Peacock ve Sky’dan The Tattooist of Auschwitz adlı bir drama geliyor.
8 yorum abidin77 20 Mart 2023 19:07
Peacock ve Sky, Heather Morris’in 2018’de yayınlanan ve dünya çapında 12 milyondan fazla kopya satan aynı adlı kitabından uyarlanacak mini dizi Tattooist of Auschwitz’in başrol oyuncularını açıkladı.
Jonah Hauer-King (“The Little Mermaid”) ve Anna Próchniak (“Baptiste”), dizinin başrol oyuncuları. Melanie Lynskey (“Yellowjackets”) ve Jonas Nay (“Deutschland 83, 86, 89”) onlara eşlik edecek oyuncular.
IMDB’ye göre Adam Karst (Snowfall, Fauda), Gabriel Constantin (Wonder Woman 1984), Karin Ann ve Farina Flebbe, dizinin kadrosunda yer alan diğer oyuncular.
Şu anda yapım aşamasında olan 6 bölümlük dizinin yapımcılığını Synchronicity Films üstleniyor. Tali Shalom-Ezer (My Days of Mercy), dizinin tüm bölümlerini yönetecek.
Dizi, İkinci Dünya Savaşı sırasında Auschwitz-Birkenau toplama kampında mahkum arkadaşlarının kollarına kimlik numaralarını dövme işi verilen Yahudi bir mahkum olan Lale Sokolov’un etkileyici gerçek hayat hikayesini anlatıyor. Bir gün koluna mahkum numarasını dövme yaparken Gita ile tanışır. İlk görüşte aşık olurlar ve böylece bir adamın Auschwitz-Birkenau anıları ve deneyimleri aracılığıyla anlatılan cesur, unutulmaz ve insani bir hikaye başlar; en kötü koşullarda insanlığın en iyisinin hikayesi.
Claire Mundell ve dizinin yazarlarından Jacquelin Perske, yönetici yapımcı olarak görev alıyor. Kitabın yazarı Heather Morris, hikayenin danışmanı, Gabbie Asher ve Evan Placey bölüm yazarları.
Shalom-Ezer, “Bir ölüm ve insanlıktan çıkarma fabrikası olan Auschwitz’de, Lale ve Gita’nın aşk hikayesi bir meydan okumadır. İnsan olarak kalmak bir seçimdir. Bir araya getirilen yetenekli insanlardan oluşan ekibin yanı sıra bu hikayeyi hayata geçirmekten ilham ve onur duyuyorum” demiş.
Dizi, Sky Studios ve Peacock ile NBCUniversal Global Distribution ve dizinin uluslararası satışlarını ortaklaşa yürüten All3Media International arasında bir ortak yapımdır. Avustralya’nın önde gelen yerel yayıncısı STAN, kendi bölgelerinde dizinin orijinal haklarını, Viaplay, İskandinav ülkeleri (İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, İzlanda), Baltık devletleri (Estonya, Letonya, Litvanya), Hollanda ve Polonya için aldı.
The Tattooist of Auschwitz, 2024 yılında ekranlara gelecek.
yorumlar
Harvey Keitel: Yaşlı Lale Sokolov
Tallulah Haddon as Hanna
Mili Eshet as Ivana
Yali Topol Margalith as Cilka
Phénix Brossard as Leon
Ilan Galkoff as Aaron
Marcel Sabat as Tomas
Teaser
Official Trailer
Poster + Postercik
İlk 3 bölümü izleyerek yarıladım.
* We Were the Lucky Ones‘ı izlerken Logan Lerman’ın Hunters‘ın ardından yine II. Dünya Savaşı’yla alakalı bir diziyle döndüğünden bahsetmiştim. Benzeri Jonah Hauer-King için de geldi aklıma. World on Fire‘da da kendini II. DS’nın karmaşasında bulan birini oynuyordu, ondan buna geçmiş.
* We Were the Lucky Ones’ı izlerken bahsettiğim bir diğer noktayı daha buraya ekleyeyim: Zamanlama.
Ters bir dönemde geldiğini inkar edemeyiz herhalde. Şu sıralar bir II. Dünya Savaşı’nda acı çeken Yahudiler dizisi ne derece yarar sağlıyor tartışılır, tam tersi olabilir hatta. Dizinin yorumları ve puanları iyi aslında. Ancak izleyen için olsa gerek…
En azından TR sınırında izleneceği varsa bile kendisini geri planda buluyor. Bizim yerli bir dizi sitesinde millet anca sövmüş mesela. Amerikan medyasında da dizinin ilk başladığı zaman birkaç kez isminin geçtiğine denk geldim. Gerisini de pek sallayan olmadı.
Bunda tabii yayıncısının Peacock olmasının payı da var, anca standart bir PR oldu. Çoğu işi halen geliyor geçiyor tadında sanki.
* Konuya da döneyim;
Diziden genel çerçevede memnunum. Ne acılar var, konusunu duygu sömürüsüne çevirmediler ve fena da işlemiyorlar. Hauer-King de hakkını veriyor.
Gerçek olaylardan esinlenme bu da. İki parça halinde ilerliyorlar. Birisinde Lali (Wiki‘si de öyle ama dizide Lale demiyorlar), o dönemle ilgili yaşlı haliyle gazeteci Heather Morris’e röportaj veriyor.
Morris sonradan bunları kitap haline getirmiş. Kimileri doğruluğunu veya anlatım biçimini falan eleştirmiş tabii veya sorgulamış falan. Melanie Lynskey’yi sarışın haliyle biraz garipsesem de Heather Morris sarışın olduğu için sapmak istemediler herhalde. Anlıyorum.
Bir yandan da hayatında çoğu şey yolundayken savaş sonrası Auschwitz’e düşen, bir noktada mahkumlara numaralarını dövmelemekle görevlendirilen bir adamın yaşadıklarını sunuyorlar. Sevgilisiyle birlikte kampa düşüyorlar ve ona da göz kulak olmaya çalışıyor vs. Yan karakterlerin bazısı da fena iş çıkarmadı şimdilik.
Haftalık tempoyla devam edeceğim. Fazlasını zaten içim almaz tahminen. Dozunu kaçırmadılar da dram üstüne dram olduğu gerçeği de değişmemiş. O da bir yere kadar.
Neyse şimdilik böyle.
5. bölümle birlikte önemli pek çok şeyi toparlamışlardı zaten. 6. bölüm uzatmaları oynama olsa da dram üstüne dram tıkmayı ihmal etmemişler. “Bununla yaşayacağım,” diye diye son(un)a kadar geldi resmen adam.
Kapanış yazıları desen daha neler neler var durumuydu… Ben kitabın yazılmasıyla basılması arasında bu kadar zaman olduğunu fark etmemiştim. İzlerken Wiki’de adamın vefatının 2006’da olduğunu görünce dank etti. Kendileri de vurgulamışlar kapanışta.
5. bölümde “O kamptan başkasına, sonrasına başkasına gönderildik. Baretzki’ye ne oldu bilmiyorum,” deyince mevzunun orada kalabileceğini düşünmüştüm. Kalmasını istememekle birlikte finalde verdikleri de ilginç oldu.
Bir yandan kesinlikle yazdığı mektubu anlıyorum (keza Gita’nın tepkisini de) bir yandan da “olduğu şekliyle” ne var ne yok anlatsaydı da gerisini boş verseydi diyorum. Baretzki en nihayetinde hapis cezası almış ve orada intihar etmiş.
“Bununla yaşayacağım,” demelerine bir tane daha eklemiş olduk böylece. Ayrıca Baretzki’nin hayalini görüp durması daha da anlam kazandı. Kitabı okumadım gerçi, dizinin kendi kurgusu olabilir.
Ne derece alakalı olacak emin değilim ama yapacağım, çünkü canım öyle istedi.
Geçtiğimiz dizi sezonu boyunca ana akımda II. Dünya Savaşı döneminde geçen, en azından dikkatimi çeken, 5 farklı dizi yayınlandı. Bununla birlikte tamamlayınca kendimce sıralamaya yapayım dedim.
Masters of the Air
The Tattooist of Auscwitz
We Were the Lucky Ones
The New Look
All the Light We Cannot See
1-2’nin yerini başka gün düşünsem değiştirebilirim ama şimdilik böyle kalsın. Kadrosu ve prodüksiyona harcanan parayla bir tık önde kaldı en azından. Senaryo tartışılır tabii.