Harper’s Island — Tanıtım
21 yorum setran 17 Aralık 2009 13:32
Bu yılın bomba dizilerinden biri olan Harper’s Island, polisiye/gerilim türünü sevenlerin ekranlarında ve kalplerinde ufak çapta bir nüklear bomba etkisi yapmış olmasına rağmen, belki oyuncularının tanıdık yüzler olmamasından, belki de kısa sürdüğünden (13 bölüm) pek bir göz önünde olamamış, duyulmamış ya da reklamı yapılamamıştı.Harper’s Island oldukça sıradışı bir bir dizi. Her sezonu diğer sezona atıfta bulunarak biten, sonu gelmeyecek gibi uzadıkça uzayan ve beklediğimiz sonu bize kasten izletmeyen dizilerin arasında bir ışık gibi parlıyor Harper’s Island. Kısa. Öz. Dopdolu. Görüntünün tek karesi boşa harcanmamış, tek bir diyaloğu laf olsun diye yazılmamış, sürekli patlamaya hazır bir mini dizi.
Aslında bir dezjavantaj olan bilinmedik oyuncular, izledikçe ve hikayenin içine girdikçe, tersine bir işlev görerek hikayenin daha inandırıcı ve gerçekçi olmasına katkıda bulunuyorlar. Aslında, oldukça iyi iş çıkardıklarını söylemek gerek. Bir çoğunun ilk büyük rolü olmasına rağmen, beklenenin üstünde bir performans sergiliyorlar. Oyunculuğunu pek bir beğendiğimiz Callum Keith Rennie, pek bir döktürüyor. Az görünüyor ama göründüğü zamanlar da “Ben buradayım,” diyor.
Peki Harper’s Island ne hakkında? Konusu bana Agatha Christie’nin kült eseri On Küçük Zenci’yi anımsattı. Henry, rüyalarının düğününü gerçekleştirmek için doğduğu adaya dönmeye karar verir. Adanın geçmişi zifiri karanlıktır. Henry’nin gençliğinde, Wakefield isimli bir katil onlarca kişiyi öldürüp tüm adayı kana bulamıştır. Olayın şokunu kimse atlatamamıştır ama düğün, herkes için yeni bir başlangıç olacaktır. En azından böyle olacağını umarlar. İlk cinayet işlendikten sonra herşey tepetaklak gitmeye başlar. Katil kimdir? Amacı nedir? Ve Lost’un hayatımıza soktuğu, “Şimdi ne oldu burada?” durumu bizi esir eder. Çantada ne vardır? “Şu” kişinin geçimişinde neler olmuştur? “Bu” neden öldürmüştür kendini. Notları kim yazmıştır? Öykü, size bir saniye bile nefes aldırmadan soru/cevap bombardımanına tutuyor.
Ve elbette son. Keşke tüm diziler bu kadar doyurucu bir sona sahip olsa demekten alamayacaksınız kendinizi. Tüm olaylar birbirine bu kadar mı iyi bağlanır. Kızıl Nehirler zamanı Jean Christophe Grangé ya da Şair zamanı Michael Connelly kitaplarını hatırlattı bana; hikayeyi bir ucundan tuttup, diğer uca geldiğinizde, geçtiğiniz tüm yolları görebiliyor, kendi kendinize tüm ipuçlarını birleştirebiliyorsunuz. Final Destination serisinden miras, “ilginç” ölüm şekilleri de ekran karşısında hop oturup hop kalkmanıza, yanınızda diziyi beraber izlediğiniz bir arkadaşınız varsa, “gördün mü, gördün mü?” diye dürtmenize sebep oluyor.
Ahlaksızlar, geçmişi karanlıkta kalanlar, aile bağları, eski aşklar, cinayetler, nefret… hepsi aynı potada kusursuz bir şekilde eritilmiş. Üzerinize boca edilmeden, sakin sakin, ılımlı dozajlarda bünyenize zerk edilmeyi bekliyor.Umarım benim sevdiğim kadar seversiniz. Bir de bakmışsınız, asla gelmeyecek olan ikinci sezon için kıvranmaya başlamışsınız.
yorumlar
Elinize sağlık, leziz bir yazı olmuş. Hoşgeldiniz; bir geldiniz, pir geldiniz.
Bu arada diziyi izlemedim ama yayınlandığı sırada “bu hafta kim ölecek?” diye online bir yarışma yapılmıştı izleyenler arasında diye aklımda kalmış.
BEN İZLEDİM VE KATİLİ İLK BÖLÜMDE ANLADIM PEK HOŞUMA GİTMEDİ ZATEN.
Eline sağlık Setran, bu mini şaheserin tanıtılması gerekiyordu.
Her bölümde “kim, nasıl ölecek?” diye merak ettiren ve tadı tam tozunda mükemmel bir polisiye hikaye. “Katil kim?” tarzından hoşlananlar için bir altın madeni bence.
“birer, birer..”diye başlıyor dizi. izlediğinizde göreceksiniz zaten sizde.maalesef en başında 13 bölümlük bir dizi olduğunu bilerek başlıyor ve “keşke daha çok bölüm olsa” demekten kendinizi alamıyorsunuz.dizide Supernatural‘den tanıdığımız Bobby ve Şeytan kızımız Ruby var.az biraz diziden bahsedecek olursam;bir ada var. ada diyince hemen gizemli Lost adası aklınıza gelmesin. Bizim kınalı ada, heybeli ada ada gibi ada işte. işte bu ada da 7 yıl önce 6 kişi öldürülmüş. öldürülme dediysem klasik öldürülme olayları aklınıza gelmesin. katletme, işkence vs. türünden cinayetler.Başroldeki kızımızın babası da bu ada da şerif. güya bu şerif katili öldürmüş. ama yalan tabi. milleti mi ne kandırmış. (bu kısım spoyil değildir. zira 1.bölümde anlaşılıyor.)herneyse. eski ada sakinleri adaya tekrar geri dönüyor. eski dostlarla hoşbeş vs. (ama bu sırada ada da cinayetler başlıyor. ama kimsenin haberi yok) adaya gelenler aslında bir düğün için geliyorlar ama b.ku yiceklerinden bihaberler.neyse.daha önümde 10 bölüm daha var. toplamda 13 bölüm.daha 3 bölüm izledim.tavsiye ederim. dizilerin tatilde olduğu dönemde araya sıkıştırılacak enfes dizilerden biri. tek sezon. uzatmadan yaymadan ve baymadan.adamlar tek seferde çekmiş işte.
Ellerinize sağlık, iyiki yazmışsınız. Yazıyı okuduktan sonra Agatha Christie hayranı olarak merak edip izledim. Çok önyargılıydım ama beklediğim kat kat üzerinde bir dizi ile karşılaştım
kurgusu ile oyuncuları gerçekten başarılı bir dizi
kesinlikle tavsiye ediyorum…
(ilk yorumumu bu güzel dizinin altında yapmak istedim…)
ben de çok beğendim ve yanlış hatırlamıyorsam bu tanıtımla varlığını öğrenmiştim geç de olsa teşekkürü borç bilirim, katili bilerek bir kez daha izlesem bi yamuk var mı daha iyi söyleyebilirdim ama şimdilik gayet tutarlı gibi.. ölümler başta çok hızlı ve habersiz geçince heyecan vermiyodu pek ama herkesin haberdar olmasıyla başlayan av avcı bölümleriyle kaliteyi arttırdı, özellikle chloe ve sevgilisi temalı bölüm -sanırım sondan bi önceki- en sevdiğim bölüm ve bölüm finali idi, kısacası beğendim öneririrm…
Kardeşim izlemeye başlayınca oturup onunla bi kez daha izleyeyim bari dediğimde bazı şeyler sanki daha bi saçma gelmişti gözüme Ha zaten mantık kumkuması bi dizi değil, oturup az biraz heyecanlı vakit geçireyim diye izliyorsunuz da, bazı yerlerde devamlılık sorunu vardı. Yalnız hakikaten dramatiklik açısından o Chloe ve Cal sahnesi muhteşemdi; böyle bir diziye o sahne fazlaydı hatta
— spoiler —
O yanarak ölen kız mesela; anca birkaç bölüm sonra fark edildi yokluğu. Zaten topu topu 10-15 kişilik düğün; bir kişinin yokluğu bile hiç mi hissedilmez? Sonradan fark ettiler de; yok telefonu açmıyor, yok acaba adadan mı gitti; e yuh
Düşündüğünde bazı yerlerinde mantık eksikliği olsa da kendini izlettirmeyi beceren bir diziydi, izlemekten zevk almıştım ben. Chloe-Cal sahnesi zaten dizinin toplamına bedel bir sahneydi. Mini dizi şeklinde 13 bölümde bitirmeleri de iyi oldu, olayın suyu da çıkmadıydı. Bu tür konu hala ilgimi çekiyor, Agatha Christie On Küçük Zenci kitabı da zaten bomba bir eserdir. Bu tarzda bir dizi daha olsa güzel olurdu..
Persons Unknown’un sonu tatmin etmeyebilir belki… Harper’s Island gibi tastamam kapalı değildi diye hatırlıyorum.
Yok yav öyle bir şey Oh iyi bari alakasız bir şey okumuşsun.
Ek: Ha bi dakka – Persons Unknown’dan mı bahsediyorsun?
Alakası yok…
Sen ‘o’ gördüğün yerdeki yorumları mümkünse hiçbir bölümüyle okumadan izle. Hatta oradan değil de malum yerden edinip izlesen belki daha sağlıklı olur. Güzel dizi aslında.
hahaha bu muhabbetin üzerine şuan izlediğim yapımda dan diye katil çıktı karşıma resmen.
birazcık benziyo sanki ama
Siteye yeni giren biri 16 yorum görünce dizi geri dönüyor sanacak
@ozgun14 Ya ben zaten yazmaya yazdım da IMDb’de senin izlediğini bildiğim veya izleme ihtimalin olan tek dizi bu olduğundan yazdım. Yoksa “Özgün bunda günceldi ama ya?” diye de bir sorguladım. Olsun, olur böyle şeyler.
(O malum yer her gün bir bölüm diziyi eklemeye başladığında birisi başlasa keşke diye içimden geçiyordum aslında ben.)
he valla biraz öyle oldu. hangi yazının altında çenemizin düşeceği hiç kestirilemiyor.
o malum yerde ben de görünce aa ne iyi etmişler dedim valla. alttaki yorumlarıda inceledim neler demişler diye.
İlk bölümde çoook fazla karakter vardı, fazla pembemsiydi, gerilimin G’si yoktu.
@burakturan, umudunu kırma, 3. bölümle beraber seveceksin…
Nereden nereye… 6 yıl önce yazmışım tanıtımı, hala da izlemeyen varmış, yorumlarda okuyorum. Kısa, öz, heyecanlı dizi. Tam yaz aylarına layık. Buzlu çay, cips, eşlikçi kombosuyla esas gücüne kavuştuğunu da belirtmem lazım; ha diziyi beğenmediyseniz, komboyu tutturamadığınızdan da olabilir belki
Ben hâlâ izleyemedim, ne zamandır aklımda.