HBO’nun Gelecek Programı
109 yorum aytackara 28 Ekim 2013 20:31
“HBO gibi bir kanal nasıldır?”ı hiç yoktan anlatmaya gerek yok herhalde. Varsa bile benden beklemeyin zaten. Dolayısıyla ben başlığın da söylediği yoldan ilerleyerek kanalın şimdiden onay verdiği, hatta bazısı yakın zamanda karşımıza gelecek dizilerinin nasılını kısa da olsa bir toparlayayım dedim. Lafı daha fazla uzatmadan başlayalım bakalım…
1) Getting On
BBC Four‘un 2009-2012 arasında yayınladığı 3 sezonluk aynı isimli dizinin Amerikan uyarlaması.
Sitkom türünde olacak ve 30 dakika kadar sürecek.
Bir hastanenin Yaşlılık Hekimliği (Geriatri) departmanında çalışan bir grup doktorun, hemşirenin ve hastane yöneticisinin hastane içi ve hastalarla yaşadıkları komik olayları izleyiciye sunacak; yaşlılık gerçekliğini işleyecek.
İlk sezonu 6 bölüm sürecek ve dizi, 24 Kasım‘da ilk bölümüyle ekranda olacak.
http://www.youtube.com/watch?v=PhGQxLFS_P4
2) True Detective
8 bölümlük ilk sezonuyla 12 Ocak 2014‘te kanalda olacak olan bir suç draması.
Konusu, Louisiana’da geçen bir seri bir katil avı. Hikayenin merkezindeki 2 polisin, katilin peşindeyken yaşadıklarını ve karışan hayatlarını izleyeceğiz. Üstelik bunu, yani hikayeyi de 17 senelik bir kariyer ve yaşam sürecine yayarak tek sezonda anlatacaklar. Dolayısıyla, dizinin 2. sezonu olduğu takdirde, bambaşka bir hikaye ve kadro ile devam edeceği bekleniyor/söyleniyor.
Başroldeki 2 polisi Matthew McConaughey ve Woody Harrelson canlandırıyorlar.
3) Looking
19 Ocak 2014‘te 8 bölümlük ilk sezonuyla izleyicilerin karşısında olacak bir komedi dizisi.
Michael Lannan‘ın 2011 yapımı 8 dakikalık kısa filmi Lorimer‘e dayanılarak uyarlanmış durumda.
Dizi, San Fransisco’da yaşayan 3 gay arkadaşın yaşantısı üzerine kurulu olacak. Glee ve Boss izleyenlerin iyi tanıdığı Jonathan Groff‘un canlandırdığı Patrick, başarılı bir kariyeri olan video oyunu yaratıcısı. İngiliz versiyon Being Human izleyenlerin iyi tanıdığı Russell Tovey‘in canlandırdığı Kevin ise Patrick’in iş arkadaşı bir süper zeka. (İki oyuncu, gerçek hayatta da eşcinsel kişiler.)
Bir artistin asistanı olan ve Patrick’in en iyi arkadaşı Augustin’i de oyunculuk kariyerinde yeni biri olan Frankie J. Alvarez canlandırıyor.
Dizi, “Girls’ün drama dozu azaltılmış gay versiyonu” olarak lanse edilmeye başlandı.
4) The Leftovers
Daha önce şu yazımızda ele aldığımız The Leftovers, Tom Perotta‘nın aynı isimli romanından uyarlama bir dizi. Dizinin yapımcısı ve yürütücüsü Lost yapımcılarından Damon Lindelof. İlk sezonu 10 bölüm sürecek. Konusuna gelirsek…
Hristiyanlıkta Rapture diye bir kavram var. Hz. İsa’nın yeryüzüne inip inanan ve iman edenlerle birlikte yeniden yükseleceğine dair bir çeşit inanış. Dizi de bu ya da bu çeşit bir Rapture’ın sonrası üstüne kurulmuş. Dünya üzerinden milyonlarca insan silinmiş durumda. Dolayısıyla da ortalık fena karışmış.
İki çocuk babası polis müdürü Kevin Garvey, birçok insanın açıklanamaz şekilde yok olmasından sonra durumu kontrol altında tutmaya çalışmaktadır. Tabii eşi Laurie’nin onu ve çocuklarını terk edip gizemli bir tarikata katılması bunu hiç de kolaylaştırmayan bir durum. The Leftovers’ın merkezinde Garvey Ailesi olsa da dizide bu tarikat, bir gazete editörü, bir liseli kız gibi aileyle bir şekilde bağlantılı, bağlantısız kişilerin başından geçenleri, bu olayın sonrasında yaşananları izleyeceğiz.
Dizinin başrolü Kevin Justin Theroux‘e, eşi rolü Amy Brenneman‘a emanet. Liv Tyler, Doctor Who‘nun doktorlarından Christopher Eccleston, Michael Gaston, Desperate Housewives ya da Teen Wolf‘un ikizleri Max ve Charlie Carver ile Chris Zylka da dahil olmak üzere kalabalık bir kadrosu var.
5) Silicon Valley
Adından da anlaşılacağı üzere Silikon Vadisi üzerine kurulu olacak bir yapım.
Kara mizah türünde bir komedi olacak ve modern görünümlü bir Silikon Vadisi portresi çizilecek. Dizide teknoloji dünyasındaki insanların başarıya ulaşabilmek için geçtiği yollardan, başarılı insanların ayakta kalabilmek için yaptıkları, yapmaları gerekenler, içine mizah da katılarak anlatılacak.
Beavis and Butt-Head ve King of the Hill‘in yaratıcısı Mike Judge projeye el atmış durumda. Oyuncu kadrosunda da T.J. Miller, Thomas Middleditch, Christopher Evan Welch, Amanda Crew ve Zach Wood gibi isimler var.
Not: Dizinin adı aslında geçiçi olarak Silicon Valley konmuş durumda. Yapım aşamasının ilkelliğinden dolayı sezonunun kaç bölüm olacağı ya da adının böyle kalıp kalmayacağı şu an belli değil. 2014 yılı içinde bir vakit ekranlarda olacak.
6) Togetherness
Fotoğrafta da görünen Mark ve Jay Duplass kardeşlerin yapım şirketinin hazırladığı, Mark Duplass‘ın (soldaki) oyuncu olarak da yer alacağı, yine yarım saatten oluşacak bir komedi. İki kardeş bir yapım şirketi sahibi olsalar da oyuncu olarak FOX’un dizisi The Mindy Project‘te de birlikte yer almışlardı.
Dizi, aynı çatı altında yaşayan 2 çiftin ilişkileri, sahip oldukları bireysel rüyalarını ayakta tutma çabaları ve birlikteyken yaşadıkları üzerine kurulu bir yapım olacak. Mark Duplass’ın canlandırdığı Brett Pierson, iyi bir işe ve görünüşte mükemmel bir hayata sahip ama iç dünyasında kişisel ve profesyonel sorunları bulunan tuhaf bir adam. Eşi Michelle’i de Two and Half Men‘in Rose’u Melanie Lynskey canlandırıyor. Bu dizi de 2014 içinde bir ara ekranlarda olacak.
Deneme Bölümü Aşamasındaki Projeler
Ayrıca kanalın şimdilik deneme bölümü (pilot) için onay verdiği bazı projeler de var. Bunların diziye dönüşüp dönüşmeyeceği ise ileriki dönemlerde belli olacak. Bunlara da kısaca yer vermiş olayım:
a) Open: Glee, Nip-Tuck ve American Horror Story gibi dizilerin yaratıcısı Ryan Murphy‘nin projesi. Dizi, 5 ana karakterinin ilişkileri ve cinsel hayatları üzerine olacak. Fringe‘in yıldızı Anna Torv ve Jennifer Jason Leigh de dizinin kadrosundalar ve eşcinsel 2 sevgiliyi canlandıracaklar. Anna’nın karakteri Windsor, Leigh’in karakteri Holly ile birlikteyken Grace ile tanışır ve işler bir miktar karışır. Kadroda Scott Speedman ve Wes Bentley de yer alıyor.
b) The Money: Elit dünyanın zenginliği ve yozlaşması üzerine bir dizi. Bunu da bir medya imparatorluğuna sahip olan James Castman üzerinden anlatacak. Adam gücü ve etkisiyle ailesini ve çevresini kontrol altında tutan biri. Karakteri Brendan Gleeson canlandıracak. Nathan Lane de bir haberci olarak dizinin kadrosunda.
c) The Brink: Yarım saatlik kara mizaha dayalı bir komedi. Jeopolitik bir krizin 3 adam üzerindeki etkileri üzerine kurulu olacak: Dışişleri Bakanı Walter Hollander, bir diplomat Alex Coppins ve bir savaş pilotu Zeke Callahan. Bu üç kişi krizden sonra girilen kaostan bir şekilde çıkmanın bir yolunu bulmaya ve olası bir 3. Dünya Savaşı’nı engellemeye çalışacaklar. Diziyi Weeds‘in senaristlerinden Roberto Benabib hazırlıyor.
d) Westworld: 1973 yapımı aynı isimli filmin dizi olarak uyarlanması. Bir bilim-kurgu olacak. Projeyi J.J. Abrams ve Jonathan Nolan hazırlıyorlar ve Abrams’ın şirketi Bad Robot‘un bir kablolu kanala ilk dizisi olacak.
e) People In New Jersey: Bu da yarım saatlik bir komedi. İki kardeşin hayatına keskin bir bakış olarak tanımlanan bir proje. Kardeşlerden Carl Levin (Topher Grace), insanlarla ilgili kesin düşüncelere sahip ama dünyayla pek anlaşamayan, arkadaş canlısı bir çilingir. Kız kardeşi Melanie (Sarah Silverman), eski yönetici danışmanı, şimdilerde bir alışveriş merkezinde part-time çalışan biri, bir optimist. Başlarında bir de dul anneleri (Patti Lupone) var. Hikaye adından da anlaşıldığı üzere New Jersey’de geçiyor.
f) Ballers: Bu da komedi-drama. Miami’deki kimi emekli kimi kariyerine devam eden bir grup atlet üzerine kurulu olacak. Dizinin kadrosunda Dwayne Johnson, yapımcılığında Mark Wahlberg de bulunuyor.
HBO’nun önümüzdeki dönemde yayına gelecek veya en azından plan dahilinde gözüken projeleri bu şekilde. Bakalım TV dünyasının zirve kanallarından biri olan HBO’nun dizileri bizlere neler getirecek?
yorumlar
Silicon Valley
http://www.youtube.com/watch?v=uafxcBoWR24
Looking’te son durum
True detective’i iki bölüm izledim ve sevdim. Bron/Broen’un yokluğunda böyle kasvetli dizilere ihtiyacım var:p o açığı bir süre Broadchurch’le kapatmıştım biraz da bununla oyalanırım. Looking de ilgimi çekti ama önce ikinci sezon onayı almasını bekleyeceğim sanırım.
Looking 1×05’inin bu zamana kadarki en hoşuma giden bölüm olduğunu düşünüyorum. Sadeliğinden dolayı olduğunu düşünüyorum, bir de tarz bakımından 4 bölümde yapmadıklarını yaptılar. Neredeyse cüretkarlardı adamlar. Ondan da olabilir. Bu dizi böyle gitmeye devam etsin…
Bence de güzeldi 1×05. Geçen sene Girls’de de böyle tek karakter üzerinden giden bir bölüm vardı, o da hoşuma gitmişti. Seviyorum bu tarz bölümleri. Bu arada bu bölüm 0.50 reyting yapmış, gözümüz aydın
Lea ile Jonathon’da dizinin onayını kutlamışlar.
LOOKING‘in 2ci sezon onayına çok sevindim. Umarım 1ci sezondaki akışsızlık ve durağanlığı telafi edebilirler.
Bu arada ben bu Looking‘i denemiş, güncele de yetişmiştim. Dizide karakterler ne kadar güzel yaratılmış olsa da konu bakımından çok sıkıntılı bir dizi. Bir belgesel havasında geçiyor sanki. O 3 karakterin hayatından kesitler izliyoruz kısaca; belli, akıcı, merak ettiren bir konusu yok. Ben eşcinsellerin karşılaştığı sorunları da hicivli bir dille anlattıkları, aile hayatlarına da değindikleri bir diziyi tercih ederdim bunun yerine. Aralara serpiştiriliyor gerçi bunlar ama işte yeterli değil. Bir de izleyince bunun neresi komik diyebilirsiniz, ama ben HBO dizilerinde bunu pek aramadığımdan yadırgamadım zaten. Sadece işlenişi eğlenceli o kadar.
Bu kadar olumsuzluğun üzerine artıları ise, 3 karakterin hayatında neler olacak diye merak ediyorsunuz, bu da diziyi takip etmenize sebep oluyor. Yine yan karakterlerden Dorris ve Path’in patronunun hikayesi ve akışa kattıkları değer oldukça önemli dizi için ki, ikisini de zaten diziye katmışlar 2. sezon için sevindim buna. Ayrıca oyunculuklar sıfır abartılı ve çekimlerde HBO kalitesini hissetmek mümkün.
Kısaca izlemezseniz hiçbir şey kaybetmezsiniz bence. Ayrıca HBO bunun yerine Hello Ladies‘i harcadı ya pes doğrusu da diyeyim kimse kusura bakmasın. -reyting anlamında demiyorum, dizinin güzelliği anlamında bu kıyaslamam-
Bunların haricinde, Jonathan Groff’un performansını çok beğeniyorum. Adam acayip doğal ve düzgün veriyor rolünü. Bilmiyorum, belki de gerçek hayatta böyle bir insandır ve kendini oynuyordur. Ayrıca Russell Tovey de dizinin bir başka yıldızı. Hep yılışık rollerde seyretmiştim kendisini. Şimdi
gözüme güzel gözükmeye başladı açıkçası
Başka bir konu ise eşcinsellerin sorunları kısmı. Bu dizinin bu konuya girmeyeceği zaten en başından belliydi. Zaten böylesi de daha iyi olmuş. Biraz da modern dünyanın eşcinsel yaşantısını görelim. Bana fenalık geldi artık sorunlar kısmından. Eğer o tarz yapımları merak eden varsa, bana özelden ulaşabilir. Bir sürü dizi ve sayısız film önerebilirim buraya sokulabilecek.
Aman yine çok konuştum. Yani kısaca, bencesi böyle
Eşcinsellerin sorunları kısmından kastım aslında, eşcinselleri tiye alanları tiye almalarıydı. Zaten bir komedi dizisinden bu sorunları detaylıca işlemesini ben de beklemem. Bu arada bu konuda dizi bilgim pek yok ama film konusunda ben de fena değilimdir ilgilenen olursa…
Açıkçası ben Looking‘i sırf o 3 karakterin hayatından kesitler izliyoruz kısmı için seviyorum bu kadar. Başka insanların hayatına sakince bir bakış atmak falan hoşuma gidiyor, zaten o kadar dizinin içinde bir nevi mola oluyor bana Şu aralar tanıtımını yazacağım, oranın altına daha ayrıntılı yazarım bir şeyler artık
Queer as Folk var, bu seriye benzer benim bildiğim. @levilevi
@itsmypurgatory : Şu yazı işinize yarar belki.
@itsmypurgatory: Eğer eşcinsel erkeklerle ilgili dizilere bakıyorsanız Angels in America, The Line of Beauty ve The DL Chronicles ilk aklıma gelenler oldu. Ayrıca Dante’s Cove ve The Lair gibi kötü oyunculuklarla fazla erotizme kaçan diziler de mevcut. Bu temayla ilgili bir sürü web dizi de var. Bunların arasında özellikle In Between Men’i tavsiye edebilirim.
Lezbiyenlerle ilgili ise The L Word, Lip Service, Sugar Rush, Fingersmith ve Tipping the Velvet gibi seriler var. İlki hariç hepsi kısa ömürlü oldu ama.
Sonradan Ek: Tabii bir de dkamoy’un gösterdiği link var
True Deyective’in 4. bölümünü yeni izledim. Sahiden çok başarılı bir bölümdü, özellikle son sahneleri. Dizi çok kalliteli, kurgusu, oyunculukları, yönetmeni olsun cidden çok iyil. Yalnız hep bahsettiğimiz “kablolu ağırlığı” mevcut bunda. Her ne kadar severek izlesem de, bölümlerin 60 dk olmasının da katkısıyla hemen her bölümde,40. dakikada civarında, diziden kopmuş halde buluyorum kendimi (saniyelik de olsa). Belki de benimle ilgili bir durumdur bilemiyorum
Looking 1×07’si beğendim ya ben. Dizinin başından beri olmasını istediğim şey olduğu için de olabilir. İyi oldu iyi.
True Detective hk. çarmıha gerileceğimi bile bile ispiyonsuz düşünceler paylaşacağım:
Güzel final yaptığına katılmakla birlikte ben bu dizide çoğunluğun aksine aradığımı bulamadım.
Final bölümünü sıkılmadan izledim ve epey sevdim diyebilirim. Beklentimin üstünde bir final yaptı.
Ama dizinin o ağııır havası, ilk birkaç bölümdeki karmaşık kurgu, yorucu aksan, her ana karakterden (inanmamı güçleştirecek yoğunlukta) felsefe dolu konuşmalar fışkırması ile bu dizi beni kendine kaptıramadı bir türlü. 8 bölüm olmasa ve bu kadar yeri göğü inletmese 2. bölümde bırakırdım, o derece. Ha ama yok pardon bırakamazdım. Çünkü Matthew McConaughey’in oyunculuğu gerçekten acayipti (“süperdi”, “lezizdi” demek yetmedi). Onun yüzü suyu hatrına yine bitirirdim ilk sezonu.
Velhasıl “ağır dizi havamda değilim” dediğiniz bir zamanda ya da iki ana karakterden birini canlandıran adamların herhangi birini sevmiyorsanız aman diyim uzak durun. Yardır yardır polisiye de aramayın. Killing’i sevdiyseniz, bu da onun biraz daha felsefiği işte (ki ben killing’i ölüp bitmesem de bundan daha çok sevmiştim).
@dkamoy Yalnız değilsin, aynen katılıyorum. Üstteki görüşlerim halen sabit ama özellikle o ağırlığı beni benden alan kısım oldu. 4. bölümden sonra “bir iki hafta sonra baştan izlerim hiç havamda değilim galiba” falan demiştim. Bir iki güne kaldığım yerden devam edeceğim. Zaten yukraıda dediğim gibi kalitesi, çekimleri, oyuncuları falan çok iyi evet ama işte cidden çok ağır bir dizi. Yani çok hastası olup, ölüp bitmesem de diziyi sevdim sayılır ama ne bileyim ben tutup da şu diziye imdb’de 9.5 vermezdim galiba. Nyse sezonun sonunu göreyim tekrar karalarım bir şeyler
Bu görüşlerin olacağını tahmin ediyordum zaten, yadırgamıyorum gayet doğal. Dizinin ağırlığının her bünyeye hitap etmeyeceğini kabul ediyorum. Bende aksine oağırlığın hastası oldum
@real tortoise: 4.bölümün özellikle o müthiş kapanış sahnesinden sonra diziye ara vermişsin. Aslında diziye seni biraz olsun bağlaması gerekirdi. Kalan bölümler seni pek tatmin eder mi? Şüpheli…
@unfortr Evet zaten yukarıda bir yere de yazmışım, 4. bölüm çok iyiydi. Ama yine de ağır bir bölümdü, o ara da hiç o modda değildim. Kafam doluydu falan. Yarından itibaren devam edeceğim, hatta arkadaşımı ikna edebilirsem en baştan alacağım izlemeye. Bakalım tatmin edecek mi:)
@unfortr: Eh bi tanıtım yazarsın di mi? Onun altına dökülelim.
Bölüm 1
Rocks and Gravel: Bob Dylan
Sign of the Judgement: The McIntosh
Young Mean Dead: The Black Angels
Bölüm sonu şarkısı
Bölüm 2
Unfriendly Woman: John Lee Hooker
One Bourbon, One Scotch, One Beer: John Lee Hooker
Train Song: Vashti Bunyan
Sign of the Judgement: The McIntosh County Shouters
You Better Run to the City of Refuge – C.J. Johnson
Meet Me In the Alleyway – Steve Earle
If I Live or If I Die – Cuff the Duke
Kingdom of Heaven – The 13th Floor Elevators
(Bölüm sonu şarkısı)
Bölüm 3
Stand By Me – The Staple Singers
(Bölümün açılış şarkısı)
Does My Ring Burn Your Finger – Buddy Miller
I’m a One Woman Man – Johnny Horton
The Heart That You Own – Dwight Yoakam
Evangeline Special – Jo-El Sonnier
Bölüm 4
Bring It to Jerome – Bo Diddley
The Brain Center At Whipples – Melvins
Illegal Business – Boogie Down Productions
Sur Le Borde de L’Eau (On the Water’s Edge) – Blind Uncle Gaspard
Are You Alright? – Lucinda Williams
Rainin’ In My Heart – Slim Harpo
Bad Men A History Melvins’in
American Life – Primus
Holy Mountain – Sleep
Clan In da Front – Wu-Tang Clan
Honey Bee (Let’s Fly to Mars) – Grinderman
Bölüm sonu şarkısı
Bölüm 5
Casey’s Last Ride – Kris Kristofferson
Tired of Waiting for You – The Kinks
Eli – Bosnian Rainbows
(Son sahnedeki şarkı)
Bölüm 6
Waymore’s Blues – Waylon Jennings
Les Champs Élysée – Bobby Charles
Everyman Needs a Companion – Father John Misty
Goldberg Variations, BWV 988: Aria – Glenn Gould
The Good Book – Emmylou Harris
Too Many Tears in My Eyes – Ike & Tina Turner
Core Chant – Meredith Monk
Bölüm 7
Angel of the Morning – Juice Newton
Trance Figure – School of Seven Bells
Floating Bridge – Gregg Allman
Red Light – Vincent and Mr Green & Ravenbird
Fault Line – Black Rebel Motorcycle Club
Did She Jump or Was She Pushed? – Richard & Linda Thompson
Lungs – Townes van Zandt
Bölüm 8
Angry Nehri (feat. Peder John Misty & SI ISTWA) – Hat, Peder John Misty & SI ISTWA
@dkamoy: Tanıtımı uzun zamandır yazmayı düşünüyorum ama ispiyonsuz nasıl en iyi şekil anlatırım onun derdi var. Dur bakalım bir şeyler çıkar inşallah.
Bu arada müzikleri aldığım kaynakda, 7.bölüm ve 8.bölümdeki şarkıların çaldığı sahneler eklenmemişti. Eklendiği an bende yoruma ek yaparım yada ben kendim bulup eklerim.
Bu arada bence bundan da bir yazi cikabilir aslinda…
bence de yorumda harcanmamalı yazıya dönüştürülebilir
https://www.youtube.com/watch?v=uwnI6pXsHaI
Silicon Valley’nin çıkan 5 bölümünden 4’ünü izledim. İlk bölümdeki bana göre ortada kalmışlığı üzerinden attı. Gayet eğlenerek ve severek izliyorum, hatta 3. bölümde baya güldüğüm yerler oldu. Sanırım kullanılan teknolojik terimlere ve konuya alışmamın da etkisi vardır diziyi sevmeye başlamamda. Şu ara tanıtım yazmaya zaman ayırabilecek olsaydim tanıtımını yazmayı bile düşünürdüm, bakalım Haziran’a kadar ses çıkmazsa kimseden el atarım Şiddetsiz tavsiyedir.
İyi, hoş ama bazen da tam dayaklık…
Bu oyuncular iyi olurdu tabi.
Anthony Hopkins HBO’nun Westworld’ünün kadrosuna katılmış.
Evan Rachel Wood da var.
Başka yerde yazıldı mı bilmiyorum ama Westworld’ün kadrosuna James Marsden da eklendi. Valla HBO artık ilgimi çekmiyor derken çok sıkı projeleri değerlendirmeye başladı. Ama bu ve 70’lerde geçecek olan müzik temalı proje onay almazsa acayip bozulacağımı şimdiden söyleyeyim Bu arada sanırım Open’a güle güle dedik artık. Hala ses çıkmadıysa bu saatten sonra da çıkmaz diyorum ben.
Westworld: Ed Harris
Ed Harris de mi? Oh oh çok güzel Bütün sevdiğim oyuncuları doldurdular kadroya.
Westworlds onayı için ‘near’ diyor bu.
Ne uzatıyorlar anlamıyorum. Taş gibi kadro kurulmuş. Bırak diziyi rahat film çekilecek kadro. Zaten bu HBO’ya kıl olmaya başladım. Şu Scorsese’nin Rock ‘N’ Roll Project’ine hala onay gelmedi.
Westworld’e şimdi onay gelirse Rock ‘N’ Roll projesi çöpe gider bence. Çekimleri daha önce başlamıştı çünkü. Öyle bir şey olursa alacağın olsun HBO
Togetherness’a bayıldım. Melanie Lynskey çook güzel bir kadınmış. Amanda Peet’i normalde pek sevmezdim ama burada çok iyi oynamış, acayip de güzel göründü gözüme. Baş rolde ki herkes rolüne cuk oturmuş. Çok depresif konuları işlemelerine rağmen çok iç açıcı ve komik bir dizi çıkmış ortaya.
@mertkytrk : welcome to the club
26 yaşında olsam da içimde ayrıca bir 16’lık bir de 36’lık var. 16’lık nasıl ergen dizilerini seviyorsa; 36’lık da bu tarz dizileri seviyor.
Togetherness, bir 35 yaş üstü trajedisi. Hayatın 2. devresinde olmanın getirdiği buram buram melankoli kokuyor. Dramı canlı bir şekilde hissediyor, ara ara minik eğlenceli anlarla neşeleniyorsun dizide. Tıpkı hayatın kendisi gibi!
Hollywood’un kayda değer aktrislerinden, 43’lük çıtır Amanda Peet göz kamaştırıyor. Onu izlemek her zaman büyük bir keyif. Two And A Half Men’in Rose’u Melanie Lynskey’yi izlemek de ayrı bir şans tabi.
Steve Zissis de acınası ezik kontenjanını başarılı bir şekilde dolduruyor şu ana kadar. Mark Duplass’ın karakteri ise niye var anlamış değilim. Diziye zerre katkısı yok.
İzlemeye devam.
Togetherness (1. Sezon Üzerine)
Başarılı bir dizi olmuş. Özellikle; Tina-Alex sahnelerini izlemek büyük bir keyifti her bölüm. Favori ikililerimden biri olup çıktılar bu 8 bölüm içerisinde. Tina rolünü iyiki Amanda Peet’e vermişler. Işıl ışıl parladı bu rolde. Michelle’in Brett ile yan yana olmadığı sahneleri de fena değildi. Ama Brett fena halde enerji emici bir karakter. Son dönemde bir dizide izlediğim en sıkıcı karakter hatta. Mark Duplass da karakterin üstüne oyunculuk namına hiçbir şey koyamıyor.
En azından 25 yaşın üstünde olan ve HBO ile Showtime komedilerini seven diziseverlere önerilir.
Gayet güzel döndü.
*Brett’in depresifliğini atmış olması sevindirici olsa da bu sefer de Michelle’in aldatma suçluluğunun getirdiği depresiflik bu ikiliyi çekilmez kılmayı başardı.
*Bu arada: Tez kes o bıyıkları Peter Gallagher!
Çok güzel bir bölümdü. Ve ilk başta gözümü korkutmuş olsa da iyi ki 35 dakika idi.
*Hilarie Burton, Kennedy rolünde büyük renk kattı bölüme. Bölüm bitip IMDB’ye girene kadar Kennedy’nin Hilarie Burton olduğunu fark edemediğimi itiraf etmeliyim. Baya değişmiş görmeyeli. One Tree Hill’den beri, yani yıllardır izlediğim hiçbir dizide karşıma çıkmamıştı kendisi. Hoş bir tesadüf oldu. Ayrıca hakkını vermem gerek: Çok başarılıydı. Haftanın Konuk Oyuncu/Yeni Katılan Oyuncu Performansı’nı bulmuş oldum böylece!
Yine çok güzel bir bölümdü.
*Bölüm öyle bir açıldı ki ‘Ben Togetherness’a bakmıştım ama yok galiba. İyi o zaman gideyim bari ben.’ moduna soktu resmen bir 15-20 saniyeliğine. O açılış için bir alkış benden!
*Konuk oyuncular Katie Aselton ve Emily Althaus gayet başarılıydı. Büyük renk kattılar bölüme. Chuck’tan Scott Krinsky’yi bir anlığına da olsa görmek güzeldi ayrıca.
*Larry’nin tam da on an ondan beklediğim gibi ters köşe yapıp bebekle ilgilenmesi tatlıydı. Ve tam da beklediğim gibi Tina’nın mesajı yanlış anlaması da kaçınılmaz oldu tabi. Tina yine Tinalığını yaparken, Larry’nin beyefendiliğini koruması da hoştu.
*Catfight da baya keyifliydi bu arada. Zevkli ve baya baya şiddetli bir kavgaydı.
2. sezon ilk sezonun da üstünde seyrederken, karakterleri, muhabbetleri, konuk oyuncuları, komedisi, draması, atmosferi bu kadar leziz olan bir dizi nasıl böyle düşük reytingler yapar ve iptal olur aklım almıyor gerçekten.
Kaldı 3 bölümcük.
Güzel bölümdü.
Michelle:
Brett:
Tina:
Alex:
Kaldı 1 bölümcük!
togetherness’ın 2. sezonuna başlayım mı diyordum ki; iptal haberi geldi…. ben yetişkin, cüretkar dizileri seviyorum… togetherness da iyi başladı, lakin bi zıplayamadı ve geri gitti (ilk sezon için) iptali tahmin etmiştim açıkçası…
Böylesine güzel bir diziye böyle ucuz bir son bölüm hiç mi hiç yakışmamış! Yetişkin dizisinin son bölümünün büyük kısmını çocuk filmi gibi işlemek neyin kafasıdır yahu?
Bölüm sonu tercihi de beni tatmin etmedi ayrıca.
Sonu açık bitmedi bu arada.
Togetherness,
2. sezonda birinci sezon kadar güzeldi. Ara ara aklıma gelecek, özleyeceğim bu diziyi. Sonu bence de açık bitmedi. Ben final bölümünü de beğendim. Kesinlikle öneririm. Elinizde çok güzel 16 bölüm var; izleyin, izlettirin.