
Six Feet Under – Tanıtım
62 yorum annie 23 Haziran 2006 03:08


HBO‘nun efsane dizilerinden biri olan Six Feet Under, bir cenaze evinin içinde şekillenen hayatlarla ilgileniyor. Hem evin içinde yaşayan ve sürekli olarak gördüğümüz aile üyeleri, arkadaşlar hem de her bölümde farklı farklı şekillerde ölmüş olan insanlar ve ailelerinin yaşamlarına tanık oluyoruz.
Dizinin en önemli karakteristik özelliği olan her bölümün başında birinin ölmesi, dizinin durduğu yeri çok da iyi açıklıyor. Kafasına gökyüzünden düşen bir cisim ile öleninden tutun gülerken kafasını yere vurup ölenine kadar değişik ölümler bunlar. Aynı dizi gibi; ürkütücü, sarsıcı, basit, gerçekçi ve hüzünlü.Cenaze işleri evinin sahibi olan Nathaniel Fisher ve ailesi dizimizin ana karakterleri. Her biri ayrı ayrı garip olan bu insanlar, ortamın da etkisiyle iyice zıvanadan çıkıyorlar. Hiçbir duygusunu açık etmeyen, her şeyi içine atan, sürekli başkalarını mutlu etmek için yaşayan anne Ruth, hayatının bir döngüye girdiğini ve bundan kurtulamayacağını düşünen baba Nathaniel, genç yaşta evini terk ederek ailesinden uzakta yaşayıp sağlıklı biri olmaya çalışırken genlerinin getirdiklerinden kaçamayan Nate, abisinin evden gitmesiyle bütün işlerin üstüne kaldığı, aşırı titiz, işine bağlı David ve ergenlik sorunlarıyla uğraşan, asabi, yaratıcı küçük kardeş Claire.
Beş sezon süren Six Feet Under, damardan bol acılı ağlaklıklara ve ağırdan alıp seyirciyi inim inim inletmelere başvurmadan da sarsıcı olabilmeyi başarıyor. Dizi karakterlerinin içine düştükleri durumlar, cinnet anlarındaki sanrılar, felsefe, ölüm, yaşam, zaman, sanat ve aile ilgili diyalogların sağlamlığıyla ekrana yapışmanızı sağlıyor. Oyuncu seçimlerinin mükemmelliği ve oyuncuların harika performansları sayesinde dizi ilerledikçe, Fisher ailesinin bir bireyi gibi hissetmeye ve düşünmeye başlıyorsunuz. Dizi bittiğinde ailenizi kaybetmiş gibi bakakalıyorsunuz. Hatta beşinci sezonun final bölümünden sonra “Bu dizi bize yetmedi, ne demeye bitiriyorsunuz.” feryatları eşliğinde onlarca insan hüngür hüngür ağlamış(ki bunlardan biri de benim.).American Beauty filminin yazarı Alan Ball‘un yaratıcısı olduğu Six Feet Under’ın üçüncü sezonu şu sıralar CNBC-e‘de gösteriliyor. Beş sezonun da DVDleri de satışa çıkmış durumda.
Dizinin en başarılı olduğu konulardan biri de müzik seçimleri olduğundan soundtrackleri de incelemenizi tavsiye ederim.
Şu ana kadar çekilmiş olan en başarılı dizilerden biri olan Six Feet Under’ı bir yerinden de olsa yakalayıp izlemelisiniz.
yorumlar
finalinde ağladım arkadaş daha ne diyeyim yani 30 yaşındaki adamın gözünden yaşlar aktı. episode calender a baktım izlemediğim dizi kalmamış nasıl atlamışım bu kadar sene iyi ki de atlamışım belki tam izlencek yaşta izledim.
Canım HBO VE Canım Frances Conroy…:))) Ne Kaliteli bir yapımsın sen …Senin daha 2. sezonundayım ama olsun …Bakalım nasıl bir sona ulaşacak bu mükemmel dizi
Ben ne zamandır bu diziyi izlemek istiyordum ama geçenlerde finalden (son sahnelerden hatta) çok büyük ispiyon yedim. Onun için hevesim baya bir kaçtı. Yine de sorayım sizce yine de izleyeyim mi ? Dizinin tadı kaçar diye korkuyorum.
@real tortoise: Kesinlikle izle bence. Şu diziyi izlemeyenler çok şey kaybediyorlar. Tadının kaçacağını sanmıyorum.
Ben de 2. sezon içinde bir yerdeyim. Ne yediğini de tahmin ediyorum, zira birazcık ben de yedim. Bence de et, bir zararını görmedim şimdilik…
yazıyordu, onu yedim ispiyon
O zaman yine de izleyeyim ben.
Hala açar açar finali izlerim. Hatta daha birkaç hafta önce malum şahsiyetin bir şarkısını dinlerken yine aklıma geldi. Açtım Youtube’dan izledim ve yine tüylerim diken diken vaziyette, gözlerim dolu doluydu.
Aşağıdaki kısmı ispiyon istemeyen okumasın. (@real tortoise sen oku ama, zaten öğrenmişsin)
Herkes bu dizinin son 10dk sini konusuyor. Ekside basligini takip ediyorum. Gelen giden hep ayni. Uzuldugum o kismi spoiler yedigine ama umarim onemli degildir. Ben de umarim yemeden bitirebilirim bu diziyi.
Aslına bakarsanız öyle ispiyon yedim diye üzülünecek bir şey yok. Klişe olabilecek bir son Six Feet Under sosuna batırılmış. Mükemmelliği burada zaten. Dizide final değildi bence zevki artıran, karakterlerle beraber alınan mesafeydi. Finalin bu denli güzel olmasının sebebi de bu. İspiyon yedim vazgeçeyim diyen varsa aman deyim bir daha düşünün
Yukarıda izlemiş olanların ediklerine katılıyor ve 1 arttırıyorum:
“Sonunun bilinmesinin en koymayacağı, tadının en kaçmayacağı diziler” diye bir liste yaptırsalar herhalde ilk 5’ime girerdi Six Feet Under.
@real tortoise: Sen asıl ispiyonu yememişsin. Ne olduğu değil, nasıl olduğu kısmı vurucu. O yüzden son bölümü yine de zevkle izleyeceğinden eminim.
Cevaplar için çok teşekkür ederim. Çok merak ettiğim ve izlemek istediğim bir diziydi, cidden üzülmüştüm ispiyon yediğime. İçimi rahatlattınız
İlk sezonu bitirdim. İzlediğin en depresif dizi sanırım. Ben çok bağlanamadım açıkçası diziye, ne zaman kült bir diziye girişsem biraz hayal kırıklığına uğruyorum. 5 Sezon, az bölümü olduğu için bitiririm büyük ihtimal.
Şu ara 4. sezondayım, bir sürü tanıdık oyuncuya burada konuk olarak rastlamak çok hoşuma gidiyor. “Aaa bu da mı burda oynamış ?” diye diye izliyorum.
Kaç aydır elimdeki bölümler bitmesin diye yavaş yavaş izliyordum bu diziyi, ama maalesef sonuna geldim. Çok beğenerek izledim. Hatta niye bu kadar geç kaldım izlemek için diye de kendime kızdım. Finali de tek kelimeyle harikaydı. Kısacası izlediğim için en mutlu olduğum dizilerin arasına girdi Six Feet Under.
Bu arada daha önce de yazdığım gibi finalinden ispiyon yediğim için başlamaktan vazgeçiyordum neredeyse ama hiç etkilemedi beni o ispiyonu yemiş olmam. O yüzden yukarıda izle deyip içimi rahatlatanlara da tekrar teşekkür ediyorum.
Benim gibi ispiyon yiyen varsa da gönül rahatlığıyla izleyebilir.
Finalinin üzerinden 10 yıl geçmiş.
Vay be! Bu arada linkteki mini quizde 10 da 7 yaptım.
Oyuncunun ismini hatırlaymadım.Kızı rolünü oynuyan oyuncuyu başka bir projede gören oldumu.Ben hiç rastlayamadımda Claire Fishermiş ismi şimdi gördüm.
Gerçek adı Lauren Ambrose. En son Dig’de oynamıştı. Gelecek sene de The X-Files’da yer alacak.
@ real tortoise çok teşekkürler.İzleme süresi çok geçince dizideki karakter ismiyle karıştırmışım sanırım.Sevindim.Diğerlerine çok rastlıyoruz ama bu oyuncuya ben denk düşmemişim anlaşılan.
Coma isimli bir mini dizide oynamıştı. Ben beğenmiştim ama pek hatırlamıyorum şu anda.
Do You Remember These Actors From ‘Six Feet Under’?
*Konuk oyuncu ispiyonu sevmeyen bakmasın.
şaşırdım.
İlk iki sezonu izledikten sonra neredeyse bir 6 ay ara verdim. 3. sezon hiç dayanamadığım Lisa karakterine rağmen aktı gitti. İlk iki sezon da Gabe karakterine katlanamıyordum. Ben bu diziye tekrar eden rolle giren oyuncuların nedeyse hiç birini sevemedim. Gelenler hep uyuz oluyorlar.
Bir günde toplam 11 bölüm izledim ve 4. sezonu bitirdim. Bir günde izlemenin etkisi olacak en etkilendiğim sezondu. Final’de ki olayı da hiç beklemiyordum çok şaşırdım.
Final o kadar fazla övüldü ki, heyecanla o finale ulaşmaya çalışıyorum. Umarım acayip yükselen beklentilerimin çok fazla altında kalmaz bölüm. Açıkçası şimdiden beklentilerime ulaşacağını düşünmüyorum, çünkü bölüm o kadar fazla yerde o kadar farklı ve fazla kişi tarafından övülmüş ki ister istemez yüksek bir beklenti oluştu.
Her neyse finali hiç beğenmesem bile gidiş yolu mükemmel olduğundan puan kırmam.
@mertkytrk : Yülselt yülselt, istediğin kadar yükseltebilirsin.
Dizi hakkında söylenecek çok şey var ama benim halim kalmadı. Umarım aklıma geldikçe gelir buraya dökülürüm.
değil o son. Sadece
değil.
@mertkytrk : Nedense bilmiyorum bu dizi bana çok gerçekçi gelmiştir. O yüzden finalini de çok yakıştırırım. Senin dediğin gibi olsa (ki ben de o tip bir finale hazırlamıştım kendimi) benim için klasik ve beklenen bir final olurdu. Adamların yaptıkları çok daha gerçekçi.
ben bunun ilk 2 bölümünü izleyip sevmiştim, ama bayaa önce. daha güncel devam eden dizilerin çokluğundan zaman bulamayıp kenara ayırmıştım. (merhaba ally mcbeal, merhaba alias) neyse şimdi 3ten devam ettim. biraz unutmuşum önceki iki bölümde olanları, keşke baştan alsaydım dedim başta ama hızlıca adapte oldum.
dizideki neredeyse herkesi tanıyor ve seviyor olmak sanki sevdiğim bir aileye misafirliğe gitmişim hissi veriyor bana. karakterlerin hepsini daha şimdiden çok seviyorum.
güncel devam eden bir orphan black bir de casual’ım kaldı. ikisinin yanına bunu gidecem full muhtemelen.
– its like a mad scientist lab in here. how do you live here?
– better than a turkish prison, most days.
kusura bakma da ne alaka abicim. skatii malları türkiyeden almış gayet mantıklı kalıyor valla yanında. hele de bu lafı eden kişi evin kızı. sen ne alaka!
@ozgun14 “Türk hapishanesi kadar kötü” örneği vermek Gece Yarısı Ekspresi filmi sayesinde çok popüler bir benzetme idi özellikle 80-90’lı yıllarda.
daha önce başka bir yapımda daha duymuştum ama o zaman nedense saçma gelmemişti. anlamına baktım da;
A common pseudonym for a place where acts of disturbing sexual conduct, preferably rape, has occurred, as was the case in the movie “midnight express”.
çok da absürt bir kullanım olmamış dediğin gibi. böyle yaygın bilinen deyimleşmiş bir anlamı olduğunu bilmiyordum. öğrendiğim iyi oldu.
Gençliğimde türk olmayan bir insanla sohbet koyulaştığında illa ki sorulan “midnight express gerçek mi?“den “midnight express hakkında ne düşünüyorsun?“a kadar bir dolu sorunun en az birine maruz kaldığım yılları hala sinir olarak hatırlarım.
şu filmi izleyeyim yarın. merak ettim o kadar deyimleşecek neler olmuş.
O zamanlar sosyal medya yoktu. Bilgiye erişmek de çok kolay değildi (internetsiz yıllar) Onu unutma. Biz de bir sürü ülkeyi yanlış bilirdik. (iyice bilge dede’ye bağladım ben de)
1×08
dexter çok şapşik yav, vals sahnesinde koptum resmen.
şu filmde keşke türkçe konuşmalara da ingilizce altyazı geçseler de konuşulanları anlasak
Yakın bir zamanda bende izlemeye başlamıştım fırsat bularak. Dizi güzel ve gerçekçi ama maalesef 2. sezon 7.bölüme kadar dayanabildim. Gündelik hayata odaklanmış bir dizi her bölüm aynı şeyi izliyormuşum gibi geldi bir süre sonra, başta ki farklı ölümleri saymazsak tabii oda. Bir noktada bundan dolayı sıkıldım ve bırakmak zorunda kaldım. Oyunculara diyecek laf yok hepsi birbirinden iyi zaten. İşte zamanında olsa hafta hafta takip ederdim ama bir kere sıkıldım mı bir daha devam edemiyorum
claire’i izlerken çok sıkılıyorum. kendimi meslek hayatının ortalarında bir lise öğretmeni gibi hissediyorum. her sene aynı tipler aynı problemlerle önüne gelip gelip duruyor ve hepsine katlanmak zorundasın. öğretmenlik zor iş cidden. onun sahnelerinde telefonumu alıyorum elime ya da ekranı ikiye bölüyorum. ayrıca eric balfour ne kadar çirkin. onu izlerken gözlerim kanıyor. haven’da iyi ki böyle değilmiş. yüzü de vücudu da oturmuş adamın. yine sevdiğim bir tip değil ama en azından izlerken yormuyor.
ayrıca billy ne kadar gerilim bir karakter, onun sahnelerinde dizi gerilim korku filmine dönüşüyor resmen. böyle dengesiz bir tip olamaz, zaten tipi bile bir tekinsiz. ölse falan da rahatlasak.
çok sakin bir sezon finaliydi. hatta hiç sezon finali gibi değildi. bunun dışında güzel bir sezondu. karakter dizisi olduğundan bölümlerde bölümlük cenazeden çok karakterlerin hayatı işlendiğinden gayet memnunum. iki erkek kardeş ve anneleri dolu dolu karakterler. ama olur da karakterlere doyarsam çok fena elimde de patlayabilir. claire için şimdiden bu durum gerçekleşti.
bu kadar uzun sürede bitmezdi aslında da evde yarım kalmış bir puzzlem vardı acilen onu tamamlamam gerektiğinden tvden uzak kaldım biraz. yoksa ilk sezon 3 günlük diziydi izletme açısından.
yani karakterleri seviyorum ama hala bağlanamadım ben buna. ki iki sezon oldu az da değil (2x09dayım) baş roldeki beş karakteri de çok seviyorum ama bir tanesinin bile yancısını sevmiyorum. hep uyuz uyuz tipler. çiçekçi adam olsun, haven adamı olsun, zenci polis olsun, brothers and sisters kadını olsun. nereden bulmuşlar bu kadar sıkıcı insanları bilmiyorum. hani şimdi elimden silinse dizi tekrar edinmekle uğraşmam gibi hissediyorum. telefon karıştırırken izlediğim diziler kategorisine geçmesine az kaldı. ki şu an yanda oynamaya devam ediyor bölüm.
bazı diziler zamanında izlenmeli sanırım.
gerizekalı brenda’nın neredeyse tüm ana karakterlerden daha fazla görünüyor olması ve bombok bir plotunun olması. ölse gitse keşke ama sanırım finali görecek.
3×01 WTF!
3 de bitti bir şekilde. bu dizi bende piç oldu kesinlikle. ne nathan’ı dramı geçiyor bana ne dexter’ın. kızla anası fena değil ama onlar da yetmiyor. böyle olduğu için çok üzülüyorum. bu dizi en sevdiklerimden yere göğe sığdıramadıklarımdan olmalıydı. sırf bitsin diye ittire ittire izlemek koyuyor gerçekten. kaldı 2 sezon yine her zamanki gibi hiç izleyesim yok. bakalım bunlara ne zaman gelir sıra.
Bunu sevenler bu videoyu da severmiş:
S01E01-02
Peter Krause, Michael C. Hall, Lauren Ambrose, Rachel Griffiths, Eric Balfour falan kadro baya iyi ama çekemedi ne yazık ki dizi kendini bana. Çok fazla boş muhabbet döndürüyorlar ve ister istemez bolca sıkıldım izlerken.
