Survivors — tanıtım
15 yorum pillidarko 19 Ağustos 2010 10:13
Bir grip virüsü bütün dünyayı kasıp kavuruyor. İnsan nüfusunun %90’ı ölüyor, geriye kalanlar da yaşamak için koşturuyor.
Böyle post apokaliptik bir hikaye kimin ilgisini çekmez bilemiyorum!BBC’nin aynı adlı 1975 yapımı dizisi Survivors’ın 2008 versiyonu mis gibi bir öyküyle, yaratıcı olay örgüsü ve sağlam karakterleriyle izlemeye doyulmayacak bir dizi.
yıkılmadık, ayaktayız
Virüs elini çok çabuk tutuyor ve ilk bölümden sokaklar bomboş kalıyor. O kadar süpermarketin, AVM’nin olduğu şehirlerde 1 şişe su için birbirini öldürüyor insanlar. Aslında asıl hikaye bu kaynaklarımız ne kadar çok olsa da asla eşit dağıtamıyoruz. Daha insan popülasyonu tehlikeden kurtulamamışken, eline silahı alan iktidar kurmaya çalışıyor diğerinin üzerinde. Bu “acı gerçek” tadındaki yaklaşımıyla karamsar bir yanı var Survivors’ın. Ancak umut ışığı gösteren karakterler de yok değil.Karakterleri biraz tanıtayım da insan nüfusundan geriye kimler kalmış öğrenin.
dizinin ana yüreği
Abby Grant (Julie Graham) : Dizinin mutlak iyisi gibi gözüküyor çoğu zaman. Her durumda iyimser, insanlığa inancı tam. Oğlunu kaybetmiş ve onu bulmak tek amacı.
genelde her ifadeyi şaşırma mimiğini kullanarak veriyor kendisi
Greg Preston (Paterson Joseph) : Pek bir itaatkar. Abby’yi lider olarak görüyor ve ne derse koşulsuz kabul ediyor. Sakat yanları var bu adamın.
sert İngiliz erkeği
Tom Price (Max Beesley) : Dizinin en “cool” (afili) karakteri ki kendisi soğukkanlı bir katil zaten. Salgın sırasında cezaevinde olduğundan dünyanın sonunun gelmesi bir tek ona yarıyor. Diğerleri saldırgan tavırlarını kınasalar da vahşileşen dünyada Tom’a güvenmekten başka çareleri yok. Bir de söyledim mi, çok cool bir insan.
doktor ablamız
Anya Raczynski (Zoe Tapper) : Doktor, ama iyilik timsali doktor olarak görülmekten nefret ediyor. Tom’la aralarında ince ilişkiler yaşanıyor.
salgından kurtulan en zengin insan
Al Sadiq (Phillip Rhys) : Tipik zengin çocuğu. Lüksüne düşkün, virüsten sonra yiyecekten çok kıyafet derdine düşüyor. Zamanla daha sorumluluk sahibi bir karakter oluyor. Bir de yabancı bir dizide gördüğüm müslüman doğup sonradan ateist olan ilk karakter olmasından ötürü (bu duruma atıflar var bolca) önemli. Zira bu tip durumlarda Müslüman karakterler, kafasında takke boynunda tespihle geziyorlar çoğu zaman.
küçük başbelası
Najid Hanif (Chahak Patel):11 yaşındaki geleneklerine, dini değerlerine bağlı Müslüman bir çocuk. (Bu kontenjan dolmalıydı bir şekilde tabii). Al’la çok yakınlar. “ben çocuk değilim” tripleriyle çok canlar sıkıyor.
sarışın kontenjanı
Sarah Bowyer (Robyn Addison):Hayatta her şeyi elde etmek için seksapelini kullanan, erkekleri kendisine köle olarak gönderilmiş bir ırk olarak gören ilkel bir kızcağız. Tom’u da ağına düşürmeye çalışıyor ancak yediği hakaretlerin haddi hesabı yok.
Karakterleri klişelere uygun olarak sınıflandırdım; ancak dizi içinde konumlanmaları çok farklı. Gerçekçiliği elden bırakmayan bir anlatımı olduğundan kimse kendisinden beklenmeyecek, sırf duygusallık olsun diye yaratılan yapay hareketlerde bulunmuyor. Durduk yere kimse aşık olmuyor, kimse birden “ben artık bu değilim şuyum” diyerek sihirli değişimler yaşamıyor. Tabii ki bir karakter dönüşümü söz konusu; ancak bu yavaş ve akılcı bir süreçle gerçekleşiyor. Bu açıdan senaryo gerçekten kuvvetli.
domdom kurşunu
Aksiyon, her İngiliz dizisindeki gibi dramanın altında geziniyor. Gizem duygusu da katılıyor biraz ilerleyen bölümlerde. Hatta bazı durumların Lost etkisi yarattığını hissediyorsunuz. (“Bizden başka hayatta kalan var mı?” sorusuna verilen yanıtlar gibi) Her bölüm, merak duygusunu ayakta tutmayı başarıyor senaristler.
İzlemek isteyenler için biri 2008 sonu, diğeri 2010 başında yayınlanmış olan sadece 2 sezonu olduğunu belirtmek isterim. Bir finali var ama devam da edebilir hissiyle çekilmiş yarım bir final. BBC 3. Sezonu kesinlikle çekmeyeceklerini söylüyor, sakız gibi uzatmayı da bir türlü öğrenemediler. Buna tadında bırakılmış da denmez. 12 bölümlük bir mini dizi mantığıyla izlerseniz içiniz rahat olacaktır.
yorumlar
dizi gerçekten çok sürükleyici, lost ile karşılaştırmak gerekirse ki çok benzerlik içeriyor; lost’taki olayların yavaş ilerlemesi durumunun tam tersine çok hızlı gelişmeler oluyor, ingiliz dizisi olması boşuna değil. Zaten 1 sezonu 6 bölümden kuran ingilizler bir de diziyi sadece 2 sezon çekmişler. Yani 12 bölümden oluşuyor toplamda. Bittiğinde insanın hevesi kursağında kalıyor vallahi.
bittiğini bilmiyodum, hevesim kursağımda kaldı birden.
teşekkürler paylaşım için. haberim yoktu. ilgimi çok çekti hemen bakacağım..
@yoriko dizinin son bölümü olan 2X6 şubat 2010’da bitti. Yani dizinin kesin bittiği söylenemez. Klasik bbc dizileri 6 bölümden oluşuyor. Büyük ihtimalle 3. sezonunu aralık gibi görmeye başlayacağız
@srk BBC internet sitesinden dizinin 3. sezonunun çekilmeyeceğini bildirdi. “Diğer dizilere yer açmak için” gibi bir bahaneyle (sanırım asıl sorun reytinglermiş) kaldırmışlar yayından. Gerçi BBC’de reytingin önemi hakkında bir fikrim yok. Sonuçta reklam almayan bir TV kanalı.
@pillidarko eğer öyleyse yazık olmuş diziye konusu ve oyuncularıyla mükemmel bir diziydi.
@pillidarko : Bu yazı sayesinde bulaştım bu diziye. Gerçekten lezizymiş. Tanıştırdığın için teşekkürler. Bir Survivors haftasonu yaparak az önce bitirdik evcek ve keşke devam etseymiş diyoruz.
Ha bu arada kuul abiyi (Max Beesley) daha önce Hotel Babylon’da alakasız bir başrolde yine çok başarılı bulmuştum. Burada da döktürmüş. Kendisini takibe almaya karar verdim.
ilk sezonu bitirdim nihayet. güzeldi. izlerken hep aklımda “jericho” vardı nedense..
@behman: ben de dizi bitiminde post-apokaliptik başka bir dizi var mıdır diye ararken “jericho” ya rastladım ama yarım finalli dizilerden olduğunu duyduğumdan izlemedim.
@pillidarko : eli yüzü düzgün kıyamet sonrası dizi arayanlara ikisini de izlemiş biri olarak jericho yerine, jeremiah önerebilirim.
Çok başarılı bir dizi olmuş. Pek umudum olmasa da belki 3.sezonu da çekerler diyorum. Bir de dkaymoy‘a katılıyorum, Jeremiah kesinlikle izlenmesi gereken bir dizi. Fakat türkçe altyazıları mevcut olmadığı için Türkiye’de pek bilinmiyor ne yazık ki
Bir de izlediğim süre boyunca düşündüm durdum ben bu Al’i nereden tanıyorum diye. Meğerse Nip/Tuck ve 24’tenmiş.
yaz boşluğunda ingiliz dizisi iyi gider düşünmüştüm , psychoville den sonra bu diziyi de listeye ekledim . yorumlara bakılırsa pişman olmayacağız!
benim de en sevdiğim postapokaliptik seri olmayı başarmıştır. karakterleri başta olmak üzere yaşananlar ve verilmesi gereken tepkiler o kadar gerçekçiydi ki sezon finallerine doğru heyecan arttıkça ben daha çok gerilirdim. keşke bitmeseydi, walking dead ten çok daha kaliteli bir diziydi ve çok daha sevilesi karakterlere sahipti, benzer konuyu işlemesine rağmen kat kat daha doluydu.
S01E01
2. tur kuşağıma aldığım dizilerden biri de bu oldu. Bundan 10-11 sene önce izlemiştim bu diziyi. Kıyamet sonrası senaryolu diziler arasında en üstlere konumlandırdığım dizilerden biridir benim. En üstteki bile olabilir hatta. Doğaüstü öğe içermeyenler arasında en iyisi sanırım deyip kapatayım bu hafıza zorlama olayını. Diziyi tekrar izleyip bitirene kadar en azından.
Paterson Joseph, Phillip Rhys Chaudhary, Paterson Joseph ve
Chahak Patel, ana kadro oyuncuları olarak kalmışlar aklımda. Max Beesley’den emin olamadım ama Zoë Tapper’ın dizideki varlığını kesinlikle unutmuşum. Nightflyers, Liar, Safe House, Mr Selfridge, Desperate Romantics, Hex, Zen falan çok sayıda dizide izledim onu aradan geçen bu 10-11 senede ve çok da severim kendisini ama meğerse onu ilk izlediğim dizi bu diziymiş.
Neyse, iyi başladık ilk bölümde. 87 dakikaydı bölüm ama sıkmadı yani. Sadece Abby’nin kısımlarında ara ara düşer gibi oldu gerçi. Al ve Najid’in kısımları en iyileriydi denebilir ayrıca.
S01E03
*Bölüm konuğu Sacha Parkinson tatlıydı baya. Nerden anımsıyorum ben bu kızı diye bakındım. Mr Selfridge dizisindenmiş.
*Bu da pas vermedi be Al! Denemeye devam.
S01E04
Abby: Yani, kalabilirmişsin aslında orada o adamla ve çocuklarla beraber. Ötekileri ne kadardır tanıyorsun ki zaten?
S01E05
*Anya: Ya sen Tom’da ne buluyor olabilirsin ki ya?
*Yeni dünya sonrası şefteyi yaptın en azından Al. Bu da bir şey.
S01E06 (Sezon Finali)
Mal Najid yüzünden yaşanan bir sürü gereksiz aksiyon…
Başarılı bir sezonu geride bıraktık. Boş geçen, zayıf kalan bir bölüm olmadı. Türünün en iyilerinden olarak anımsadığım kadar varmış cidden.
S02E01
*Saatlerce göçük altında oksijensiz kalmış biri göçük altından çıktıktan birkaç dakika sonra göçük altından çıkan diğer kişiye suni teneffüs yapıp onu kurtarıyor. Bilimsel gerçeklere birazcık saygı ama ya!
*Bu dizinin Sarah’ya davranış şekli hala değişemedi. Ciddi miktarda sinir bozmaya devam ediyor.
S02E05
Üzüldüm lan! Dizideki en sevdiğim karakter olurdu kendisi.
S02E06 (FİNAL)
Kötü bir bölümle açtığımız sezonu yine kötü bir bölümle kapatmış olduk. Ara bölümler ise daha izlenir durumdaydı.
1975 yılı yapımı orijinal diziye bir bakayım dedim. 2 bölüme şans verdim. 2. bölümü atlaya atlaya izledim gerçi. Fazlasıyla durağan ve de ruhsuz bir iş olmuş. Diyaloglar uzun ve ilgi çekicilikten uzak kaçmış. Karakterlerin de pek bir cazibilitesi olduğu söylenemez. Benden pas kısacası.
Karakterler demişken; 2008 versiyonundan Abby dışında karşılığı olan bir karakter yok burada. Tam Anya’yı karşılamayan bir kadın karakter var. Onun manitası ölmüştü, bunun kız kardeşi öldü. Ayrıca doktor değil bu. Sadece bencil yapısıyla ve sakat birini arkasında bırakıp gidişiyle Sarah’yı andırabilecek bir karakter var ayrıca. Erkek karakterlerin ise hiçbirinin ucundan kıyısından bile olsa bir benzerliği yok.