Flowers in the Attic: The Origin — Tanıtım
6 yorum aytackara 18 Temmuz 2022 08:09
V.C. Andrews, özellikle 1979-1984 arasında piyasaya çıkan “Çatı” serisiyle bilinen, ismini alan kitaplar 40 yılı aşkın süredir yayımlanan Amerikalı bir yazar. Andrews’un eserlerinin uyarlaması da elbette TV’de ya da sinemada kendine yer buldu.
“Dollanganger” adıyla da bilinen Çatı serisinin ilk kitabı Flowers in the Attic‘in 1987’de bir film uyarlaması geldi mesela. ABD’nin kablolu kanallarından Lifetime ise bir adım ileriye götürerek serinin dört kitabının da birer TV filmini çekti. Hatta IMDb, bunları “The Dollanganger Saga” adıyla bir arada yer veriyor.
Çatı / Dollanganger Serisi – Kitaplar:
• Flowers in the Attic (1979) – Çatı
• Petals on the Wind (1980) – Çatıdaki Rüzgâr
• If There Be Thorns (1981) – Gazap Tohumları
• Seeds of Yesterday (1984) – Çatıdaki Dikenler
• Garden of Shadows (1986) – Gölgeli Bahçe
Bilenleri vardır, V.C. Andrews 1986 yılında vefat etti ve ailesi/temsilcileri “hayalet yazar” olması için Andrew Neiderman‘la anlaştı. O zamandan beri yazarın adıyla çıkan romanlarda aslında onun imzası bulunuyor. Neiderman, V.C. Andrews’un notlarını kullanarak Çatı serisine “Garden of Shadows” adıyla yeni bir uzantı roman da yazdı. “Prequel” olan yeni roman, serinin öncesinde yaşananları konu alıyor esasında.
İşte aynı Lifetime, bu sefer de bu romandan yeni bir mini dizi çıkardı. “Flowers in the Attic: The Origin” adlı dizi, 9 Temmuz’da başladı ve 4 bölümden oluşuyor. Yine film uzunluğunda olan bölümler yaklaşık 90 dakika civarında.
Not: Roman daha önce “Gölgeli Bahçe” adıyla ilk olarak İnkılap Kitabevi, daha sonra Altın Kitaplar tarafından basıldı. Yazarın pek çok romanı da Altın tarafından basılmış durumda.
Gölgeli Bahçe
Serinin ilk romanı Çatı, yıllar sonra dört çocuğuyla baba evine dönmek zorunda kalan Corinne, soğuk ve dominant annesi Olivia ve tavan arasında “sakladıkları” çocukların hayatında olup bitenleri konu alıyor. Tabii buna anca yaşananların çok kısa bir özeti denebilir. Gölgeli Bahçe ise geriye giderek Olivia’nın “orijinini” anlatıyor. Hikaye 1918-1957 yılları arasında geçiyor ve finaline geldiğimizde Dollanganger serisinin başıyla buluşuyor, yani çocukların tavan arasına tıkılmasına yeniden tanık oluyoruz.
Gölgeli Bahçe / Tanıtım Bülteni:
Olivia, Foxworth Malikânesi’nde ölümsüz aşkla bezenmiş mutlu bir yaşam süreceğini hayal etmişti. Evlilik çağını çoktan geçmiş olan Olivia, Malcolm Foxworth ile evlendikten sonra Virginia’ya yerleşmişti. Tüm yaşamı boyunca özlemle beklediği aşkı ve mutluluğu, uzun boylu ve yakışıklı kocasıyla paylaşacağını düşünüyordu. Ama kokuşmuş ihtiraslar, tutkulu kıskançlıklar ve karanlık sırlarla dolu gizli odalarıyla ruh karartıcı bu malikâneye adım attığı ilk günden itibaren etrafında kötülükler kol gezmeye başlamıştı. Ve bu kötülükler şimdi çocuklarını da tehdit ediyordu.
Önemli Bazı Karakterler / Kadrosu:
** Diziye Olivia’nın (Jemima Rooper) halen Winfield’ken ve çok geçmeden Malcolm’la tanışmasıyla başlıyoruz. Zengin, başarılı ve hırslı, aslında bir o kadar da soğuk ve hatta zalim olan Malcom (Max Irons), aile evi Foxworth Hall’la büyük gurur duymakta. Asıl amacı ise konağı güzelce çekip çevirecek ve kendisine varis verebilecek birisini bulmak.
** Olivia’ya oldukça değer veren ve mutluluğunu önemseyen babası (Harry Hamlin) ve kendini din eğitimine veren kuzeni John Amos (Paul Wesley), hayattaki tek yakınları.
** Kendi annesi konakta çalışmış, kendisi de burada büyüyen ve yıllardır çalışan Mrs. Steiner (Kate Mulgrew) ile Olivia’ya geldiğinden beri arkadaş olan Nella (T’Shan Williams), konağın göz önündeki hizmetçileri. Sevgili hafızam beni yanıltmıyorsa kitapta (ya da bu önemde) bir Nella karakteri yok, kendileri eklemiş.
** Malcolm’un işleri oğluna bırakarak uzun bir seyahate çıkmış olan babası Garland Foxworth (Kelsey Grammer) hikayenin başlamasıyla birlikte elbette bir noktada evine dönüyor. Hem de yanında genç ve yeni eşi Alicia’yla (Alana Boden) birlikte.
** Çatı serisini okuyanın, uyarlamalara göz atanların geçmişini çok iyi bildiği Corinne (Hannah Dodd) ve Christopher (Callum Kerr) da ilerleyen bölümlerde genç halleriyle izleyicinin karşısına çıkıyor. Ev ahalisinden Mal (Buck Braithwaite) ve Joel (Luke Fetherston) da dileyene ilerisi için bonus.
“Çatı” okumadığım ama dışarıdan bir ölçüde içeriğini ve toplumdaki etkisini bildiğim bir seri. Merak edip Lifetime’daki uyarlama filmleri izlemiştim. “Gölgeli Bahçe” romanının dizi olacağı duyurulduktan sonra bulup romanını okudum. Diziyi de merak ediyordum haliyle.
Bölüm sürelerinin film uzunluğunda olmasını da göz önünde bulundurursak 4 bölümün hikaye için yeterli olduğu düşüncesindeyim. Zaten hikaye gereği gelen zaman atlamalarını da kullanarak bayağı bir şeyi hızlıca anlatıyorlar. Bu da haliyle belli bir tempo sağlıyor diziye. Üst üste yığma hissinin geldiği de oldu ama rahatsız edici değildi.
Oyunculuklar eh işte ya da yeterli gibi, sorun olduğunu düşünmüyorum. Max Irons, Paul Wesley, Kelsey Grammer, Kate Mulgrew gibi tanıdığım bazı isimlerin yer alması da işime geldi hatta.
Senaryo ise geldiğimiz nokta itibarıyla kitaba sadık sayılır. Modern zamana ayak uydurdukları veya sürenin dolmasına katkı sağlayacak bazı şeyler ekledikleri de söylenebilir… Max Irons ve Jemima Rooper, karakterlerine yakışmış bence. Paul Wesley’in varlığını kitaba göre bir tık artırmışlar, yer aldığı kadarıyla bonus oluyor. Kelsey Grammer’ın Garland’ı ise düşündüğümden daha azdı.
Özetle Flowers in the Attic: The Origin, Lifetime’ın kendi ayarında bir iş olmuş. Biraz entrika, daha çok karmaşa ve V.C. Andrews sevenlere denemesi için tavsiyedir. İyi seyirler.
yorumlar
Bu bölümde diğerlerine göre daha dar bir zaman aralığında ilerlediler. “Asıl” konuya odaklanmayı tercih etmeleri şaşırtmadı. Gerçi bu haliyle de bayağı ilerlediklerini düşündüm.
Yeri geldiğinde kendileri aralara yazıyorlar ama 1.5 saat daha kaldıracak ne kaldı acaba? Bakalım.
Bundan sonrasını böyle mi bırakacaklar yoksa gelecek bölümde üstüne ekleyecekler mi bakalım? Herhalde eklerler, üstüne de John Amos gelir.
– Aklıma gelmişken bahsedeyim. Kitapta Malcolm ile Olivia’nın daha soğuk bir ilişkisi var genel olarak. Bunlar yaşananların verdiği “gerilim” sayesinde daha ilgi çekici duruyorlar.
++
Kaldı 1.
Daha çok kitaptan alıp biraz da kendileri katarak malum sona gelivermişler. Devamı da zaten “Çatı” serisinin hikayesi. Bununla olur. Sevgiler, bye.
Not: Yaşlanma makyajlarında dandik bir iş çıkardıklarını da gelmişken belirteyim.
Zaman içinde çocukların doğumunu falan dahil ederek onları da işin içine tuttular üstelik. Kitap bu kadarını yapmıyor ve Olivia odaklı gidiyor.
+ Joel ve Harry’yi atlamadıklarına sevindim. Joel açısından tam olarak kitaba sadık kalmamaları da batmadı bana.
+ Kitapta Corinne-Christopher ilişkisi patladığında John Amos da ortalıktaydı yanılmıyorsam. Bunlar sonrasında getirmeyi tercih etmişler. Hatta Oliva ile birlikte Malcolm da kendisini bir ölçüde dine veriyordu. Olivia’nın Malcolm’a kastetmesi gibi bir şey yoktu.
John Amos’u da ırkçı, muhtemelen homofobik yapmışlar. Dindarlık dozu da azıcık kaçmış gibi. John Amos’un niyeti bozması zaten hiç yoktu, ona girmiyorum (dizide belli ettiler gerçi). O noktadan sonra Olivia’nın bir de John’u öldürmesine takılamadım yani. Kadın alıştı resmen.
Çatı serisinin filmlerinde buradaki siyah ahali ve John Amos yoktu yanılmıyorsam. Onlara da kendilerince yol bulmuş oldular.
+ Bir de içimde kalmasın, Lifetime’ın Çatı filmlerindeki çocuk oyuncular daha güzel söylemesi ayıp.
S01E01
Epey sevdiğim bir kablolu kanal olan Lifetime’da 3 senenin ardından yeni bir dizi görmek hoş oldu cidden.
Güzel başladı. Seri bir şekilde ilerleyen, akıcı, sürükleyici bir bölümdü. Olivia’nın sondaki çıkışını izlemesi keyifliydi. Nella karakterine hayat veren T’Shan Williams’ın yüzü fazla tanıdık geldi ama tanıdık biri değilmiş şaşırtıcı bir şekilde. Kime benzettim acaba? Max Irons, bu rollerin adamı. Paul Wesley ise saksı pozisyonunda kalmış.
S01E02
Kötü diyemem ama ilk bölüm kadar sarmadı beni açıkçası.
Adam sınırları aşmayı seviyor cidden. 3’te aşmayı deneyeceği bir üst sınır az çok belli de 4’te hedefi ne olacak acaba?
S01E04 (FİNAL)
İlk bölüm başarılıydı. 2. bölüm idare ederdi. 3, kötüydü. 4, daha da kötüydü. Tavsiye değildir.
Bahsi geçsin:
V.C. Andrews’un “Cutler” roman serisindeki kitaplar da film serisi olarak uyarlandı. Yine Lifetime.
90’ar dk.lık dört film. İlki, yani Dawn bu Cumartesi yayınlanacak. Takip eden üç hafta boyunca da diğerleri gelecek.