASA’daki görevliler, Elon Musk, Andy Weir, Robert Zubrin ve Neil deGrasse Tyson gibi isimlerin de dahil olduğu çeşitli bilim adamları ve mühendisler bu kısımda yer alıyor. Burada da aynı şekilde türlü türlü şeyler var.

Mesela Mars’a seyahat ve oradaki yaşam konusunda alanlarında uzman kişiler yeri geldiğinde çeşitli yorumlarda ve tespitlerde bulunuyorlar. Aynı şekilde 2033’te ekibin başından geçenler konusunda da benzer bir yorumlama ve açıklama var. Her ne kadar hepsi oyuncu olsa da uzay gemisindeki ekipte yer alan kişiler de Mars, oraya gidiş, aldıkları eğitim ve arkalarında bıraktıkları konusunda ara ara dahil oluyorlar.

Not 3: Dizi başlamadan önce Hana ve Joon ikizlerinin özgeçmişine dayanan yaklaşık yarım saatlik Before Mars isimli bir ön bölüm de yayınlanmıştı. Diziyi izlemek için şart değil ama siz bilirsiniz.

Gelelim nasılına…

Belgesel-drama karışımı dizinin başından genel olarak memnun kalktığımı söyleyebilirim. Gerçi herkese tavsiye edilecek türden bir yapım olup olmadığı tartışılır ama konusu ilgisini çekenler eğer içinde belgesel esintisi olmasına itiraz etmezlerse sorun yaşamazlar herhalde. Misal dizi ve belgesel kısımları arasındaki geçişi yeterince iyi yapamadığına dair bir şeyler okusam da benim için sorun olmadı.

Hatta belgesel kısmındaki açıklamaları izleyicinin kafasını karıştırmayacak şekilde yapmaları hoşuma da gitti. İlk sezon açısından konuşursam, sezonun başlarını ve sonlarını daha çok sevdim. Özellikle beşinci bölümü daha sağlamdı mesela. İzleyicileri ilgi alanlarına göre farklı açılardan yakalayabiliyorlar. Üstünde epey emek harcandığı ve kaliteli bir prodüksiyon olduğu da belli oluyor. Ekiptekilerin oyunculukları da sorun yaşatmıyor, oyuncu olduklarını bilmesem belki devamında kurcalamazdım bile. Efektleri de sırıtmıyor.

Sonu da bir mini diziye yaraşır cinsten kapalıydı. İkinci sezonunun geleceğinden de belli olduğu üzere devam edebilecekleri türden bir malzeme var tabii ki ellerinde. Özetle dizi bu şekilde efendim. İlginizi çekiyorsa ve zamanınız da varsa şimdiden iyi seyirler…