Günün Muhabbeti: Türk dizileri vs. Yabancı diziler
24 yorum aytackara 21 Ağustos 2016 08:58
Hayatın anlamını dizilerde arayan bir yer olarak site bünyesinde yabancı dizilerin ağırlığı daha çok olsa da yerli diziler de öyle ya da böyle hayatımızın bir parçası durumunda. Bunun bir de Acun kısmı var ama o şimdilik eksik kalıversin bir zahmet. Kısa süre önce Serdar Kuzuloğlu’nun aşağıdaki fikrini/tespitini okuyunca, bunu çoktandır kullanmadığımız günün muhabbeti başlığına malzeme olarak getireyim dedim.
Yerli ve yabancı dizi izleyen kesim iki ayrı ırk olmalı. Birini tercih edenin diğerini izleyebilme ihtimali yok.
— M. Serdar Kuzuloğlu (@mserdark) August 20, 2016
Buradaki amacım yerli ve yabancı diziler konusunda seçim yaptırarak sitenin nabzını ölçmek değil tabii ki. İsterseniz onu da yapabilirsiniz gerçi. Ben daha çok fikirdeki haklılık payını merak ediyorum. Bu yazı başlığının adeti olduğu üzere kendi düşüncemi de paylaşayım:
Genel çerçevede bakarsak katılıyorum. Hele de son dönemde daha da geçerli bir argüman haline geldi.
- Bir dönem 45 dakikalık diziler çekerken zamanla 60, 90 derken şimdilerde 100-110 dakika ve hatta daha uzun süren diziler çeken bir sektör haline gelindi. Dramalarda neredeyse üç, komedilerde beş bölüm yabancı dizi izlemekten bahsediyoruz!
- Televizyondan güncel bir şekilde dizi izlemeye kalktık diyelim. Öncesindeki bir saatlik özet nedeniyle 21:00’de başlayan dizi bölümleri süre ve reklamlarla birlikte artık en erken 23:15’te biter oldular. Hatta bu hafta içi süre+reklam+sündürmenin etkisiyle 00:10’da kapanış jeneriği akan dizi bölümü gördü bu gözler.
- Sansür, buzlama, mozaikleme, kapatma… Yerli yersiz fon müzikleri, doldurma sahneler, amaçsız kullanılan gülme efektleri. Daha yazayım mı?
- Özellikle son dönemde diziler birbirine normalden de daha fazla benzer oldu mesela. Tutanı evirip çevirip başka şekilde yayına alma veya yaz mevsimi geldiğinde etrafın vıcık ve cıvık romantik komedilerle dolması da cabası.The CW kadrolarına vallahi itirazım yok da her şey onunla bitmiyor ki. Artık yerli diziler doğru düzgün reyting bile almıyorlar, herkes daha azına razı gelmek zorunda kalıyor.
Ama tamamen siyah/beyaz bir konu olmadığını düşündüğümden melez ırk da kaçınılmaz bana kalırsa.
Mesela tweeti cevaplayan bazı kişilerin de dediği gibi “Başka bir Behzat Ç., İşler Güçler veya Leyla ile Mecnun yaptılar da izlemedik mi?” tepkisi de kendisine yer buluyor. Damak tadına ve göz zevkine uygun olunca yabancı dizi severler de oturup Türk dizisi izleyebiliyorlar. Nadir oluyor, istisna görevi görüyor ama var işte… Bu arada pek sakladığım söylenemez gerçi ama zamanında 79 bölüm Aşk-ı Memnu izlemiş insanlardan birisi de benim nihayetinde.
Gerçi bazıları için damak tadı lazım değil, üç ondan beş bundan ortaya karıştırıp izliyorlar işte. Daha çok da ‘herkesin izlediği’ şeklinde tabir edilebilecek dizileri.
Eski Türk dizilerinin kalitesiyle şimdikilerin kalitesi arasındaki fark da malum… Çocukluğunun büyük kısmı Türk dizileriyle geçmiş birisi olarak aradaki farkın büyük olduğunu rahatlıkla söylebilirim.
Durum aşağı yukarı böyle yani. Umarım demek istediğimi anlatabilmişimdir.
yorumlar
Eline sağlık @aytackara. Olayı güzel özetlemişsin.
Zamanında herkes gibi aileyle baya yerli dizi izledim. Genelde annem veya ablam bizi neye bulaştırırsa onu izlerdik. Kumanda sahibi babama zorla 1. bölüm izletilir, genelde izleyiciyi gelecek bölüme taşımaya yönelik yazılan senaryo sayesinde de dizinin devamı gelirdi. Ben de önüme geleni yemek zorunda kalırdım işte. Ama yine de yeni bölümü gelecek diye heyecanlandığım diziler olurdu tabi. Ama bu heyecanın hiç bir zaman 10 bölümden öteye gittiğini hatırlamıyorum. İyi bir fikirle gelmiş her dizinin kaderi bir süre sonra sündürülmüş konular olurdu. Sezonlarca saklanan sırlar, ortaya çıkmayan yalanlarla ekran karşısında kıvranıp dururduk işte. Yerli dizilere tövbe etmemle son buldu bu maceram. (Bak bunun bi ileri versiyonu da ulusallara tövbeli yabancı dizi izleyicisi )
Neyse kişisel deneyimlerimi bir kenara bırakıp günün muhabbetine geleyim.
Bence olayın merkezinde internet var. Sağlam yerli dizi izleyen biri interneti etkin kullanıyor olamaz. İnterneti etkin kullanmayan adamın dünyaya açılamadığı için beğeni eşiği düşüktür ve çok fazla tv karşısında geçirecek boş vakti vardır. İnternette düzgün vakit geçirmedin mi ne izlenecek filmlerden haberin olur ne de farklı tarz dizilerin varlığından. Youtubeda kanal takip edildiğini bilmezsin, her türlü hobinin bir yerlerde bir platformu olduğunu aklına bile getirmezsin. Her gördüğün renkli şeyi çizgi film zanneder ve o tarz şeylerin çocuklar için olduğunu düşünürsün. Akşam eve geldiğinde ne istediğini bilmediğinden tvyi açıp 3-5 kanalın seni eğlendirmesini umarsın.
Şu anda olaya bu yönden bakasım geldi. Muhabbetin ilerleyişine göre belki olayı farklı açılardan değerlendiririm.
benim için yerli dizi uzun zamandır yok zaten evimde yayın olan tv de yok. en son suskunlar ilk sezonunu izlemiş başından memnun kalkmıştım. son zamanlarda da seviyor sevmiyora takılmıştım. ona da ne kadar devam ederim mechul.
çok enterasan bir şey olmadıkça benim ilgimi çekebilmeleri zor. ki oyuncularına özel bir sempatim yoksa ulusallara bile çok takılmamaya başladım. yerli hiç sanmam.
ama kavak yellerinin başladığı senelere kadar ben de bir yerli dizi izleyicisiydim. aliye, mahallenin muhtarları, bir istanbul masalı, evdeki yabancı, ikinci bahar, baba evi, böyle mi olacaktı bunların hepsini bilirim gayet iyi. ama biraz açılınca geri dönmesi zor oluyor işte.
Ben hatırlıyorum çok küçüktüm ve Yılan hikayesi izlerdik evde. Daha sonra aklımda kalan, yarım elma, ezel, kavak yelleri, aşkı memnu var ama bunları bile bitirmemiş, düzgün izlememiş bir insanım. Behzat Ç, işler güçler, Leyla ile Mecnun bile izlemedim o kadar iyi eleştiriler almalarına rağmen. Ayrıca hepsi birbirine benziyor, buna katılıyorum. Her dizide sansür olması ayrı iticilik. Bu yüzden internetten seçmece yapıp izlemek en rahatı. Türk dizisi izleyen yabancı izlemez diye bir şey yok bence, izler ama TV’de sansürlü bir şekilde izler. Büyük ihtimalle dublajlı izlemek ister, beğenirse altyazılıya razı olur. Ama bir şekilde o başladığı yabancı diziye 12 bölüm sonra sezon finali gelince gelecek sene o diziyi unutur. Hangi kanaldaymış, kaçta yayınlanıyormuş falan hep karışır. Bir şekilde devamı gelmez yani. Ama yabancı dizi izlemeye alışık olan bir insan zaten %99 internetten izliyordur. Reklam sevmez, uzun süre beklemek istemez. Türk dizilerine genelde üstünkörü bakar geçer. O da yapılan işlere bakmak hakkında fikir sahibi olmak içindir.
Dediğim şu henüz iki ayrı ırk oluşturacak kadar net çizgiye sahip değiliz toplum olarak ama o yolda hızla ilerliyoruz.
Benim de buradaki büyük çoğunluk gibi sadece yabancı dizilere evrilmem belli bir süreç sonunda oldu tabii.
İlk çocukluk yıllarım geneli itibarıyla bir pembe dizi evreninde geçti. Yalan Rüzgarı, Cesur ve Güzel, Hayat Ağacı, Köle Isaura, Küçük Hanım, Aşk Kapıyı Çalınca, Zenginler de Ağlar, Manuela, Yıldıza Ulaşmak… Bazısından azar azar, bazısından epey bir şey hatırlıyorum.
Bunun yanında teyzemlerle birlikte oturup Ziyaretçiler (V), anneannemle birlikte Cinayet Dosyası (Murder, She Wrote) izlediğimizi hatırlarım.
Sonraları Star’ın ardından diğer özel kanalların açılmasıyla da daha bir çeşitlilik oldu tabii. Bizim Ev (Full House), Koca Ayak (Harry and the Hendersons), Bu Dünyanın Dışından (Out of This World), Sıkı Dostlar (Friends), Tatlı İkizler (Sweet Valley High), Evli ve Çocuklu (Married with Children), Dadı (The Nanny), bir de İlk Öpücük, Gençlik Rüzgarları gibi bir-iki Fransız dizisi de girdi hayatıma.
Bunun yanında da tam bir Türk dizisi tutkunuydum tabii. Daha minicikken Çalıkuşu ile başlayan maceram uzunca yıllar devam etti, katlanarak arttı ve zirveyi görüp inişe geçti. O zamanlar deli gibi en gereksiz oyuncuların isimlerini dahi bilir, senaristinden yönetmenine aklımda tutardım. (Kara Melek‘in kurgucusunu hala hatırlıyor olmamı hiç sormayın bence.)
Çok kaliteli işlerin çıktığı zamanlardı da ayrıca. Şaşıfelek Çıkmazı, Süper Baba, Yeditepe İstanbul, Şehnaz Tango… Şu an değme dizinin eline su dökemeyeceği diziler olduklarını düşünüyorum.
Salt yabancı dizi evreniyle vakit geçirebilmem biraz geç oldu. Çoğu kişinin bu evrenle tanışmasına vesile olan Kanal e / Cnbc-e bizde yoktu; uydumuz yoktu, fakirdik. Sadece kısa bir süre ulusal yayına geçtiğini ve o arada izleyebildiğim kadarıyla Ally McBeal takip ettiğimi hatırlarım. Kısacası içimde olsa da elde olanak yoktu.
Ve en nihayetinde arkadaşımın verdiği CDler sayesinde Dawson’s Creek ile tam anlamıyla bir giriş yaptığımı düşünürüm hep. Sonrasında The 4400, Desperate Housewives, Lost, Grey’s Anatomy, Six Feet Under derken kaybolup gittik dizi dünyasında. İşte bu noktadan sonra -araya sıkıştırdığım Aşk-ı Memnu hariç- büyük bir kopuş başladı Türk dizilerinden. Uzunca bir süre hiçbir şey izlemedim. İzmir’den İstanbul’a taşındığım döneme denk gelen ve ilk bölümlerini gözü yaşlı izlediğim Kayıp Şehir haricinde de tam olarak izleyip bitirdiğim bir Türk dizisi hatırlamıyorum o zamandan beri. Sosyal medya sayesinde illaki olan bitenden haberim oluyor ama henüz izlemek istediğim bir şeye denk gelemedim. Bir tek aklımda Behzat Ç. var. Bu kadar övüldüğüne göre vardır bir şey diyorum. Hem de hazır tekrardan ekrana dönecekken bir girsem mi bilmiyorum.
20lik, 40lık dizileri ve ilginç senaryoları gördükçe Türk dizilerine ister istemez eleştirel yaklaşmaya başlıyor insan. Yıllardır konuşmaktan yorulduğumuz süre konusu ayrı bir olay, senaryo kıtlığı ayrı… Hepsi o kadar benzer şeyler ki artık. Hele şu özellikle yaz aylarında ekranı parselleyen güzel kızlı/yakışıklı oğlanlı olanlar… Sadece başroller değişiyor gibi geliyor. Sonra da oturup düşünüyorsun “Elin adamı cenaze levazımatçısı bir ailenin hayatından başyapıt bir dizi çıkarıyor” diye.
Ben Türk televizyonları için durumun düzeleceğine dair bir umut falan da taşımıyorum. Bence daha da kötü duruma düşerek ilerleyecek her şey, uzun süreler ve berbat senaryolarla…
Uzun lafın kısası ülke adına bu gidişat üzücü olsa da ben kendi adıma mutluyum istemediğim bir şeyi izlemek zorunda kalmadığım ve bu kadar alternatif arasından istediğimi seçme özgürlüğüne -en azından şu an- sahip olduğum için.
Benim türk dizileri ile geçmişim şu şekilde:
Küçükken Yarım Elma ve Sihirli Annem yardırmıştım. Bücür Cadı vardı burnunu kıvırıp duruyordu ama aynı anda Sabrina da yayınlanıyordu. Bu dizilerin dışında her sabah Kanal D’de çizgi dizi/anime peşindeydim zaten.
Çocuklar Duymasını TGRT’den ATV’ye geçtiğinde izlemişliğim var.
Büyük bir Avrupa Yakası hayranıyım. Tüm bölümlerini izlemesem de denk gelirsem Leyla İle Mecnun‘u kahkahalarla izlerdim. 2 sezon Yalan Dünya bakmışlığım var.
Bir de Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin ilk sezonunu izledim. Bunlar dışında hiçbir dizi ilgimi çekmedi, 10 dakika bile dayanamadım.Bunun en büyük nedeni elbette bölümlerin inanılmaz uzunluğu ve bir süre sonra çoğu dizinin aynı hikayeleri, tahmin edilebilir şeyleri işlemesi.
Aaa çok pardon 1 Erkek 1 Kadın’ın tüm bölümlerini yuttum ben. Kısa, kafa yormayan, ufak skeçler çok hoş oluyordu.
Yorumlara genel olarak katılıyorum.
Ailesi çalıştığı için anneannesinin büyüttüğü birisi olarak çizgi film çağını geçtikten sonra ben de biraz pembe diziye daha çok Türk dizisine sarmış biriyim. Birçok diziyi belki son dakikasına kadar izlemesem de fikrim vardır.
Peş peşe yazmayayım hepsini, gereksiz uzunlukta bir yorum olur. Belki başka bir yazıda-başlıkta.
Yazıda Aşk-ı Memnu’yu örnek vermem bölüm sayısının çokluğundandı. 79 bölüm kadar çoklukta sürüp de başından sonuna kadar izlediğim ‘son’ dizi o benim. (Her 24 Haziran’ı da hatırlarım mesela.) Ondan sonra da Kayıp Şehir ve Kayıp gibi az da olsa başından sonuna izlediğim ve çok sevdiğim dizi oldu ama onların ömrü bu kadar sürmedi.
Ama Aşk-ı Memnu’dan sonra yavaş yavaş ben de uzaklaşmaya başladım. Sürelerin çığrından çıkması ve senaryoların yozlaşması temel etken tabii. Ucunu kaçırdığında biraz vakit harcayıp yetişebileceğin bir şey de değil Türk dizileri.
Şimdilerde fikrim olsun diye 1-2 bölüm baktığım ve devam etmediğim diziler oluyor. @dizimania’nın yorumunda tarif ettiği profile epey uyuyorum aslında. Onları da zaten ıvır zıvır işlerle veya yazı yazarken izliyorum. Ekran başına sırf onun için geçmekle yürümüyor vallahi. Devamına bakasım gelen dizileri bile bir süredir max. 10-12 bölüm izleyebiliyorum. Bir şey çıkıyor geri kalıyorum veya ben kendim kaçıyorum.
Umarım daha kaliteli bir hale gelir diyeceğim, benim de geleceğine pek inancım yok.
Yorumlarda arkadaşlar söylemişler zaten söylenmesi gerekenleri.
Dizilerin çarşaf gibi upuzun bölümleri olması zaten insanı iten ilk şey(bakışmaları ve gereksiz sahneleri çıkarsan dizi kısalacak orası ayrı), diğeri de bu kadar uzamaması gereken konuların,hikayelerin reyting el verdiği sürece yıllarca sürmesi.Uzun reklam araları,dizinin özeti derken bir bölüm izlicem diye tüm akşamın gidiyor resmen.
Onu geçtim sırf görüntüleri iyi diye başrole getirilmiş ”oyuncu”larla dolu ekran.
Dizilerin konuları bir kısır döngü içerisinde zaten romantik komedilerin çoğu telif hakkı ödenmeden ismini bile değiştirmeye gerek duyulmayan kore dizilerinden geliyor.Romantik komedi izlemek istersem en fazla 16-20 bölüm sürecek kore dizisine yöneliyorum. Zaten ülkemizde bilim kurgu,fantastik, polisiye,gerilim vb. türler olmadığı için olsa da kaliteleri malum olduğu için başta amerikan yapımı diziler ve başka ülke yapımlarına yönelmek daha akıl işi geliyor bana.
Ve sektörün düzeleceğine dair umudum da pek yok açıkçası.
İnsanların belli bir kalıbı var ve sektördekilerin de.Belli konulardaki dizilerin ve belli oyuncuların tekelinde yürüyor resmen sektör.
Kaliteli görünen yapımların ömrü birkaç bölümden öteye gidemiyor.
Elbet düzelir bir gün sektör diye umut ediyorum ama çok zor
Bende yaklaşık bir 4 yıl öncesine kadar ağırlıklı yerli dizi izleyen biriydim. Yılan Hikayesi, Kınalı Kar, Ruhsar gibi dizileri çocukluğuma denk geldiği için çok fazla hatırlayamıyorum. Koçum Benim’in tamamını izleyemesem de TRT de tekrarlarını yazın izlerdim.
Onun dışında ben baya yerli dizi izlemişimdir. Şöyle güzel olarak hatırladıklarım: Pulsar, İki Aile, Kavak Yelleri, Aşk-ı Memnu, Ezel,Kayıp,Reaksiyon,Yalan Dünya, Kardeş Payı,Behzat Ç., Öyle Bir Geçer Zaman ki, Muhteşem Yüzyıl, Gece Gündüz, Geniş Aile, Arka Sıradakiler
İlk çıktıklarında Akasya Durağı ve Arka Sokaklara da biraz bakardım.
Hatta Aşk-ı Memnu ve Kavak Yelleri’ni 2-3 kez baştan sona izlemişimdir.
Leyla ile Mecnun’u bi başından sonuna kadar izleyemedim ama ortalarında bi 20-25 bölüm izlemişliğim vardı.
Yabancı diziler hayatıma girdiğinden beri yerli dizi çok fazla izleyemez oldum. Geçtiğimiz sene yerli dizi olarak Poyraz Karayel ve 46’yı izledim. Şu anda bence ekranda o kadar süreye rağmen izleten bir tek dizi var o da Poyraz Karayel. Onun da gelecek sene akıbeti ne olur bilemem.
Behzat’ın yeniden başlayacak olması, benim için güzel bir umut ışığı oldu.
Aylardır da Suskunları izlemeyi düşünüyorum ama olmuyor bir türlü. Hatta sonra İşler Güçler ve Kuzey Güney’i izlemeyi düşünüyorum.
”Yerli ve yabancı dizi izleyen kesim iki ayrı ırk olmalı. Birini tercih edenin diğerini izleyebilme ihtimali yok.”
Açıkçası çok doğru bulmadığım bir düşünce. Şahsi düşünceme gelirsem; bende bütün vaktimi yerli diziye harcamaktansa yabancı dizi izlemeyi tercih ederim. Ama az çok İngilizce bilip konuşabilsem de kelime haznem yeterli değil. Bu nedenle altyazısız yabancı dizi izlemekte (ne kadar istesem de) güçlük çekiyorum. Dolayısıyla yabancı dizi izlemek istediğim zaman; ancak boş vaktim olduğunda, az dinlenmek istediğimde veya uyumadan önce belki biraz bakabiliyorum. Onun dışında özellikle ev işi yaparken, yemek – ütü vs. canım gerçekten feci derecede bir şeyler ile oyalanmak istiyor. (yoksa ev işi kabusa dönüşüyor) Televizyonda da pek bir şeye denk gelemediğimden internet üzerinden (bu sıralarda belki az konusu, belki fragmanı veya oyuncuları) dikkatimi çeken yerli dizilerle kendimi oyalamayı tercih ediyorum. Evet senaryoların çoğu mantıksız, sıradan olabiliyor. Evet çoğu oyuncuda oyunculuk aranmıyor. Süreleri uzun, her dizi uyarlama vs… Ama evde iş yaparken avantaj haline gelebiliyor bu durum. Sürekli dizi başında durup izlemene, ya bir şey kaçırırsam diye düşünmene gerek olmuyor; çünkü çoğu sahne boş. Sadece uzaktan bakmadan bile dinlemek yeterli oluyor ve konsantre olmaya gerek olmuyor.
Bunun dışında yine de bazı yerli dizileri hiçe sayamam. Bu seneyi ele alacak olursak 46, ancak sonlarına bakabilmiş olsam da Karadayı. Hala tam olarak izleyemediğim ama yer yer denk geldiğim Behzat Ç. aynı şekilde İşler Güçler ve Ezel.. gibi. Yalan Dünya’yı da oldukça sevmiştim. Unuttuklarım vardır elbet. Ama özellikle ekran başına veya bilgisayar başına geçip yerli dizi izlemem. Ancak evde yapmam gerekenler oldukça açarım bir yerde dönsün diye ve tek gözümle takip ederim.
Bu arada Poyraz Karayel’i de çok sevmiştim. Hatta senaryosu çok çekici gelmişti 1.sezondayken. Ama bu sezon ortasında olan bazı şeylerden dolayı, diziyi üzülerek bırakmak zorunda kaldım, belki bir zaman sonra tekrar bakarım ama o ilk sezonundaki heyecanla değil maaalesef…
küçükken bende hep yerli diziler seyrederdim.çocuklar duymasın,sihirli annem,memoli,avrupa yakası ve daha bir çok sey, ama ozamanki sektörle şimdiki sektör çok farklı.O zamanın dizileri daha kaliteliydi simdi hem süre uzadı hemde kalitesizleşti.Son 4-5 yıldır bende yabancı dizi takip ediyorum ve inanın ben ne kadar geç kalmışım dedim. bizim Türk dizilerinden sonra baya film izliyormuşum gibi gelmeye başladı ve arkasıda geldi zaten.o yüzden serdar arkadaşımıza katılıyorum ben. iki farklı ırk olması lazım bencede..bizim sektörde gittikçe güzelleşiyor güzel bir şey bu ama anca araplara pazarlayabiliyoruz uluslar arası tanınmış bir dizimiz yok tabi herşey maliyetlede ilgili tabi.ama şu türk sektörü bir değişşe süreler kısalsa. bipleme fln olmasa güzel bir dizi ortaya çıkabilir.çünkü eski türk dizileri öyleydi ve gayet güzeldi
Yerli diziler eskisi gibi olsa, seve seve melez ırka dönüş yapardım valla.
Yaşım gereği çocukluğumdan beri sürüsüyle hem yerli, hem yabancı dizi izledim. Zamane TRT’si sağolsun. (Çoğunluğun aksine, ailesi ile dublajlı bol bol yabancı dizi izleyebilmiş bir çocukluk yaşadım.)
2000’lerde ise kanal-e ile birlikte yerli dizi filan kalmadı hayatımda. Altyazı kovalamadığım için arka bahçemle izleyeceğim dizileri de (nam-ı diğer “götle izleme dizileri“) yabancılardan seçebiliyorum şükür.
Ben en çok kendi kültürümün mizah anlayışından çıkan benim kafama uygun komedileri izlemeyi özlüyorum valla. (işler güçler, leyla mecnun’un en beğenilen sahnelerini yutub’dan kovaladım bitaz ama sarmadı beni üzgünüm. ben hala mükremin’i, feriştah’ı ya da absürt olacaksa Ana’yı arıyorum. Plaseden Sıdıka’nın yeni bölümleri çekilse hayır demem. )
Dramada Behzat Ç. ile yıllardır izlemediğim yerli dizi eksikliğime bir merhem sürdüm şükür, ama o diziyle kısıtlı kaldı o keyif. (dönüşüne sevinenlerden biri de benim, ama 2 dakikada kalkar yayından diye düşündüğüm için şimdilik çok da sevinmiyorum.)
Bi de geçen gün yazmıştım; mesela, yaşadığım ülkenin tarihinden kurgusal bişiler izlemek isteğim gün geçtikçe artıyor. (Osmanlı olmazsa tercih sebebi.) Ama şu anda baskın olan yurttaşlarım tarihi kurguyu kaldıramayacak bünyede olduğu için herhangi bir yazar/yapımcının buna girişmemesini çok iyi anlıyorum. Yine de üzülüyorum işte, elimde diil.
Komedi konusunda @dkamoy’a öyle de bir katıldım ki… Ben de pek bir gazla ve teşvikle “Leyla ile Mecnun”u deneyim dedim ama pek uzun ömürlü olamadı.
Valla biz hala kardeşimle arada bir bölüm açar “Bir Demet Tiyatro” izleriz; hala da güleriz.
Ben TRT’nin mini dizi edebiyat uyarlamalarını arıyorum bir de en çok. Çalıkuşu, Yaprak Dökümü, Acımak, Hanımın Çiftliği, Su Sinekleri, Havada Bulut… Şimdi esamesi okunmuyor bu tür dizilerin TRT’de. Bir de BBC’ye bakıyorsun tabii…
Bu basligi sabitlesek, bi yere kaybolmasa guzel olur.
bu başlık olmasa da günün muhabbeti etiketi sabitlenebilir. kolay ulaşılması açısından iyi olur.
Eski yerli diziler ile simdiki yerli diziler arasinda bariz bir kalite farki var. Ne yazikki suan ozenerek dizi hazirlanmiyor. Surekli ayni tarz dizilerle karsilasiyoruz. Insan biraz yaratici olur. Biraz ozen gosterir. Sureler artik cok asiri uzun oldugundan yerli dizilerden uzaklastim. En son Medcezir ile Karadayi’yi izlemistim. Her ikisinde de zaman zaman sikildim oysa her iki dizi de cok guzel diziler ama iste surenin uzunlugu ister istemez bir insanin sikilmasina neden oluyor.
Izledigim ilk yerli dizim sanirim Deli Yurek idi yanlis hatirlamiyorsam. Bu dizinin finaline o kadar uzulmustumki. Ulan bir dizi oyle mi bitirilir. Yine Aynali Tahir dizisi var. Onun baya bi bolumunu izlemisligim var ama tamamini izleyememistim o donem. Yanlisim yoksa bir takim problemlerden dolayi ara vermisti herhalde ya da biseyler olmustu. Basrol degisikligine falan gidilmisti. Bu dizinin bi finali varmiydi yokmuydu tam hatirlamiyorum. Vardi herhalde ama tatmin edici bi final degildi sanirim. Ama cok sevmistim bu diziyi de.
Ezel efsanedir zaten. Onu konusmaya gerek yok. Final bolumunde baya aglattilar beni. Bunun oncesinde Aci Hayat vardi. Kenan Imirzalioglu’nun oynadigi her dizi guzel. En sevdigim oyuncudur kucuklugumden beri.
Kuzey Guney’i yine cok severek izlemistim. Cok iyiydi be. Asmali Konak, Kinali Kar, Menekse ile Halil, Haziran Gecesi, Senden baska, Kizim nerede, Suskunlar, Yalan Dunya (Gokhan Ozenli) , Yilan Hikayesi, Pulsar, Gece Gunduz, dizilerini bastan sona izlemisligim var. Hepsini de sevmistim.
Suskunlar, Gece Gunduz, Pulsar,, Yalan Dunya, Cilgin Dersane ve Senden baska‘nin ekranlara erken veda etmesine cok uzulmustum. Hepsi de icimde kaldi diyebilirim.
Bazi bolumlerini veya bir cok bolumu izleyip bitirmediklerim de var elbet. Avrupa Yakasi, Akasya Duragi, Hayat Bilgisi, Aski Memnu, Adanali, Arka Sokaklar, Doktorlar, Kurtlar Vadisi, Papatyam, Adini Feriha Koydum, Cennet Mahallesi, Yaprak Dokumu, Kavak Yelleri, Cocuklar Duymasin, Yarim Elma, Aliye, Iki Aile, Genis Aile hatirladiklarim. Daha da vardir biraz.
Cok ovuldugu icin Leyla ile Mecnun‘a baslamistim ama 2,3 bolum sonra izlemeyi biraktim. Kotu degildi ama devamini izlememi gerektirecek bir sey de goremedim. Eger dizi ilerledikce aciliyorsa devam edebilirim belki. Zengin Kiz Fakir Oglan’i da epeydir izlemedim. En son 28. bolume gelmistim. Listemden cikarmadim cunku onu bir gun mutlaka tamamlamak istiyorum. Yine Kacak dizisi var. Onu da belki tamamlarim. 6. bolumdeydim en son.
Yerli dizileri izlemeyi severim aslinda ama artik kaliteli diziler ortaya cikmali arti sureler azalmali. En fazla 1 saat olmali tas catlasa. Acgozluluk yapip reklam sureleri de 1,2 saat olmamali. Belcika da atiyorum filmlerde 2,3 kez reklam giriliyor. En fazla 5 dakika suruyor her reklam hatta bazen daha az.
Icerde diye bir dizi geliyor Cagatay Ulusoy’un. Onu izleyecegim. Kenan Imirzalioglu ile Kivanc’in dizilerini de izlemeyi istiyorum ama henuz bir haber yok. En son yeni sezonda dizileri geliyor dendi ama pek reklam falan goremedim veya yeni haberler.
Bu arada yukarida saydigim (hic izlemeyip ilgimi cekenlerde var bu yoruma dahil etmediklerimden) diziler arasinda bastan sona izlemeyi istedigim diziler var ama iste zaman kisitli. Oneriler olursa listeme alabilirim.
Kıvanç’ınki Ekim’de. Bir ara Star’ın yeni sezon tanıtım videosuna bak ayrıca, Postane’de sonlara doğru bir yerde linki de var.
İnternetten yabancı dizi izlemeye başladığım 2008 yılına kadar haftalık takip ettiğim 5-6 yerli dizim olurdu. Şimdilerde ise sadece yaz sezonunda 2-3 yerli dizi izliyorum. Kış dönemine geçerken ya da yaz daha bitmeden bıkıp bırakıyorum onları da genelde. Şu an Bodrum Masalı ve Hayatımın Aşkı izliyorum bir tek. Sıkılınca onlara da yol veririm elbet.
Eskiden ayıla bayıla izlediğim o yerli dizilere şimdi uzaktan bakınca bunu mu izlemiştim şimdi ben diye düşünüyorum. Ama hala burun kıvırmadan anımsayabildiğim diziler de var tabi. Yapılmış en iyi yerli dizi olduğunu düşündüğüm Ezel dışında Eşref Saati, Kampüsistan, Kardeş Payı, Yalancı Yarim, Geniş Aile, Haziran Gecesi, Gurbet Kadını, Güzel Köylü, İki Aile ve Adı Mutluluk; hala pozitif hatırlayabildiğim sınırlı sayıdaki yerli diziler.
Sanırsam televizyonda yerli dizi olayı şununla bitti;
“Aşk ve Mavi” dizisi 2 saat 44 dakika yayınlandı, reklamları hariç…
Kaynak.
Poyraz Karayel’in sezon finalinin 3 saatten birazcık fazla olması lazım. O Hayat Benim de bir ara 2 sa 49 dk. yayınlamış. ++
Arada böyle deneysel çalışıyorlar
Yuhunuz 3 saat nedir!
Youtube’da baktım da nerelerden nerelere gelmişiz;
Süper Baba 1. bölüm 47 dk,
Sıdıka 55 dk
Ruhsar 35-45 arası
Yılan Hikayesi 51 dk,
Ayrılsak da beraberiz 33 dk(Gerçi bu haftanın 3 ya da 4 günüydü sanırım)
Şaşıfelek Çıkmazı 45dk,
Vs. Vs.
Orjinal Sıdıkanın ilk bòlümleri 20 dakika hatta.
Evet, Poyraz Karayel’in sezon finali 3 saat 7 dakikaydı yanlış hatırlamıyorsam reklamlarla 3 saat 40 dakika olmuştu. Ayy ekranda izlemesi ne işkenceydi valla, izle izle bitmemişti o bölüm. Kötü anlamda değil ama çok uzundu.
Eskiden daha güzeldi bu ülke zaten, gittikçe her dalda kötüleştik.
https://twitter.com/uhrevy/status/1459925407625531402