
İngiliz ekranlarından karşımıza gelen 3 bölümlük mini dizi Black Mirror, akranlarından biraz farklı, kaçırmamanız gereken bir dizi. Her bölümü diğerinden ayrı oyuncular ve apayrı konular içeren dizinin ana teması modern dünyamızın tekno-paranoyası. “O ne demek?” derseniz dizinin yaratıcısı Charlie Brooker‘ın (Dead Set) sözleriyle, işte sizlere temanın en güzel tarifi :
Teknoloji bir ilaçsa -ki bir ilaca benziyor- yan etkileri tam olarak nelerdir? Black Mirror (Kara Ayna) dizisi, (teknolojiden kaynaklı) keyif ile huzursuzluk arasındaki bu alanda kurgulanıyor.Başlıktaki kara aynayı dizideki her duvarda, her masada, herkesin avucunda göreceksiniz : Televizyon, monitör, akıllı telefonların soğuk, parlak ekranı
Gelin, teknoloji çağının üzerimizdeki etkisini güzel bir kurgu ile burnumuza sokan bu dizinin birbirinden bağımsız bölümlerine birlikte bakalım.

Black Mirror, İngiliz Channel 4 kanalında 4 Aralık’ta yayınlanmaya başladı ve 3 haftada sona erdi, zira 3 adet birbirinden bağımsız kısa film gibi bölümü var. Öyle ki her biri farklı yazar, yönetmen ve oyunculara sahip. Üstelik süreleri bile farklı. Üçlemenin ortak paydası ise hayatımızı kolaylaştırması beklenen teknolojinin, bizi nasıl avucuna aldığı ve sosyal yaşantımızı nasıl da alt üst ettiği. Hatta şu makalede konu, “Teknolojik zamazingolara olan bağımlığımızın karanlık tarafı” diye özetlenmiş.
Haydi, bölümlerin künyeleri ve konularına geçelim.
The National Anthem

The National Anthem
The National Anthem (Milli Marş)
Süre : 43 dakika
Yazan: Charlie Brooker
Yöneten : Otto Bathurst
Oyuncular : Rory Kinnear, Lindsay Duncan, Tom Goodman-Hill, Donald Sumpter, Lydia Wilson, Allen Leech, Anna Wilson-Jones
Bu bölüm çok başarılı ve sürükleyici bir politik gerilim hikayesi. Oldukça ilginç bir konusu var.
Bölümün ana kahramanı Michael Callow isimli bir başbakan. İngiltere kraliçesinin kızlarından biri olan Prenses Susannah’nın kaçırılması ile başlıyor tüm macera. Prenses’i kaçıranlar, başbakandan canlı yayında televizyonda öyle bir şey yapmasını istiyorlar ki olmaz olsun. Dizinin 5. dakikasında ne olduğu anlaşılan bu ayrıntıya -ispiyon etmemek adına- burada yer vermeyeceğim. Teknoloji sayesinde tüm dünyaya mal olan bu olayla (twitter, youtube, tv kanalları, Allah ne verdiyse sayesinde ülkece şerefleri iki paralık olmuş durumda) başbakan kişisel ve politik bir çıkmaza sürükleniyor. Hükümetin, halkın, başbakanın ve ailesinin bu durumla başa çıkışını, yaşanan gerilimi izliyorsunuz bir çırpıda.
Gerçekten izlemeye değer, “Ne zaman başladı da bitti?” dedirtecek kadar sürükleyici bir bölüm. Hoş bir kısa film de denebilir.
15 Million Merits

15 Million Merits
15 Million Merits (15 Milyon Meziyet)
Süre : 1 saat
Yazan : Charlie Brooker ve Kanak Huq
Yöneten : Euros Lyn
Oyuncular : Daniel Kaluuya, Jessica Brown-Findlay, Paul Popplewell, Rupert Everett, Julia Davis, Ashley Thomas
Bu bölüm, tam bir geleceğe dair bilim kurgu filmi havasında The Prisoner’a yaraşır ortamlarda başlıyor. (Hatta ilerledikçe “Acaba The Island (Ada) filmini baştan mı izleyeceğim?” diye merak ettirmedi desem yalan olur. Ama hayır, öyle olmadı.) Bilim kurgu seven sevmeyen herkese hitap edebilecek 1 saatlik bir kısa film aslında bu bölüm. Bu bölümde, televizyondaki eğlence programlarına olan açlığımız hicvediliyor.
Konuyu ispiyonsuz şöyle özetleyebilirim :
Sanal yaşam konsolları (X-box, Playstation 3 vb.) tüm hayatımızı sarsa ne olurdu?

15 Million Merits
Biraz ispiyonlayarak konusuna giriş yaparsak…
Gelecekteki bu dünyada, herkes egzersiz bisikletlerine binerek Merit (meziyet) denen bir tür gelir elde ediyor. Ne kadar çok pedal çevirirseniz o kadar çok meritiniz oluyor. (Pedal çeviremeyenlerdenseniz aşağılandığınız başka işler yapıyorsunuz.) Bisiklet pedalı çevirmediğiniz zamanlarda küçücük bir odada yaşıyorsunuz. Tek kıyafetiniz de gri bir eşofmandan ibaret. Odanızın dört bir tarafı ekran. Üstelik, baktığınız ekranlarda çıkan reklamları izlemezseniz meritleriniz azalıyor.Her bireyin kendine ait bir sanal avatarı var. O meritlerle avatarınıza kıyafet alıyor, onu çeşitli imajlara sokuyor, etkinliklere katılıyorsunuz.

15 Million Merits
Sürekli sağda solda bir ekrana bakarak sanal dünyada yaşayan bu insanlığın nereye gittiğini merak etmediniz mi? Peki bu kurgunun bir aşk hikayesi ve “Yetenek Sizsiniz” gibi bir yarışmayla nasıl birleştiğini de mi merak etmediniz? Bence etmelisiniz ve bu 1 saatin de ustaca kotarıldığına, birçok filme taş çıkarttığına tanık olmalısınız.
The Entire History of You

The Entire History of You
The Entire History of You (Senin Tüm Tarihin)
Süre : 48 dakika
Yazan : Jesse Armstrong
Yöneten : Brian Welsh
Oyuncular : Toby Kebbell, Jodie Whittaker, Tom Cullen
Diğer iki bölümden aşağı kalmayan bu bölüm, alternatif gerçeklik içeriğiyle bir bilim kurgu. Ama bu da sosyal bilim kurgu türüne girdiğinden, bilim kurgu seven sevmeyen herkese hitap ediyor. Hatta bir “ilişki dizisi sever” için rahatlıkla tavsiye edilebilecek bir içeriğe sahip.

Konusu gayet yaratıcı; şöyle ki…
Öyle bir dünya düşünün ki insanların beyinlerine bir çip takılıp, tüm yaşadıkları (gördükleri/duydukları) bu çipe kaydedilebiliyor. Bu sayede bütün hatıralarını tekrar izleyebiliyorlar. Hatta yetmiyor, dilerlerse istedikleri insanlarla bir ekrana yansıtarak birlikte izleyebiliyorlar. İleri, geri alabiliyor, belli sahneleri yakınlaştırabiliyorlar (zoom edebiliyorlar). Böyle bir dünyada, genç kahramanımız Liam ile karısının bu teknoloji sayesinde nereden nereye savrulduklarını adım adım izlerken bakalım sizin de duygusal anlamda sarsıldığınız anlar olacak mı.
Üç bölümdeki oyuncuları da (özellikle başroldekiler) fazlasıyla başarılı bulduğumu eklemeden geçmeyeyim ve sizi bu üçleme için hazırlanan ispiyon yemeyeceğiniz tanıtım filmi ile başbaşa bırakayım.
http://www.youtube.com/watch?v=S8I8uZ0TpoU
Aşağıdaki, ispiyon içerdiğini düşündüğüm, bölümlere özel tanıtım filmlerini izleyip izlememek size kalmış.
yorumlar
belki çocuğun
diyeceğim ama yine de sınıfta kalıyor. pia kısmı enterasan bağlansaydı bari ama o da yok.
Aslında Black Mirror sadece teknoloji bazlı bir hiciv dizisi değil -ki 1×01’de de TV harici çok teknoloji işi yoktu hatırlarsan.
Benim gayet beğendiğim bir bölüm oldu .
6×3 tales from the loop 1×02 izlemiş biri olarak bu işin sonu güzel bağlanmaz.
6×4 bu neydi allasen. bana göre en az 2 kadar gereksizliğin sınırlarını zorlayan bir bölüm.
6×5 bu neydi allasen 2.
Bölüm aslında gayet iyi başlamıştı, umut vermişti ama sonuna doğru Salma Hayek’in aksanından komedi çıkartmaya çalışma çabaları ve olayı neticeye bağlama şeklinin, -@dkamoy’un tabiriyle- tam bir muz kabuğu komedisine dönüşmesi sonucunda beni biraz üzdü.
Brooker’ın aklına çok iyi bir fikir gelmiş ama son 3 sezonun genelinde de olduğu gibi uygulamaya gelince niyeyse hep bir yavanlık, olmamışlık var. Mecbur izliyoruz ama üzücü.
Keşke
bu bölümü izlemek yerine. En azından detaylara biraz daha hakim olurduk. O masada
vardı zira. Onun dışında gayet iyi bir polisiye bölümü olmuş. Dizisi olsa izlerim.
Black Mirror’a dair de birkaç kırıntı serpiştirmişler sağ olsunlar.
Sonuçta beklentiyi düşürüp detayları da pek sorgulamayınca fena akmıyor.
6×03
Bunu beğendim. Yukarıda dediğim, beklentiyi düşürüp detayları sorgulamama düsturu bu bölümde baya işime yaradı. O yüzden sonu da pek umrumda olmadı açıkçası. Düşününce saçma ve eksik kalmış gibi geliyor mu, evet ama yolculuk güzeldi.
6. sezonu bitirdim.
İki ve üç ve biraz da birinci bölüm diyebilirim güzel olarak diğer bölümleri sevmedim ben de, zaten yukarıda da aynı görüşe hakimiz iyi kötü.
Eski o ilginç black mirror bölümlerini aradığım bir sezon oldu.
Devamı gelsin ama bu kadar uzun bir sürede gelmesin.
6×04’ün sıkıcılığından sonra 5.bölüme anca bugün elim gitti.
Genel olarak 5.sezondan daha iyi bir sezondu. 1, 3 ve 5.bölümlere bayıldım (Özellikle 4 ve 5’in Black Mirror bölümü olmadığı fikrine katılsam da oluyorsa 5 gibi olsun). 6×02 fena değildi, 6×04 sezonun değil dizinin en kötü bölümlerindendi.
Bölüm sıralamam: Joan is Awful > Beyond the Sea > Demon 79 > Loch Henry >>> Mazey Day
7.sezon umarım çok bekletmeden gelir.
6.Sezon’un Ardından
5.Sezondan daha iyi bir sezondu.
6×01
– Gayet güzel, Black Mirror’ın dokusunu iyi hissettiren bir bölümdü. Yalnız Salma Hayek, bazı yerlerde karikatüre dönüşen kötü bir oyunculuk mu sergiledi yoksa kendisinden mi öyle oynaması istendi, çözememiş olabilirim. Son derece keyifli bir bölümdü genel anlamda.
6×02
-Polisiyeye bayılmamın da etkisiyle yine gayet sevdiğim bir bölüm oldu. ‘Gerçek Suç’ teması iyi yedirilmiş. Sonunu ayrı beğendim.
6×03
-Favori bölümüm oldu bu sezon. Çok hoş, dokunaklı ve etkili bir bölümdü. Bilhassa Aaron Paul döktürmüş. Bir de 2000’lerde filan geçse de olurmuş,alternatif bir tarih resmetmeye çok gerek yokmuş( Hippilerin yerine aşırı muhafazakar Hristiyanları koyabilirlermiş mesela.) Sonu, bölüm gidişatına uyumluydu ve son sahne de, beğenmeyen birçok kişiye rağmen epey şık bulduğum bir sahneydi.
6×04
-Bırakın sezonun, tüm sezonların içindeki en kötü bölümlerden biriydi, belki de en kötüsüydü. Son 10 dakikasıyla mahvettiler güzel giden bölümü. Keşke vermek istedikleri mesajı başka yoldan giderek verselerdi, bence hiç yakışmadı evrene… ( 6×05’in bölüm başında, -Red Mirror Sunar- gibi bir ibareyle seyirciyi hazırlaması tarzı bir şey olsa belki anlardım ama cık..)
-6×05
‘Black Mirror’ temasını, ‘korku-gerilim’ ekseninde vermek açısından ilginç bir fikir uygulanmış ve başarılı da olmuş. Gayet sürükleyici, abzürd bir bölüm olarak farklılık katmış evrene. Başrol ikili çok iyiydi.
Sonuç olarak bu sezonki beğeni sıralamam;
3>1>2>5>4 oldu.
7.sezon için bu kadar beklememe temennisiyle.
S06E01
Özemişim diziyi be!

Son 3-5 dakikasını burun kıvrılabilir bulmakla birlikte genel olarak değerlendirdiğimde beğendim ben bölümü. Black Mirror kafasına uygun bir bölümdü. Annie Murphy’yi izlemesi keyifliydi. Salma Hayek de güzel bir bonus oldu.
Bölüm için puanım: 8.7
S06E02
Pek Black Mirrorlık bir bölüm değildi bence. Bolca atlama yapa yapa geçtim. İlk 39 dakikası boş beleşti. Sonrasında biraz silkelense de yetmedi. Twist hiç şaşırtmadı bu arada. Bekliyordum bu tarz bir hamle. Bölümün en büyük eksisi ise tartışmasız oyuncu seçimleriydi. Aşırı sıradan/silik tipler bulmuşlar, fazlaca ucuza kaçmışlar. Kızın kaşlarının olmayışı da dikkat dağıtıcı bir unsurdu bu arada. Hiç beğenmedim kısacası ben bölümü.
Bölüm için puanım: 2.2
S06E03
Öncelikle: 77 dakika nedir ulan?
Auden Thornton, bölümdeki en iyi şeydi bence. Rolünün bu derece küçük bırakılışı kendi topuğuna sıkmak olmuş bence. Bu bölümde yapılan 1. hataydı. 26. dakikada 2. hata geldi. Klasik ve bariz olana doğru emeklemeye başladık sonrasında. Bu 2. hataydı. 54. dakikada beklenilen tersi istikamette bir hamle geldi ki bu da 3. hataydı.
Bu şablon aynı kalmakla birlikte;
1-David’in başına gelen Cliff’in başına gelmiş olsa
2-Rolü küçük kalan Auden Thornton değil de Kate Mara olmuş olsa
3-Doğal olarak bu kapsamda başrolde Josh Hartnett’ı, yardımcı rolde ise başrolde tel tel dökülen Aaron Paul’u izlemiş olsak
bu kadar kötü bir bölüme maruz kalmamış olurduk bana göre. Bölümün en büyük hatası buydu kısacası.
Son olarak; altmışlar tercihi de gereksiz ve mantıksız bir süstü kesinlikle. Gelecekte geçmeliydi bu hikaye. En kötü ihtimalle ‘Yersen!’ diyerekten günümüzde. Ama altmışlarda değil.
Bölüm için puanım: 5.9
S06E04
Paparazilerin duygusuzluğu üzerine bir bölüm çekmişler. Fazlasıyla gereksizdi bence. Bu dizilik bir hikaye de değildi. Twist de çok kötü/ucuz yerden geldi tabii.
Bölüm için puanım: 0.5
S06E05 (Sezon Finali)
2 ve 4’e kıyasla daha izlenir durumdaydı denebilir. Bölüm süresini en az 20 dakika daha kısa tutabilselerdi ama keşke.
Bölüm için puanım: 5.5
Kötü bir sezon oldu. İlk bölüm dışında dizinin kalite standartlarında bir bölüm sunamadı. Sanırım şu ana kadarki en zayıf sezon bu oldu.
Balığa Araba Çarptı
Netflix, oyununu getirmeyi düşünüyormuş.
4. sezondaki USS Callister bölümü üzerinden 3 bölümlük uzantı limitli dizi geliyormuş.
6 bölüm, 2025
Bir bölüm ‘USS CALLISTER’ sequel bölümü.
Awkwafina (Jackpot),
Milanka Brooks (Mum And I Don’t Talk Anymore),
Peter Capaldi (Criminal Record),
Emma Corrin (Deadpool and Wolverine),
Patsy Ferran (Firebrand),
Paul Giamatti (The Holdovers),
Lewis Gribben (Blade Runner 2099),
Osy Ikhile (Citadel),
Rashida Jones (Sunny),
Siena Kelly (Domino Day),
Billy Magnussen (Road House),
Rosy McEwen (Blue Jean),
Cristin Milioti (The Penguin),
Chris O’Dowd (Bridesmaids),
Issa Rae (Barbie),
Paul G. Raymond (Horrible Histories),
Tracee Ellis Ross (Black-ish),
Jimmi Simpson (Westworld) and
Harriet Walter (Succession).
Mismini teaser
2025
Black Mirror’ın en unutulmaz hikayelerinden bazıları önümüzdeki yıl bir dizi çizgi romanda yeniden anlatılacak.
Black Mirror’ın yan hakları sahibi Banijay Entertainment’ın küresel dağıtım kolu olan Banijay Rights, distopik antoloji dizisine dayanan çizgi romanlar yaratmak için Neil Gibson’ın İngiltere merkezli Twisted Comics’i ile bir anlaşma imzaladı.
Yeni sezonun Nisan ayı içerisinde gelmesi bekleniyormuş.
7. Sezon | Resmi Fragman
Will Poulter, Bandersnatch karakterini tekrar ediyor.
Asim Chaudhry (‘Industry’) de.
Pek iştah açıcı gelmedi fragman. Umarım yanıltır.
Season 7 | Six New Episode Titles Revealed
USS Callister Recap | Black Mirror
Poster
USS Callister’in devam bölümü USS Callister: Infinity 90 dakika. İnsan şunu şu kadar çekmeye üşenir ama nerede…
3. bölüm 77 dk.
Unutmadan yazmam gerek, duygusal bir bölüm olmasına rağmen boş bulunup çevirmenin tercihine sesli güldüm; S07E05 dk 31,45
. Sevdiğim 2 bölümden biri bu zaten, diğeri de Plaything (s07e04). Son bölümü bekleteceğim sanırım, e yani sezon bitmemiş
Son bölüm benlik değildi biliyordum, izledim çıktı aradan.
1. bölüm bu üçlü içinde bence en iyisi. Klasik bir Black Mirror bölümü, izletti bir şekilde. Rashida Jones ve Chris O’Dowd taşımış rollerini.
2. bölümün konusunun gidişatından da sonundan da memnun değilim. Benlik değildi.
3. bölümün çabasına sağlık ama böylesi bir konuyu 77 dk.lık bölüme yedirmeleri fazla gelmiş. Daha kısa, komedi dozu biraz daha artırılmış bir versiyonla daha da iyi bir iş çıkabilirmiş. Emma Corrin ve Issa Rae’ye sevgiler.
Şimdilik 1 > 3 > 2 şeklinde sıralayım, sezon bitince güncellerim. Kalan üçlüyü 2+1 şeklinde izlerim herhalde. Hangi aralıkta olur, ona bakarız.
S07E01
‘Elini verip kolunu kaptırmak’
Hikayesiyle ve tüm karakterleriyle sinir bozucu bir bölüm olduğu söylenebilir.
‘Söz konusu ölümcül bir hastalık olduğunda kaderini usulca kabul edip edebiyle ölmeyi bilenlerden olmak lazım.’
Sizin yazacağınız …
”Hadi ‘Uyuz merkez karakter’ yazalım!” sezonu oluyor resmen. Bu seferki çok daha üst leveldeydi. Elbette bu hikayede Verity’nin tarafındaydım.
Cidden sizin yazacağınız …
S07E03
Hikaye ayrı dandikti, fikir ayrı dandikti, kast seçimleri ayrı dandikti. Bir de ilk 2 bölüme kıyasla çok uzun bir bölüm yani. (78 dakika)
Ben 22. dakikada izlemeyi bıraktım şahsen. Çünkü devamında olup bitecek herhangi bir şeyle kırıntı seviyesinde bile ilgilenemedim.

6. sezon da rezalet geçmişti. Bu sezon da rezalet geçiyor. (Güzelim diziyi ne hale getirdiler şu son 2 sezonda cidden.) 1 ay önce fragmanı izlediğimde sezona dair umutsuzluğumu dile getirmiştim zaten. Ama en azından geçen sezonda olduğu gibi 1 bölüm olsun beğendirebilin yani bana! Kaldı 3. O 1 bölümü istiyorum ama hiç umudum da yok açıkçası.
S07E04
Bu bölümün konu ve kast seçimi, bir önceki bölümün çok çok daha altındaydı. Bunu da 11. dakikada izlemeyi bıraktım.

Kaldı 2.
S07E05
Bu bölümdeki bilim kurgu fikri kağıt üstünde çok da kötü değildi aslında ama uygulamada aşırı kötüydü. Cazip/Renkli/Hareketli bir şekilde işlense kendini pekala satabilirdi. Kast seçimleri yine kötüydü tabii. Bu bölümün de sonunu göresim gelmedi kısacası. 15. dakikada şutladım bunu da.
S07E06 (Sezon Finali)
Döndüm baktım; ben bu hikayenin ilkini (S04E01) sevmişim ve de övmüşüm. Ama bu bölümde olan biten şeyler hiç ilgimi çekemedi. 90 dakikalık bölüme 30 dakika boyunca sabrettim yani ‘Bir noktada acaba beni yakalar mı?’ diye ama nafile. Bu bölümü de yarıda bıraktım haliyle.
0/6! Koca sezonda 1 bölümü bile bana beğendiremediler. 4 tanesini yarıda bıraktım; sadece 2 tanesini tamamlayabildim. O ikisinden de 1. bölüm vasattı; 2. bölüm ise iyi olabilcekken sonuyla büyük hayal kırıklığı yarattı. 6. sezonu da geçerek dizinin en kötü sezonu olmayı başardı bu sezon. Black Mirror efsanesi bu seviyesizliği, bu özensizliği hak etmiyor. Ola ki 8. sezon onayı alırsa ben kesinlikle yokum.
7×1 bu neydi ya gerek var mıydı böyle depresif bir bölümle başlamaya.
konu yenilikçi olmasa da güzeldi. bir yandan da bölümde ilk 15 dk dan sonra hiçbir sürpriz olmamasının üstüne nereye doğru gittiğini bilerek izlemek gerçekten can sıkıcıydı. atlayarak izleme isteği uyandırdı bir yerden sonra.
özel bir şirket böyle bir ürün icat etseydi herhalde tam olarak böyle ilerlerdi olaylar. en sonunda birileri kendini şirketin önünde reklam bağırırken yakardı falan. belki de öyle olmalıydı burada da.
7×5 shit.. konu sıradan, teknoloji sıradan, ama hikaye tanıdık. tam bir wouldve, couldve, shouldve bölümü…
7×02 bu ne saçmalıktı allesen. bilim krgudan çok fantaziye girmiş bu bölüm. geçmişinde zorbalığa uğramışların ıslak rüyası falan herhalde. tamamlayasım gelmiyor bölümü hızlandırarak bitireyim.
lol
704, ben gibi oyun dünyasına uzak biri için ortalama bir bölümdü. Sonuna da göz devirdim zaten… Will Poulter’ın konukluğu bonus.
705, konusuyla klasik bir Black Mirror bölümü olmakla birlikte izletti kendisini ve beğendim. Paul Giamatti de sağ olsun.
90 dk.lık 706 da elbet bir ara.
4u yarim biraktim ben. 3e ve 6ya bakmayacagim sanirim.
Thronglets adlı bir oyun yayınlamış Netflix.
7. sezonun tüm bölümlerinden razı ve başından da mutlu kalkan azınlık bir izleyici olarak herkese selamlar.
ilk sezon ile ikinci sezonun yarısını izledim de ne bölümler izlemişiz özlemişiz. sanırım güncel sezona kadar gelmeye çalışacağım. nefret ettiğim bazı bölümler vardı belki onlara farklı açılardan yaklaşabilirim.
706’yı da izledim. USS Callister’a, hem de 90 dk.lık yeni bir devam bir bölümü çekmelerine gerek olmadığı düşüncem baki olsa da düşündüğümden iyi çıktı.
Ayrıca bu sezonda genel olarak önceki bir-iki sezondan daha iyi iş de çıkmış. Uğraşmışlar hiç değilse. Gelmişken sıralayayım da adet bozulmasın;
1 > 5 > 6 > 3 > 4 > 2
Döndüğü takdirde görüşürüz.
waldo bölümü sıkıcıydı. hemen peşine gelen white christmas ı tamamen unutmuşum efsane bölümlerden olduğunu hatırlıyordum ama gerçekten de iyiymiş. devamındaki nosedive ı zaten 2 kere izlemiştim o yüzden atlarım.
3×2
ilk izlediğimde sevdiğimi sanmıyorum yine aslında sevdiğimi iddia edemem ama en sondaki called mom yazısı ürpertti.
7. sezonu da bitirdik nihayet. 5. ve 6. sezondan çok daha iyi bir sezondu.
1>5>6>3>4>2
Özellikle Common People açık ara en iyi ve en beğendiğim bölüm oldu. Üzdü, rahatsız etti, sinir bozdu ve sonuyla daha çok üzdü.
Herkesin 2. bölümü beğenmeme nedeni aynı sanırım. Heyecanlı ve paranoyak başlayan bölüm karanlık bir tarafa doğru gidecek diye beklerken çok boktan bir sonla bölümün içine ettiler.
Hotel Reverie; San Junipero gibi kalbime dokunsa da, Emma Corrin’in etkileyici oyunculuğu karşısında Issa Rae (+awkwafina) berbat oyunculuğu ve rahatsız edici tonlamaları yüzünden potansiyeli yüksek bir bölümü resmen aşağıya çekmiş. Aralarında kimya yoktu. Emma resmen bölümü kurtaran kişi olmuş. O kadar çok kendini vermiş ki bu role, onu izlemek çok etkileyiciydi. Issa ise tam tersi.
Eulogy; toksik maskülenlik nedir, cis heteroseksüellerden neden nefret edilir sorularının güzel bir cevabı gibiydi. Paul bey döktürmüş. Zımbırtıyı takınca geçilen sahneler harikaydı çok beğendim.
USS Callister devamı güzeldi. Walton ve Robert karakterlerinin geri dönmesi güzel olmuş. Hikayeyi ve kapanışı beğendim.
4. bölüm ortalama bir bölümdü. Gerek var mıydı tartışılır. Oyunun insanları farklı bir şekilde etkilemesini beklerdim. Bunun da sonunu beğenmedim.