Bilin bakalım bu konuşmalar hangi çiftimizden. The Crown mu yoksa The Americans mı? Bu çiftleri ne kadar iyi tanıyorsunuz, 11 soruda kaç yapabileceksiniz görelim.


Philip: “This is easier for you.”

(Bu, senin için çok daha kolay.)

Elizabeth: “You think it’s easy for me, what I do?”

(Yaptığım şeyin benim için kolay olduğunu mu sanıyorsun?)

Cevap: The Americans


Elizabeth: “What would make it easier on you? To be in, not out? What will it take?”

(Hangisi hayatını daha kolaylaştırır? Dahil olmak mı, dışında kalmak mı? Ne gerekecek?)

Philip: “You’re asking my price?”

(Fiyatımı mı soruyorsun?)

Elizabeth: “I’m asking what it will take.”

(Ne gerekeceğini soruyorum.)

Cevap: The Crown


Philip: “What about the children?”

(Çocuklar ne olacak peki?)

Elizabeth: “The children will be fine!”

(Çocuklar iyi olacak.)

Cevap: The Crown


Elizabeth: “I want us to be able to say what’s true. I want us — it — to be…”

(Birbirimize doğruları söyleyebilelim istiyorum. Aramızdaki şeyin…)

Philip: “What?”

(Evet?)

Elizabeth: “Real. Do you think we could do that?”

(Gerçek olmasını istiyorum. Sence bu mümkün mü?)

Philip: “I don’t know.”

(Bilmiyorum.)

Cevap: The Americans


Elizabeth: “I asked you not to lie to me. And you told me to my face that nothing happened.”

(Bana yalan söylememeni istedim senden ve bana, yüzüme baka baka, hiçbir şey olmadığını söyledin.)

Cevap: The Americans


Philip: “Can you imagine anything more humiliating?”

(Bundan daha küçük düşürücü bir şey hayal edebiliyor musun?)

Elizabeth: “As a matter of fact, I can!”

(Aslında evet, hayal edebiliyorum.)

Cevap: The Crown


Elizabeth: “How are we going to live like this?”

(Bu şekilde nasıl yaşayacağız?)

Philip: “We’ll get used to it. Like we got used to everything else.”

(Zamanla alışacağız. Her şeye alıştığımız gibi.)

Cevap: The Americans


Elizabeth: “I can understand if sometimes, in order to let off steam, in order to stay in, you need to do what you need to do. I can look the other way.”

(Eğer arada kafanı boşaltıp stresini atmak için, ailenle kalabilmen için bazı şeyleri yapman gerekiyorsa bunu anlarım. Görmezden gelebilirim.)

Philip: “I know you can look the other way. You’ve raised looking the other way into an art form. I’m saying I don’t want you to.”

(Görmezden gelebileceğini biliyorum. Görmezden gelebilme sanatının kitabını yazmışsın sen. Ama ben görmezden gelmeni istemiyorum.)

Cevap: The Crown


Philip: “It doesn’t make you bad at what you do, it just makes you a human being. Don’t you ever like it?”

(Bu, işini kötü yaptığın anlamına gelmez, senin de herkes gibi insan olduğunu gösterir sadece. Biraz olsun sevmiyor musun?)

Elizabeth: “That’s not why I’m here.”

(Burada olma sebebim o değil.)

Philip: “But don’t you ever like it?”

(Tamam da hiç mi sevmiyorsun?)

Elizabeth: “We have to live this way.”

(Bu şekilde yaşamak zorundayız.)

Cevap: The Americans


Philip: “You sent me away!”

(Beni uzaklara gönderdin.)

Elizabeth: “And why do you think that was?”

(Bunu neden yaptım sence?)

Philip: “I don’t know, you tell me.”

(Nereden bileyim? Sen söyle.)

Elizabeth: “Because you’re lost!”

(Çünkü kendini kaybettin.)

Cevap: The Crown


Philip: “Oh, I’m just Johnny Foreigner again, who doesn’t understand. Fine! Fine!”

(Hiçbir şeyden anlamazmışım gibi dışlanıyorum yine. Peki öyle olsun!)

Cevap: The Crown