House of Lies — Tanıtım
48 yorum aytackara 09 Eylül 2012 14:05
Amerika’nın sevilen kablolu kanallarından Showtime, geçtiğimiz Ocak ayında bizleri yeni bir diziyle daha buluşturdu. Kara mizah türündeki House of Lies, 12 bölüm olarak yayınlanan ilk sezonunu Nisan başında tamamladıktan sonra ekranlardan uzaklaştı ve kanaldan 2. sezonu için onay almışlığı da var. Eğer siz de nasıl bir dizidir derseniz, buyurun House of Lies tanıtımına.
House of Lies, aslında kanalın bir diğer dizisi Dexter gibi kitap uyarlaması bir yapım. Martin Kihn adlı yazarın 2005 yılında yazmış olduğu “House of Lies: How Management Consultants Steal Your Watch and Then Tell You the Time” adlı kitabı üzerinden uyarlanmış. Dizi, temelinde yönetici danışmanlığı yapan 4 kişilik bir ekibin başından geçenleri anlatıyor. Giriş kısmını burada bitirip dizinin konusuna geçecek olursak…
Yönetici danışmanlığı: İş dünyasında bir konuda orta yolun bulunması, ikinci bir fikre danışmak ya da bir şirket çeşitli sorunlar yaşadığında çözüm üreten iş dalı. Bunu yazıyorum, çünkü ilk başlardaki tanışma/alışma faslı ekibin yaptığı işten anlamayan, hatta az biraz anlasa bile kimi bakımlardan kafasında oturtamayanlar için daha kısa sürebilir.
Galweather & Stearn adlı Amerika’nın 2 numaralı yönetici danışmanlığı şirketinin ufak hissedarlarından biri olan Marty Kahn (Don Cheadle), kadınlara, sekse ve işine oldukça düşkün olan bir adam. Amerika’nın 1 numaralı yönetici danışmanlığı şirketinde çalışan eski eşi Monica’dan (Dawn Olivieri) boşanalı bir süre geçmiş. Martin, çift cinsiyetli oğlu Roscoe (Donis Leonard Jr.) ve babasıyla (Glynn Turman) birlikte yaşıyor. Ama uygulamadan çok teoride… Çünkü şirket, Los Angeles tabanlı olsa da iş gereği takım, ülkenin pek çok yerine gittiği için haftanın birçok gününde evde bulunma fırsatı bulamadığı oluyor…
House of Lies, daha çok, ekibin her bölüm ülkenin başka yerine gidip bir şirketin sorununu “kendi” çıkarlarını daha çok ön planda tutarak çözmek için neler yaptıklarını sunuyor. Kimi zaman kılı kırk yaran, gerektiği ölçüde ve miktarda yalan söylemekten ya da “orijinal” yöntemlere başvurmaktan da geri kalmıyorlar. Elbette, ekibin birbiriyle olan ilişkisi, Marty’nin eski eşiyle, oğlu ve babasıyla olan durumu ve bağlı oldukları holdingin içinde dönen dolaplar da izleyicilere sunulmakta.
Marty’den sonra, ekibin üyesi 3 kişiden de bahsedelim :
1) Jeannie van der Hooven (Kristen Bell): Karakteriyle, oyunculuğuyla ve varlığıyla dizinin bana göre en iyi parçası olan olan Bell, Ivy League grubundaki bir üniversiteden mezun; oldukça zeki, işinde iyi, hırslı birini canlandırıyor. Yeri geldiğinde güzelliğini de işe alet etmekten çekinmeyen Jeannie, ekipte konum olarak Marty’den sonra gelmekte. İkilinin, -birbirlerini yeseler de- birbirlerinden kopamaz durumda bir iş ve arkadaşlık ilişkisi var.
2) Clyde Oberholt (Ben Schwartz): Ekibin, Marty kadar kadın düşkünü ve onun ekipteki en yakın arkadaşı. İşlerde zekasını ekipten esirgemeyen ve eğlenceyi seven bir yapısı var. Doug ile de arasında tatlı bir rekabet, daha doğrusu birbirleriyle uğraşmaktan zevk aldıkları bir arkadaşlıkları var.
3) Doug Guggenheim (Josh Lawson): Ekibin kadınlarla arası pek iyi olmayan ve eğlenceli olmaya çalışan üyesi. Harward mezunu Doug, işteki teknik detaylardan iyi anlayarak ekibe yardımı dokunan, biraz inek, biraz da saf tipli birisi.
Ufak not: Don Cheadle, oynadığı Marty karakteriyle 2012 Emmy Ödülleri’nde “En İyi Komedi Aktörü” dalında aday olmuştur.
Ufak not 2: Kitabı dizi olarak uyarlanan Martin Kihn de Booz Allen Hamilton adlı dünyanın önde gelen yönetici danışmanlığı şirketinde çalışmış birisi. Marty’nin eski eşi Kinsley’in sahip olduğu şirket de aslında ismini McKinsey & Company adlı önde gelen yönetici danışmanlığı şirketlerinden birinden almaktadır.
House of Lies, kablolu kanalda yayınlanmanın faydalarını da kullanarak 18+ sahneler ve dil kullanma konusunda epey cesur davranan bir dizi. Zaten daha ilk bölümün girişinden de ne demek istediğim gayet net anlaşılıyor. Bunun dışında, dizideki olaylar sırasında herkesin bir anda donup Marty’nin durum üstüne izleyiciyle konuşması ve onlara bir şeyler anlatması gibi değişik bir yöntem de kullanıyor. (“4. duvarı kırmak” denen bu yöntemi, Hustle dizisinde yıllarca izlemiştik.)
Bana göre, herkesin kolaylıkla ısınıp devam edemeyeceği türden bir senaryosu var; ama izledikçe de insanı saran bir yapıda. Oyuncular da karakterlerinin hakkını verebiliyor. Sonuçta, House of Lies için, yayınlandığı kanal ya da sahip olduğu karakterler için şans verilmeye değer bulduğum bir dizi olduğunu söyleyebilirim. Eğer diziyle ilgili tanıtıcı bir şeyler isterseniz bu videoya da bakabilirsiniz. İzleyen ve izleyeceklere iyi seyirler.
yorumlar
Şu kadroya ve harcanan paraya, çok daha akıllı bir senaryo yazsalar nasıl bayıla bayıla izleyecektim ama…
İlk sezonu, sırf “bekli toparlar” diyerek bitirdim. Sonuç : 2. sezona bakmayacağım.
Hepsini ayrı sevdim oyuncuların. Karakterler de sevilebilir. 4. duvar mevzuunu zaten severim. Ama içerik olarak o kadar az şey vardı ki… Olayları çözüş biçimleri, entrikalar vs. derken kopup gidebilecek bir yapısı var. Gel gör ki dediğim gibi malzeme iyi kullanılmamış, zeki bir şeyler sunmak yerine, “geçiyordum uğradım, oyuncuların, renkli görüntülerin ardına sığındım” havası var dizide sürekli.
Bu sezon (2011-2012) beklentilerimi en karşılamayan dizi bu oldu sanırım. Böhü…
Çok güzel bir tanıtım olmuş ellerine sağlık.Açıkçası benimde çevremden gelen çok olumsuz tepkiler dolayısıyla , çok iyi kadrosuna rağmen izleme listeme girememiş bir dizi.Ama şeytan dürtüyor , sırf şu Kristen Bell hatırına izlemek de istiyorum:)
tanıtım enfes. ben de ilk bölümü izleyip bırakanlardanım. izleme nedenim de tahmin edebileceğiniz üzere kristen bell. kendisi hasta olduğum binlerce kadın oyuncudan biri. ama ne olduğunu anlamadım. amaç neydi çözemedim. kanala güvenerek çekilen gereksiz açık sahneler vardı falan derken ikinciye devam etmedim. bu dizi pek uyuşmadı bana. açık sahneler dolayısıyla değil tabii, o bir örnek sadece. spartacus’u izleyen birinin böyle bir konuda konuşmaya hakkı olmaz. ellerine sağlık aytackara
Bu sezon Alcatraz’la beraber beni en çok hayal kırıklığına uğratan ve nefretimi kazanan dizidir House of Lies. Niye beğenmedin derseniz tek tek maddeler sıralayamam. Olmamış işte, tek kelimeyle “kötü” bir dizi. İyi ki sezon sonun getirip de daha fazla zaman kaybetmemişim. Seveni darılmasın ama (çevremde seven bir kişi bile yoktu, bir tek şimdi aytackara’yı gördüm valla. ) ben hiç önermem.
ben de çok zor dayandım 4 bölüm. Bence gayet kötüydü. O 4 bölüm de tamamen oyuncular hatırına izledim
ben de bir kaç bölümden sonra devam edemedim ama ikinci sezon başlamadan önce sezonu bitirmeyi düşünüyorum. sanırım biraz teknik dil kullanmaları ve karakterlerin son derece sevimsiz olması insanları iten nedenlerden bazıları.bir çok dizide vardır tabi bu teknik dil olayı,konuya tamamen yabancıysanız eğer sizi bir süre sonra sıkabilir ama eğer benimsediğiniz bir yada daha fazla karakter varsa,teknik kısmı bir kenara bırakıp karakterlere odaklanırsınız. mesela House MD, tıp eğitimi almayan birilerinin asla anlayamayacağı bir dil kullanılmasına rağmen bu kadar sevilme nedenini belli,karakterler. burada sevebileceğim bir karakter çıkmadı daha ama haksızlıkta yapmak istemiyorum,bir kaç bölüm seyrettim sadece,belki ilerleyen bölümlerde hem dizi, hem de karakterler biraz daha oturmuş olabilir.her ne kadar yorumlardan öyle birşey olmadığı anlaşılsa da,kendim izleyip karar vermeliyim.
yazı için teşekkürler, tıklayacak bir yıldızımızın olmaması kötü oldu.
@abidin77: Ben ana karaterlerin 4’ünü de sevmeme rağmen (en az Marty’i en çok Clyde’ı sevmiştim) diziyi sevmemiş bir bünyeyim.
Bi de Don Cheadle’ın sırf ismi yüzünden Emmy’e aday olduğunu, diziyi izleyen birinin onu bu ödüle aday göstermeyeceğini düşünüyorum. Oyunculuğu kötü değil, ama ödüllük döktürme de yok.
Sosyal medyada yer almayan biri olarak o yıldızı tek özleyen ben miyim diye meraklardaydım. İyi bari…
@rpdi Ben onunla ilgili öyle bir şey demezdim. Tam olarak değil. Dizinin çevirisi geldikçe, yani 12 bölümü toplamda 8 ayda izlemişliği var. Bir de sezonu bitirmişken tanıtım yazısı olsun, onun da canı var diyerek yazdı bu yukarıdakini.. Zaten lafı da “yayınlandığı kanal ya da sahip olduğu karakterler için” diye kapattı.
@dkamoy Ben parasında değilim ama kadro kısmına bozulmuş durumdayım. Karakterler falan da idare ediliyor ama ben adamların işini kafamda oturtana kadar sezonu yarıladı bu dizi. Showtime ayarında değil… 2. sezon kararımı ben daha veremedim. Belki… Gerçi bu diziyi 2. sezonda çevirenin çıkacağını hiç düşünmüyorum o da ayrı… Hele hele o Emmy adaylığı çok saçma oldu!
@abidin77 Benim düşüncelerim de aşağı yukarı seninkilere benzer. Son 4 bölümün çevirisi yakın zamanlı gelince ardı ardına izledim. Karakterler ve konu kafamda oturduğundan da hızlı ve sezonun orta yerinin aksine iyi gitti. Gerçi beğendiğim kısımların Kristen Bell ve karakteriyle ilgili olduğu (misal sezon finalinde olanlar) çok aşikar ama yine de bitirebildim sezonu.
@ozgun14 @unfortr Benim ilk başlayışım kanalının dizilerini ve Kristen Bell’i sever olduğum içindi. Sezon finalini gördüysem de o ve karakteri için. Sahiden herkeslik değil. O olmasaydı belki de bırakmıştım ama inadına da yapmadım. Öyle bir dizi ki 8 ay içinde biri daha bölümü bitiremeden çeviriyi bırakmak üzere 4 çevirmen eskitti!
@real tortoise Zaten bu dizinin ilk yarısına katlanabilen ikinci yarısına katlanabilir gibisinden bir görüşüm var. 4 bölümse iyiymiş!
kristen belle heroestan beri hayranım bu diziyi görünce izleyeyim demiştim;ama sonra gözümden kaçmış.yazdıklarınıza göre şanslı imişim.çünkü hayal kırıklığı konusunda alcatraz ile kıyaslanmış.benim dizi tarihimdeki en büyük hayal kırıklığımla yani…
ben de kolay kolay dizi bırakmam ama alcatraz’ı 9 (tam tamına DOKUZ) uncu bölümden sonra bırakmıştım. ama hayal kırıklığı olarak onunla kıyaslayamam. alcatraz dan bir lost olması bekleniyordu olamadı. house of lies tan ben çerezlik bir dizi olmasını bekliyordum. lost olamamak doğal karşılanabilir. beklenti çok büyüktür. ama çerezlik bir dizi olamadı ya bu dizi. ona üzüldüm. işin kötüsü kristen kaldı bu dizide, onu artık izleyemeyeceğim de kesinleşti.
Aslında karakterler çok zengin, ve oyunculardan altından kalkabilecek oyuncular; ama tam olarak dolduramadılar. Biraz da hatta baya da abidin77’in söylediği teknik terim olayının altında kaldılar; ben de bir iki bölüm kaldı izlemedim ama ikinci sezon başlamadan bende izleyip devam etmeyi düşünüyorum hala bir şeyler çıkabilir çünkü; hani kurmaya çalıştıkları dünya çok gelişip yayılabilir. Ben o kadar da sıkılmadım zaten izlerken evet çok eğlenmedim de; ama olsun.
Ellerine sağlık @aytackara
Magazine uzak bünyeme ağır geldi bu haber. 2007’den beri diyor yahu…
Claire Danes doğurmadan önce Blake Lively’den de haber gelirse iyi olur hani. 3’ü bir arada tek seferde hazmedilmedikçe zor vallahi zor…
@dkamoy: ben de yeni öğrendim sayılır, bunların yapımcısı oldukları ve oynadıkları Hit and Run filminin tanıtımları sırasında birlikte olduklarını duymuştum.
Güzelim kızı kapa kapa Crosby (Parenthood’daki rolü) kapmış yahu… Bense adamı “womenizer” diye lanse ettikleri için gerçek hayatta homoseksüel filan sanıyordum. Böhü…
Bu arada bu ruh halimi de hiç anlamıyorum. Ne var yani sevdiğim artist sevmediğim bir artist ile birlikteyse, bana n’oluyo? Ama oluyo işte. Komik ama ilk refleksim her zaman böyle oluyor. İnsanoğlu ilginç mirim… House of Lies’ın altını da magazin bahanesi ile iyi kirlettim, pardon. (Ama Kristen Bell yahuuuu!)
TCA kabul gününe çevirdi olayı, pardon Showtime çevirdi. Matt Damon 2. sezonda bir bölümde görünecekmiş.
– Fragmanda yanlış görmediysem Matt Damon 2×02’ye geliyor.
– Sanırım bu dizinin altyazılarının neden 8 ayda tamamlandığını daha iyi anladım. Çevrilecek değil de izlenecek bir dizi resmen. İlk bölüm açılış itibarıyla ilk sezondaki bazı bölümlerden daha iyiydi, sonunu yine iyi toplamışlar. Yine Kristen Bell’e baka baka izledim ama olsun, bu konuda bir değişiklik beklemiyorum zaten.
http://www.youtube.com/watch?v=_tGZhNx1L-w
2014 Ocak’ının reklamı şimdiden mi? Yoksa erkene çekecekler bu sefer de yolunu mu yapıyorlar acep?
hey gidi hey, ben bunu bizim kız için deneyip ilk bölüm ilk sahnedeki gereksiz çıplaklık yüzünden irite olup bölümün ortalarında sarmadığı bahanesiyle iptal etmiştim. bizim kız 4. sezonuna gelmiş. sanki biraz yoğun bir anlatımı vardı. bayaa da oldu gerçi izleyeli 4 sene kadar ama kristen bell için tekrar şans veririm sanırım. buraya kadar gelebildiyse bir seviyeyi tutturmuş demek ki. neyse aklımda olsun.
İlk bölüm:
Bazı komedi sahneleri fena olmasa da drama kısmını beğenemedim. Belki ikinci bölüme şans veririm ama şu haliyle olmamış yani.
ben de kristen bell’i kaybettik uzun bir süreliğine diyerek ayrılmıştım ilk bölümün başından. harcamışlar demek yanlış olur bu kadar uzun süre devam eden bir dizi için.
Ben bu diziyi nasıl bilirsiniz diye soracaktım da, yukarıdaki yorumları görünce vazgeçtim nedense O kadar mı kötü ya ?
Tam izle kendin gör tarzında bir dizi. Ama totale bakarsak beğenmeyen beğenenden daha fazladır herhalde. Bir de “Showtime dizisi bu” gözüyle bakmadan gir.
Kötü diyemeyiz ama göründüğü gibi değil. Olduğu hali de kendi adıma doyurucu diyemem.
Deneyecek olursam dedikleriniz aklımda bulunsun o zaman.
S01E01
Don Cheadle, yakışmış role. Dawn Olivieri’yi Heroes’tan beğenirim. Kristen Bell’i zaten severim. Ama diğer 2 erkek ana karakterde iş yok gibi. Ufaklığı da hiç sevmedim. Ayrıca bunların yaptığı işin de pek bir ilgi çekiciliği olduğunu söyleyemem. Eğlencenin üstüne limon sıkıyor resmen o işle alakalı kafa ütüleyen repliklerin döndüğü sahneler. Diziyle ilgili tam karar veremedim şu ana. 1-2 bölüm daha bir denemek lazım.
Konuk oyuncu olarak Anna Camp ve Megalyn Echikunwoke’u izlemesi keyifliydi. Şu Anna Camp’i bir türlü kadrolu bir rolde izleyemedim ya ona yanıyorum.
S01E02-03
Evet, işle ilgili teknik muhabbetler yoruyor ama eğlendiren sahneler de mevcut bolca.
Ballers’ı izliyorsam bunu da izlemeliyim kafasındayım şu an.
2. bölüm, 1 ve 3’e oranla bir tık aşağıda kaldı diyebilirim. Cat Deeley’nin sahnesi epey eğlenceliydi ama. Jeannie’nin akşam yemeği sahnesi de keyifli geçti.
3. bölüme Amy Landecker ve John Ross Bowie konuklukları ile büyük renk kattılar. Dizi kendini sevdirecekse konuk oyunculardan bu tarz verimler alması şart zaten.
Teknik muhabbetleri göz ardı edip ekibin bel altı muhabbetleri hatırına izlemeye devam. Alıştım diyebilirim artık diziye.
5. bölümde
üçgeninden iyi eğlence çıktı.Hikayeyi iyi işleyip, çok iyi yere getirip kahkaha krizine soktular.
6. bölümde Megalyn Echikunwoke’u tekrar görmek güzeldi. Yer aldığı bölümlere büyük renk katıyor cidden.
*Konuk oyuncu olarak Andrea Savage ve Peyton List’i görmek güzeldi. List’in aldığı süre minnacıktı ama olsun.
*Marty Monica’yı tuvalette o şekilde bıraktıktan sonra tuvaletten çıkan ve kaymağı yiyen kişinin Doug olmasını istedim.
*Brenda ve Jeannie’nin anlaşmayı bağlamasını da isterdim.
Bu 2 bölüm zayıf kaldı biraz. Özellikle de 9. bölüm.
8’de Jeannie’ye epey irrite oldum. Hem Beth isimli kızcağızı eziklemeye çalışmasıyla hem de
Genel olarak nişanlı vakası da irrite etmiyor değil hani. Sanırım Kristen Bell’in şu ana kadar izlediğim rolleri arasında en sevemedim buradaki rolü oldu.
Marty’nin
hiç hoşuma gitmedi. Genel olarak pek sevilebilir karakterler değil bu arada dizinin 2 başrol karakteri. Bunu da bir dipnot olarak düşeyim.
S02E01
Güzel bir bölümle dönmüş. Şu tüm bölüme yayılan hatırlama mevzusu iyiydi. Ve beklenmedik bir şekilde bitti diyebilirim.
S02E04
Yaptı mı cidden?
Matt Damon’dan tam bir douchebag performansı. Güzel bölümdü.
S02E06
Keyifli geçti bu bölüm. İş bağlama muhabbetlerinin dönmediği bir bölüm olması artılarından biriydi. Married’dan sevdiğim Jenny Slate de iyi bir giriş yaptı diziye. Clyde hak etti Doug’ın o çıkışını. Çok daha sertini hak etti hatta.
S02E10
Sarah: Motivasyon konuşması dediğin böyle olur.
Clyde dostum az geri dur ya!
derken baya güzel bir sezon finali olmuş. Sunum tekniği de gayet başarılıydı.
Sıkıcılıkta son nokta, berbat bir sezon oluyor.
çok kötü etkiledi cidden sezonu. Ve pek toparlanacak gibi durmuyor açıkçası.
Ryan Hansen’ı görünce dedim belki bu bölüm güzel olur ama yok yani adama süre vermemişler ki!
S03E06
Kaos havası hakimdi bölümde. Tempolu ve akıcıydı. Berbat geçen sezonun en izlenesi bölümü olmuş diyebilirim. Caitlin baya tatlıydı bu arada bu bölüm.
S03E08
Toparladı biraz diyebilirim 3 bölümdür.
Cidden g.t herifin tekisin Guggenheim! Ve o kız sana bakmaz cidden. Ve evet, o kız senden daha iyi Jeannie. Sarah da haklı ayrıca. Sen de hiç yalanma Jeffrey!
Güzel sahneydi.
Brothers & Sisters’tan Balthazar Getty’yi görmek güzeldi. Eliza Coupe’a daha fazla sahne yazsınlar istiyorum ama yazmıyorlar.
*Jeannie:
*Sarah: Şaka mı yapıyorsun gerçek mi konuşuyorsun kestirmek mümkün değil.
3’ün kapanış bölümü de 4’ün açılış bölümü de pek tatmin etmedi açıkçası. Saçma geldi bu şirket olayları, al-verler bana.
S04E08
Bu Doug başına gelen her şeyi hak ediyor valla.
S04E12 (Sezon Finali)
Tartışmasız şu ana kadarki en kötü sezondu.
S05E01—03
Nicky Whelan ve Ken Marino’nun konukluğunun da pozitif etkisiyle ilk 2 bölüm dizinin ilk 2 sezon standartlarına yakın bir şekilde seyretti. Ama onların vedasıyla 3. bölüm aynı tas aynı hamamdı, pek sarmadı.
Pop grubu temalı 8. bölüm epey keyifli geçti. 4. bölüm de fena değildi. Diğer bölümler pek sarmadı ama.
S05E10 (FİNAL)
Güzeldi. Dizinin ruhuna aykırı bir şekilde tatlış bir kapanış olmuş, hoşuma gitti.
Küba’da olmak güzel bir seçim olmuş veda için.
5 sezon, 58 bölümden oluşan serüven sona erdi. Bölümlerin yarısı kötüydü. İzlediğime pişman değilim ama önerebileceğim bir dizi değil açıkçası.
Dizinin karakterlerinin pek sevilebilir olmadığının da altını çizmem gerek. Artılarından çok eksileri mevcut karakterlerin. En itici karakterden en sempatik olana doğru sıralayacak olursam:
Doug > Roscoe > Marty > Jeannie > Clyde > Monica > Jeremiah
diyebilirim.
*Zorbalıktan haz etmem ve içimde de öyle bir dürtü yok ama bu Doug denen laleye özellikle de son 2-3 sezondaki halleriyle her türlü zorbalığı edesi geliyor insanın izlerken.
*Roscoe diye bir karakter yazmışlar; ne cinsel yönelimi net ne de cinsel kimliği. Kendini erkek mi, kız mı, trans mı hissettiğini ya da kızlardan mı, erkeklerden mi, translardan mı hoşlandığını net bir şekilde ifade etmek imkansız gerçekten. Bu çocuk için ekstra bir ifade bulsun LGBD topluluğu.
*Marty, bir dizide izleyiciye sunulan en duygusuz lider karakter olarak lanse edilebilir herhalde.
*Erkek egemen dünyada hafiften erkekleşmiş, gitgelleri olan, yanlış tercihler kraliçesi bir karakterdi Jeannie. Bazen eğlendirdi bazen de sinir bozdu.
*Dörtlümüzün arasında daha sevilebilir olanı Clyde oldu. Elbette onun da bir çok eksisi var ama diğerlerine oranla daha gerçekçi geldi bana Clyde.
*Monica, dizinin en büyük rengi oldu bana göre. Bir tek 3. sezon başlarında biraz sıktı. Onun dışında iyi ki vardı.
*Jeremiah, adam gibi bir adamdı. Cidden çok sevdim babalığı. Son sezonda attan inip eşeğe binmese ve peri masalı devam etse daha iyi olurdu elbette.