* Louis Hofmann’ı gördükçe gözümün önünde Jonas dolanıyor gibi oluyor. N. Türkiye’nin yapacağı esprilere hazır değilim galiba…
* Tahmin ettiğim gibi Marc Ruffalo-Hugh Laurie dozu pek fazla değil. Ana genç karakterlerin, savaşın ve Nazi birliklerinin ağırlığı daha fazla. Ama batmadı. II. Dünya Savaşı’nın klasik ağır/zulüm atmosferini vermeye çalışmışlar. Şeref yoksunu bir Nazi subayı da duruyor orada.
Bir de Ed Skrein‘in varlığından haberim yoktu, 2. bölümden çıkıverdi bir anda.
* Sezon 4 bölüm zaten, elbet bitireceğim. Bölüm süreleri birazcık uzun geldi tabii. Ayrıca temposu aman aman hızlı sayılmaz, bu da diziyi biraz geriye çekmiş. Karakterlere/oyunculuklara bel bağladıkları bir iş haline gelmiş dolayısıyla. Memnun sayılırım gerçi.
Ben memnunum. Bir savaş dramasına göre biraz hantal davrandıklarını düşündüğüm oldu gerçi ama fazla sulandırmadılar ve beklediğimi aldım. Dramın suyunu çıkarmalarındansa bu seviyede kalmalarını tercih ederim.
Final bölümü Marie ve Werner açısından daha güzel geçti. Ruffalo-Laurie tarafı ise devam ettikçe daha işe yarar hale geldi ama anca yardımcı karakter seviyesinde kaldılar. Diziyi bıraktıkları nokta ise beklendikti tabii.
Werner nihayetinde/mecburen Alman ordusunda görevli olduğu için mutlu bir son beklentisinde değildim ama eğip bükselerdi şikayet etmeyecektim. Buruk bir final oldu ama sağlık olsun.
Bu dizideki oyunculuklar niye bu kadar korkunç. Kıza vurasım gelmiyor, hem ilk rolü hem pek sempatik, sevdim kendisini.
Yan rollerdeki Hugh Laurie ve Mark Ruffalo bile son derece kötü iş çıkarmışlar. Bu adamlar iyi oyuncu, isteseler bu kadar kötü oyunculuk sergileyemezler. Ne olduğunu anlamadım, pembe dizi oyunculuğu gibi oyunculuk izlettirdiler.
Louis Hofmann fena değildi. Yalnız, tamam
ortak noktaları çok da o ortamda ne öpüşmesi be kardeşim. Git yargılan, serbest kal, kızla buluş, biraz takılın, sonra öpüşürsünüz. Bir yavaş olun
Saint-Malo’da savaş atmosferi güzeldi. Bombardımanlar, kasabadaki son çatışma savaşı gerçekten hissettiriyor insana.
Dizi akmıyor, gereksiz uzatmalar ile 4 saatlik dizi yapacağınıza keşke 2-2.5 saatlik bir film yapsaydınız.
yorumlar
İzlerim ben bunu…
İlk 2 bölümü izleyip yarıladım.
* Louis Hofmann’ı gördükçe gözümün önünde Jonas dolanıyor gibi oluyor. N. Türkiye’nin yapacağı esprilere hazır değilim galiba…
* Tahmin ettiğim gibi Marc Ruffalo-Hugh Laurie dozu pek fazla değil. Ana genç karakterlerin, savaşın ve Nazi birliklerinin ağırlığı daha fazla. Ama batmadı. II. Dünya Savaşı’nın klasik ağır/zulüm atmosferini vermeye çalışmışlar. Şeref yoksunu bir Nazi subayı da duruyor orada.
Bir de Ed Skrein‘in varlığından haberim yoktu, 2. bölümden çıkıverdi bir anda.
* Sezon 4 bölüm zaten, elbet bitireceğim. Bölüm süreleri birazcık uzun geldi tabii. Ayrıca temposu aman aman hızlı sayılmaz, bu da diziyi biraz geriye çekmiş. Karakterlere/oyunculuklara bel bağladıkları bir iş haline gelmiş dolayısıyla. Memnun sayılırım gerçi.
Oldukça vasat bir iş çıkmış ortaya.
Ben memnunum. Bir savaş dramasına göre biraz hantal davrandıklarını düşündüğüm oldu gerçi ama fazla sulandırmadılar ve beklediğimi aldım. Dramın suyunu çıkarmalarındansa bu seviyede kalmalarını tercih ederim.
Final bölümü Marie ve Werner açısından daha güzel geçti. Ruffalo-Laurie tarafı ise devam ettikçe daha işe yarar hale geldi ama anca yardımcı karakter seviyesinde kaldılar. Diziyi bıraktıkları nokta ise beklendikti tabii.
Kötüler kaybetti diyelim hiç değilse
Bu da böyle.
Bu dizideki oyunculuklar niye bu kadar korkunç. Kıza vurasım gelmiyor, hem ilk rolü hem pek sempatik, sevdim kendisini.
Yan rollerdeki Hugh Laurie ve Mark Ruffalo bile son derece kötü iş çıkarmışlar. Bu adamlar iyi oyuncu, isteseler bu kadar kötü oyunculuk sergileyemezler. Ne olduğunu anlamadım, pembe dizi oyunculuğu gibi oyunculuk izlettirdiler.
Louis Hofmann fena değildi. Yalnız, tamam
Saint-Malo’da savaş atmosferi güzeldi. Bombardımanlar, kasabadaki son çatışma savaşı gerçekten hissettiriyor insana.
Dizi akmıyor, gereksiz uzatmalar ile 4 saatlik dizi yapacağınıza keşke 2-2.5 saatlik bir film yapsaydınız.