Elementary || New Holmes, New Watson, New York — Tanıtım
99 yorum alperen4700 04 Ocak 2013 09:30
Jonny Lee Miller ve Lucy Liu‘yu, Sir Arthur Conan Doyle‘un hazırladığı Sherlock Dünyası’nda tanıştırmışlar. Robert Doherty sayesinde, Jon Michael Hill ve Aidan Quinn eşliğinde birleştirmişler. Hayatlarına biraz suçu, biraz dramayı, aile sorunlarını, fazlasıyla cinayeti, hırsızlığı tuz ve karabiber olarak serpiştirmişler. Ortaya leziz bir suç draması çıkarmışlar: Elementary. Şimdi de CBS‘in mutfağında her perşembe servis ediyorlar. Bize de afiyetle izlemek düşüyor. Bu güzel diziyi merak edenler yazının devamına buyursun bakalım.
Öncelikle tanıtımımızın planından bahsedeyim: Bu bildiriyi hazırlarken, hem okuması kolay olsun, hem de okuyucular geri döndüklerinde aradıklarını kolayca bulabilsin diye, yazıyı başlıklara ayırmayı uygun gördüm. Elbette amaç, yazıya bir vikipedi maddesi havası katmak. Bu hedeflerle yazıyı şu başlıklara ayırdım:
1. Yayın Bilgileri
2. Konusu
3. Karakterleri
4. Yapım Süreci ve Ekibi
5. Sherlock Kitapları ve Yazar Sir Arthur Conan Doyle Hakkında
1. Yayın Bilgileri
Yaklaşık olarak 45 dakika süren Elementary‘nin ilk bölümü, 27 Eylül 2012 Perşembe akşamı saat 10:00 ile 11:00’da, Amerika’nın sevilen ulusal kanallarından CBS‘te yayınlandı. Bu bölüm 3,1 rating oranı ve 13,1 milyon izleyici sayısı yakalayarak, muazzam bir başlangıç yaptı. Şu ana kadar 10 bölümü yayınlanan dizimizin, 10. bölümü 13 Aralık 2012’de yayınlanarak sezon arasına girdi. 11. bölümü “Dirty Laundry” ile 3 Ocak 2013’te tekrar bizlerle olacak dizimiz; şu ana kadar izleyici sayısını 10 milyonun altına indirmeyerek emin adımlarla ilerledi.
CBS de bu durumdan hoşnut olacak ki 3. bölümün ardından -izleyicileri fazla bekletmeden- tam sezon onayı verdi. (İlk sezonu 22 bölüme uzattı.) 15 Kasım 2012’de de +2 bölüm sipariş vererek ilk sezonun bölüm sayısını 24’e yükseltti. Ayrıca CBS, 3 Şubat 2013’te yayınlanacak olan ve CBS’e en yüksek reytinglerinden birini getiren spor müsabakalarından Super Bowl yayınının ardına, bir Elementary bölümü koyarak, diziye ne kadar güvendiğini ispatlamış oldu.
Elementary, Türkiye‘de de FX kanalının pazartesi akşamlarını süslüyor. Dizinin, bu kanalda ilk bölümü 3 Aralık 2012 saat 20:15’te yayınlandı. Şu anda da her pazartesi 20:30’da yeni bölümleri yayınlanıyor.
2. Konusu
Çok kısa olarak özetlersek; Elementary, ünlü dedektif Sherlock Holmes ve yardımcısı Dr. Joan Watson‘un suçla savaşını, bilimin ışığında bizlere sunuyor. Formüllü polisiye olarak tanımlanan ve her bölümde bir davanın sonuçlandırıldığı dizimizde hikaye, özellikle ikilimiz arasındaki ilişki süreci, ikilimizin aile ilişkileri, gizemli geçmişleri, aşk hayatları ve NYPD (New York Polis Departmanı) ile olan ilişkileri gibi unsurlarla zenginleştirilmiş durumda.
İlk bölümden ve ikilinin yollarının kesişmesinden bahsedersek… Eski doktor, yeni bağımlılık terapisti Joan Watson, bir sabah ilginç bir telefon alır. Arayan, yeni işvereni olan Sherlock Holmes’un babasıdır. Yeni bağımlısı -Sherlock- rehabilitasyon merkezinden salıverileceği gün kaçmıştır. Watson’un görevi, rehabilitesi yeni tamamlanmış olan Sherlock’un tedaviden sonraki sürece alışmasını sağlamak ve bu zorlu süreçte uyuşturucuya tekrar başlamadığından emin olmaktır. Bunun için 6 haftalık süre boyunca, neredeyse 24 saat beraber olmaları ve ayrı kaldıkları kısa sürelerden sonra da Sherlock’un uyuşturucu kullanmadığından emin olmak için, Watson’un Sherlock’tan tükürük örneği alarak, uyuşturucu testi yapması gerekmektedir.
Asi oğul Sherlock’un bu durumu kabul etmesinin sebebi ise, babasının New York‘taki evlerinden birinde oturan Sherlock’u evden atmakla tehdit etmesidir. Sherlock ise gönüllü olarak NYPD’nin suç danışmanlığını yapmaktadır. Geçici bir süre, mecburen ev arkadaşlığı yapacak olan bu iki nev-i şahsına münhasır arkadaş, tanışır tanışmaz Sherlock’a iş arkadaşından gelen yeni çağrı ile kendilerini bir suç mahallinde bulurlar. Bu olay da yeni bir dostluğun temellerini atacaktır.
3. Karakterleri
Elementary’ye hemen her bölüm en az bir tane tanınmış oyuncu konuk oluyor. Yazının hacmini genişletmemek ve ispiyona yer vermemek amacıyla 4 daimi karakterin haricindeki oyunculara bu bölümde yer verilmeyecektir. Meraklısı, tüm kadro ve konuk oyunculara buradan göz atabilir. Ayrıca oyuncuların yer aldığı önceki projelerine de hacim meselesinden dolayı değinilmeyecektir. Meraklısı, başlıkta yer alan oyuncu isimlerine eklenmiş bağlantılara tıklayarak oyuncuların önceden yer aldığı işleri öğrenebilir.
Sherlock Holmes
(Canlandıran: Jonny Lee Miller)
Sherlock, yeteneklerini, geçmiş deneyimlerini ve hırslarını araştırmalarında rahatlıkla kullanan dahi bir İngiliz dedektiftir. İngiltere‘de yaşadığı dönemde, Scotland Yard‘ın (Londra Emniyet Teşkilatının Merkez Karargahı) danışmanlığını yapmıştır. Bu dönemde, uyuşturucu kullanmış ve bunun tedavisini de görmüş olan karakterimiz; parlak zekalı, acayip takıntılı, yer yer düşüncesiz, başkalarının hayatına müdahale etmekten çekinmeyen, açık sözlü, duygulardan çok düşüncelere, bilime önem veren; kısaca uçuk kaçık bir karakter profili çizmekte. İngiltere’de yaşadığı ve onu derinden etkileyen birtakım olaylardan sonra ve Amerika‘da daha ilginç davalar bulabilmek amacıyla da New York‘a gelerek yerleşir. Şu anda da bu şehirde yaşamaktadır ve NYPD’nin (New York Polis Departmanı) danışmanlığını yapmaktadır.
Malumunuz, normal bir insan, beyninin çok azını kullanabiliyor. Bu genel olarak kabul edilen bilimsel bir veri. İşte Sherlock, beyninin çok daha fazlasını kullanabilmek amacıyla bazı deney ve çalışmalar yapıyor. Bunun için de hafıza geliştirme teknikleri, dikkat toplamak amacıyla tüm duyularını kapatmak, aynı anda birden çok televizyon programı izleyerek bunları aklında tutmaya çalışmak gibi teknikler kullanıyor. Hatta seksi bile, düşünmeyi engelleyen sıvıların vücuttan dışa atılımı olarak görüyor.
Kendini, beynini geliştirmeye adayan karakterimiz, bu hedefinde başarılı olmuş olacak ki başkalarının görüp anlayamadığı birçok konuda bir uzman kadar bilgili. Ayrıca, bir olayı farklı bakış açıları ile görme ve detayları kolayca algılama yetilerine sahip. Tüm bunlar onu, mesleğinin duayeni yapmaya yetiyor. Ne var ki bu yetilerinden dolayı karakterimiz, üçüncü kişilerin gözünde kendini beğenmiş ve başkalarını küçümseyen bir profil çizebiliyor.
Birçok konuda bu kadar başarılı olan kahramanımız; sosyal ilişkiler, aşklar, dostluklar konusunda bir o kadar başarısız. Ayrıca birçok kişinin gözünde “çatlak” olarak nitelendirilen karakterimiz, dedektiflik işini çoğunlukla gönüllü olarak icra ettiğinden, maddi açıdan zor durumlara düşebiliyor. İşte bu durumlarda zengin, ama bir o kadar bencil babası imdadına yetişiyor. Ailesi hakkında bundan başka fikir sahibi olamadığımız Sherlock’tan yeterince bahsettik sanırım.
Dr. Joan Watson
(Canlandıran: Lucy Liu)
Joan Watson, şu anda yaptığı işte, adını duyuracak kadar başarılı olan bir bağımlılık terapistidir. Geçmişte doktorluk yapan ve tabii ki tıp fakültesi mezunu olan karakterimiz; geçmişte yaşadığı ve konuşmak, hatta hatırlamak dahi istemediği bazı olaylardan dolayı bu mesleği bırakarak, geçmişe sünger çekip bağımlılık terapisti olarak, yepyeni bir hayata başlamıştır. Uzun zamandır bu mesleği icra eden Watson’un yeni müşterisi Sherlock‘tur. Mesleği gereği, müşterisi ile neredeyse hiç ayrılmaması gereken Watson, geçici olarak Sherlock’un New York’taki evine taşınır ve bir ev arkadaşlığı süreci başlar.
Sherlock’a göre çok daha normal bir insan profili çizen Watson, hayatının kontrolünü elinde tutmaktan hoşlanan, duyguları ile hareket eden ve bununla gurur duyan; ama bu duyguları dışa vurmaktan hoşlanmayan (adeta bir kapalı kutu), hırslı, çalışkan, başkalarının hayatına, özgürlüğüne, kişisel haklarına fazlasıyla saygılı, güçlü, genç bir kadın.
Ailesi ile arası belirli sebeplerden dolayı çok da iyi olmayan karakterin, ilerleyen bölümlerde tanışacağımız bir annesi ve bir de erkek kardeşi bulunmaktadır.
Başkomiser Tobias (Toby) Gregson
(Canlandıran: Aidan Quinn)
Sherlock‘un, Scotland Yard‘da danışman olarak görev aldığı zamanlarda, Scotland Yard’ın Terör Karşıtı Şubesi’ne atanan Tobias (Toby) Gregson ile Sherlock’un yolları ilk kez orada kesişir. Birkaç davada, beraber görev alan ikilinin arasında zamanla bir arkadaşlık kurulur. İkisi de birbiriyle çalışmaktan zevk alırlar. Sherlock, etliye sütlüye karışmayan ve -diğer dedektiflerin aksine- yaptığı işe saygı duyan bu adamı sevmiştir. Gregson ise, Sherlock’un yaptığı işi ve onun yadsınamaz yeteneğini kavramış, davaların çabucak çözülmesini sağlayan bu adama güvenmiştir.
Zamanla yolları ayrılan bu ikiliden Gregson, şu anda NYPD’nin başkomiserliğini yapmaktadır. Sherlock’un yolu New York‘a düşünce, aradığı ilk isim olan Gregson ile Sherlock artık, New York’da beraber çalışma fırsatı elde etmişlerdir. Gregson’ın davalarının baş danışmanı Sherlock olmuştur. Böylece, dostlukları artık baki olacaktır.
Çevremizde her an rastlayabileceğimiz kadar normal bir insan olan Gregson, iyi anlamda “basit” bir adamdır. İyi bir işi vardır; mesleğinde yetkindir; bir başkomisere göre oldukça mülayımdır; olayları en basit haliyle anlar, kavrar, komplike düşünmez. Kendi olaylarında bile, başkalarının işine burnunu sokmaz, karakter olarak da iyi, saygı duyulan ve sevilen bir adamdır.
Dedektif Marcus Bell
(Canlandıran: Jon Michael Hill)
İkilimizle, Dedektif Marcus Bell‘in ilk karşılaşması Holmes ile Watson‘un beraber gittikleri ilk olay mahallinde gerçekleşir. Marcus Bell, şu anda Başkomiser Thomas Gregson’ın asistanı, sağ kolu olarak NYPD‘de görev alıyor. İlk başlarda, Gregson’un Holmes’ten yardım almasına karşı çıksa da zamanla, Sherlock’un dedektiflik yeteneklerini keşfeder; hatta onun olayları anlayış, çözüş biçimine hayran kalır. Buna rağmen, sık sık Sherlock’un teorilerini eleştirir; onun teorilerinde mantık hataları arar. Bu durum, bizim de Sherlock’un düşünme şeklini anlamamıza sık sık yardımcı olacaktır.
Dedektif Bell, işini ciddiye alan, hırslı, mesleğinde başarılı, güvenilir, eleştirel, açık sözlü, karizmatik sayılabilecek, dürüst bir dedektif. Şu an için aile yaşamı ve özel hayatı hakkında fazla bilgi sahibi değiliz.
4. Yapım Süreci ve Ekibi
Elementary‘nin çok sancılı geçen oluşum sürecinden kısaca bahsedelim:
CBS kanalı “modern bir Sherlock uyarlaması“ olarak yeni bir diziye başlayacağını duyurduğunda, BBC One’ın Sherlock dizisinin yapımcısı Sue Vertue iki projedeki benzerlikler konusunda imalı açıklamalarda bulundu. Ardından, Sherlock dizisinin yaratıcısı Steven Moffat, Elementary yapımcılarının ve CBS kanalı yetkililerinin Sherlock dizisini, Amerika’ya uyarlamak için, kendilerine bir teklifte bulunduklarını; ama kendilerinin net bir şekilde “Hayır” cevabı verdiklerini; buna rağmen söz konusu kanal ve yapımcıların bu projeyi, hala bir şekilde ayakta tutmaya çalıştıklarını açıkladı. Ardından BBC Amerika yetkililerinden birisi ise Elementary’yi, kopyalama ve para kazanmak adına fırsattan yararlanma girişimi olarak lanse etti.
CBS kanalı ve Elementary yapımcıları da bunun üzerine, daha önce 2 defa televizyon filmi olarak gösterdiği Sherlock Holmes ve Kadın Watson‘un hikayesini anlatan projeyi, bir dizi haline getireceğini ve artık, İngiliz Sherlock’tan çok farklı bir yolda ilerleneceği tarzında açıklamalarda bulundu.
Neyse ki bu sancılı sürece Sherlock’un dizisinin yıldızı Benedict Cumberbatch‘ın Kraliyet Ulusal Tiyatrosu oyunu olan Frankenstein’deki rol arakadaşı Jonny Lee Miller ve onun işi olan Elementary’e destek çıkması ile su serpilmiş oldu. Cumberbatch, son dönemde kendisinin ve Sherlock Holmes ve Sherlock Holmes: A Game Of Shadows filmleri ile Robert Downey Jr.‘ın canlandırdığı, Sherlock tiplemelerinin sayısının 3’e çıkmasında bir sakınca görmediğini, Elementary’nin sonuçta farklı bir yapım olduğunu, dizi ekibine ve yaptıkları işe karşı farklı bir tavır takınmak için bir neden görmediğini dile getirdi.
Jonny Lee Miller da arkadaşı olan Cumberbatch için “Benedict’i, Elementary’nin farklı bir proje olduğu konusunda ikna etmek istedim. Benedict ile proje hakkında oturup konuştuk, bana karşı çok teşvik edici ve cesaret verici davrandı” sözlerini kullanarak, arkadaşına minnet borcunu ödedi.
Tüm bu tartışmaların ortasında doğan Elementary, Medium ve Tru Calling‘in senaristlerinden Robert Doherty tarafından yaratıldı. Robert Doherty aynı zamanda, dizinin idari yapımcılığını efsane dizi Justified‘da da beraber çalışan Sarah Timberman ve Carl Beverly ikilisiyle beraber yürütüyor. Üstelik, senaryonun büyük bir çoğunluğunu da bizzat kendisi kaleme alıyor. Elementary’nin yapım şirketleri ise CBS Television Studios, Timberman/Beverly Production ve Hill of Beans Productions.
5. Sherlock Kitapları ve Yazar Sir Arthur Conan Doyle Hakkında
Yukarıda resmi de bulunan Sir Arthur Conan Doyle, 1859-1930 yıllarında yaşamış İskoçya doğumlu bir yazardır. Özellikle suç hikayelerinde çığır açmıştır. Günümüzün dünyaca ünlü dedektifi Sherlock Holmes‘in fikir babasıdır. Edinburgh Üniversitesi‘nde tıp öğrenimi görmüştür. Üniversitede iken küçük öyküler yazmaya başlamıştır.
Britanyalı hayali dedektif Sherlock Holmes karakterinin tarihe ilk defa çıktığı eser: 1887 yılında “Beeton’s Christmas Annual”da basılmış olan “Kızıl Dosya“ isimli hikâyeydi. Bu eser aynı zamanda, yazarın ilk önemli yapıtıdır. Sherlock Holmes karakteri bu zamana kadar, 56 kısa öyküde ve Sir Arthur Conan Doyle’nin 4 romanında görünmüştür. Ayrıca diğer yazarlar da eserlerinde bu karaktere yer vermişlerdir. Doyle’un “Son Sorun” isimli hikâyesinde Holmes ve ezeli düşmanı Profesör Moriarty bir şelaleden birlikte düşerek ölüyorlardı. Doyle, karakterin ölmesine isyan eden okurları dinleyerek, Sherlock’u “Boş Ev Macerası“ isimli hikâyede tekrar hayata döndürdü. Ölmemenin açıklaması ise, Sherlock’un diğer düşmanlarından korunmak için kendini öldü göstermesiydi.
7 Temmuz 1930’da Conan Doyle, aile bahçesinde elini göğsüne bastırmış bir şekilde bulundu. Hemen sonra da kalp krizinden öldü ve İngiltere’de Minstead’deki kilise bahçesine gömüldü.
Kitaplarda Sherlock: Dedektifin her zaman adresi olarak gösterilen ve bugün müze olan evi, İngiltere’de Baker Sokak 221B‘dedir. Sherlock, morfin ve kokain kullanır ve bunları evdeki garip yerlere koyar. Çok iyi keman çalar. Irene Adler dışında, hayatına giren bir kadın yoktur.
Kitaplarda Watson: Dr. Watson, Sherlock’un daimi dostudur. Dr. Watson, Sherlock Holmes ile ilk defa “Kızıl Dosya“ macerasının başında karşılaşır. Afganistan‘dan dönen Watson, bir ev arkadaşı arayan Holmes’le tanıştırılır. Watson, Sherlock Holmes’un 23 yıllık kariyerinin 17 yılını kaleme almıştır. İnsan ilişkilerinde oldukça mesafeli ve soğuk olan Holmes’un, Dr. Watson’a büyük bir sevgi ve önem verdiği görülür. John Watson “Dörtlerin İmzası” hikâyesindeki müşterileri Mary Morstan ile evlenir.
Kitaplarda Profesör James Moriarty: Her kahraman gibi, Sherlock Holmes’in da bir ezeli düşmanı vardır. James Moriarty, varlıklı bir ailenin üstün matematik zekasına sahip oğludur. Ancak Moriarty’nin kanında, onu suça çeken bir şeyler vardır. Tüm İngiltere’yi kapsayan bir suç ağının başında olduğu söylenir. Holmes, onun için “Suçun Napolyonu“ tabirini kullanır.
Kitaplarda Irene Adler: Hikayelerinde genel olarak kadınlara ilgi duymayan Holmes’un hayranlık duyduğu tek kadın Irene Adler‘dır. New Jersey doğumlu bir opera sanatçısı olan Adler, ilk olarak “Bohemya’da Skandal“ öyküsünde karşımıza çıkar. Oldukça zeki, kurnaz ve çekici bir kadın imgesi çizen Irene Adler, Holmes’u alt edebilen tek kadındır.
Kitaplarda Mycroft Holmes: Sherlock Holmes’un kendisinden yedi yaş büyük erkek kardeşi Mycroft, Britanya hükümetinin vazgeçilmez adamıdır. Kardeşi gibi üstün bir zekası ve gözlem kabiliyeti olan Mycroft, Sherlock’un enerji ve dinamizminden yoksundur.
Bu bölümde, kaynak olarak büyük ölçüde vikipedi sayfası kullanılmıştır. Bu sene başlayan yeni diziler arasında, her bölümü bir öncekinden daha güzel olan, her bölümünü beğenerek, severek izlediğim, bir sonraki bölümü için heyecan duyduğum ve merak ettiğim tek dizi olarak elimde Elementary kaldı. Polisiye dizileri sevenlerin, hatta sevmeyenlerin bile ilk birkaç bölümüne göz atması şiddetle tavsiye olunur. İYİ SEYİRLER… Bayıldığım ve izlemeden geçmediğim giriş jeneriği: [youtube http://www.youtube.com/watch?v=C7JT3iMzS4k?version=3&rel=1&fs=1&showsearch=0&showinfo=1&iv_load_policy=1&wmode=transparent] Bu da ilk bölüme dair ufak ipuçları içeren tanıtım filmi: [youtube http://www.youtube.com/watch?v=6YvuZ4Msh50? version=3&rel=1&fs=1&showsearch=0&showinfo=1&iv_load_policy=1&wmode=transparent]
yorumlar
@alperen4700 : Çok güzel bir tanıtım hazırlamışsın, ellerine sağlık. Türü sevmediğim için izlememiştim ama tanıtım bana, yinede bir şans ver diyor. Belki bir kaç bölüm bakarım
@alperen4700 : Okuduğum en iyi tanıtımlardan biri. Ellerine sağlık.
Dizi, ilk bölümde beni saramadı. Çünkü bölüm davası, öyle Sherlock Holmes’a yakışır bir şekilde işlenmedi/çözülmedi bence. Ben daha zeki bir şeyler hayal etmiştim bir ilk bölüm için. Ortalama polisiye aşamasında kalmıştı benim için. (Ama yine de polisiye türüne ve oyunculara olan sevgimden ötürü devamına şans vermek üzere biriktiriyorum hala.)
@alperen4700: güzel yazı olmuş ellerine sağlık. @dkamoy gibi ilk bölüm Sherlock’luk bir dava ile açılış yapmayınca beni de sarmamıştı. (Bir Moffat hayranı olarak belki de beklentimi yüksek tuttum.) Bir de üstüne Lucy‘i Watson rolünde görünce hepten rafa kaldırmıştım. Ancak tanıtım hatırına bir bölüm daha seyredeceğim.
@alperen4700 Son zamanlarda okuduğum en iyi tanıtımlardan biri olmuş, bu kadar uzun bir yazı olmasına rağmen sıkılmadan okudum. Ellerine sağlık.
Aslen formullü polisiyelerle hiç mi hiç aram yoktur ama arada istisnalar yapıyorum tabi. Elementary de bunlardan biri. Daha önce İngiliz dizisi olan Sherlock’ u hiç izlemedim, o yüzden ben oldukça yeterli buluyorum diziyi. Johnny Le Miller ve Lucy Liu’ ya ise bayılırım, kadın Watson olyı da hiç göze batmıyor. Ne yazık ki alt yazı sorunu olan bir dizi, genelde turuncu renkli altyazıları çıkıyor. O yüzden ilk 4 bölümden sonra biriktirme kararı aldım ben de, belki yaz aylarına bir çevireni çıkar düzenli olarak. Olmadı, turuncu da olsa izlerim yine de
Öncelikle, tanıtım hazırlama hakkını bana devreden ve bu yazıyı hazırlama fırsatı sağlayan @aytackara’ya; sonra da, ricamı hiç ikiletmeyen @dkamoy’a çok teşekkürler…
Övgüleriniz için de ayrıca hepinize teşekkür ederim, beğenmenize çok sevindim…
Dizi, giderek ivme artırıyor özellikle ikilinin arasındaki ilişki süreci ve bence Jonny Lee Miller’dan ziyade Lucy Liu performansı için bile şans verilmeli. Ayrıca konu da giderek dallanıp budaklanıyor ve yukarıda bahsettiğim şekilde zenginleşiyor. Bir de ortada Moriarty ve Irene Adler yok hala, onlar katılınca dizi tadından yenmez olacak bence…
Sonuçta her bölüm bir dava şeklinde ilerliyor, o sebeple bir iki bölüm şans vereceğim diyen @dkamoy,@sdy1789 ve @unfortr‘ye: Şu bölümlere göz atmalarını öneririm, bunları severseniz diğerlerini de izlersiniz tabi:
S1E3 Child Predator
S1E8 Long Fuse
Bunlar şu ana kadarki en iyi bölümlerdi bence, aradığınız dava zenginliğini bulabilirsiniz, sanırım bu bölümlerde…
Sonradan Ek: @real tortoise: altyazı sorunsalından izlemedim demişsin; ama bir iki meşhur dizi izleme sitesinde altyazılı hali bir iki güne bulunuyor. Ayrıca divxplanete’e de 3-5 güne yükleniyor. Bunlar da gayet yeterli düzeyde olan altyazılar. Sherlock o kadar hızlı ve fazla konuşuyor ki bu dizinin çevirmenlik işi zordur mutlaka, çevirmenlere de hak verelim…
Tanitimi kendisinden daha guzel olan 1 dizi ((:
Ellerine saglik @alperen4700, harika 1 tanitim.
Şu eski yıldız sisteminin gelmesinin gerektiğini düşünüyorum bu ve benzeri tanıtımları okuyunca.
Gerçekten son zamanlarda çıkan en iyi tanıtım. Normalde uzun tanıtımları kullanışlı bulmuyorum. Çünkü onları genelde diziyi izleyen kesim severek okuyor ama izlemeyen kesime pek bir şey ifade etmiyor. Bu yazı, diziyi izlemeyen kesimin de zevkle okuyacağı bir tanıtım olmuş. Valla helal olsun. Ellerine sağlık. (:
Bölümlük konuları olan dizilere, polisiyelere bu sezon eskisi kadar uzak durmuyorum. Bu diziyi iyi yorumlardan sonra gözüme iliştirmiştim zaten; ama söylemesi ayıp ben İngiliz Sherlock’u hala izlemediğim için buna da sıra gelmedi ne yazık ki. Mümkün olan en yakın zamanda ikisini de aradan çıkarırım inşallah. (:
@real tortoise: Çevirileri turuncu diye kestirip atmamalısın. Çeviriye vasat dememişlerse izle bence. Çünkü ne yaparsak yapalım bu teknik yapı hataları ve hafif imla hataları uyarısı almadan edemiyoruz. Benim çevirilerim de hep bu hatayı aldı. O kadar dikkat ettiğim halde ısrarla teknik hata, hafif imla diyorlar. Taktılar yani. Belki Elementary’nin çevirmenine de böyle takmışlardır.
@rpdi, @alperen4700 En son 6. bölümde altyazıları kontrol etmiştim, biraz da zamansızlık sorunu olunca hemen bir bahane aradım ertelemek için, yoksa yeterli mi diye bir kontrol etmişliğim yok.Bir de her hafta farklı çevirmen çeviriyordu en son, o da ya hiç kimse çevirmezse 2-3 bölüm sonra korkusuna yol açtı Genelde de turuncu da olsa izlediğim bir sürü dizi var. Kestirip atmadım henüz, çok beğendim, mutlaka izleyeceğim devamını, tanıtım iştahımı kabartsa da şu aralar değil ama sınavlarımdan sonra olabilir
6. bölüm vasat, 7. bölüm vasat altı. Onun dışındakilerde pek sorun yok. 8. ve 9. bölümdeki teknik yapı hatasını saymazsak tabi.
Belki iyisi çıkar bekleyelim diyenlere ; Sherlock’a hemen başlayın diyorum. Müthiş.
İngiliz versiyonunun bölümleri o kadar az ki izlemedim demek ayıp,izlemeyenlere duyurulur.
Bu dizi hakkında da hiç kimse kusura bakmasın ama önyargılıyım.Diziyi yapanlar sırf izleyici çekmek için Sherlock Holmes ismini alacak kafasına göre istediği şeyi değiştirip yayınlayacak.Oh ne güzel.İsteseler Sherlock Holmes’tan esinlenip orjinal bir karakter yapamazmıydılar.İngilizler konuyu günümüze taşıdılar bitti.İşin suyunu da fazla çıkarmaya gerek yok.
Bu altyazı derecelendirme konusunda, galiba altyazı aynı ekranda 3 satır oldu mu teknik yapı hatası sayılıyor.Onu 2 satıra ayarlamak gerekiyor.
@bachmann, @abidin77, @rpdi beğenmenize çok sevindim, övgüler için teşekkürler…
@rpdi: Sen BATB ile alıştın iyice formüllü polisiyelere sanırım… Ayrıca senin üzerinden tüm izlemeyenlere İngiliz Sherlock’u çok ağır şekilde tavsiye ediyorum. Harikalar yaratıyorlar, bunu seyretmeseniz bile ona mutlaka bakın, Ayılıp bayılacağınıza hiç şüphem yok. Hatta şu ara dizi de yokken, vaktiniz varsa dizileriniz başlamadan tamamını bitirebilirsiniz. 1.5 saatlik 3 bölümden oluşuyor sezonlar. Ve daha 2 sezon-cuk- çıktı sadece…
@alperen4700 En yakın zamanda izleyeceğim onu da, bölümleri çoktan edinmiştim, nedense unutup duruyorum izlemeyi
konu ve tür itibariyle ilgimi çekmediği için sadece tanıtım hakkında yorum yapabilirim. çok okunası bir tanıtım olmuş. hele ilk başta ana başlıklara ayırdığında başlıkları clickable görünce içimden “eğer direkt o başlığın olduğu kısma yönelendirecekse beni, oöehh derim” dedim, ve dedim de. nasıl yaptın onu yaa
başrolü çok sevdiğimden izlemeyi çok isterdim ama kısmet işte. ileride belki. eline sağlık tekrardan
@ozgun14: Meslek sırrıdır, söylenmez, meraktan çatla… Yazı, çizgilerle de bölümlere ayrılmış durumda ya, onunla alakalı olduğunu farz ediyorum.
“Farz ediyorum” diyorum, çünkü başlıklara tıklayınca doğrudan bölümlere ulaşma işini sağolsun dkamoy ayarlamış, bence de çok kullanışlı olmuş. Bu vesileyle, ona da yazıya dokunuşlarından dolayı bir kez daha teşekkür edeyim…
Heheh gercekten cok guzel bir tanitimdi, dkamoy dokunuslari yaramis.
Bildiriyi dün okudum ama yorum olayına niyeyse bir türlü girişemedim. Gelmişken yapayım:
@alperen4700 Anlaşılan mantıklı bir karar vermişim. Benden de bir şeyler çıkardı da bu tarz bir şey çıkmazdı yani, fazlasıyla hakkını vermişsin, daha ne olsun yani? Eline bolca sağlık.
Şu Wikipedia tarzında sunum şekli süper olmuş. Nasıl olmuşsa çok da iyi olmuş. Bizim yazı aparatı bu işe de yarıyorsa aferin ona ya, senin de eline sağlık @dkamoy.
Bu tarz bir Sherlock dizisini sevdiğimi daha önce de söylemiştim. Aynı şekilde ötekiyle karşılaştırılmadan izlenmesi gerektiğini de… Yazarın kitaplarını “bilinçli” bir şekilde (kötü diye değil, nedenlerim var) okumadım şu zamana kadar, orijinal Sherlockvari olmadığını 100 kere duymuşumdur, İngilizin de daha yakın olduğunu ama o kadarına takılmıyorum. Watson-Sherlock kimyasını sevdim ben. Miller’ın o aksanına ağzım açık bakakalıyorum, Lucy de rolüne oturmuş.
CBS biraz da uyarlama tartışmaları falan yüzünden dizinin arkasında durabildiği kadar duruyor, ki bundan da hoşlanıyorum. Sezon onayı alsın bir zahmet. Mycroft, Moriarty kısımlarını bilmem de o Irene hikayesinin bu dizide nasıl işleneceğini ben de merak etmekteyim. Yalnız, diziyi seviyor olsam da ulusalların 24 bölüm yayınlanmasına karşıyım, o +2 gereksizdi, onu da belirteyim.
Buradan sonrası tanıtımla azıcık alakasız olabilir, kusura bakmayın:
@rpdi @real tortoise Elementary gibi sık diyalogları olan polisiyeler için teknik hata almak çok kolaydır. Ayarlaması zor oluyordur çünkü, tahmin edebiliyorum, bir de o kadar konuşmayı 44 karakteri geçmeden satırlara yerleştirme olayı var.
Çeviriyi değerlendiren kişilerin de kendince bazı kriterleri oluyor. Birinin beğendiğini öteki beğenmeyebiliyor falan. Kişiye takma olmaz ama vardır bir şeyler elbette. Altyazı raporlama (çevirmen için) iyi bir olay.
İmla olayının kontrolü için altyazıyı Word’e kopyalayıp kelime kontrolü yapmak lazım mesela, yoksa mutlaka gözden kaçan ya da yanlış bilinenler oluyor. Zırt pırt geçen “Oh, you know” tarzı şeylerin çevrilmesine de bakan+takan var.
Teknik olayı da kolay sayılmaz. Mesela yazın Hot in Cleveland çevirirken ilk altyazım turuncu aldığında kontrol eden bana “Bu bir komedi dizisi, diyalog geçişleri drama gibi 5.5-6 saniye sınırıyla ayarlarsan olmaz, 4 ile yap şunu” dedi, ki teknik hatayı bu kısımdan aldığım aklıma bile gelmemişti. Sonrasında teknik hata sorunu olmadı, vardır yani bir şey. Gerçi izlenemeyecek düzeyde teknik hata pek çıkmıyor artık, önemli olan çevirinin güzel olması bence. Elementary de bu konuda güzel gidiyor sanki.
Yorumlardan sonra, elimdeki bölümlerden 3 tanesi izledim. Gerçekten de alt yazıların eli yüzü düzgün. Benim gibi korkanlar varsa da bu konuda, merak etmesinler alt yazılar gayet yeterli. Bu arada gerçekten de her bölümde, bir önceki bölümün üzerine koyarak ilerliyor, bölümleri izledikçe daha çok sevdim.
@aytackara Alt yazı hazırlamanın bu kadar ayrıntılı bir iş olduğunu bilmezdim, ne diyelim tüm çevirmenlere kolaylıklar.
Teknik olarak yazı yazma aparatında yukarıda bahsi geçen, yazı içinde yazının başka bir noktasına bağlantı verme seçeneği yok. Yazarımızın da dediği gibi onu ben ekledim yazıya (ufak tefek html kodlama bilgim sayesinde).
Bildirilerinizde bu özellikten isterseniz, yazınızı onaya yolladıktan sonra bana mesaj atın, “şuradan şuraya bağlantı kosana” diye, koyarım ben. (html kodlamayı bilenler, kendileri de koyabilirler elbette.)
11. Bölümü de seyrettim. Sezon dönüşü için daha ilginç bir dava, daha etkileyici bir bölüm beklerdim; ama özlemişim, yine de sonunda ikilinin arasında olan şey ile tamam geçer not aldın, dediğim bir bölüm oldu.
Bölümdeki dava klasik başlayıp sonradan, çok ilginç bir noktaya taşındı; ama benim en sonda bağlanan şeyi çok önceden tahmin etmemle fazla tat alamadığım bir dava oldu. İki karakteri de her bölümde daha çok seviyorum, bu bölümde ikilinin arasındaki atışmalara da bayağı gülümsedim. Daha da güzelleşmesi dileğiyle…
@alperen4700 : İkili deyip durunca merak etttim; Castle izlediniz mi? İzliyor musunuz?
@dkamoy: Yine kulağıma çok çalınan; ama hiç göz atmadığım bir dizi Castle. İkili deyince, Suits’in iki kafadar avukatı Mike ve Harvey geliyor hemen aklıma ya da Donna ile Harvey…
Donna harvey ikilisi rockss
@aytackara‘nın dediği gibi “Şu Wikipedia tarzında sunum şekli süper olmuş.” sayfa içinden link verme meselesini @dkamoy “şuradan şuraya bağlantı kosana” diyenler için üstlenmiş durumda. Bizim cefa-kâr editörümüze müteşekkiriz. Ancak balığımı kendim pişirir yerim diyenler için şurada bu iş nasıl yapılır anlatmaya çalıştım. İlgililere ve isteklilere duyurulur.
@dkamoy: İkili ile Castle arasındaki bağlantıyı paylaşmadınız. Merak eder oldum…
@alperen4700 : Bağlantı yok. Genellikle formüllü polisiyeler benzer kulvarlarda ilerliyor malum. Elementary’de bir ikili var ve aralarındaki kimya gittikçe sarıyor ve diziyi sevdiriyor. Castle’da da benzer.
Bu külliyata ne kadar bulaştığınızı anlamak istemiştim sadece, o yüzden sormuştum.
Anladım… Formüllü polisiyelerle çok da aram yoktur açıkçası. Eğer sağlam bir ana konu ile beraber işlenirse; davalar ters köşe, tahmin edilemez olursa ve en önemlisi karakterlere ısınırsam; o zaman sevebiliyorum…
Bu türü(polisiyeyi) çok severim ama. Hatta okumaktan ve sinemada izlemekten en çok zevk aldığım türdür. Zaten o sebeple sanırım, TV’de devam edebilmem zor oluyor. Davanın sonucunu, önceden tahmin etmek işin tadını kaçırıyor çünkü…
Herkes gibi bir CSI: NY geçmişim (6 sezona yakın) var o kadar. Geçen senenin çok sevileni, Person of Interest’e de başlamıştım, ama ona da beni sarmadığından devam edemedim…
@alperen4700 Castle’ı yeni bitirmiş biri olarak bi bakmanı tavsiye ederim. 2. sezonun ortalarına kadar çıtayı yükseltmiş ve 5. sezon itibariyle o çıtayı genel olarak korumuş bir dizi.Tür itibariyle arada nadir vasat bölümler olsada özellikle sezon ortasında yaptıkları çift bölümler başta olmak üzere gözümde efsane bölümlere sahip dizidir.Zombi,uzaylı vs. temalı orjinal bölümleri de ayrı güzeldir.Ters köşe yapma konusunda da ben baya bi ters köşe olmuştum.Tabi türe ne kadar yakınsan o kadar az ters köşe olursun.O yüzden buna daha bilgili biri cevap verebilir.
Castle beni türe ısındırdı.Şimdi her ne kadar sezon sayısı korkutsa da bones’a başlasam mı diyorum.İzleyen varsa sağlam bir yorum bekliyorum bones hakkında.Aslında ilk önceliğim Mentalistti ama izleyen bir arkadaş son sezonlarda bozdu dediği için onu erteledim.Castle gibi karekterleri sevilesi,ana konusu sağlam başka bir dizi de varsa öneri olarak alabilirim.
@meorman : Castle ile ilgili konuşacağım için ilgili yazının altına taşıyorum bu muhabbetin devamını. Beklerim.
12. Bölüm (M.) Hakkında…
Yayınlanan en güzel bölümlerden biriydi açıkçası. Geçen hafta o kadar aradan sonraki dönüş bölümü olarak, beni tatmin edememişti. Şimdi bu bölümle bu durumu nazarımda telafi etmiş oldu.
İspiyon:::::
Bölüm adını (M.) görünce, açıkçası tamam işte Moriarty gelir diye aklınıza gelse de yanılıyorsunuz. Ben bula bula bu adamı mı buldular, benim en sevdiğim kötülerden Moriarty için derken, sonunda bir sürpriz var. Gerçi Moriarty’yi az çok tanıyanlar adamın Moriarty olamayacağını birkaç sahne sonra anlıyor; ama yine de acaba oluyorsunuz.
İspiyon bitti:::::
Bölüm, Moriarty ile alakalı ve ana hikayede bayağı ilerleyen bir bölüm oldu. Sonu da yine harika bağlandı bence, ben artık davaları falan bıraktım. Holmes,Watson ilişkisini takip ediyorum merakla…
Haber:::::
Okuyunca yazmayı unutmuşum, birisi yazar diye bekledim; ama gelmeyince iş başa düştü. Nerede okuduğumu da hatırlayamadım şimdi, bu Super Bowl yayınının ardından yayınlanacak bölüm için; ufak bir karakter ispiyonu var:
3 Şubat’ta yayınlanacak bu yayın için özel bir bölüm hazırlanıyormuş ve çok beklediğimiz Moriarty karakterinin de bu bölümde diziye sokulması planlanıyormuş. Ayrıca bölüm Irene Adler ile de alakalı olacakmış. Hadi hayırlısı…
Yalnız bu elektrik kesintisi Elementary’i vuracak gibi duruyor.
Birde sürekli tanıtımlarda, televizyonun bir numaralı yeni show’u deyip duruyorlardı Elementary için. Bu sene yeni dizilerin reytinglerin pek parlak olmadığının ispatı gibi.
Elementary 1970 yılından beri en geç post-Super Bowl yayınına girmiş ve 20.8 milyon izleyici yapmış.
Bu arada yapılan tastamam hesaplamaya göre de Super Bowl “107.4” milyon kişi tarafından izlenmiş.
Zaten normalde 10-12 milyon izleyici toplayan bir dizi olarak çok da iyi değerlendirememiş bu fırsatı desenize.
Elektrik kesintisi işi bozmuş. Olmasaydı biraz daha iyi gelebilirdi rakamlar. Geçen sene The Voice 16.3 reyting, 37 share, 37.61 milyon izleyici ile çok iyi rakamlar yakalamıştı. Oralara çıkmasını beklemiyordum ama bu rakamlar da çok çok parlak değil bence. Şuradan 0.5-0.6 taşıyabilse normal gününü iyi olur.
Son 40 yıldaki en geç yayına girme durumunu düşünürsek bence başına gelen normal. Geçen sene rekor kırıldığında 37, ondan önceki de 26 milyonmuş. Ama 2009’daki de 22 milyon–muş. Şansına küssün artık, bula bula 34 dakika kesinti olam yılı buldu!
Ben zaten 25 milyon civarı bekliyordum, elektrik kesintisi de 0.4’ünü düşürmüş normal yani. Diziler, o rüzgardan çok da nasibini alamıyor sanki. @abidin77’nin zikrettiği gibi buradan kendi gününe biraz aktarsa güzel olur da, 0.5-0.6 zor biraz. Ben 0.3’e de razıyım mesela, 2.5 reyting oranı olur hiç olmazsa.
Bir de açıkçası en çok merak ettiğim reyting perşembe günü oluyor. Muhtemelen Do No Harm da iptal olunca onun reytingleri Scandal ile Elementary arasında nasıl dağılır, o da en çok merak ettiklerimden…
1×18 Elementary tarihinin kurgusu en güzel bölümü olsa gerek. Gerçi zırt pırt ara verdiği için davaları biraz az hatırlıyor olabilirim ama bu bölümü kesinlikle beğendim. Bilindik bir tarzı çok güzel yedirmişler.
Irene Adler karakterini tanıdık bir oyuncu canlandıracak.
@abidin77: Süper haber ben severim kendisini, demek GOT’tan kalan vakti için bu diziyi seçmiş. Elementary‘yi de son zamanlarda daha bir sever oldum. Hele ki bizi kara kışa doyuran bir bölüm vardı izleyenler hatırlar onu ve ondan önceki bölümü; yani son iki bölümü çok tuttum…
S01E22 Hakkında İspiyonlu…
Vaşşş dedirtti yani sonunda; ben flashbackli birkaç bölümle Irene olayını anlatıp sezon finalini de onunla kapatırlar, sanırken bu dizide yaşadığım en büyük şoku yaşadım. Sonu çarptı; yani yüzüme yüzüme…
Dava da gayet komplike bir davaydı gerçekten en çok sevdiğim bölüm bu oldu sanırım. Sonunda o kabuğu kırdı, birkaç bölümdür devam eden yükselişini bu bölümle zirveye taşıdı. Sezon finali nasıl olacak ki; bekle şimdi pöfff…
Ben aşık olduğum şu hatunun geldiği 3 bölümü izlesem direkt, daha sonra 1. bölümden başlasam n’olur ki? Sonuçta formüllü polisiye, ispiyon sorunu olur mu acaba?
@rpdi: Ben 12. bölümde kalmıştım en son. Natalie Dormer’ın Irene Adler rolüyle diziye katıldığını bildiğim için 22. bölüme atladım direkt, sezonun son üç bölümünü izledim.
Hiçbir eksiklik de hissetmedim. Ama sen bir bölüm bile izlememişsin, nasıl olur bilemem.
İspiyonun büyüğünü yenmez, dediğiniz gibi formüllü olduğundan dolayı. Ama mesela benim şaşırdığım 1-2 detay olmuştu. Ayrıca o oyuncunun karakteri değil de Sherlock’un hayatında çok bilinen bir başka karakter pat diye çıkmış gibi olacak hiç izlemeyen için. Eksiklik midir? Hayır. O bakımdan düzenli gitmiş olmaktan mutluyum.
@rpdi: Bence bu senenin en iyi ulusal kanal dizisiydi Elementary, o yüzden ben en baştan alıp seyretmeni öneririm. Hem formüllü polisiye olsa da, içinde Moriarty ve Irene Adler‘i barındıran bir ana konuya sahip ki; 5 bölümde bir falan o ana konu hakkında yeni, şaşırtıcı bir şeyler öğreniyoruz.
Yani bölümleri atlarsan; Moriarty ve Irene’in burada nasıl yorumlandığını tam olarak anlayamazsın; karakterlerin özellikle sezon finalinde bazı olaylara neden öyle tepki verdiğini tam olarak anlayamazsın; finalde arıcılıkla ilgili yapılan güzelliği tam olarak anlayamazsın; bu sebeple de diziden alacağın zevk yarı yarıya düşer…
Luna aslında tam zamanında atlamış; çünkü ana konu hakkında 12’den sonra çok dişe dokunur bir şey gelmiyor te 22. bölüme kadar. Ama; luna 22’ye atlayarak ana konu hakkında çok bir şey – ama yine de ana konuda da kaçırdıkları var – kaçırmadı belki; ama 9 bölümlük arada işlenen davalar -özellikle bu 9 bölümün ikinci yarısı- çok güzelleşmişti; onları kaçırdı.
Kısaca ben buna düzenli takip edeceğim diyorsan; tamamını izle yavaş yavaş -ki Natalie Dormer’ı söylediğin kadar seviyorsan devam edersin- ; ama sırf Natilie Dormer için izleyeceğim başka hiç çekeni yok beni diyorsan Luna gibi yap derim; hiç olmazsa 12’de dahil izle sonra 22’ye atla; 12’de olan olay ve ilk 10 bölümde gelen birkaç bilgi önemli çünkü…
Sezon Finali Yorumum (İspiyon yok):
Ben sezon finaline damgasını vuran o fikri çok sevdim; hani Irene ve Mortiarty hakkında olanı. Gerçekten zekice düşünülmüş ve çok güzel yerlere gidebilecek bir şekilde yorumlamışlar; ayrıca Lucy Liu‘yu geri planda bırakıyorlar diye kızıyordum; sezon finalindeki o son hamle ile gönlümü aldılar.
Bir de son 3 bölümde; Jonny Lee Miller performansı ile beni kendine hayran bıraktı. Adam o kadar gerçekçi oynadı ki helal olsun valla; hele sinirlendiğinde, ağlamaklı olduğunda kafasında çıkan damarları falan saydım; insan oynar da damarı ile oynayan bir oyuncuyu ilk defa görüyorum; damarını nasıl yönlendirdin ey Miller?
@alperen4700: Başka diziler yüzünden, bir de altyazıları düzgün çıkmayınca izlemeyi bırakmıştım. Kaldığım yerden (12. bölümden) devam etmek istiyordum aslında. Sonra gözümde büyüdü, direkt 22’ye geçtim. 22’yi izleyince 12’nin de konuyla alakalı olduğunu anladım ama özet kısmında önemli yeri alıntılamışlar zaten, o yüzden bir eksiklik olmadı. Kalan bölümleri de bir ara izleyebilirim umarım, güzel bir polisiye cidden.
Zaten diziye başlayıp sevmeme gibi bir ihtimalim de var. (Hem de hiç düşük olmayan bir ihtimal. )
O vakit yavaş yavaş girişeyim ben. Baktım dayanamayacağım kadar sevemedim, direkt 22. bölüme atlar ve son 3 bölümü izleyip Elementary meselesini sonsuz kadar kapatırım. Seversem de kısa sürede gelirim zaten 22. bölüme.
Cevaplarınız için teşekkürler. (:
2×02’yi izlediğimde “Bu dizi bozmaya mı başladı ya?” dediydim. Vakayı o kadar çocuk oyuncağı, daha doğrusu her polisiyenin mutlaka kullandığı basit bir yolla çözmüşlerdi ki…
Ama 2×03 ile yine sevdiğim Elementary oldu. Vaka gayet güzeldi, onun dışında karakterlerin kendi olayları güzeldi. Hele bölümün sonundaki mektup olayı hepsinden daha güzeldi. Bu seviye olmasa bile buna yakın gitsin bu dizi, canımı yesin.