Drama Tipi: Dönem Dizisi

İsim: Titanic: Blood and Steel (Titanik: Kan ve Çelik)

Bölüm ve Sezonlar: 12 Bölüm (1 Sezon) – Mini dizi

Yapım Şirketi: De Angelis Group (Ana)

Çekim Yerleri: Belfast (Kuzey İrlanda/ İngiltere) ve Sırbistan

Kanal: History Asia (Kanada – A&E’nin yan kanalı)

Ülkemizde: TV2 (Dublajlı)

Amerika’da: Encore (Starz’ın yan kanalı)

 

15 Nisan 1912’de o dönemin en büyük transatlantiği Titanic, ilk seferi sırasında bir buz dağına çarparak denizin dibini boylamıştı. 2012 yılıyla birlikte ünlü geminin batışının ardından geçen 100. yıla ithafen dünya genelinde birçok yapım-belgesel hazırlandı. Oscar ödüllü ünlü film Titanic (1997) 3 boyutlu olarak vizyona girdi. İngiliz kanalı ITV1 daha önce tanıtımını da yapmış olduğum 4 bölümlük Titanic adlı mini diziyi yayınladı. History Asia da bir başka diziyle gemiyi andı: Titanic: Blood and Steel. Eğer bu dizi nasıl bir şeydir derseniz buyurun yazının devamına…

Titanic: Blood and Steel, şu zamana kadar hakkında yapılan birçok Titanik yapımının aksine, geminin batışı değil yapılışı üzerine kurulu bir dizi. Aslında daha doğru bir tabirle, geminin yapımı devam ederken bölgedekilerin yaşadıkları, yapım sürecinde baş edilen zorluklar ve geminin batma nedenleri üzerine kurulu.
Dizinin girişi kapsamında öncelikle biraz olsun bilinmesi gerekenlerden bahsedersek:

1) İrlanda: Büyük Britanya Krallığı günümüzde özerk 4 kısımdan oluşmaktadır: İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda. Titanic, yaklaşık 3 yıl süren yapım sürecini geçirdiği Belfast’ın da içinde yer aldığı İrlanda adası o dönem tamamen krallığa aitti. 1920-21 yllarında, adanın bir kısmı Kuzey İrlanda adında krallığa bağlı kalırken, kalanında bildiğimiz adıyla İrlanda Cumhuriyeti kuruldu. Dizinin geçtiği 1909-1912 dönemi, bu amaçla siyasi ve toplumsal anlamda seslerin yükselmeye başladığı dönem oluyor.

2) Katolik-Protestan ayrımı: Dizideki olayların temelini oluşturan olguların belki de en önemli olanı bu durum. O dönemin Belfast şehri, üst tabaka insan ve yöneticilerin Protestan olduğu ve Katolik kişilerin alt sınıf olarak görüldüğü, iş ve ciddiye alınma zorluğu yaşadıkları bir dönem geçirmekte. Dizide de işçiler ve ana karakterle bu durumun yeterince üstünde durulmakta.

3) İşçi ve Kadın Hakları: Yapım sürecinin geçtiği yıllarda önem taşımaya başlayan konulardan biri de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi. İlk kez 1919’da kısmi, 1928’de tam anlamıyla hak sahibi olsalar da kadınların bu yönde taleplerinin olması, o dönem İngiltere’sini işleyen çeşitli yapımlar gibi bu dizinin de üstünde durduğu bir konu. Aynı şekilde, gemiyi teslim tarihine yetiştirmeye çalışan üst tabaka patronlar ile insanca haklar, çalışma saatleri ve ücret isteyen işçilerin arasındaki mücadele de dizide kendini gösteren olaylardan.

Girişin ardından dizinin karakter bazlı konusundan bahsedecek olursak:

Mark Muir, yıllar önce yaşadığı Belfast’ı bırakıp Amerika’ya gitse de dünyanın en büyük gemisinin yapımına katılmak için yaşadığı yere geri dönmüş bir metalurji mühendisi, bir İrlandalı. Geminin sermayecisi J.P. Morgan’ı ikna edince, bu hayalini gerçekleştirmede ilk adımı atıyor. Ama bu yolda sorunsuz gitmek için yapması gereken bir şey var: Geçmişini saklamalı. Hatta dinini de… Çünkü o, Protestanların hakim, ahlaki kuralların da sıkı olduğu bir şehirde yaşayan, şirkette çalışan bir Katolik.

 

Muir’in işindeki uzmanlık alanı çoğunlukla çelik üzerine. Yani bir geminin, bu dizide haliyle Titanic’in kalbini oluşturan kısımla. Zaten dizinin adı da buradan gelmekte. Üstelik, bu konuyla ilgili harika fikirleri olan da biri. Ama aşması gereken konular sadece yukarıda bahsedildiği kadarla da sınırlı değil. Özel hayatı da cabası…

Diziyle ilgili Internet dünyasındaki materyallerden pek anlaşılmasa da dizinin bir de ana kadın karakteri var aslında: Sofia Silvestri. Dizide olanlar çoğunlukla Muir’den anlatılsa da ailesinden dolayı işçi kökeni ve bağlantıları olan, Muir’le aynı iş yerinde çalışan Sophia’nın, dizide tahminleri pek zorlamayan türden bir önemi de var.

Dizinin en-ana karakterleri bu şekilde. Onlar dışında bahsetmek istediklerime ya da gerektiğini düşündüklerime gelecek olursak:

J.P. Morgan – Lord Pirrie – Joanna – Mark Muir

**  Titanic’te -birazından girişte de bahsettiğim- birden çok konu işlendiği gibi, bu konular birbirleriyle ilişkili de ilerliyor. Bunların en belirgin örneklerinden biri de gemiyi yapan şirketin başındaki isim Lord Pirrie. Fikirlerinde genellikle Muir’in arkasında olan, patron konumunu unutmasa da işçilerin haklarını korumaya çalışan, İrlanda konusunu birçok insanın aksine kolayca kestirip atmayan, hatta destekleyen ve din ayrımı yapmamaya özen gösteren biri. Ama tüm bunlar Titanic’i gününde yetiştirmek amaçlı “ortayı” bulmak için yapmayacağı şey olduğu gerçeğini de değiştirmiyor.

Kitty Carlton

** Dizideki olaylardaki işçi kısmı nasıl Sophia, ailesi ve onunla bağlantılı kişiler üzerinden daha çok aktarılıyorsa, patron kısmı da Kitty Carlton, onun ailesi ve çevresi üzerinden aktarılmakta. Kitty, geleceği konusunda babasına boyun eğmekte gönülsüz, akıllı, güzel ve ne istediğini bilen bir karakter olarak dizide yer almakta. Peki, Muir ile olan kesişim ve birleşme kümesinden bahsetmeme gerek var mı? Bence yok.

** Ünlü geminin sermayecisi olarak karşımıza çıkan J.P. Morgan, neredeyse Lord Pirrie kadar Muir’in fikirlerine önem veren, iyi bir gemi beklentisi için açık fikirli olmakta sorun görmeyen, Belfast’taki farklılıkları pek önemsemeyen ama iş, maliyete ya da geminin yapımındaki süresel gecikmelere neden olabilecek fikirlere geldiğinde pek uyumlu olduğu söylenemez bir Amerikalı.

** Joanna ise başta J.P. Morgan olmak üzere, yüksek tabakadaki insanlarla arası iyi olan, Muir ile de eskiden gelme bir tanışıklığı bulunan bir gazeteci. Aslında açık tabirle, Titanic’in “pazarlamacısı”.  Aynı zamanda dizinin de ilgimi en çok çeken karakteri. Onun da dizide payına düşen, peşini bırakmayan bir mecburiyeti var. Hem de ona ‘sınırı’ geçmeyi zorlatacak türden.

Konu ve karakterlerin ardından, dizinin kadrosuyla devam edeyim. Titanic, yapısı ve bölüm sayısı gereği çok fazla karakteri, dolayısıyla da oyuncuyu içinde bulunduran bir dizi. Bahsettiğim karakterlerle doğru orantılı kadrodan da bahsedecek olursak:

Efsane nasıl var oldu?

Dizinin ana karakteri Mark Muir’i, insanoğlunun ilk kez Gossip Girl‘deki Damian Dalgaard rolüyle dikkatini çeken Kevin Zeegers canlandırıyor.  Sophia’yı, İtalya merkezli bir kariyeri olan Alessandra Mastronardi, şirketin başındaki Lord Pierrie’i dizinin en başarılı oyunculuğuna sahip olduğunu düşündüğüm, ünlü emektar oyuncu Derek Jacobi, gemi finansörü J.P. Morgan’ı, özellikle Sex and The City ve The Good Wife izleyenlerin tanıyacağı, ünlü oyuncu Chris Noth canlandırıyor.

Dizinin ön plandaki kadın karakterinden Kitty Carlton, genellikle İngiliz yapımlarında görülen genç oyuncu Ophelia Lovibond‘a emanet. Son olarak, gazeteci Joanna Yaegar da insanoğlunun özellikle Scream (Çığlık) film serisiyle tanıdığı Neve Campbell‘a ait.

Titanic: Blood and Steel‘in de –4 bölümlük mini dizi Titanic gibi– aldığı en büyük eleştiri, içinde çok fazla karakter barındırıyor olması. Ama kendi adıma, bunun 2 ya da 3 bölümde aşılabileceğini ve sorun olmayacağını düşünüyorum. Hatta belli bir yerden sonra –özellikle de final bölümünde– insana zevk verdiğini bile söyleyebilirim.

Finaline, yani tabii ki bilindik sonuna giden yolda, zaman zaman pembe dizilerdekine varan, zaman zamansa dönem dizisi ağırlığını çok iyi hissettiren bir dizi olmakla birlikte, arka planda olan olaylarını ve 12 bölüm boyunca gösterdiklerini çok iyi –hatta bazı alt konuları fazla iyi– toplayarak kapatmasıyla da izleyicisini mutlu ettiğini düşünüyorum. Oyunculuklarsa tabii ki gayet yeterli, hatta bazıları beklenenin fazlasını bile veriyor.

Eğer siz de Titanic efsanesine sempati duyuyorsanız ve benim gibi batışına odaklı olmayan bir yapım izleme düşüncesi içindeyseniz, Titanic: Blood and Steel bu amaçta kesinlikle tavsiye edebileceğim türden bir dizi. İzleyenlere ve izleyeceklere iyi seyirler.

Bitirmeden önce: Sizce, dizinin finalinde bölümler boyunca yaşadıkları bizlere sunulan karakterlerden bazılarının gemiye bindiğinden bahsetmeme gerek var mı? Bence buna da gerek yok.

Bana göre ufak bir final ispiyonu: İlk incelememe göre final bölümünde küçük-büyük, yan ya da ana karakter, dizide önemi olan toplamda 12 kişiyi gemiye bindirdiler. Bir an beni bile çağıracaklarını düşündüm desem yeri! :)

Titanic: Blood and Steel Tanıtım Videosu – 1 (3:58)

Titanic: Blood and Steel Tanıtım Videosu – 2 (3:58)

Titanic: Blood and Steel – Öncesi ve Sonrası (2:31)