The Carrie Diaries — tanıtım
25 yorum rpdi 23 Mart 2013 19:19
The Carrie Daires de tıpkı Sex and the City gibi Candace Bushnell‘ın aynı adlı kitabından uyarlama. Eğer dizinin önü açık olur da birkaç sezon daha devam etmeyi başarabilirse ileride Summer and the City kitabından da hikayeler izleyebileceğiz.
Dizinin arkasında Josh Schwartz (“Chuck”, “Hart of Dixie,” “Gossip Girl”, “The O.C. ”) gibi büyük ismin yanı sıra, Amy B. Harris (“Sex and the City”, “Gossip Girl”), Stephanie Savage (“Hart of Dixie,” “Gossip Girl”), Len Goldstein (“Hart of Dixie”) ve kitabın yazarı Candace Bushnell gibi isimleri görüyoruz.
The CW’da, Gossip Girl‘ün yerini alarak Pazartesi akşamı saat 20:00’de yayınlanmaya başlayan dizinin ilk sezonu 13 bölümden oluşacak ve 8 Nisan’da sezon finalini yapacak. Türkiye’de ise Cnbc-e‘de, Salı akşamları, saat 21:00’de izleyebilmeniz mümkün.
The Carrie Diaries‘te Sex and the City‘nin Carrie’sinin gençliğine odaklanılması, işin sadece küçük bir noktası aslında. Dizide elbette ki Sex and the City’ye ve Carrie Bradshaw’a bir saygı duruşunda bulunuluyor. Arada çeşitli göndermeler yapmayı da ihmal etmiyorlar. Fakat bunların dışında karşımıza tamamen farklı bir hikaye, farklı karakterlerle şekillendirilen, bambaşka tarzda bir yapım koyulmuş. Buradaki Carrie, Sarah Jessica Parker‘ın canlandırdığı Carrie‘den izler taşıyor; ama elbette yaşına ve yaşadığı döneme göre oluşturulmuş, yeni ve kendine özgü bir karakter olduğunu da bir an olsun unutturmuyor. Yani Sex and the City izleyip seven kesimin bu diziyi seveceğinin bir garantisi yok. (Hatta onunla karşılaştırarak izleyenlerin pek memnun olmadığını duyuyorsunuzdur çoğunlukla.) Tabii bunun yanında Sex and the City’yi hiç izlemeyen kesimin de diziyi sevemeyeceği gibi bir şey de yok.
En iyisi şimdi Sex and the City’yi bir kenara koyalım ve The Carrie Diaries’in kendisine ait olan konusuna geçiş yapalım:
Yıl 1984… 16 yaşındaki Carrie Bradshaw annesini yeni kaybetmiştir ve bu da onun artık daha hızlı büyümesi ve büyük sorumluluklar alması gerekiyor demektir. Çünkü 14 yaşındaki kız kardeşi Dorrit, her zamankinden daha sorunlu ve isyankardır. Babası ise eşini kaybetmenin ve iki kızıyla kendi başına kalmanın yarattığı şaşkınlıkla ne yapacağını bilememektedir. Carrie, artık onlarla birlikte hayata tutunmak ve zorluklarla mücadele etmek zorundadır.
Hayatı yeni yeni tanımaya başlayan bu küçük banliyö kızının en büyük hayali New York’ta yaşamaktır. Bunu bilen babası Tom, New York’ta bir hukuk bürosunda, haftada bir gün gidebileceği bir staj işi ayarlar. Bu staj işi, Carrie için pek bir şey ifade etmese de Manhattan onun için her şey demektir. Çünkü Manhattan’ın enerjisi Carrie’nin tam ihtiyacı olan şeydir. Burada şans eseri Interview dergisinin stil editörü Larissa ile tanışınca hayatında yeni bir sayfa açılır. Çünkü bu kadın, onun gözlerinin açılmasını sağlar. Ailesi ve arkadaşları Carrie’nin kalbinde önemli bir yere sahip olsa da hep hayalini kurduğu yazarlık kariyeri ve ileride büyük bir aşkla bağlanacağını bildiğimiz Manhattan’ın insanı olma fırsatını kaçırmaya hiç niyeti yoktur. Artık Carrie, aşk, aile ve arkadaşlık ilişkilerindeki sorunlarıyla boğuşurken, bir yandan da hayallerini gerçeğe dönüştürmenin peşinde koşuşturacaktır.
Diğer karakterin ana konuyu besleyen hikayelerini, “Kadro ve Karakterler” başlığı altında vererek tanıtıma devam edelim:
Carrie Bradshaw (AnnaSophia Robb):
Yazının bu kısmına kadar “Carrie, Carrie…” dedik durduk. İşin gerçeği, bu başlık altında ayrıca söyleyecek bir şey kalmadı.
Karakteri AnnaSophia Robb adındaki 1993 doğumlu, genç bir yetenek canlandırıyor. Oyuncu, Carrie Bradshaw ruhunu bir kenara atmadan yeni bir karakter yaratmayı, bize kendini sevdirmeyi ve kabul ettirmeyi başarıyor. The Carrie Diaires’ten önce yer aldığı popüler ve ön planda olduğu yapımlara “Soul Surfer“, “Bridge to Terabithia“, “Charlie’s Chocolate Factory” ve “Sleepwalking” örneklerini verebiliriz. Önümüzdeki yaz da Steve Carrell ile birlikte The Way, Way Back filminde başrol üstlenecek.
Sebastian Kydd (Austin Butler):
Sebastian okula yeni gelen, yakışıklı ve zengin çocuk. Geldiği okulda bazı sorunlar çıkaran ve bu yüzden lise son sınıfta okul değişikliğine giden, bu belalı ve genç arkadaş, karşılaştıkları ilk andan itibaren Carrie’yi etkilemeyi başarır. Karakteri Switched at Birth ve Life Unexpected‘tan tanıyabileceğiniz Austin Butler canlandırıyor.
Maggie Landers (Katie Findlay):
Maggie, Carrie’nin en yakın arkadaşlarından. Walt ile 2 yıldır birliktedir ve bir sonraki adıma geçmeyi deli gibi istemektedir. Walt ise buna sıcak bakmadığı için çareyi polis olan babasının çalıştığı yerde çalışan, kendinden yaşlı, çaylak polis Simon’da bulur. Bu sırrın ileride büyük dramalara yol açması da kaçınılmazdır doğal olarak.
Karakterimize Katie Findlay hayat veriyor. The Killing‘in cinayet kurbanı Rossie Larsen karakteri sayesinde göz aşinalığımız olan oyuncunun Psych, Fringe ve Stargate Universe gibi dizilerde konuk olmuşluğu da var.
Walt Reynolds (Brendan Dooling):
Walt da Carrie’nin yakın arkadaş takımından. Kendisi Maggie’nin 2 yıllık erkek arkadaşıdır ve artık Maggie’ye eskisi gibi aşık olmadığı için ilişkisini bitirmek istemektedir. Tabii bunun bir diğer nedeni de -bir türlü kabullenmek istemese bile- kendisinin bir eşcinsel olduğu gerçeğidir. Bu karakterimizi Brendan Dooling canlandırıyor. Oyuncunun ön planda olduğu ilk yapım The Carrie Diaries.
Jill “The Mause” Chen (Ellen Wong):
Carrie’nin yakın arkadaş takımının sonuncusu olan Mause, ” inek” diye tabir edilen tiplerden. Şimdilerde üniversiteli olan sevgilisi Seth ile uzak mesafe nedeniyle ayrılmanın eşiğinde. Epey eğlenceli bir karakter olan Mause, Ellen Wong tarafından canlandırılıyor. Oyuncuyu Combat Hospital‘dan ve Scott Pilgrim vs. the World filminden tanıyabilirsiniz.
Larissa Loughton (Freema Agyeman):
Larissa, Carrie’nin Manhattan’a gelince tanıştığı, Interview dergisinin stil editörü. Kısa sürede Carrie’nin yakın arkadaşı haline gelen bu ‘cool’ abla, Carrie’yi moda dünyasıyla tanıştıran ve onun bu yolda akıl hocacığı görevini üstlenen, önemli bir karakter. Karakteri, Doctor Who ve Law and Order‘dan tanıyabilceğiniz, Freema Agyman canlandırıyor.
Diğer yan karakterlerden de kısa kısa bahsedecek olursak…
Solda sağa: Dorrit, Tom Bradshaw ve Donna
Dorrit Bradshaw (Stefania Owen) : Carrie’nin 14 yaşındaki kız kardeşi. Çok bağlı olduğu annesinin ölümünden sonra her şeyden şikayet eden, isyankar, asi, kendini sigara ve uyuşturucuya veren ve insanın sabır sınırlarını zorlayan biri haline dönüşür. Karakteri Stefania Owen canlandırıyor.
Tom Bradshaw (Matt Letscher): Carrie’nin babası Tom Bradshaw, Matt Letscher tarafından canlandırılıyor. Oyuncuyu Brothers and Sisters ve Entourage‘dan tanıyabilirsiniz.
Donna LaDonna (Chloe Bridges): Okulun kötü kızı, hep en iyiyi isteyen, elbette ki dizinin baş karakteriyle sorunlu karakterimiz Donna’yı, 90210‘dan tanıyabileceğiniz Chloe Bridges canlandırıyor.
Kadronun tamamına şuradan, karakterlerin tamamına ise şuradan ulaşabilirsiniz.
Buraya kadar okuduklarınızdan da anladığınız üzere, karşımızda klasik ve klişelerle dolu bir gençlik draması var. Fakat 80’lerde geçiyor olması itibariyle benzerlerinden farklı bir tat verdiğini de belirtmeden geçmemek gerek. Ayrıca çok başarı bir şekilde seçilmiş ve birbiriyle uyumlu oyuncu kadrosu sayesinde türünün iyi ve düzgün bir örneği olduğundan emin olabilirsiniz.
The CW, 80’lerde geçen bir dizi çekerek farklı ve riskli bir işe girişmiş. Karşılığında memnun kalıp kalmadığıyla ilgili ise hala net bir şey söyleyemiyoruz. Çünkü 0.6 reyting (1.61 milyon izleyici) gibi fena sayılmayacak bir rakamla sezonu açan dizi, bundan sonraki bölümlerin reytinglerinde 0.4 – 0.7 arasında gezinmeye başladı. Şu ana kadar yayınlanan 10 bölüm boyunca hala sabit bir rakam tutturamadı ve böyle kah iyi, kah kötü rakamlarla, istikrarsız bir şekilde yoluna devam etti. Yani iptal-devam listesinin “ Devam şansı %50 olanlar” kısmının hakkını ciddi anlamda veren dizilerden.
İptal olma ihtimali az olmayan bu diziye bulaşmak için sezon sonunda alınacak kararı bekleyebilirsiniz; ama “Ben şu Carrie Bradshaw’ın gençliği bir göreyim, eli yüzü düzgün bir gençlik dizisi izleyeyim, 13 bölüm boyunca güzel vakit geçireyim.” diye düşünürseniz, şu an The Carrie Diaries’e bulaşmanın tam zamanıdır.
Tanıtım Filmleri:
yorumlar
Ellerine sağlık @rpdi tanıtım çok güzel olmuş, dizi ilgimi çekmese de hepsini okudum. Gençlik dizisi severim hepte bir tane izlerim ama tam olarak bağlanamadım, ilgimi çekemedi. Eğer güzel yorumlar gelirse ve 2. sezon onayı gelirse tekrar düşünebilirim ama Sex and the City’yi de izlemediğimden dolayı belki de, dönem dizisi sevmeme rağmen tam olarak ilgimi çekmedi bakalım.
Ellerine sağlık, @rpdi…
Pembemsi şeylerle aramın olmadığını temcit pilavı gibi, sürekli ısıtıp ısıtıp sunuyorum; ama durum bu. Bu dizi de pembemsi koktuğundan uzak duruyordum, ta ki Doctor Who’nun Martha’sının burada olduğunu duyana kadar. Kendisini çok sevmesem de sırf burada ne arıyor diye merakımdan ilk bölüme, şöyle bir göz atarım; onu gördükten sonra kapatırım diyordum; ama ilk bölümün tamamını hem de hiç sıkılmadan izledim.
İlk bölüm itibariyle yorum yaparsam: dönem dizisi havası diziyi benzerlerinden ayırıyor; ayrıca oyunculuklar da yaşlara göre kötü değil, konusu da bildiğin gençlik dizisi kıvamında. Bu sebeplerle, türü seven bunu da izler yahu dedirtmişti bana. Fakat, ben türü sevmediğimden bulaşmadım; bulaşmam da… Öyle ya da böyle tanıtım gayet sağlam olmuş; tekrar eline, emeğine sağlık…
sıkı bir sex and the city izleyicisi olarak , bu dizinin uyarlandığı romanları da okumuştum. açıkçası ben severek izliyorum , ama asla sex and the city ile alakası olmadığını söyleyebilirim. belkid e hitap ettiği yaş grubu açısından daha bir gençlik dizisi kıvamı ve ayarında yapılmış. dönem işi olduğu için daha da bir ilgi çekiyor. ratiglerinin neden düşük olduğunu anlayamadığım yapımlardan biri. en azından romanlarda olduğu gibi sex and the city deki ana karakterlerin tanışmasına kadar uzasaydı iyi olurdu.
eline sağlık rpdi, dolu dolu bir tanıtım olmuş
Beğenenlere teşekkürler. (:
Ben, her ne kadar yukarıda bilmiş bilmiş bahsetsem de Sex and the City’nin sadece ilk birkaç bölümünü ve sinema filmlerini izledim açıkçası. İzleyenler de zaten The Carrie Diaries’le onun hiiiç alakası olmadığını söyleyip duruyor. Gayet eli yüzü düzgün, sıkılmadan izlenen, hoş ve sürükleyici bir gençlik dizisi.Türünün bir örneği yani. “Şu aralar da bana bir guilty pleasure çok lazımdı.” derseniz mutlaka önceliğinizde olsun.
İptal ihtimaline gelirsek… Beauty and the Beast ile bundan ya biri iptal olacak, ya ikisi de kalacak diye düşünüyorum. İkisinin birden iptal olacağına hiç ihtimal vermiyorum. BATB’in tanıtımını ben yazdığım için o gidecekti ama şimdi buna da yazdım, yani artık şansları eşit. O yüzden ne olacak bilmiyorum. Dediğim gibi reytingi arada bir fırlıyor. Cw da “Bak bunda potansiyel var, ne diye yeni dizilerle uğraşayım ki, buna devam edeyim işte.” diyebilir gibi geliyor bana.
İptal olur da havada kalan şeyler olursa kitabını okuruz artık. Yok biz okumayız derseniz de ben okuyup size anlatırım. O yüzden korkmayın, izleyin. (:
ben severek izliyorum diziyi
diziye laf etmek için, şurası olmamış, burası kötü olmuş demek için bahaneler aradım durdum ama yok. kendi içinde tutarlı, eğlenceli bir gençlik dizisi Carrie Diaries. Umarım iptal olmaz…
Son 5 bölümü peş peşe izledim ve bitirdim sezonu. Bu 13 bölüm benim dişimin kovuğuna bile gitmedi, zerre doymadım yahu. Çok üzülüyorum iptal olacak olmasına. (Bi geçen gün CW tekrarlarını yayınlamaya karar verince “acaba diziden vazgeçmedi mi, bir şans daha verecek mi?” dedim ama ne bileyim, zor herhalde. ) Derdimin dermanının kitabını okumak (olaylar diziden epey farklıymış duyduğum kadarıyla. Yani birkaç bölüm daha izlemiş gibi olurum herhalde) ve son bölümlerinin olmayan altyazılarını çevirmek olduğuna karar verdim. Belki bu şekilde biraz avunurum.
@rpdi: Ben bir şekilde yırtar düşüncesindeyim hala; ama öyle çok yoğun bir şekilde savunamıyorum bu düşünceyi. Kötü reyting işini zorlaştırıyor; ama CW iptal ederse TCD’i, ellerinde bu tarz dizi kalmayacak. Yok işte, 2013-2014 dizilerine bakıyorum yok (bir tane var diyelim). Ondan dolayı sanki onay alır.
@abidin77: Mesela Life Unexpected’ta da bir şans verme durumu olmuştu. Belki bir 13 bölüm daha verelim, görelim performansını diyebilirler. Hem de gerçekten dizi başarılı ve referansı var. Yani bana da onay alabilir gibi geliyor ama yine de bu fikre fazla kapılıp heveslenmek istemiyorum. Neyse, şurada bir aydan az bir zaman kaldı, bakalım neler olacak. (:
@rpdi: Ben de zaten bir 13 bölüm bekliyorum. Yani adamlar kanalın yapısını bir anda değiştirmeyi falan düşünmüyorlar ise, alması lazım onayı. Sen CW’un arkadaş, gençlik dizilerini bırakamazsın bir anda öyle
@abidin77: Aslında öyle değilmiş ya. (: Geçen gün bir lafı oldu gençlik dizilerini seviyor muyum, sevmiyor muyum diye. Baktık ki bende The O.C. yok, OTH yok, Dawson yok, 90210 yok, Veronica Mars yok. Yok oğlu yok. Bir Gossip Girl’üm vardı işte. O da bitti gitti zaten garibim. Zaten Carrie’yi de GG havası olduğundan dolayı sevdim sanırım. New York hikayesi, salına salına yürüyen kızlar, GG ile benzer meseleler falan. Onun yerine koymuştum bir nevi. Bir de Maggie’yi acayip Blair’a benzetmeye başladıydım. Karakter gıcık olmasına rağmen sırf bu yüzden seviyordum kızı.
@rpdi: Ben öyleyim valla. Saydığın diziler birbirlerine o kadar benziyorlar ki aslında, hep aynı konular aynı konular; ama işte bir şekilde sıkılmadan seyredip duruyorum
90210 ve carrie haric hepsini de izlemisim masallah bana. Gerci hicbiri de pisman okuncak diziler degiller belirteyim. 90210 elimdeydi ama ilk bolume baktim. Ya ben degistim ya da dizi cok cocuksu geldi bana direkt sildim. Carrie ise sex and the city ile alakasi olmayan benim icin fazla gereksiz gibi. Hele de yogun zamanlarda.
Austin Butler (Sebastian), PLL spin-of’undan çıkmış, The Carrie Diaries’te devam edecekmiş.
Aslında ona PLL’de mutluluklar dileyip Carrie’ciğime daha iyi birini bulsunlar istiyordum ben.
The Carrie Diaries : Samantha Preview
…ve uğurladık tatlı, şirin ergen Carrie’ciği. Son haftalarda olaylar iyice hızlanınca dedim tamam, Smash gibi sağlam bir final yapacaklar ve bitirecekler. Şimdi onun kadar final olduğunu hissetirmese de ucu açık bir şey hiç kalmadı, güzel bir final oldu.
İzlediğime pişman değilim; türü seven izlesin, izlettirsin diyorum.
TCA’dan.
Ne güzel.
S01E01
Tamam, bu kızın Carrie’nin ergen hali olduğuna inandım ben.
Dorrit karakteri kafa ağrıtacak gibi görünüyor. Freema Agyeman’ın karakterinin diziye yakın arkadaş üçlüsünden daha fazla renk katma ihtimali muhtemel görünüyor. Babayı ciddiye alamadım. Başka birini bulsalarmış keşke demeden geçemedim. Çok sevdiğim Chloe Bridges’ın kadrodaki mevcudiyetinden memnunum ama ‘Keşke kankalardan biri olarak izleseydik onu.’ demeden geçemedim. Bir diğer çok sevdiğim aktris olan Lindsey Gort da 2. sezonda Samantha Jones olarak çıkacakmış karşımıza galiba. Onun kadroya dahil olacağı vakti iple çekiyorum.
S01E08
Vejeteryan olup da çeşit çeşit kaliteli et yemek …
S01E11
Kether Donohue’yu bu kadar zayıf halde görmek çok garip geldi valla.
Bölümlerin içerisinde düştüğü anlar oluyor elbette ama bu kadarı yetti diyebilirim benim için. The CW’dan ziyade ABC Family dizisi hissi verdi bana bu arada ki bununla da bir sorumum yok. Karakterlere gelecek olursam; Carrie sempatik başlamıştı aslında ama son 3-4 bölümde kafa ütüler hale geldi ve sıkıldım kendisinden. Dorrit ise tam tersi bir şekilde epey antipatik bir başlangıç yapsa da son 3-4 bölümde toparladı biraz. Mouse’u da sevmiştim aslında ama biraz daha az konuşması lazım onun da. Maggie, drama için lazım olan bir karakter. Walt için de benzer bir cümle kurabilirim. Sebastian ile bir problemim yok. Donna’yı bu kadar az izlemek yetmiyor kesinlikle. Larissa için de aynı şeyi söyleyebilirim herhalde. Tom’a ise uyuz oluyorum kesinlikle.
Samantha’yı Donna’nın kuzeni sıfatıyla hikayeye dahil etmişler demek? Lindsey Gort, Samantha karakteri için çok doğru bir tercih olmuş kesinlikle. Lindsey Gort’un ciddi seviyede bir amigoluk geçmişi var gibi görünüyor.
S02E02
*Samantha’nın aramızda olmasından dolayı ‘The CW’da değil de HBO’da olsaydık keşke.‘ diye düşündüğüm doğrudur bu bölüm.
*Ara ara ‘Ben pek seksenlere ait değilim.‘ diyen kıyafetler görünce dağılabiliyorum hafiften.
*Deb’in varlığının Tom’u daha izlenir kılan bir şey olduğu bir gerçek.
S02E03
S02E05
*Ben sezon sonuna kadar böyle götürür diyordum ama …
*Dorrit: Çok acımasızsın cidden.
*Maggie biraz geri plana itilmeye başladı gibi sanki. Larissa da çok az kullanılıyor ayrıca bu sezon. Mouse’un ve Dorrit’in sahnelerini kısıp o ikisine yer açsalar daha iyi olur bence.
S02E13 (Sezon Finali)
İlk sezonun çok altında kalmış bu sezon. Sezona Samantha takviyesinin kısa süreli pozitif etkisinin getirdiği 2 güzel bölümle başlasa da devamı gelmedi. Bölümler ilerledikçe düştükçe düştü dizi. 5. bölümden itibaren falan ittire ittire izleme moduna girdim diyebilirim. İptal olmayı sonuna kadar hak etmiş bana göre.