The Knick – Tanıtım || Ameliyat Eskiden Bilim Değildi
21 yorum okakacukaka 25 Ocak 2016 09:03
21. yüzyıldan 15 yıl yemiş bitirmişken 20. yüzyılda bir gezintiye ne dersiniz? Aslında o kadar da uzak bir dönem diyemeyiz 115 sene öncesine ama, özellikle Amerika’da tıp adına durumun vahameti gerçekten de dehşete düşürecek cinste.
1900 yılında geçen bu tıp dizisini size anlatmadan önce, Amerikan tıp tarihinden bilgiler vererek nasıl bir dönemde olduğumuzun resmini çizmek istiyorum:
- 1876’da İngiliz cerrah Baron Joseph Lister Amerika’yı ziyarete geldiğinde, Amerikalı meslektaşlarının bir ameliyat gününü belirlemek için hala hava durumunu baz aldıklarını görmüştü. Öyle ki bazıları kuzeydoğudan esen rüzgarların erizipel mikrobu taşıdığına inanıyordu.
- O sıralarda cerrahlar hala fraklar içinde ameliyat yapıyorlardı.
- Bir süre sonra cerrahlar ve asistanları tırnaklarını kesmeye, ellerini ve kollarını sabun ve suyla dezenfekte(!) etmeye başladılar.
- Ameliyatlardan önce bir de cıvalı biklorite(mikropları öldürmeye yarayan bir çözelti) batırılıyordu bu eller ve kollar.
- Aynı dönemde keten süngerler yerine kaynatılmış deniz süngerleri kullanılmaya başlandı.
- Avrupa’da 1800’lerde Dr. Joseph Plenck, kadın doğum uzmanlarının eldiven giyerek zührevi hastalıklardan korunmasını önermişti. Amerika’da ise 1890’da Boston’dan Dr. Horatio Storer, doktorların iş kazalarına kurban gitmemek için kaynatılmış eldiven giymelerini önerdi. Hijyen amaçlı lastik eldivenleri literatüre ancak 1905 yılında Dr. William Stewart Halsted sokabildi.
- Sarı humma, tifüs, hıyarcıklı veba salgınları yüzünden insanların ortalama yaşam süreleri epey düşüktü. Üstelik bu hastalıkların neden yayıldıkları da henüz çözülememişti.
- İnsülin, difteri antitoksini, vitaminler, antibakteriyal ilaçlar ve kan transferi için güvenli yöntemler bu dönemde yoktu.
- Röntgenciler hastanelere geçiyorken uğruyorlardı.
- Koruyucu hekimlik adına denizcilerin limon ve kireç emerek iskorbüt hastalığından korunması dışında bir tek çiçek hastalığı aşısı vardı.
- Tüm Amerika’da halk sağlığı için çalışan sadece 58 kurum vardı ve bu kurumlarda toplam 130 hemşire çalışıyordu.
- Radyumlu su: Radyum kaplı kovalarda bekletilen suyun her şeye iyi geldiği sanılıyordu. İnsanlar romatizmadan, iktidarsızlığa kadar her rahatsızlıkları için bu sudan içiyordu. (Radyumun günümüzde köşe bucak kaçtığımız radyoaktifliğin nedenlerinden biri olduğunu hatırlatalım.)
- Plonbaj: 20. yüzyılda tüberküloz için kullanılan tehlikeli bir yöntemdi. Cerrah, hastanın akciğerinin alt kısmında bir oyuk açıp orayı yabancı bir cisimle dolduruyordu. Bu işlem sonunda tüberküloz nedeniyle hastalıklı olan üst akciğer patlıyordu. Teoriye göre bu patlayan akciğerin kendi kendini onaracağı düşünülüyordu.
- Çivili bacaklar: Günümüz protez bacaklarına kavuşmadan önce hastanın bacak ya da belinde oyuklar açılarak tahtadan çivilerle vücuduna tutturulan takma bacaklar kullanılıyordu.
- Bitlerle gaz yağı yoluyla savaş: “Ne var ki canım? Anneannem bize de sürerdi küçükken” demeyin. Bitler için etkili evet, ama zamanında insanların kafalarını gaz yağına bulayıp gezerken açıkta bir ateşin yanından geçme riskleri vardı.
- Diş çıkaran bebelere morfin: Bazı anne-babalar diş çıkartma sürecinde bebeklerinin acısını azaltmak için morfinli şurup kullanıyordu.
yorumlar
Yazı için ellerine sağlık. Diziyi ben 3 bölüm izledim ama benim için fazla durağan ilerleyen bir diziydi. Ve bir türlü açılacak hissi uyandırmadı bende. İlk zamanlar ilerleyen ilgi çekici bir konusu da yoktu. Sonradan belki daha da açılmıştır.
Yazıyı okurken ise gerçekten çok zevk aldım. Tıp okuduğum için verdiğin, bilgileri okumakta çok zevkliydi. Ellerine sağlık.
eline sağlık eklemelerin güzel olmuş. ama bu aralar tıp dramalarına doydum, belki ileride final yaptıktan sonra hüpletirim. umarım güzelce tamamlar hikayesini de deneme şansımız olur.
Daha önce diziyle ilgili şurada laflamıştık.
Diziyi izlerken en çok ilgimi çeken ayrıntılardan biri de çoğu ameliyat tekniklerini Fransızca kitaplardan çevirip uygulamaları olmuştur. Paris’de kabul görmeyen bir şeyin Amerika’da uygulanamıyor olması da hoş bir detaydı.
Dizi ilk başta biz tıp dramasıyız diye ortaya çıkmış olsada işin içinde bundan daha fazlası var. 2.sezonla birlikte karakterlerin aile ilişkilerine konu içinde daha fazla değinilip, tıp kısmı arka plana atılıyor. Bunu da iyi mi yapıyorlar? Kocaman bir evet:)
Açık ara en nefret ettiğim karakter ise Everett, gördüğüm yerde adamı boğazlayasım geliyor. Haklarını yemeyelim Algernon ile iyi kapıştırıyorlar.
2.sezon ispiyonu
Her defasında Everett’in dört ayağının üstüne düşmesinde ifrit oluyorum. Adam ne yaptıysa yanına kar kalıyor. Mahkeme salonu dışında Algernon tam şimdi bir güzel pataklayacak diye beklerken tam tersi oldu.
En sevdiğim dizilerden bir tanesi.2. sezonunu daha izlemedim.Ancak sıra gelecek.Zaten dizinin yapımcısı Amerikada oldukça saygı gören bir yönetmen.Bu bile izlenmesi için geçerli bir sebep olduğunu düşünüyorum.Teşekkürler okakacukaka.
Geçen sezon başladığından beri izleyeyim diyorum bu diziyi ama işin aslı hiç ilgimi çekmiyor. Ağır olduğuna dair yorumlardan dolayı da sürekli erteleyip duruyorum. Soderbergh-Owen faktöründen dolayı bir gün bakarım elbet ama ne zaman olur hiç bilmiyorum ben de.
Yazı için ellerine sağlık @okakacukaka.
Ben ikinci sezona henüz girememiş ve ne zaman gireceğini bilmeyen biri olsam da ilk sezonundan memnun kaldığımı hatırlıyorum.
Tabii dendiği gibi temposu akan bir dizi olduğu söylenemez. Aslında tam olarak tıp dizisi de denemez. Doktorların hayatları ve başondan geçenler daha ağır basıyor. Ama dönemi iyi yansıttıklarını düşünüyorum kendi adıma. İlk 2-3 bölüm sonrası “Midesine güvenen girsin.” tepkisi verdiğimi hatırlıyorum. Sonradan yavaşlamıştı.
Eline sağlık yazı için.
Tanıtımı geç de olsa sonunda okuyabildim. Ellerine bolca sağlık diliyorum @okakacukaka . Çok koyuyordu şu dizinin hak ettiği gibi bir tanıtımı olmaması bana. O notları kullanmak konusundaki uyumun içinse ayrıca teşekkürler.
Bu diziyi yayınlandığından epey sonra yaz aylarında izlemiştim. Beklediğimden çok daha iyi bir şeyle karşılaştım. Öyle ki peşpeşe izlediğim ilk sezon sonrasında hangi diziyi izlemeye kalksam hafif geldi. Oyunculuk, teknik ayrıntılar, dönemin yansıtılışı, konu, karakterler derken neye kafamı çevirsem ağzımın suları aktı.
Benim için öyle dolu dolu, öyle film gibi bir dizi oldu ilk sezonuyla. 2. sezona başlamaya ise kıyamıyorum.
Dizi mini dizi olarak başlamadı. Çünkü dizi ilk duyurulduğunda hali hazırda bir de 2. sezonunun olacağını da açıkladılar.
Bunun dışında tanıtımını beğendim. Teşekkürler @okakacukaka
@GrandeTuran: Beğenmene sevindim Mini dizi olayını şöyle açıklayayım; Nisan 2014’te şöyle bir yazı yazılmış. Buraya göre mini dizi olarak planlanmış. bende buna göre yazmıştım o kısmı. Şimdi baktığımda Temmuz 2014’te de bu yazı yayınlanmış başlamadan onay aldı diye.
Ki o ilk yazıda da mini lafında kaynak bağlantısı var.
2 x 7:
Şu bölümde Gallinger’a ettiğim küfürü hiçbir bölümde etmemişimdir
İlk sezondan daha iyiydi. Ama çok pis bir yerde bitti. Devamı olması lazım mutlaka.
@dkamoy: Bence bir an önce başla 2.sezona
2 sezonunu bitirdim.Yine harikaydı ama sezonun son bölümünü izlemek beni gerçekte zorladı. .İnsanın midesinin gerçekten sağlam olması lazım..İnsan anomotisini öğrenmek iyi bir şey ama bu şeklide sanki biraz fazla oluyor.Bence bazı kişilerin bu diziden uzak durması iyidir.Rüyalarına girip uykusunu kaçırabilir.Benden söylemesi
Gel gör ki 2. sezon benim için ilk sezonun altında kaldı açıkçası. Özellikle başlarda ittirerek izlemem gerekti. İlk sezonda da başlarda ağır akıyordu ama o dünyaya, karakterlere alışma vs. derken nasıl geçtiğini anlamamıştım. Bu sezon ise üstüne koyamadı. Karakterlere odaklanıp, onları çok da iyi işleyemediklerini düşünüyorum. Bazı gelişmeler fazla oldu-bittiye geldi benim gözümde.
Örn.
Hemşire Lucy’nin Thackery’den tekme, babadan dayak yiyince gözünü güç ve para hırsının bürümesi (bu kıza ilk sezonda çizdikleri hırs daha çok mesleki idi. bu şaşaalı yaşama yönelme bana hiç mantıklı gelemedi.)
Henry Robertson denen hergele zart diye giriverdi diziye. Geçen sezon Corneila’nın çektiklerini düşününce, adapte olmam epey zaman aldı.
gibi gelişmeler battı bana.
Elbette izlemesi zevkliydi yine ama işte ilk sezonun üstüne bu sezonla kendi çıtasının altında kaldı benim için.
3. sezon onayı gelirse “umarım 2’nin altında kalmaz” diyeceğim. Bi de
@dkamoy: Sonunda izlemene sevindim İlk ispiyonun içindekilere katılıyorum kesinlikle. Güzel noktalara parmak basmışsın
@okakacukaka : Ay iyi ya sevindim o konularda anlaşmamıza.
The Knick Season 3 Update: ‘I’ve Heard It’s Done,‘ Co-Star Says
Steven Soderbergh yeni sezon hazırlıklarına başlamış güya. Barry Jenkins & André Holland’la birlikte.
2 sezon yayınlanan, 3. sezona göz kırpan, yeni sezon gelecek diye beklerken kesip attıkları bir dizi olmuştu. Halbuki çok iyi ilerliyordu. Konusu nedeniyle heyecanla izlediğim bir diziydi. André Holland’ı bu diziyle tanıyıp oyunculuğunu beğenmiştim. Tekrar izlemek çok güzel olacak. Clive Owen da geri döner mi acaba? Yoksa başka birisini mi düşünüyorlar, bakalım haberler gelmeye başlar. Eğer gerçekten dönecekse tabi.
çok başarılıydı. Ancak ikinci sezon biraz daha fazla karakter odaklı olduğu için ilk sezon kadar beğenmedim. Yine de güzel bir diziydi genel olarak, 3. sezon olursa da ilk sezon gibi olur umarım
Bunun pandemi sırasında hortlayan 3. sezon düşünceleri yine yatmış bir ara.