Çıplak Gerçek — Tanıtım
11 yorum aytackara 23 Eylül 2012 09:32
Amerikan ve İngiliz dizilerinin en fazla 1 saat sürmesine karşın ülkemizdeki dizilerin büyük çoğunluğunun 90 dakikadan aşağı sürmediği bir gerçek. Ama bu, arada sırada istisnalar olmuyor demek de değil. Ülkenin en çok izlenen kanallarından biri olan Star TV, geçtiğimiz haftalarda “45 dakikalık bir Türk dizisi” tanıtımıyla karşımıza yeni bir diziyle çıktı: Çıplak Gerçek. Eğer polisiye türünde olan bu dizi nasıl bir şeydir derseniz buyurun yazının devamına.
Çıplak Gerçek aslında İsrail’in Israeli TV adlı kanalında yayınlanmış “The Naked Truth” adlı diziden uyarlanmış bir yapım. Dizinin yayın hakları yaklaşık 2 yıl önce, 2010’da HBO tarafından da alındı, ama kanalın henüz dizi yapma konusunda bir girişimi olmadı. Dizi, toplamda 16 bölüm sürmesi planlanarak yayına girdi ve son bölümü 16 Eylül 2012’de yayınlanarak final yaptı. Genel haliyle de kaybolmuş bir kızın bulunmaya çalışılması üzerine kurulu bir yapım.
Ufak not: Ülkemiz medyasının diziyle ilgili “Game of Thrones, True Blood ve Sex and the City‘i yayınlayan HBO’dan önce Türkiye’de” şeklinde haber yapmış–lığı da var.
Ufak not 2: Çıplak Gerçek, -45 dakikalık dizi olarak reklamı yapılsa da- açılışını tıpkı The Killing gibi çift bölümle yaptı. Yayına girdikten 5 hafta sonra da Star TV’nin reytinglerden memnun kalmaması, ama zaten 16 bölüm süreceği için yaz vakti yayından kaldırmak istemediği için de kalan 10 bölümü çift bölümler halinde 5 haftada yayınlanması sonucunda yayın hayatını tamamladı.
Giriş kısmını burada kesip kısaca dizinin konusundan bahsedersek:
Hazal’ın (Beste Kökdemir) davasının soruşturmasını üstlenen Komiser Galip ve ekibi, işe Hazal’ın en yakınlarından giriyorlar. Soruşturma ilerledikçe arkadaşları, öğretmeni ve yakın çevresi de işin içine dahil oluyorlar. Daha ilk başlardan itibaren vakanın basit bir kayıp olayı olmadığı da kendini gayet açıkça belli ediyor. Hazal’ın ardında bıraktığı şarkıların ve alınan ifadelerin ışığında polislerce gerçeğin izi sürülmeye başlanıyor. O zamandan itibaren de soruşturma ilerledikçe, Hazal’ın dünyası katman katman açılırken, Hazal’ın etrafındakiler de birer birer çözülmeye başlıyor… Tabii işler her seferinde daha da karışmadan edemiyor!
Konunun ardından, dizinin ana karakterlerinden ve oyunculardan önemli olduğunu düşündüklerime geçecek olursak:
Hazal’ın babası Korhan. Hayata küskün ve karamsar biri olsa da dizi boyunca karşılaşılan insanlara oranla gayet dürüst. Eski karısı Mine’yle, daha doğrusu onun ikinci eşiyle aynı ortamda bulunmaktan pek memnun olmasa da kızı için o da yerini alıyor. Geçmişte başına gelenlere rağmen kendini toplayan, kendisinden genç biriyle evlenip yeni bir hayat kuran Korhan da Mine gibi bütün geçmişiyle yüzleşmek zorunda olan biri. Karakteri usta oyunculardan Mustafa Uğurlu canlandırıyor.
Hazal’ın en yakın arkadaşı Naime ya da kısaca Nina. Hazal ile ilgili bütün ailesinin bildiğinden çok daha fazlasını bilen, ailesi tarafından da pek sevilmeyen okul arkadaşı. Tabii bunları sorgu odasında anlatırken ne kadar dürüst davrandığı ya da ne kadarını anlattığı konusunda arkasında hep bir soru işareti bırakan biri. Karakteri genç oyunculardan Nazlı Bulum canlandırıyor.
Çıplak Gerçek, sahip olduğu bütün hikayeyi tek mekanda işleyen bir dizi. Karakolun sorgu odası, kantini, koridoru, amirlerin odası derken her köşesi kullanılmakta ve başka bir olaya sahne olmakta. Aile içi hesaplaşmalar, kanıtların değerlendirilmesi, sorgular, hatta komiserlerin özel hayatları dahil belli alanlarda izleyenlere sunulmakta.
Senaryosuna gelirsek, şahsen dizinin yabancı yapımlarından The Killing, Türklerden de Kızım Nerede‘den esintiler taşıdığını düşünüyorum. Genellikle her bölüm, belli 1-2 kişinin sorgulanması ve onun sorgusundan elde edilenler, şüpheliler üstüne yapılan tahminler ve araştırmalarla geçmekte. Ama zaman zaman bölümlerin içine yedirilen bazı kayıp hikayeleriyle de senaryosunu destekliyor. Dizi yaptığı finalle, tabii ki The Killing ya da Kızım Nerede?’ninki kadar kaliteli olmasa da olayını oldukça ayağı yere basan bir şekilde tamamlıyor.
Oyunculuk konusuysa, daha doğrusu kadrosu içinse dizinin sahip olduğu en iyi tarafı denilebilir. Sonuçta, her bölümü 45 dakika süren 16 bölümlük bu macera, polisiye sever kitle için hiç değilse denenmesi için bile kesinlikle tavsiye edilebilecek türden bir Türk dizisi. İzleyen ya da izleyeceklere iyi seyirler…
yorumlar
16 bölüm sürecek olsa da tutmamış olmamasına şaşmamak lazım. bu konuya sahip bir dizinin bu ülkede tutma ihtimali yok. bizim milletin polisiye çapı Arka Sokaklar’dan öte değil çünkü.
çok güzel ve ayrıntılı bir tanıtım olmuş,eline sağlık.
mesainin geç bittiği günlerde tekrarına denk gelip biraz bakındığım bir diziydi. bu güzel yazıdan sonra oturup adam akıllı bir vakit ayırabilirim belki. yazı için eline sağlık.
Yazı çok güzel olmuş, ellerine sağlık @aytackara. Ben de diziyi ilk 6 bölüm gayet düzenli takip etsem de, sanırım tek mekanda geçtiği için çok sıkıldım ve devam edemedim.
@aytackara ellerine sağlık hiçbir şeyi kaçırmadan spoilersız ancak bu kadar iyi hazırlanabilirdi.ben 16 bölümü çoğu yerde sıkılmama rağmen hem de televizyondan seyrettim. Madem sıkıldın o kadar niye dayandın derseniz en büyük faktör bu işin arkasındaki isim olan Ümit ÜNAL faktörü idi.Kendisinin Nar filmini seyretmeyenlere tavsiye edeyim onun en iyi filmlerinden. Ve onu izleyenler anlar ki adam bu işin uzmanı. Bu işten kastım tek mekanda harikalar yaratmak. Nar’ı izledikten sonra bu işe çok heyecanla yaklaşmıştım. Çünkü yine tek mekan yine Ümit ÜNAL.Tabi bayılınası oyuncuların da hakkını yememek lazım. Ben Yetkin Dikinciler ve Derya Alaborayı zaten pek severim. Erdem Akakçe’ye de filmlerinden hayranımdır. Burada epeydir göremediğimiz Mustafa Uğurlu’nun performansı da muazzamdı.(Hatta benim için bu dizideki en dikkat çekici performans onunki. ) Ama senaryosu için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bunun senaryosu 10 küsür ülkede uyarlanmış(Galiba 16 idi) ve HBO yayın haklarını satın almış. Yani bu bende senaryo muazzam, sonu çok sürprizli olacak hissi uyandırdı.(Gel de gör ki öyle 16 ülkeye satılacak bir hikaye göremedim.) Bunda şüphesiz herkesin o izlenimi yaratmasının da etkisi vardı; çünkü dizi öyle lanse edildi.(Sonunu öyle bağlayacağız ki aman aman şok!!!) Ama sonu öyle çok sürprizli de bitmedi.(Hatta ben her şeyi tahmin ettim diyebilirim; o yüzden de pek zevk alamadım belki.) Yani izlenmese de olur bir dizi benim için. Ama Türk dizisi olsun farklı bir şey izleyeyim hatta senaryodan çok böyle oyuncu odaklı bir yapım olsun diyenler hemen başlayabilir. Ama senaryonun sıkıcılığını göz ardı etmeyin derim…
@abidin77 40 yılda bir istediğim formatta ve türde Türk dizisi izleyeyim demiştim. O da kör-topal ilerleye ilerleye götürdü. Yine de buna da şükür modundayım, kış vakti olsaydı ya da bu dizi daha uzun süreli planlansaydı belki de iptal olurdu. Konu da ani iptali kaldıracak türden değil, hayal kırıklığının daniskasını yaşardım…
Teşekkür ederim.
@sdy1789 Eğer The Killing izlemediysen önce onu izle de, eğer izlediysen umarım buna da zaman ayırabileceğim bir vakit bulabilirsin diyeyim o zaman…
Teşekkür ederim.
@real tortoise Bu konu aslında birden fazla mekanı da kaldırırdı ama kurgu gereği karıştırmamayı seçmemişler. Bir bakıma hoşuma gittiğini de söyleyebilirim, misal bu sayede olayın içindeki herkesin birbiriyle olan iletişimi çok daha rahat oldu dizide. Tabii bazı noktalarda beni de baydığını itiraf etmem lazım.
@alperen4700 Ben de senin gibi Tv’den izledim. Çünkü bizim reklamsız 100 dakika süren dizileri internetten izlemeye kalktığımda alerjik reaksiyon geçirmeme ramak kalıyor. Hiç değilse tvde arada sırada reklam falan veriyorlar da nefes alıyorum. Gerçi onun da istediğin zaman durdurup başından kalkamama sorunu var ama konuyu daha fazla dağıtmadan devam edeyim.
Benim de başlarda ya da sonlara doğru değil de orta kısımlarda biraz sıkıldığım oldu. Yani, 16 değil de 10-13 falandı sanırım bu dizinin hakkı. HBO’ya gelseydi de böyle olurdu diye düşünüyorum. Benim en önemli faktörüm de Derya Alabora. Aslında oyuncular için dizi izleyemem pek ama güzel bonus oldu.
Bu dizinin belki de tek şikayet ettiğim kısmı izlenmişlik hissiydi. Senaryo kötü diye demiyorum, uyarlayan uyarlayabildiği kadar iyi uyarlamış zaten de The Killing izledikten sonra bu… Yukarıda dökemedim içimi burada dökeyim:
Anne Larsen Mine, baba Larsen bildiğin Korhan. Tek fark ikisinin boşanması. Vakaya takıntılı komiser olmuş sana Linden Galip. Hazal’dan da bildiğin Rosie çıkartmaya çalışmışlar. Ama burada, dediğim oyunculuklar/oyuncular gaaayet yerinde olsa da insanı The Killing kadar sarmıyor tabii ki. Aslında daha söylenecek de var da bir değil 2 diziden birden spoiler vermiş olurum.
Bir de sonu bence o kadar da kötü değil. Yani sanırım bendeki izlenmişlik hissinden yine bu da Kızım Nerede ya da The Killing izlemeseydim daha da çok hoşuma giderdi. Düşünce olarak biraz zorlamışlar ama kurgu olarak güzel oturtmuşlar sonunu. Böylesi bir olay ancak bu şekilde sonlanabilirdi zaten.
Teşekkür ederim. Spoilera kaçmamak için özellikle irdeledim zaten yazıyı..
Ben bunu izleme kararı almıştım sonra unutmuşum kalmış. Naked Truth diye bir diziden uyarlama olduğu yazıyor ama resmen the killing bu. birisi beni aydınlatabilir mi bu konuda? Konu ve karakterler rehberlik öğretmeni falan derken resmen the killing gibi geldi bana çünkü. Hele başroldeki kızımız direkt rosie. evden ayrılması geç fark edilmesi değişimi. neyse bu arada bu kız büyüyünce adriana lima olur benden söylemesi, çok karakteristik bir yüz yapısı gördüm kendisinde. neyse demek bitmiş sonunda finali de yapmış. 16 bölüm olması ve 40 dklık olması mini yabancı dizi modunda izlenebilitesini artırıyor. Eğer killing le aynı senaryo demiyorsanız, ya da bu orjinal hikaye başka bir yabancı kanalde uyarlanmayacaksa izleyebilirim. ama naked truth önümüzdeki senelerde şu kablolu tarafından uyarlanacak bekle derseniz dokunmayayım.
Star TV bu diziye onay verirken sanırım çok büyük reyting alacağını, çok konuşulacağını hesap ederek yapmamıştır bunu. Alternatif bir işti ve sanıyorum beğeneniyle, sıkılanıyla o kesime kendini izlettirmeyi başarmış görünüyor.
Dizinin (nispeten) ağır anlatımı bazılarına ağır gelse de beni izlerken sıkmadı. Hatta diziye hoş bir hava kattığını da söyleyebilirim. Oyunculuklar ise gerçekten çok iyiydi. Bayıla bayıla izlemesem de iyi ve farklı bir dizi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
@Abidin77’nin söylediklerine katılıyorum. Bu ülkede şimdiye kadar tutan tek polisiye dizisi olan Arka Sokaklar’ın Teletubbies izleyicisinin zeka seviyesine hitap ettiğini düşünürsek bu dizinin beğenilip tutmasını beklemek hayalperest bir yaklaşımdan öte olmazdı sanırım.
@ozgun14 Senaryo The Killing değil ama karakterler The Killing. İlerleyiş de andırıyor/benziyor diyeyim. O da hani, erkek arkadaş-yakın arkadaş-öğretmen-üvey baba-üvey kardeş vs. vs. derken herkes bir şüpheli damgası yiyor. Her bölüm 2-3 kişi sorgu odasına giriyor falan… Oyunculuklarda da haklarını yemeyeyim, zaten kadrosunun yarısı tanıdık isimler. Bu bakımlardan evet, The Killing ile benzer…
@kingdom Zaten diziyi de Pazar 23.00-01.00 arası yayınlıyordu. O devirde yayınlanan diziler bizim ülkede niye tutsun onu da hiç anlamam. Ama adamları her bölümü tek reklamla geçtikleri için izlerken de takdir etmiştim.
@aytackara: Baştan 22.00 gibi başladı ama sonra giderek daha geç vakte kaymaya başladı. Star TV bu hamlesiyle zaten dizinin baştan daha geniş kitlelere ulaşmasını engellemiş oldu.
Dizinin arasına az reklam koymaları güzeldi ama Türkiye’nin ilk 45 dakikalık dizisini yapıyoruz deyip sonra iki bölüm peş peşe yayınlamaları tam bir komediydi