Mad Men || Reklamcılığın Altın Yılları || Tanıtım
57 yorum unfortr 27 Aralık 2013 13:31
Burası Sterling Cooper reklam ajansı. Buraya gelen müşteriler Mad Men erkeklerinin ürettikleri sloganları satın almak için geliyorlar. Şunu da biliyorlar ki kampanyaları hakkında ne karar verilirse verilsin, bunun kendi kararları olmadıklarının farkındalar. Çünkü bu adamlar ürettikleri sloganı, nasıl ve ne şekilde pazarlayacaklarını çok iyi biliyorlar.
Mad Men‘in yaşattığı gerçeklik ile hikayenin geçtiği 1960’lı yıllara yolculuk yapmaya ne dersiniz?
İçindekiler
- Konu
- Mad Men Jeneriğinden Ne Anlam Çıkarıyoruz?
- Mad Men’de Irkçılık
- Mad Men’de Alkol ve Sigara
- Mad Men’de Cinsiyet Ayrımcılığı
- Karakterler
- Mad Men’in Sanatsal Satın Alımcısı: Ellen Freund
- Mad Men ve Moda
- Mad Men ve Kitapları
- Yayın Bilgileri ve Ödülleri
- Fragmanı
KONU
Mad Men‘e konu olan 1960’lı yıllar Amerika’da neden reklamcılığın altın çağıydı? Dilerseniz ilk başta bu soruyu cevaplayalım.
Ülke 2. Dünya Savaşı’ndan daha yeni çıkmıştır. Ülke tarihinde daha önce olmadığı kadar eşi benzeri görülmemiş bir bolluk yaşanmaktadır. Endüstriyel üretime sahip olan ülke, savaşı kazandıktan sonra kitlesel üretime geçmiştir. Aklınızın alabileceğinin ötesinde birçok marka piyasada kıyasıya rekabet içerisine girer. İnsanların satın alma gücünün arttığı, eğitim seviyesi yüksek, sofistike, ne istediğini bilen ve buna para harcayabilecek bir refah toplumu oluşmuştur. Zengin sayısında ciddi bir artışın olduğu ülkede, servetlerine servet katmak isteyenler mallarını satabilmek için bu rekabet dolu piyasada reklamcıların kapısını aşındırırlar. İşte bu yüzden 60’lı yıllara reklamcılığın altın çağı deniyor.
Mad Men’de ayrıntılar dizinin her şeyidir. Reklamcıların anlatıldığı bir dünya olarak konu anlatımına girersek, diziye büyük bir haksızlık etmiş oluruz. Zaten sadece öyle bir şey olsaydı, dizi çok sıkıcı olurdu. Tekdüzeleştirilmiş bir senaryo yok; her bir sahne ve her bir replik kendi bakış açınıza göre farklı anlamlar yükleyebileceğiniz bir bulmaca gibidir. Ayrıntılar dedik, jenerikle devam edelim.
Mad Men Jeneriğinden Ne Anlam Çıkarıyoruz?
Don Draper ofisinde yürürken birden duvardaki tablolar, masa, sandalyeler ve tavanla birlikte gökdelenden aşağı sonsuz bir düşüş yaşar. Son sahnede ise koltuğunda sigarasını büyük bir keyifle tüttürürken görüntüsü ekrana yansır. Bu son görüntüyü yaşadığı düşüşe rağmen kendine olan güvenini tazelemesi olarak yorumlayabiliriz.
Jeneriğin The Simpsons’ta Yapılan Parodisi
Mad Men reklamcılığın altın çağını anlatmasının yanı sıra, 1960’lı yılların alkol ve sigara tüketiminin yaygınlığından tutun da sistemin cinsiyetçi, ırkçı ve homofobik tutumuna kadar birçok ayrıntı işliyor. Aile ve iş hayatının ahlaki olarak dumanlı atmosferinde, çoğu zaman alenen, bazen de açık açık ahlak kurallarının dışına çıkan, sempatikleştirilen karakterlerle dolu bir dünya izliyoruz. Diziyle birlikte yıllar geçtikçe, hem ülkenin sosyo-ekonomik değişimi, hem de karakterlerin olgunlaşan değişimine tanık oluyoruz. Yani hiç bir şey yerinde saymıyor. Olağanca bir hızla her şey değişiyor. Bu da dizinin izlenebilirliğini artırıyor.
Dizi 60’lı yıllar boyunca önemli olan birçok tarihi olayı da es geçmiyor. American Airlines uçağının düşmesi, Kennedy-Nixon başkanlık yarışı, Kennedy suikasti, Vietnam Savaşı, Amerikan tarihin en büyük spor olaylarından olan Muhammed Ali – Sonny Liston boks karşılaşması vereceğimiz örneklerden bazıları.
Madison Avenue bulvarında mutlak bir beyaz üstünlüğü var. Dizide uzun bir müddet siyahi oyuncu görmüyoruz. Hiç konuşmayan temizlik görevlileri ve ağzından taş çatlasa iki cümle çıkmış olan asansör görevlisi gözümüze takılanlar. Bölümler ilerledikçe dünya değişiyor, tabii ki Mad Men de değişiyor ve birkaç siyahi karakterle de böylelikle tanışmış oluyoruz.
Dizide ırkçılık üzerine trajikomik bir sahne;
Siyahiler Madison Bulvarı’nda özgürlük için slogan atarak yürüyorlardır. Gökdelenlerin tepesinden de Sterling Cooper ve diğer reklam ajansları büyük bir merakla onları izlemektedirler. Derken karşı ajansta çalışanlar, yürüyüş yapanların üstüne su dolu torbalar atmaya başlarlar. Herkes pek bir eğlenmiştir. Tabii bu, büyük bir haber olur. Bizim ajans da espri olsun diye “Bizim kapımız herkese açık dileyen gelebilir.” diye bir ilan verirler. Espri gerçeğe dönüşür, ertesi gün bütün siyahiler iş başvurusu için Sterling Cooper’ın kapısında kuyruk oluşturur.
Mad Men’de Alkol ve Sigara
Dizide ilk sezonundan itibaren var olan ana karakterlerden bir tek Bertram Cooper sigara ve alkol kullanmıyor. Neden kullanmadığından da karakter tahlilinde bahsedeceğiz. Bu kısmı uzun uzadıya anlatmaya gerek yok aslında. Kamuya açık-kapalı, her alanda sigara içiliyor. Sigaranın sağlığa zararları konusunda Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı araştırmanın Reader’s Diegest dergisinde yayınlanması ile sigara üreticileri de zor durumlara düşüyor. Alkol ise hayatının rutinine girmiş, mesai saatleri içinde çay, kahve içer gibi viskiler ve martiniler lıkır lıkır mideye indiriliyor.
Mad Men’de Cinsiyet Ayrımcılığı
Bu konuya Sterling Cooper ofisinde çalışan kadınların Mad Men erkekleri tarafından maruz bırakıldığı durumlardan örnekler vererek başlayalım:
Sekreterler o zamanın en -modern- aletleri arasında yer alan, IBM Selectric daktiloları ve Xerox 914 fotokopi makineleriyle tam bir Stepford Kadınları misali köle gibi çalışırlar. Sadece bununla sınırlı olmayan azapları, Mad Men erkeklerine dadı gibi hizmet etmeleriyle devam eder. Bazen uğradıkları hakaretler ve cinsel tacizler yüzünden, bunalanlar soluğu tuvalette hıçkıra hıçkıra ağlamakta bulurlar. Yapacak bir şey yok; tekrar masalarına dönmek zorundadırlar, yoksa kendinilerini kapının önünde bulurlar.
Cinsiyet ayrımcılığına bir örnek;
Bir ruj markası, Sterling Cooper ajansının kapısını çalar. O zamana kadar tüketicisi sadece kadın olan bir ürün için reklam sloganı üretmemiş Mad Men erkekleri, çareyi ürünleri ofisteki sekreterlere deneterek, onlar arasında bir beyin fırtınası yaratmakta bulurlar. Testin yapıldığı odaya sekreterler girer ve çeşit çeşit ürünü dudaklarında denemeye başlarlar. Ofisin erkekleri de tıpkı bir polis merkezinde, kapalı koyu renkli camlı bir bölmede kendisini göremeyecek olan bir düzine zanlıdan gerçek suçluyu ayırt edecek olan şahit gibidirler. Odanın dizaynı tıpatıp bu şekildedir. Sekreterler rujları denerken, onlar da ellerinde viski bardakları, sigaraları ve koltuklarına yayılarak sekreterleri dikizlerler.
Bu ruj markası testinden sonra Peggy Olson fikirlerini söylerken, ağzından akıl dolu bir slogan çıkar. Metin yazarlarından Freddy Rumsen basit bir sekreter olarak gördüğü Peggy’den böyle bir cümle duymasının şaşkınlığı ile;
”Bir köpeğin piyano çaldığını görmek gibi bir şeydi” diyerek cinsiyet ayrımcılığının dibine vurur.
Dizide yıllar geçtikçe her şey değişiyor dedik ya, kadının da toplumdaki yeri yavaş yavaş değişiyor. Biz de özellikle Peggy Olson’un karakterindeki değişimi izleyerek buna şahit oluyoruz.
KARAKTERLER
Diziye bölümler ilerledikçe birçok karakter dahil ediliyor. Gerek tanıtımı yazarken gerekse karakterleri tanıtırken diziden alacağınız hazzı törpülememek adına oldukça dikkatli davrandık. Bu yüzden ana karakterler harici diziye sonradan dahil olanlara değinmemeyi tercih ettik.
”Senin aşk dediğin şey, kadın çorabı satılabilmesi için benim gibi erkekler tarafından icat edildi.”
Dizide yer alan konuk oyunculardan biri olan Rachel Menken‘e söylediği bu alaycı cümle, aşka ne derece inandığının bir göstergesi değil midir?
Hikayenin ana kahramanı olan Don Draper’ın geçmişi hakkında hiçbir şey bilinmiyor. Saklaması gereken bir sırrı olduğu için, en başta karısı dahil kimseye açık vermemek üzere özellikle çaba harcamaktadır. Don’un karakterindeki karmaşıklık da bu yüzdendir. Geçmişi unutmak ve hatırlamak arasında sürekli bir gerilim içerisindedir. Geçmişi unutmak en büyük arzusudur, çünkü sadece şu andaki yaşamına odaklanmak istemektedir. Lakin birtakım olaylar, Don’un bugününü ve geleceğini tehdit edecek bir şekilde, sırlarla dolu geçmişi tarafından ele geçirilir.
Güzel bir karısı ve iki çocuğu olan ama buna karşın çapkınlıkta sınır tanımayan serseri ruhlu bir karakterdir. Karısına karşı ihmalkar ve ilgisiz bir tavrı vardır. Parlak zekasının ürünüyle, zor durumlara getirdiği yapıcı çözümler hikayeyi sürükleyen etkenlerdendir.
Sitemizde Don Draper’ın Kadınları adlı ispiyonu bol bir bildiri de mevcuttur.
Betty 18 yaşında modellik yaparken Don Draper ile tanışır ve evlenir. Baskıcı anne imajı ile çocuklarının üzerinde etkili olan bir kadındır. Kocasının hayatında önemli bir parça olmak ister; ama kocası onu evde bir eşya olarak görür. Aslında zeki bir kadındır, ama kocası hakkında ciddi bir şekilde yanılmaktadır. Ev işleri ile geçen sıkıcı hayatı, hapishanede özgürlüğünü bekleyen mahkum misalidir. Yarıda bıraktığı kariyeri, içinde ukte olarak kalmıştır. Geri dönme şansı yakaladığında ise kocası tarafından engellenir. Özgürlüğe kavuşamamasının acısını komşusunun kuşlarına tüfekle ateş ederek çıkartır. Bu da o meşhur sahne;
Peggy, Brooklyn doğumlu, Katolik bir aileden gelen, iş hayatı üzerine bilgi ve tecrübesi henüz gelişmemiş bir sekreter olarak Don Draper’ın yanında işe başlar. Don Draper geçmişiyle ne kadar cebelleşen bir karakter ise Peggy bunun tam zıttıdır. Geçmişinde yaptığı yanlışlar ve hataları bir şekilde görmezden gelip unutur. Geçmişi tamamen gözden çıkarmak olarak algılayamayacağımız bu durumu, geçmişin duygusal olarak anlamını yitirmesi olarak tanımlayabiliriz. 1. sezondan ispiyon içeren örnekler verelim;
Peggy’nin Pete ile yaşadığı ilişkiyi yok saymasını ve kariyerine zarar verecek olan hamileleğin bedenine yaşattığı mevcut durumu unutmasını örnekleyebiliriz. Hırsı ile işine o kadar konsantre olmuştur ki hamile olduğuna onu ikna eden, elini karnına götürüp içindeki bebeği hissetmesini sağlayan doktordur. Hatta doğan çocuğunun dizide varlığı ile yokluğu belli değildir. Çocuğuna annelik yapması demek, kariyerine odaklanamaması anlamına geliyor. Bu yüzden çocuğunun varlığını unutmamıştır ama kendi açısından duygusal anlamını yitirmiştir .
Peggy, Amerikan toplumunda modern iş kadınının doğuşunu simgeler.
Pete Campbell (Vincent Kartheiser)
” Niye iyi bir şeye tek seferde sahip olamıyorum?”
Zengin bir ailenin çocuğu olması, ona Sterling Copper’da iş imkanı sağlamıştır. Kariyer basamaklarını hızlı tırmanmak adına elinden geleni ardına koymayan ihtiraslı bir karakter olarak tanımlayabiliriz. Önemsiz şeylerle uğraşmak, kıskançlık ve tekrar eden öfke krizleri onun sağlıksız hafızasının bir ürünüdür. Çoğunlukla basit, tepkisel içgüdülerle hareket eder. Ruh hali çok değişken, olgun olmayan tavırlarıyla sıkça karşılaşıyoruz. Ufak bir çocuk gibi köşesine çekilip kırılganlaşabiliyor. Kendine olan güvenini tekrar kazanabilmek adına her zaman bulduğu bir yol oluyor.
Ajansın iki ortağından birisidir. Doymak bilmeyen alkol ve sigara tüketicisi, kadınlara çok düşkün bir çapkındır. Hiçbir kadına uzun süre bağlı olmak istemez. Uzun soluklu bağlılık konusunda ise şöyle der;
” Sana kızıma söylediğim şeyin aynısını söyleyeceğim. Evliliğin ilk yılında seviştiğiniz her sefer için kavanoza bir peni koysan, sonraki yıl her sefer için kavanozdan bir peni alsan, elinde ne kalır biliyor musun? Bir kavanoz dolusu peni.”
Roger’ın ajanstaki misyonunu uzlaştırıcılık ve sorun giderici olarak tanımlayabiliriz. Kişisel ilişkilerini kullanarak sorun çıkaran müşterileri yatıştırır. Pete Campbell’ı idare etmesi de ne kadar uzlaştıran bir yapısı olduğuna örnektir.
Joan Holloway (Christina Hendricks)
Sterling Cooper’da sekreterlerden herhangi birinin ofis işlerinin nasıl yürüdüğüne dair sorularının muhatabı ofis müdürü Joan Holloway’dir. Sadece işler değil, özel sorunlarda da tavsiyesine başvurulan bir isimdir. Bir diğer görevi de olağan toplantılarda ajanstaki erkeklere, müşteriler ile olan ilişkilerde yapılacak olan işleri hatırlatmasıdır.
Güzelliği ve tavırlarıyla hem ajanstaki, hem de ekran başındaki çoğu izleyici tarafından tanrıça muamelesi görür. Görüntü her şeyi anlatıyor zaten.
Çoğu zaman diziyi izlerken bu Bert Cooper ne iş yapıyor diye kendimize sormuşuzdur. Bert Cooper sunumlarda yer almaz. Ortak çalışma gruplarına katılmaz. İsmini verdiği ajansın Roger ile ortağı olmasına rağmen büyük resmin içinde yer almaz. Buna karşın kendini yaratıcı bir deha olarak görür. Kendine ait odasında çıplak ayaklarıyla özgürce dolaşır. Üstelik odasına giren kimse, ayakkabılarını çıkarmak zorundadır. Neden diye soracak olursanız, kendisi sağlıklı Japon kültürünü benimsiyor. Bu yüzden alkol ve sigara da kullanmıyor. Çiçekler ve sanat eserleri de hobileri arasındadır.
Sterling Cooper’ın hesap yöneticisidir. Çocukluğu kırsal alan Vermont’da geçmiştir. Pete Campbell ile bir itiş kakış halindedirler. Bu rekabetleri tahmin edebileceğiniz üzere, Pete’in aşırı kıskançlık sendromlarından kaynaklanmaktadır.
Günümüzde olduğu gibi 1960’lı yıllarda da toplumda yaşayan yığınla eşcinsel vardı. Toplum içerisinde oldukça kapalı bir yaşam sürüyorlardı. Günümüze kıyasla, o yıllarda kimin eşcinsel olduğunu anlayabilmek için ipuçlarını takip etmeniz gerekiyordu. Mad Men’deki karakterlerin de Salvotore’den bihaber olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Sistemin homofobik tutumuna yapılan eleştiri de bu karakter üzerinden ele alınıyor. Ajanstaki görevi ise görsel sanatlar departmanındadır.
Sterling Cooper’da metin yazarıdır. Mad Men erkekleri arasında bekarlar kulübündedir. Dünya görüşü olarak açılımcı biridir. Kuşaklar arası değişim konusu bu karakter üzerinden işlenmektedir.
Harold ”Harry” Crane (Rich Sommer)
Harry için Pete’in ajansta en fazla anlaştığı karakter olduğunu söylersek yanılmamış oluruz. Ajansın medya bölümünde yer alır.
Sally (Kiernan Shipka), Bobby (Mason Vale Cotton)
Don Draper’ın iki çocuğundan biri olan Sally, ilerleyen sezonlarda hikayenin içine yerleşip önemli olacak karakterlerdendir. Boby ise sadece görüntü olarak var diyebiliriz.
Pete’in aileden varlıklı güzeller güzeli karısıdır. Kocasına nazaran olgun bir kadındır. Pete gibi bir adamı idare etmek kolay değil; olabildiğince elinden geleni yapıyor diyelim. Tek derdi çoluk çocuğa karışıp, gerçek bir aile olabilmektir.
Mad Men’in Sanatsal Satın Alımcısı Ellen Freund
1960’lı yılları gerçekçi bir dille yansıtmak hiç kolay değil. Dizi, izleyiciyi bu büyülü dünyanın içine çekebilmek için ince eleyip sık dokuyor. Ellen Freund haftanın beş gününü, dizide kullanılan aksesuarları Ebay ve Etsy gibi sitelerde aramakla geçiriyor. Bu aksesuarlara bölüm başı harcanan para 13 ile 15 bin dolar arasında değişiyor. 60’lı yıllara özgü parçalar arasında Peggy Olson‘un koluna taktığı saat, çok nadide bir parçaymış. Betty Draper‘ın antika yüzüğü için ise 40 bin dolar para harcanmış. Ellen Freund yüzük için ‘Sahte olmasındansa, 40 bin dolar para verip gerçeğinin olmasını tercih ederim” demiş. Dizide içilen Lucky Strike sigaraları el yapımı; yine Ecstasy Herbal Cigarettes’in paketleri de elle imal ediliyor. O zamanların eski içki şişelerine yeni etiket bastırmak yerine, eski etiketleri satın almak için açık arttırmalara gidiliyormuş.
Son yıllarda gerek sinema gerekse dizilerden ilham alarak koleksiyonlarını hazırlayan moda evlerini sıkça görür olduk. 2011 yılında en iyi film Oscar’ı alan The Artist ile 1920’li yılların modası geri gelmişti. Keza The Great Gatsby filmindeki kostümlerden etkilenen modacı sayısı hiç az değil. Televizyonda ise Sex and City, Gossip Girl ve Desperate Housewives’ta giyilen kostümler sıkça konuşulurdu. 3 dizinin de başrol oyuncuları moda ikonları haline dönüşmüştü. Mad Men’le ise 1960’lı yılların moda anlayışı yeniden geldi. Birçok tasarımcı dizide yer alan Joan Hollaway, Peggy Olson ve Betty Draper gibi kadın karakterlerin kostümleri ve tarzlarından ilham aldı.
Mad Men ve Kitapları
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki hiç bir dizi yayınlandığı esnada birçok yazara ilham kaynağı olmamıştır. İşte Mad Men’le direkt veya dolaylı olarak alakalı diyebileceğimiz kitaplar:
Mad Men Cookbook
Mad Men’in yansıttığı 60’lı yıllarda New York’ta davetlerde ve barlarda ne yenildiğine ve hangi kokteylerden tadıldığına dair araştırma ve tariflerle dolu bir kitaptır. O dönemin tarihsel ve kültürel damak tadını yansıtan kitap, içinde 70’ten fazla yemek-tatlı-içecek-meze tarifi de barındırır. Kitabın yazarları Judy Gelman ve Peter Zheutlin‘dir.
Mad Men ve Felsefe
Dizi hakkında genel olarak satır aralarında kalan gizli detaylara felsefik yorumlar getiren, üzerine ciddi anlamda kafa patlatılmış bir kitap olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki yazarlar Rod Carveth ve James B. South, dizinin yarattığı atmosfere kendilerini kaptırabilmek amacıyla fazlasıyla viski, martini ve sayısız paket sigara tüketmişler. Kitaptaki karakterler Platon, Aristoteles, Nietzsche gibi filozofların öğretileri ile iç dünyalarına girilip yorumlanıyor. Kitap ilk üç sezon yayınlandıktan sonra yazılmıştır.
The Real Mad Men
Yazar Andrew Cracknell, Mad Men’in başarısından sonra böyle bir araştırma kitabı yazma gereği duymuş. Dizide yansıtılan Madison Bulvarı hikayelerinin tamamen gerçeği yansıtmadığını düşünüp, yaşanan gerçekleri bu kitabına taşımıştır. Reklamcılık piyasasında yükselen isimlerin gerçek hayat hikayelerine değiniyor.
Mad Men: The Illustrated World
Adından anlaşılacağı gibi kitap bizi, 60’lı yılların sofistike ve otantik yaşam tarzına sahip parlak renkli dünyasına götürüyor. Çizim tekniği olarak Mad Men’in giriş jeneriğindeki animasyondan esinlenildiğini söyleyebiliriz.
Mad Men: Unbuttoned A Romp Through America of the 60’s
Gazeteci yazar Natasha Vargas-Cooper‘ın kaleme aldığı kitap, Mad Men’den esinlenmiştir. Kitap dokuz farklı bölüme ayrılır. En uzun olan ilk bölümde çeşitli şirketlerden örnekler verilerek 60’lı yıllardaki reklamlar hakkında görüşler yer alıyor. Sırasıyla moda, çalışan kadınlar ve seks (lezbiyenleri de içerir), sigara-içki-uyuşturucu, dekor, edebiyat ve sinema olarak konu başlıklarını tanımlayabiliriz.
Yayın Bilgileri ve Ödülleri
19 Temmuz 2007 tarihinde AMC‘de yayın hayatına başlayan Mad Men, her sezon izleyici sayısını düzenli bir şekilde arttıran ve koruyan ekrandaki nadir dizilerdendir. Şu ana kadar altı sezon yayınlanan dizi, ikiye bölünecek 7. sezonu ile ekranlara veda edecektir. Dizinin yapımcısı, The Sopranos‘un da yapımcılarından biri olan Matthew Weiner‘dır. Dizinin eşsiz müziklerini David Carbonara hazırlıyor. Özellikle bölüm sonlarında çalınan müziklerle kulağınızın pasını silebilirsiniz.
Mad Men 2008-2011 yılları arasında düzenlenen dört Emmy ödül töreninden de üst üstte “En İyi Drama” seçilerek ayrıldı. Diğer teknik dallarla birlikte 14 Emmy ödülü kazanmış oldu. Aynı şekilde 2008-2011 yılları arasında da dört kere en iyi drama seçilerek Altın Küre‘nin sahibi oldu. John Hamm ise 2008 yılında en iyi erkek oyuncu dalında Altın Küre’nin sahibi oldu.
FRAGMANI
yorumlar
2 sezon izleyip “Benim bunu baştan almam lazım, çok şey kaçırıyorum” deyip de bir türlü sıra gelmediği için rahatımı bozan bir dizi bu Mad Men. Sitede kendisine yaraşan bir tanıtımı bulduğu için çok sevindim.
Ellerine bol bol sağlık diliyorum unfortr.
Yazı yazmaya kalkanın elinin ayarını kaçıran bir dizi bu Mad Men. Buyurunuz bu da 2499 kelime-cik. İnkar edemem anlatımlar gerçekten iyi. Emirhan’ın incelemesinde de Cnbc-e’deki adamın yazılarının hoşuma gittiğinden bahsetmiştim. Başka bir dizi olsa en azından insanın bir deneyesi gelir bunlar üstüne.
Ama kendime sözüm var, izlemeyeceğim.
Ayrıca bahsedilenlere bakılırsa karakterler ilgi çekici olsa da Amerika’nın 60’lar dönemi ve o şartlar benim biraz sinirimi de bozabilir. Irkçılık falanı geçtim, sürekli sigara içip duran kişiler görmekten gerçekten rahatsız olabilirim. Dizinin moda anlayışını seviyorum, o ayrı.
Peggy, Joan ve Pete’i tahmin ettiğim gibi yine ilgi çekici buldum. Roger Sterling konusunda açıklama yapman hoşuma gitti @unfortr
Yazı için eline ve klavyene sağlık.
eline sağlık unfortr. uzun, dolu dolu, ilgi çekici bir tanıtım olmuş. önceki mad men yazısı gibi zevkle okudum.
ön yargılarımı kırdım diziyle ilgili, o kadar çok ödül almasına sinir olurdum ama bu yazılarla beraber çok boyutlu bir dizi olduğunu, basit bir dizi olmadığını anlamış oldum. joan ablamıza da bayıldım. o nasıl bir şeydir diyip susuyorum. fazlasının gereği yok.
yine de sanırım bu dizi hiç bulaşmayacaklarım listesinde kalmaya devam edecek gibi.
tekrar eline sağlık güzel tanıtımın için.
Beğeniler için çok teşekkürler.
@aytackara: Yazılacak o kadar çok şey vardı ki, çoğu yerde ister istemez kıstım. Çok da uzun olunca, okumaktan cayanlar oluyor. Birde gene diziyi izlemekten kaçmak için bahanelerini bulmuşsun Ama sigara mazaretine katılıyorum.
@dkamoy: Ben seni günceldesin zannediyordum, yanılmışım. Baştan alman daha iyi olur. Bende şu aralar tüm bölümleri ikinci sefer izliyorum ve 3.sezona geldim. Daha önce farkında olmadığım, bayağı bir ayrıntıyla karşılaştım.
İşte böyle bir dizi, tekrarını izlediğinizde dahi sizi şaşırtabiliyor
@ozgun14: Benim senin dizi zevkinden anladığım, Mad Men’in sana gitmeyeceğidir. Bencede bulaşma
@unfortr Valla bahane uydurmaya ihtiyacım yok ki Emirhan’ın yazısına da yazmıştım, kendime sözüm var-izlemeyeceğim. Orada da dönem özelliği olan dizileri kolay izleyemiyorum demiştim, buradaki biraz daha açmışım gibi olmuş sadece.
Yazılar gayet güzel ve okuması zevkli tabii ki. Hatta söylemesi ayıp bunun incelemesi bana denk geldi. Ama -yanlış anlama- 2 senedir Cnbc-e dergideki adamın başaramadığı şeyi bir inceleme ya da tanıtımın yapamayacağını biliyordum! Saygımın olduğu bir dizi olsa da sevgim yok işte.
@aytackara: Sen bahsedince, Cnbce dergideki o yazıları bir yerlerden edinip okuma ihtiyacı hissettim. Nasıl bulabilirim bilmiyorum ama meraklandım.
unfortr: sen de böyle diyorsan sevindim, aklımda kalmayacak en azından.