True Detective || Bir Efsanenin Doğuşu
332 yorum merbabu 19 Mart 2014 13:11
Bir HBO efsanesi daha adını, tarihe altın harflerle yazdırdı. Efsane diyorum, çünkü seyirlik olmasının dışında felsefesiyle insanı can damarından vuran, karakterleriyle ‘yok artık’ dedirten, muhteşem kurgusuyla insanı alıp götüren ve müzikleriyle adeta cana can katan bir dizi True Detective…
Yola çıktığım düşünce aslında karakterler üzerinde yoğunlaşmaktı, ancak bu güzide diziyi başlı başına ele almayacak olmak haksızlık olurdu, deyip övgüleri bir kenara bırakalım ve sizi dizinin gerçekleriyle baş başa bırakayım…
True Detective Cary Fukunaga’nın yönetmen koltuğunda olduğu, Nik Pizzolato’nun senaristliğini yaptığı, başrollerinde 2014 En İyi Erkek Aktör Oscar ödüllü Matthew McConaughey ve Woody Harrelson’un olduğu, içinde yoğun felsefe barındıran polisiye- dram türünde bir dedektif dizisi…
Jenerik müziğinden itibaren sizi alıp götürüyor bir dizi adeta True Detective. Jenerik müziğini aşağıdaki Türkçe çevirisiyle tekrar izlemek isteyenleri buraya alalım…
Tozlu bir ovadan, kızın silik gölgesi yükselir
Zehirli katran ruhu, çalılıklarda gizlenir
Kavurucu güneşe döner yavaşça belini
Tenine dokunduğum an, parmaklarıma kan hücum eder
Güneşin son ışıkları kayaları ısıtırken, çıngıraklı yılanlar yavaş yavaş çıkarken
Dağ kedileri kemiklerini çekip götürmek için gelecek
Ve bu sessiz kumun üzerinde, benimle birlikte yükseleceksin
Yıldızlar gözlerim, rüzgar ellerim olacak…
(Çeviri şahsıma ait değildir. Altyazıyı Divxplanet için çevirenlerden çıkma.)
Bu arada dizideki müzikler için enfes şekilde derlenmiş şu yazıya alalım sizi…
Bu arada bilmeyenler için; 8 bölümlük ilk sezonunu bitirdiğimiz dizinin devamında farklı bir konu ve farklı oyuncuların olacağını belirteyim. True Detective “antoloji” türünün bir örneği. (Antolojiye örnek olarak Black Mirror‘ı gösterebiliriz.)
Gelelim dizinin konusuna…
True Detective, çift zamanlı bir kurguya sahip. Yani olaylar hem 17 sene öncesine ait hem de günümüze. (Aslında 17 yıl öncesine dönüşler ‘flashback’ olarak da yorumlanabilir fakat ben çift zamanlı kurgu demeyi daha yerinde buldum.) Hikayenin pek çoğu 1995’te satanist bir ayin ile öldürüldüğü düşünülen Dora Lange’in cinayeti üzerinden gidiyor. Louisiana (ABD) eyaletinde Cinayet Masası’nda görev yapan kahramanlarımız Rustin Cohle (McConaughey) ve Martin Hart (Harrelson)’ın hikayesi de tam da bu cinayet ile başlıyor…
Bu uyumsuz ama beraber çalışmak zorunda olan ikili, soruşturma derinleştikçe kendilerini olayların içinde buluyorlar ve doğal olarak da işler çığırından çıkıyor… Hikayenin günümüzde geçen kısmında ise; Rust ve Martin’i 1995’te vahşice öldürülen Dora Lange’in cinayeti üzerinden sorgulayan polisler görüyoruz. Artık dedektiflik ile işleri kalmamış, farklı birer hayat sürüyorlar…
Karakterlere göz atmak gerekirse…
Rustin (Rust) Cohle | Matthew McConaughey
Yıllardır dizilerde, filmlerde karakterlere dayatılmaya çalışılan ‘marjinal olma’ düşüncesinin her seferinde başarıya ulaştığını söyleyemeyiz. Ancak bu seferki ‘olmuş’. Rustin Cohle, insanlarla iletişimi neredeyse sıfır düzeyde olan dedektifimiz. Hatta asosyalliğin dibine vurmuş… Toplumun değer yargılarının aksine insanların duymak isteyeceklerini değil, kendi düşündüklerini söylüyor ve en büyük dışlanma sebebi de bu bence.
Geçmişte kızını kaybetmiş, ailesi parçalanmış; bunların sonrasında kendini işine adamaya çalışırken alkolizmin dibine gömülmüş, değişik saplantıları olan ve sık sık sanrılar gören bir karakter. Materyalist bir anlayışa sahip olduğunu düşündüğüm ancak ara ara agnostisizme de göz kırpan düşünceleriyle beni benden alan bir yapısı var Rust’ın. (Bu arada 8 bölümü geride bıraktığımız düşünüldüğünde Rust ile ilgili çok fazla bilgiye sahip olamıyoruz. Bilinenler de üstü kapalı olarak, belli belirsiz geçiliyor.) Ayrıca gece gündüz uyumayıp, sürekli oradan oraya koşuşturuyor. Karanlık, normal olmayan bir portre çiziyor. Ancak tüm bu anlatılanlar, diziyi izleme sebebi bile sayılabilir.
[Dizinin bir saatlik her bölümünü bu karakter yüzünden bir buçuk saatte izledim desem yeridir. Söylediklerini geri alıp, tekrar tekrar izleyesi geliyor insanın; arada sıkılsam da.]
Martin Hart | Woody Harrelson
Karısını sevdiğini söyleyip her daim onu aldatmaktan çekinmeyen, hatta bunu evliliğinin bir parçasıymış gibi içselleştirmiş klasik bir aile babası figürü ile karşı karşıyayız. Bunun yanında geçmişte başarılar kazanmış bir dedektif olmasına rağmen, ‘Aman ben memurum, salla başını al maaşını.’ kafasında olan bir karakter Martin. Rust karakterinin aksine toplumsal çizgileri aşmayan, bize benzer ahlaki sınırları olan, her bir naneyi yiyip ‘muhafazakarlık’ anlayışını savunan bir portre çiziyor. Tüm bunların yanında suçlulara daima kafa tutuyor.
Maggie Hart | Michelle Monaghan
Kocası Dedektif Martin ile Maggie’nin aile içi ilişkilerine bolca şahit oluyoruz dizide. Maggie, kocasını seven ancak yaptıklarına boyun eğmeyen bir karakter.
Dedektif Maynard Gilbough | Micheal Potts
Günümüzde Rust, Martin ve Maggie’yi sorgulayan dedektiflerden biri.
Dedektif Thomas Papania | Torry Kittles
Günümüzde Rust, Martin ve Maggie’yi sorgulayan dedektiflerden biri.
Esin Kaynakları
Dizinin esin kaynakları da bol konuşulan bir konu. Wikipedia maddesinin de yardımıyla bunlardan bahsetmeden geçmeyelim:
Her ne kadar dedektif kurgusuyla yola çıkmış olsa da True Detective doğa üstü ögelerini ve temalarını da bünyesine almayı başarabilen bir dizi.
- Robert W. Chambers’ın 1895 yılında yayınlanan doğa üstü ve korku hikayeleri kitabı The King in Yellow‘a göndermeler ve kitaptan bazı alıntılar içeriyor.
- Günümüz kült korku edebiyatı yazarlarından Thomas Ligotti‘nin bazı diyalogları da dizideki alıntılar arasında.
- Dizinin yazarı Nic Pizzolatto’nun bu alıntı ve esinlenmelerini onayladığını The Wall Street gazetesine verdiği bir röportajda, şurada bulabilirsiniz.
- Röportajın bulunduğu bu makalede Pizzolatto, modern korku yazarları Karl Edward Wagner, Laird Barron, John Langan, Simon Strantzas ile A Season in Carcosa isimli antolojiyi övüyor.
- Pizzolatto aynı zamanda Jim Crawford’ın Confessions of an Antinatalist, Ray Brassier’in Nihil Unbound, Eugene Thacker’ın In The Dust of This Planet ve David Benatar’ın Better Never to Have Been kitaplarındaki nihilistik felsefelerden etkilendiğinden de bahsediyor.
- Wall Street gazetesi muhabiri Michael Calia da bu etkilenmelerle ilgili yorum ve analizleri io9’da bir web sitesinde paylaşıyor.
- The King in Yellow, dizinin sayesinde Şubat 2014’te amazon.com’da çok satanlar listesinde ilk 10’a girdi.
- Dizinin tema ve felsefesinin çizgi roman yazarları Alan Moore ile Grant Morrison‘dan etkilendiğine dair bir tartışma da süregelmekte.
- Dizinin son sahnesinin Alan Moore’un yazarı olduğu Top Ten isimli çizgi romanın 8. fasikülünden esinlendiği yorumları da mevcut.
Son Söz
Dizi, benzerlerinin aksine ağır ilerleyen bir yapıya sahip. Aksiyon yerine bol felsefik konuşmalar, acaba gerçek mi yoksa o da mı sanrıydı denilen ayrıntılara sahip. İzlerken kendinizi filmin akışına bırakmanızı değil, sorgulamanızı ister gibi bir havası var… İlk başladığınızda ‘Bu ne yahu böyle?’ dedirten bir kurgusu var. Ancak, tüm bunları görmemezlikten gelmenizi sağlayacak Rust karakterine o eşsiz karakteri vermiş Matthew McConaughey’in oyunculuğu da var.
Eğer hala ‘Acaba başlasam mı? Bir ara başlarım işte…’ düşüncesindeyseniz kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. Zira rastlantı sonucu bir araya gelmemiş olan bu karakterler, özellikle içinden bir kitap çıkacağına inandığım Rust karakteri, düşündüren diyaloglar, senaryodaki aksiyonu –aksiyonsuz bir şekilde- anlatma başarısı, tadına doyulası eşsiz müzikler, makyajlar ve oyunculuklar adeta görsel şölen havasında! Kaçınılmaz olanın karşısında durmayın! İzleyin gitsin…
yorumlar
Önce “nasıl katlanacam” diyosunuz sonra ayıla bayıla izliyorsunuz. Bu da öyle olur işte…
ne zaman öyle olmuş ki daha önce? kendin için mi konuştun, yoksa öyle başlayıp sevenler mi var:?
Sırf oyuncu yüzünden bu kadar kaliteli bir yapımı pas geçiyorsunuz ya üzülüyorum gerçekten.Bir dizi herşeyiyle bu kadar kaliteli olduktan sonra ben ne oyuncusuna bakarım ne konusuna.
Yahu 8 bölüm zaten.Dizi bu kadar adaylık aldı,sevildi üstüne bu kadar konuşuldu.İnsan meraktan bakar bu neyin nesiymiş diye
@ozgun14 : 2. sezonu izlemek için ilkini izlemene gerek yok ki… Antoloji bu dizi.
tamam başroller değişiyor ama sonuçta aynı karakol değil mi ya da herneyse çalıştıkları yer işte. oranın çalışanları falan müdürüdür sekreteridir yan rollerde olacak. onların geçmişini bilmeden izlemek olur mu ki?
@meorman O iş bazen hiç öyle olmuyor ama ya, cidden.
meorman çok kaliteli olduğunu tahmin ediyorum ama bu aralar farklı farklı ülkelerden o kadar çok sezonu tek konudan giden polisiye izledik ki çok da aramıyorum bu tarzı. (izlediklerimiz de fena olmayan polisiyeler hani.) rachel mcadams da çok sevdiğim oyunculardan. şuan kafamda bu kadını bu tarz bir role sokamasam da izlemekten zevk alacağım kesin gibi.
@ozgun14 Gönül rahatlığıyla başlayabilirsin 2. sezona.Hiç bir şeyi kaçıracağına zannetmiyorum.Ama ilk sezonda ısrarcıyım bilesin
Dizinin başında ve sonunda çalan şarkılar.Senle aytackaraya gelsin.
Sevenleri ne der bilmiyorum ama izlediğim polisiyeler içinde polisiyesi en zayıf olan bol felsefik bir diziydi ilk sezon itibarıyla. Polis mevzuu işin sadece sosuydu. Paso karakter odaklı gitti.
@ozgun14: Öyle olacağını sanmıyorum çünkü yan karakter yok gibiydi dizide bence. Ana karakterlerin de 2. sezonda olmayacağını biliyoruz. Ama emin olmak istersen 2. sezona bir giriş yapalım sana haber veririz neymiş ne değilmiş diye.
[iç sesim] “biz” derken..? Nea? Ben 2. sezonu da mı izliycem? Yok artık…
[öbür iç sesim] İlk bölümüne bakarım canım en azından.
True Detective izlenmez mi hiç, 2014’e damgasını vurdu, siz de bir alemsiniz. (Takılıyorum.)
Matthew McConaughey’in ben de özellikle hayranı değildim, hâlâ da değilim, ama 2014 onun senesi oldu. Hem Dallas Buyers Club’ta hem de True Detective’de şapka çıkartılacak performanslar sundu. Bütün ödülleri de hak ediyordu bana göre.
Önyargılarınızdan kurtulup izleyin kısacası.
Imdb onaylamış şurda. Bi yerde okumuştum.Vince Vaughn’nun karakteri kötü adam olacakmış.Colin’le Rachel da ortak mı olacak şimdi.
Birde ozgun14 ilk sezonda yan karakterlerdi ama ilk sezonun kadınlarını da sen seversin bence: şu ve şu
heheh bak iki tane pozitif haber geldi bir anda. vince vaughn kötü karakter olacaksa ben de onu sevmediğimden güzel olabilir. en azından sonunda kaybedecek kadınları da fena değilmiş hani gerçekten. özellikle ilkini beğendim.
bu rachel haberi şimdi tam olarak net mi? rachel tam netleşmeden de başlamak istemem ama kesinse şans vermek istiyorum. çünkü burda önce şans vermeyip de sonra burdakilerin zoruyla şans verip övdüğüm dizi sayısı az değil.
ama eğer izlersem sanırım ilk sezonunu da alarak izlerim gibi geliyor çünkü nedense alakasız bile olsa ortasından başlama düşüncesi garip geliyor.
biraz daha bekleyelim de oyuncular tam olarak netleşsin.
Tiny Detectives with Kate Mara and Ellen Page
süpermiş, çok kısa sürdü ama
https://twitter.com/TheWrap/status/526830882850471936
Demiştim değil mi?
Demiştin.
ilk bölümle geldim.
fargodan sonra bayaa bayaa düşük beklentiyle oturduğumdan mıdır bilmiyorum ama ben beğendim ilk bölümü. başlangıçta biraz ittirmem gerekti ama çok uzun sürmedi bu aşama. anlatış tarzı da hoşuma gitti. şimdi ve öncesi kısmını nasıl bağlayacaklar merakı zaten ilk dakikalardan oluşmuştu. ve final kısmındaki bağlanışıyla bana gerisini merak ettirdi. bu sefer direkt polisler gözünden izleyeceğiz gibi duruyor. aile dramasına girmeyeceğiz sizi ağlatmak gibi bir derdimiz yok diyor gibiydiler bölüm boyunca.
bugün yarısını bitiririm gibi geliyor eğer sonradan bir değişiklik olmazsa kararımda. fargo gibi bunu da beğenmem diye hiç denememiş taklidi yapmayı planlıyordum karşınızda ama neyse ki korktuğum gibi ilerlemedi bu sefer.
başrollerin ikisine de bir sempatim olmamasına hatta biraz antipatim olmasına rağmen karakterlere alışmamda sorun olmadı. bunda bizim kafamıza daha yakın olan hart’ın payı büyük. cohle her konuştuğunda biz ekrana öeh diye bakarken hart’ın da bizimle aynı tepkileri vermesi hoşuma gitti izlerken. eğer ikisi de aşırı felsefik konuşmaya devam etseydi bölümü bitiremezdim. bence dengeyi güzel sağlamışlar karakterlerde.
hadi devam edeyim o halde. ben kaçoz bys
Tru Detective 2. sezon’da çekilecek grup sex sahnesi için kadrosuna bir iki porno yıldızını katmış.
hehehe kendi yorumumu okuyup güldüm. Bu kadar güzel şey söyleyip sonra 3. bölümde bırakmışım ben bu diziyi. hatırlıyorum da 3 bölüm boyunca bir gıdım mı ilerlemez dizi.
oyuncuların hatrına 2 ye ayrı olarak şans vermek isityorum ama, umarım bu sefer olur.
Rachel McAdams’a karşı acayip önyargılıydım çünkü romantik komedi filmlerindeki karakterlerin dışına çıkamaz, çıksa bile beceremez gibi geliyordu bana ama fragmanda hiç fena bulmadım vallahi. Gözümde hep o sincap suratlı tatlı kadın olarak kalacak olsa da True Detective’deki rolü enteresan bir deneyim olacak benim için. Hayırlısı diyelim. Altından kalkar umarım.
Reklam olmasın ama TD’nin memleket distribütörünün yayın akışında 24 saat geçmeden yayınlanacağını görüp iyi hissettim.
1.sezonda sigaraya başlattılar. Bu sezonda hayırlısı artık..
TV kanallarının yayınından bahsetmek reklam olmuyor. Hatta o günkü takvime göre şöyle üçleme bir yazı yazıldı sitede. Bundan ben de 1.’sinin en altındaki yorumda bahsettiydim mesela.
Bölümü bu saatte izlemeyi düşünmediğimden sadece jeneriğe bakıp kapattım da yok ya, o kadar değil. Hatta kafiyelerde bazen eğlendim bile ben. Tabii muhtemelen sezonun bütün bölümlerinde atlamadan giderim diyemem, o kadar değil.
Bölüm 1.5 dakikalık jenerik de dahil 60 dakikaymış.
2×01:
Rachel McAdams <33
49. dakikada çalan şarkı güzeldi. Bölüm karakter tanıtımı odaklı olmuş. Ana konuya son dakikada girdiler. İlk sezondaki karanlık ve ağırlık biraz daha az gibi, sıkılmadan izledim ama baya ağırdı yine de
Size kandım jeneriği izleyeyim dedim. 1.sezonun cidden yanından geçemez ama konuyu öğrenince bence jenerik konuya cuk diye oturacakmış gibi geliyor..
@UnrealRealityTV Kendimce sebeplerden dolayı ilk sezonu bilerek izlememiş biriyim, o nedenle bir karşılaştırma yapamam. Zaten ikinci sezonu yapmadan da izlemek isteyen biriyim, bağımsız değerlendirdim.
2×01 üzerine:
Kafamda bu diziye dair ne varsa ona uyan türden bir ilk bölüm çıktı Sanırım ilk sezon yorumlarına göz gezdirmekten dizinin tarzına aşina hale gelmişim. Vince Vaugn bazen biraz tuhaf dursa da karkaterleri sevdim. Vakaya da itirazım yok,izlerim ben bunu. Sezonu 8 bölüm zaten.
2×01 hakkında:
Her dizinin karakter tanıtım bölümlerinde kafamın allak bullak olduğu gibi bunda da kimin kim olduğunu anlayana kadar bir baktım bölüm sonu geldi. Bölümün sonlarına doğru ana karakterlerin buluşması olsun, olay çıkacak bir malzeme olsun taşları yerine oturttu gibi. Bu sezon beni yine hayran bırakacakları kanısındayım.
aytackara: İlk sezonu izlememiş biri olarak çok bir şey battı mı gözüne ? Başlamışken belki bende girerim bu sezonuna ilk sezonu daha izlemeyen olarak.
@necdetcem7 Yoo, sıfırdan başladığın bir polisiye havası vardı. İzleyenler için tanıdık bir şeyler vardır belki. Temposunun çok hızlı olmadığını biliyordum zaten ben, polislerin yozlaşmış ve sorunları olan tipte birileri olacağını da bekliyordum. Bu şekilde girince izledim ve bitirdim, kötü değildi.
Bende o zaman olmadı önce 2’yi sonra 1’i izleyeyim. Çünkü bu gidişle 1’i izleyenler 2’yi hiç izleyemeyecek. Karşılaştırma olayı yüzünden. Bende 1’i izlesem bende yapardım gerçi. Küçükten başlayıp büyüğü izlemek gibi bir şey.
İlk sezonu izlemeden direkt girebilirsiniz, hiç bağlantı yok.
@necdetcem7 İlk önce 2’yi izlemekle iyi birşey yaparsın bencede.
Bazı yerlerde konuşulduğu gibi 2. sezon 1. sezonu aratacak falan filan bence bunlar diziye haksızlık.. Çünkü ben 1. sezonun ilk bölümünü izlediğim zamanı hatırlıyorum. Yine aynı duygular vardı.. Hafif bir kafa karışıklığı, hafif bir sıkılmışlık.. Dizi o zamanda 2. 3. bölümden sonra sarmıştı bana..
O zaman karışık izlemeyi sevmem ama 2 ye bir bakabilirim.
valla ben şu güzellik için mecbur 2den girecem direkt. felsefik yanlarını törpülemişler bu sezon diyorlar benim için daha da güzel oldu bu gelişme.
2 x 1
Fena baslamadi. Onceki sezonla tamamen farkli olacagi belli oldu. Ama umarim daha iyiye gider dizi.
2 x 01
Rachel McAdams <3 <3 <3
Çok garip bir bölüm izliyorum. Sıkıldığım anda tam diziyi kapatacakken Rachel çıkıyor kalıyorum öylece bayıldım ben bu kadına. Sherlock filmlerinde görmüştüm kadını ama bu kadar etkilenmemiştim.
Onun dışında Colin Farrell götürür diziyi bu sezon.
Benim sağım solum belli olmaz ama bu ikisi için izleyebilirim bu sezon 8 bölümmüş bu sezonu da zaten. Bulmuşken hafta hafta izlerim belki.
Ahh, izlemeyecektim seni 2×01 sonbahara saklamıştım ama meraktan mahvolmasın yazım diyerek biçırpıda bitirdim seni. Ve hayal kırıklığı oldun kaçınılmaz şekilde.
Yanlış anlaşılmasın TD şu haliyle bile tv.deki en iyi şey bence hala ama geçen sezon kamera arkasında Pizzolatto-Fukunaga önünde de Matthew ve Woody ikilileri tarafından öylesine şımartıldık ki bu adamlar Pizzolatta haricinde gittikten sonra tatmin olmamız imkansızdı zaten en baştan.
Justin Lin olağan üstü bir kamera çalışması yaparak bugüne dek benzeri görülmemiş bir LA portresi yaratmış ve LA’yi bir karakter olarak adeta başrole koymuş. Ama diğer karakterler Vince Vaughn’ın Frank’i haricinde çok itici ve empati kurmak şimdilik hayal gibi. Zavallı Frank’e de acımamak elde değil zibilyon milyar dolarlık ihalelerle uğraşırken mafyanın saçma sapan işleriyle uğraşmak zorunda olmasını bir Türk olarak özellikle sempatiyle karşıladım.
Herkeste bir hayal kırıklığıdır gidiyor, sadece bu site değil diğer yerlerdeki yorumlarda bu şekilde.
Oyuncu kadrosu,
İlk sezon kısalda geçerken 2.sezon şehirde geçiyor,
İlk sezondaki felsefi konuşmalar 2.sezonda yok.
İlk sezonun yarısından çoğu geçmişte geçerken bu sezon günümüzde geçiyor.
Bunlar benim gördüğüm farklar bunların haricinde nasıl bir fark var da hayal kırıklığı oluyor anlamıyorum.
Felsefi konuşmalar yoksa ben severim muhtemelen. İlk sezonda o felsefe yapmalar beni çok yormuştu.
Bölüm bölüm yorum yapılcak bi dizi değil,sezonu toplu değerlendirmek lazım ama bence gayet güzel başladı. İlk sezonun tarzıyla neden sınırlıyoruz adamları. Bırakalım True Dedective ismi çevresinde istiyorlarsa farklı şeyler denesinler. Ki çok farklı bir sezon olacağıda belli değil daha.
Burak’ın yorumundaki farklılıkların hiçbirine itiraz etmeyen, hatta iyi yapmışlar diyen biriyim ben bu arada.
@aytackara: Ben senin ilk sezonu izlemeyi reddettiğini hatırlıyorum en son..?