Peaky Blinders — Tanıtım
123 yorum unfortr 26 Eylül 2013 23:45
İngiltere Birinci Dünya Savaşı’ndan yeni çıkmıştır. Halk savaşın kendisinde açtığı maddi ve manevi yaraları sarıp, hayatın normal akışına devam etmek zorundadır. Hikayenin geçtiği 1919 yılının Birmingham’ında yasadışı faaliyet gösteren -diziye de adını veren- acımasız Peaky Blinders çetesi ve savaştan sonra yeni yeni grupların çıktığı, dönemin karanlık ve puslu atmosferini iliklerimize kadar hissedebileceğimiz hikayeye gelin yakından bakalım.
İçindekiler
YAYIN BİLGİLERİ
BBC TWO‘da yayın hayatına 12 Eylül’de başlayan Peaky Blinders’in ilk sezonu 6 bölüm olarak çekildi. Bölüm süreleri ortalama 60 dakika olan dizinin, ikinci sezonunun olup olmayacağı şu an için belli değil. Dizi, ilk bölümünde 2,42 milyon (%11,2), ikinci bölümü ise 2,09 milyon (%9,7) rating aldı.
Dizinin senaryosu Steven Knight‘a ait. Daha önce belli başlı olmak üzere Amazing Grace, Eastern Promises ve Dirty Ptertty Things filmlerinin de senaryosunu yazdı. Dizinin yapımcı kadrosunda yer alan isimlerin belli başlı işleri içinse Caryn Mandabach‘ın Nurse Jackie, Greg Brenman‘ı My Mad Fat Diary ve Ripper Street‘i sayabiliriz.
KONU
Hikayenin merkezinde yer alan Peaky Blinders çetesi, şehirde gerek halkın, gerekse polislerin bile şapkalarını çıkartıp selam durmak zorunda kaldıkları, at yarışı bahis işleriyle ilgilenen ve soygunculuk da yapan zamanın acımasız gangster çetelerindendir. Üyelerinin çoğunluğu Shelby ailesine aittir. Tahmin edebileceğiniz gibi zamanın rüşvetle dönen ortamında, onlar da kirli işlerini yapabilmek için polislere rüşvet yedirirler. Onlar için her şey yolunda giderken, yanlış bir soygun şehre, onların başına bela olacak yeni bir müfettiş gelmesine neden olur.
Dizinin konusu sadece Peaky Blinders çetesiyle sınırlı değil; dönemin savaş sonrası karmaşık atmosferi de tüm hatlarıyla hikayeye yansıtılmış. Şehirde savaştan dönen askerler, çeşitli fabrikalarda düşük ücretle karın tokluğuna çalışmaktadır. Ülkelerine verdikleri hizmetin karşılığını alamadıklarını düşünen bu eski askerler, komünizm kışkırtıcılarının da emellerine ulaşabilecekleri kolay bir hedef haline gelmişlerdir. Bu askerleri kışkırtarak genel greve çağırırlar. Ülkeyi olası komünizm devrimi endişesi kaplar…
Bir diğer yandan da Fenianlar (İrlanda Bağımsız Milliyetçiliği) şehirde aktif olarak yer edinen bir diğer örgüttür. İrlanda sorunları da ülkede tıpkı komünistler gibi hiyeranarşik grupların türemesine neden olur.
Kadro ve Karakterler
Thomas Shelby, çetenin ikinci adamı olarak bilinse de keskin zekası ve ileri görüşlülüğüyle, genelde çete içinde kararları kimseye danışmadan verir. Merhametli olduğu kadar şeytani bir yönü de vardır.
Şehirdeki diğer eski askerler gibi Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı muharebelerinin yapıldığı, hatta bir savaşta ilk defa kimyasal gazın kullanılmış olduğu Flanders cephesinde savaşmıştır. Thomas savaşta üstün hizmet göstererek iki tane de cesaret madalyası almıştır. Savaştan sonra her askerde görülebilecek psikolojik tramvalarla da mücadele etmektedir.
Thomas Shelby’yi The Dark Knight, Inception ve The Dark Knigt Rises filmlerinden hatırlayabileceğimiz Cillian Murphy canlandırıyor.
Arthur Shelby, Shelby kardeşlerin en büyüğüdür. Çete lideri olarak bilinse de kardeşi Thomas’a nazaran yetenekleri sınırlıdır. Genelde çetenin işlerinin büyük bir çoğunluğunu kapsayan, at yarışı bahis işleriyle ilgilenir. Thomas’ın kendisinden habersiz kararlar alması onu sinirlendirmeye başlamıştır. Arthur da Birinci Dünya Savaşı’nda yer almış eski bir askerdir.
Arthur Shelby’yi genelde beyazperdeden hatırlayabileceğimiz ve Passion, The Sweneey ile Piggy filmlerinden tanıyabileceğimiz Paul Anderson canlandırıyor.
Freddie Thomas, şehirde düşük ücretle fabrikalarda çalışan eski askerleri greve çağırıp ayaklanmalarını teşvik eden komünist bir kışkırtıcıdır. Peaky Blinders çetesinin içinde neler olup bittiği hakkında bilgi toplar. Belki de onları kendi tarafına çekme gayreti içerisinde; şimdilik bunu biliyoruz. Aynı zamanda Thomas Shelby’nin çocukluk arkadaşı ve savaşta da hayatını kurtarmıştır.
Freddie Thomas’ı en iyi Secret Diary of a Call Girl‘den hatırlayabileceğimiz Iddo Goldberg canlandırıyor.
Polly Gray, Shelby ailesinin en büyüğü ve onların teyzesidir. Thomas ve Arthur savaşta iken çetenin bütün işlerini o yürütmüştür. Şimdi ise kenara çekillmiş olsa da çete içinde alınan kararlarda yol göstericidir. Aileyi bir arada tutan Polly, dinine bağlı koyu bir Katoliktir.
Polly Gray’i en iyi Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 ve Part 2‘den hatırlayabileceğimiz Helen McCrory canlandırıyor. Bir de dip not olarak: Oyuncu aynı zamanda Damian Lewis ile evli ve iki çocuğu var.
Grace Burgess, Birmingham’ın çamurlu yollarını kat ederek şehrin barına ulaşır. Barın sahibine burada çalışmak istediğini söyler. Şaşkın bakışlı barın sahibi, şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra Grace’in ısrarı ve yeteneğine istaneden onu işe alır. Böyle güzel bir kadının bu köhne barda neden çalışmak istediği de hikayenin gizem unsurudur.
Grace Burges’i The Tudors ve en son iptali gören Pan Am‘de izlediğimiz Annabella Wallis canlandırıyor.
Başmüfettiş Campbell, bir soygun olayını araştırmak için dönemin Dışişleri Bakanı Winston Churchill tarafından Birmingham’a gönderilir. Hedefinde Peaky Blinders Çetesi, Komünistler ve Fenianlar vardır. Şehri bu yasadışı örgütlerden temizlemek için ant içer. Ayrıca polis teşkilatının rüşvet bataklığına düşmüş polislerini de hizaya getirmek için sert tedbirler alır. Daha önceki görev yaptığı yer alan Belfast’tan kendi ekibini de getirip işe koyulur.
Campbell’ı The Tudors, iptal olan Alcatraz ve daha bir çok dizi ile filmden hatırlayabileceğimiz usta aktör Sam Neill canlandırıyor.
Ada Shelby, ailenin tek kız çocuğu ve çete işleriyle uzaktan yakından hiç bir ilgisi yok. Freddie ile oldukça yakınlar, fakat bu aşkın duyulmaması için korkularından gizli kapaklı, kıyıda köşede buluşuyorlar.
Ada’yı daha önce Episodes, The Bletchley Circle ve Shetland‘da karşımıza çıkan Sophie Rundle canlandırıyor.
John Shelby, ailenin içkiye düşkün, sorumsuz üyelerinden. John savaş sırasında karısını kaybetmiş ve dört çocuğuyla kalakalmıştır. Çetenin aldığı hiçbir kararda bir rolü yok.
John’u Skins ve The Hour‘dan hatırlayabileceğimiz Joe Cole canlandırıyor.
Peaky Blinders, gerçek hayatta da 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında var olmuş bir çetedir. Çete, şapkalarını silah gibi kullanıp kenarlarına taktıkları jiletle, kurbanlarını kör etmesi ile ünlenmiştir. Dizide de bu hikaye resmedilir. Çetenin 20. yüzyılın başlarında faaliyet alanlarını şehir dışına yayma planları ters teper ve Birmingham’daki üstünlüğünü kaybedip zamanla yok olurlar.
MÜZİKLERİ
1900’lerin başlarında geçen bir dizi olmasına rağmen, dizide kullanılan müziklerin günümüzden oluşuyla Peaky Blinders benzerlerinden ayrılıyor. Dönem dizilerinde, o döneme özel müzikler kullanılmasına alışmış kulaklar için bu durum, seçilen parçaların da diziye uyumu ile bir dinamizm sağlıyor.
Ağırlıklı olarak Nick Cave parçalarıyla süslenen ilk sezon müziklerinin bölümlere dağılımı şöyle:
1. Bölüm
- ‘Zandstra’ Nick Cave & Warren Ellis
- ‘Martha’s Dream’ Nick Cave
- ‘Red Right Hand‘ Nick Cave & The Bad Seeds
- ‘I think I smelled a Rat’ The White Stripes
- ‘St James Infirmary Blues’ The White Stripes
- ‘Queenie’s Suite’ Nick Cave
- ‘Song for Jesse’ Nick Cave
2. Bölüm
- ‘Red Right Hand’ Nick Cave & The Bad Seeds
- ‘Tough Call‘ The Samphire Band
- ‘Blue Veins’ The Raconteurs
- ‘The Hardest Button to Button’ The White Stripes
- ‘Proposition #1′ Nick Cave
- ‘Black Math‘ The White Stripes
- ‘Vedi la Ma Guite Lo Stendo A Tel‘ Giacomo Puccini
- ‘Lo Tenni La Promesca’ Giacomo Puccini
- ‘Brother My Cup is Empty’ Nick Cave & The Bad Seeds
- ‘Little Room’ The White Stripes
3. Bölüm
- ‘Red Right Hand’ Nick Cave & The Bad Seeds
- ‘When I hear my name’ The White Stripes
- ‘Abattoir Blues’ Nick Cave & The Bad Seeds
- ‘St James Infirmary Blues’ The White Stripes
4. Bölüm
- ‘Red Right Hand’ Nick Cave & The Bad Seeds
- ‘I fought Piranhas’ The White Stripes
- ‘Clap Hands’ Tom Waits
- ‘Broken Boy Soldier’ The Raconteurs
- ‘Martha’s dream’ Nick Cave & Warren Ellis
5. Bölüm
- ‘Red Right Hand’ Nick Cave & The Bad Seeds
- ‘Ball & Biscuit’ The White Stripes
- ‘Little Cream Soda’ The White Stripes
- ‘God is in the House’ Nick Cave & The Bad Seeds
- ‘Time’ Tom Waits
- ‘Bring it on’ Nick Cave & The Bad Seeds
6. Bölüm
- ‘Red Right Hand’ Nick Cave & The Bad Seeds
- ‘The Prowl’ Dan Auerbach
- ‘Love is Blindness’ Jack White German
SON SÖZ
Dizide yer alan güçlü oyuncu kadrosu arasından, sizin de favoriniz olan veya olabilecek birkaç tane oyuncu çıkarabileceğiniz Peaky Blinders, dönem dizilerinden hoşlanan herkese rahatlıkla tavsiye edilebilir. İzlemek isteyenlere iyi seyirler…
yorumlar
Yine çok güzel bölüm, güzel final, müzik arttıkça gergin bekleyiş de arttı. Bölümün başındaki Chang sahneleri de güzeldi.
Polly bu sezon hoşuma gidiyor,
Gina ile Mosley arasında bir şeyler olduğu da kesinleşti gibi.
S05E06 (Sezon Finali)
Bitti çok şükür. Net bir şekilde dizinin en kötü sezonuydu bana göre. İçine çekmeyen bir sezon hikayesi ve kale alamadığım bir sezon kötüsü (Mosley) vardı. En dar kadrolu sezon buydu sanki ayrıca. Önümüzdeki sezon daha düzgün bir senaryoyla ve takviye edilmiş bir kadroyla dönmesi şart.
Önceki sezonlara kıyasla biraz daha kötü gibi gibiydi. Sam Claflin, Oswald Mosley rolünde çok iyi bir iş çıkarmış bence. Son bölümde
Güzel bölüm olmuş. Özellikle Mosley’nin konuşma sahnesi güzeldi, izleyiciler ile o dönemin atmosferini güzel yansıttılar.
Sezon finali acayip hoşuma gitti. Açık ara da sezonun en iyi bölümüydü. 4.sezon sonrası bu sezon çok iyi geldi.
Konu olarak 1920’ler ve faşizm güzel seçilmiş, ismi Bond kötülerini andıran karakteri ile de Sam Claflin iyi iş çıkardı. (İsmi ile çok dalga geçen gördüm, adamlar isim olmamış falan diyor, lan adamın hikayesi gerçek. Spoiler istemiyorsanız internette aramayın bence)
Bölümde en çok sevdiğim sahne de tabii ki
Sezonun bitiş şekli de güzeldi, tam her şey istedikleri şekilde bitecek derken ortalık birbirine girdi. Hikayenin heyecanı açısından güzel oldu. Gelecek sezon Tommy’nin Michael ile olan hesabını kapatmasını heyecanla bekliyorum, çocuk acayip sinirimi bozmaya başladı. Üstüne Arthur’u sarmak gerek.
Bölümün başındaki Churchill sahnesi de sürpriz oldu. Aidan Gillen biraz daha devam etseydi de olurdu aslında, Aberama ile karizmatik bir havası vardı, adam oğlunun intikamını alamadı. İhanet Michael ve özellikle Gini tarafından geldi gibi, Polly’nin kocasını öldürmeleri Polly’yi Tommy tarafına itebilir.
Annabelle Wallis’i de kısa da olsa görmek güzeldi.
Tomy’nin psikolojik durumuna odaklandıkları için biraz daha yavaş ama sağlam bir sezon oldu, özellikle sezon finali ile güzel kapattılar. 6.sezonu da heyecanla bekliyorum artık.
+Stephen Graham
Kadroya acayip yakışacaktır ama Boardwalk Empire gibi Capone rolüyle gelir mi acaba diye düşünüyor insan.
1. sezon üzerine:
Sonunda bu diziye de başlayabildim. İlk sezonunu bitirdim. Güzel bir sezondu, Cillian Murphy’i severim zaten, burada da bayıldım kendisine. Bütün oyuncular çok iyi. Şimdilik beklediğim kadar iyi bulmasam da ilerleyen sezonlarda benim için efsaneleşeceğine eminim. Özellikle 2. sezonda gelen malum konuk sayesinde bayılacağımı düşünüyorum.
Joe Cole çok küçük duruyor diyordum da adam 23 yaşındaymış ilk sezon çekilirken, normalmiş yaşı öyleyse.
Sezonu 6 bölüm olduğu için 2. sezona da direk gireceğim sonra ara vereceğim.
2. sezon üzerine:
2. sezonu da bitirdim. Beklediğim kişiyi beklediğim kadar kullanmadılar ama eğlenceliydi onu izlemesi. Devamında da rol alıyor sanırım, umarım daha fazla kullanırlar. Cillian Murphy çok güzel oynuyor, onun askeriyim ama bu dizi şimdilik ama beklediğim kadar iyi değil şimdilik.
Biraz ara verip başka diziler alacağım.
Ek olarak bu dizide ne kadar çok sigara içiliyor ya İçmeyen adamı bile başlatırlar ya, içiciler bu diziyi izlerken bir paket bitiriyordur kesin
sadece sigara olsa iyi….
@zekikum:
Fena bir sezon değildi.
Bir de sondaki Tommy nin hamlesini pek yakıştıramadım.
4. sezon da bitti. Güzel bir sezondu, özellikle çok sevdiğim Adrien Brody sayesinde baya bayıla bayıla izledim sezonu. Karakteri de güzeldi. Ekstra Tom Hardy i de görmek iyi oldu.
Bir de bu sezon John un ölmesi iyi olmadı ya Beklemiyordum onun ölmesini. Arthur da öldü gibi gösterince yuh oldum bir an, kim kaldı ekipten diye.
Yine bir ara vereceğim sonra 5 i izler ardından günceli bekleriz.
5. sezon üzerine:
Bu sezonu da bitirerek güncele yetiştim. Açıkçası 4. sezonun bi tık altında kaldığını düşünüyorum bu sezonun. Gelecek sezona gelince güncel devam ederim artık.
Yani diziyi beğeniyorum ama beklediğim kadar da çok sevemediğimi söyleyebilirim. Karakterleri falan da seviyorum ama bir şeyler eksik gibi geliyor.
aynen @necdetcem7 tam havaya giriyorsun, birşeyler eksiliyor… sigara ve içkimi arttırması da cabası….
@zekikum, yalnız olmadığıma sevindim bu konuda Sigara kullanmadigimdan bir etkisi yok ama icki konusunda aynısını soyleyemem
+James Frecheville
8-9 ay kadar önce diziye başlayıvermiştim. Haftalık tempoya yakın ilerleyip bitirdim. Sezonların 6 bölüm sürdüğü iyi oldu.
İnsanların neden sevdiğini anlayabiliyorum, özellikle bizim ülkedekilerin sevebileceği tipte bir yapımmış. Başlamadan önce bildiğim birkaç şey vardı zaten, yine de rahatsız etmedi. Son iki sezonu ilk üç sezonun altında kalsa bile onlar da bir ölçüde iyiydi tabii ki.
Sam Claflin, Aiden Gillen, Tom Hardy, Adrien Brody, Anya Taylor Joy, Kingsley Ben-Adir, Josh O’Connor gibi oradan buradan bildiğim göreceli daha ünlü isimleri burada izlemesi güzel oldu mesela. Finn Cole’la Animal Kingdom’un yokluğunda denk gelmiş olduk. Annabelle Wallis’le de The Loudest Voice‘un üzerine yeniden denk geldik mesela.
Final sezonunu güncel takip ederim herhalde. XOXO.
Helen McCrory vefat etmiş. Kanserden.
Filmi 2023‘te çekeceklermiş.
20 Mart diyenleri görüyorum ama ciddi bir kaynağa denk gelemedim.
27 Şubat diyen de var.
Evet yeni sezon yarın başlıyormuş.
Bayağı hatırlıyormuşum nerede kaldığını ama bir o kadar da hatırlamadığım nokta vardı sanki. Uzun bir previously eklemişler. İddialı olmasa da kendi ayarına yakın başladı sanki. İleride daha da açılır tahminen. Tommy hala aynı Tommy.
Helen McCrory’ye sevgiler + rahmetler.
+ Polly’yi nasıl çıkaracaklar diye merak ediyordum. Çabuk aksiyon aldılar, bayağı açılıştan girdiler hatta. Kötü de durmadı hikaye bazında.
Oyuncuyu görerek karaktere veda etmeyi tercih ederdim tabii, böyle birazcık buruk oldu haliyle. Yalnız daha ilginci sonrasında gelen 4 yıllık zaman atlamasıydı.
+ Tommy’nin Gina’yla yaptığı konuşmaya o kadar da şaşırmadım. Biraz da adamı tanımaktan herhalde, tam da kendisinden beklenecek bir şey. Michael’ı bu son görüşümüz mü yoksa bir noktada ortaya çıkacak mı acaba? Tommy’nin nihayetinde dediğine yetişmeyebilir gibi geldi.
Zaten hikaye Londra’ya geçecek sanki.
Peaky Blinders olunca sezonun tamamını birden vermemişler tabii. Cık, cık, cık.
S06E01
Özlememişim. Geçen sezonu da hiç beğenmediğimi hesaba katınca devam etmemeye karar verdim.
Netflix’e gelişi 10 Haziran.
6×03 üzerine:
Yapacaklarını düşünmüyordum galiba. Yaptılar, oldu. Tebrikler?
Bu bölümden COVID-19 kokusu alıverdim ister istemez. Az sayıda mekanla ve oyuncuyla, bolca diyalogla bölüm çıkarmışlar resmen.
Kötü olduğu iddiasında değilim, değildi zaten. Özellikle son kısımları gayet iyiydi hatta, takdir ettim. Sadece bu hikaye nereye gidecek düşüncesi geldi. Kaldı 2 bölüm.
Bir de hastalık meselesini çıkartmanız şart mıydı? Daha güzeli ameliyat yok dediler. Filmle birlikte ölüverir o zaman bu adam. Hastalıkla mı olur ondan emin değilim. 12-18 aya kim öle kim kala.
Not: Sonda Polly’nin sesine yer vermeleri
6×05 üzerine:
+
80 dakikalıktı bölüm. Aslında burada kalsa da rahatsız etmezdi herhalde. Tam bir veda olmasa da sezonun genelini bayağı bir topladılar. Yine benzer bir tempoda ilerledi.
Daha film geleceği için o vakit tam bir veda ederiz, üstüne de ayrı bakarız artık. Tşk, bye.
+ Ben asıl hastalığın fake çıkmasına şaşırdım. Aklımda böyle bir şey yoktu. Hastalığa kalmadan öleceğini düşündüğüm oluyor gerçi, artık filmde bir zahmet.
+ Asıl hesaplaşma da filme kaldı herhal bu durumda.
2. sezonda sadece Tom Hardy değil karısı da oynamış. Kim bu güzel kadın derken Hardy ile evli olduğunu öğrendim. Yani
3. sezon öncekilere göre bir tık daha altta kaldı ama finali oldukça iyiydi. O finalden sonra 4. sezona nasıl bir başlangıç yapacaklarını merak ediyorum
Az gözüken Tom Hardy, 3 sezondur düşündüğüm şeyleri sezon finalinde Tommy’nin suratına güzelce vurdu. Umarım Alfie’yi görmeye devam ederiz.
Bir dizinin daha sonuna geldik sayılır. Filmi geleceği için henüz buna bitti demiyorum ama bir yandan bitti işte. Güzel diziydi karakterleri de seviyorum tadında bitti ama benim için beklediğim kadar efsane olamamıştı yine de seyrettiğime pişman değilim. Cillian Murphy i daha fazla dizilerde görmek dileğiyle…
Son sezon 10 Haziran’da Netflix’e geliyor.
Netflix denen kurum iki uzantı dizi düşünüyor olabilir. Biri genç Polly Gray, diğeri orijinal dizinin sonrası / 20. yüzyıldan Boston’lı bir çift.
Bu yaz filmi çekmeye başlıyor diye haberler var
Paul Anderson (Arthur Shelby),
crack cocaine,
amphetamine,
Diazepam,
Pregabalin
bulundurmaktan göz altına alınmış. Mahkemede £1,345 ceza vermişler.
* Geçenlerde bu diziden biri tarafından sette suistimal ile suçlanmış. Kendisi iddiayı reddetmiş.
Filmi Eylül’de çekmeye başlayacaklarmış.
Film Netflix‘e gelecek. Cillian Murphy da dönüyor.
Evet.
TV dizisi Peaky Blinders’ın yaratıcısı Steven Knight tarafından yazılan ve sahneye uyarlanan Peaky Blinders: The Redemption of Thomas Shelby, Benoit Swan Pouffer’ın yönettiği ve koreografisini yaptığı bir dans tiyatrosundan çok daha fazlasıyla sahnede olacak.
22-23-24 Kasım. Zorlu PSM. Biletler 595-1995 TL arası.
#ReklamDeYildir
Film için Rebecca Ferguson’la görüşüyorlarmış.
+Rebecca Ferguson
Filme. Üstteki yorum oldu.
+Barry Keoghan
Evet, o.
Ferguson + Keoghan
+Tim Roth
Stephen Graham da film için dönüyor.