2016 Ağustos’ta TV Ekranı
80 yorum ozgun14 01 Ağustos 2016 09:10
Sakinliğiyle kimini üzen, kimini mutlu eden, benim gözlerimi yaşartan Ağustos ekranı işte karşınızda.
(Önceki aylar için buradan.)
YENİ GELENLER
1970’lerin sonu… Bozulmuş, hırpalanmış, çetin, meteliksiz, kısacası öleyazan New York, Bronx sokakları… Laf kalabalığı şarkıları, sıra dışı dans figürleriyle hayata tutunmuş bir grup gençlik… Sokaklarda hip hop’un, punk’ın ve disco’nun doğuşunu izleyeceğiz. New York’un kaderini bu gençler müzik ve danslarıyla değiştirecek.
Aynı isimli roman serisinden uyarlanan Chesapeake Shores, New York’ta yaşayan, çok başarılı bir kariyere sahip, boşanmış ve ikiz kız çocuğu annesi Abby’yi (Meghan Ory) merkezine alıyor. Uzun bir aradan sonra memleketi Chesapeake Shores’a ailesini ziyaret etmeye dönen Abby, bu ziyareti süresince lise aşkı, uzlaşılması zor babası ve sevgili büyükannesiyle yüzleşecek, kariyerini ve hayatını gözden geçirmeye başlayacaktır.
Dizi, başkent Washington’da hızlı akan siyaset dünyasında parlak bir geleceği olabileceğini keşfeden, mütevazı bir hayat tarzı ile büyümüş genç bir kadını merkezine alıyor. Uzun süre önce Alabama’dan, evinden ve ailesinden ayrılıp Washington’da yeni bir hayata başlamış olan Anna yaşadığı bir skandal sonrası tekrardan baba evine dönmek zorunda kalır ve hikayemiz başlar.
I Love Dick: Başroldeki evli çiftimizin iki üyesi de kendisini Dick isimli karizmatik bir profesöre kaptırınca evlilikleri sınanma sürecine girer.
The Tick: Tick adlı karakterimiz (kene anlamına geliyor) hafıza kaybı geçirmiştir ve iyileşme sürecindedir. İyileştikten sonra yardımcısı Arthur ile kendisini kötülere karşı savaşırken bulur.
Jean-Claude Van Johnson: Emekliye ayrılmış ünlü bir dövüş sanatları ustası olan Jean-Claude Van Damme, Jean-Claude Van Johnson ismiyle gizli bir ajan olarak sahalara geri döner.
yorumlar
Sakin gibi gözükse de Temmuz’dan daha dolu bir ay benim açımdan.
Dönenlerden; You’re The Worst ve Fear The Walking Dead var.
Yenilerden; Chesapeake Shores ve Too Close to Home’a bakabilirim belki.
Amazon pilotlarından da Jean-Claude Van Johnson’ı çok merak ediyorum; belki bakarım ona da.
Bu ay güzelmiş aslında, bomboşum. Bir yandan boş olması kötü çünkü bütün diziler Eylül-Ekim’e sıkışacak.
Yenilerden The Get Down ve Amazon yenilerini denerim diye düşünüyorum.
Dönenlerden ise You’re the Worst var ama pek bakacağımı sanmıyorum. Fear’ı zaten bıraktım.
Eline sağlık.
Yenilerden sadece The Get Down’ı izleyeceğim.
Dönenlerden Fear the Walking Dead, The Strain ve You’re the Worst var.
Bu arada Amazon pilotlarının konuları da çok güzel gözüküyor. Onay alırlarsa o zaman tüm sezonu izlerim.
NOT: The Tick dizisi acaba eski bir çizgi film olan Kene’den mi uyarlandı? Birebir aynı gibi geldi bana.
Sonradan Ek: Evet dediğim çizgi filmden ve çizgi romandan uyarlanmış
Eline sağlık @ozgun14
gelen yok dönen de yok gibi.
youre the worst ile ayı tek geçtim.
Bu Amazon yenileri pilot olarak mı gelecek yoksa tüm sezonları mı gelecek ?
pilot
Nasıl ya Kene’nin sadece deneme bölümü mü çıkacak? Sezon onayı yok mu yani?
Yenilerden yok/Dönenlerden yok. Şükür biraz bitirmek istediğim dizilere yönelebilirim.
Strain’de güncele yetişmem lazım gerçi bir ara.
Yenilerden: The Get Down’a harcanan para diziyi merak etmemi sağladı.
Dönenlerden: Halt and Catch Fire, The Strain, Fear the Walking Dead.
Daha önceden de demiştim. Meghan Ory, ne işi var orada? Hallmark kanalına kadar mı düştün yahu?
Fear the Walking Dead’e yetişme konusu biraz karışık ama onun dışında dönen yok neyse ki. Yenilerde de duruma bakarız ama genel olarak boş olduğunu hissettiğim bir ay.
Ve bu durum beni çok mutlu ediyor. Ben kalp Ağustos.
Yenilerden izleyecek hiç dizim yok. Bu ay rahatım.
Eskilerden ise;
The Strain ile Fear The Walking Dead var.
Sadece You’re The Worst var başka bir şey yok benim için.
The Strain ve Fear The Walking Dead var devam edeceklerim
Jean-Claude Van Johnson ve The Tick dizilerine de başlarım bu ay.
her ay yeni dizileri takibe ala ala toplam 60 65 küsür dizi çıktı seçici davranıyorum artık
kene mi aklıma kene bestesi geliyor
dick diye isim mi olur ya allah aşkına örnek verir dim de burda olmaz bu işler işte
Jean-Claude Van Johnson kafama yattı şimdi pilot bölüm çıkacak da onay alacak da sezonun bölümlerin tamamı nete düşecek de bana yatdıgım yerden para gelecek gibi bir şey bu
Bu Get Down’ın ilk sezonu ikiye mi bölünmüş? Sadece 6 bölüm gözüküyor şuan için.
Evet, ikiye ayrıldı.
Evet, ikinci altı daha sonra.
Amazon denemelerine bakan oldu mu? (3’ü de ilgimi çekiyor ama tek bölümden öteye geçmedikçe bakmıyorum Amazon’lara)
The Get Down’ın ilk 3 bölümü için tepkim: Abi çok iyi yaaa! (Sense8’den sonra Netflix 2. büyük dramasını yapmış aga!)
Herizen F. Guardiola (Mylene Cruz) için tepkim: Hastasıyız dedeee! (Dizinin zamanında kadrosu açıklandığında bu kızın böyle bir şey çıkmasını hiç mi hiç tahmin etmiyordum valla! Her açıdan yakıyor ortalığı! )
Kalan 3 bölümü de bitirdikten sonra daha ayrıntılı bir şekilde dökülürüm buraya.
Gözlemlerime göre I Love Dick iptal olacak, diğer ikisi onay alacak gibi duruyor.
Ek: İzlemedim 3’ünü de.
The Get Down S01E05
Müthiş bir şarkı oldu bu gerçekten.
Come, set me free!
The Get Down S01E06 (Sezon Ortası Finali)
Ne harika, ne lezzetli 6 bölüm oldu öyle yahu! Dürüst olmam gerekirse daha 1 hafta öncesine kadar izlemeyi düşündüğüm bir dizi değildi The Get Down. Sonra diziden 2-3 tane minik klibe denk gelip izleyince ben bunu bir deneyeyim deyip oturdum korkmadan 1.5 saati aşkın ilk bölümün başına. İyi de yapmışım valla; her bölümünü bayıla bayıla izlediğim bir dizi, bir görsel ve işitsel şölen buldum karşımda. Netflix’in harcadığı paranın hakkını vermiş dizi kesinlikle. Geride bıraktığımız 9-10 günlük süreçte basında kendine yeterince yer bulamamış olması ise üzücü. Orta karar bir iş olan Stranger Things’i göklere çıkaran basının The Get Down’ı boş geçmesi kabul edilebilir gibi değil kesinlikle. Netflix adam olalı drama bazında 2. kez büyük balık yakalamış bana göre. İlk büyük balığı geçen yaz Sense8 ile yakalamıştı, şimdi de ikinciyi The Get Down ile.
Bölüme dönecek olursam;
Sezon ortası finaliydi; ama maşallah sezon finali gibi bir bölümdü. Hatta dizi finali gibi bir bölümdü bana göre. Mutlu bir tebessümle bıraktı gitti beni. Dizinin ilk sezonunun kalan 6 bölümünü 2017’ye kadar izleyemeyeceğimizi anımsayınca o tebessümün yerini hüzün aldı birden tabi.
Harcanan her kuruşa ve dizide emeği geçen set önü, set arkası herkesin emeğine değen bir dizi olmuş kesinlikle. Daha ayrıntılı yorumlarımı yazacağım tanıtım yazısında yaparım artık.
Dizi için puanım: 9.2
The Tick, tam olarak beklediğim seviyede ÇÖP!
Jean-Claude Van Johnson (Pilot)
Abi çok iyi yaaa! Bayıldım valla, çok güzel pilot yapmışlar gerçekten. N’olur onay alsın bu, n’olur, n’olur, n’olurrr!
Komedisi, aksiyonu, draması her şeyiyle lezzetli bir bölüm olmuş. Zamanın aksiyon filmleriyle ve kendiyle dalga geçmeler, başka ünlü oyunculara laf sokmalar falan da gayet iyiydi. Kat Foster, Phylicia Rashad ve Moises Arias üçlüsü güzel tamamlamış Van Damme’ı. Van Damme’ın hem kendini oynaması, hem de Van Johnson isminde bir gizli ajanı oynaması da diziye eğlence katan unsurlardan biri. Kendini oynuyor olması, Episodes’ta Matt LeBlanc’ı izlemekten aldığım keyfin aynısını veriyor. İzlemesi çok keyifli. Zaten seksen ve doksanların Hollywood aksiyon yıldızları arasında favorim Van Damme oynar da keyifli olmaz mı hiç? Cidden, çoğu kişi Stallonecidir, ya da Schwarzeneggerci. Ben ise kesinlikle Van Dammecıydım küçüklüğümde.
Cidden çok güzel, gelecek vaat eden, boşa gitmemesi gereken bir proje Jean-Claude Van Johnson. Umarım onay alır de doya doya izleriz!
I Love Dick (Pilot)
Özel hayatında işleri yolunda gitmeyen, kuraklaşmış bir evliliğin içine saplanmış, orta yaşlı bir film yapımcısı kadının yeni tanıştığı Dick ismindeki dobra ve karizmatik bir adamı arzulamaya başlaması üzerine yarım saatlik bir dramedi. Ne çok iyi, ne de kötü olmuş. Orta direk bir şey işte. Tam Amazon kafası bir proje diyebilirim. Ama sıkıntı şu ki bu hikayedeki orta yaşlı kadın Dick’i arzularken bizim de izlerken bu orta yaşlı kadını arzulayabiliyor olmamız lazım. Ama Kathryn Hahn’ın arzulanabilir bir yanı yok ne yazık ki! Sorry, you’re not hot enough!
Dizinin bir diğer handikabı da ismi tabiki! Kim ‘I Love Dick’i çok seviyorum. Çok güzel bir dizi.’ demek ister ki?
Konu fena değil, atmosfer iyi, Kevin Bacon var…
Kathryn Hahn’ın yerine başka birini bulup yola devam edeceklerini bilsem onay alsın isterdim ama; bu şartlarda kaderi çöpü boylamak olur umarım.
Konu epey güzelmiş yahu, buradan güzel şeyler çıkacak hissediyorum:)) Beklediğim üzere The Missing’te olduğu gibi burada da içim parçalandı.
Diğer bölümler fazla ağlaşmayacağız diye tahmin ediyorum, gizem ve polisiye kısmı ön planda olur diye ümit ediyorum. Bu katil ( hoş olup olmadığıda belli değil ya) ile ilk karşılaşmalarında ben biraz el bebek gül bebek beslerler ondan sonra ne olacak diye düşünürken
herşeyi çok hızlı ilerlettiler.
Ya ben biriktirsem mi izlesem mi bilemiyorum şu One of Us’ı. The Missing’de çatlıyodum her hafta pişman olmuştum biriktirmediğime
@desperate houseboy: Bana kalırsa sen yine biriktir, bu da çatlatacak şekilde ilerleyecek belli oldu.
Bu arada The Paradise’tan bu yana gözlerim arar olmuştu; Joanna Vanderham     
* Becerebilirsem hafta hafta takip edip sonucu öğrenmek istiyorum. Sevdim konuyu. Hatta bir ara fırtına dinmesin veya yollar açılmasın falan bile istedim.
* Joe Dempsie ne kadar büyümüş öyle? Skins ayrı bir yana tabii, ondan bu yana çok oldu da Game of Thrones’tan beri izleme şansım olmamıştı benim.
One of Us 1×01:
Tabii ki kaşındım ve izledim ilk bölümü. Hazır buralarda da havalar şimşekli, yağmurluyken kaçırmayım dedim fırsatı. Vallahi nasıl akıp gitti 58 dakika anlamadım. Su içmeye kalkmak için durdurduğumda daha yarısına falan anca gelmişimdir derken 50. dakikadaymışım.
Zevkten dört köşe oldum izlerken. Olay örgüsünün beklenenden farklı yönde ilerlemesi/ilerleyecek olması en şaşırtıcı tarafıydı tabii. Gerçi onu da bilmiyoruz. Bölüm finalinde işlerin karman çorman olacağı belli oldu.
Ama öyle iç parçalayıcı değildi benim için. O anlamda bir The Missing ya da Broadchurch değil.