Gossip Girl — Tanıtım
112 yorum aytackara 19 Aralık 2012 13:35
Karşınızda Dedikoducu Kız.
Manhattan sosyetesinin skandallarla dolu yaşamı için tek kaynağınız.
————
Ben kim miyim? Bu asla söylemeyeceğim bir sır.
Beni sevdiğinizi biliyorsunuz. XOXO. Dedikoducu Kız.
Tam 5 yıl bu cümleleri duyarak geçti ama artık bitti. Gossip Girl, yakın zamanda yaptığı dizi finaliyle ekran macerasını nihayete erdirmiş durumda. Ben de bu nedenle dizi için bir tanıtım yazısına girişeyim dedim. Acaba nasıl bir diziydi GG? İşte bu sorunun cevabı yazının devamında. Dizi ile ilgili temel özellikler:
Tür: Gençlik Draması
Bölüm ve Sezonlar: 6 Sezon – 121 bölüm
Yapım Şirketleri: * Alloy Entertainment (Pretty Little Liars, The Vampire Diaries, The Secret Circle, The Lying Game…)
* Fake Empire Production (The O.C., Chuck ve Hart of Dixie)
Kanal: The CW
Ülkemizde: Cnbc-e (Dublajlı olarak e2 ve TV2)
Yapı: Kitap Uyarlaması (2002-2011 – Yazar: Cecily von Ziegesar)
Girişteki genel özellik kısmından konuya geçersek:
Yerimiz New York… Amerika’nın özellikle iş dünyası olmak üzere birçok alandaki merkez kenti. Eh, tabii böylesi merkez bir kentin de bir merkezi (yani Manhattan) ve bu merkezin de “merkezinde” olan kişiler var. Ama karşımızda bir gençlik dizisi olduğu için biz daha çok bu merkez kişiliklerin 15-18 arası yaş arasındaki kısmına odaklanmış oluyoruz.
Yerimiz Constance-St. Judes Okulu… Manhattan’ın merkezi Upper East Side’da (Yukarı Doğu Yakası) yaşayan, sadece ailesi zengin olanların değil fazlasına sahip olanların, “asıl” sosyetinin içindeki kişilerin çocuklarının gittiği okul. Ama bu dersler ve ödevlerin varlığı anlamına da gelmesin sakın. Zira, 121 bölüm boyunca karakterlerin belki de görmediğimiz tek hali bir okul sırasında oturmuş ders dinliyor ve ödevlerini yapıyor hali. Sosyeteden bahsetmiştim değil mi?
New York sosyetesine mensup olmak demek bağış geceleri, özel etkinlikler, partiler, doğum günleri ve fazlası demek; daha doğrusu, bunların hepsine katılmak demek. Zaten bu diziyi izlemeye başlayanın kısa sürede anlayacağı 2 şeyden biri, dizide isterseniz son nefesinizi verecek olun, onu bile bir etkinlikteyken verecek olmanız. Diğer maddeden bahsetmek için de uygun zaman gelecek…
Yerimiz bir tren garı… Her yer olağan kalabalığında. Bir baba kendisini terk eden eşini ziyaretten dönen 2 çocuğunu karşılamaya gelmiş. Yatılı okuldan dönen bir kızsa şehrine geri dönüş yapıyor.
…ve Melanie91’in Gossip Girl’e (Dedikoducu Kız) gönderdiği haberle Manhattan’ın ve daha fazlasının bu dönüşten bir anda haberi olmuş oluyor. Sanırım sıra tam da diziye adını veren bu kavramdan bahsetmeye geldi.
Gossip Girl aslında bir dedikodu bloğunun adı. Temelinde Manhattan sosyetesi, daha doğrusu bu sosyeteye mensup ve dizinin hitap ettiği yaş kesimine giren kişilerin hayatlarında neler olup bittiğiyle ilgili “her şeyi“, hatta onların kendileriyle ilgili bilmediklerini bile çok iyi bilen ve bunu yayınlamaktan çekinmeyen bir kişi tarafından yönetilen bir site.
Ama düşünebileceğinizden daha geniş bir kitleye hitap eden bir yaygınlığı var. Hatta zaman zaman insanların birbirini gammazlamak için bile haber gönderdiği bir mecra görevini de görüyor. Peki kim bu GG? İşte, giriş diyaloglarında da söylediği gibi o belli değil…
Not: Dizide Gossip Girl’ün seslendirmesini ünlü oyuncu Kristin Bell yapıyor. Gossip Girl aslında bir blog ismi olsa da blogta yayınlanan bazı haberlerin seslendirmesinde, karakterlerin başına gelen bazı olayların yorumlanmasında ya da bölümün çeşitli yerlerinde GG’ün sesini bolca duymaktayız.
Yazıya başladığımdan beridir Manhattan sosyetesi ve belli bir yaş kesiminden bahsediyorum ama dizinin odak noktası haliyle belli birkaç kişi. Tabii, bir gençlik dizisinden bahsettiğimizi unutmaz, olaylar silsilesinin içine düşmeyi yadırgamaz ve dizinin 121 bölüm sürdüğü gerçeğini düşünürsek dizinin birkaç değil birçok ana karakter barındırdığını tahmin edebiliriz herhalde? En iyisi, konunun giriş kısmını burada bitireyim ve kalanını, dizinin tanıtımına katmak istediğim ana karakterler üzerinden anlatarak devam edeyim:
1) Serena van der Woodsen – “O kız” (It Girl):
Bahsi geçen, şehrine geri dönen kız. 1 yıl önce en yakın arkadaşı dahil olmak üzere kimseye haber vermeden-neden belirtmeden yatılı okula gitmeye karar vermiş ve pat diye de geri dönmüş. Hala da asıl nedeni bildiğimiz söylenemez…
Serena, gitmeden önce bulunduğu çevrenin kraliçesi olan kişi. Boşanmış ve Manhattan’ın hem baba ama özellikle anne tarafından gelme gücüyle açamayacağı kapı neredeyse olmayan bir aileye sahip. Gossip Girl’ün de haliyle en önemli haber kaynağı. Gidiş şekli ve gitmeden önce yaşadığı “diğer” bazı olaylar nedeniyle dönüşüne dair değişik türden tepkileri üstüne çekmekte. Karakteri, çıkışını bu diziyle yapan Blake Lively (Profil) canlandırıyor.
2) Blair Waldorf – “Kraliçe B” ( Queen B ) :
Serena’nın en yakın arkadaşı. Boşanmış bir ailenin tek çocuğu. Annesi Waldorf markasını yaratmış bir modacıyken, babası eşcinsel bir adam için annesini terk etmiş birisi.
Serena gittikten sonra onun konumuna, “kraliçeliğe” yükselen ve gidiş şekli nedeniyle dönüşüne mesafeli davranan Blair, aslında bunu yapmak için çok başka bir nedene de sahip: Serena’nın dönüşüne “özel” bir nedenden dolayı kendisinden daha çok sevinen erkek arkadaşına. Hem de çocukluktan beri sevgili olduğu… Karakteri, çıkışını bu diziyle yapan Leighton Meester canlandırıyor.
3) Nathaniel “Nate” Archibald – “Altın Çocuk” (Golden Boy):
Kendi yaş grubunun ve çevresinin, aslında daha geniş bir kitlenin, hatta Manhattan’ın en gözde erkeği. Babası ve özellikle siyasi alanda etkili dedesi sayesinde Serena gibi -hatta muhtemelen ondan daha fazla- soyadıyla kapıları kendine açtıran türden bir hayatı var.
Nate, uzunca bir süredir Blair’in erkek arkadaşı. Ama bunun, onun en yakın arkadaşına karşı bir şeyler hissettiği gerçeğine etki ettiği söylenemez. İşin güzel tarafıysa, Blair dahil, herkesin bunun gayet farkında olması ama açıkça bundan bahsetmemesi… Tabii bütün bunda, Serena’nın gitmesine ramak kala ikisi arasında geçen bir “olayın” katkısı da yadsınamaz… Karakteri, çıkışını bu diziyle yapan Chace Crawford (Profil) canlandırıyor.
4) Charles “Chuck” Bass – “Kötü Çocuk” (Bad Boy):
Dizinin çevresindekileri pek umursamaz ya da küçümser, rahat, hoş fakat aldatıcı tavırlı, tabii ki dünya kadar zengin kişisi ve kendisiyle özdeşleşen “I’m Chuck Bass” (Ben Chuck Bass’im) repliğinin sahibi.
Doğumu sırasında annesi hayatını kaybettiği için gerçek bir ilişki kuramadığı bir babaya sahip olan Chuck, en az onun kadar başarılı olma ve yaptıklarıyla onun takdirini kazanma isteğinde olan biri. Çocukluktan gelme en iyi arkadaşı ve çevresi kadın dolu Nate kadar bir kadın avcısı pozisyonu yok. Ama bu, hayatını kafasına göre yaşadığı gerçeğini değiştirmez. Hem de hiç değiştiremez… Karakteri, oyunculuktaki çıkışını bu rolle yapmış olan Ed Westwick canlandırıyor.
5) Daniel “Dan” Humphrey –“Yalnız Çocuk” (Lonely Boy):
Eğer Constance’ta okuyorsanız uymanız gereken bir kural var: Aileniz zenginse çevreniz de kendiniz gibilerden ve size uyum sağlayabilenlerden oluşmalıdır. Ama dizinin yalnız ve okulun burslu çocuğu Dan’in bu tanımlamaya uyduğu söylenemez. Çünkü o, orta gelirli bir hayata sahip ve New York’un gelir düzeyi düşük insanlara daha çok hitap eden bölgesi Brooklyn’de yaşayan biri. Zaten bu yüzden yalnız kalmış ve okulun hayaleti sayılır…
Kız kardeşi ve babasıyla yaşadığı hayattan aslında memnun olan ve zenginlik temasıyla arası pek iyi olmayan Dan, buna rağmen bu temanın en nadide parçasını da içten içe istemekte: Serena. Hem de 9. sınıfta katıldığı bir partide kendisiyle konuşan tek kişi o olduğundan beri… Tabii, Serena’nın geri dönmesiyle, sahip oldukları ayrı dünyaların da garip şekillerde birleşmeye başlamasından bahsetmeme gerek yoktur sanırım… Karakteri, asıl çıkışını bu diziyle yapan Penn Badgley canlandırıyor.
Dizinin sezonlar boyu etkili olan en-ana genç karakterleri bu şekilde. Şimdi de ana karakterlerle devam edeyim:
6) Jennifer “Jenny” Humphrey:
Dan’in aklı beş karış havada ve liseye onunla aynı okulda başlayacak olan kız kardeşi Jenny, ailesine bağlı olsa da Dan kadar hayatından memnun olmayan biri olarak dizide karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla, yeni girdiği hayatın içine karışmaya da oldukça hevesli. Aslında, Dan nasıl Serena’nın etrafında olmak istiyorsa Jenny’nin de aynı türden istediği bir şey var: Blair.
Onun “çetesinin” bir parçası, hatta daha fazlası olmak isteyen Jenny, bu uğurda babasının ve abisinin koyduğu sınırlara karşı da sınav vermek zorunda kalan biri. Ayrıca, moda ve çizim konularında doğal bir yeteneği var, ki Blair’in annesinin ünlü bir modacı olduğundan bahsetmiştim değil mi? Karakteri, oyunculuktaki çıkışını bu diziyle yapan Taylor Momsen canlandırıyor.
7) Vanessa Abrams:
Dan’ın yıllardır yakın arkadaşı, hatta en iyi arkadaşı. Aynı zamanda onun eski sevgilisi de olan Vanessa, durumu idare ediyor görünse de içten içe Dan’i geri isteyen biri.
Ana karakterler içinde Constance’ta okumayan tek genç olsa da doğrudan ya da dolaylı yollardan karakterlerle etkileşimi ve iletişimi oldukça fazla. Ayrıca fotoğrafçılık özel uğraşı olmuş durumda. Karakteri, çıkışını bu diziyle yapan Jessica Szohr canlandırıyor.
8) Eric van der Woodsen:
Serena’nın kardeşi. Çeşitli psikolojik sebeplerden dolayı bir klinikte kalıyor olarak diziye başlayan Eric, Serena’nın ailesinde en değer verdiği kişi. Ayrıca, dizinin -ne kadar yer verildiği tartışılmakla birlikte- eşcinsel tarafını da oluşturuyor.
Nasıl Dan-Serena çeşitli yollarla yan yana geliyorsa Eric’in de benzer bağlamda Jenny ile arasının iyi olduğu rahatlıkla söylenebilir. Karakteri, çıkışını bu diziyle yapmış olan Connor Paolo canlandırıyor.
Gossip Girl gençler üzerine bir dizi olabilir ama ihmal etmediği temalardan biri de aileler:
9) Lily (Rhodes) van der Woodsen:
Serena nasıl kendi çevresinin gözde ismiyse, annesi Lily de kendi çevresinin kraliçesi. Hatta muhtemelen onun etkisi çok daha fazla. Birkaç kere evlenmişlik ve dağınık bir özel hayat da cabası… Tabii, bu bakımdan Serena’ya iyi örnek teşkil ettiği pek söylenemez.
Kocalarının ve ailesinin katkısıyla sahip olduğu mükemmel zenginliğiyse onu istediğine rahatça ulaşabilecek bir konuma getirmiş. Lily dağınık olduğu kadar karmaşık geçmişe de sahip. Dan ile Serena’nın dünyalarının birleşmeye başlamasıyla anlıyoruz ki bu durumdan onun payına da düşen eski bir tanıdık var: Rufus Humphrey. Karakteri, 1996 yapımı Melrose Place dizisiyle tanınan Kelly Rutherford canlandırıyor. (Sanatçı, ülkemizde “Hayat Ağacı” ismiyle yayınlanan 1990 yapımı Generations dizisindeki “Sam Withmore” rolü ile ünlenmiştir.)
10) Rufus Humphrey:
Gençliğinin orta çaplı tanınmış rock şarkıcısı olan Rufus, şimdilerde kendi çapında bir sanat galerisi işletmekte ve bir çatı katında iki çocuğuyla ve becerebildiği tek yemek olan ‘waffle’larıyla birlikte yaşayan birisi. Karısının kendisini bırakmasını tam olarak hazmedememişken, oğlu sayesinde geçmişinin en önemli parçasını karşısında görmesinin, işleri onun için de karıştırdığı söylenebilir. Karakteri, uzun yıllardır oyunculuk yapan Matthew Settle canlandırıyor.
Bu arada, her gençlik dizisinin olmazsa olmazı olan “imkansız aşk” kavramının buradaki varlığından bahsetmeme gerek var mıydı? Tabii ki genç versiyonunu kastediyorum. Nedeni de aklın sınırlarını zorlamasa gerek…
Özel ekleme:
11) Georgina Sparks:
Dizinin tarihindeki kötü karakterler içinde en dikkat çekeni, eğlencelisi, muhtemelen -hiç değilse benim için- en sevileni olan Georgina, karakterler üzerinde etkisini hissettirmeyi çok iyi bilen bir karakter. Özellikle Blair’le hiç anlaşamadıkları da rahatlıkla söylenebilir.
Aslında Serena’nın bir zamanlar iyi arkadaşı olan Georgina, eskiden onun başına gelen kötü birçok şeyin de doğrudan ya da dolaylı içinde olan biri. Ama hepsinden önemlisi, Serena’nın neden pat diye ortadan kaybolduğunu bilen yegane insanın o olması… Karakteri, tanınırlığına bu diziyle kavuşan Michelle Trachtenberg canlandırıyor.
Dizide Chuck’ın babası Bart Bass (Robert John Burke) , Blair’n annesi Elanor Waldorf (Margaret Colin) veya Blair’in sadık hizmetçisi ve dizinin en eğlenceli karakterlerinden Dorota (Zuzanna Szadkowski) gibi daimi görünümlü kişiler de var ama onları da katarsam tanıtım olduğundan daha da bitmez bir hale bürünebilir…
Konudan bahsederken, etkinliklerin sınırsızlığından bahsetmiştim. Bu dizide sınırsız olan diğer kavram ise kombinasyonların varlığı, yani ilişki karmaşaları. Her uzun soluklu gençlik dizisinin yaptığı gibi GG de 121 bölüm boyunca akla gelebilecek neredeyse her ihtimali bünyesinde rahatlıkla erittiği bir konsepte sahip. Kesinlikle bir sınırlaması yok. Sorulan “Daha ne kaldı ki?” sorularını “değişik” türden yollarla çok güzel çürütmekte. Tabii, bunun için dil, din, renk ve haliyle -özellikle- yaş ayrımı yapmadığı da rahatlıkla söylenebilir. Hatta, hayal gücünü de sınırlamaya gerek yok, dörtlü-beşli kombinasyonlar ve ilişkiler bile düşünülebilir.
Dizinin sahip olduğu oyunculuklar zaman zaman bir gençlik dizisi izlediğinizi size hatırlatır düzeyde olsa da bana göre yeterli bir durumda. Yaptığı finaliyle de konusunu, tam da kendisinden beklendiği şekilde kapattı. Yani, eğer bu satırlara kadar ulaşabildiyseniz ve hayatınıza yeni bir gençlik dizisi alma aşamasındaysınız, Gossip Girl bu hususta kesinlikle tavsiye edilebilecek dizi.
———————————————————————————————————————————————————————-
Diziden bazı notlar
1) Gossip Girl’ün dizi olmadan önce filminin yapılması planlanmıştı. Hatta Blair Waldorf rolünde de Lindsay Lohan olacaktı ama film projesi yatınca Josh Schwartz, kitaplardan dizi yapmaya karar verdi. Kendi tabiriyle “The O.C.’nin New York versiyonu“nu yapmaya ilk başta sıcak bakmayan yapımcı, kitapları beğenince, yine bir gençlik dizisi için kolları sıvamış.
2) 2. sezon yayınlanırken dizinin bir uzantısının (spin-off) yapılması gündeme geldi. Buna göre dizi, Lily Van der Woodsen’ın gençliği (Lily Rhodes) üzerine kurulu bir dizi olacaktı ve adının da Valley Girls olması planlanıyordu. Hatta bu amaçla dizinin 2×24’ü pilotvari bir girişimle buna ayrıldı. Daha sonra, 2009’un Ağustos’unda The CW diziye onay vermediğini açıkladı ve proje rafa kalktı.
Kanal, o yaz bunun yerine 90210’un başarısı üzerine çekilen 2009 Melrose Place‘ine onay verdi ve dizi, ilk sezonun sonunda yayından kalktı. Kanalın o zamanki yeni dizilerinden The Beautiful Life ise 2 bölüm sonra düşük reytingler nedeniyle iptal edildi.
3) Gossip Girl kitap uyarlaması olsa da kitaplara sadece temel olarak bağlıdır. Hikaye, sezonlar ilerledikçe tamamıyla farklılaşmış. Ayrıca, daha dizi başlamadan önce bile çeşitli farklılıklarla karşımıza gelmiş. Örneğin, dizide Chuck, Blair, Serena ve Nate çocukluk arkadaşı ve Eric Serena’dan 2 yaş küçük. Halbuki kitaplarda bunlar tam tersi… Ayrıca, Chuck’ın kitaplarda evcil bir maymunu varken dizide, adı Maymun olan bir köpeği var.
4) Dizide Lily’nin adı Darla olacakken, senaristler son dakika değişikliğiyle ismini değiştirmişler. Ayrıca, Georgina karakteri için The O.C.’de de yer alan Mischa Barton düşünülmesine rağmen o, rolü reddedince rol Michelle Trachtenberg’e kalmış. Barton, bu rol yerine kanalın diğer dizisi The Beautiful Life’ta başrol oynamayı seçti; ama dizi 2 bölüm sonra yayından kalktı. Blair’i canlandıran Leighton Meester ise rolü nedeniyle orijinali sarı tonlarında olan saçlarını boyatmak zorunda kalmış.
5) Gossip Girl’ün kuşkusuz kendini konuşturduğu bir alan varsa o da moda. Dizinin yayın süresi boyunca özellikle Serena ve Blair karakterlerinin ne giydiği, nereden giydiği çoğu zaman detaylarına kadar dizinin sevenleri ve medya tarafından takip edildi. Ergen denilebilecek yaştaki pek çok kızın, dizideki karakterlere bürünmesi, olağan bir hale bile geldi. Hatta bu durum, Blake Lively’i gerçek hayatta da bir moda ikonu haline çevirdi.
6) Gossip Girl’de ilişkiler karmaşası devam ederken dizinin arka planı da hareketsiz geçmedi. Birkaç yıldır tanışsalar da diziyle birlikte sevgili olmaya başlayan Blake Lively (Serena) ve Penn Badgley (Dan), dizinin başladığı zamandan 2010 ortalarına kadar sevgili oldular.
Ed Westwick (Chuck) ve Jessica Szohr’un (Vanessa) da 2008’in sonlarından 2010’un sonuna kadar biraz inişli-çıkışlı sürdürdükleri bir ilişkileri oldu. Ayrıca, dizinin Blair’i Leighton Meester ise 2008-2010 arasında, dizide Carter Baizen rolüyle 2007-2010 arasında -toplamda 11 bölüm- yer alan Sebastian Stan ile sevgili oldu.
Tabii, bu işin içine Taylor Momsen (Jenny) ve Chace Crawford’un (Nate) da birbirleriyle ve diğerleriyle oldukları dedikodu haberleri de dahil.
Ek: Bu tanıtımın yazıldığı sıralar Blake Lively, ünlü oyuncu Ryan Reynolds ile evli. Ed Westwick, The Secret Circle ile tanınan ve şimdilerde The Vampire Diaries’te yer alan Phoebe Tonkin ile beraberken, Leighton Meester ise kendisi gibi oyuncu Aaron Himelstein ile sevgili.
7) Dizinin her bölümünün adı bir kitaba ya da filme gönderme içerecek şeklinde planlanmıştır. Örneğin, “Easy J” (4×06) bölümü Easy A filmine göndermeyken, “The Serena Also Rises” (2×05) bölümünde The Sun Also Rises romanın adı kullanılmıştır. Rufus’un grubunun adı da Sylvester Stallone‘un Over the Top filmindeki karakterinin adı Lincoln Hawk‘tan alınma.
8) Dizinin uzantısı yapılmadı ama şimdiden Çin’de ve Meksika’da uyarlamasının çekilmesine karar verildi. Çin uyarlaması üniversitede geçen bir dizi olacakken, Meksika uyarlamasının adı da Gossip Girl: Acapulco olacak.
Bir ara, ülkemizde de Küçük Sırlar adında Gossip Girl’den “esinlenen” bir dizi yayınlandı ve 55 bölüm yayında kaldı. Kanal D ve Star’da yayın hayatına 2 sezon boyu devam dizi, hikayesini düzgün bir finalle kapatarak yayın hayatını sona erdirdi.
9) Dizinin başarısı üzerine tıpkı Sex and The City‘de olduğu gibi dizide geçen yerleri içeren bir Gossip Girl Turu başlamıştır.
10) Gossip Girl, -yapısı gereği- dünya genelinde özellikle gençler arasında popüler oldu. Bu başarısı, dizinin ilk yarısında reytinglere de bolca yansıdı zaten. GG, The Vampire Diaries başlayana kadar kanalın reytingi en iyi dizisiydi. Bunun dışında, şu zamana kadar Teen Choice Ödülleri‘nden 18 ödül kazanmışlığı bulunmakta.
Haliyle yapısı gereği gençler arasında ne kadar popüler olduysa, ailelerden de bir o kadar tepki aldığı söylenebilir. Dizi, ikili, üçlü ve zincirlemeli ilişkileri, seks, uyuşturucu, alkol gibi pek çok konunun gündeme gelmesi ve geliş şekli nedeniyle zaman zaman tepkileri üstüne çekti.
yorumlar
offf o neydi harbiden :// küçük bir işlemle güzel bir şekle girebilirdi oysa. ama bu halde bıraktıklarına göre böyle devam eder yazık valla
Bir şunlara bak, bir de onlara bak. Aslında ana temada problem var da hadi neyse… Diğerlerini öyle bulup bu kaşlıyı nasıl böyle bulmuşlar ben de anlamadım. Lonely Boy yaratalım derken ayar kaçmış.
Araya bir magazin haberi de girse olur herhalde.
Zaman zaman nette dolanırken yazının içinde de bahsettiğim Meksika uyarlaması Gossip Girl: Acopulco’ya denk gelir ama pek ilgilenmezdim. Bir bakayım dedim, bizim gibiler bunlar da. Uyarlamada maşallahları var. Yalnız çektikleri yer baya güzelmiş.
(Bir de özledim ben bu diziyi. Şu yazının varlığından da bir kere daha hoşlandım. 2481 kelimelik sabrı bir daha hayatta bulamam ama zamanında varmış iyi ki o kadarlık)
Bu da bir adet nişan haberi.
thanksgiving temalı bölümlerini çok severdim buhafta birkaç dizide şükran günü sahnesi görünce nekadar özlediğimi farkettim
Ben bunu buralarda bir yerlerde mi yoksa nette mi gördüm bilmiyorum ama Okunacaklar klasörümü temizlerken az önce göz attım.
Penn Badgley zamanında Dan Humpfrey olmayı hiç istememiş meğersem. “Ondan önce böyle işlerde çok rol almıştım. Böyle işlerden de çok hoşlanmazdım zaten ve o sırada daha ciddi işlerde yer almak istiyordum. Üstelik menejerim ve ailem de ‘Bu senin olayın, denemelisin.’ diye ısrar etmişlerdi. Yine de reddettim.
Sonra Dan gibi bir karakteri oynayacak bence birçok aktör olmasına rağmen ve garson olarak işe girmeyi düşündüğüm zamanda yine beni aradılar. Ben de o zaman ‘Tamam, olur.’ dedim. Gossip Girl’ün bana kattıklarını inkar edemem. Dizide yer aldığım için pişman da değilim. Dan karakterini sevmiyor değilim ama adam gerçekçi değil” demiş, insanların kendisine Dan demesinden hoşlanmazmış.
Yazıda 3-4 gün içinde 172 yorum toplanmış o dönem. Dahası diziyi ve sonunu da düşünürsek hayatın ironilerle dolu olduğunu söyleyebiliriz. Öyle işte.
o 170 yorumun 150 kadarı chuck bass hayranlarından ve Penn’i kötülemek amaçlı girilmiş Bu hayranlar saolsun diziler ile ilgili yorumları okuyamıyorum. GG de Chuck Bass hayranları TVD de Damon hayranları vs liste uzayıp gider. Hadi ChuckBass’i sevmiyorum (iiiyyyk) diye sorun ben de diycem ama Damon’ı seviyorum ama bu hayranlar saolsun ondan da soğutuyorlar .
Neyse GG deki oyuncular bir dönem sonra GG den kurtulma derdine giriştiler herbiri oynadığı karakterden nefret etti sürekli onun gibi değilim ben diye açıklamalar demeçler verdi. Daha önce Blake ve Leighton dan okumuştum Penn’i de şimdi okuyorum. 3’ünü sevsem de ( Nate’i de ekleyim hadi) üzgünüm ama hiçbiri Michelle Williams olamayacak. Kabullenseler güzel güzel dizilerde izlesek biz de onları
Tam den den konacak bir yorum olmuş.
Adamı da anlıyorum aslında. Üstelik ben Dan-Blair olayını görmekten şikayet etmeyen de biriydim. Tuhaf ama hoş olmuştu. Ergen tipli dizilerde yorum okumayı kapanmadan önce sadece Dizimag’ten yapardım, kapanmadan beridir dahası yok. Daha mutluyum resmen.
Yüzlerini dinlendirme fikrinden dolayı 1 sezonu boş geçmelerini bekliyordum zaten de önümüzdeki sezona bir yere girseler/girebilseler fena olmaz sanki. 4’ünden en azından birisi… (Chuck şart değil.)
Bence de Michelle ayrıdır, ben hiç birinde o kadar yükselecek yeteneği görmüyorum şu an ki gençler arasında. Kadın hiç bir zaman öyle magazin malzemesi etmedi zaten kendini. Bence çok fazla hedef büyültmeden dizilere dönsünler.
Habere göre 1 adet evlilik var. Hayırlı olsun.
@aytackara: Evet
Ay ne güzel Bahane: Olsun, burada da dursun
yok artık ben bunu görmemiştim. Seviyorum Leighton’ı Blake’in gelinlikli halini görmedik bari Leighton’ı görsek
Leighton Meester, James Franco ve Chris O’Dowd ile birlikte of Mice and Men isimli bir tiyatro oyununda yer alıyor. Bu oyunla ilgili (karakterinin yanlış anlaşılması ile ilgili desek daha doğru olur)Huffington Post’ta bir makale yazmış
Nihayet!!
Yaşasın çok sevindim.
@aytackara mıdır nedir kimsen sırf chuck a salladıgın için üye oldum sen ne sacma bir elemansın anlamadım ki illa fanların istegi olup chuck blair mı olcak diyor herhalde öyle olcak bir dizinin ilerlemesi için reytinge ihtiyacı var bu kadar insan blair chuck diyorsa gaganı kapat bir zahmet.Chuck ın aşk hayatı seni ilgilendirmeyebilir bizi fazlasıyla ilgilendirdigi için final zaten ortada sanada dan i alalım sana mutlu mesut yaşa
şu yorumu okuyunca zamanda yolculuk yapmış gibi hissettim
sürekli genişlesek deyip duruyorduk ama demese miymişiz ki acaba?
Vallahi ben arkadaşa hak veriyorum. @aytackara’yı ilk 3 üç yorumda ben de destekledim fakat …
Aytac’i yedirmeyiz CcC
Bi an facebook yorumları okuyomuş gibi oldum.
Öncelikle şunu söyleyeyim, ben Gossip Girl’ün yaptığı finale itiraz etmiyorum. O kadar olay ve yaşanmışlığın üstüne dizinin
biteceğini beklememek çok saçma olurdu. Senarist veya yapımcı olsam ben de böyle bitirirdim zaten. Çoğu fanı da anlıyorum ve dediğim gibi itiraz etmiyorum.
Ama bu, bir izleyici olarak böyle düşünüp çoğunluğa uyacağım anlamına gelmiyor. Bana kalsaydı dizinin
bitmesini isterdim. Oyuncuya hakkını teslim etmemek olmaz ama karakter bakımından beşli içinde Chuck’ı bir kombinasyon içine koyasım yok.
sana burda bir yığın sebep veririm,evet chuckın da hataları vardı kızdıgım yerleride oldu dizide ama diğerlerini çok düzgün gösterip chuck a sallamak komik bence seni de böyle
bir adam varsa bize göster bizde görelim.
@mnb Noktalama ve imla kurallarını mahvederek yazdıklarının hepsi benim çifte veya yapılan finale itiraz etmiyor olmamı ve destekleyenleri anlamamı sağlıyor işte. Ama bu ben de destekliyorum demek değil.
Bir karakter ne yaparsa yapsın herkes tarafından sevilemez veya aynı şekilde bir çift de olan bitene rağmen desteklenmez, ki ben zaten Chuck’ı sevmiyor değilim. Sadece genele göre tercih etmiyorum, buna da zorunda değilim. İsterse Leyla’nın Mecnun’u olsun.
Superman’i veya Batman’i de sevmeyen bir sürü kişi var ama bakarsak adamlar hayat kurtarıp suçlu yakalıyorlar. Bence konuyu daha fazla uzatmaya gerek yok.
@aytackara Burdaki konumuz noktalama ve imla kuralları değil Türkçe dersinde değiliz burdaki konumuz Chuck ve emin ol imla kuralları düzenine girersek o konuda da kendimi rahatça ifade edebilirim ki chuck ı savunmamla imla kurallarının ne alakası var onuda çözemedik diğer konuya gelirsek evet birini sevmek zorunda değilsin benim yukarda yazdıklarım chuck ı sevip sevmemenle ilgili değil karakterine yapılan yorumumdu yani yazdığım yorumda anlatmak istediğimi açıkca aktardım o yüzden daha fazla da uzatmıcam.
NEDEN KİMSE SPOLİER İÇİNE ALMIYOR ÇOK MERAK ETTİM ???
Bu açık yazılan yorumlar bana da ispiyon gibi hissettirdi, bilmiyorum öyle mi de kaçtım hemen okumadan.
@ilterismayadaglı Dizi biteli 4 sene olmus spoiler mı kaldı
Yorumları spoiler bazında düzenledim.
@mnb: Yahu herkes izledi mi saniyorsun. Isterse 10 sene once yayinlanmis olsun.
@ferdi dinli Bak burası ne yoruma açık bir alan bir diziyi tamamen izlersin sonra gelir yorumlara bakarsın ve yorum yaparsın diziyi izlemeden yorumlara bakmak nedir senin bile bir diziyi izlemeden yorumlara baktığını zannetmiyorum ,arkadaş zaten diziyi tanıtmıs en başta aşağa kadar inip yorumlara bakarsa tabi spoiler yer.
dizinin senaristi keşke sen olsaymışsın @aytackara daha güzel bir final olurdu
öneririm kulanmanı .
@ilterismayadağlı ahahaha spoilerın ne olduğunu bilen adam kullanmasını da bilir merak etme, çoğu kişiden kasıt sensin bence çünkü aklı başında bir insan alttaki yorumlarda dizi hakkında muhabetin döndüğünü bilir ve bakmayıp dizisini izlemeye devam eder neyse hadi senin için bir güzellik yapıp birdaha yorum yaparsam kullanırım spoilerı üzülme bu kadar Arriverderci.
gözümde jenny bile chuck’a fazla ki son dönemlerde jenny’de sevmiyordum.
@mnb : Bu kadar düşmanca yazmanıza ne gerek var anlayamadım. Siteye üye olup, sürekli ters konuşmuşsunuz. Halbuki burada çok güzel sohbetlerin döndüğü, yabancı diziler konusunda konuşabileceğimiz bir avuç insanız. Genelde de karşımızda bir monitör değil birer birey olduğunu unutmadadn sakin sakin yazışmaya çalışıyoruz.
Sitede (yorumlarda) yeni olduğunuz için ispiyon konusunda hassas olduğumuzu bilmiyor olabilirsiniz. O butonu dizinin bitiş ya da başlangıç tarihleri bizi bağlamaksızın kullanıyoruz ve kullanılmasını da rica ediyoruz, öenmsiyoruz. Sizin gibi acemiler için editörler sonradan yorumları düzeltip yorum sahibini uyararak duruma alıştırmaya çalışıyor. Ancak kimi zaman üstteki gibi biraz geç kalınabiliyor. Biraz daha sakin ve sağduyulu yazışarak devam etmeniz dileğiyle. (Bu arada imla kurallarını hiçe saydığınızdan dediklerinizi anlamakta güçlük çekiyorum. Ama tabii doğru ve kolay anlaşılmaya çalışıp çalışmamak sizin bileceğiniz iş.)
@mnb Ne kadar saygısız birisin sen ! Çoğu kişiden kasıt ben değilim birazcık yorumları oku ve anlamaya çalış . Farkındaysan kimse senin haklı olduğunu düşünmüyor. (İSPİYON BUTONU HAKKINDA) . dkamoy alıntı ” O butonu dizinin bitiş ya da başlangıç tarihleri bizi bağlamaksızın kullanıyoruz ve kullanılmasını da rica ediyoruz, öenmsiyoruz ” Ferdi dinli alıntı ”Yahu herkes izledi mi saniyorsun. Isterse 10 sene once yayinlanmis olsun.” necdetcem7 alıntı ”Bu açık yazılan yorumlar bana da ispiyon gibi hissettirdi, bilmiyorum öyle mi de kaçtım hemen okumadan.” ÇOĞU KİŞİ BEN MİYİM HALA BÖYLE Mİ DÜŞÜNÜYORSUN ÖNCE DEN YAZDIĞIMI BİR DAHA OKU ”Dizi nin ilk bölümlerini izledim bende geldim yorumlara baktım bundan normal ne olabilir ki , ben 60 yıl önce yayınlanmış bir dizinin tanıtımının altına ilk bölüm yorumunu yada dizi hakkındaki düşüncelerimi yazabilirim . YORUM YAZMAK İÇİNDE EN ALTA İNMEK GEREKİYOR . Ne yapayım senin gibi ispiyon butonu kulanmadıklarını düşünüp gözümü mü kapatayım aşağı inene kadar ? ”
———————————————————————————————————-
SİTE DE Senin seviyene inecek biri olmadığından istediğin gibi kavga edemeyecelsin üzgünüm bence aynanın karşısına geçip kendine et o lafları (SENDEN ALINTI) ”ne sacma bir elemansın” ”gaganı kapat bir zahmet” ve aklı başında değil , tarzı imalar SENİ YANSITIYOR SON DİYECEĞİM BU !
@ilterismayadaglı Bu sitede cici kız ayaklarına yatıp normal hayatında biri sana laf söylediğinde pençelerini çıkartan bir insansın.Sen ne sacma bir elemansın ve gaganı kapat bir zahmet cümlesinden daha ağır cümleler kullanan bir insanın seviyeden bahsetmesi gerçekten tuhaf.Burası sosyal bir medya burda kibar olabilirsin insanlar buna inanır ama gerçeğinde bilirisn nasıl biri olduğunu.Yani burda istediğin kadar diğer insanları inandırabilirsin KİBARLIĞINLA.Seviye olayına gelirsek 3 dil bildiğin zaman,kafka kitapları okuduğun zaman ve keman çaldığın zaman bana özelden yaz bunu bir daha konuşalım.Diğer arkadaş içinde imla kuralları ile ilgili bir yazısı olmuş tekrardan söylüyorum chuck ile ilgili açıklamalarımı okumuşsundur yani diziyi izlediysen dizideki bölümleri hatırlarsın amacım dizideki olayları hatırlatmaktı bu yüzden imla kurallarına önem vermedim yorum yaparken ama imla kuralları bölümüne gelirsek o konuda da kendimi ifade ederim rahatlıkla bunu bir kere daha söylüyorum
@mnb Herkesi kendin gibi sanıyorsun benim nasıl bir insan olduğumu bilemesin eminim burada böyle kaba konuşmanın sebebi klavyenin arkasına saklanmak olduğu çok belli ı. Ben mi yanlış anlıyorum sende mi sıkıtı oluştu ”daha ağır cümleler kullanan bir insanın seviyeden bahsetmesi gerçekten tuhaf” demişsin ağır konuştuğum cümleyi söyler misin ilk cümlede çok kibarsın değip ikinci cümlede ağır hakaret ettiğimi söylemen başlıca saçma haa tabi yorumu 3-4 kişi yazmıyorsa ! Bu arada üç dil biliyorum evet kafka okuyorum evet madalyalarım var Keman yokda piyano çalıyorum dur bekle özele geliyorum Anonim kulanıcının arkasına sığınıp laf salamak çok kolay , Seni terbiyesiz olman beni alakadar etmez yakın çevreni eder tabi sadece klavye arkasından bu kadar kaba isen durum başka Özelden yaz seyiyeyi bozma daha fazla ÇÜNKÜ BU SİTEDE HERKES BİRBİRİNE SAYGILI DAVRANIYOR DENE Bİ BELKİ YAPABİLİRSİN !
@ilterismayadaglı Klavye arkasına saklanmama gerek yok bak herşeyi açık açık yazıyorum.Söylediğimi anlamıcak kadar sığ bir insansın ‘daha ağır cümleler’derken günlük hayatında küfür hakaret buna benzer şeyleri kullanan bir insansın ama burda yani bu platformda hiç hayatında kimseyle tartışmamış küfür etmemiş gibi davranmandan bahsediyorum burda ağır konusuyorsun demiyorum burda kibar davranıp günlük hayatında daha farklısın diyorum hala diyor daha ağır ne gibi bir cümle kullandım.Ahahah ben şu dilleri biliyorum kafkanın şu kitaplarını okudum diyip burda gerim gerim gerilmedim bunları bildiğinde özelden konusalım dedim.bu son mesajım diyip yazdıgıma cevap veren sensin yazdıklarım ağırına gittiyse daha hafifletirim senin için.Senin salaklığında malesef beni değil çevrendekileri ilgilendiyor oksijen beyninin hangi tarafına gidiyor anlamıyorum ki
@mnb Normal hayatta da küfür etmeyi sevmeyen bir insanım( dediğimi anlamayan sensin sanki beni tanıyormuş gibi konuşuyorsun tabi senin etrafındaki herkes küfür ediyorsa böyle sanmanı tabi ki anlıyorum senin beynini kulanmadığını düşünüyorum ondan çok uzatmayacağım çünkü hiçbir dediğime ne düzgün cevap veriyorsun Ne düzgün yazıyorsun(İMLA) Sen bitti deyince benim cevap vermemem gerekiyor öyle mi ? Hahaha Çevrendekiler de senin gibi terbiyesizse onları ve seni değil terbiye vermeyenleri sorgulamak lazım Siteye yeni geldin ve sadece saçma ve kaba konuşuyorsun buda kişiliğini varsa belli etti . Ön yargılarından kurtul gel sonra !!!! Buda son yorumum özelden yaz yazacaksan (postane(özel))
EDİT: HALA YORUMUNA GÜLÜYORUM ” blablabal İNSANSIN , SEN DIŞARIDA blablabla İNSANSIN” SANKi tanıyorsun beni
@ilterisMayadagli @mnb Artık özelden yazışma zamanınız gelmedi mi?
Be de @dkamoy’a katılıyorum. Hıncınızı postane mesajları üzerinden almaya devam edebilirsiniz. Ay yeter.
@aytackara @dkamoy tamam da postaneden (1e1 özel yazışma kısmından )yazdık cevap vermiyor bi garip …
Soldakinden sağdakine dönmüş.
ikisi de birbirinden kötü olduğu için çok bir değişim olmamış. en iyi zamanları alttaki haliydi. aslında güzel yüzüne yazık ediyor bence.
Soldaki kötüydü, hele de dizideki o sanatçı haliyle. Sağdaki yine daha iyi, müzik çalışması için yapmış zaten.