Teresa Palmer ve Jim Sturgess dizisi Mix Tape, 12 Haziran’da geliyor.
6 yorum abidin77 01 Haziran 2025 19:17

Ya ilk aşkınız için ikinci bir şansınız olsaydı?
Yeni Avustralya dizisi Mix Tape, 12 Haziran’da BINGE’de prömiyerini yaptığında size bu soruyu sorduracak.

Sevilen Avustralyalı aktris Teresa Palmer ve İrlandalı aktör Jim Sturgess romantik dramanın başrollerinde yer alıyor ve 80’li yılların lise aşıkları Alison ve Daniel’ı canlandırıyor. Alison ve Daniel şu anda farklı ülkelerde yaşıyorlar ancak modern dünyada ortak geçmişlerinden bir şarkı aracılığıyla yeniden bağlantı kuruyorlar.

Dizi İrlandalı yazar Jo Spain (“Taken Down,” “Sanditon”) tarafından Jane Sanderson’ın aynı adlı popüler ve eleştirmenlerce beğenilen romanından uyarlandı. Dizinin yönetmenliğini Avustralyalı Lucy Gaffy (“Totally, Completely Fine”) üstlendi.
Florence Hunt (Bridgerton) ve Rory Walton-Smith, genç Alison ve Daniel’ı canlandırıyorlar.

İrlandalı aktör Mark O’Halloran (“Mary & George,” “The Virtues”), Helen Behan (“Malpractice,” “The Virtues”), Julia Savage (The Clearing), Conor Sánchez (“Hope Street,” “Ellis”), Jonathan Harden (“Time,” “Blue Lights”) ve Siobhán O’Kelly (“The Tourist,” “The Hardacres”), Ben Lawson (Firefly Lane), Chika Ikogwe (Heartbreak High), Jacqueline McKenzie (Savage River), Ana Maria Belo (Apples Never Fall) ile birlikte İngiliz aktör Alexis Rodney (“The Gentleman,” “Guardians of the Galaxy”) ve Fin aktris Sara Soulié (“Conflict,” “The Man Who Died”) dizinin kadrosunda yer alan oyuncular.

Mart ayında Teksas’taki SXSW Film ve TV Festivali’nde TV Spotlight kategorisinde İzleyici Ödülü’nü kazanmasıyla ses getiren dört bölümlük mini dizi 12 Haziran’da ekranlarda olacak.
Aşk ve kayıp, aile, dostluk ve müziğin gücüyle ilgili bir hikâye olan film festivaldeki izleyicilerde büyük yankı uyandırdı.
39 yaşındaki Palmer yaptığı açıklamada, “Mix Tape’in South by Southwest’te prömiyer yapmak üzere seçilmiş olması bile muazzamdı,” diyor. “Bunun söylentilerini duyuyordum, belki de bu gerçekleşiyordu. Sonra South by Southwest’e katıldığımızı öğrendiğimizde – bu çok büyük bir başarıydı. Ve sonra Seyirci Ödülü’nü kazandığımızı öğrenmek, ki bu istediğiniz ödüldür çünkü seyircide yankı uyandırdığını biliyoruz, bu çok büyük bir şey. Gerçekten heyecan verici.”
Dizinin yapımcılığını Subotica için Aoife O’Sullivan ve Tristan Orpen Lynch ile Aquarius Films için Angie Fielder ve Polly Staniford üstleniyor. Alison Hurbert-Burns, Lana Greenhalgh ve Clare Mirabello, Boat Rocker’dan David Fortier, Ivan Schneeberg, Nick Nantell ve Erik Pack ile birlikte dizinin yönetici yapımcısı.
.



yorumlar
S01E01
Haftalık yayınlanıyormuş ne yazık ki. Hepi topu 4 bölüm zaten. Aynı anda geleydi işte.
Akışkanlığında pek fazla bir problem yoktu bölümün. Geçmiş kısımları bana günümüz kısımlarına kıyasla daha cazip geldi ama. Florence Hunt, bölümün daha çok öne çıkan ismi oldu denebilir. Ama Teresa Palmer ile olan benzemezliği konusu ayrı konu tabii. Bir de boy sorunsalı var yani. En az 15 cm kısa bu kız Teresa’dan.
Jacqueline McKenzie, yoktu ilk bölümde. Sürpriz oyuncu ise Sophie Winkleman oldu elbette. Two and a Half Men sonrasında herhangi bir yerde rastlaşmamıştım kendisiyle. Güzel bir sürpriz oldu o yüzden. 45 yaşına gelmiş. Güzellik baki hala ama o eski göz alıcılığı yok tabii. Biraz da karakterinin giyim tarzında bir sönüklük vardı tabii ama.
‘Avustralya bunun neresinde?’ demeden geçemedim. Geçmişte de günümüzde de İngiltere’deyiz. Erkek merkez kahramanımız bölümün sonlarında Yeni Zelanda’daki bir adamdan bahsetti. Onun peşinden 1 bölümlüğüne de olsa oraya falan mı gideceğiz? Avustralya ya da olmadı Yeni Zelanda’nın bir yerde lokasyon olabilmesi lazım keza.
Severim bu tarz işleri. Onun etkisiyle giriştim zaten. Ama umduğum kadar yükseltemedi tabii beni. Bölüm sayısının az oluşunun da etkisiyle sezonu tamamlamakta sorun yaşamam diye düşünüyorum. Uzun seneler oldu izleyeli tabii ama bizim Mix Tape bundan daha iyiydi sanki diyerek yorumumu sonlandırayım.
İlk bölümü izledim. Adı BINGE olan platformun 4 bölümlük diziyi haftalık yayınlaması biraz ironik ama neyse. TV’ye uygun gitmek istemiş olabilirler.
Teresa Palmer ve Jim Sturgess’e sempatim vardır. Dizi de sempatik/sıcak dediklerinden ilk bölüm itibarıyla. Şimdilik karakterlerin lise dönemindeki hayatları ağırlıklıydı ve yetişkin halleri birbirinden daha ayrıktı. Günümüzdeki bireysel hayatları gözüme fena gelmedi ama yakında kesişmesini tercih ederim.
Karışık kaset nostaljisi normalde bana geçmeyen bir şey aslında ama romantizmlerine limon sıkmak istemem
Zaten günümüz ve geçmişin yap-boz şeklinde nasıl ilerleyeceği daha önemli haliyle. Ona da bakarız. Kalan 3 bölümü de izlerim nasılsa.
-İş Yeni Zelanda’da ama yolculuk Sydney’ye yani Avustralya’ya. Ne alaka?
İlk bölümle aynı ayardaydı denebilir. Yine geçmiş kısımları günümüz kısımlarından daha iyi aktı ayrıca.
Kaldı 2. 3. bölüm bugün gelmiş. Onu da izlerim herhalde bugün. Final de haftaya.
S01E03
‘Niye Sydney?’ derken bizim sarışın Avustralya’da yaşamaktaymış. Niye göstere göstere belirtmediler peki bu ayrıntıyı ilk 2 bölümde?
‘Niye bağırıp çağırmadın?’ demeyeceğim çünkü daha öncesinde aramak lazım ilk sorunu: Niye o kapıyı açtın ki? Ne günümüzde ne de geçmişte mantıklı hiçbir şeyini bulamadım ben henüz bu karakterin. Kesinlikle çok saçma biri. Bırak bir ömrü 1 ay bile geçmez sağlıklı bir şekilde bu kadınla. Bizim elemana zaten acıyorum da kocasına da acıyorum valla.
S01E04 (FİNAL)
Bitti bu da. İzlediğime pişman mıyım? Hayır. Çok da gerekli bir dizi mi? Hayır. Çok sıktı mı? Hayır. Romance kavramını layığıyla satabildiler mi? Hayır. Birkaç sene sonra akılda kalır mı? Hayır. IMDB puanı 7.5 şu an. Benden de 6.8 falan çalışır işte.
İzlemeseydim bir şey kaybetmezdim herhalde ama diziden razıyım. Başı sonu aşağı yukarı tahmin edilesi ilerledi ve buna rağmen köprüyü kurmasını bildiler. Dört bölüm olunca fazla sünmedi veya dramatik bir hale bürünmedi… Başrollerin kimyası da uygun olunca gerisi geldi.
İkisinin de kendi hayatına devam edeceğinden şüphelendiğim zamanlar oldu ama annenin mektupları sakladığının ortaya çıkmasıyla açılan kapının ardından önce birinin sonra diğerinin ilişkisi bozuldu.
Zorlama veya haksızlık da sayılmaz. Bitmiş denebilecek ilişkilerdi cidden. Gerçi iletişimlerinden veya yüzleşmelerinden dolayı yan yana gelmeyi beceremeyeceklerini de düşünmedim değil. Ayrıca sona doğru genç versiyonları da bir araya gelmiş gibi sahnelemeleri hoşuma gitti.
Derken sevgiler işte. Kib, bye.
sıkıldım ilk bölümde. pas.