heroes 3×03: one of us, one of them
6 yorum annie 30 Eylül 2008 16:27
bayram seyran dinlemeden heroes özetlerine devam ediyorum efendim. geçen sene yarıda kalan generations yüzünden midir bilinmez, bu sezon da eski jenerasyonlardaki güçlü insanlarla ve planlarıyla ilgimiz kesilmiyor. angela’nın ne menem biri olduğu yavaştan su üstüne çıkıyor. amaçlarına ulaşmak için kendi çocuklarını bile düşünmeden kullanan bir anne diğerlerine neler yapabilir düşünmek bile istemiyorum. zaten bu bölümde bir örneğini gördük malum. bu arada, mohindersiz bir hayat ne kadar güzel değil mi?bundan sonrası spoiler, dikkat edelim.
* angela’nın sylar’ın annesi çıkması iyi mi kötü mü bilemiyorum. sanki angela’nın geleceği rüyasında görmek dışında ikna kabiliyeti de var, yoksa sylar’ı o kadar yola getirebilmesi imkansız geliyor bana. sylar’a rüşvet olarak verilen gücün de ileride angela’nın planlarına yardımcı olacak bir şey olduğuna inanıyorum.* hrg’yle sylar’ın işbirliği olabilecek en güçlü “sizden biri, bizden biri” eşleşmelerinden biri muhtemelen. geçen bölümde noah’ın çok güçlü biri olarak gösterdiği jesse’yi 3 saniyede yakalaması, 5. seviyede tutulan kötü adamların sahip oldukları güçlerin pek de bir olayının olmadığını düşündürttü bana. önemli olan güçleri değil de, beyinlerinin kötü çalışması muhtemelen. bu arada sylar’ın korkudan beslenen knox’u bırakıp, ses bombası jesse’nin gücünü almış olması da enteresan. bence aralarında en artist güce (manyetik alan kontrolü) sahip olan alman abimiz de hemencecik öldü, yazık oldu.* sylar’a güven hemen gelmiyor, ya da jesse’yi öldürdüğü için de olabilir, hücresine geri kapatılıyor. noah, haitili’yle konuşurken esas amacının sylar’ın zayıf bir noktasını bulup onu öldürmek olduğunu söylüyor. haitili yeterince zayıf bir nokta değil mi işte, git öldür ne bekliyor anlamadım.* gelecek peter’ı, şimdiki zaman peter’ını jesse’nin vücudundan çıkartıp, dünyanın tehlikelerini göstermeye götürdü. bir gelecek bölümü daha seyredebiliriz muhtemelen. peter, jesse’nin gücünü almış mıdır acaba?* claire, claire. normal genç kız hayatını yaşamaya çalışmaktan yorulan claire insanları kurtarmak için harekete geçmesi gerektiğini düşünüyor ama iki annesi de ona katılmıyor. meredith (biyolojik anne) ufak bir işkence yaparak claire’e esas yapmak istediğinin sylar’a zarar vermek olduğunu itiraf ettiriyor. claire normal hayatına geri dönmüş numarası yaparak babasının dosyalarını alıp bir yerlere gidiyor, hayırlısı.* ando’yla pikaçu hiro’nun arası açılmaya başladı bile. robin olmaktan sıkılan ando, insiyatifi ele geçirmeye çalışıyor. hiro’nun gücü ando’da olsa başlarına bu kadar avanaklık gelmezdi bence. daphne’yi takip edip, formülün diğer yarısını bulmuşsun, kaçıp gideceğine hâlâ orda muhabbetler içindeler. bu arada haitili geri döndü, çok da iyi oldu. ando’yla hiro da şirketin hücrelerine yollandılar. formülün diğer yarısı kime satıldı acaba, tahminleriniz var mı? adam monroe’nun dönüşü böyle mi olacak acaba?* gelelim matt’in azabına. afrikalarda ruhani yürüyüşler içinde malum. geçen hafta orada tanıştığı adamın yeni isaac olmasından şüpheleniyordum ki, doğru çıktı. isaac claire’in geleceğiyle ilgiliydi, afrikalı abimiz de matt’in geleceğiyle ilgili resim üzerine resim çiziyor. peter acaba matt’i bilerek mi buraya yolladı? geleceği görme yeteneği garip karışımlar yiyerek ve walkmenle müzik dinleyerek herkese verilebiliyor mu? matt’in afrika’dan bir an evvel dönmesini diliyorum çünkü aksiyon üzerine aksiyon yaşarken birden dingin ve sıkıntılı sahneler içimi bayıyor.* geçen iki sezonda hikayesinden pek hoşlanmadığım bir karakter bu sezon ilgimi çekmeye başladı. nathan’dan aldığı bilgiler ışığında new orleans’a giden tracy, micah’la tanışıyor ve micah tracy’nin niki olmadığını doğruluyor. micah’ın da yardımlarıyla niki’yle aynı günde ve aynı hastanede doğduğunu, doktorlarının da aynı olduğunu öğreniyor, dr. zimmerman. zimmerman’a kendisini tanıyıp tanımadığını sorduğunda “seni ben yarattım” cevabını alıyor. hadi bakalım. bu karakterden kaç tane daha var acaba? hepsinin ayrı güçleri mi var? zimmerman geçen sezonda gördüğümüz resimdeki kafası yan duran adam mı? o adamın kim olduğunu öğrenmiş miydik?sorularla doldum bu hafta. darısı 4. bölüme.
yorumlar
Benim anlamadığım, o buzlar kraliçasi neden nikki’nin yüzüne sahip. Bir de nedir bu 30 tane nathan hikayesi, iyice karmaşıklaştı heroes hikayesi. Bu kadar herşey ve herkes birbirine geçmişken, nasıl çıkacaklar işin içinden?!Muhakkak ilerleyen hikayelerde büyük büyük boşluklar olacaktır. Geçmiş ve gelecek seyahatleri yüzünden.
bir diziden hiç bu kadar sıkılmamıştım.
Matt ile Sanders’lar ölse keşke ya. Gerçekten bıkkınlık getirdiler bana otuz yedi bölümdür.. Ali Larter’ın ses tonu adeta ruhumu zımparalıyor. Bu arada, Angela’nın süpergücü istihare falan değil (ki babaanem de yapabiliyor aynısını çok gerektiği durumlarda, özel bi şey değil), yeryüzündeki bildiğin EN KÖTÜ anne olmak büyük ihtimalle — Aynı espriyi geçen yıl ben mi, bi başkası mı hatırlamıyorum ama birileri yapmıştı sanki. Ama doğru yani, doğru çıktı hepimizin gördüğü üzere.
* claire’e acayip gıcık oluyorum. napabilir ki yani. jujitsu filan öğrensin bari. kolunu söküp silah mı yapacak nedir? gelecekte de silahla peter’ı vurup öldürecek aklında. en gerizekalı karakter emmy’si veriyorum kendisine (balık hafıza da var sanırsam, hiç öldürülemiyeceğini biliyor, peter da onun gücünün olduğunu biliyor .. eee? kurşumlar enzimli filan mı?)
* niki jessica sanders’ı hiç anlayamamıştım, şimdi bi tane daha çıktı. kaç tane niki var. battlestar 6 kadar seksi olsa canımı yesin de, iki niki daha göresim yok walla.
* ilk üç bölüm çorba gibi oldu kafamda. geleceğe git – geçmişe dön izleyiciyi yoruyor, lost da mı izlemiyor bunlar. bari flashforward’daki insanlar günümüze gelmesin.
* isaac’e bayıldım. süpergüçlü hem de müzik dinliyor. tam bana göre. yalnız nasıl matt’e geçti o güç hakkaten anlamadım. güç walkmende galiba. uu kavramlar karışıyor.
* aslında ikinci sezona göre harika başladı da, pek bişi anlayamadım ona bu gıcıklığım
@yoksana katılıyorum ayrıca@Vesc çok yaşa emi, koptum anne ile ilgili olan yazını okuyunca
ilk iki sezonu izlerken “hmm kesin bu böyle şu şöyle” ” tabiki ya başka ne olacaktı” derdim. Bu sezonda bön bön bakıyorum ekrana kafam allak bullak oldu çok karıştı dizi yahu