Hemlock Grove Hakkında Bilmemiz Gereken 10 Şey || Haber – İnceleme
114 yorum alperen4700 26 Mart 2013 15:06
House of Cards‘ın beklenen başarısının ardından, Netflix -paralı film ve dizi yayını yapan bir site- yeni hit draması Hemlock Grove için kolları sıvadı. Hemlock Grove, 2012’de yayınlanan bir romandan uyarlanan doğaüstü korku ve gerilim draması olacak. Netflix‘de yayınlanacağından ilk sezonun tüm bölümlerine aynı anda Netflix sitesinden ulaşılacak.
2012 tarihli romanın da yazarı olan Brian McGreevy ile Lee Shipman tarafından geliştirilen ve Gaumont International Television tarafından üretilen Hemlock Grove’un yapımcısı ve ise Eli Roth.
Bu küçük bilgileri verdikten sonra, diziye başlanmadan önce vakıf olunması gerektiğine inandığımız Hemlock Grove hakkındaki 10 bilgiyi sıralama zamanı geldi çattı; şöyle ki:
1. Hemlock Grove’un En Genel Anlamıyla Konusu
Genç bir kız, vahşice öldürülür ve cesedi eski Godfrey Çelik Fabrikası’nın yakınında bulunur. Söylentilere göre bu cinayetin 2 şüphelisi vardır: 17 yaşında olan ve kurt adam olduğu söylentileri dolaşan Peter Rumancek ve Godfrey mülkünün mirasçısı Roman. Bu iki delikanlı gerçek katili bulmak için güçlerini birleştirecek ve asıl hikaye bundan sonra başlayacaktır.
2. İlk Sezonu Kaç Bölümden Oluşacak?
Netflix’in bir başka dizisi House of Cards gibi, Hemlock Grove’un da ilk sezonu 13 bölümden oluşacak ve ilk sezonu oluşturan bu 13 bölümün tamamına 19 Nisan 2013‘ten itibaren Netflix sitesinden ulaşılabilecek.
3. Roman ve Dizinin Devam Durumu
Hemlock Grove, Brian McGreevy‘nin 27 Mart 2012’de yayınlanan aynı adlı romanından uyarlanacak. Yazar, New York’s 92YTribeca’ya yaptığı açıklamalarda şunları dile getirmiş: “Romanın devam serisi olarak 2 kitap daha yazmayı planlıyorum. Bu sebeple, dizimizin ilk sezonu başarılı olursa; en az 2 sezon daha devam edeceğimizi bekleyebilirsiniz.”
4. Famke Janssen, Ana Karakterlerden Birine Hayat Verecek
Hollandalı aktrist ve model Famke Janssen, Hemlock Grove’da ana erkek karakterlerden biri olan ve Bill Skarsgard tarafından canlandırılan Roman karakterinin annesi Olivia Godfrey’e hayat verecek. Oyuncuyu, Golden Eye (Altın Göz), X Men ve Taken(96 Saat) filmlerinde canlandırdığı karakterlerden ve Nip/Tuck dizisinde canlandırdığı Ava Moore rolünden hatırlayabilirsiniz.
5. Bir Başka Skarsgard’ın Oyunculuk Sevdası
İsveçli aktör Bill Skarsgard da HBO‘nun True Blood‘unda Eric Nortman karakterini canlandıran ağabeyi Alexander Skarsgard ve Hollywood’da birbirinden güzel filmlere imza atmış babası Stellan Skarsgard gibi oyunculuğa merak salmış. Genç aktörün, dizi sektöründeki ilk büyük işi de Hemlock Grove olacak.
Skarsgard, dizideki 2 ana erkek karakterden biri olan Roman Godfrey karakterine hayat verecek. Oyuncuyu 2012 yapımı Anna Karanina, Simon and the Oaks ve I rymden finns inga känslor (Aşkın Formülü Yok) filmlerinden anımsayabilirsiniz
6. Landon Liboiron, TV’de Tekrar Şansını Deniyor
Kanadalı aktör Landon Liboiron‘un son zamanlarda Amerikan televizyonunda pek şansı yok. İçinde yer aldığı Life Unexpected ve Terra Nova gibi yapımlar, beklenmedik şekilde başarısız oldu. Umarız ki şansı Hemlock Grove’da canlandıracağı Peter Rumancek karakteri ile geri dönecek.
Oyuncunun canlandırdığı karakter, kurt adama dönüşme yeteneği de olan akıllı bir sokak çocuğu olarak tasvir ediliyor.
7. Diğer Karakterler ve Canlandıran Oyuncular
*Penelope Mitchell, Roman‘ın kuzeni Letha Godfrey olarak kadroya katıldı. (4 Nisan 2012.)
* Freya Tingley, Christina Wendall olarak kadroya katıldı. (10 Nisan 2012)
*Dougray Scott, Olivia‘nın kardeşi ve Letha Godfrey‘in babası olarak kadroya katıldı. (12 Nisan 2012)
* Lili Taylor, Peter Rumancek‘in annesi olarak kadroya katıldı. (2 Temmuz 2012)
* Kandyse McClure, Dr. Chausser olarak kadroya katıldı. (2 Temmuz 2012)
* Aaron Douglas, Şerif Sworn olarak kadroya katıldı. (8 Temmuz 2012)
* …ve son olarak Kaniehtiio Horn, Destina Rumancek olarak kadroya katıldı. ( 2012 Temmuzunun Sonları )
8. Hemlock Grove’un Yapımcısı: Eli Roth
Hostel film serisinin ilk iki filmini yazıp yöneten ve Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi) filminde Donny Donowitz karakterine hayat veren oyuncu, yazar, yapımcı ve yönetmen Eli Roth, Hemlock Grove’un da yapımcısı; aynı zamanda, ilk bölümün ve son iki bölümün de yönetmeni.
Eli Roth, Variety‘ye yaptığı açıklamalarda proje hakkında şöyle konuştu: “Netflix için bir dizi yaratmak benim için çok heyecan verici; bir film yapımcısı olarak böyle bir iş yeni bir ortamda hikaye anlatmak gibi. Netflix, hikayenin ihtiyaç duyduğu karanlığın kullanılmasında yaratıcı bir özgürlük sunan sinema, televizyon ve sosyal ağın mükemmel bir karışımı.”
9. Çekim Yerleri ve Süreci (Pensilvanya? Toronto? Kanada?)
Romanın yazarı Brian McGreevy, çekimlerin kitabın da geçtiği Pensilvanya‘da yapılmasını istedi. 45 milyon dolarlık bütçe ile çekimlerin Haziran 2012’nin başlarında başlaması ve kasım ayına kadar sürmesi planlanıyordu; ama mayıs ayının ortalarında yapımcı şirket Gaumont International Television, çekimlerin Toronto’daki Cinespace Film Stüdyoları‘nda yapılmasına karar verdi. Pennsylvania’dan vazgeçilince, film ekibi çalışmalarına Toronto’da devam etti. Çekimlere ise, film ekibinin tipik bir Amerikan kasabasına dönüştürdüğü Kanada‘da bulunan Port Perry, Ontario‘da 13 Temmuz 2012’de başlandı. Ekip, dekor ve çevrenin pek çoğunu değiştirerek, bu kasabayı Pensilvanya’ya benzetti.
10. Hemlock Grove Fragmanı
Netflix‘in son dizisi Hemlock Grove‘den ne bekleyeceğinizi ufaktan gösteren fragmanına buyurun: [youtube http://www.youtube.com/watch?v=C_pKD6BGr9M?version=3&rel=1&fs=1&showsearch=0&showinfo=1&iv_load_policy=1&wmode=transparent]
Yaratıklar, aramızda… Dipnot: Bu yazı heavy.com’un şu yazısına, başka kaynaklardan da bilgiler eklenerek oluşturulmuştur. Birebir çeviri değildir, ilgili yazı taslak olarak kullanılmıştır…
yorumlar
Ve ilk 3 bölümü seyretmiş bulunuyorum. Beklediğimden iyi çıktığını da itiraf etmeliyim açıkçası.
1. Öncelikle dizide en çok sevdiğim şey çekim tekniği oldu; bu tarz bir dizi izliyor gibi değil de daha çok film izliyor gibi hissettirdi bana çekimler, kamera kullanımı ve dizide kullanılan mekanlar da çok hoş. Yani dizi gerçekten bir seyir zevki yaşatıyor; onu kabul etmek gerek.
2. Famke Janssen‘a öyle bir sevgim sempatim yoktur; ama bu dizide izlemeye doyamadım. Bu tarz çok soğuk ve gizemli orta yaş kadın karakterler her daim favorim olurlar zaten; -Revenge’deki Victoria gibi- burda da Olivia Godfrey karakteri tam öyle. Onun alaycı tavırlarına; etrafına korku saçmasına ve çarpık gülümsemesine ben doyamadım. Famke Janssen de güzel bir performans sergiliyor.
3. Dizideki diğer oyuncular da gayet yeterli bir performans sergiliyorlar; evet döktürmüyorlar; ama göze çarpan bir olmamış oyunculuk yok. Bir kişi hariç ki; onu da başrole koymuşlar. Evet, Roman oluyor kendisi. Aslında, ben bu küçük Skaarsgard’a şu filmde hayran kalmıştım; gözümü alamamıştım; ama burada çok yapay bir oyunculuk sergilemiş. Neyse ki karakteri; kendini beğenmiş bir zengin züppe olduğundan ve tip olarak karakterine yakıştığından bu yapay oyunculuğuna rağmen çok göze batmıyor.
4. Dizide kötü olan şey ise biraz karışık ilerlemesi yavaş değil; ama karışık. Aslında bu karışıklık dizinin tarzından da kaynaklı; çünkü Vampire Diaries’deki gibi her şeyi izleyicinin önüne sermemişler; bazı şeyleri seyircinin keşfetmesi için ipuçları bırakmışlar; o şeyler asla dile getirilmiyor, olan olaylardan gidişattan çıkarılıyor; amaç da o zaten ki ben o kısmı sevdim. Ayrıca pek çok yan olay ve karakter var ve açıkçası hangisini aklımda tutayım şaşırdım. Ama tutmalısınız; çünkü olaylar kopuk kopuk oluyor yoksa ve açıkça söyleyeyim anlayamıyorsunuz. O sebeple bir yandan bir şeyler yapayım; öbür yandan bunu seyredeyim derseniz; “Ben bunu anlamadım; bir isim söylediler, bu da kimdi şimdi?” olursunuz; ki oluyorsunuz da.
5. Olamamış bir başka şey de dizide yaratılmaya çalışılan Roman’ın kız kardeşi; o nedir yarabbim. Revenge ilk sezon 1. bölümde Emily’nin taktığı siyah peruktan sonra daha kötüsünü göremem diyordum; gördüm bir daha büyük konuşmam valla. Ama, Roman’ın kız ile ilişkisi için iyi ki o karakter var diyorum da; daha az ütopik bir şey yapsalardı ya.
6. Ayrıca; dizi gerçekten az buçuk derinlikli bir dizi; yani romanı öyle miydi bilmiyorum; ama dizide kullanılan pek çok mit var. O sebeple biraz; doğaüstü tarzına yatkın olmakta fayda var; çünkü Upir nedir; Ouroboros nedir aşinalığınız olmazsa; kafanız karışabilir. Elbette bu konuda google amcanın yardımını almaktan çekinmeyin; Ouroboros’u ben de bilmiyordum mesela.
7. Özet: Ben Doğaüstü türünde farklı bir iş arıyorum; değişik bir işleniş tarzı olsun bana gına geldi bu türün aynılıklarından diyorsanız; türü de seviyorsanız aradığınızı bulacağınız yapım Hemlock Grove. Ben bu umutlarla oturdum; umduğumu da şimdilik buldum.
Darisi basimiza o zaman. Benim de aklimda olan bir yapim ama zamansizliktan izleyemiyorum. Listeme kaydetmistim zaten, senin olumlu yorumun da guzel oldu.
Yukarıda @alperen4700 deyince aklıma geldi. Bill Skarsgard mı kötü oynuyor yoksa karakteri çok kasıntı olduğu için mi böyle bilmiyorum ama bir donukluk var. Oynadığı o filmi ben de izlemiştim, mesela orada hiç öyle göze batan kötü bir oyunculuk yoktu. Anlamadım gitti. Bu arada en son 7. bölümü izledim ben de, hikaye ilerledikçe daha da güzel bir hal alıyor bana göre. İzlemeyi düşünenler şans tanımalı bence.
İzlediğim en manyak şey True Blood deyip dururum; an itibariyle bunun da ondan farkı kalmadı. Neden mi? Bknz: S01E05 Destiny Rumancek‘in yaptığı büyü. O nedir öyle yarabbim? Böööğ!!!
Uzun zamandır ilk defa bir diziyi bu kadar hızlı seyrettim, evet 13 bölüm de bitti; bağımlılık yapıyor bu benden demesi: Çünkü, uzun zamandır ilk defa bir dizi nasıl devam edecek diye bu kadar meraklandım.
İspiyon yok; ama hassas bünyeler okumasın yine de:
Peki neden bu kadar meraklandım? Çünkü, merak unsurunu sürekli kamçılayarak, üzerine yeni sorular sorarak ve hiçbirini cevaplamadan ilerliyor dizi ve tüm soruların cevaplarını son iki bölüme saklamışlar. Yoğun bir dönemde iseniz kesinlikle başlamayın ben sabah 5’lere kadar seyrettim; kalkamadım başından.
Finale az kala hala hiçbir soruyu cevaplamadıkları için açıkçası “Finalde de bir iki basit soruyu cevaplarlar ve kapatıp, her şeyi gelecek sezonlara saklarlar peh!” diyordum; lakin son iki bölümde tüm konuları öyle güzel; şaşırtıcı bir şekilde bağladılar ki valla ben çok tuttum.
Yalnız; arada sıkıldığım yerler olmadı değil; özellikle orta bölümlerde “Biraz hareket!” nidaları yükseldi bende; ama onlarda bile öyle çok sıkılmadım. Nolur ikinci sezonu olsun, olmalı; çünkü hani “Hikaye daha yeni başladı.” derler ya; işte finalde siz de bunu diyeceksiniz.
Ben öneriyorum; türü seven ve değişik bir yorumla sunulsun diyen herkes birkaç bölüm seyretsin; beğenmeme ihtimaliniz çok az…
Yahu burada oynayan Freya Tingley OUAT’ta Wendy’i oynamış. Nasıl farkedememişim ben hayret ettim kendime.
13 bölümü de dün gece itibariyle izlemiş bulunuyorum, gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki 13. bölüm hayatımda izlediğim en değişik dizi bölümlerinden biriydi. ( Nasıl tarif edeceğimi şaşırdım ). @alperen4700 sağolsun, o yardım etti de olan olaylar oturdu kafamda. Gençlik dizisi diye düşünüp burun kıvıranlar varsa, son 4 bölümden sonra diyebilirim ki hiç düşünmesinler bence.
Sezon Finaline Dair İspiyon İçerir
İzleyenlerden çok şaşıracaksın tarzı yorumlar duyduğumdan katilin Christina olduğundan şüphelenmiştim, hele ikizler öldükleri gece Christina’yı arayıp ulaşamadıklarında tamamen emin oldum.O yüzden bu kısma şaşırmadım ben. Yine de veriliş şekli çok hoşuma gitti. Ama 13. Bölümde olanlarla ilgili hala kafam karışık, aklıma geldikçe de üzerinde düşünüyorum. Bir de yanlış hatırlamıyorsam,Olivia kalbine kurşun yemesine rağmen gayet normal yürümüş gitmişti. Roman’ın yaptığından sonra ölmesini beklemiyordum ben. Kısacası ben bu diziyi sevdim, türü seviyorsanız da öneririm.
Oh be bitti!! Bu Netflix’in sonuna da 2.5 ayda gelmiş bulunmuşum. İzlediğime kesinlikle pişman olmadım. Ama şu da vardı: Çok şey gösterip de bir şey anlatmayan, az şey gösterip de çok şey anlatan böylesi bir şey az bulunur herhalde.
11 bölümde ne anlattığı belli olmayan hikayeyi son 2 bölümde öyle topladı ki en sonunda birbirimize bakakaldık. Bir ara 13’ün 2. yarısına ne gerek vardı moduna girmiştim asıl hikayeyi bitirdikleri için. Sonra 2. sezona yer açmak için bir başladılar, Tanrım yareppim adamları tutamadık.
En en sonlara doğru olan ölüm gerekli miydi diye sorgulamamı saymazsak geri kalana da itirazım yok zaten. 2. sezona yer mi açmış oldular, yoksa yer mi kapadılar, ne halt yediler o kısım da muaamma ama dediğim gibi, izlediğime pişman olmadığım bir diziydi. Bu da sezonu bitirdi, hadi geçmiş olsun…
“Çok şey gösterip de bir şey anlatmayan, az şey gösterip de çok şey anlatan böylesi bir şey az bulunur herhalde.” bu kadar doğru bir tespit görmedim, tebrikler valla gülümsettin @ aytackara…
Ama sonda olan şeyler, yani 13’ün ikinci yarısı bildiğin ikinci sezona giriş gibiydi; “2. sezona yer mi açmış oldular, yoksa yer mi kapadılar?” kısmını anlamadım o yüzden, hatta bittiğinde ben “Püff hikaye yeni başladı yaw, burada bitmesiiiin!” olmuştum…
2. sezona yer bıraktıklarını biliyorum tabii ki. Kapadılar demem şundandı:
— Hemlock Grove son 2 bölümden spoiler içerir —
12. bölümde Chasseur öldü. 13.’te kimliği ortaya çıkan Christina öldü. Yetmedi doğum sırasında Letha öldü. Üstüne çok lazımmış gibi Olivia’yı Roman öldürdü. Norman kızı ve Olivia gidince daha bir işlevsiz bir karakter oldu gibi. Shelley desen ortalıktan kayboldu…
Tamam, Shelley bir şekilde döner elbet. Rumancek de. Ama diğer sezonu şu dini topluluk-Roman mücadelesi, enstitüdeki gizli projeyle mi geçirecekler yani? Böylesi bir sezondan sonra seviyesini koruyabilir mi düşüncesi var. Misal Olivia’yı öldürmeseler yine ses çıkarmazdım, çünkü o kadından neler+neler çıkardı. Hoş, benim bu çemkirmelerimin tek nedeni Olivia’ya olan da olabilir! (::
İspiyon::::::::::::
Olivia’nın ölmesine en çok üzülen benimdir inan ki; kahrolmuştum; çünkü o karakter benim çok sevdiğim mesafeli, snob orta yaşlı kadın karakter tipine cuk oturuyordu. Ama hala 2. sezonun bir yerinden pırtler belki diye bir umudum da var; çünkü bu dizide ne olacağını kestirmek zor.
Bir de kalbine kurşun yemişti; ama kadına hiç bir şey olmamıştı; yine dirilebilir umudum ondan sanırım; ama bu sefer bu ihtimalin çok az olduğunun; hatta olmadığının da farkındayım.
Diğer ölümlerin eksikliğini pek hissetmeyiz diye düşünüyorum zaten; Belki birazcıcık Lethanınkini hissederiz o kadar…
2. sezon onayı almış.
@abidin77 sabah sabah duyduğum en güzel haber, eyvallah… Biraz da detaylarından bahsedeyim ben:
1. 2. sezon 2014’te yayınlanacak ve bu sefer 13 değil 10 bölümden oluşacak. Yani, yavaş akıyor sanki biraz izleniminden sıyrılacağız inşallah.
2. Dexter ve The Walking Dead’in yürütücüsü Charles H. (Chic) Eglee de yapımcı olarak dizinin ikinci sezonuna katılmış. Yani demek oluyor ki daha çok para akacak ikinci sezona ve bu da daha iyi sahneler, çekimler ve efektler ve daha pek çok şey demek hadi bakalım… Bu arada adam sadece para desteği yapmayıp; yürütücü olarak da faaliyet gösterir umarım; Dexter ve Walking Dead yani amiyane tabirle boru değil…
Sonradan Ek: TVLine’ın haberine göre Charles H. (Chic) Eglee zaten 2. sezonun showrunnerlığını da(dizi yürütücülüğünü) de üstlenecekmiş.
Oh be, sevindim şu sezon onayına. Öyle yarım kalsa çok içime otururdu Ayrıca @alperen4700’ın verdiği haberler de çok sevindirici. 10 bölüm olması iyi olacak bence.
Açıkçası onayı beni çok heyecanlandırmadı. Kitabını okumadığım için bilemiyorum. Birinci kitap birinci sezon şeklinde mi gitti?. Bildiğim kadarıyla ikinci kitap bitmek üzere ve üçüncüsü içinde anlaşma yapılmış. Yani bu dizi daha çok su kaldırır. Gerçi House of Cards kadar ilgi görmedi diye biliyorum. Neyse, bekleyip görelim.
Arrested Development > House of Cards > Hemlock Grove … oldu. Ben de sezon finalinde yedikleri haltı toplamaları için almasını istiyordum. 10’a düşürmeleriyse kesinlikle güzel olmuş.
@abidin77: Bu konuda yazıda bilgi var aslında, yazarın açıklamasına göre kitap serisi en baştan beri 3 kitap olarak planlanmıştı. Dizi ise, eğer ilk sezon başarılı olursa en az iki sezon daha yani en az 3 sezon sürecekti. Yani bir değişiklik yoksa; 3. kitap son olacak. Dizi de bence maximum 5 sezon sürer ki; o kadar bile sürmez bence; 3’te bitirirler…
@alperen4700: Unutmuşum.
Veeee 2. Sezonu da Devrilir…
Öncelikle izlemedim izlemeyi düşünüyorum diyen varsa ve fazla vakti de yoksa bence hiiiiç bulaşmasın. Dizi genel olarak geçen sezon çizgisinde ilerlese de finalde öyle bir halt yediler ki Hay Allah! Keşke izlemeseydim bu sezonu, dedim ve gelecek sezonu da olursa bakmayı düşünmüyorum.
Öncelikle dizinin ilk iki bölümü vasat. 3. bölümden itibaren çıta yükseliyor ve final anına kadar da hiç düşmüyor. Ama finalinde yaptıkları o şeyden öyle nefret ettim ki, 2. sezonun genelinden de soğudum resmen. Ha bir de ben bu diziyi orjinal ve gizemli, devamını merak ettiriyor diye izliyordum ama bu sezonun genel hikayesi oldukça klişe olduğu gibi merak unsuru da geçen sezona nazaran çok az kalıyor. Dizi 10 bölüme indirildiğinden hikaye geçen sezondan hızlı akıyor ve sıkmıyor. Ama işte o kahrolasıca sonu! Ayrıca dizideki vampirler -Upirler- de bu sezon hiç gelişim gösteremediler, kurt adama dönüşme sahneleri ve Roman’ın kana susamışlığını yansıtan birkaç sahne haricinde öyle ilginç sahneler de yoktu bu sezon. Yine benim çok sevdiğim Olivia’yı da sezon boyunca -final bölümü hariç- öyle ezik bir karakter haline getirdiler ki iyice ifrit oldum.
Neyse kısaca bunu izleyeceğinize, siz yine True Blood’a tamah edin bence…
2. sezon üzerine:
Bu da bitti. Onay haberi geldiğinde en son 2×06’yi izlemiştim, bugün de sonunu gördüm. Benim açımdan ikinci sezonunun ilkinden pek bir farkı yoktu. Çok hoşuma giden şeyler de oldu, karışık bulduğum da. Famke Janssen’i ve Bill Skarsgard’ı izlemek büyük keyif bana, yeni sezonda da devam edeceğim. AMA…
Yukarıda Alperen de biraz bahsetmiş. Geç bitirsem de bu dizinin gidişatından hiç spoiler yeme durumum olmamıştı. Sadece şok bir şeyle kapattıklarını biliyordum. Sonuncu dakikaya gidene kadar da normal bir HG bölümü gibi gitti. O son dakikaya iki kala bir şey yaptılar ve ben ona “Aa, iyi cesaret etmişler, aferin.” tepkisi verdim. Bahsi geçeni bu sanarken sonra o kadar acayip, o kadar alakasız ve tepkisiz kaldığım bir şey yaptılar ki ekrana bakakaldım.
Bu nasıl bir iştir merak konusu. 3. sezon onayını aldığı iyi olmuş, yeminle rezalet bir durum olurdu. Bir sonrakine nasıl sıvayacaklar bakacağım bakalım.
Bu sahnenin öncesi, sırası ve sonrası ilgi çekiciydi; yalan yok.
Dizi bittikten sonra şu çocuk ne olur saçını sakalını kessin, beni basıyorlar. Acaba peruk mu diye düşünmedim değil ama değil sanırım.
Bir de bunlar var, bu sezon manzarayı iyi kastılar.
1 – 2 – 3 – 4
Yalnız malum yerdeki şeye güldüm
https://www.youtube.com/watch?v=83TAy7dt72M
İlk 4 bölümü izleyip bırakmıştım. Fakat Netflix dizilerinde yavaş başlayıp son bölümlerde akıcı olma gibi bir durum var, bunda da var mı? Yoksa devamı da ağır mı?
Net hatırlamıyorum ama belli yerde bir hız kazanıyordu sanırım. İkinci sezon, bölüm sayısının azlığıyla daha hızlı gitti. İlk sezon birazcık karışıktı. Ne olduğunu anlamaya çalışmak biraz yormuştu. Gümbür gümbür gitmediği kesin. Dizinin kendisine has bir ağırlığı içinde ilerliyor.
O sahne her aklıma geldiğinde gülüyorum ben.
Ben de.
İlk 2 bölümünü izledim benlik değil malesef. Çok ağır bir dizi
@hayalmeyal: Birkaç bölüm daha şans ver güzel dizidir
Valla dizi benim ilgimi çekti aslında ama nedense devamını getiremedim. Bir şans daha veririm Famke Janssen hatrına artık.
Bu dizinin Red Band uyarıları beni benden alıyor.
Daha göremedim ama sanıyorum, final diye geldiler yahu bağlamazlarsa ayıp. Bir online site sanırım kendisi tamamladı ama malum daha Divxplanet çevirileri tamamlanmadı; daha çok fazla kişinin izlediğini sanmıyorum.
Bence bağlamışını bulmuşken o kadarını aramayalım. Bu devirde bir sonu bulamadan yitip giden nice diziler var :razz:
Bu dizinin 2. sezon finali aklıma geldikçe kahkahayı basıyorum ben. O yüzden finalle ilgili beklentim biraz düşük.
S01E01
İlk çıktığı zaman denemiştim ben bunun ilk bölümünü ama türünün daha eğlenceli yapımları varken devam edesim gelmemişti. Famke Janssen’i izlemeyi çok özleyince tekrar bir şans vermek istedim. Bu kez daha umutluyum, hadi hayırlısı bakalım!
*Ay bunda The Vampire Diaries’tan çok sevdiğim Penelope Mitchell varmış ya be! Oradaki kadar taş değil ama gayet hoş burada da.
*Feed the Beast, Dimension 404 ve Knock Knock’tan çok sevdiğim Lorenza Izzo’yu konuk olarak görmek de güzel oldu. O zamanlar onu tanımadığım için aklımdan çıkmış tabi.
*En çok Freya Tingley’nin karakterine ısındım bu arada ilk bölümde.
S01E02
*Son sahne: Farklı bir tasvir olmuş. Lakin baya bir etkileyici. Epey iyi şov olmuş.
*Dizi başladığında bu ikisinin arkadaş olabileceklerini varsaymamıştım hiç.
*Melek mi? Cidden inanıyor mu ne bu söylediğine? Kızım ne içtin sen ya?
Aynısından bi duble!
Dizi durdu durdu, çok güzel bir bölüm sundu. Son 15 dakikanın sunumu cidden iyiydi.
S01E13 (Sezon finali)
Bu bölüm de güzel olmuş güzel olmasına da o son 15 dakikada iyi kafa yaptı valla.
*Peter’ın saçlarının gitmesi hiç iyi olmadı.
*Olivia’nın geri dönüşü şık bir sunumla olur inşallah.
*Letha’nın öleceği de çok barizdi. Ama hem öncesiyle hem de sonrasıyla çok iyi bir şekilde sunmuşlar ölümünü haklarını vereyim.
*Dizi iyi karakterler kaybetti ilk sezonda. Bana göre dizinin en izlenesi karakteriydi Letha. Karakterler arası köprü görevi gören bir karakter olması da cabası. Onun yokluğu cidden büyük yara olacak 2. sezon için. Christina da aralarda burun kıvırtsa da iyi başlayıp iyi bitiren bir karakter oldu. Onu da arayacak gözlerim. Ve ikizler! İkizler benim için diziye nefes aldıran karakterler konumundaydı kasıntı atmosferin içindeki dikkat çeken yüzeysellikleri ile. Onları da özleyeceğim kesinlikle. Clementine öldüğü için çok mutluyum ama. Sezonun orta kısımlarını aşağıya çeken 1 numaralı karakter oydu. Norman ve şerif ile beraber sıkıntıdan patlattı bir çok bölümde. Bu sezon bile sallana sallana ilerlerken diğer sezonların işi çok zor valla.
3. bölüm kötüydü. 4 de pek sarmadı. Açılış ve kapanış sahneleri hariç 5’i de beğenmedim. 6, fena değildi. 7 de pek iyi değildi ama kapanış sahneleri güzeldi. 8, en sıkıcı bölümdü. 9, fena değildi. 10 da kötüydü. 11, güzeldi. Özetle;
ilk 2 ve son 3 bölüm hariç cidden kötü bir sezon geçirdik. Çok çok çok tatlı bir karaktere hayat veren Penelope Mitchell ve yine çok seksi bir karakterle karşımıza çıkan Famke Janssen hatırına bırakmayıp bitirdim sezonu. Penelope Mitchell, sezonun tek kelimeyle yıldızıydı. Peter, izlemeyi sevdiğim ana karakterlerden biriydi. Roman fena değildi ama beklentimi yeterince karşılayamadı açıkçası. Yine fena olmayıp da yüksek beklentimi karşılayamayan bir başka karakter Christina oldu. İkizleri, Destiny’yi, Lynda’yı da sevdim. Norman ve Clementine, inanılmaz sıkıcı karakterlerdi. Şerifi de sevemedim. Pryce, Shelley ve Marie’ye karşı nötr kaldım. Holly Deveaux, Emily Piggford ve Lorenza Izzo da konukluklarıyla renk katan isimler oldular sezona.
2. sezondan pek umutlu değilim. Hadi hayırlısı!
Bu sezona dair pek umut beklemiyordum açıkçası ve hala da beslediğimi söyleyemem ama epey güzel bir bölümle dönmüş. Şaşırttı beni.
Çingene cenazesi sahneleri güzeldi. Destiny bu sezon daha merkezde yer alacak gibi. Roman’ın da daha etkin olacağı barizdi zaten.
Malum dönüşüm sahnesi hala ilk günkü kadar etkileyici. El de ekstra bir hava katmış valla. Poster şimdi daha fazla anlam kazandı.
Güzel sezon oldu. İlk sezona oranla çok daha akıcı ve ilgi çekici olduğu bir gerçek. Azıcık sıkar gibi olduğu anların hemen akabinde ilgi çekici başka bir yola girip hizada tutmayı başardılar diziye. Şaşırdım bu duruma ama gayet başarılı bir sezon sundular kesinlikle. Tıpkı ilk sezon finalinde olduğu gibi kapanışta da iyi kafa yaptılar yine. Ne yapıyor lan bunlar diye bakakaldım ekrana.
*Son 3 bölümde düşüş yaşasa da Madeline Brewer’ın karakteri sezonun en izlenesi karakteri oldu bana göre. İyi ki vardı.
*Pryce, bu sezonunun en çok parlayan eski karakteri konumundaydı.
*Roman, ilk sezona göre daha çok katkı sağladı. Peter ise düşüşteydi.
*Destiny, ilk sezona göre çok daha fazla süre aldı. İzlemesi de keyifliydi yine onu. Yalnız ilk sezondan alışkın olmadığım için onu üzerinde pantolon varken görmek epey bir garip hissettirdi.
*Olivia, tıpkı ilk sezonda olduğu gibi geri plan bir karakterdi yine.
*Norman yine en sıkıcı, en gereksiz karakter konumundaydı. Ölse de kurtulsak dedirtti yine tüm sezon boyunca.
*Shelley’deki oyuncu değişikliği fena battı gözüme. Madeleine Martin’i Californication’dan sevmiyor olmam veya kötü bir performans sergiledi falan diye değil ama. Bunun gibi minyon birini Shelley gibi iri kıyım bir karakterde sunup izleyiciyi keriz yerine koydukları için battı.
3. sezon da en az bu sezon kadar keyif verir inşallah.
İkinci sezon finalinde “Ne yapıyor lan bunlar diye bakakaldım ekrana” tepkisini vermek imkansıza yakın sanırım. Hala hatırlıyorum ben onu.
Yukarıda “O kadar acayip, o kadar alakasız ve tepkisiz kaldığım bir şey yaptılar ki ekrana bakakaldım.
Bu nasıl bir iştir merak konusu. 3. sezon onayını aldığı iyi olmuş, yeminle rezalet bir durum olurdu. Bir sonrakine nasıl sıvayacaklar bakacağım bakalım.” demişim ben.
Nasıl sıvayacaklar sorusuna pek takılmıyorum bu arada ben. İlk sezon finalinde yaptıkları şeyi 2. sezonda sıvama yoluna girmediler mesela ve açalım, aydınlatalım biz bu durumu demediler. Umrumda olmadı nedense bu durum. From Dusk till Dawn: The Series misali neyi neden yapıyorlar diye düşünmeden bana sunulandan keyif alarak izliyorum bu diziyi.
S03E01
Oldukça kötü bir sezon açılışı olmuş. Gündüz vakti canı sıkılmış, arabaya atlamış, şehir içinde boş boş dolanıyor gibiydi.
S03E10 (FİNAL)
Berbat ötesi bir sezon oldu. Yeterli seviyede tek bir hikaye bile sunamadı. Atlaya atlaya, hızlandıra hızlandıra bitirdim bütün sezonu. Madem elinde kayda değer bir malzeme yok hiç bulaşma yeni sezon çekmeye di mi?
Orijinal yapım dizi olmasına rağmen 22 Ekim‘de kaldırıyorlarmış. Gerçi Türkiye kütüphanesinde bir süredir yoktu zaten, zira az önce yine bakıp bulamadım.
Bunlar da HBO Max gibi lisans ücreti ödemeyelim dediler herhalde. Birisi yapım şirketi, Paramount+’la içerik anlaşması imzaladığı için oraya gidebilir demiş.