Amerikan dizi sektöründe spin-off dedinilen uzantı değimiz dizilerin yaygın olduğu bir tür varsa, o da kesinlikle polisiyedir. CSI‘dan 2 dizi, Law and Order‘dan çok daha fazlası derken 2009 yılında karşımıza -bu bildiri yazıldığı sıralarda Amerika’nın  en çok izlenen dizisi olan- NCIS‘in de bir uzantısı çıktı. Ben de hazır NCIS tanıtımını yapmışken aileye, çocuğuyla devam edeyim dedim. Eğer NCIS: LA nasıl bir şey derseniz, buyurun yazının devamına.

Uzun ismiyle Naval Criminal Investigative Service: Los Angeles, Türkçe haliyle Deniz Kuvvetleri Kriminal Araştırma Servisi: Los Angeles, yani bizim bildiğimiz haliyle NCIS: LA, halihazırda hayatımızda olan pek çok polisiye gibi her bölümü farklı bir olayın üzerine kurulu bir polisiye.

NCIS, 1995-2005 yılları arasında 10 sezon süren JAG adlı bir başka CBS polisiyesinden türetilmişti. Tıpkı NCIS’teki ana karakterlerin, JAG’ın devam eden 8. sezonundaki 2 bölüme (8×20 ve 8×21) konuk olması gibi, NCIS: LA’deki karakterlerin de NCIS’in 2 bölümüne (6×22 ve 6×23) konuk olmasıyla uzantının altyapısı oluşturuldu.

Not: NCIS, ülkemizde Digitürk bünyesindeki Dizimax Vice kanalı tarafından yayınlanıyor. Ama Fox Crime‘ın bünyesinde de farklı sezondan giderek yayınlanmakta. Ayrıca, Amerika’da başlangıcından beri geçen 4 yıl boyunca, saatinde hiç değişiklik yaşamadı. Salı günü 21:00′da, NCIS’in hemen ardından yayınlanıyor.
Giriş kısmını burada kesip, dizinin konusuyla devam edelim:

NCIS: LA de açılımından da anlaşılabileceği üzere, temelinde Deniz Kuvvetleri üzerine kurulu bir dizi. Ama CSI’larda olan durumun aksine, Washington merkezli atası NCIS’in Los Angeles versiyonu olduğu da tam olarak söylenemez. Yani, NCIS, daha çok deniz kazaları, denizaltılar, çevreciler tarzından giden bir diziyken, NCIS: LA’de ulusun güvenliği için tehdit oluşturan, tehlikeli ve bir türlü ele geçirilemeyen suçluları yakalamakla yükümlü, gizli görevdeki bir grup ajan var karşımızda.

Bu arada, ekibin merkezi tabii ki Los Angeles olsa da zaman zaman işleri gereği başka şehirlere uğradıkları da oluyor; söylemekte fayda var.

Karakter bazlı kadroya geçersek…

G. Callen: Özel Ajan Callen, ekipte kılıktan kılığa giren ve bildiği 6 dilin de yardımıyla genellikle  yeraltı dünyasına girerek ekibe yardımcı olan bir karakter. Ekibe girişi, dizinin başlamasıyla oluyor. Ayrıca, dizinin -her polisiyede garanti bulunan- geçmişi karışık polisi.
Karakteri, ilk başta Batman Forever ve Batman&Robin‘deki Robin rolüyle dikkatleri çeken, ama çıkışını da dizideki bu rolle yapan Chris O’Donnell canlandırıyor.

Sam Hanna:  Sam, dizide Callen’ın ortağı ve o da özel ajan. Donanmadayken hem Afganistan’da, hem de Irak’ta çarpışmalara tanık olmuş. Ekipteki diğer ajanları kollayan ve teknolojinin de yardımıyla bilgi sağlayan bir gözetleme uzmanı.
Karakteri, neredeyse 30 yıldır oyunculuk yapan, şarkıcılık kariyeri de bulunan, aynı zamanda kadronun en ünlüsü olan LL Cool J canlandırıyor. Oyuncu, bu tanıtım yayınlandığında Image Ödülleri’nde “Drama Dalında En İyi Aktör” ödülünü aldı.

Kensi Blye: Ölmüş bir deniz askerinin çok zeki kızı ve adrenalin tutkunu bir özel ajan. Başta, yeraltı dünyası konusunda ve üstteki ikiliye olmak üzere, ekibin en büyük yardımcılarından. 
Karakteri, ülkesi Portekiz’de oyunculuk yapan ve çıkışını bu diziyle gerçekleştirmiş olan Daniela Ruah canlandırıyor.

Marty Deeks: Avukatlıkla ilgili geçmişi de bulunan Marty, başta ekibe gizli işleri yürütürken ve katilleri bulmada kullanacakları bilgileri vermek üzere birkaç işe birden yarayan bir dedektif. G. Callen’dan sonra, en çok kendisiyle ilgili bir şey söylesem ispiyon vermiş olurum diyebileceğim de biri.
Karakteri, öncesindeki birkaç yılda birçok yapımda yer alsa da diğerleri gibi çıkışını bu diziyle yapan Eric Christian Olsen canlandırıyor.

Eric Beale: Ekibin bilgisayar kurdu. Yapılacak operasyonlarda, taktiksel ve teknolojik destek vermede üstüne olmayan, sahadakilerle, geri plandakiler arasındaki iletişimi kuran birisi.
Karakteri, ağırlıklı olarak tiyatro kariyeri bulunsa da TV’deki çıkışını bu diziyle yapmış Barrett Foa canlandırıyor.

Henrietta “Hetty” Lange: Ekibin başı ve birçok şeyi. Ben de dahil, diziyi izleyen pek çok kişinin en bayıldığı karakter olduğu söylenebilir. Hetty, mikro kameralardan arabalara kadar ekibin her türlü ihtiyacını sağlamanın yanında, -diğer polisyelerdeki ekip başları gibi- olan biten üstüne ekibinin arkasında duran da birisi. Marty’nin ekibe dahil olması onun sayesinde ve G. Callen ile aralarında değişik bir iletişim var. 
Karakteri, Oscar ödüllü deneyimli oyuncu Linda Hunt canlandırıyor. Oyuncu, bu tanıtım yazıldığında Teen Choice Ödülleri’nde “Aksiyon: TV Aktristi” dalında 2 ödül kazandı.

Not 2: CSI ailesinde de daha önce olduğu gibi NCIS: LA de crossover dediğimiz dizilerin kesiştiği, bir oluşumun içinde yer aldı. Hem de diğerlerinden ayrı olarak, kendisi ile bağlı olmayan bir diziyle; Hawaii Five-0 ile. Dizideki Kensi Blye karakteri, yine CBS’te yayınlanan dizinin The Good Fight (2×06) adlı bölümüne konuk oldu.

Bir diğer kesişim (crossover) ise orijinal diziyle oldu. İki diziden de 2’şer karakterin (LA’den G. Calen ve Sam Hanna) diğer diziyi ziyaret etmesini gerektirecek türden bir olayla kesiştirme halloldu. Kesişim, 30 Nisan’da Hawaii’nin (2×21), 1 Mayıs 2012’de ise NCIS: LA’in (3×21) yayınladığı, toplamda 2 bölümle yapıldı ve bölümlerin iki dizideki adı da Touch of Death oldu.

NCIS: LA, ismen NCIS’e bağlı olsa da yukarıda da dediğim gibi yapı olarak biraz ayrık bir dizi. Daha açık ifade etmek gerekirse, başta CSI ailesi olmak üzere polisiyelerin teknoloji kullanmaları ve kıldan, tüyden, nadir bulunan varlıklardan davaları çözmeleri her daim izleyenler arasında tartışma yaratan bir konu olmuştur. NCIS de -Amerikan halkının zekasını yormak istemeyen kitlesi dahil olmak üzere- geniş bir kitleye hitap eden, teknoloji ve detaya fazla girmeden olayları çözen bir dizi.

Ama NCIS: LA’de CSI ailesi kadar olmasa bile sahte kimlikler ve en gelişmiş teknolojiyi kullanmakta sakınca görmeyen bir ekip var. Bu nedenle de üzerinde “NCIS etkisi” olduğu ve onu izleyenlerin bunu yeterince kanıksadığı söylenemez. Tabii NCIS’in hemen ardından yayınlandığı için reytingi böyle giderse, bu yazıyı okuyan herkesi gömebilir; o ayrı. NCIS’i tenzih ediyorum.

Tabii tamamen haksızlık etmemek de lazım. Ekip içi dinamiğin, seçilen davaların orijinalliğinin ve dizideki oyunculukların izleyen için yeterli olmasının da payı var. Aynı zamanda zaman zaman duygusallığı da öne çıkardığı için, farklı şeyler isteyen izleyiciyi de tatmin edebiliyor.

Sonuçta bana göre, eğer polisiye izleyecek moddaysanız ben, 3 CSI’dan birini deneyin derim. Ama CSI’dan olmasın ve farklı bir şeyler olsun diyorsanız da NCIS’i deneyin. Ama o familyadan olsun, çok da uzun olmasın derseniz de NCIS: LA de tavsiye edilesi bir polisiye.
İzleyeceklere ya da izleyenlere iyi seyirler…

Bitirmeden önce: NCIS: LA açılışlarından bir kolaj videosu (0:50)