– BBC’de yayınlanalı iki gün oldu ama malum kurumlarda denk gelemedim. Ben de biraz zor olsa da arka kapıdan dolanıp BBC üzerinden izledim. Acelesi de yoktu halbuki ama bir şeye bakıp da kolay bulamamak hoşuma gitmiyor.
Az önce baktım, gelmiş ama şimdilik bütün bölümler 2 GB’a yakın.
– Marie Antoinette kim olduğu az çok bilsem de hakkında bir şeyler izlediğim bir isim değildi. Kraliyet dramalarını izlemeyi sevdiğimden bulmuşken buna da girdim tabii ki.
1770’deki evlilikle girmişler, tek sezonda olacağını sanmam ama ömrü olursa Fransız Devrimi’ni de görürüz herhalde. Başka bir ülkeden hiç tanımadığı bir ülkeye, aileye, geleneklerin ortasına gelen bir kadın karakter üzerinden ilerlediğini düşünürsek çerçevenin tanıdık kaçtığını söylemek mümkün.
– Ana karakterler/oyuncular makul bir iş çıkarıyor gibi. James Purefoy’un Kral’ı oynadığı ilk bölümün yarısında dank etti söylemesi ayıp. Dili İngilizceydi benim izlediğim bölümlerin.
Nasıl ilerleyeceğini merak ediyorum, devam edeceğim.
Saraya geldiğinde aslında 14.5 yaşındaymış. Oyuncu o yaşta tabii ki durmadığı için göze daha az batıyor. Marie’nin Madame du Barry’nin gerçekte kim olduğunu anladığında verdiği tepki komikti.
Madame du Barry beklediğimden daha etkili birisi çıktı yalnız. Çoğu tarihi dramada böyle birisi olduğu için aman aman şaşırmadım. The Serpent Queen’de de Diane var mesela, gerçi o sempatik birisiydi buradaki değil.
Not: Louis’i düğünden önce zorla alıp banyoya sokmaları, sonra ikisini de makyaja bulayıp düğüne öyle götürmeleri de ayrı alem.
– 1770’le girip 1781’le kapattılar ve devamı gelse de gelmese de olur tadında bir sezon finali var sanki. Yine de bir sezon daha istediği belli oluyor. Onda da 1793’e kadar anlatıp bitirirler diye düşünüyorum. Arada zaman atladıkları için zorlamaz.
– Sezonun 2. kısmını işler biraz daha ciddileştiği için daha fazla beğendim. Sanki bilerek farklı bir tondan kurgulamışlar… Yeri geldiğinde bölüm süreleri birazcık uzun kaçtı sadece. Marie Antoinette’ten ve Emilia Schüle’nin performansından memnun kaldım. Louis’in karakteri yer yer göz devirtti. Yan karakterler de tam “saray eşrafı” tadındaydı resmen. İstesen bu kadar olmaz. Yalnız sayıca bir tık fazla olduklarından bazısında kopukluk hissi oldu.
Baba Kral’ın ölmesi ayrı Louis’nin başa geçmesi ayrıydı. Yeri geldi “sevişememelerine” bölüm ayırdılar resmen Louis de bir pısırığın tekine benzedi bir Provence’a ağız burun girişen türe benzedi.
Antoinette’in annesinin vefatını güzel işlediler, hakkını vereyim. Amerikan görevli konusunda “Aldat kız, çatır çatır aldat,” tutumundaydım tabii ki. Adam keşke az daha ortalıkta olsaydı. Tam göstermediler, o yüzden ciddi bir şey yapmadı sanki ama az daha dursa yapardı muhtemelen ^.^ Louis’ye gıcık değilim ama pek sevemedim, o yüzden üzülmezdim. Öbür sapık konusunda bilerek mi bilmeyerek mi işe yaradı neyse ki.
Not: Province iktidarsız mı gay mi acaba?
– İlla karşılaştıracaksam bunu nihayetinde The Empress‘ten daha fazla sevdim.
– Fransız Devrimi’nin ayak seslerinin yaklaşmasını nasıl aktaracaklarını merak ediyorum. O yüzden umarım 2. sezonu da olur.
yorumlar
Karakter posterleri (diyebiliriz sanırım) 2. sayfaya eklendi.
BBC’ye gelişi 29 Aralık. Üstteki fragman diyor.
– BBC’de yayınlanalı iki gün oldu ama malum kurumlarda denk gelemedim. Ben de biraz zor olsa da arka kapıdan dolanıp BBC üzerinden izledim. Acelesi de yoktu halbuki ama bir şeye bakıp da kolay bulamamak hoşuma gitmiyor.
Az önce baktım, gelmiş ama şimdilik bütün bölümler 2 GB’a yakın.
– Marie Antoinette kim olduğu az çok bilsem de hakkında bir şeyler izlediğim bir isim değildi. Kraliyet dramalarını izlemeyi sevdiğimden bulmuşken buna da girdim tabii ki.
1770’deki evlilikle girmişler, tek sezonda olacağını sanmam ama ömrü olursa Fransız Devrimi’ni de görürüz herhalde. Başka bir ülkeden hiç tanımadığı bir ülkeye, aileye, geleneklerin ortasına gelen bir kadın karakter üzerinden ilerlediğini düşünürsek çerçevenin tanıdık kaçtığını söylemek mümkün.
– Ana karakterler/oyuncular makul bir iş çıkarıyor gibi. James Purefoy’un Kral’ı oynadığı ilk bölümün yarısında dank etti söylemesi ayıp. Dili İngilizceydi benim izlediğim bölümlerin.
Nasıl ilerleyeceğini merak ediyorum, devam edeceğim.
Madame du Barry beklediğimden daha etkili birisi çıktı yalnız. Çoğu tarihi dramada böyle birisi olduğu için aman aman şaşırmadım. The Serpent Queen’de de Diane var mesela, gerçi o sempatik birisiydi buradaki değil.
Not: Louis’i düğünden önce zorla alıp banyoya sokmaları, sonra ikisini de makyaja bulayıp düğüne öyle götürmeleri de ayrı alem.
– 1770’le girip 1781’le kapattılar ve devamı gelse de gelmese de olur tadında bir sezon finali var sanki. Yine de bir sezon daha istediği belli oluyor. Onda da 1793’e kadar anlatıp bitirirler diye düşünüyorum. Arada zaman atladıkları için zorlamaz.
– Sezonun 2. kısmını işler biraz daha ciddileştiği için daha fazla beğendim. Sanki bilerek farklı bir tondan kurgulamışlar… Yeri geldiğinde bölüm süreleri birazcık uzun kaçtı sadece. Marie Antoinette’ten ve Emilia Schüle’nin performansından memnun kaldım. Louis’in karakteri yer yer göz devirtti. Yan karakterler de tam “saray eşrafı” tadındaydı resmen. İstesen bu kadar olmaz. Yalnız sayıca bir tık fazla olduklarından bazısında kopukluk hissi oldu.
Antoinette’in annesinin vefatını güzel işlediler, hakkını vereyim. Amerikan görevli konusunda “Aldat kız, çatır çatır aldat,” tutumundaydım tabii ki. Adam keşke az daha ortalıkta olsaydı. Tam göstermediler, o yüzden ciddi bir şey yapmadı sanki ama az daha dursa yapardı muhtemelen ^.^ Louis’ye gıcık değilim ama pek sevemedim, o yüzden üzülmezdim. Öbür sapık konusunda bilerek mi bilmeyerek mi işe yaradı neyse ki.
Not: Province iktidarsız mı gay mi acaba?
– İlla karşılaştıracaksam bunu nihayetinde The Empress‘ten daha fazla sevdim.
– Fransız Devrimi’nin ayak seslerinin yaklaşmasını nasıl aktaracaklarını merak ediyorum. O yüzden umarım 2. sezonu da olur.
Onay