Harley-Davidson markasını öyle ya da böyle duymuşsunuzdur herhalde. Dünyanın önde gelen ve sevilen motosiklet şirketi yaklaşık 115 yıldır piyasada. Doğrudan ve dolaylı olarak izlediğimiz pek çok yapımın da içindeler.

Birkaç yıldır dizi işinde olan Discovery Channel, 2016 yılının eylül ayında markanın kuruluş ve yükseliş hikayesini, bu sırada yaşananları konu alan bir mini diziyi ekrana getirdi. Ben de biraz diziden bahsedeyim ve tanıtayım istedim. Dönem draması olan Harley and the Davidsons toplamda üç bölümden oluşuyor ve bölümleri 82-82-76 dakika civarı sürmekte.

Vakti zamanında ülkemizde tabii ki Discovery Channel Türkiye bünyesinde yayınlanmıştı.

Konusu ve Ana Karakterleri:

Hikayenin girişini kurulduğu yıl 1903’ten yapıyoruz, bittiğinde zaman atlamalarının da etkisiyle çıkışı 1936’da yapıyoruz.

Walter Davidson, çiftliğinden ve arazisinden geçecek demir yolu nedeniyle mülk devri yapmak zorunda kalır. Bu sayede elde ettiği parayla aile evine döndüğünde kendisine yeni bir iş fırsatı aramaya başlar. Kardeşi Arthur‘u ve onun mühendis arkadaşı Bill Harley‘i birlikte motosiklet yapıp satmaya ikna eden de o olur.

Böylelikle yıllar boyunca bir sürü badire atlatacakları büyük maceraları başlar. Yarıştıkları motosikletleri tasarlayan ve çizen elbette mühendis zekasını kullanan Harley oluyor. Arthur’un ekibi, motosikletleri ve şirketi pazarlayan, gerekli anlaşmaları yapan kişi olduğunu söyleyebiliriz. Walter’ın payına ise “cesaret” düşüyor.

Motosiklet dünyasının o dönemde de vazgeçilmez bir tarafı olan yarışlar bu dizinin de merkezinde . Marka bilinirliği ve satışların artmasını sağlamak için Walter yarışlara girmeye karar veriyor ve piyasanın lideri Indian Motorcycles’a rakip oluyorlar. Ancak özellikle o dönemde güvenlik ve ölüm riski daha yüksek olan yarışlar mevzubahis burada.

1. Dünya Savaşı, yarışlar, ölümler, kazalar, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, alınan riskler, telif savaşları, rekabet… Dizinin hikayesinde bunlarla birlikte karakterlerin özel hayatı da yer buluyor. 33 yıllık süreçte evlenip aile kurduklarına ve kendi aile problemlerine de konuk oluyoruz.

William ve Arthur Davidson (Michiel HuismanBug Hall)

Bill Harley (Robert Aramayo)

Game of Thrones’ta Robb Stark’ı canlandıran Richard Madden’ın başrolde olduğu Klondike’ı izledikten sonra kanalın sonraki dizisi Harley and the Davidsons‘ı da izlemeye karar verip öyle başlamıştım.

Normalde motosikletlere ilgim yoktur, Harley-Davidson’la ilgili pek bir şey bildiğim de söylenemez zaten. Ama bu diziyi izlemek için şart değil, onu söyleyebilirim. Arada az da olsa teknik konuşmalara girdiklerinden ve yarışlar hikayenin önemli bir tarafı olduğundan konusunun müşterisini daha çok çeken bir yapım var elimizde. Üç bölüm boyunca dizide birbirinden farklı üç karakterin tırnaklarıyla kazıyarak çıktığı zirvenin hikayesi anlatılıyor ve Harley-Davidson’ın motosikletten daha fazlası olduğu gözler önüne seriliyor.

Karakter olarak en sevdiğimin Bill olduğunu, bölümlerden de gelişme kısmı olması açısından ikincisinin ilgimi daha çok çektiğini hatırlıyorum. Mini dizi olduğu için hikayesini açıkta bırakmıyor. Ayrıca tam bir Discovery yapımı olmuş da diyebilirim. Prodüksiyon ve oyunculuk bakımından tatmin edici bir proje ortaya çıkarmışlar.

Harley and the Davidsons genel olarak böyle bir dizi işte. İyi seyirler.