The Village: “Savaş herkesi biraz öldürür.”
14 yorum thecloudiestday 29 Eylül 2013 09:44
Umut, bu köyde kaybolmuştur ve kolay kolay da geri gelmeyecektir.
Umutsuzluk korkakların işidir; ancak umutlu olmak için de bir sebep yoktur.
Solak olduğu için öğretmeni tarafından dövülen bir çocuk. Evlilik dışı çocuğu, ailesi tarafından gizlice başkalarına verilen genç bir kadın. Orduya katılmamak için vicdani red hakkını kullanan, ancak köydeki insanların kaçak deyip yüzüne bakmadığı bir öğretmen. Savaşı görüp gelmiş ve kardeşinin kapatıldığı merdiven altına kendisini kapatıp ağlayan genç adam.
Bunlar gibi birçok içimizi sızlatan ayrıntıya sahip The Village.
Hikaye, Britanya’nın en yaşlı ikinci kişisi olan Bert Middleton tarafından anlatılır. Bert, bizi 1914 yazının çocukluğuna götürür başlangıçta. 6 bölüm süren ilk sezonda 1. Dünya Savaşı yıllarında köydeki yaşamı onun gözünden izleriz. Aşk, intihar, ölüm, hastalık, yoksulluk, çaresizlik doludur köy.
Gülümsemeler pek görünmez. Din ve otorite baskısı altındadır köydeki insanlar. Tıbbi müdahale adı altında garip uygulamalar yapmaktadır doktorlar. Hasta bebeklere ilaç bulunamaz, ineklere bulunur. Kadınlar cepheden ölüm haberi bekler durur. Savaşı fırsat bilip daha da zenginleşen aileler vardır.
1. Dünya Savaşı yıllarını bize savaşı hiç göstermeden anlatır. Ancak anlarız ki savaş herkesi biraz öldürür. Kimisi dönemez savaş meydanından, adı bir anıtta yazılı kalır; kimi döner evine, savaş hep içindedir.
Abartısız oyunculukları, gerçekçi yaklaşımı ve sadeliği ile aslında bilinen bir İngiliz dizisi The Village.
Dizinin oyuncu kadrosunda Maxine Peake, John Simm, Nico Mirallegro ve Charlie Murphy bulunmakta. Genç Bert Middleton Bill Jones, yaşlısı David Ryall tarafından canlandırılıyor. Dizinin yazar koltuğunda Peter Moffat bulunmakta.
BBC One kanalındaki ilk sezonu 5 Mayıs’ta sona erdi. 2. sezon onayı da alan dizinin, 2014 bahar aylarında dönmesi bekleniyor.
Son olarak, sizleri dizinin kısa fragmanı ile başbaşa bırakıyorum.
yorumlar
Konu ve My Mad Fat Diary’den pek sevdiğim Nico Mirallegro izlemek için yeterli nedenler ama ağır ilerliyor yorumları üzerine bir türlü elim gitmedi daha. (:
İlk bölümünü izledim ama nedense gerisini devam etmek içimden gelmemişti.
Ben hepsini izledim ve burada bi yerde yorum yazdım sanıyordum ama yazmamışım (belki poskette filan demişimdir bişiler). Yazayım:
Öyle ahım şahım bir tarafı yok The Village’ın. Başroller hatrına ve kısa olduğundan ben sonunu getirdim.
Yukarıdaki tanıtımdaki “Abartısız oyunculukları, gerçekçi yaklaşımı ve sadeliği ile aslında bilinen bir İngiliz dizisi” tanımı çok yerinde bir tarif. Böyle çok İngiliz dizisi izledim ve izleyeceğim; yeni bir şey yok. Aklınız kalmasın.
Ha bu arada, tabii ki modunuz içinizi karartıcı bir şeyler istemiyor ise hiç bulaşmayın.
Tanıtım için teşekkürler selcuktuccar.
İzleyecek bir mini dizi veya sezon bölüm sayısı az bir dizi arıyordum, tanıtımı okurken “Fena bir diziye benzemiyor, akşama kadar bitiririm bütün bölümleri” dedim ama yorumlar okuyunca tereddüt ettim. En iyisi daha önceden aklımda olan The Fall’a başlayım ben.
@dkamoy aslında sen şuradaki yazında bahsetmişsin, bir tanıtım yapmışsın. Bu tarz diziler bazen kaçış oluyor benim için. Çok az kişinin bildiği, daha da azının gördüğü bir köye gitmek gibi.
@selcuktuccar : Kasdettiğim o değildi. İzledikten sonraki izlenimlerimi bir yerde yazmamışım diyor(d)um.
@dkamoy önce ya da sonra yorumlarını, izlenimlerini okumak iyi oluyor. O yazını okumasam belki de farketmezdim diziyi. teşekkürler.
@selcuktuccar : Teşekkür ederim. Genelde bildirilerin içinde yorum paylaşmayıp, diziler ile ilgili genel (ya da kıyıda köşede kalmış) “bilgileri”, yorumlarda ise kişisel “fikirlerimi” paylaşmayı yeğliyorum. Nedense, bu Village’ı izledikten sonra kişisel fikrimi bi yere yazmamışmışım.
2.sezonun ilk bölümünü izledikten sonra, acaba ben The Village değilde başka bir şey mi izliyorum diye kuşkuya düştüm. Bu bölümü izlerken bayağı bir keyif aldım. Savaş bitince de ortalık neşelenmeye başlamış. Sevdim ben bu girişi.
Aaa başlasam mı acaba 2. sezona? İlkini izleyip doydum 1. dünya savaşı karamsarlığına demiştim.
seyrettim… tavsiye etmem… özellikle karamsarlığa yatkın bir bünyeniz varsa…
İkinci sezonun ilk bölümü keyifliydi. Diğer yayınlanan bölümlerle eski karamsarlığına geri dönüyor mu, izlemediğim için yorum yapamayacağım. Sezonu bitirdiğim zaman ayrıca bir yorum yaparım.
Pek az kişinin izlediğini düşündüğüm bu diziyi ben çok seviyorum. 2. sezon harika gidiyor, bir an önce atlayın.
Maxine Peak 2. sezonda gözümde resmen devleşti. Özellikle finaldeki oyunculuğu ile tüylerimi diken diken oldu. Bafta’da karşısında çok güçlü rakipler vardı ama yine de ödülü alması içten bile değildi. Ödülü alan Olivia Colman’ı çok sevmeme rağmen benim bir itirazım olmazdı.
Az yukarıda yaptığım yorumun arkasında duruyorum. Dizi ilk sezonunda ki o karamsar atmosferi üzerinden attı. Hatta bana kalırsa yer yer Cranford tadı dahi aldım
Umarım 3.sezon haberi gecikmez. Gerçi öyle bir final yaptılar ki resmen her şeyi nihayete erdirdiler.