Forbrydelsen || Nanna Birk Larsen’i Kim Öldürdü
34 yorum ozgun14 31 Mayıs 2013 14:50
Dizi Künyesi
- Türü: Dram-Polisiye-Politik
- Yaratıcısı: Søren Sveistrup
- Çekim Yeri: Kopenhag, Danimarka
- Sezon – Bölüm sayısı: 3 sezon ve 40 bölüm
- Yayın tarih aralığı: 7 Ocak 2007 – 25 Kasım 2012
- Bölüm süresi: 58 dakika
- Yayınlandığı kanal: DR1
- Türkiye’de yayınlandığı kanal: Dizimax Vice
- Jenerik müziği: Frans Bak
Genel Bilgiler
The Killing adlı Amerikan uyarlamasının ardından kendinden söz ettiren Danimarka yapımı Forbrydelsen, oyunculukları, hikayesi, müzikleri ve finaliyle en az uyarlaması kadar dikkat çeken bir yapım. Böyle güzel bir dizinin tanınmasında, kendisi kadar başarılı olan uyarlamasının payı büyük tabii ki.
Bu yapım sayesinde biraz daha uzak olduğumuz Avrupa televizyonlarına da dalmış olduk. Bron/Broen, Den Som Draeber, Borgen gibi dizileri tanıdık. Bu açıdan da bu dizinin ülkemizde ve birçok ülkede anlamı büyük.
The Killing’in başarılı reklam kampanyalarından sonra birçok insan kendisine aynı soruyu sormuştur: “Bu böyleyse orjinali kim bilir nasıldır?” İşte biraz geç de olsa Forbydelsen‘ı tanımak isteyenler buyursunlar tanıtımına.
Toplamda 3 sezon süren ve Kasım 2012’de final yapan Forbrydelsen, genel olarak baktığımızda bir polisiye drama. Ama ultra-teknolojik aletlerle, Einstein detektiflerle her bölüm ayrı vaka çözülen klasik polisiyelerden değil. Bütün bir sezon bir vakaya ayrılıyor. Vaka hem polisler açısından, hem de maktul yakınları açısından derinlemesine inceleniyor. Her yeni bulguya polislerle eş zamanlı erişiyor ve bu yeni bilgilerle davanın nasıl yön değiştirdiğini, onlarla beraber izliyorsunuz. Her detay ince ince sezon boyunca işleniyor ve size de finale doğru bu parçaların birleşmesini tatminle izlemek kalıyor.
İşleniş tarzı itibariyle, başrol hariç genel kadro her sezonda değişiyor. Çünkü her yeni sezon yepyeni bir vaka ile başlıyor. Her bölüm davanın bir gününü anlatıyor. Yani ilk dava 20 bölüm ve 20 gün sürüyor. Tarzı dolayısıyla tanıtım, daha çok 1. sezon üzerinde geçecek.
Nanna Birk Larsen adlı genç bir kızın kaybolmasıyla başlıyor sezon. Aramalar yapılıyor, tanıklarla konuşuluyor ve günün sonunda genç kızın cesedi gölün dibine gönderilmiş bir arabanın bagajında ortaya çıkıyor.
Bu sırada şehirde belediye başkanı seçim dönemi ve adayların seçim kampanyaları tüm hızıyla devam etmekte. Cesedin bulunduğu arabanın, adaylardan birinin seçim kampanyasında kullanılan araba olduğunun ortaya çıkmasıyla işler karışıyor.
Bir yanda kızlarını çok acı bir şekilde kaybetmiş ve katilin bulunmasını isteyen bir aile, bir yanda bu cinayet dolayısıyla seçim süreci sekteye uğrayan belediye başkan adayı, birçok farklı yönden şüpheli listesine girmeye hak kazanan kişiler ve tüm bunlara bir çözüm bulmaya çalışan cinayet masası ekibimiz: Sarah Lund ve Jan Meyer.
Karakterler
-
Julie R. Ølgaard tarafından canlandırılan Nanna Birk Larsen
Önünde yaşamak için uzun bir ömür olan, hayalleri olan Nanna, talihsiz bir şekilde hayatını kaybediyor. Dizinin çekiliş nedeni ama kendisini sadece geçmişe dönüşlerde (flashback) görüyoruz; o da 3-4 bölümde. Kendisini uzaktan yakından tanıyan herkesin hayatını bir karmaşaya sürükleyen bu cinayet kim tarafında işlendi? Nanna gerçekten de göründüğü kadar mutlu muydu? Ölüdürülmesi için bir neden var mıydı? Yoksa bir kazanın kurbanı mıydı?
-
Sofie Gråbøl tarafından canlandırılan Sarah Lund
Eşinden boşanmış olan Sarah’ın bir oğlu vardır. Sarah’ın şehirdeki ve görevindeki son günüdür, çünkü sevgilisinin yanına İsveç’e taşınacaktır. Son hazırlıklar tamamlanmaktayken gelen cinayet haberiyle Sarah uzunca bir süre aklını meşgul edecek olan davanın derinliklerine çekilir. İsveç işini erteler, oğluyla geçici süreliğine annesine yerleşir. Elinde bir dava varken, sonuçlandırılması dışında bir şey düşünemeyen Sarah için bu yeni dava, ailevi ilişkilerinde kendisini büyük bir çıkmaza sokacaktır.
-
Søren Malling tarafından canlandırılan Jan Meyer
Jan, eşi ve üç çocuğu olan, uzun süre bir işte tutunamayan bir polis memurudur. Sarah’ın İsveç’e tayini üzerine yerine atanır, biraz bozulsa da kısa süreliğine Sarah’la ortak çalışmayı kabul eder. Çalışma tarzları pek benzeşmediği için sıklıkla sorun yaşasalar da zamanla birbirlerinin dilinden konuşmayı sökerler.
-
Lars Mikkelsen tarafından canlandırılan Troels Hartmann (solda)
2 yıl önce eşini kaybetmiş olan Troels politikaya atılır. 12 yıllık belediye başkanlığı tahtını elinde bulunduran Bremer’e rakip olarak adaylığını koyan Troels, kampanya sürecinde büyük başarı elde etmeyi de başarmıştır. Seçimlere 1 aydan daha az kalmışken Nanna’nın cesedinin bulunduğu arabanın kendi seçim kampanyalarında kullandıkları arabalardan birinin olduğunun ortaya çıkması, onun için durumu biraz karıştıracaktır.
-
Marie Askehave tarafından canlandırılan Rie Skovgaard (ortada)
Troels’in fikir danışmanı. Aynı zamanda da sevgilisi. Gözü pek bir kadın olan Rie’nin, seçim sürecinde başarıya ulaşmak için yapamayacağı şey yoktur.
-
Michael Moritzen tarafından canlandırılan Morten Weber (sağda)
Troels’in başka bir fikir danışmanı ve uzun süreli yakın bir arkadaşı. Eşinin ölüm zamanlarından beri hep yanında olmuştur, dert ortağıdır. Troels ile ilgili herkesten daha çok şey bilmektedir. Seçim sürecinde Troels’in kazanması için elinden geleni yapar.
-
Bjarne Henriksen tarafından canlandırılan Theis Birk Larsen
Nanna’nın babası. Bir taşıma şirketinde çalışmakta olan Theis, başta kızına olmak üzere ailesine sürpriz yapmak için yeni bir ev almıştır. Kızının ölüm haberiyle yıkılır.
-
Ann Eleonora Jørgensen tarafından canlandırılan Pernille Birk Larsen
Pernille, Nanna’nın annesidir. Haberin ardından bir yandan olayın şokunu atlatmaya çalışırken, bir yandan kendisini ve kocasını suçlamaktadır. Kızlarının ölümünde, kendi ilgisizliklerinin payı olduğunu düşünmektedir. Tüm bunların yanında olayın farkında olmayan ve haberlerden uzak tutulması gereken iki oğlu vardır.
-
Nicolaj Kopernikus tarafından canlandırılan Vagn Skærbæk
Theis’in eski zamanlardan yakın arkadaşı, beraber çalışmaktalar. Yakın bir aile dostu.
-
Laura Drasbæk tarafından canlandırılan Charlotte
Olay sonrası eve çeki düzen vermek ve kardeşine destek olmak için gelen Pernille’in kız kardeşi.
-
Jonas Leth Hansen tarafından canlandırılan Emil Birk Larsen
Evin iki küçüğünden biri. Olayı tam anlamıyla kavrayabilecek yaşta değiller. Ancak sürekli gergin olan ev ortamından da etkilenmekteler.
-
Kasper Leth Hansen tarafından canlandırılan Anton Birk Larsen
Evin küçüklerinden diğeri.
Birçok farklı ödüle aday gösterilen dizinin adaylıkları ve ödülleri ile ilgili bilgiler için buradan.
İzleyecek olanlara şimdiden keyifli seyirler diler ve finalinin uyarlama olan The Killing’den farklı olduğunu, yani The Killing’i izlemiş olmanın finalden alacağınız hazzı değiştirmeyeceğini hatırlatırım. Farklı bir karakter üzerinden farklı bir örgüyle sonuçlandırılıyor dizi. Yani ilk başlarda benzerlik had safhada olsa da zamanla yollar ayrılıyor.
Tekrar keyifli seyirler, okuduğunuz için teşekkürler.
yorumlar
izlememiş ve uyarlamasından dolayı izlemeye değer bulmayan ama merak edenler için bütün hikayeyi mantık sırasıyla anlatacağım. size mantıklı gelmesi için de killing karakterlerini kullanacağım.
forbrydelsen ispiyon:
nerden başlayacağımı düşünerek yaklaşık 5 dakikadır kafamda toparlamaya çalışıyorum yalnız.
neyse rosie mutlu bir kız yine. killing de olmayan çocukluk arkadaşı emirle yazın yeniden karşılaşmış ve aşık olmuşlar. dünyayı dolaşma planları var ama ailesi kızmasın diye de söylemiyor. teyzesinin çalıştığı pavyonumsu yerde bir taraftan çalışıp ekstra para falan da kazanıyor.
emirden önce başkan adayı darren’ın şifresini kullanarak rosie’yle tanışan bir konsey adamıyla da gönül ilişkisi bulunmakta. uzun süreli olmasa da adam da derin izler bırakmış. sık buluşmaktalar, ve buluşma mekanı olarak da başkan adayı darren’ın seçim kampanyası için ara ara kullanılan evi kullanıyorlar.
rosie emirle parti sonrası kaçacak ama pasaportunun eski sevgilisiyle buluştukları darren’ın evinde kaldığını fark ediyor. seçim binasına gidip eski sevgilisiyle buluşuyor. ki bu karakter yeni dizide yok sanırım. anahtarı alıyor. adam hala aşık, geri dönmek istiyor, kız başkasını sevidğini, bu gece şehirden ayrılacaklarını söylüyor. ve taksiye binip ayrılıyor. taksi şoförü aynı zamanda rosie’nin babasının çalışanlarından biri. geceleri taksicilik yapıyor. kız tabii fark etmiyor ama adam fark ediyor. kızı sevgilisiyle buluştukları daireye götürüp, şoföre beklemesini, istasyona geçeceklerini söylüyor. adam ama yoğun olduğu için beklemiyor ve kızın babasını arıyor haber vermek için. ama babası yerine babasının yakın arkadaşı çalışanı belko açıyor. kızın evden kaçacağını öğrenince durdurmak için eve gidiyor. biraz da sanırım kıza yanık emirle kaçacağını öğrenince biraz asabileşiyor ve dövüyor etraf kan falan oluyor. burada kendisine tecavüz ediyor. sonra bu kendine gelip kızı sırtlayıp apartmandan çıkıyor.
biraz geçmişe dönersek o gün aynı zamanda başkan adayı darren’ın eşiyle yıl dönümü, karısı öldüğü için depresif, günün erken saatleri seçim arabasını alıp bizimkilerin takıldığı daireye geliyor. orada bayaa bir içip arabayı da evin önünde bırakıp kendisi taksi çağırıyor, ve eşiyle takıldıkları yazlık eve gidip intihar teşebbüsünde bulunuyor. bu kısma ileride devam edecez rossieden devam ediyorum.
belko yani stan in kızı sırtlayıp seçim arabasına atıyor ve stan’in taşınmayı düşündüğü inşaat halindeki sürpriz eve getirip tutuyor. tabii kız kanıyor bayaa etraf batıyor, bu sırada kız apartmandan aldığı pasaportu burada düşürüyor. sabaha doğru bunu arabaya atıp ormanlık alana götürüyor, öldürmek için ama kız kaçıyor ormanda koşma, kovalamaca yaşanıyor en sonunda kızı yakalayıp bagaja sokuyor ve göle yolluyor.
başkan adayı darrendan devam edersek, iki yakın çalışanı vardı gwen ve jamie. jamie bunun eve gitmiş olacağını tahmin ederek daireye gidiyor etrafı kanlı görünce darren’ı korumak amaçlı görünen yerleri temizliyor. daireyi kilitleyip yazlık eve gidiyor. darren’ı bulup kapıları açıp intiharı engelliyor ve oradan ayrılıyor. darren sabah uyandığında bunu bir işaret kabul edip o günden kimseye bahsetmiyor, bu da zaten uzunca bir süre suçlu gibi görünmesine neden oluyor.
kısacası killing den çok daha farklı bir tarzda ilerlemiş ve bitmiş bir dizi, bunu okuyunca siz de anlayacaksınız umarım pişman olmazsınız.
Türk yapımı “Forbrydelsen” geliyor!
Türkçe Kaynak – Yabancı Kaynak
@luna Adam Film, yanlış hatırlamıyorsam Behzat Ç.’nin yapımcısydı.Umarım güzel bir iş çıkar ama bence Türkiye için fazla yavaş ilerleyen bir dizi.
Yapımcı şirket hakkında bir bilgim yok ama başrollere Türk oyunculardan kimleri seçerler acaba diye meraklanmadım değil.
Hikayeyi 40ar dakkalik bolumlerle izledim, 60ar dakkalik bolumlerle izledim, bir de 90ar dakkalik bolumlerle izler miyim, sevdirirse neden olmasin ama pek olasi gorunmuyor.
Buyurunuz, yerli Sarah Lund ya da namı-ı diğer Sarah Linden.
(Henüz verecek bir tepki bulamadım ben)
Bence çok da kötü bir seçim değil, daha kötüsüne hazırlamıştım kendimi.
Kötü bir seçim olmamış bence de.
Bence de, ben severim zaten kendisini ama hiç polis olmadı şu zamana kadar, belki de böylesi bir giriş iyi olabilir. Bakalım…
Ben de sevdim bu seçimi, The Killing’i de Forbeydelsen’ı da izlemedim ama yorumlarla yaşadım arka planda olan hikayeyi ve dizinin tarzını O yüzden hem yapım ekibi hem de Nurgül Yeşilçay güzel seçimler bence. Zaten Nurgül Yeşilçay her yerde oynayabilir bol bol oynayabilir
valla ben bayıldım süperolmuş, nurgül yeşilçay bayılırım, farklı hiç oynamadığı bir rolde izlemek güzel olabilir. orijinal karaktere hiç benzememiş ama, oyunculuk yeteneği az birine vermemelerindense nurgül yeşilçay daha iyi bir seçim.
Bir ben hoşnut kalmadım sanırım bu tercihten. Sarah karakterini düşündüğümde, Nurgül Yeşilçay ile hiç bağdaştıramadım şahsen. Bence bakışlarıyla o kuzeyin soğukluğunu verebilecek yaşça biraz daha büyük -en azından görüntü itibariyle- bir kişi olmalıydı. Mesela Vahide Gördüm gibi…
Ayrıca Nurgül Yeşilçay o kadar güzel ki onu izlemekten, Sarah karakterinin o ciddiyetini alamayız yahu. -Bu arada ben de severim Nurgül Yeşilçay’ı, son cümlemden anlaşıldığı üzere.-
Nurgül Yeşilçay, rol için fazla güzel kalsa da (hatta biraz da iri ) güzel bir seçim olmuş ama tabii performansını da izlemek lazım. Kendisi adına da sevindim. Son zamanlarda vasat yapımlarda rol aldığını düşünüyorum. Bu dizi kendisi için güzel bir geri dönüş olabilir. Holder rolü için de Berk Hakman, Okan Yalabık gibi oyuncular olabilir aslında. Açıkçası dizinin en önemli karakteristik özelliği” karanlık, yağmurlu, boğucu atmosfer” olduğundan Türk versiyonunda bunu sağlayamazlarsa büyük eksiklik olacaktır. Yönetmen ve görüntü yönetmenine büyük iş düşüyor bu bağlamda. Kanal D’de yayınlanacak olması bence avantaj. Umarım güzel bir yeniden çevrim olur. En azından orijinaline (hatta “The Killing”e) hakaret gibi olmasın yeter
@darkcrystal, eğer orijinaline çok sadık kalırlarsa dizinin çok izleneceğini sanmıyorum; bunu farkındadırlar da inşallah, o düşünceyle çıkmışlardır yola.
@mertkytrk
Orijinalini izlemedim ama eminim çok iyidir. Ben “The Killing”e sadık kalırlarsa gayet iyi olacağını düşünüyorum ama dizi süresi 1,5 saat olursa bizim millete aşırı doz gelebilir
@darkcrystal, orijinalı derken the killingi de kastetmiştim aslında, seyir zevki yüksek olur ama örneğin bir behzat ç. gibi sürekli reyting problemi yaşar, star o zaman behza ç. nin reytingleri düşük olsa da katlanmıştı başarılı bir dizi diye aynı, avantajı bunu da sağlarlar umarım diyorum
@mertkytrk
Ben de yorumu yazdıktan sonra farkettim; doğru ya bizimkiler büyük ihtimal orijinali baz alacaklar, “The Killing”i değil. O zaman dizi benim için de farklı sürprizler içerebilir. Dediğin gibi reyting problemi muhtemel. Biraz hareket katar, bölüm sürelerini de çok uzun tutmaz, oyuncuları da iyi seçerlerse tutabilir aslında. Sonuçta “Kanıt” dizisi bile kendi kemik kitlesini oluşturmuştu. Bayağı da iptal edilmemişti o oyuncu kıtlığıyla. En azından kemik bir kitle oluşturursa bu dizi de iş yapabilir.
Ek: Zamanında bizde çekilse “Sarah Linden” karakterini kim oynayabilir diye düşünmüştüm; aklıma gelen tek isim “Demet Evgar” olmuştu
@darkcrystal, evet, The Killing’i değil Forbrydelsen’i uyarlayacaklar. İlk çıkan haberde denildiği üzere, Danimarka’daki yapımcı kanaldan yapım haklarını satın almışlar.
Ben de Forbrydelsen’i izlemedim ama @ozgun14’ün ilk sezonu özetleyen yorumunu okumuştum; olaylar bayağı farklı.
@luna
Bilgi için sağol; o zaman benim için iş enteresan bir hal aldı. Bunu söylemek garip ve saçma olabilir ama umarım orijinali, “The Killing” kadar iyidir
Aklıma birkaç taze soru geldi.
Forbrydelsen-The Killing, Broen-The Bridge örneklerinde görüldüğü üzere, uyarlama yapımlarda orijinalinden -bayağı- bağımsız işleyişler olabiliyor. Peki bizimkiler de farklı bir son yazabilirler mi? Bunun için yapımcı şirketin onayını mı almak gerekiyor acaba? Mesela bizimkiler The Killing’in aynısını yapacaklardır belki de, o zaman Amerikalı yapımcıya da mı para ödemeleri gerekiyor?
Bence Nurgül Yeşilçay, kanal ve dizi seçimleri çok doğru olmuş. Bir dizi uyarlaması yapacaksa bu ve benzeri izleyicinin üzerine kafa yorabileceği, kanala ve sektöre bir şeyler katabilecek, geliştirebilecek yapımlar tercih edilmeli. Yoksa The OC, Revenge, Desperate Housewives, Grey’s Anatomy, Private Practice gibi her ülkede fazlasıyla benzeri yapılabilecek / yapılan işleri uyarlamanın bir anlamı yok.
Haberi ilk okuduğumda Türk izleyicisi için ağır bir uyarlama olacağını bende düşünmüştüm. Ama bir yerden başlamak lazım sonuçta Şaka bir yana Kanal D özellikle Kayıp dizisine gelen olumlu eleştirilerden sonra bu işe biraz daha önem verecektir diye tahmin ediyorum.
İki versiyonu da izlemiş biri olarak Forbrydelsen, The Killing’e göre daha hoşuma gitmişti. Ayrıca The Killing’e göre daha hareketli ilerleyen bir dizi. Bu yüzden de orijinalinin seçilmesi daha doğru bir tercih olmuş bence. Kayıp gibi kadroyu iyi kurarlarsa ve arkasında dururlarsa Türk izleyicisi için oldukça farklı bir deneyim olacak bu dizi.
ispiyonla gizliyorum ama bence okumakta sakınca yok. zaten ilk bölümde öğreniyoruz ve başından bilsek de çok önemli değil.
Allah’ın intikamının vakti geldi.
Müslüman Birliği; Danimarka’nın Filistin’de, Irak’ta ve Afganistan’da neden olduğu acıları cezalandıracak.
Suçumu kabul ediyorum. Kanım akacak. Ve benimle birlikte birçok insan ölecek.
bu sezonun konusu buradan gidecek gibi. 2. sezon killingle benzer midir şüphesiyle geri duran varsa bakınabilir. sadece bölüm sonlarında çalan (the killing’in de çok benzerini kullandığı) heyecanladırıcı müzik için bile izlenir.
özlemişim sarah lund.
ya çok garip bir tesadüf ya da planlı, bilmiyorum.
ama yukardaki ispiyon içinde de belirttiğim konunun ilk cinayetinde bir anne bir baba bir çocuktan oluşan ailenin annesi öldürülüyor. baba suçlanıyor. masum çıkıyor.
ikinci bölümünde öldürülen kişi bir askeri üste askerlerden biri.
killing in 3. sezonda, ilk bölümdekine benzer bir vakadan başlıyor hikaye.
killing 4. sezon içinse askeri okulda cinayet işlenecek.
değişik olmuş. belki de ben çok uğraşıp benzettim ama neyse belirteyim dedim. izlemiş olan varsa ki sanmıyorum fikrini belirtsin.
Bir süredir ilk sezonu izliyoruz ve hanidir yazacağım unutuyorum. Ben bu başroldeki hatun (Sofie Gråbøl) kadar fotojenik olmayan kadın az gördüm. Diziyi izleyene kadar dizide gördüğümden 15-20 yaş daha yaşlı (50’lerinde) biri sanıyordum bunu. Hatta “uyarlamasında Amerikalılar da amma gençleştirmiş karakteri” diyordum.
Buna bi başladık dedim “amanın! e gençmiş bu yahu?” Üstelik de kendine has bir çekiciliği de var. Çoğu İskandinav dizisi gibi (Borgen milfimiz Sidse Babett Knudsen kadar olmasın) başrolde yine beğendiğim bi hatunla bayıla bayıla izlettiriyor kendini. Ama Borgen izledikten sonra buna girince Søren Malling’in bu haline bir türlü alışamadığımı da eklemeden geçemiycem.
Zaten bi yerde ozgun14 yazmıştı. Bunların dizilerini çok izleyince bi süre sonra sürekli tanıdık tipleri görüyorsun diye. Gerçekten de sürekli “Aaaa bu da geldi! Oooo şunu hatırladın mı?” halindeyiz ailece.
Sezonu yarıladık ve hayretler içindeyim. Çünkü Amerika’lılar Killing’i çekerken hemen hemen hiç uyarlamamış, bunu aynen alıp koymuşlar; ama nasıl başardılarsa ağııır ağıııır sunmuşlar Danimarkalıların gayet sürükleyici sunduğu mevzuyu. “Keşke Amerikan olanını hiç izlememiş olsaydım” dedim. Çünkü konuyu bilerek tadı epey azalıyor ve benim Alzheimer’ımın bu dizide çalışmayacağı tuttu. Bi dolu ayrıntısı hatırlıyorum. Sürekli “hay bin kunduz!” halindeyim.
Neyse, kısaca izleyin, izletin.
Aaa surpriz oldu, sanki ben cekmisimcesine sevindim. Ikinci yari degisiyor isler biraz benzerlik azalacak. Ikinci ve ucuncu sezonlar da daha cok zevk alirsin.
Ben de kadinin kendine has bir cekiciligi oldugunu dusunuyorum. Sarah linden in uygun secim olmayacagini dusunurdum once bunu izlemis olsaydim. Ama iyi yaniltirmis beni.
Normalde illa birini daha cok sever ya insan iste bunda secim yapamiyorum. Ikisine de esit uzakliktayim. Killingi de iyki izlemisim forbry i de.
Umarim baskalari da izler. Gercekten seversiniz hele de sezonu 10ar bolumluk olanlar ideal surede bence.
Yeni dan dizisi onercek var mi arkadaslar? Soyle altyazisi olan ingilizce veya turkce guzel konulu ve bitmis? Hasret kaldim danlara
dkamoy bir anda aklıma geldin. sen izliyordun bu diziyi yarım mı bıraktın bir daha hiç yorum gelmedi ??
İlk sezonu bitirdik. Ara verdik. (Aslında evin ikincisi deliriyor ikici sezona başlamak için ama bu aralar altyazı okumak konusunda biraz mızmızım ben. Len-nart’ın bile 2. sezon ilk bölümüne bakıp kenara koyduk.)
Hatta bu sabah mevzusu geçti Forbrydelsen 2. sezonun, sitem yedim.
Yoksa ilk sezon gayet güzeldi ve hakikaten bi yerden sonra Amerikan’ı ile alakasız yollara gittiler. Yalnız ben Borgen’den sonra buna başladığımız için bir türlü Søren Malling tarafından canlandırılan Jan Meyer’e kaptıramadım. Biraz da gözüm Amerikan versiyonundaki Holder tiplemesini aradı, çünkü onu daha çok sevdiydim.
2. sezonu merak ediyorum etmesine valla, yalan yok.
lennart’a ben de bakmadım hala çeviriler tamamlansa toplu bakacam ama yakın zamanda pek tamamlanmayacak gibi.
dkamoy: 2, 3 noldu? yorumlardan buraya geldim izledin mi beğendin mi?
sonu hakkındaki düşüncelerin neler:?
bu diziyi birileri izlemeli çok şey kaçırıyorsunuz. 2 3 ü izlemedin mi hala sen dkamoy sorum havada kalmış resmen
İzlemiştim ya çok oluyor. 2015 yazında filan izlemiştim diye hatırlıyorum. Niye yazmamışım bilemedim şimdi.
Benim hafıza umduğumun aksine çoğu şeyi unutmamış, ilk 13 bölüm falan olaylar aynı seyirde ilerledi. Uyarlamada 2.sezon ben epey sıkılmıştım. Bunda aksine yavaş başlayan tempo, ilk yarıdan sonra epey hızlıydı. Son 3 bölüm iyice vites artırıp düzgün bir şekilde kapattılar. İyi ki izlemişim, 2.sezon için şimdiden ağzımın suları akmaya başladı.
Finale dair
Bir de ben burada konunun siyasi tarafından epey memnun kaldım. İki belediye başkan adayının birbirlerine laf sokmaları, sinir harbi halinde geçen rekabetleri, diğer parti liderleri ile kıyasıya pazarlıklar falan minik bir Borgen havasındaydı.
@unfortr O ağız suların boşa akmıyor, için rahat olsun geirsi için.
Suudi Arabistan’a da uyarlamışlar.