The Passing Bells || Mini Tanıtım
1 yorum aytackara 10 Ocak 2025 08:44
2014’te I. Dünya Savaşı’nın başlangıcının 100. yılını geride bıraktık malum. BBC üşenmedi ve yüzüncü yıla özel bir program serisi başlattı. 2014-2018 arasında savaşı konu alan düzinelerce yeni radyo ve TV programı yayınlandı. Belgesellerin ve çocuk programlarının yanı sıra diziler de ekrana geldi.
Crimson Field (2014) bunların birisi mesela. Kasım 2014’te izleyiciyle buluşan The Passing Bells de bunların arasında. Hatta Aralık 2014’te yayınlanan #41 nolu podcast bölümümüzde (1:23:45’ten itibaren) @dkamoy ve @shane kısaca dizinin ve serinin bahsini geçirmişler, tanıtım videosuna yer vermişler.
Patrick Gibson ve Jack Lowden’ın başrollerini paylaştığı drama dizisi Tony Jordan tarafından yazıldı ve Brendan Maher tarafından yönetildi. Sezonu 5 bölümden oluşuyor, mini dizi ve bölüm süreleri 30 dk.yı aşmıyor.
Red Planet Production, Telewizja Polska ve Apple Film Production ortaklığıyla hazırlandı. Çekimleri Polonya’da yapıldı (Polonyacadaki adı “Dzwony wojny“).
Not: Dizinin adı Wilfred Owen’ın 1917 tarihli “Anthem for Doomed Youth” adlı şiirinin ilk dizesinden alınmıştır: “What passing-bells for these who die as cattle?” >> (Çeviride yamulmuyorsam) >> “Sığır gibi ölenler için hangi çanlar çalar?”
Genel haliyle biri İngiltere’den (Tommy Edwards / Patrick Gibson) diğeri Almanya’dan (Michael Lang / Jack Lowden) gelen ve birkaç ay içinde bitmesini bekledikleri bir savaşa ailelerin isteğinin aksine giderek katılan iki sıradan gencin gözünden savaşta yaşananları anlatıyor. Bunu da daha çok ikiye bölerek, bir oradan bir buradan bir halde yapıyor.
Savaşın hemen öncesinden sonuna kadar olan zaman dilimini kapsayan hikâye, gençlerin ailelerini, aşklarını ve savaş sırasında edindikleri arkadaş ve yoldaşlarını da içeriyor. Savaşın iki genç adam ve asker arkadaşları üzerinde yarattığı tahribat, beklenenden çok daha uzun sürmesi, giderek daha sert ve anlamsız hale gelmesi ise cabası.
yorumlar
– Jack Lowden sayesinde dikkatimi çekti. Şu sıralar Dexter olarak izlediğimiz Patrick Gibson’ın 10-11 senelik önceki rolüne denk gelmek de hoş oldu.
– Tür bazında farklı ve yeni sayılmaz elbette. Büyük büyük laflar etmeyen ve derdini tasasına olurunca anlatan bir yapım. Bölüm süreleri 30 dk. zaten. Performanslarını ve yönetmenliği beğendim.
İki taraf arasındaki etkileşim açısından buradakinden biraz daha fazlasını bekledim sadece.
En az birisinin ölmesini bekliyordum. Birbirlerini aynı anda öldürdüler, hatta dip dipe yatar halde bıraktık R.I.P.
Sevgiler.