The CW’nun 2014-2015 Sezonundaki Yeni Dizileri
220 yorum rpdi 16 Mayıs 2014 10:14
Az yeni dizi alıp az dizi iptal edip seyircisini elinden geldiğince memnun eden kanalımız The CW, 2 senedir 5 yeni diziye onay verip bunların 3’üne 2. sezon onayı veriyor. 2014-2015 sezonu için ise 6 deneme bölümünden 4’üne onay verdi.
Gelin şimdi bu 2’si sonbaharda, 2’si sezon ortasında başlayacak 4 yeni diziyi birazcık tanıyalım.
THE FLASH
DC Comics uyarlaması olan dizi aynı zamanda seneye 3. sezonunu izleyeceğimiz Arrow‘un uzantısı (spin-off) olma özelliğini taşıyor. Baş karakteri Barry’yi bu sezon Arrow’un toplam üç bölümünde görmüştük.
Konu:
Barry Allen 11 yaşındayken, annesi oldukça tuhaf ve korkunç bir şekilde ölmüş ve babası cinayet suçlusu olarak hüküm giymiştir. Bu trajediyle hayatı sonsuza kadar değişen Barry, en yakın arkadaşı Iris’in babası Detektif Joe West tarafından alınıp büyütülmüştür. Barry şimdilerde parlak, işinde başarılı ve teknolojiye son derecede meraklı bir adli tabip olarak CSI’da (olay yeri inceleme) çalışmaktadır. Aynı zamanda annesinin tuhaf ölümünün sırrını ortaya çıkarmaya kararlıdır ve bu uğurda şehirdeki her türlü beklenmedik suç davalarının peşine düşer. Bu sayede işinde iyice yükselir.
Barry’nin son takıntısı Fizikçi Harrison Wells ve ekibi S.T.A.R. tarafından yaratılan bir parçacık hızlandırıcıdır. Laboratuvar ekibi, bu buluşun her türlü güçte ve tıpta hayal bile edilemez gelişmeler kazandıracağını iddia etmektedir. Bir gün bir deney sırasında halka açık bir yerde, bir şeyler korkunç derecede ters gider ve yıkıcı bir patlama olur. Birçok kişi hayatını kaybederken Barry, bu patlamayla oluşan gaz bulutundan çıkan bir şimşekten fena halde nasibini alır.
Komada geçen 9 ayın ardından Barry bir kez daha baştan aşağı değişen, yeni hayatına gözlerini açar. Bu kaza ona inanılmaz hız kazandıran bir yetenek vermiştir. Central City’ten aklınıza gelebilecek her yere, görünmeyen bir koruyucu melek çabukluğunda gitme yeteneği…
Başlangıçta bu güçler için heyecanlı olsa da zamanla patlamada çeşitli yetenekler elde eden birden fazla insan olduğunu keşfeder. Elbette herkes güçlerini onun gibi iyilik adına kullanmayacaktır.
Kazadan aylar sonra şehirdeki kayıp insan sayısında, beklenmedik ölümlerde ve diğer tuhaf olağanüstü olaylarda ciddi bir artış gözlenir. Barry şimdi planlarında birtakım yenilikler yapmıştır. Kendine bahşedilen bu yeteneği öncelikle adaleti korumak için kullanacaktır; ama aynı zamanda annesinin cinayetinin çözülmesi için yaptığı uğraşılarından asla vazgeçmeyecek ve babasının adını temize çıkaracaktır.
Şimdilik sadece birkaç yakın arkadaşı Barry’nin yaşayan en hızlı adam olduğunu bilmektedir. Fakat tüm dünyanın Barry’nin “o”na dönüştüğünü öğrenmesi çok uzun sürmeyecektir: The Flash’e…
Kadro:
Grant Gustin (Barry Allen/The Flash), Candice Patton (Iris West), Rick Cosnett (Eddie Thawne), Danielle Panabaker (Caitlin Snow), Carlos Valdes (Cisco Ramon), Tom Cavanagh (Harrison Wells), Jesse L. Martin (Detektif West)
Mutfaktakiler:
Greg Berlanti (“Arrow,” “The Tomorrow People,” “Green Lantern”), Andrew Kreisberg (“Arrow,” “Eli Stone”), David Nutter (“Arrow,” “Game of Thrones”) ve Sarah Schechter.
Yayın Bilgileri:
Sonbaharda, Salı akşamları saat 20:00’de yayınlanacak.
Tanıtım Filmleri:
Ayrıntılı Tanıtım Filmi:
Kısa bir sahne:
Sürprizli bir gıdıklama.
JANE THE VIRGIN
Aynı adlı Venezuela yapımı bir pembe diziden uyarlanıyor.
Konu:
Jane Villanueva küçük bir kızken büyükannesi Alba onu iki şeye inandırmıştır: Pembe diziler eğlenmek için en ideal şeylerdir ve kadınlar ne pahasına olursa olsun bekaretlerini korumalıdır.
Şimdilerde 23 yaşındaki Jane büyüleyici bir genç hanımefendidir; öğretmen olmak için çalışmaktadır; yazar olma hayallerini sürdürmektedir ve ekstra kazanç elde etmek için yeni Miami Otel’de çalışmaya başlayacaktır.
Yıllardır romantizmin gerçekçi görünümünü biraz biraz ona öğreten pembe dizileri kendini büyüten iki kadınla birlikte izlemiştir: Seksi, genç ve enerjik annesi Xiomara ve dindar büyükannesi Alba.
Jane, 16 yaşında evlenmeden çocuk sahibi olan annesiyle aynı hatayı yapmamaya kararlıdır. Mükemmel bir nişanlı bulmuştur: Michael adında, yakışıklı ve çalışkan bir dedektif. Onu hayatının her anında yeteri kadar sevebilecek ve ısrarla vazgeçmediği “Evlenene kadar olmaz!” kuralına saygı duyan bir nişanlı…
Bir gün Jane, yaptırdığı düzenli kontrolleri için doktoruna gider ve orada bütün titiz hayat planları birdenbire altüst olur. Doktoru sayesinde bir yanlışlık olur ve yan odadaki hastaya ait numunelik spermlerle kızımız döllenir. Numune spermlerin sahibi Rafael, ünlü bir parti çocuğu ve aynı zamanda kanserle mücadele eden biridir. Yetmezmiş gibi Jane’in çalıştığı yeni otelin sahiplerinden biridir ve kızımızın çok eski bir yaz aşkıdır.
Birkaç hafta sonra suçsuz Jane hayatının en önemli kararını vermekle karşı karşıya gelir. Hamileliğini sürdürecek midir? Durumu ailesine ve nişanlısına nasıl açıklayacaktır? Biyolojik baba Rafael ve entrikacı karısı Petra’nın istekleri karşısında ne yapmalıdır?
Her zaman doğru şeyleri yapmaya çalışan ve iyi bir kız olmaya çalışan Jane’in hayatı birdenbire o çok sevdiği pembe diziler gibi dramatik ve karmaşık hale gelmiştir.
Kadro:
Gina Rodriguez (Jane), Justin Baldoni (Rafael), Brett Dier (Michael), Andrea Navedo (Xiomara), Yael Grobglas (Petra), Ivonne Coll (Alba), Jaime Camil (Rogelio)
Mutfaktakiler:
Jennie Snyder Urman (“Emily Owens, M.D.”), Ben Silverman (“The Biggest Loser”), Gary Pearl (“10.5: Apocalypse”), Jorge Granier (“Que el Cielo Me Explique”) ve Brad Silberling (“Reign,” “City of Angels”).
Yayın Bilgileri:
Sonbaharda başlayacak ve Pazartesi akşamları The Originals arkasından yayınlanacak.
Tanıtım Filmleri:
Kısa Tanıtım Filmi:
Ayrıntılı Tanıtım Filmi:
iZOMBIE
Chris Roberson ve Michael Allred tarafından yaratılan, DC Entertainment’in yayınladığı Vertigo imzalı iZOMBIE çizgi romanından uyarlanıyor.
Konu:
Olivia “Liv” Moore, pembe yanaklı, disiplinli, hayatında çizeceği yolu çoktan belirlemiş bir tıp fakültesi öğrencisidir. Ta ki kalabalık bir partideyken beslenmekten başka bir şey düşünmeyen bir zombiye dönüşenene dek… Liv, ölmemiş bir ölü olarak yapabileceği en iyi şeyi yapmaya karar verir ve mümkün olduğu kadar insan gibi görünmeye çalışır. Görünüşü, şok edici derecede soluk cildi, neredeyse beyaz saçları ve bir o kadar da hayat dolu tavırlarıyla “Goth” kültürünü bile geride bırakmaktadır. Değişim içindeki Liv durumunu annesinden, eski nişanlısı Major’dan ve en yakın arkadaşı (aynı zamanda ev arkadaşı) Peyton’dan saklar. Hala enerjik biri olan Liv, yeni bir ölü olarak tam anlamıyla tuhaf bir duruma düşmüştür. Posttravmatik stres bozukluğuna rağmen, Liv karşı koyamadığı insan beyni yeme içgüdüsüne bir çözüm bulmak için yollar aramaya başlar. Sonunda Seattle adli tıp ofisinde bir iş bulur. Sonu ölümle bitmiş kişilerin yığınla olduğu bu işte, morgtaki kadavra Jane ve John Doe‘ların beyinlerini gizlice atıştırarak güzel güzel yaşamaya başlar. İzlerini kapatma konusunda dikkatli olmasına rağmen patronu Dr. Ravi Chakrabarti, Liv’in sırrını öğrenir ve beklenmedik bir şekilde onun bu durumunu ifşa etmez ve bilimsel ihtimaller için heyecanlanır. Patronunun hevesine ve bu bitmek bilmez yeme arzusuna rağmen, Liv istifa eder. Ta ki tükettiği her beynin sahibinin hatıralarından bir kısmını görebildiğini anlayana kadar. Liv, cinayet kurbanların bakış açısından olayları görmeye başlar. Dr. Ravi ve cinayet dedektifi Clive Babineaux iyice şaşırır. Liv çoğu zaman suç yerindeki detayları biliyordur ama bunları kolayca açıklayamıyordur. Bir medyum kılığında, Dedektif Babineaux ile birlikte çalşmaya başlar ve suçları soruşturmada ve kimin sorumlu olduğunu bulmada ona yardımcı olur.
Bu durumu tekrar hayatta kalmakla aynı şey değildir, ama en azından Liv geri kalan yaşamında edindiği bu amaçla tamamen ölü biri de sayılmayacaktır.
Kadro:
Rose McIver (Liv), Malcolm Goodwin (Clive Babineaux), Rahul Kohli (Dr. Ravi Chakrabarti), Robert Buckley (Major Lilywhite), Alexandra Krosney (Peyton Charles), David Anders (Blaine DeBeers) ve Nora Dunn ( Eva Moore)
Mutfaktakiler:
Rob Thomas (“Veronica Mars,” “Party Down,” “Cupid”), Diane Ruggiero-Wright (“Veronica Mars,” “The Ex List,” “That’s Life”), Danielle Stokdyk (“Veronica Mars,” “Party Down,” “Cupid”) ve Dan Etheridge (“The Carrie Diaries,” “Veronica Mars,” “Party Down”).
*Dizi sezon ortasında başlayacak. Henüz bir tanıtım filmi yok, çıkınca eklenecek.
THE MESSENGERS
Konu:
“Beşinci melek borazanını çaldı. Gökten yere düşmüş bir yıldız gördüm. Dipsiz derinliklere açılan kuyunun anahtarı ona verildi.”
(Vahiy, Bölüm 9)
New Mexico çölünün kavurucu sıcağı altında bilim adamı Vera Ivanov büyülenmiş bir şekilde gizemli bir nesnenin yeryüzüne düştüğünü ve kör edici bir ışık saçarak patladığını görür. Bu şey kısa bir süre için kalbini durduran bir şok dalgası saçar. Fakat Vera bu hava dalgasından etkilenen tek kişi değildir: Ölüp birkaç saat sonra olağanüstü bir şekilde tekrar hayata dönen ve patlamanın olduğu o an aralarında bir bağlantı oluşan dört kişi daha vardır: Erin, 7 yaşındaki kızını kötü eski kocasından koruyan umutsuz bir genç anne; Peter, tahammül edilemez zorbalıklar yapan ve sürekli etrafındakilere saldıran, belalı bir lise öğrencisi; Raul, Meksikalı bir uyuşturucu taciriyle başı belaya girdiği için gizli bir atama bekleyen federal ajan; ve Joshua, babasının izinden giden, karizmatik bir 2. nesil televangelistik. Hepsi çarpışmadan sonra kendilerinin bile zor inandığı birtakım güçlerle uyanırlar: İnsanları iyileştiren ama nasıl olduğunu asla anlayamadıkları bir yetenek. Her şeyden daha esrarengiz olan ise “The Man” (Adam) olarak bildiği, hayalinde canlandırdığı bir şahsın Vera’ya etik olarak karmaşık bir görevde yardım etmesi karşılığında kaçırılan oğluyla buluşmasını sağlayacağı teklifi olur. Bu görev görünürde kaza olan bir olay nedeniyle 7 yıldır komada olan ve aniden uyanan Hemşire Rose Arvale ile Vera’yı çakışan bir yola sürükler. Joshua bir kehanette bulunur: Vahiyin çarkları dönmeye başlamıştır ve bu hepsi birbirine yabancı olan insanlardan oluşan grup yaklaşan kıyameti önleyebilecek tek umut kaynağıdır. Ya da ona neden olacak…
Kadro:
Shantel VanSanten (Vera), Jon Fletcher (Joshua Jr.), Sofia Black-D’Elia (Erin), JD Pardo (Raul), Joel Courtney (Peter), Anna Diop (Rose) ve Diogo Morgado (The Man).
Mutfaktakiler:
Trey Callaway (“Revolution,” “CSI: NY”), Basil Iwanyk (“The Town,” “The Expendables”, “Clash of the Titans”), Eoghan O’Donnell (“Teen Wolf”), Kent Kubena (“Gods of Egypt,” “Turistas”) ve Ava Jamshidi.
*Dizi sezon ortasında başlayacak. Henüz bir tanıtım filmi yok, çıkınca eklenecek.
***
The CW’nun gelecek programında bu 4 dizinin yanı sıra bu yaz başlayacak olan komedi dizisi Backpackers var. Onunla ilgili ayrıntıları da daha önce şu yazımızda paylaşmıştık.
Son olarak aşağıda kanalın önümüzdeki sezon izleyeceğimiz bütün dizilerinden görüntüler içeren bir video var. (Fragmanları henüz çıkmayan iZombie ve The Messengers’tan da anlık sahneler görmeniz mümkün)
yorumlar
@aytackara: Brezilya gayet tutucu bir memleket din bakımından ama Amerika’ya göre
Konu nereye gelmiş? Alemsiniz.
Jane de latin kökenli bu arada. Ailesi (özellikle büyükannesi) dindar. Yalnız dizi Miami’de geçiyor. Bir de Venezuelalı bir pembe diziden uyarlama.
Bu sonuncusunu yazıda belirtmediğim için kendimi kınıyorum. Ama benim aldığım kaynakta yazmıyordu, ben de unuttum.
İçimden bir ses gelecek sezon hepimizin JTV izleyeceğini söyledi nedense Halbuki hiç de ilgimi çekmiyor. Ama o kadar olumsuz konuştuk ki dizi hakkında, sanki büyük bir aşk nefretle başlayacak gibi
Ben zevkle izlerim bu diziyi gibi geliyor.
Ben de izleyebilirim, sağım solum belli olmaz.
Şu aşağıdaki görseller de biraz daha fikir verebilir belki. Jane’de biraz Hart of Dixie tuzu da olacak sanırım. The Messengers da sahiden ilginç.
The Messengers
iZombie
Jane the Virgin
Sanırım aşağıda videolar da var. Bölge sorunu çıkardığı için izleyemiyorum. Sahiden bir şey varsa yakında Youtube’a da gelir zaten.
The Messengers
iZombie
Videolarda bir şey yok. 15 sn’lik poster görüntüsü.
@abidin77: Pfff ben de heveslendim. Neyse artık, sağol.
Geçen sene böyle bir şey yapmamıştı CW, sezon ortasıların da videosu vardı. Bu sene niye böyle yapıyor ki?
ben de şu zombie kızın beyinleri suşi gibi yemesine taktım. Zombiesin kızım sen ne sofra adabı falan tabağa koymuş bir de
Hepsi süper dizi CW yine olağanüstü diziler yapıyor.Dizileri en çok beklediğimden sıralıyacak olursam
FLASH-The Messengers-İZOMBİE-BackPackers-Jane The Virgin
@19Fenerbahce07: Çok olağanüstü diziler
The Messengers
iZombie’ninki de çıkmış ama televizyondan çekim olduğu için çok kalitesiz. Bence kalitelisi gelene de izlemeyin, soğursunuz.
Ahahah! Çok eğlenceli bi haber bu bence: 90’larda Flash’i canlandıran aktör, 2010’larda Flash’ın babası olmuş.
Ben gelene kadar üstteki video ölmüş. Şurada da var eğer ikinci bir fragman yoksa. Açık başka bulan varsa ekleyebilir.
Jane the Virgin’e çok soğuk değildim ama sahiden berbatmış yahu. Şu 4 dakika yetti. Aynı şekilde İZombie de çok çok kötü tahmin ettiğim gibi. Bir tek The Messenger’dan emin değilim ama sanki o da olmayacak gibi.
Yani Flash hariç çuvalladı bu kanal bu sezonki seçimleriyle. Ah Carrie’ciğim…
Jane The Virgin tahmin ettiğim, CW’nun son yıllardaki en başarısız denemelerinden biri olma yolunda hızla ilerliyor. Yanılır mıyım bilmem ama bu dizi sürmez.
Ilk defa 6 cw dizisi birden izleyecegim. Bu sayiyi artirmadiklari icin kendilerine tesekkurlerimi sunuyorum. O kadari fazla olurdu.
TVD‘ciğim – reytingi yeni günde çökmezse The Originals – Arrow – The 100 – yazın sezonun kalan yarısını izledikten sonra Reign.
Eskiler 5 etti. Yenilerden tabii ki The Flash gelince ben de 6 olmuş olacağım. Tam bir “God forgives my sins.” durumu var ama eğer reytingi iyi olacaksa ben o Jane the Virgin’i denerim. Hesaplarıma sezon ortasına katmak istemiyorum genellikle, o yüzden durum şimdilik böyle.
(Jane the Virgin aslında izlenmeyecek dizi değil. Bildiğin pembe dizi işte. Koy bunu Lifetime’a buradakinden daha fazla ilgi görür. Zaten pembe dizi yayınlayan yerlerde her şekilde olur. Dert burada ne olacağı? Bir başlasın bakalım.
Saatinde karşısında The Voice ve DWTS 2. yarılar, Scorpion ve Sleepy Hollow olduğu da not olarak kalsın. Desteği de yeni günündeki The Originals’tan alacak. Onun karşısında da The Voice ve DWTS ilk yarılar, TBBT/vir süre sonra 2 Broke Girls ile Gotham var. Yani bunların başına sevilmediğinden değil, rakipler güçlü olduğundan dolayı bir şey gelebilir gelirse…)
Darısı sezon ortası fragmanlarına. Bu arada ben az yukarıya eklediğim The Messengers fragmanını ilk intiba üzerine beğendim gibi ama uzunu gelmeden bir şey dememek lazım.
Son zamanlarda daha başlamadan bana bu kadar itici gelen, bu kadar nefret ettiğim bir dizi hatırlamıyorum.
O arkadaki beyaz önlüklünün bakışları ne yahu? Zombi kızdan bile daha sinir bozucu.
@rpdi: Ben Carrie Diaries’de öyle olmuştum. Başlamadan kızın o koca gözleri ve bana korkutucu gelen o taş bebek kafası filan… Bi de “Carrie’nin gençliği” diye lanse edilmesi derken bildiğin -5’le başlamıştı CD benim için. Bunu ise aynı mantıkla ve polisiye kokusu sayesinde sevecekmişim gibi geliyor.
Yahu dur bi iki dakka. Daha yaz bile başlamadı yağmurlardan; bir keyfini çıkaralım şu yazın önce. Ne bu hemen dayamışsın anketi.
Ne CW Beauty and the Beast’e onay vermekten bıktı, ne de insanlar iptal olacak demekten.
Yazın çıkan ilk bölümü 0.4 reyting yaptı. Böyle giderse 5 sezon 88 bölümü göreceğiz bütün hater’lara inat. :d
Ben bu tarz anketleri seviyorum, hatta sabah otobüste ayaküstü oy da verdim ama sonuçlar pek realistik olmamış. Yenilere karşı da çok katılar. Geçen szon ‘yayınlanan’ 43 diziden 13’ü onay almıştı. Bunlara bakılırsa ancak 3 tane alacak. Onların ikisi de The Flash ve Constantine!
Bunun CBS olanı da gelmiş.
Önümüzdeki sezonun iptal-devam muhabbetleri başlayınca alel acele şu yazıyı tamamlayıp yayınladım. Oraya taşınsak?
Ay ben bu diziyi (flaş) seveceğim galiba (“inşallah” ile “sanırım” arasında gidip geldim “galiba”da karar kıldım)
@dkamoy Ben de aynı moddayım. Yeni model Smallville gibi duruyor ama 1 yandan da Smallville 1 ömür yetecek kadar işledi canıma diye düşünüyorum.
çok dadlu bi süpperkahraman olacak bu çocuk, izlerken sürekli sırıtacam ben. kas mas da yapmasın böyle ince yapılı kalsın. bu doğallığını korusun. ben de çok seveceğim yüksek ihtimalle.
ben ki süperkahraman hikayeleri ilgimi hiç çekmez, bu serilerle iyice kapıldım. smallville, arrow, şimdi flashla gotham. yeni nesil batman ve superman serileri. eskiden çizgiromana sadık kalınarak sululaştırılan basitleştirilen karaktere bir derinlik, bir insaniyet konması hoşuma gidiyor.
@ozgun14’ün ”çok dadlu” lafına ithafen. Bence o konuda en çok Stephen Amell bozdu ya Hung’da normal yağuşuklu çocuk Arrow’da bir camış gibi oldu bir şeyler oldu oğlana.
@mertkytrk Katilmiyorum.
Mrtkytrk: ikisi farkli tarzlaea sahipler bence. Stephen biraz daha durgun ve karizmatik bir gorunuse sahip, bu cocuk daha enerjik, sempatik, cocuksu bir gorunuse ve karaktere sahip. Kafamda arrow u burdaki gibi hayal edemiyorum. Supernatural izleyenler bilir oyuncular ilk sezonlarda daha kendileri gibi otnar ve seslerini dogal birakirken, gittikce daha kalin bir ses tonuyla ve kasinti pozlarla rol kesmeye basladilar. Ben ilk sezonlardaki seslerini ve oyunculuklarini daha cok severdim. Stephen amellde de oyle bir degisim car bence. Diger tarafta daha sempatikti. Burda daha ciddilesmis. Ikisi de kendi halinde iyi. Ne yazdim mubarek devlet meselesi sanki.
Ben Arrow izlemiyorum, yorumum direk fiziksel görünüşeydi dikkatimi çekmişti onu söyledim. Yoksa doğrudur daha sert bir duruş çizmesi gerektiği.
@ozgun14 Grant gustin ile yorumuna katılıyorum ben de böyle giderse çok ilginç bir fan clubı olacak dizinin
mrtkytrk: çok irileştikçe oyuncular bana da itici geliyor, açıdan az biraz katılıyorum sana. spn den sam de çok şişti gittikçe iticileşiyor. ama kızların ağzı akıyor yapcak bir şey yok. arrow da bayaa şişenlerden. onu rolü icabı adadır eğitimdir kabullendim. itici gelmiyor neyse ki
hemreeroglu: aynen umarım hayal kırıklığı olmaz da severek izleriz.
bazen karakterin başarılı olması yetmiyor. bölüm başına bir vaka olayına döndürürlerse çok kötü olur kendi adıma. arrowdaki gibi bir şey yapsınlar bölümlük olayların bölümlük olduğunu hissettirmesinler. bölümlük oyuncular ara ara yine görünsüler falan hikayeleri sona ermesin. ne biliyim işte arrow iyiydi hani ona benzesin. aşk olayını da yine fazla abartmasınlar. tadında güzel bir şey izleyelim. açıkçası gotham’a bundan daha az güveniyorum. o bana direkt formüllü olacak gibi geliyor.
Stephen Amell’i ben de yadırgamıyorum, hatta onun düzeyi hoşuma da gidiyor. Bir de şöyle bir şey var: İnsani süper kahramanların daha düz bir vücutlarının olması yedikleri haltların inandırcılığını azaltır. Captain America’nın vücudu da hay maşallahlık ve Arrow da o da güçlü karakterler. Yapabildiklerine şaşırmıyorsun.
Örümcek Adam-Peter Parker misali Flash’ın buna ihtiyacı yok. Bu zaten her şeyden hızlı, kaslı olsa ne olur olmasa ne olur?
Flash = Ne kadar ince, o kadar verimli. Koşarken sürtünme katsayısını düşürüyo/düşürmeli. ;P (Tamam, TBBT’lik bi yorum oldu ama haksız mıyım?)
bence de öyle. inşallah diğerlerine özenip de ben de şişmeliyim moduna girmez.
The Flash – Friend Zoned Interview
Merhaba, nasıl gidiyor hayat?
The Flash‘ın ilk bölümü nete düşmüş. İndirip baktım, 5 dk. da izledim, her şey dahil 46 dk. 50 sn. taş gibi bölüm.
Bu girişten.
Bu da bütün bölümün altında duruyor.
(Ben bunu Jane the Virgin için bekliyordum ama onu bile şimdiye beklemiyordum. Haziran bitmeden The Flash’ı nereye ne amaçla yetiştiriyorsa artık…)
The CW tarihleri de yolda geliyor.
Tarihler geldi.
* Bir ilk bölüm olarak düşünürsek güzel olduğunu düşünüyorum. Ağzımın suyunu akıtacak bir şey beklemiyordum, dolayısıyla ben pek hoşlanmadım diyen için niyesini sorgulayamam mesela. Ayrıca bu diziden bir #Arrow çıkacağı görüşüne katılmıyorum. O kadar değil.
* Barry Allen’a Arrow’dan aşina olduğumdan kendisini garipsemedim. Süper kahraman hali de eğreti olmamış. Sanki ‘bir şey’ eksik ama, anlamlandıramadığımdan galiba böyleyim ben.
* Iris’de, yani ana kız karakterde Arrow’dan daha iyi olmuşlar. The Vampire Diaries izleyenlerin hatırlayacağı çatlak Biyoloji Profesörü abi de rolüne oturmuş. Hatta adamın yüzüne bir aydınlık gelmiş sanki. Geek tayfada kız kısmı da tamam ama oğlan sanki biraz fazla sulu.
*Bölümün ‘eeen son’ sahnesinden dolayı bile merakları çekecekler belli, o nedenle sağlam oynayacaklarını düşünüyorum ama onda da bir takılmadım değil hani belli bir yere.
* Daha ilk bölümden polis müdürü anladı her şeyi. Belki Arrow’da bu konu yeterince sorun bir konu olduğu için aynısını yapmayalım demişlerdir. Ona bir şey diyemem ama Arrow izleyenler bilir, zaman geçtikte yavaş yavaş birileri öğreniyor. 2 sezonda ana karakterlerden bilmeyenler malum. Flash’ta 3 yardımcı, 1 polis daha baştan çıktı. Bu nasıl süper kahramanlık demedim değil. Ben Bruce Wayne’ciğimden, Peter Parker’cığımdan böyle öğrenmedim!
Ya bir de ‘Kızıma söyleme, bilmesin.’ klişesi niye? Aklı olan zaten söylemez. Amazing Spider Man mi çekiyonuz siz??
* Stephen Amell ve Arrow sahnelerinin diziye reklam olsun diye konduğunu düşünmekle birlikte kendisini görmekten zevk aldığım doğrudur.
Öyle yani. Elbet 2. bölüme, hatta fazlasına da bakacağım o belli de beklediğimi bulmaktan dolayı karmaşık bir his içindeyim.
4. bölüme konuk olarak Wentworth Miller geliyor.
ayy çok mutlu oldum . Özlemiştim. Bu benim aradığım Lex Luthor/Michael Rosenbaum’um olabilir. uyuz Robbie Amell ‘den bin kat iyidir.
Episodes 8 of both shows, Arrow and Flash, are going to be a two-hour crossover event,” Kreisberg says. “[Also], in Episode 4, Felicity [Emily Bett Rickards] is going to come to The Flash.”
Kaynak
Eneee çok sevindim valla. izlemesi en keyifli bölüm olacak da ikisi crossovers ise nasıl olcak aynı olayları mı izlicez o iki bölümde iki tarafın bakış açııyla, yoksa birinde bir tarafın bakış açısından başlayan olaylar diğerinden diğerlerinin bakış açısıyla devam mı edecek bu bir soru değildi tabii ki kendi kendime konuşuyorum.
en iyisi bekleyip görmek
aynı olayları izlemeyiz ya. ben csi’lar gibi olur diye düşünmüştüm. Salı günleri flash yayınlandığı icin önce onda bazı olaylar olur arrowun yardımını isterler falan bazı karakterler oraya gider sonra çarsamba günü de arrow da olayları çözerler. Kötüler starlinge gelir bizimkiler de toplu starling’e gelir falan filan