İstanbul Ansiklopedisi || Şehrin Damarlarında Akan Hayatlar – Tanıtım
2 yorum aserat 27 Nisan 2025 08:59
İki Şafak Arasında (2021) ve Tereddüt Çizgisi (2023) filmleriyle bolca övgü ve ödül toplayan Selman Nacar‘ın yazıp yönettiği mini dizi İstanbul Ansiklopedisi, 17 Nisan’da yayın hayatına başladı. Detaylar için tanıtıma buyurun:

KİMLİK BİLGİLERİ
| Tür: Dram |
| Bölüm Sayısı/Süresi: 8 bölüm / 34-52 dk |
| Yapımcı: Tims&B Productions | Yaratıcı: Selman Nacar |
| Platform: Netflix |
| Önemli Bağlantılar: Resmi Site – IMDb |

KONU
Üniversite eğitimi için Amasya’dan İstanbul’a gelen Zehra, sudan çıkmış balığa döndüğü cesur yeni dünyada ayakta kalabilmek için önüne çıkan fırsatları değerlendirip yerini bulmaya çalışır. Zehra’yı evinde ağırlayan, annesinin eski arkadaşı Nesrin ise kendine çoktan yer edindiği İstanbul’dan ayrılıp yurt dışına taşınmayı amaçlar. İki kıtayı birleştiren İstanbul, iki zıt kültürden iki farklı kadının birleşmesinde de önemli bir rol oynayacaktır.
“İstanbul Ansiklopedisi” Hakkında:
Tarihçi ve yazar Reşad Ekrem Koçu tarafından 1944-1973 yılları arasında yayımlanmıştır. 24 cilt olarak planlansa da yarım kalmış ve ancak G harfine kadarki 11 cildi toplam 173 fasikül halinde basılabilmiştir. Hikayeci anlatıma eşlik eden çizimleriyle İstanbul’un “kütüğüne” ışık tutan eserde sokaklar, mimari yapılar, önemli şahıslar, şehrin âdetleri, tarihî olaylar, efsaneler konu alınmış; dönemin tarihçi, edebiyatçı, akademisyen ve sanatçılarının verdiği bilgilerden faydalanılmıştır.
SALT ve Kadir Has Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği ortak projeyle dijital ortama aktarılmıştır.

İstanbul Ansiklopedisi içinden yapılan ve bölümlere isimlerini veren alıntılar
KARAKTERLER

Zehra (Helin Kandemir): 20 yaşında bir üniversite öğrencisi. Samimi, hevesli, cana yakın kişiliğinin altında büyük fırtınalar kopuyor. Hayata duyduğu açlıkla kurtlar sofrasına otururken geride bıraktığı kasabasının muhafazakarlığıyla büyükşehrin modern çizgisi arasında bocalayıp nihai kimliğini bulma sancısı yaşıyor. Nesrin’in evine taşınması ve okulunda verilen İstanbul Ansiklopedisi ödevi, kendi hayatındaki eksik parçaları birleştirme çabasını beraberinde getiriyor.

Nesrin (Canan Ergüder): 40’lı yaşlarında, başarılı bir kalp-damar cerrahı. Ağırbaşlı, mesafeli, duvarları olan bir kadın. Mesleğinde kendine saygın bir yer edinmiş olsa da ruhunu her geçen gün karatıp sırtında yüke dönüşen İstanbul’la tüm bağlarını koparıp Fransa’ya yerleşme hayali kuruyor. Annesi ve kardeşiyle gitgelli bir ilişkisi var. Zehra’nın gelişiyle birlikte yıllardır üstünü kapattığı geçmişiyle yüzleşip kabuk bağlamış yaralarını akıtmaya başlıyor.

Dizinin kadrosunda:
- Kaan Mirac Sezen (Zehra’nın okulda tanışıp yakınlaştığı Harun),
- Tolga Tekin (Nesrin’in uzun süredir birlikte olduğu Serdar),
- Nezaket Erden (Nesrin’in başına buyruk kardeşi Emel),
- Ecem Sena Bayır, Ebrar Karabakan, Kerem Atasavun (Zehra’nın okulda tanışıp arkadaş olduğu Pelin, Selin ve Dodo),
- Grégory Montel (Nesrin’in Fransızca kursundaki öğretmeni Louis),
- ve Müjde Ar (Nesrin’in Alzheimer hastası annesi Nezihe) da yer alıyor.
Melisa Sözen (Aylin), Erdem Şenocak (Cihan) ve Pelin Batu (Özlem) ise konuk oyuncular arasında bulunuyor.

SON SÖZ
Netflix’in, Türkiye yapımı projeleri söz konusu olduğunda, sipariş usulü hazırlanan işlerindense prestijli yazar-yönetmenlere (Berkun Oya, Çağan Irmak vs) kucak açan yapımlarından daha çok memnun olduğum için Selman Nacar‘la yaptığı iş birliği heyecan yaratmıştı. Yayın sonrası gelen izleyici yorumları ikiye bölünmüş olmasına rağmen kendi adıma pozitif reaksiyon veren taraftan olduğumu söyleyebilirim.
Seküler-muhafazakar ayrımına yer vermesiyle Bir Başkadır’ı hatırlatsa da sosyopolitik boyutundan ziyade insani etkilerine odaklanmayı tercih ederek ayrışıyor. Net yargılarla tarafgirlik yapmaktansa gözlemci anlatımından şaşmayarak iki kadının kendini bulma yolculuğuna bizleri ortak ediyor. Nacar kusursuz bir senaryo çıkarmıyorsa da özenle kurduğu atmosfer ve duygu aktarımıyla (özellikle 6. bölümdeki Canan Ergüder–Melisa Sözen sahnesi) takdire şayan bir anlatım dili ortaya koyuyor (dizinin 4:3 formatıyla çekildiğini de not düşelim). Kalburüstü oyunculuklar, edebi hazzı yüksek diyaloglar ve beslendiği eserle kurduğu incelikli bağlar da seyir zevkini yükselten etkenlerden. Beğenip beğenmemek size kalmış ama fabrikasyon üretimler arasında kendine has ruhuyla dikkat çektiği için şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum. İyi seyirler.








yorumlar
* Canan Ergüder ve Helin Kandemir diziyi taşıdılar. Konuk/yan kadrosu zengin bayağı, Melisa Sözen’i görmek güzeldi mesela. Ben asıl Grégory Montel (Call My Agent) kimin aklına geldi, nasıl ayarladılar onu merak ediyorum. C. Ergüder ne güzel Fransızca konuşuyor ayrıca.
* Arada derdini yeterince anlatamama ya da birkaç şeyi birlikte anlatayım derken tam olmaması durumu falan oldu sanki. Belirtti ve bir sonrakine geçti misali. Her bölüm farklı bir harf olduğu için biraz da böyle kurmuşlar tabii.
İskeleti iki karakter üstüne kurmuşlar haliyle, ne var ne yok onların etrafında döndü. Diğer karakterler ise ikisinin karakter gelişimine hizmete yaradı mesela, ben bu açıdan biraz daha fazlasını bekler olduydum sanırım.
Yine de sondaki konuşmanın da katkısıyla düzgün bağlandığı söylenebilir (o peruğu kesinlikle saymıyorum).
* 5. ve 8./final bölümleriyle ilgili eklemek istediğim bir nokta var. Belli ki bilerek yapılmış ama yine de bana biraz battı:
Bahsetmek istediğim asıl nokta, mesela dava olumlu bağlansa hasta tarafı olumsuz bağlansa kadın itiraz etmez mi? Sonra içinden nasıl çıkacaksınız siz bunun? Sınavdaki not kötü gelirse ve “Kendisinden ders aldım, bana takıktı,” dese ne olacak mesela?
Fransızca hocasının kalmamış olması bir yana, kuzum, koca ülkede başka savcı mı yok?
* Final sonrası:
* Kediyi unutmuştum bile ben, yani tekrar gündeme geleceğini zannetmez haldeydim.
* Kedi sende kalsın, ev de kalsın diyerek satmaktan vazgeçti. Basit bir çözüm oldu işte, buraya gelene kadar yıprat+yıprat. Alışma/sevme kısmı lazımdı tabii.
* Aylin ile Nesrin’in yüzleşmesini oyunculuklar kurtardı bence, oradaki diyaloglar biraz daha iyi yazılabilirmiş. Sondaki havalimanı sahnesinde gülümsedim.
* Kızın ilişkisi, Nesrin’in annesi/kardeşi, bir ara evlerinde kaldığı kapalı kız grubu, kendi arkadaş grubu vs. karakterlere hizmete yaradı resmen. Üstte bahsettiğim karakter gelişimindeki diğerlerinin eksikliği biraz da bundandı.
Not: Kendimi Nesrin’in içine Pelin kaçmış bir versiyon olarak değerlendirip durdum ama adını koymuş olmayayım. Bir ara burçlara girdik, orada bir ne oluyoruza döndüm zaten ^.^
Teşekkürler, bye.
Diziyi bitirdim.
Farklı bir tarz olsa da Bir Başkadır esintileri barındırsa da benze onun tırnağı olamayacak bir iş olmuş. Çok kötü diyemem ama izlemesem de olurmuş diye düşünüyorum. Biraz daha yüzeysel kaldı bana göre.
Daha iyisini beklerdim.