Mr. Selfridge — Tanıtım
41 yorum unfortr 12 Şubat 2013 20:45
Mr Selfridge, Amerikalı idealist ve hırslı bir iş adamı olan Harry Gordon Selfridge’in 1909 senesinin İngiltere’sinde insanların alışverişi sıkıcı bir zorunluluk gibi hissettiği bir ortamda, mağazıcılık kavramına yepyeni eğlenceli, cümbüşü bol bir dinamizm kazandırmak amacıyla, işe sıfırdan başlayan bir adamın kariyerinde yükselişini konu eden, gerçek bir hayat hikayesine dayanan bir dizidir.
Başlıklar:
Yayın Bilgileri
Kitabı
Konu
Karakterler
Harry Gordon Selfridge Hakkında
Son Söz
Fragman
YAYIN BİLGİLERİ
İngiliz kanal ITV tarafından 10 bölüm olarak planlanan Mr Selfridge, 2012 yılında yayınlanmak üzereyken, BBC‘nin benzer konuya sahip yeni dizisi The Paradise‘ın yayına girmesi sebebiyle, yayın tarihi 2013’e atıldı. ITV, Downton Abbey‘nin bitimi ile birlikte 6 Ocak’tan itibaren pazar günlerini Mr Selfridge’e ayırdı.
Şu ana kadar kadar yayınlanan bölümlerinin ortalama izleyici sayısı 8,5 milyon olarak gerçekleşti. Mr Selfridge’in Amerika’daki yayın haklarını alan PBS, diziyi Mart aylarında yayınlayacak.
Mr Selfridge, 2014 yılında gösterilmek üzere, ikinci sezon için 10 bölümlük sipariş aldı. İkinci sezonun geçtiği dönem, 1. Dünya Savaşı’nın başlangıcı olan döneme denk gelecek.
Dizinin yaratıcısı olan Andrew Davis, yazarlıklarını yaptığı 1990 yılı BBC yapımı House of Cards ve yine 2008 BBC yapımı Little Dorrit dizileriyle Emmy ödülü kazanmıştır. Aynı zamanda, Bleak House ve Sense and Sensibility gibi dizilerin yapım ekibinde de bulunmuştur. En son olarak bu senenin flaş dizilerinden Kevin Spacey‘li House of Cards‘ın yazar kadrosunda bulunuyor.
Dizinin eğlenceli ve güzel müzikleri, hali hazırda Downton Abbey‘in de müziklerini hazırlayan Alastair King‘e ait.
Dizinin konusu Lindy Wodhead’ın, Shopping, Seduction and Mr Selfridge isimli kitabına dayandıralarak hazırlanmıştır.
KONU
Amerikalı girişimci Harry Selfridge, 1909 Londra’sının henüz yeteri kadar kıymete binmemiş Oxford Caddesi’nin verimsiz olan bir noktasında, ortağıyla beraber, sıfırdan bir arsa alarak işe koyulur. Selfridge, büyük bir cesaret ve ileri görüşlülüğüyle mağazanın daha temeli dahi atılmadan, ihtişamlı reklamlar yapar ve bir çok çalışanı mağazanın açılmasına daha bir yıl olmasına karşın işe alır. Bu durum, ortağı olan Bay Waring’i kızdırır ve onun mağazadaki yatırımını çekmesine neden olur. Mağaza hakkında vaad ettikleri ve İngilizlere göre hayli yüksekte uçan hayalleriyle Londra’da bir anda meşhur olan Selfridge, sosyetede de bu popülaritesini ve kendi enerjisini kullanarak, yeni bir para kaynağı bulmakta gecikmez.
Tüm hızla mağazanın inşaası sürerken, Londra genelinde reklamlar ve büyük afişlerle mağazanın tanıtımı yapılır. Bu büyük tanıtımlar halkta, mağazanın açılış günü için çok büyük bir merak ve beklenti oluşturur. Büyük gün gelip çattığında mağazanın açılışı görkemli bir şekilde yapılır. Bakalım, alışverişe gitmeye hevesli olmayıp, genelde işlerini terzileriyle halleden İngilizler, bu yeni mağazacılık anlayışını nasıl karşılayacaklar.
KARAKTERLER
Bay Selfridge
Konu kısmında yeteri kadar değinsek de işin bir de aile boyutunu anlatmadan olmaz.
Bay Selfridge, ailesini de Amerika’dan İngiltere’ye getirir. 4 çocuğu, çok sevdiği karısı ve annesiyle beraber güzel bir ailesi olan Selfridge, karısını her ne kadar çok sevse de onu aldatmaktan vazgeçemez. İlerleyen dönemlerde kumar alışkanlığına da yakalandığını göreceğiz.
Selfridge’i, 2004-2011 yılları arasında HBO‘da yayınlanan Entourage‘da Ari Gold karakteriyle izlediğimiz Emmy ödüllü aktör Jeremy Piven canlandırıyor. Özellikle kadınlara kur yaparken yüzünün aldığı şekli izlemek, bana çok eğlenceli geliyor.
Rose Selfridge
Harry Selfridge’in karısı olan Rose, kocasının ona aşırı tutkuyla olan bağlılığına rağmen, kendisini evliliği boyunca sürekli aldatmasını soğukkanlı tavrı ile pek belli etmemesine rağmen, içine sindiremez. Bu durum ve kocasının işleri dolayısıyla onunla yeteri kadar ilgilenememesi, onu mutsuz bir kadın yapar.
Karakteri, Frances O’Connor canlandırıyor. Oyuncuyu Cashmere Mafia‘dan hatırlayanlarınız olacaktır.
Ellen Love
Londra’da 18 yaşında iken sahnelere adım atıp, kısa sürede dans gösterilerileriyle oldukça popüler bir kadın olan Ellen Love, Selfridge’in onunla tanışmasıyla mağazanın reklam yüzü olur. Son derece cazibeli bir hatun olan Ellen ile Selfridge’in ilişkileri sadece işle sınırlı kalmayacaktır.
Karakteri, Survivors‘tan hatırlayabileceğiniz Zoë Tapper canlandırıyor.
Agnus Towler
Selfridge’in, Londra’daki mağazacılığı inceleme dönemlerinde yolu, Towler’ın çalıştığı mağazaya düşer. Selfridge’in mağazanın anlayışına alışık olmadığı müşteri profili karşısında, Towler’ın Selfridge’in tavırlarına taviz vermesi, mağaza müdürünü kızdırıp işten atılmasına sebep olur. Selfridge bu durumu teleafi ederek, kendisinde çok büyük bir gelecek gördüğü Towler’ı aksesuar bölümünün baş asistanlığı görevine getirir.
Biraz saf bir tipleme olan, erkek kardeşi ile hayat mücadelesini sürdüren Towler’ı, duru güzelliğiyle izlemeye doyamadığımız oyuncu, benim en son Good Cop‘ta izlediğim Aisling Loftus canlandırıyor.
Bay Grove
Selfridge’in, mağaza inşaat halindeyken işe aldığı ilk çalışanlardan biri olan Bay Grove’un görevi, personel işleri yöneticiliğidir. Selfridge’in personele olan yaklaşımı ve ondan habersiz aldığı bazı kararlar karşısında çoğu zaman bozulur.
Yatalak olan karısına bakmak zorunda olan Bay Grove’u, Tom Goodman- Hill canlandırıyor.
Bayan Mardle
Aksesuar reyonunun bölüm şefi olan Mardle, evli olmayıp yalnız yaşamaktadır. Bölümünde baş asistan olan Towler’ın genç bir yaşta bu göreve getirilmesini pek içine sindiremediği için olabilecek bir hatasını yakalamak üzere, gözü sürekli onun üzerindedir.
Mardle’ı, bir çok İngiliz dizisindeki oyunculuklarından yüzüne aşina olabileceğiniz Amanda Abbington canlandırıyor.
Leydi Loxley Mae
Lord Loxley ile evlenip Leydi ünvanını almadan önce Londra’da eğlenilecek bir kadın olan Leydi Mae, ulaştığı statüsü sayesinde hem paraya hem de sosyetede saygın bir pozisyona ulaşmış. Selfridge, ortağı Bay Waring’in yatırımını çekmesiyle, bir umut Leydi Mae’in kapısını çalar. Kocasının işleri sebebiyle birbirlerini pek görmüyorlar. Bu boşlukta, geçmişin verdiği alışkanlıklardan kurtulamayan Leydi Mae’in genç erkeklere karşı zaafı var; sıkıldıkça sevgili değiştiriyor.
Çekici ve esprili bir karakter olan Leydi Mae’i Katherine Kelly canlandırıyor.
Henri Leclair
Selfridge’in mağazacılık kariyerine adım attığı Şikago’daki Marshall Fields’ta beraber çalıştığı Henry, çok iyi bir vitrin tasarımcısıdır. Fransız olan Henri, Selfridge’in ısrarı ile Londra’ya gelip mağazadaki görevine başlar. Selfridge’s Mağazaları’nın sürekli güncellenen vitrinlerini adeta bir tablo gibi giydirir. Zaman zaman bu görevinde Agnus Towler fikirleriyle ona yardımcı olur.
Henri’yi Fransız oyuncu, Grégory Fitoussi canlandırıyor.
Bay Crabb
Mağazanın muhasebesinden sorumlu olan Crabb, Bay Selfridge’in olaylara aceleci ve spontane yaklaşımı nedeniyle çoğu zaman zoelanır. Mağaza muhasebe hesaplarını oldukça sıkı tutan Crabb, işleri büyütmek için daha fazla satış yapılmasını düşünmektedir.
Sadık ve güvenilir olan karakteri, en iyi Little Dorrit‘den hatırlayabileceğimiz Ron Cook canlandırıyor.
Victor Colleona
Selfridge’s mağazalarının restoran bölümünde garson olarak işe başlayan Victor, sosyetenin ileri gelen kadınlarının müşteri olarak geldiği restoranda yakışıklılığıyla onların çoğu zaman kıskacı altına alınır. Onun da hayallerini, kendi işinin patronu olmak süsler.
Agnus Towler’a karşı hisleri de olan Victor’ı, Trystan Gravelle canlandırıyor.
Frank Edwards
Bir Londra gazetesinin editörü olan Frank, Selfridge’in aşılmaz Londra toplumunun üst kademelerine onu tanıtmak için çaba gösterir.
Frank’i, Samuel West canlandırıyor.
HARRY GORDON SELFRIDGE HAKKINDA
11 Ocak 1856 tarihinde Amerika’da Ripon, Wisconsin’da hayata gözleri açan Harry Gordon Selfridge, doğumundan kısa bir süre sonra iki erkek kardeşi ve ailesi ile Michigan’a taşınır. Babası ise Amerikan İç Savaşı başlar başlamaz ortadan kaybolur ve bir daha eve gelmez. Diğer iki kardeşi çok genç yaşta savaşa katılırlar ve hayatlarını kaybederler. Harry artık, annesinin tek çocuğudur. Annesi öğretmenlik ve çeşitli ek destek işler bularak ailesini geçindirir. Kısa süre sonra Jackson Lisesisi’nin müdiresi olur. Hayatlarının her döneminde beraber yaşayıp her türlü şarta göğüs geren ana-oğul çok da iyi arkadaş olurlar.
Selfridge 10 yaşına geldiğinde gazete satmaya, 12 yaşına geldiğinde ise bir manifatura mağazasında çalışmaya başlar. 14 yaşında okulu bırakır ve Jackson’da bir bankada iş bulur. Bir dönem sonra, bir sigorta şirketinde çalışmak için Michagan’a bağlı Grand Rapids şehrine taşınır. 1876 yılına gelindiğinde Selfridge, mağazacılık kariyerine Şikago’daki Marshall Fields‘ta toptan stok departmanında çalışarak başlar. Şikago’daki günlerinde Rosalie Buckingham ile tanışıp, evlenir.
Marshall Fields’ta iken mağazanın reklam bölümüne kadar yükselen Selfridge’in, “Only… Shopping Days Until Christmas (Sadece… Noel’e Dek Alışveriş Günleri)” sloganı, mağazanın olduğu kadar diğer bütün perakendiciler tarafından benimsenir ve bu slogan Noel alışverişi için uygulanan ilk sloganlardan biri olur. Daha sonra halen günümüzde de geçerliliğini koruyan bir slogan olan ”Müşteri her zaman haklıdır” özdeyişini üretir.
Selfridge, diziye de konu olan 1909 senesinin İngiltere’sinde 400.000 Sterlin yatırım yaparak, Londra’da Selfridge’s hanedanlığının temellerini atar. İsterseniz Harry Gordon Selfridge’in bundan sonraki hikayesini diziyi izleyerek edinelim.
SON SÖZ
Gerek yapım ekibi gerekse oyuncularıyla, gerçek bir hayat hikayesini anlatmasının yanında oldukça da eğlenceli bir dizi olan Mr Selfridge’i, vakit ayrılacak diziler listenize çok rahatlıkla koyabilirsiniz. En azından bir bölüm şans vererek, kimilerimizin kafasında oluşturduğu, İngiliz dönem dizilerinin ağır havasından muzdarip olup bu diziye daha baştan negatif yaklaşanların yorumlarında ne denli yanıldığını veya yanıldığınızı görün. Tavsiyesi bizden izlemesi sizden…
FRAGMAN
yorumlar
Eline sağlık unfortr. Ne kadar ayrıntılı bir tanıtım olmuş yahu, maşallah.
Diziyi seviyorum ve tavsiye ediyorum. Ama beklentilerinize tavan yaptırarak oturmayın başına diye ekliyorum. Hareketli bir dönem dizisi. Oyuncular da iyi. Bu kadarı da yeter bana, ama konu da ilerliyor bir taraftan, bonus oluyor benim açımdan.
Ellerine sağlık @unfortr. Dönem dizileriyle pek aram yoktur benim, sanırım izlemeyeceğim bunu da. Tanıtımı sıkılmadan okudum yine de
Ellerine sağlık unfortr; ayrıntılı, güzel ve de tarihsel bir tanıtım olmuş. Merak ediyordum zaten bir tanıtıma ihtiyacım vardı motive olmak için. Edinmeye başladım izlerim yakında inşallah
Müşteri her zaman haklıdır sloganınında bilinen bir sahibi olması güzel bir ilginç bilgi oldu benim için.
@unfortr ile ben uzun tanıtım yazma konusunda yarıştayız sanırım… Ellerine sağlık @unfortr, doyurucu bir tanıtım olmuş, açıkçası vakit olsa gireceğim – dönem dizisi ayrıca ilgi alanım olduğundan – ama listem kabarık yine.
Angels in America -ilk 2 bölümünü seyrettim, daha şimdiden bayıldım şiddetle öneririm-; Banshee, Jo, Utopia, House of Cards listemde duran hala girişemediklerim. O yüzden şu süre zarfında almayayım…
@dkamoy @real tortoise @drlazy @alperen4700 Eline sağlıklar için teşekkürler
Tanıtım hazırlarken ayrıntılara girmek, yazdığım yazıdan daha çok keyif almamı sağlıyor. Bu tanıtımı hazırlarkende bayağı bir keyif aldım.
@alperen4700 : Rome tanıtımını merakla bekliyorum, gene uzun bir tanıtım bizi bekliyor olacak sanırım
@drlazy : Slogan hakkında bilgiyi, bende tanıtımı hazırlarken öğrendim
Tanıtımı ben de çok sevdim,teşekkürler. Daha izleyemediğim bir dizi ama izleyen herkes güzel yorumlarda bulunuyor. Muhtemelen yaza sarkacak ama seyredeceğim.
10. bölümün final olduğunu algılamadan izledim. Bittiğinde anladım sezon finali izlediğimi. Pek güzel bir final bölümüydü bence. Sezon da iyiydi. Bu sene zevkle izlediğim, sürükleyici ve rengarenk bir dizi oldu bu benim için. İyi ki 2. sezonu olacak.
ben bu tanıtımı okuduğumda diziye başlamıştım, iyi ki tanıtımı okumuşum.
Hala başlayamadım şu diziye. 3.sezon onayı almış.
Ne güzel bir haber bu, yüzümde gülücükler açtı. Sagolasın @hsparks
Bende içimde kaldı ilk bölümüne bakmıştım, devamını getiremedim. Hoşuma da gitmişti.
Bi de (3. sezon final ispiyonu)
Bu arada, 3. sezon çok mu Downton Abbey olmuş bana mı öyle geldi?
@dkamoy: Ben özellikle Downton Abbey’in 4.sezondaki kasvetli girişiyle bunun 3.sezonunun ilk ve son bölümlerini çok benzetmiştim.
@unfortr: Sanırım işin aile dramasına iş dramasından daha fazla ağırlık verdikleri için bu sezon bana böle geldi.
Özlemişim diziyi iyi geldi valla. Harry Selridge’in hayat hikayesine daha önceden göz ucuyla baktığımdan üç aşağı beş yukarı dizinin gideceği yol kafamda belli, o yüzden sonunu bildiğimden gidişatın keyfini çıkarmaya bakacağım. Sağolsunlar renkli karakterlerle yardımcıda oluyorlar. Üstteki fragmanda görülen ikizler pek yılışık tiplere benziyor ama sevdim. Birde
hoş gelmişler.
Dizide zaman atladıkça kadınların giyimleri ve saç modellerindeki değişimi izlemekde zevki oluyor. Evveli ezeli şu tarzı sevmişimdir;
Mesela
@dkamoy: Ay onu bende hatırlamıyoum. Hatta dönüp bir bakacaktım ama üşendim
@unfortr : Ben doğru hatırlıyor olmalıyım. “Aradan geçen zamanda böyle oldu, ayrı düştüler” diye bu sezon uydurduklarını düşünüyorum.
Ahanda doğru hatırlıyomuşum.
İyi bari benimde aklım kalmamış oldu.
@dkamoy: Sabah senin içini açamadığım ispiyonlu yorumunu gördükten sonra bölümü izlemeye başladım. Crabb’ın eline telefonu aldığı sahne geldiğinde,
@unfortr : Tüh… Çaktın köfteyi demek. Hayallah. :oops:
Evet ya ikiliyi ben de bi türlü yakıştıramıyorum. İki karakteri de seviyorum ama ikisi bir arada ne alaka?
Final hakkında
Merak ettim şimdi son bölümü ama şu anda izleyebilecek durumda diilim. Umarım
.
Bir şey diyemiyorum:)))
Yok yok deme zaten, sadece sesli düşündüm. Teşekkür ederim.
unfortr’nin yazdıklarına katılıyorum.
Güzel zaman geçirtti. Türünün güzel bir örneği olarak devam etti, adam gibi de hikayesini sonlandırdı. Yolda kaç tane iyi oyuncuyu gözüme soktu bu dizi. O açıdan da ayrı bir yere koymalıyım.
Ah bi de her sezon başında neler olduğunu unutmasam ve The Paradise ile karıştırıp durmasam iyiydi.
Jeremy Piven en kısa zamanda bi diziye uğrasın yoksa o güzelim gülen gözlerini ve tatlı gülüşünü çok özleyeceğim. (Ya da gidip Entourage mı izlesem acebağ?)
@unfortr :
Eskiler dahil ön plandaki karakterleri bir bir hatırlama güzel bir sahneydi. Onu ayrı bi sevdim. Orada bi cız etti içim.
S01E01
Mr Selfridge: Büyük hayalleri olan ve hayal satan adam.
Film tadında bir bölüm olmuş. Ne atlamak istediğim bir an oldu ne de hızlandırarak izlemek istediğim bir yer. İnanılmaz akıcı, keyifli ve eğlenceli bir 62 dakikaydı. Bayıldım cidden.
-Jeremy Piven’ın o Entourage’dan aşina olduğumuz konuşma tarzını kendisini tutarak yumuşatmaya çalıştığı versiyonu olarak tarif edebileceğim şekilde sunuşunu ilk dakikalarda biraz yadırgasam da sonradan alıştım. Kendisini izleten aktörlerden Piven. Bu rolde takip etmesi de oldukça keyifliydi.
-Frances O’Connor, biraz arka planda kaldı ilk bölümde. Alışveriş merkezi odaklı olduğumuz/olmamız gerektiği için normaldi de aslında bu durum. Yine de varlığı büyük bir şans. İlerleyen bölümlerde büyük katkı sağlayacaktır.
-Zoe Tapper da nerede karşıma çıkarsa çıksın izlemeyi sevdiğim bir aktris. Ve çok yakışmış cidden buradaki rolüne de. Piven ile olan sahneleri sezon boyunca dizinin en çok sevdiğim sahneleri olacak muhtemelen.
-Katherine Kelly’nin karakteri Lady Mae’i de sevdim. Çok ekmek yer bu dizi bu karakterden.
-Aisling Loftus’un karakteri Agnes de oldukça tatlış duruyor.
-Humans ve Dead Boss’tan tanıdığım Tom Goodman-Hill’in karakteri olsun Grégory Fitoussi’nin Özel Tasarımcı Henri Leclair karakteri olsun genel olarak bütün karakterlere ısındım zaten. Agnes’in kardeşi ile Agnes’e asılan tipsizi sevemedim bir tek.
Hikayeden memnunum, hikayenin sunumundan memnunum, diyaloglardan memnunum, oyuncu kadrosundan memnunum, karakterlerden memnunum, görsellikten memnunum, o ‘Bizden, içimizden…’ hissi veren arka plan fon müziklerinden memnunum… Başarılı bir dönem dizisi olacağını gösterdi ilk bölüm itibariyle.
Bölüm için puanım: 9.0
Sezon boyunca bu kıvamda gitmesi dileğiyle.
Güzel bir sezonu güzel bir bölümle kapattık. Tam bana hitap eden bir dizi olmuş kesinlikle. İlk bölümden sonra ne hissediyorsam aşağı yukarı aynı durumdayım dizi ile ilgili.
*Victor dışında her karakter katkı sağladı bence diziye. Ama ona gerek yokmuş bence dizide.
*Lady Mae izlemesi keyifli bir karakterdi ama benim karakterden beklentim çok çok daha yüksekti entrika açısından nedense.
*
*Tiyatro gösterisi büyük olaydı ama. Hem Selfridgeleri vurdu kasırgası hem de Mae’yi. Harry-Mae ikilisinin o ikiliden intikam alışlarını izlemek isterdim ama o ikiliyi 2. sezonda görmeyeceğiz işte.
*Agnes ve Henri’yi birlikte izlemesi keyifliydi. Güzel bir çift olmuşlardı bana göre. Yazık oldu Henry’nin ayrılışı. Şimdi tipsiz Victor’un kollarına koşacak bizim kız.
*Grove’un son yaptığı tam bir pisliklikti. Hem Doris ile evlenip onun hayatını mahvedecek hem de Mardle ile fingirdemeye devam edecek; yok ya? Mardle gidip konuşsa da Doris’i vazgeçirse bari.
*George ile olmaz; Kitty’ye bir manita şart 2. sezonda.
*Harry, başarılı bir iş adamı ve çok da iyi bir patron profili çizdi bu arada. Bir takdiri hak etti karakterin bu yönü bence.
Sezon için ortalama puanım: 8.2
İnşallah 2. sezonda da aynı kalite devam etmiştir.
S02E01-02
Piven’ın Entourage’daki takıntılı aşık hallerini sorun etmiyordum çünkü o ikiliyi yan yana izlemeye bayılıyordum ama burası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bu 2 bölümde baydı karakterin takıntılı aşık halleri. Ve bütün sezona yayılacak muhtemelen bu haller.
Mae’in kocasına da uyuz oldum bu arada.
Savaş muhabbetleri dolayısıyla ilk sezondaki eğlenceli yönünü büyük oranda kaybetti dizi. Hala akıcı ve ilgi çekici bir şekilde ilerliyor ama o konuda bir sıkıntı yok.
*Harry’nin botlar konusunda iyi niyetle Lord Loxley’ye yardımcı olması da yanlış karardı sonrasında hükümet için ajanlık yapmayı kabul edip Almanya’ya gitmesi de.
*Mae, Lord Loxley’yi terk etmekle doğru olanı yaptı. Ama burada kalmamalı. Botlar konusunda Harry’nin bir suçu olmadığına dair bir basın açıklaması yapası da şart.
*Mardle’ın mutlu olmasını istiyorum. Lakin Belçikalı’ya da güvenmiyorum açıkçası. Muhtemelen paranın peşinde eleman.
Duygusal bir kapanış oldu.
*Victor’un sevenleri kavuşturan jesti duygusal anlardan biriydi. Henri-Agnes çiftinin yeniden bir araya gelmesine sevindim.
*Grove’un sonunda azıcık adam olup Belçikalı konusunda Mardle’ı yüreklendirmesine sevindim. Azıcık yüzü gülsün şu garip kadının artık.
*Kitty’nin Frank’i affetmesini istemiyordum. En azından bu kadar kısa sürede!
*Mae’in büyük desteği ile Harry’nin Lord Loxley’yi alt etmesine sevindim. Mae’nin Selfridge familyası ile beraber yaşamaya başlamasına da. Ve Lord Loxley’yi çok fazla görmeyiz umarım 3. sezonda.
Güzel bir sezon oldu yine.
Sezon için ortalama puanım: 8.0
İlk bölümde sıkıcı bir başlangıç yapsa da sonrasında kıvama geldi tekrardan dizi. Lakin genel olarak karakter tepkilerinde bir sinir bozuculuk hakim bu sezon.
*Nancy-Harry olayından memnunum. Bayılmıyorum bu çifte ama antipatik de değiller sonuçta.
*Harry’nin arsa açık artırmasında saçmalaması tam bir mallıktı. Karakter muhakeme gücünü epey kaybetti zaten bu sezon.
*Damat ve kayınvalideye yüz veriliyor olması sinirimi bozuyor. Harry dikkatini vermiyor, büyükkanne görmezden geliyor, Rosalie zaten mal.
*Rosalie’yi canlandıran Violette’i canlandıran oyuncular gerçek hayatta da abla-kardeşmiş. Kara’yı Bedlam’daki konukluğundan hatırlıyorum, Hannah’yı ise ilk defa izliyorum.
Violette renk katıyor bu arada diziye taşkın tavırlarıyla. Lakin Victor’a yar olması hoşuma gitmiyor. Victor’un başarılı bir işe sahip olması da hoşuma gitmiyor. Karakterin bu dizide hala var oluşu bile başlı başına rahatsızlık verici bir şey zaten.
*Kitty’nin kardeşi Connie’den de memnunum diyebilirim.
*Frank’in son bölümdeki Kitty vakasındaki bencilliği kabul edilemezdi bu arada.
S03E10 (Sezon Finali)
Karakterlerin tepki ve tercihleri genel olarak yordu bu sezon. Malumun yokluğunda mükemmelleştirilmesi de burun kıvırılası bir başka unsurdu. Ama hikaye bulmakta sıkıntı yaşamadı ve akıcılığından bir şey kaybetmedi yine. İlk 2 sezonda olduğu gibi izletmeyi başardı kendini.
Sezon için ortalama puanım: 7.6
S04E10 (Sezon Finali)
Bitse de gitsek dedirten bir sezon oldu açıkçası. 10 bölüm fazla geldi ilk defa bu sezon. 5-6 bölüm olsa daha makul olurmuş bana göre. Ölümler, vedalar falan ganiydi ama bölümlerin en az yarısı sıktı diyebilirim.
Sezon için ortalama puanım: 6.9
selfridgelerden hafif russell tadı almıyor değilim ama bay selfridge az daha kaliteli yazılabilirdi. iş hayatına ve çalışanlarına gösterdiği etik özeni özel hayatına da gösterse russelların altında kalmazlardı. bence bayan selfridge çok rahat parlayabilir. umarım toparlar ve hatasının farkına varır. karısına biraz sorumluluk verse güzel olur. bayan love ın karşısındaki duruşu güçlü bir karakteri olduğunu gösterdi.
agnus da avallığı ile tam bir marian…
ilk sezonun ortasından sevgiler şimdilik bu kadar.