The Leftovers — Tanıtım
194 yorum iyideniye 08 Eylül 2014 00:01
Kaliteli kablolu kanallardan HBO, 29 Haziran’da bizlere bir dizi daha sundu ve 10 bölümlük bir sezonla yayınını açan The Leftovers, 7 Eylül’de de sezonu kapatıverdi. Hatta Tom Perotta’nın aynı isimli kitabından uyarlanan bu dizinin, kitabının baskısı ülkemizde de çıkmış durumda. Dahası kanaldan 2. sezon onayını da aldı. Peki, nasıl bir dizi?
Dizinin yaratıcı ve yapımcılarından birisi, kitabın yazarı olan Tom Perotta ama aslında arkasında insanlığın özellikle Lost veya Star Trek ile tanıdığı Damon Lindelof var. Lindelof, dizinin ilk sezonundaki bölümlerinin neredeyse hepsinde de yazarlık yapmış durumda. Dizinin merkez lokasyonu New York ve haberiniz olsun, bölüm süreleri normal bir HBO dizisi ayarında olsa da pilot 72 dakika kadar sürüyor. Gelelim bakalım bu dizi ne anlatıyor kısmına ve karakterlere:
Dünyada bir kayboluş, bir kesimin benzettiği ya da tanıtıma eklendiği şekliyle ‘Rapture‘ yaşanmış. Dünya nüfusunun %2’si, yani toplamda 15 New York nüfusu kadar insan 14 Ekim günü bir saniye içinde yok olmuş; üstüne de 3 yıl kadar zaman geçmiş. İnsanoğlunun hala toparlanma sürecinde olduğu söylenebilir, en azından veya özellikle yakınlarını kaybeden kişiler. Küçük oğlundan bütün ailesini kaybedene kadar birçok yaralı insan var ve hala gidenlere ne olduğuyla ilgili bir şey bulunamamış. Yaşananlarsa haliyle Dünya’yı büyük ölçüde etkilemiş. İşte biz, herkesin bir şekilde yaşamına devam ettiği bu yeni dünyaya konuk oluyoruz.
Çok uzun uzadıya anlatılabilecek bir ana konusu yok, o yüzden karakterler üzerinden devam edeceğim:
Kevin Garvey (Justin Theroux), hikayenin geçtiği Mapleton’ın şerifi. 14 Ekim’de kimseyi kaybetmese de sonrasında ailesi dağılmış. Karısı Laurie, evi terk edip adı ‘Kalan Günahkarlar’ olan bir çeşit tarikata katılmış, babası akıl sağlığıyla sorunlar yaşamaya başlayıp bir kliniğe yatırılmış, oğlu Tom evi terk etmiş ve arada sırada arayan birisi haline dönmüş. O da kızı ile birlikte yeni bir evde yeni bir hayata başlamış. Kendisi normal mi derseniz… yok, o da değil.
Laurie Garvey (Amy Brenneman), Kevin’in hala evli olsalar da nedeni bilinmeyen bir şekilde ailesini terk etmiş karısı. Katıldığı tarikat, yani Kalan Günahkarlar 14 Ekim’den sonra oluşmaya başlamış ve gittikçe kalabaklıklaşan bir oluşum. Daima beyaz giyiyorlar, birlikte büyük bir evde yaşıyorlar, dahası konuşmuyorlar. Hep birlikte yazışarak anlaşıyorlar. Günleri de gündelik işleri yapmak ve insanlara yaşananları unutturmamaya çalışmakla geçiyor. Bu halleri de Mapleton ahalisinin pek hoşuna gitmiyor haliyle. Laurie de bunların içinde ve haliyle etrafta.
Megan Abbott (Liv Tyler), nişanlısıyla evlenmek üzere bir kadın ve Kalan Günahkarlar’ın içine dahil etmek istediği için sürekli peşinde dolandığı son hedefi olarak karşımıza çıkıyor. Zaten tarikatvari olan bu oluşumu daha çok o ve onun buraya dahil oluşuyla birlikte tanımaya başlıyoruz.
Tom Garvey (Chris Zylka), Kevin ve Laurie’nin oğulları. 14 Ekim’den önce üniversite öğrencisi olan Tom’un hayatı, onu alt üst eden bir olayın üstüne bir de 14 Ekim gelince oldukça karışmış. O da şimdilerde evi terk etmiş ve annesi gibi bir çiftlikte yaşıyor olarak karşımıza çıkıyor. Wayne adında insanları ‘iyileştirip’ dertlerinden arındıran gizemli bir gurunun yanında ve diziyi açmamızla birlikte hayatı bir kere daha karışıyor.
Jill Garvey (Margaret Qualley), Kevin ve Laurie’nin kızları ve dizideki sorunlu gençlik kısmı, daha çok o ve arkadaşları üzerinden işleniyor. Annesinin terk etmesiyle ilgili bazı sorunları var. En yakın arkadaşı Aimee (Emily Meade) ile sürekli birlikteler ve ayrıca kendisini Garvey’lerin evinde de sürekli görüyoruz. Dizinin başlamasıyla kızlar ikiz kardeşler Adam ve Scott (Max ve Charlie Carver) ile tanışıyorlar ve genellikle birlikte takılıyorlar.
Matt Jamisson (Christopher Eccleston), Mapleton’ın rahibi. Yaşanan olaydan sonra, neden ve nasıl da bilinmezliğini koruduğundan insanların dine ve Allah’a bakışı değişmiş; Matt de bunu düzeltmek için uğraşıyor. Tabii bu yolda kullandığı ‘yöntemler’ insanlar tarafından her zaman takdirle karşılanmıyor. Dahası Kalan Günahkarlar grubu da bu yoldaki hedeflerinden birisi. Ayrıca hasta bir eşi de var.
Son olarak Nora Durst (Carrie Coon). Nora, Matt’în kız kardeşi ve kocası ile 2 çocuğunu 14 Ekim’de kaybetmiş bir kadın. Kaybolan kişilerin ortak noktalarını bulmaya ve yakınlarını kaybeden kişilere maddi dahil yardım etmeye çalışan Ani Ayrılış Departmanı’na bağlı olarak çalışıyor. Bu amaçla onları ziyaret ederek çeşitli sorular soruyor. Olanların üstesinden tam olarak geldiği de söylenemez.
The Leftovers kolay bir dizi değil. Daha doğrusu içeriğindeki gizem unsuru, bunun yönetimi ve kimi zaman dizideki tempo herkeslik değil. Ama benim gayet de sevdiğim bir dizi oldu. Ayrıca bazılarının benzetmeye kalktığı üzere bu dizi ‘kesinlikle’ 2. bir Lost vakası değil. Ama “Lost’u yazan bir kişinin elinden çıkmış.” dediğinizde inanması hiç zor olmuyor, o kısmı doğru. Bu tanıtım yazıldığında ve yayına girdiğinde ilk sezonunun finali yayınlanmamış olacakve dizinin mesela yayınlanan son bölümüyle hikaye bazında kendisini aşıp isteneni vermeye epey yaklaştığını düşünüyorum. Zaten bölümün reytingi dizinin premiere reytingini de geçti. Üstelik dizide, zaman zaman belli karakterlerin iç dünyasına eğinildiği bölümlerin işlendiği de oluyor, ki bu diziye ayrı bir hava katıyor.
Velhasıl, eğer The Leftovers herhangi bir yerinden ilginizi çektiyse deneyin derim, zira en azından bu kadarını hak eden bir dizi…
yorumlar
Cok buyuk umutlarla dızıye basladım.. du yaa sevecegım dıye dıye ılk bolum 72 dakıkayı zor bıtırdım… cok agır .. anlamsız sonuca varmıyacak gıbı geldı… Bu yıl en bekledıgım dızılerın basında olmasına karsın benı buyuk hayal kırıklıgına ugrattı.. Bunun dısında bu yıl dıger merak ettıgım tum dızıler mı cok kotu olur ornegın the extant, penny dreadful, the strain gibi…. tek suprız yapan dızım Tyrant oldu.. mukemmel 100 puan dıyorum.
Konu dısına cıkmayayım, cevremde leftoverı seven bır kesım de var ama yazıda da yazıldıgın gıbı kolay bır dızı degıl sevenlere ıyı seyırler dılıyorum.. Yazı cok guzel olmus ellerıne saglık
Bu yaz başlayan hiç bir diziye bakma şansı elde edemedim maalesef, komediler hariç. Duyduğum yorumlarda pek teşvik etmedi, beğenen bir kesim olmasıyla birlikte sevmeyeni bir o kadar çok. Bu aralar yavaş dizi çekecek bir ruh halimde olmadığı için bunu es geçtim. Tanıtım güzel olmuş, eline sağlık.
Sezon finali üzerine:
Sevdiğim ve bana yeten, ayrıca beklediğim türden bir sezon finali yaptılar. Beyazlı manyakların hiçbirinden de hala hoşlanmıyorum. Çevirisi kısmını şimdiden bilemem de izleme bakımından yeni sezonda da devam edeceğim.
Bu yazının zamanlaması güzel oldu. Teşekkürler.
Dün yazınızı okuduktan sonra oturup tüm sezonu izledim… dizi sıkıcı felan değil oldukça güzel bir şekilde akıp gidiyor ancak müzikleri (Dizi sonundaki hariç) tam bir iç karartıcı ve çoğu insanın da tamda bu yüzden diziyi sevmediğini düşünüyorum… ve nedense dizi izlediğim tüm süre boyunca aklımda hep şu replik tekrarlanıp durdu “Ölü insanlar görüyorum, ölü olduklarını bilmiyorlar”… 2. sezonu bekliyorum…
HBO dizileri genelde konuların derinlemesine inen ,oyunclukların ön plana çıktıgı, karakterleri derinlemesine inceleyip izleyiciye aktaran, arka fon müzügüni çok gerektirmedilçe kullanmayan, adeta kitap okudugunuzun hissini veren dizilerdir. Sanatsal kaygılar agır basar. Bu yüzden de diger kanalardan farklı konumdadır. Ulusal kanal ya da cw dizlierindeki tempoya alışmış .izliyeciler için bir hbo dizisinin oldukça agır gelmesi bu yüzden gayet dogal.
Beyazlı manyaklara ben de empati kuramıyorum.
Onun harici beni şu hali tatmin ediyor dizinin.
Bazen ne dilediğimize dikkat etmemiz gerekir… Dileklerimiz bir anlığına bile olsa kabul edilebilir…
https://twitter.com/CAPAKEK/status/510488346519670785
Şu dizinin başına “gizem” yerine “kalanların draması”nı izlemek için oturan nadir izleyicilerdenim galiba. Gel gör ki dizide -tastamam da bu yönde gitmeye çalışmasına rağmen- beklediğimi bulamadım.
Bu dizinin en güçlü ve fakat zayıflatıcı tarafının jenerik ve fonda kullanılan ortak müziği olduğunu düşünüyorum. Hem diziye bambaşka bir tat katıyor, hem de beklentiyi yükselttiği için dezavantaj oluyordu bence.
O buruk, vurucu parçayı hangi tonda verirlerse versinler, insan ardından kendini sarsacak bir drama bekliyor. Dizi ara ara bunu verebiliyor (özellikle yan karakterler ile). Ama maalesef olayın odağındaki aile bir türlü olmadı, olamadı benim için. Bunda oyuncuların payı büyük bence. Çok sevdiğim Amy Brenneman’ın bu rolün altından kalkamadığını düşünüyorum. Bambaşka bir oyuncu ile (Michelle Forbes ya da Jennifer Beals güzel giderdi bu role) kotarsalarmış keşke. Liv Tyler bile ondan iyiydi bence.
Keza Justin Theroux da bir türlü karakterinin dramını, karmaşasını hissettiremedi bana ki diziyi sırtlaması gereken oydu. Zaman zaman onun için kahrolmamız, kızmamız, heyecanlanmamız ve dahi empatinin dibine vurmamız gereken biriydi ve bunu bana gram yaşatamadı adam.
Her ne kadar bu ikiliye çok da üzerinde düşünülmüş bir hikaye yazmadıklarını (ya da yazarların akıllarındakini iyi vurgulamadıklarını) düşünsem de iyi oyunculuk ile gözardı edebilirdim. (Tıpkı rahibin yardırmayan hikayesine rağmen Christopher Eccleston’ın iyi oyunculuğu ile beni sürüklediği gibi sürükleselerdi keşke.)
Bu ikili ve ergenleri (ki bence kız kötü oynamadı ve göz doldurdu) beni sürükleyemeyince ve çok ortalıkta olunca hikayenin sunumu, müziklerin kullanımı, görsellik, yan karakterler vs. ile beni doyurmaya yakın bir dizi iken 2. sezonuna bakmayacağım bir diziye dönüştü.
Carrie Coon‘un hem karakteri hem de oyunculuğunun hastası oldum. İşte bana empatiyi dibine kadar hissettiren ve izlediğim için pişman olmamamı sağlayan bu kadının draması oldu. Ben dizide bunu aramıştım ve bu kadında dibine kadar buldum. Ana karakterler de bunun kadar derin gelseydi, bana yere göğe koyamayacağım bir dizi olacaktı Leftovers. Ama heyhaat…
Ha bu arada, bu dizi ile Hollywood’un ikinci Margo Martindale‘ini bulduğunu düşünüyorum. Ann Dowd tat kattı resmen her girdiği sahneye. Amy’e oyunculuk dersi verir gibiydi sessiz sahnelerde.
Paterson Joseph‘in o gözlerini neredeyse döndüre döndüre deli bakışlarına da bayıldım. Güzel olmuş o da bence. Keşke onun hikayesi de biraz ön plana alınabilseydi. Gizem uğruna harcadılar adamı. Gerçi 2. sezonda
ise şaşırmam.
the extant, penny dreadful, the strain gibi…. tamda bu dizi gibi ağır ve oturaklı diziler… dikkatli izlenmesi, arka planı takip edilmesi gereken diziler… Bu yılın en tuttuğum dizileri…
Bu diziyi herkes sevemeyebilir. Aksiyon bekleyen yada bilim kurgu tadında birşeyler bekleyenler ilk bölümden sonrasını izlemeyebilirler. Ben diziyi oyunculuklar ve senaryo anlamında çok başarılı buldum. Temposu aşağı yukarı Breaking Bad ayarında gibi geldi bana, belki de daha düşük. Tüm bölümlerini izledim ve sezon finali başarılıydı. Devamını bekliyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=8bZVUU3zbXk&feature=youtu.be
Hiç birşey anlamadım bu fragmandan. Texas da mı geçecek 2.sezon?
Ben bunun sezon finalini falan komple unutmuşum yahu. Tekrar bakayım bir ara.
Evet, dizinin merkezini Texas’a taşıyorlar. Onçün dizi kadrosunun yarısını biçtiler.
Niye ki? Aynı hikayeleri bir de bunlardan tekrar dinlemeyeceğiz umarım.
Bir de niye sonbahara atmışlar ki, iyiydi yazın işte.
Şimdi baktım da harbiden garveyler, nora ve meg dışında kimse kalmamış. İyi olmuş, umarım bu sezon daha akıcı olur.
Yok yok. Anladığım, daha çok tamin ettiğim üzere Garvey ailesi bir şekilde Texas’a gidecek.
Wiki’ye dayanırsam, Kevin, Laurie, oğulları Tommy, kızları Jill, papaz Matt, bir de Nora. 14 ana karakterin 6’sı için geri dönüyor denmiş. Aimee, Patti, İkizler, Christine, başkan Lucy, Megan ve Dean için henüz doğrulanmamış denmiş ve konukluk kapısı açıkmış.
Bir de Wikipedia Liv Tyler için henüz belli değil demiş ama IMDb ilk bölüme almış. Ona göre 7 eski, Wiki’ye göre 6 eski var ilk bölümde.
Bütün ailesini kaybeden kadın nora değil mi? Eski karısını da garveylerden saymıştım, sanırım boşanma da yok ortada.
Neyse kadro önemli değil ittirmeden ilerlesin yeter.
Şurada 1:50’lik yeni sezon fragmanı var, sanırım henüz Youtube’da yok. Ben baya sevdim.
Oha fragmana bak, süpermiş.
Çalan şarkı iyiymiş.Yalnız arası çok oldu .Birdaha mı izlesem ne.Keşke özeti olsaydı
Jennifer Aniston ve Justin Theroux evlenmişler. Kadının yüzü bu sefer de gülse bari.
AMIN AMIN AMIN
Güzel poster
Liv Tyler nişanlamış.
İsabet ettirebilmiş mi? ;P
:razz: :lol: :twisted:
İlk sezonun açılışı daha güzeldi bence.
Şaka gibi… Sanırım şu yorumumu yanlış anlamışlar
Görsellik güzel de fon müziğine alışmam biraz zaman alabilir benim.
Yeni jenerik hiç olmamış. Jenerik şarkısı zaten dizinin yapısına baktığımda fiyasko. Nerde ilk sezon jeneriği, nerde bu! Bu sezonun ilk sezonun atmosferinden uzak olacağı yönünde şüphelerim var; umarım yanılırım.
@burakturan 600 satır gelmiş altyazı. Bu dizi için güzel bir rakam. Bugün bir ara Sacrer ile konuştuk biraz ama ikimizin de nasıl içinden gelmedi anlatamam :twisted: Zaten yarın benim okulum başlıyor artık ve ben normalde Sonbahar’da dizi çevirisi yapan biri değilim.
Geçen sezonki Downton Abbey bildiğin piyangodan çıktıydı, Episodes desen Şubat tatillerine denk geliyor. Bu diziyi Sonbahar’a atmasalardı iyi olurdu… Ama çevirmensiz kalmaz herhalde ya.
2×01
Geçen sezonki ana karakterler yan rol olmuş resmen bu sezon (umarım sadece bu bölümlüktür.) Son 10 dakika iyidi. İlk sahne ile son sahne arasında bi bağlantı var sanırım ama ben kuramadım bi türlü.
@burakturan : Bölümü izlemedim ama “İlk sahne ile ilk sahne arasında bi bağlantı var” derken..?