Tutankhamun — Tanıtım
9 yorum aytackara 14 Kasım 2016 09:22
Tutankhamun ya da diğer ismiyle Tutankamon Antik Mısır tarihinin yaptıklarıyla pek iz bırakan firavunlarından birisi olmasa da kuşkusuz günümüzün yüzü ve ismi en tanınmış firavunlarından birisi. Bunun başlıca nedeni de elbette mezarının keşfedilmesiyle gelen popülaritesinin ve mezarın sahip olduğu iddia edilen lanetle ilgili tartışmaların hala devam etmesi
Laneti şimdilik bir kenarda dursun, biz mezar kısmına odaklanalım. M.Ö. 1332-M.Ö. 1323 yılları arasında hüküm süren Tutankhamun’un mezarı arkeolojik açıdan uzun zaman önce değil, 1922 yılında Mısır’ın Krallar Vadisi bölgesinde keşfedildi. Firavun’un ölümünden 3245 yıl sonra yani…
İşte ITV de bu keşfin hikayesini mini dizi yaptı. Ekim ekranına dahil olan Tutankhamun, dört bölümlük yayın hayatının sonuna gelerek hikayesini de bitirdi.
Keşfe kadar Mısır’ın unutulmuş firavunlarından birisi olan Tutankhamun’un mezarı arkeolog Howard Carter (Max Irons) tarafından keşfedilmiştir. Birçok meslektaşı tarafından imkansız ve umutsuz vaka olarak görülen bir işe gönül veren Carter’ın yaptığı kazıyı ise dönemin zengin isimlerinden Lord Carnarvon (Sam Neill) üstlenmiştir. Dizi, hikayesini 1905 yılından başlatarak ilerliyor ve ikilinin tanışmasıyla girişi yapıyoruz.
Ancak on yedi yıl boyunca yapılan bir kazının hikayesi yok elimizde. Araya giren ve bütün dünyayı etkileyen bir I. Dünya Savaşı var, o da haliyle kazıyı vuruyor. Dört bölüm boyunca yaşanan zaman atlamaları da cabası. Aynı zamanda Lord Carnarvon’un kazıya eşlik eden kızı Leydi Evelyn’in (Amy Wren) de dahil olduğu karakterler arası ilişkiler de dizide kendisine yer buluyor.
Bir noktadan itibaren de mezarın keşfinin ardından yaşananlara geçiş yapıyoruz. Misal o dönemdeki Mısır bürokrasisi bana göre insana cinnet getirmelikti.Dizide konu ve detaylar bu şekilde yani.
Tutankhamun benim genel olarak beğendiğim bir dizi oldu. Gerçek hayattan uyarlama ve merkezinde gerçek kişilerin olduğu dizileri ayrı bir seviyor olmamın da bunda etkisi var. Tutankhamun’un hikayesinin zaten ilgimi çekiyor oluşu ise diziye başlamış olmamda pay sahibi tabii ki. Bu bakımdan izleyenlerin tatmin olacağını düşünüyorum.
Üstelik arkeolojiye fazla boğmadan veya ilgisi olmayanları sıkmadan anlatım yapmaları da artılarından birisi olmuş. Benim diziyi sevmem ikinci bölümle oldu, ikinci yarısını da daha iyi buldum. Kadrosu ise başta Max Irons ve Sam Neill olmak üzere rollerinin hakkını vermişler. Gerçi dürüst olmak gerekirse ekstradan bir şey yapmalarına zaten gerek de yoktu hani.
Yazıyı kapatmadan önce diziyle alakalı -her ne kadar pek göze batan bir şey olmayan- ufak bir tutarsızlıktan da bahsetmek istiyorum.
Dizide başrolde yer alan Max Irons 31 yaşında ve dizinin hikayesine başladığı yıl olan 1905’te Howard Carter da 31 yaşındaydı. Carter dolayısıyla mezarı keşfettiğinde 47 yaşına gelmişti ve hatta dizi hikayesini bitirdiğinde 48 olmuştu bile. Ancak dizi boyunca Max -nazar değmesin- Irons herhangi bir yaşlanmaya gidilmeden genç haliyle karakteri oynamaya devam etti.
Gerçi dediğim gibi seyir zevkini etkileyen bir konu değil, Max de yapmasını gerekeni yeterince yapıyor. Hikayenin hangi yılda olduğunu bölümler boyu takip etmeye çalışmama rağmen ben bu gerçeğin finali izledikten hemen sonra farkına vardım.
Böyle yani efendim… Diziyi izleyeceklere şimdiden iyi seyirler.
yorumlar
– izlenecekler sırasına eklendi. İngiliz aksanı ile izlemek değişik olacak. Trailer da bile dizinin adı çok tatlı şekilde telaffuz ediliyordu. Eline sağlık
Benim çok ilgimi çeken bir yapım değildi ama tanıtımla dikkatimi çekti, bi ara izleyeceğim.
Eline sağlık @aytackara.
Ulan bunları kim yazıyor.
Okuyan da gerçek sanacak sahiden.
Sona kadar fena gitmemiş ama sonda fena uydurmuş.
İngilizlerin diziden sonra var mıydı yok muydu diye haber yazıları yazdığını gördüydüm. Burası oldurup bir de üstüne final yaptırmış
Buraya yazan diziyi izledikten sonra mutlu son istemiş olabilir
Çok bakamadım ama İngilizler yok falan diyordu galiba.
Aynen. Genel kanı yok veya etki vardı da tepki yoktu düşüncesinde sanırım. Ben izlerken itiraz etmediydim gerçi o başka.
4 bölümlük mini dizi olması dolayısı ile hemen bitiverdi, başı sonu belli olduğundan konuya değil işlenişe odaklandım, heyecan yaratmayan ama genel itibari ile karşısından mutlu kaldıran güzel bir dizi izledim, keşke dediğim sahneler oldu elbet, daha belgesel vari bir yapım olsa yada bir belgesel kanalı işi olsaymış bence çok farklı bir dizi olurmuş, bu tip tarihi bir yapımda yine tarihi inceliyorsan kazma kürek göstermekten ziyade tarihi bilgilerle derine inmek gerektiğini düşünüyorum.