When We Rise || Karşı Taarruza Geçme Vakti Geldi!
3 yorum dkamoy 07 Mart 2018 10:03
Bundan 1 yıl önce ABC kanalında 27 Şubat-3 Mart 2017 tarihleri arasında 4 çift bölümden oluşan bir mini dizi yayınlandı: When We Rise
Aynı isimli kitabın uyarlaması olan dizi, LGBT aktivisti Cleve Jones’un hatıraları eşliğinde bizlere Amerika’da 60’lı yıllardan günümüze gelişen eşcinsel hakları mücadelesini anlatıyor. Türü belgesel-drama diye geçiyor olsa da gerçeklere dayanan, sürükleyici bir drama izlediğimizi söyleyebiliriz.
Yıldızlar geçidi şeklinde izlediğimiz bu 8 bölümlük vurucu mini diziyi es geçmemeniz için bir tanıtımla sofralarınıza taşıyalım istedik.
Mutfaktakiler
Dizinin yaratıcısı ve senaristi Dustin Lance Black.
Dizinin yönetmenleri Gus Van Sant, Dee Rees, Thomas Schlamme ve yine Dustin Lance Black. Yapımcı koltuğunda da oturan Black’e Gus Van Sant, Laurence Mark, Bruce Cohen eşlik ediyor.
Dizide her ne kadar gerçek olmayan bazı öğeler kullanılmış olsa da Cleve Jones diyor ki 50 yıllık bu tarihi aktarırken Black ve ekibinin yaptığı değişiklikler, gerçekte olan biteni aktarmak konusunda zayıf kalmamış.
Black, 4 yılını senaryoyu kaleme alma ve araştırma yapmaya vermiş. Gerçek hayatta olanları yaşayan mümkün olduğunca çok kişiye danışmış. Ayrıca oyuncuların çoğu da canlandırdıkları insanlarla tanışabilmişler. Bölümlerde gerçek hayattan alıntı arşiv görüntülerine de yer verilmiş.
Konu
LGBT aktivisti Cleve Jones’un hatıralarına dayanan When We Rise, birbirinden farklı LGBTQ+ bireylerden oluşan bir grubun kişisel ve politik savaşlarını, yenilgilerini ve zaferlerini ele alıyor. Bu grup Amerika’da 20. yüzyılın sivil haklar hareketi rüzgarının bir parçası olmuş, günümüze kadar süren sosyal hareketlerin öncülüğünü yapmış bir grup. 1969 yılıdaki Stonewall Ayaklanmaları’nın ardından başlayan ve 45 yıllık bir dönemi anlatan dizide, modern eşcinsel hakları hareketinin gelişimini izliyoruz. Elbette bu yola baş koymuş bu insanlar dönemin kadın hakları, ırkçılık vb. diğer ayrımcılıklarına karşı da sessiz kalamıyorlar.
Dizi, her çift bölümde bir dönemi ele alıyor. Şöyle ki:
1. bölümle 70’lerin başlarından ortalarına
2. bölümle 70’lerin sonlarından 80’lerin ortalarına
3. bölümle 90’lar
4. bölümle 2000’lerden 2010’ların başlarına
kadar olan zamanlara uzanıyoruz.
Michael Kenneth Williams, Ivory Aquino, Guy Pearce, Mary-Louise Parker, Rachel Griffiths
Oyuncular ve Karakterler
Hikayenin özünde 3 ana karakter var. Bunların önce gençliklerini, sonra da orta yaşlarını izliyoruz. Bu yüzden bu karakterlerin gençliği ile ilerleyen yaşlarını farklı oyuncular canlandırıyor. Alttaki fotolarda oyuncuların yanında, gerçek hayattaki suretlerine de yer verdik.
LGBT aktivisti ve dizimize konu olan kitabın yazarı Cleve Jones. Arizona’lı bir barış aktivistiyken ailesinn yanından ayrılıp San Francisco’ya gelip, burada oluşmaya başlayan direnişçi eşcinsel gruba dahil olur. Boston’lı bir kadın hakları aktivisti olan Roma da San Francisco’ya gelip, burada oluşmaya başlayan eşcinsel direnişine dahil olur. Vietnam’da askerlik yapan genç zenci denizci Ken de San Francisco’da buluyor kendini. Aşk, gençlik, zencilik, eşcinsellik derken hayatı elbette bu eşcinsel hakları için savaşan gruplarla çakışıyor.Roma’nın sevgilisi olarak diziye giriş yapan Diane’i bakalım ileride neler bekliyor.
Dizide ön planda olmayan diğer bazı gerçek kişiler ve canlandıranlar da şöyle:
Bunların yanında birkaç isme daha yer verelim:Gilbert Baker (Jack Plotnick, gençliği Dylan Arnold): Gökkuşağı bayrağının tasarımcısı
Dr. Marcus Conant (Dylan Walsh): AIDS teşhisi ve tedavisi konusunda öncülerden
Ricardo Canto (Rafael de la Fuente): Cleve’in partneri
Jean (Caitlin Gerard): Roma’nın San Francisco’daki sevgilisi
Scott Rempel (Nick Eversman): Cleve’e San Francisco’da iş bulan arkadaşı
Jim Foster (Denis O’Hare): Açık eşcinsel bir Demokrat Parti görevlisi
Dr. Jones (David Hyde Pierce): Cleve’in babası
Chad Griffin (T.R. Knight): politika stratejicisi
Richard (Sam Jaeger): Ken Jones’un sevgilisi
Michael Smith (Charlie Carver): Ken Jones’un sevgilisi
Son Söz
İzlerken Amerika’da şu andaki eşcinsel hakları yaklaşımını düşünüp düşünüp “şu anda beğenmediğimiz o iş bile öyle kolay olmadı işte” dedirten bir dizi When We Rise. Empati yeteneği olan, insan gibi insan diyeceğimiz her izleyiciyi bol bol üzen bir yapım. Tarihi az çok bilen ya da tanıklık edecek yaşta olanlar için de “ya evet bir de böyle olmuştu” dedirtiyor haliyle.
Bütün bunları yaparken karakterlerin ilgi çekici dramaları, güzel oyunculuklar, özenilmiş dönem sunumu ile bizi bir belgesel izliyormuş havasına hiç sokmuyor.
İlk bölümde konuya ve karakterlere ısındırma daha yoğun olduğu için ve ortalık da aksi gibi çok kalabalık geldiğinden belki benim gibi kendinizi kaybolmuş hissedebilirsiniz, ama devam edin. 2. bölümden itibaren jiletleri elimize alıp kendimizi doğrama eğilimine tam olarak dalıyoruz.
İşin sadece eşcinsel yönününü değil, başka eşitsizlikleri de ele alarak dönemsel başkaldırılarla her kesimden aklı selim izleyicisine dokunmayı da başarıyor When We Rise.
Homofobik olmayan her izleyiciye tavsiyemdir.
Duman yemişler ve yeme eğilimindekiler kaçırmasın.
yorumlar
Beni en çok etkileyen Ken’in hikayesi oldu. Hala aklıma geldikçe üzülüyorum adamın hayatına.
Bu arada sanırım 2. bölümle birlikte şiştim de şiştim. Ne üzüntü, ne üzüntü anlatamam.
hikayesinden bahsediyorum. Özellikle o dönemleri hatırlayan ama o zamanlar bir karış havada olan kafama dan dan vurdular resmen.
Ellerine sağlık, teşekkürler @dkamoy
Geçtiğimiz sene sonbaharda tekrar izlemiştim diziyi. Tanıtımını görmek çok güzel oldu. Yarın tekrar izleyeceğim anlaşılan.
Böyle güzel ve güçlü yapımların ekranda olması ve onları izleyebilmiş olmak çok iyi geliyor bana. Sadece eşcinsel olmanın değil, dediğin gibi tüm eşitsizliklere karşı olan başkaldırının güzel bir örneği. “Öteki” olmanın zor ama güçlü mücadelesi.
Yumruklarımı sıkıp evet! diyerek benim de onlarla bağırdığım anlar olsa da dişlerimi sıkıp sinirden ağladığım anlar daha çok olmuştu.
* Çok güzel bir cümle: Duman yemişler ve yeme eğilimindekiler kaçırmasın.
Mutlaka izleyin! İzleyin! İzleyin!
2.bölümün sonu ile anlaşıldı ki bu Ken’in hikayesi beni yiyip bitirecek. Daha fazla dayanamıyacağım kısa bir mola.
Bu arada ne kadar özenilmiş üzerine titrenmiş bir iş çıkartmışlar yahu, bu kadarını beklemiyordum. Sinematografisine bayıldım.