
Gossip Girl — Tanıtım
125 yorum aytackara 19 Aralık 2012 13:35

Karşınızda Dedikoducu Kız.
Manhattan sosyetesinin skandallarla dolu yaşamı için tek kaynağınız.
————
Ben kim miyim? Bu asla söylemeyeceğim bir sır.
Beni sevdiğinizi biliyorsunuz. XOXO. Dedikoducu Kız.
Tam 5 yıl bu cümleleri duyarak geçti ama artık bitti. Gossip Girl, yakın zamanda yaptığı dizi finaliyle ekran macerasını nihayete erdirmiş durumda. Ben de bu nedenle dizi için bir tanıtım yazısına girişeyim dedim. Acaba nasıl bir diziydi GG? İşte bu sorunun cevabı yazının devamında. Dizi ile ilgili temel özellikler:
Tür: Gençlik Draması
Bölüm ve Sezonlar: 6 Sezon – 121 bölüm
Yapım Şirketleri: * Alloy Entertainment (Pretty Little Liars, The Vampire Diaries, The Secret Circle, The Lying Game…)
* Fake Empire Production (The O.C., Chuck ve Hart of Dixie)
Kanal: The CW
Ülkemizde: Cnbc-e (Dublajlı olarak e2 ve TV2)
Yapı: Kitap Uyarlaması (2002-2011 – Yazar: Cecily von Ziegesar)
Girişteki genel özellik kısmından konuya geçersek:
Yerimiz New York… Amerika’nın özellikle iş dünyası olmak üzere birçok alandaki merkez kenti. Eh, tabii böylesi merkez bir kentin de bir merkezi (yani Manhattan) ve bu merkezin de “merkezinde” olan kişiler var. Ama karşımızda bir gençlik dizisi olduğu için biz daha çok bu merkez kişiliklerin 15-18 arası yaş arasındaki kısmına odaklanmış oluyoruz.
Yerimiz Constance-St. Judes Okulu… Manhattan’ın merkezi Upper East Side’da (Yukarı Doğu Yakası) yaşayan, sadece ailesi zengin olanların değil fazlasına sahip olanların, “asıl” sosyetinin içindeki kişilerin çocuklarının gittiği okul. Ama bu dersler ve ödevlerin varlığı anlamına da gelmesin sakın. Zira, 121 bölüm boyunca karakterlerin belki de görmediğimiz tek hali bir okul sırasında oturmuş ders dinliyor ve ödevlerini yapıyor hali. Sosyeteden bahsetmiştim değil mi?
New York sosyetesine mensup olmak demek bağış geceleri, özel etkinlikler, partiler, doğum günleri ve fazlası demek; daha doğrusu, bunların hepsine katılmak demek. Zaten bu diziyi izlemeye başlayanın kısa sürede anlayacağı 2 şeyden biri, dizide isterseniz son nefesinizi verecek olun, onu bile bir etkinlikteyken verecek olmanız. Diğer maddeden bahsetmek için de uygun zaman gelecek…
Yerimiz bir tren garı… Her yer olağan kalabalığında. Bir baba kendisini terk eden eşini ziyaretten dönen 2 çocuğunu karşılamaya gelmiş. Yatılı okuldan dönen bir kızsa şehrine geri dönüş yapıyor.
…ve Melanie91’in Gossip Girl’e (Dedikoducu Kız) gönderdiği haberle Manhattan’ın ve daha fazlasının bu dönüşten bir anda haberi olmuş oluyor. Sanırım sıra tam da diziye adını veren bu kavramdan bahsetmeye geldi.
Gossip Girl aslında bir dedikodu bloğunun adı. Temelinde Manhattan sosyetesi, daha doğrusu bu sosyeteye mensup ve dizinin hitap ettiği yaş kesimine giren kişilerin hayatlarında neler olup bittiğiyle ilgili “her şeyi“, hatta onların kendileriyle ilgili bilmediklerini bile çok iyi bilen ve bunu yayınlamaktan çekinmeyen bir kişi tarafından yönetilen bir site.
Ama düşünebileceğinizden daha geniş bir kitleye hitap eden bir yaygınlığı var. Hatta zaman zaman insanların birbirini gammazlamak için bile haber gönderdiği bir mecra görevini de görüyor. Peki kim bu GG? İşte, giriş diyaloglarında da söylediği gibi o belli değil…
Not: Dizide Gossip Girl’ün seslendirmesini ünlü oyuncu Kristin Bell yapıyor. Gossip Girl aslında bir blog ismi olsa da blogta yayınlanan bazı haberlerin seslendirmesinde, karakterlerin başına gelen bazı olayların yorumlanmasında ya da bölümün çeşitli yerlerinde GG’ün sesini bolca duymaktayız.
Yazıya başladığımdan beridir Manhattan sosyetesi ve belli bir yaş kesiminden bahsediyorum ama dizinin odak noktası haliyle belli birkaç kişi. Tabii, bir gençlik dizisinden bahsettiğimizi unutmaz, olaylar silsilesinin içine düşmeyi yadırgamaz ve dizinin 121 bölüm sürdüğü gerçeğini düşünürsek dizinin birkaç değil birçok ana karakter barındırdığını tahmin edebiliriz herhalde? En iyisi, konunun giriş kısmını burada bitireyim ve kalanını, dizinin tanıtımına katmak istediğim ana karakterler üzerinden anlatarak devam edeyim:
1) Serena van der Woodsen – “O kız” (It Girl):
Bahsi geçen, şehrine geri dönen kız. 1 yıl önce en yakın arkadaşı dahil olmak üzere kimseye haber vermeden-neden belirtmeden yatılı okula gitmeye karar vermiş ve pat diye de geri dönmüş. Hala da asıl nedeni bildiğimiz söylenemez…
Serena, gitmeden önce bulunduğu çevrenin kraliçesi olan kişi. Boşanmış ve Manhattan’ın hem baba ama özellikle anne tarafından gelme gücüyle açamayacağı kapı neredeyse olmayan bir aileye sahip. Gossip Girl’ün de haliyle en önemli haber kaynağı. Gidiş şekli ve gitmeden önce yaşadığı “diğer” bazı olaylar nedeniyle dönüşüne dair değişik türden tepkileri üstüne çekmekte. Karakteri, çıkışını bu diziyle yapan Blake Lively (Profil) canlandırıyor.
2) Blair Waldorf – “Kraliçe B” ( Queen B ) :
Serena’nın en yakın arkadaşı. Boşanmış bir ailenin tek çocuğu. Annesi Waldorf markasını yaratmış bir modacıyken, babası eşcinsel bir adam için annesini terk etmiş birisi.
Serena gittikten sonra onun konumuna, “kraliçeliğe” yükselen ve gidiş şekli nedeniyle dönüşüne mesafeli davranan Blair, aslında bunu yapmak için çok başka bir nedene de sahip: Serena’nın dönüşüne “özel” bir nedenden dolayı kendisinden daha çok sevinen erkek arkadaşına. Hem de çocukluktan beri sevgili olduğu… Karakteri, çıkışını bu diziyle yapan Leighton Meester canlandırıyor.
3) Nathaniel “Nate” Archibald – “Altın Çocuk” (Golden Boy):
Kendi yaş grubunun ve çevresinin, aslında daha geniş bir kitlenin, hatta Manhattan’ın en gözde erkeği. Babası ve özellikle siyasi alanda etkili dedesi sayesinde Serena gibi -hatta muhtemelen ondan daha fazla- soyadıyla kapıları kendine açtıran türden bir hayatı var.
Nate, uzunca bir süredir Blair’in erkek arkadaşı. Ama bunun, onun en yakın arkadaşına karşı bir şeyler hissettiği gerçeğine etki ettiği söylenemez. İşin güzel tarafıysa, Blair dahil, herkesin bunun gayet farkında olması ama açıkça bundan bahsetmemesi… Tabii bütün bunda, Serena’nın gitmesine ramak kala ikisi arasında geçen bir “olayın” katkısı da yadsınamaz… Karakteri, çıkışını bu diziyle yapan Chace Crawford (Profil) canlandırıyor.
4) Charles “Chuck” Bass – “Kötü Çocuk” (Bad Boy):
Dizinin çevresindekileri pek umursamaz ya da küçümser, rahat, hoş fakat aldatıcı tavırlı, tabii ki dünya kadar zengin kişisi ve kendisiyle özdeşleşen “I’m Chuck Bass” (Ben Chuck Bass’im) repliğinin sahibi.
Doğumu sırasında annesi hayatını kaybettiği için gerçek bir ilişki kuramadığı bir babaya sahip olan Chuck, en az onun kadar başarılı olma ve yaptıklarıyla onun takdirini kazanma isteğinde olan biri. Çocukluktan gelme en iyi arkadaşı ve çevresi kadın dolu Nate kadar bir kadın avcısı pozisyonu yok. Ama bu, hayatını kafasına göre yaşadığı gerçeğini değiştirmez. Hem de hiç değiştiremez… Karakteri, oyunculuktaki çıkışını bu rolle yapmış olan Ed Westwick canlandırıyor.
5) Daniel “Dan” Humphrey –“Yalnız Çocuk” (Lonely Boy):
Eğer Constance’ta okuyorsanız uymanız gereken bir kural var: Aileniz zenginse çevreniz de kendiniz gibilerden ve size uyum sağlayabilenlerden oluşmalıdır. Ama dizinin yalnız ve okulun burslu çocuğu Dan’in bu tanımlamaya uyduğu söylenemez. Çünkü o, orta gelirli bir hayata sahip ve New York’un gelir düzeyi düşük insanlara daha çok hitap eden bölgesi Brooklyn’de yaşayan biri. Zaten bu yüzden yalnız kalmış ve okulun hayaleti sayılır…
Kız kardeşi ve babasıyla yaşadığı hayattan aslında memnun olan ve zenginlik temasıyla arası pek iyi olmayan Dan, buna rağmen bu temanın en nadide parçasını da içten içe istemekte: Serena. Hem de 9. sınıfta katıldığı bir partide kendisiyle konuşan tek kişi o olduğundan beri… Tabii, Serena’nın geri dönmesiyle, sahip oldukları ayrı dünyaların da garip şekillerde birleşmeye başlamasından bahsetmeme gerek yoktur sanırım… Karakteri, asıl çıkışını bu diziyle yapan Penn Badgley canlandırıyor.
Dizinin sezonlar boyu etkili olan en-ana genç karakterleri bu şekilde. Şimdi de ana karakterlerle devam edeyim:
6) Jennifer “Jenny” Humphrey:
Dan’in aklı beş karış havada ve liseye onunla aynı okulda başlayacak olan kız kardeşi Jenny, ailesine bağlı olsa da Dan kadar hayatından memnun olmayan biri olarak dizide karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla, yeni girdiği hayatın içine karışmaya da oldukça hevesli. Aslında, Dan nasıl Serena’nın etrafında olmak istiyorsa Jenny’nin de aynı türden istediği bir şey var: Blair.
Onun “çetesinin” bir parçası, hatta daha fazlası olmak isteyen Jenny, bu uğurda babasının ve abisinin koyduğu sınırlara karşı da sınav vermek zorunda kalan biri. Ayrıca, moda ve çizim konularında doğal bir yeteneği var, ki Blair’in annesinin ünlü bir modacı olduğundan bahsetmiştim değil mi? Karakteri, oyunculuktaki çıkışını bu diziyle yapan Taylor Momsen canlandırıyor.
7) Vanessa Abrams:
Dan’ın yıllardır yakın arkadaşı, hatta en iyi arkadaşı. Aynı zamanda onun eski sevgilisi de olan Vanessa, durumu idare ediyor görünse de içten içe Dan’i geri isteyen biri.
Ana karakterler içinde Constance’ta okumayan tek genç olsa da doğrudan ya da dolaylı yollardan karakterlerle etkileşimi ve iletişimi oldukça fazla. Ayrıca fotoğrafçılık özel uğraşı olmuş durumda. Karakteri, çıkışını bu diziyle yapan Jessica Szohr canlandırıyor.
8) Eric van der Woodsen:
Serena’nın kardeşi. Çeşitli psikolojik sebeplerden dolayı bir klinikte kalıyor olarak diziye başlayan Eric, Serena’nın ailesinde en değer verdiği kişi. Ayrıca, dizinin -ne kadar yer verildiği tartışılmakla birlikte- eşcinsel tarafını da oluşturuyor.
Nasıl Dan-Serena çeşitli yollarla yan yana geliyorsa Eric’in de benzer bağlamda Jenny ile arasının iyi olduğu rahatlıkla söylenebilir. Karakteri, çıkışını bu diziyle yapmış olan Connor Paolo canlandırıyor.
Gossip Girl gençler üzerine bir dizi olabilir ama ihmal etmediği temalardan biri de aileler:
9) Lily (Rhodes) van der Woodsen:
Serena nasıl kendi çevresinin gözde ismiyse, annesi Lily de kendi çevresinin kraliçesi. Hatta muhtemelen onun etkisi çok daha fazla. Birkaç kere evlenmişlik ve dağınık bir özel hayat da cabası… Tabii, bu bakımdan Serena’ya iyi örnek teşkil ettiği pek söylenemez.
Kocalarının ve ailesinin katkısıyla sahip olduğu mükemmel zenginliğiyse onu istediğine rahatça ulaşabilecek bir konuma getirmiş. Lily dağınık olduğu kadar karmaşık geçmişe de sahip. Dan ile Serena’nın dünyalarının birleşmeye başlamasıyla anlıyoruz ki bu durumdan onun payına da düşen eski bir tanıdık var: Rufus Humphrey. Karakteri, 1996 yapımı Melrose Place dizisiyle tanınan Kelly Rutherford canlandırıyor. (Sanatçı, ülkemizde “Hayat Ağacı” ismiyle yayınlanan 1990 yapımı Generations dizisindeki “Sam Withmore” rolü ile ünlenmiştir.)
10) Rufus Humphrey:
Gençliğinin orta çaplı tanınmış rock şarkıcısı olan Rufus, şimdilerde kendi çapında bir sanat galerisi işletmekte ve bir çatı katında iki çocuğuyla ve becerebildiği tek yemek olan ‘waffle’larıyla birlikte yaşayan birisi. Karısının kendisini bırakmasını tam olarak hazmedememişken, oğlu sayesinde geçmişinin en önemli parçasını karşısında görmesinin, işleri onun için de karıştırdığı söylenebilir. Karakteri, uzun yıllardır oyunculuk yapan Matthew Settle canlandırıyor.
Bu arada, her gençlik dizisinin olmazsa olmazı olan “imkansız aşk” kavramının buradaki varlığından bahsetmeme gerek var mıydı? Tabii ki genç versiyonunu kastediyorum. Nedeni de aklın sınırlarını zorlamasa gerek…
Özel ekleme:
11) Georgina Sparks:
Dizinin tarihindeki kötü karakterler içinde en dikkat çekeni, eğlencelisi, muhtemelen -hiç değilse benim için- en sevileni olan Georgina, karakterler üzerinde etkisini hissettirmeyi çok iyi bilen bir karakter. Özellikle Blair’le hiç anlaşamadıkları da rahatlıkla söylenebilir.
Aslında Serena’nın bir zamanlar iyi arkadaşı olan Georgina, eskiden onun başına gelen kötü birçok şeyin de doğrudan ya da dolaylı içinde olan biri. Ama hepsinden önemlisi, Serena’nın neden pat diye ortadan kaybolduğunu bilen yegane insanın o olması… Karakteri, tanınırlığına bu diziyle kavuşan Michelle Trachtenberg canlandırıyor.
Dizide Chuck’ın babası Bart Bass (Robert John Burke) , Blair’n annesi Elanor Waldorf (Margaret Colin) veya Blair’in sadık hizmetçisi ve dizinin en eğlenceli karakterlerinden Dorota (Zuzanna Szadkowski) gibi daimi görünümlü kişiler de var ama onları da katarsam tanıtım olduğundan daha da bitmez bir hale bürünebilir…
Konudan bahsederken, etkinliklerin sınırsızlığından bahsetmiştim. Bu dizide sınırsız olan diğer kavram ise kombinasyonların varlığı, yani ilişki karmaşaları. Her uzun soluklu gençlik dizisinin yaptığı gibi GG de 121 bölüm boyunca akla gelebilecek neredeyse her ihtimali bünyesinde rahatlıkla erittiği bir konsepte sahip. Kesinlikle bir sınırlaması yok. Sorulan “Daha ne kaldı ki?” sorularını “değişik” türden yollarla çok güzel çürütmekte. Tabii, bunun için dil, din, renk ve haliyle -özellikle- yaş ayrımı yapmadığı da rahatlıkla söylenebilir. Hatta, hayal gücünü de sınırlamaya gerek yok, dörtlü-beşli kombinasyonlar ve ilişkiler bile düşünülebilir.
Dizinin sahip olduğu oyunculuklar zaman zaman bir gençlik dizisi izlediğinizi size hatırlatır düzeyde olsa da bana göre yeterli bir durumda. Yaptığı finaliyle de konusunu, tam da kendisinden beklendiği şekilde kapattı. Yani, eğer bu satırlara kadar ulaşabildiyseniz ve hayatınıza yeni bir gençlik dizisi alma aşamasındaysınız, Gossip Girl bu hususta kesinlikle tavsiye edilebilecek dizi.
———————————————————————————————————————————————————————-
Diziden bazı notlar
1) Gossip Girl’ün dizi olmadan önce filminin yapılması planlanmıştı. Hatta Blair Waldorf rolünde de Lindsay Lohan olacaktı ama film projesi yatınca Josh Schwartz, kitaplardan dizi yapmaya karar verdi. Kendi tabiriyle “The O.C.’nin New York versiyonu“nu yapmaya ilk başta sıcak bakmayan yapımcı, kitapları beğenince, yine bir gençlik dizisi için kolları sıvamış.
2) 2. sezon yayınlanırken dizinin bir uzantısının (spin-off) yapılması gündeme geldi. Buna göre dizi, Lily Van der Woodsen’ın gençliği (Lily Rhodes) üzerine kurulu bir dizi olacaktı ve adının da Valley Girls olması planlanıyordu. Hatta bu amaçla dizinin 2×24’ü pilotvari bir girişimle buna ayrıldı. Daha sonra, 2009’un Ağustos’unda The CW diziye onay vermediğini açıkladı ve proje rafa kalktı.
Kanal, o yaz bunun yerine 90210’un başarısı üzerine çekilen 2009 Melrose Place‘ine onay verdi ve dizi, ilk sezonun sonunda yayından kalktı. Kanalın o zamanki yeni dizilerinden The Beautiful Life ise 2 bölüm sonra düşük reytingler nedeniyle iptal edildi.
3) Gossip Girl kitap uyarlaması olsa da kitaplara sadece temel olarak bağlıdır. Hikaye, sezonlar ilerledikçe tamamıyla farklılaşmış. Ayrıca, daha dizi başlamadan önce bile çeşitli farklılıklarla karşımıza gelmiş. Örneğin, dizide Chuck, Blair, Serena ve Nate çocukluk arkadaşı ve Eric Serena’dan 2 yaş küçük. Halbuki kitaplarda bunlar tam tersi… Ayrıca, Chuck’ın kitaplarda evcil bir maymunu varken dizide, adı Maymun olan bir köpeği var.
4) Dizide Lily’nin adı Darla olacakken, senaristler son dakika değişikliğiyle ismini değiştirmişler. Ayrıca, Georgina karakteri için The O.C.’de de yer alan Mischa Barton düşünülmesine rağmen o, rolü reddedince rol Michelle Trachtenberg’e kalmış. Barton, bu rol yerine kanalın diğer dizisi The Beautiful Life’ta başrol oynamayı seçti; ama dizi 2 bölüm sonra yayından kalktı. Blair’i canlandıran Leighton Meester ise rolü nedeniyle orijinali sarı tonlarında olan saçlarını boyatmak zorunda kalmış.
5) Gossip Girl’ün kuşkusuz kendini konuşturduğu bir alan varsa o da moda. Dizinin yayın süresi boyunca özellikle Serena ve Blair karakterlerinin ne giydiği, nereden giydiği çoğu zaman detaylarına kadar dizinin sevenleri ve medya tarafından takip edildi. Ergen denilebilecek yaştaki pek çok kızın, dizideki karakterlere bürünmesi, olağan bir hale bile geldi. Hatta bu durum, Blake Lively’i gerçek hayatta da bir moda ikonu haline çevirdi.
6) Gossip Girl’de ilişkiler karmaşası devam ederken dizinin arka planı da hareketsiz geçmedi. Birkaç yıldır tanışsalar da diziyle birlikte sevgili olmaya başlayan Blake Lively (Serena) ve Penn Badgley (Dan), dizinin başladığı zamandan 2010 ortalarına kadar sevgili oldular.
Ed Westwick (Chuck) ve Jessica Szohr’un (Vanessa) da 2008’in sonlarından 2010’un sonuna kadar biraz inişli-çıkışlı sürdürdükleri bir ilişkileri oldu. Ayrıca, dizinin Blair’i Leighton Meester ise 2008-2010 arasında, dizide Carter Baizen rolüyle 2007-2010 arasında -toplamda 11 bölüm- yer alan Sebastian Stan ile sevgili oldu.
Tabii, bu işin içine Taylor Momsen (Jenny) ve Chace Crawford’un (Nate) da birbirleriyle ve diğerleriyle oldukları dedikodu haberleri de dahil.
Ek: Bu tanıtımın yazıldığı sıralar Blake Lively, ünlü oyuncu Ryan Reynolds ile evli. Ed Westwick, The Secret Circle ile tanınan ve şimdilerde The Vampire Diaries’te yer alan Phoebe Tonkin ile beraberken, Leighton Meester ise kendisi gibi oyuncu Aaron Himelstein ile sevgili.
7) Dizinin her bölümünün adı bir kitaba ya da filme gönderme içerecek şeklinde planlanmıştır. Örneğin, “Easy J” (4×06) bölümü Easy A filmine göndermeyken, “The Serena Also Rises” (2×05) bölümünde The Sun Also Rises romanın adı kullanılmıştır. Rufus’un grubunun adı da Sylvester Stallone‘un Over the Top filmindeki karakterinin adı Lincoln Hawk‘tan alınma.
8) Dizinin uzantısı yapılmadı ama şimdiden Çin’de ve Meksika’da uyarlamasının çekilmesine karar verildi. Çin uyarlaması üniversitede geçen bir dizi olacakken, Meksika uyarlamasının adı da Gossip Girl: Acapulco olacak.
Bir ara, ülkemizde de Küçük Sırlar adında Gossip Girl’den “esinlenen” bir dizi yayınlandı ve 55 bölüm yayında kaldı. Kanal D ve Star’da yayın hayatına 2 sezon boyu devam dizi, hikayesini düzgün bir finalle kapatarak yayın hayatını sona erdirdi.
9) Dizinin başarısı üzerine tıpkı Sex and The City‘de olduğu gibi dizide geçen yerleri içeren bir Gossip Girl Turu başlamıştır.
10) Gossip Girl, -yapısı gereği- dünya genelinde özellikle gençler arasında popüler oldu. Bu başarısı, dizinin ilk yarısında reytinglere de bolca yansıdı zaten. GG, The Vampire Diaries başlayana kadar kanalın reytingi en iyi dizisiydi. Bunun dışında, şu zamana kadar Teen Choice Ödülleri‘nden 18 ödül kazanmışlığı bulunmakta.
Haliyle yapısı gereği gençler arasında ne kadar popüler olduysa, ailelerden de bir o kadar tepki aldığı söylenebilir. Dizi, ikili, üçlü ve zincirlemeli ilişkileri, seks, uyuşturucu, alkol gibi pek çok konunun gündeme gelmesi ve geliş şekli nedeniyle zaman zaman tepkileri üstüne çekti.
yorumlar
Variety’nin Emmy için yaptığı Actors on Actors’a Nate ve Dan gelmiş.
Bu dizi cidden çok eski
10 yıl önce, bölüm yayınlanmadan önce bunun üzerinde çok konuşulduğunu hatırlıyorum ama bu muymuş şimdi
10 yıl öncesi kısmını bir daha düşün
11
Neyse @dkamoy gibi 11 yıl eksik söylemedim
Ben o anlamda demedim bu arada. 10 yıl önce göreceli örnekleri bu kadar fazla da değilken böyle şeyler daha çok konuşuluyordu. Ulusal kanallarda pek de yapmıyorlar hani. The CW bir de gençlik dizisinde yaptı malum. O zamandan bu zamana neler neler izledik yoksa.
Geçen bir tweete denk geldiydim, Gossip Girl’ün başlarında medyadaki olumsuz yorumları cüretkar da denebilecek bazı afişlerde kullanmışlar mesela reklam olsun diye. Hoşuma gittiydi.
@abidin77 Bizim buralarda “aç da kıçınla dalga geç” derler böylesine.
Yıllar öncesinde Nip/Tuck falan yapmıştı (Kate Mara,Sophia Bush,John Hensley) ama açık kanal/gençlik dizisi bakımından ilk onlar yapmış olabilir. Sonrasında ne konuşulduğunu hatırlamıyorum ama yine de öncesinde biraz fazla köpürttüklerini düşünüyorum hala. O zaman izlesem ben de konuşurdum elbet ama sanırım bu muymuş derdim en sonunda (o zamanlarda Nip/Tuck izleyen birisi olarak)
@dkamoy:
Vay sürpriz oldu. Eskiden ne kadar güzel olduğunu hatırlattı bir kez daha
Böyle bir şey benim aklımda hiç yoktu yalnız. Hatırladığım konuklar arasında değiller ama şaşırmadım da.
5 saniye kadar gözüküp kayboldular. Ben de şaşırmadım
Beklemediğim bir isim
Dan, bunu kesinlikle kabul etmemelisin
Geldi mi üst üste geliyor? Dan, kesinlikle oraya çıkmamalısın.
9’dan 109’a çıkmış
@abidin77: Mükemmel detay.
Daha önceden de var mıydı emin olamadım, bunun Netflix’teki hakkı dolunca Blulu almış zannedersem.
Yoktu
İlk sezon gelmiş bu arada, devamı yakındaymış.
Geri kalan sezonlar bu ay Blu’daymış.
Bates Motel sonrası izlemek istediğim drama buydu. İlk sezonunu bitirdim. Uzun süredir izlemek istiyordum vakit olmamıştı bir türlü. Diziyle tek alakam uzun zaman önce Küçük Sırlar ın birazını izlemekti. Onu da hatta bi ara baştan sona izlerim diyorum. Diziyi beğendim ya baya güzel bir sezon oldu, 18 bölüm olmasına rağmen yormadı diyebilirim. Umarım 22’lik sezonlarda yormaz.
Daha önce şu diziden tanıyorum dediğim pek oyuncu yok hatta Dan You daki popüler çocukmuş diziyi izleyince fark ettim. Muhtemelen bu dizi sonrasında bazı oyuncularını takip edeceğim.
Ebeveynlerden en çok Rufus u sevdim diyebilirim. Başrollerden de Chuck dışındakileri sevdim. Aslında Chuck ı da son bölümlere doğru sevmeye başladım ama adamın son dönemdeki taciz vakaları falan geliyor aklıma soğuyorum yine. Bir de sezon finalinde
Ana karakterler dışında Vanessa ve @aytackara nın favorisi Georgina yı da sevdim. Georgina dan
Bir de Küçük Sırlar da hatırladığım Merve Boluğur un karakteri ile Sinem Kobal ın karakteri Blair ve Serena gibi yakın arkadaş değillerdi burada da o yüzden düşmanlık falan bekledim ama baya bff takılıyorlar, olsun ne mutlu!
Artık 6 sezonu bitiririm üzerine yeni versiyonunu da 7-8 sayarak izlerim peş peşe tatlı olur gibi.
2. sezonu bitirdim. Sezon 25 bölüm olunca biraz gözüm korkarak girdim ama baya su gibi aktı diyebilirim, sürekli bir olay, olaylar olaylar, kim kimle nerede nasıl dum duma falan filan baya güzeldi. Diziye ısındım diyebilirim. Sadece bu dizideki ilişkilerin laçkalığı biraz beni yorabiliyor.
Nate: Aslında sezonun ilk 3-4 bölümündeki
Chuck: Aslında bu sezona damga vuran karakter Chucktı kesinlikle, keşke şu taciz olayları çıkmasaydı da şu adamı daha fazla sevseydim diyorum ama konuştuğum kız arkadaşlarım adamı hala daha deli gibi seviyorlar, bense arada suratına yumruk geçirmek istiyorum fakat seviyorum da bu sinsi herifi.

Blair: Ben geçen sezon Serena yı daha fazla seviyordum ama bu sezon Blair daha ağır bastı diyebilirim.
Serena: Serena bu sezon tek göz devirdiğim karakter olmuş olabilir, ara ara slow konuşmaları o kadar battı ki, kızım biraz hızlı konuş da, ya da sesli konuş diyesim geldi
Dan: Dan fena değildi ama onunda
Jenny: Ah benim şanssız sarı civcivim. Seni de Eric e yapasım vardı
Rufus ve Lilly de bu sezon iyiydi.
Tabii son 2-3 bölümde
Bakalım
Gelecek sezonu merak ediyorum, umarım böyle devam eder.
3. sezonu da bitirdim. Yine güzel bir sezondu aralarda düşüşler olsa da severek takip ettim, Tanrım denemedikleri kombinasyonlar kalmadı çiftler konusunda ama bu dizinin en şanslı isminin Dan olduğunu düşünüyorum.
Hatta bence Chuck Bass den daha fazla çapkın 
Sezon finali ise baya şaşırtıcıydı.
Sonda Georgina nın bebekle gelmesini beklemiyordum ama kesinlikle Dan den değildir, o bebekle ilgili de bildiğim bir şey var ama diğer diziden spoiler olmasın demek buradan başladı bağlantısı
Serena ve Nate aslında daha iyi oldu derken onlar da boka sardı aslında Nate ve Jenny daha iyi olur diye düşünüyorum ama Jenny de gelen vurdu giden vurdu üzüldüm
Chuck ve Blair bence bu dizinin en iyi çifti ama son bölümde olanlar kalbimi kırdı, Chuck ölmez muhtemelen ama yinede vurulması kötü oldu.
Jessica Szohr
It’s #GossipGirlDay! I’m so excited to share my new @iheartradio podcast – XOXO! Join me as we take a walk down #GossipGirl memory lane. My first guests are the brilliant minds that started it all… @joshschwartz76 & Stephanie Savage! LISTEN NOW
4. sezonu bitirdim. Araya biraz fazla zaman girdi ama bitmesi daha kolay oldu. İlk üç sezona göre daha pasif buldum bu sezonu ben ve çok beğenmedim. Başları güzeldi aslında Chuck un mevzuları falan ama sonra saçma sapan yerlere geldi en izlenesi karakterler Blair ve Dan oldu.
Yine bir sezon finalini bebekle kapattılar Chuck tan herhalde.
Ama sezon finalinde Blair in evlenmesini falan saçma buldum.
Serena, Nate zaten kendi halinde çapında kaldılar. Bakalım kaldı iki sezon. 5 i de atlattık mı 6, 10 bölüm sürüyor sonra 2021 modeli
5. sezonu bitirdim. Aman ne çok olaylar olaylar oldu öyle. Hızına yetişemedim valla bir de peş peşe akınca. Güzel bir sezondu ama son iki sezonun biraz artık sündüğünü itiraf etmeliyim o yüzden 6. sezonda 10 bölümle final yapması güzel oluyor, tadında bitecek. Fazlası daha çok sıkardı diye düşünüyorum, yine de alışmıştım diziye ve karakterlere finali düşününce biraz hüzün kapladı bi tarafımı.
Sezon içinde
Blair ve Dan gerçekten en tahmin edemediğim çiftti ama geçen sezondan altyapısını yapmışlardı, bu dizide iki insanın arkadaş kalmasının çok zor olduğunu bildiğimden ilişkiye evrileceğini tahmin etmek zor olmadı fakat beklediğimden de daha güzel oldu. Bitmesi de çok aniydi, bekliyordum ama en azından 6. sezonda biter diye düşünüyordum çünkü güzel gidiyordu ilişki, tabii GG böyle bir dizi Blair 3 bölüm Dan le olup sonra Chuck a gidebiliyor, Serena 3 bölüm Dan i sevdikten sonra 4. bölüm yeni bir aşk bulabiliyor. Bu hızlı ilişki dinamikleri gerçekten finalde aşırı merak ettiriyor beni acaba kim kimle nerede nasıl bir kombinasyonla bitecek.
Tahminim Serena-Dan, Blair-Chuck, Nate-Sugar Mommy
Chuck ın babasının ölmediğini beklemiyordum, e ne demişler gözümüzle görmezsek o ölü ölü değildir, bazen gözle görmekte yetmez bu işler için.
Ayrıca bu sezon ilk defa Gossip Girl ün kimliği ile ilgili konular döndü, artık onun da bir yüzünü görsek, son sezon görürüz umarım, hatta 1-2 bölüm onun kişiliğiyle hayatıyla ilgili olsa fena olmaz sanki.
Bakalım son sezon nasıl gidecek ve bitecek. Şimdiden şunu diyebilirim ki benim efsanelerim arasına girdi, severek izlediğim ve hatırlayacağım bir dizi olacak.
4-5 aylık Gossip Girl maceramın sonuna gelmiş bulundum. Final sezonunun 10 bölüm olması gayet iyi olmuş çünkü artık bu sezon biraz sıktığını hissettim, 22 olsaydı dayanamazdım. Yine de güzel bir finalle bittiğini düşünüyorum. Finalin kombinasyonları tahmin ettiğim gibiydi diyebilirim. Bir tek
Güzel bir maceraydı diziyi iyi ki izlemişim, severek hatırlayıp özleyeceğim. Oyuncularının başka işlerini de takip edeceğim. Araya bir iki dizi alıp 2021 versiyonunu da izleyeceğim.
The first episode of ‘Gossip Girl’ aired 15 years ago today on The CW.
Bunlar bir çeşit duyuru yapacaklar galiba. Bir şey çıkar mı emin değilim ama bugün Warner Bros. Discovery’nin upfront etkinliği var.
Zamanlaması manidar dediğimiz şeyden olmuş.
Yeni diziye hesabı devretmişlerdi, eskilerle ilgili paylaşım yapmaya devam edecek diye yorumladım ben. Bir şey çıkacağını hiç sanmıyorum.
En güzeli.
Netflixe gelmiş
https://twitter.com/aazracarr/status/1692887182279930287
S01E01
2. tur kuşağıma bunu da aldım. Çünkü bu diziden sonra dizi dünyasından tamamen elini eteğini çeken ve biz diziseverleri çok üzen Blake Lively’yi izlemeyi çok özlemiştim. Lanet olası Ryan Reynolds ve 12 yıllık evliliğine sıkıştırdığı 4 çocuk sağ olsun ara ara film çeker vaziyette sadece ki ben de film izlemiyorum malum yıllardır.
Sadece Blake Lively’yi değil Kelly Rutherford’u, Jessica Szohr’u, Matthew Settle’ı falan da özledim elbette.
Güncel olarak başlamasam da orta sezonlarda (3 veya 4 başında) günceli yakalayıp yol almaya devam ettiğim bir diziydi Gossip Girl. Çok sezonlu popüler gençlik dizileri arasında One Tree Hill’in, The O.C.’nin, Friday Night Lights’ın, hatta belki 90210’un bile önüne koymadığım bir gençlik dizisi olarak hatırımdadır ama Dawson’s Creek, Roswell, Veronica Mars ve Felicity’den de çok daha yeğdir tabii. 90210 misali bunun da ilk sezonunun vasat kaldığını ve ilerleyen sezonlarda açıldığını anımsıyorum ayrıca. Blair, Chuck gibi karakterler de ilk sezonda çok itici geliyorlardı bana ve ilerleyen sezonlarda yavaş yavaş kendilerini sevdirebilmişlerdi diye anımsıyorum hatta. Taylor Momsen’in karakteri Jenny ise diziye kötü başlamamış ama ilerleyen süreçte epey yorar hale gelmişti. Eric de çok yormuştu sanırım. #KafaAğrısıKardeşler
Michelle Trachtenberg ve Kaylee DeFer ise ilerleyen sezonlarda ekibe dahil olup epey katkı sağlamışlardı.
Desperate Housewives 2. turuma başlayalı yaklaşık 4 ay olmuş ve henüz sadece 1.5 sezon falan ilerleyebilmişim. Gossip Girl 2. turum bu yavaşlıkta olmaz muhtemelen ama çok hızlı da bitmez diye tahmin ediyorum.
S01E03
*İyi de Dan’e ne? Bu neyin tribi?

*Bütün bu kızlar/kadınlar bu Chuck tipsizinde ne buluyorlar cidden?
*Bir Serena’nın okul şıklığına bakıyorum bir de Blair’ın garip denemelerine … O gri çizmeler, bu bölümdeki en güzel şey olabilirler cidden. Ama Blair’e falan giydirmiş olsan bu kadar cezbedici görünmeyebilirdi de tabii.
S01E04
*Blair de harbiden kütük gibiydi ama. Aklı ve vizyonu olan herhangi biri Serena’yı seçer yani. Bunda değil; ilk etapta Serena’yı göremeyip Blair’i seçmesinde bir gariplik vardı yani.
*Eleanor: Üzgünüm ama kıyafetlerin kesinlikle bu çağa ait değiller. Anca film-dizi endüstrisine satarsın dönem hikayelerinde kullanmaları için onları.
*Carter Baizen ismi, duyar duymaz çok tanıdık gelen bir isim oldu evet ama karaktere dair hiçbir şey anımsamadığımı da fark ettim. İlk 3 sezonluk süreçte 10 bölümü daha varmış ama benim hatırımda kalacak hiçbir etki yaratamamış bu cins belli ki. Oyuncunun Pam & Tommy’nin Tommy’si olduğunu bile fark edemedim bu arada izlerken. Orada bile o yoğun makyajın altındaki gerçek tipini ortaya çıkaracak kadar iz bırakamamış belli ki.
*Bu aralar Six Degrees’te izlediğim Jill Flint de çıktı bölümün içinden minik bir rolle. 3 bölümde daha gözükecekmiş ilk 2 sezonda. O bölümlerde bundan daha fazla gözükmüştür umarım.
Sadece kayıtlara geçsin diye yazıyorum, bahsi geçen kişi Sebastian Stan.
Evet.
Michelle Trachtenberg, 39 yaşında hayatını kaybetmiş
*Kırık kalpler durağında inecek var
Yüreğindeki dertleri dökecek var
Doldurun kadehleri içelim beraber
Yılların yorgunluğu geçene kadar
Kendini eğlenmeye verir kırık kalpler
Sanki unutulurmuş gibi bütün dertler …
*Rufus: Cidden mi, hala mı konuşma derdindesin?
da yemişsin; hala neyin kafasındasın?
kelimesi çıkmadı ya hala ağzından … Ne ezik bir şeymişsin sen öyle!

*1 adet Jessalyn Wanlim çıktı bölümün içinden. 2. sezonda 1 bölümü daha var gözüküyor.
*Nate’in ebeveynleri çok yorucular.
*Jenny’nin yormaya başladığı sürece girmiş bulunuyoruz sanırım. Bundan sonrası yokuş aşağı.
*Not: -G-
Ve Georgina Sparks, önümüzdeki bölümde teşrif etmek üzere. 2 hafta önceki vefat haberinin üzerine biraz sert/vurucu/üzücü olacak muhtemelen Michelle Trachtenberg’i bu rolde yeniden izlemek.
S01E15
S01E16
Bu Rufus her konuda olduğu gibi Jenny konusunda da fazla naif, fazla sabırlı. Ben onun yerinde olsam o kapıdan o tavırla çıkmasının ardından son şansını da kullanamadığına karar verip kolundan tuttuğum gibi anasının evine bırakır gelirdim bir daha geri almamak üzere. Okul kaydını da çoktan sildirmiş olurdum tabii. Gitsin normal seviyede bir devlet okuluna.
S01E17
E hak ettin yani bunu Serena! Kalkıp da Dan’e trip falan atmaya hakkın yok bu saatten sonra. Sabredebileceği kadar sabretti keza çocuk senin saçmalıklarına.
S01E18 (Sezon Finali)
*Dan: Mantıklı olanı yaptı.
*Chuck: Korkaklığı tuttu her zamanki gibi. Bir de üstüne o replik tutmasın mı?
İlk izlediğimde de sempati duymuyordum tamam da bu derece antipati de duymuyordum sanırım bu karakterden. Tamam huyları da berbat da tipi, stili falan iğrençliğindeki en büyük nokta. İlerleyen sezonlarda tipi biraz oturuyor ya da değişiyordu da o sebeple mi o kadar da batmaz hale mi geliyordu yoksa?
*Lily: Anladıysam ve herhangi bir mantığa oturtabildiysem Arap olayım.
*Nate: Senin sorun ise: ‘Bu kadar mıydı?’ Hem Vanessa için geçerli bu soru hem de Chuck için. Cidden? Bu mudur yani? Nerde senin duruşun?
S02E01
*Dan yazı iyi geçirmiş ve Serena geçirememiş. Bu güzel bir şey kesinlikle. Tersi olsa bu sona sıcak bakmazdım keza.
*Yazı daha iyi geçiren isim ise Nate olmuş tabii. Mädchen Amick’e sevgiler!
*Chuck-Blair sahneleri bomboştu.
S02E03
Niye ayrıldı yine şimdi bunlar. Aynı ebeveynlerinin durumuna benzedi. Hiçbir mantığı yoktu.
S02E04
*Serena ‘BITCH’ modunu açtı yine. Bu kez yüksekten bir tavırla birlikte. Hem de cidden gereksiz yere.
*Mädchen Amick’e veda ettik bu bölümle birlikte. O gelmesini beklediğimiz hamlenin yansımasının nezaretinde.
S02E05
*Eleanor’un tasarımlarının hepsi birbirinden kötüydü. Jenny’ninki en azından kötünün iyisiydi.
*Bu Jenny, Rufus için cidden bitmek bilmeyen bir sınav. Ve bu adam da ısrarla bu sınava girmeye devam ediyor. Annesine postalama seçeneğini bir türlü düşünmüyor.
*Blair’in bu tarz kıskançlıkları da cidden …
S02E06
*Krysta Rodriguez’i konuk ettik bu bölüm. Kayda değer ilk oyunculuk tecrübesiymiş bu rol. 1-2 bölümde daha gözükmüş olsa hayır demezdim.
*Chuck gibi bir tip nasıl olur da zorbalığa uğramaz diye düşünüyor insan. Yale’de işler değişir mi diye düşünüyordum ki yine olmadı.
*Yeter be Blair! Sıktın!
S02E07
Bu Vanessa da her ‘Gel’ diyenin kapısının önünde. Pozitif anımsıyordum ben bunu ama şimdi tekrar izleyince baya baya … Hiç kalite kokmuyor diyeyim en nazik ifadeyle. Gerçi bu dizide de hangi hatun kalite kokuyor ki?
S02E08
*Saçlar bok gibi kesilmiş; göze de ilk kez o sürme çekilmiş yoğunca. Gotik Taylor Momsen sürecinin ilk adımları atılmış; ‘Sweet Fifteen’ Jenny dönemi kapanmış kısacası. Selamızı verebiliriz.
*Willa Holland’ın yolunun bu diziden geçtiği tamamen çıkmış aklımdan.
*Bu Blair da ne yaparsa yapsın seksi olamıyor. Sorun malzemede de değil aslında. Öncelikle aksesuarda, sonra da sunumda/tavırda.
*Sanatçı derken? Duvara yazı yazmış/yansıtmış altı üstü. Neyin kafasını yaşıyor bunlar?
Finalden spoiler olduğunu belirtmek suretiyle…
İlk sezonunu güncel takip ediyordum ancak finalini izlememişim sanırım, söz konusu spoilerı bilmiyordum.
S02E10
*Öfffff … Öfff yani! Ben sayamadım kaç defa yakaladı bu Aaron denen cibilliyetsizin saçmalıklarını/yalanlarını/terbiyesizliklerini bu Serena ama her defasında aptal aşıklığı/zayıflığı tuttu. Yor-du-lar beni! İkisi de!
*Ve Cyrus (Wallace Shawn) da teşrif etti. Pozitif kalmış hatırımda. Görünce bir sevindim kendisini.
*Kimin koltuğuna kıvrılmış en son bu Jenny yine?
Agnes’i bile çileden çıkardı bu Jenny. Tamam Agnes de epey aşırı bir tip ve yoruyor insanı ama Jenny’nin yaptığı da kadir kıymet bilmezlikti yani. Bir de bu nasıl bir annedir yahu! Bütün bunlar olup biterken nerede bu Alison? Susan Misner tekrar diziye gelmek istemiyorsa da (Ki çok da gerekli değil zaten kendisi.) başka birini getirseydiniz rol için 1-2 bölümlüğüne de olsa. Abes kaçıyor böylesi.
S02E16
*Ben bu hatunu hangi diziden tanıyordum diye düşündüm izlerken ama aklıma gelmedi. Bölüm bitince kontrol ettim: Related imiş.
*Serena, Blair’ın bu hayatta kendisinden ve Chuck’tan başka kimseyi umursamadığını ne zaman fark edecek? Bu toksik arkadaşlık ilişkisinde hep veren ama hiç almayan taraf olduğunu ne zaman idrak edecek?
S02E17
*Serena bir kez daha Dan’e karşı Blair’i tercih etti. Yoruldum. Cidden yoruldum.

*Harold: Duyduklarından sonra geri dönüp ‘Kızım iftira atmış. Herkesten özür dileriz.’ diyemedin ya … Sana da yuh!
*Blair: Sana artık diyecek lafım kalmadı zaten. Chuck’ın bile küçük bir insani yönü var ama senin yok. Arka arkaya yaptığın şeyler … Keşke atılsaydın. Bunu sonuna kadar hak ettin keza.
*Rachel: Yaptığın hiçbir şey için sana kızılmaması lazım. Kapanıştaki de dahil.
*Minik bir sahneyle de olsa Kate French’i görmek güzeldi.
S02E18
*Dan: O nasıl bir satıştı lan öyle? Blair cadısını savunmak sana mı kaldı?

*Üfff, Carter Baizen denen gereksiz döndü yine!