ITV’nin Yeni Sezon Dramaları
42 yorum dkamoy 08 Ekim 2012 09:00
BBC1 ve BBC2‘nin sonbahar ve kış aylarında bizimle buluşturacağı yeni dizileri paylaştık madem, bir başka popüler İngiliz kanalı olan ITV’ye de göz atalım. Bu dönem tanıştığımız ve tanışacağımız yeni dizileri (Mrs Biggs, The Bletchley Circle, Homefront, The Last Weekend, Leaving, A Mother’s Son, The Scapegoat, Mr Selfridge, Switch) ile devam eden 2 dizisi olan Monroe ve Downton Abbey’den görüntüler içeren 2 dakikalık tanıtım filmini de bildirimize eklemeyi ihmal etmeyelim.
ITV’nin şuradaki basın bülteninde dile gelen ve üstteki videoda görüntüleri bulunan bu dizileri, biraz daha ayrıntılı inceleyelim :
Mrs Biggs – 5 Eylül 2012 Başlangıç tarihi henüz belli değil.
Sheridan Smith‘i başrolde Charmian Biggs , Daniel Mays‘i de Ronnie Biggs olarak izleyeceğimiz dizinin ilk sezonu 5 bölüm sürecek.
Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan dizide, Bayan Biggs’in ağzından dinleyeceğiz olan biteni. Eşi Ron’un 1963’te İngiltere’de gerçekleşen meşhur Büyük Tren Soygunu‘na karışmadan önceki ve sonraki ilişkilerini, yaşadıklarını izleyeceğiz.
The Bletchley Circle – 6 Eylül 2012
Anna Maxwell Martin, Rachael Stirling, Sophie Rundle ve Julie Graham‘ın başrolünde olduğu, ilk sezonu 3 bölümden oluşan bir gerilim dizisi.
2. Dünya Savaşı sırasında Bletchley Park‘ta çalışan, her birinin kendine has kabiliyetleri olan 4 zeki kadına odaklanan bir dizi. Dizide, hanımlarımız, bir katilin izlerini takip etmek amacıyla savaştan sonra bir araya geliyorlar.
Homefront – 27 Eylül 2012
Claire Skinner, Clare Higgins, Nicola Stephenson ve Antonia Thomas‘ın başrolleri paylaştığı dizide hanımlarımız ordu mensuplarının eşlerini, sevgililerini canlandırıyor.
Erkekleri Afganistan’da çarpışırken, bu kadınlar da vatanlarında çarpışmaktalar.
The Last Weekend – 19 Ağustos 2012
Rupert Penry-Jones ve Shaun Evans‘ı başrollerde izlediğimiz bu gerilim dizisi, Blake Morrison’ın çok satanlar listesine giren kitabının televizyona uyarlaması. Sürekli çekişen iki arkadaşın, bu yarışır hallerinin bir haftasonunda çığrından çıkması üzerine işler karışıyor.
Leaving – 10 Eylül 2012
Bu 3 bölümlük dramada Helen McCrory ile Callum Turner‘ı başrolde izliyoruz. Kendinden çok genç bir adama aşık olan bir kadın ve bu ilişkinin ikisinin aileleri ve iş hayatlarını nasıl etkilediğine eğilecek.
A Mother’s Son – 3 Eylül 2012
Hermione Norris, Martin Clunes, Paul McGann ve Alexander Arnold‘ın başrollerini paylaştığı 2 bölümlük bir mini dizi. Oğlunun, okul arkadaşlarından birini öldürdüğünden şüphelenen anneyi ele alıyor. Acaba şüphelerinde haklı mı?
The Scapegoat – 9 Eylül 2012
Daphne Du Maurier’in klasik romanının televizyon uyarlaması. Başrollerde Matthew Rhys, Sheridan Smith, Eileen Atkins, Jodhi May ve Andrew Scott‘ı başrollerde izleyeceğiz.
Dizi, iki apayrı adamın hikayesini anlatmakta : John Standing ve Johnny Spence
İkisinin de görünüşü birbirlerinin tıpatıp aynı. Hayatlarının bir döneminde şans eseri karşılaşıyorlar. Alkolle bezenmiş bir gecenin ardından John, kendini diğer adamın hayatının içine çekilmiş buluyor.
Mr Selfridge – Başlangıç tarihi henüz belli değil.
Yıldız geçidini anımsatan kadrosunda Jeremy Piven, Katherine Kelly, Frances O’Connor, Zoe Tapper, Gregory Fitoussi, Amanda Abbington, Samuel West ve Aisling Loftus var. Bol ödüllü yazar Andrew Davies tarafından kaleme alınmış.
Gerçek hayat hikayesine dayanan dizinin konusu, Amerikalı havalı ve ileri görüşlü girişimci Harry Gordon Selfridge‘in hayatını ele alıyor.
Switch – 15 Ekim 2012’de başlayacak. Başlangıç tarihi henüz belli değil.
Başrollerinde Lacey Turner, Nina Toussaint-White, Phoebe Fox ve Hannah Tointon var.
4 kızı alıp, işin içine biraz flört ekleyip, eser miktarda aşırı isyankarlık ile karıştırın; bir tutam riske girme katın; birkaç kaşık da gerçek dostluk… İşte size Stella, Jude, Grace ve Hannah! Londra’da yaşayan, 20’lerinde 4 genç CADI kadın!
Downton Abbey (3. sezon) – 16 Eylül 2012
2 sezonunu bir çırpıda deviren, ödüle doyamayan, Amerikan izleyicisinin ilgisini geç de olsa çekip orada da fenomen haline gelen bu İngiliz dönem dizisinin 3. sezonu başladı bile. 1920’lerde geçecek olan 3. sezonunda kadroya katılan şu isim de bu yaz, en ses getiren transferlerden oldu.
Monroe (2. sezon) – 1 Ekim 2012 Başlangıç tarihi henüz belli değil.
James Nesbitt‘i başrolde izlediğimiz bu tıp draması da 2. sezonuyla karşımızda. Nesbitt’e eşlik eden oyunculardan başlıcaları Sarah Parish, Tom Riley, Christina Chong, Michelle Asante, Luke Allen-Gale ve Andrew Gower. Bu yeni sezonda ekibimize Tracy-Ann Oberman, Neil Pearson ve Lisa Millet katıldı.
Dizide yine zeki ve fakat alışılmadık beyin cerrahımız Gabriel Monroe etrafında gelişenleri izleyeceğiz.
yorumlar
Şu yıldıza tıklayıp da yazı tutma işini geri getirsek nasıl olur? Eline sağlık yazı için.
İzlenecekler listemi kabartan bir şey varsa o da şu İngiliz dizileri. Ancak bayrama ya ara tatilde yeni bir şeyler alırım hayatıma bunların içinden. Tabii durum böyle olunca altyazı kartımı da oynuyorum. Her türlü fikre de tabii ki açığım, elemeyi kolaylaştırır.
Çevirileri gelirse The Bletchley Circle, The Last Weekend ve A Mother’s Son ilgi çekiciler. Gerçi yanılmıyorsam az önce yazdıklarımın hepsinin sezonları da bitmiş durumda. The Scapegoat da hoşa benziyor. Bir de The Scapegoat 100 dakikalık TV filmiymiş, drama dizisi değil. IMDB’de nasıl bölüm sayısı olmaz diye bir Wikipedia sayfasına gireyim dedim, film adaption dedi.
Rupert Penry-Jones farkı ile Last Weekend seyredilecekler arasına girdi.
yıldızı hak ettin @dkamoy
@dkamoy: Ellerine sağlık. A Mother’s Son ve Last Weekend iştahımı kabarttı. Konu olarak pek bir ilginçler. (Yalnız altyazı sıkıntısı var sanırım ikisinde de.) Ama, ne olur artık yeni dizileri tanıtma; vallahi liste doldu taştı. Ne yapacağımızı şaşırdık…
Bu ne güzel bildiri, resmen ağzımın suyu aktı.
The Bletchley Circle, izlemeyi kesinlikle düşünüyorum, üstelik Anna Maxwell Martin var.The Last Weekend’de güzel duruyor.Mr.Selfridge’deki kadro ve konusuda hayli ilgi çekici görünüyor.Sanırım dönem dizilerinin hepsine bir göz gezdireceğim.
Ellerine sağlık…
Teşekkürleriniz için benden de teşekkürler. Araya başka güzel yazılar girdiği için bekleye bekleye bayatladı bu yazı ama olsun, yine de işinize yaradığına sevindim.
Sizin gibi ben de bu listeyi gördüğümde hem sevindim, hem yıkıldım. Şurada ilgimi çekmeyen tek dizi yok çünkü hepsi ingiliz. Genelde konu olarak ilgimi çok çekmediğinde bile içinden leziz şeyler çıkabiliyor bu ingiliz sülalesinin (özellikle bbc çürekasının). Ya da konu sarmasa oyuncuları sarıyor. Bakalım, deneyip, göreceğiz…
Bi Monroe’ya devam etmem gibi geliyor. (Daha ilk sezonunun ortalarındayım, çünkü umduğum kadar sarmadı.)
Bu arada, The Last Weekend ile ilgili, iyi giriş yapıp finalinde çok tatmin etmediğine dair yorumlar okumuştum bittiğinde. Ama İngiliz eleştirmenlerin yorumlarına güvenmiyorum. Standartları çok yüksek olabiliyor. İzleyip kendim bakacağım. Ne zaman izlerim kısmını tabii ki bilmiyorum.
Ellerine sağlık @dkamoy.
Benim bu İngiliz dizilerine karşı bir zaafım vardı, yazı çok iyi oldu.
The Last Weekend güzele benziyor. A Mother’s Son ne zamandır merak ettiğim bir şeydi, hem de mini. Daha ne olsun Altyazıları çıkmasa bile, kesinlikle izleyeceğim bunları. Şu ara pek mümkün görünmese de, Amerikan dizilerinin ara verdiği aralık ayında bir çırpıda izlerim gibime geliyor
İngiliz dizileri genelde daha geri planda kalıyordu. bu yazı çok güzel olmuş. ellerine sağlık. şuan için hayatımda yeni diziye yer yok ama bu yazı gelecek zamanlarda dizi arayışına girdiğimizde çok çok faydalı olacak bir yazı. işte bu tür yazıları gördüğümde yazı tutma özelliğini arıyorum. çünkü ben yazı tutma işini ‘yazını beğendim’den çok ‘bu yazı bana ileride lazım olur, kolayca bulayım’ mantığıyla kullanıyordum. burdan da tekrar yazı için teşekkür edeyim.
Gerçekten çok güzel diziler ellerine sağlık @dkamoy. İngiliz dizileri zaten çok güzeller bende the last weekend, a mother’s son kesinlikle bakacağım
Scapegoat hk.
Az önce bitirdim. Evet, aytackara’nın dediği gibi tv filmi imiş. Ama, baştan sona pek bir zevkle geçen 1:40 saat dileyen olursa, bence bu filme bakabilir. Ben gayet beğendim. Yeni bir şey yok, ama olan şeyin sündürülmeden, güzel ve sürükleyici bir şekilde işlendiğini düşünüyorum. Matthew Rhys’ın oyunculuğunu da ayrıca beğendiğimi söylemeliyim.
The Last Weekend bir tek ilgimi çekti o da kitaptan uyarlama olmasından sanırım
@ozgun14 internet tarayıcısının yer imi özelliğini kullanarak yazıları saklayabilirsin.Firefoxta yer imi araç çubuğuna sağ tıklayıp yeni dizin diyoruz.Bize yeni dizinin ismini soracak.İsmi 22dakika koyduk mu dizinimiz oluşmuş olacak.Dizine istediğimiz adresi atmak için adres çubuğunun sağ tarafındaki yıldıza tıklıyoruz.İlk tıklayışta yıldız sararcak,2. tıkladığımızda adresi nereye koymak istediğimizi soracak.Burdan 22dakika dizinini bulup seçtik mi adres oraya atılmış olacak.Tamamen klasör dosya mantığı zor bir şey yok.Chromeda da buna benzer bişeylerdir.Ben kişiselleştirme özellikleri yüzünden firefoxu tercih ediyorum.
@meorman: Ahh ya bu dediğin süper olurmuş ama ben chrome kullanıcıyım, alışkanlıkların gözü kör olsun, değiştiremem de. sık kullanılanlara ekle olayı var, zorlandığım zaman orası güzel oluyor gerçi. ama orası da gittikçe kalabalıklaşıyor. sadece site içi olsaydı güzel olurdu. o dediğin türde sayfaya yıldız olayı yok gibi chromde.
@ozgun14 aslında var yer imi çubuğunun sonundaki yıldıza tıkladığında chromeda bir yer işareti eklendi penceresi açılıyor ya orada klasör sekmesinden başka bir klasör seç deyip istediğin adla (site için örneğin 22 dakika) bir klasör oluşturursan 22dakika sayfalarını o klasör içine yer imi olarak koyabilirsin.
Katılıyorum @drlazy’e. Benim odamdan daha toplu bir klasör-dosya sistemim var Chrome üstünde. Klasör içinde klasör vs. e kadar. Öyle çok uğraştırdığı da yok bana kalırsa.
ben buraya yazdıktan sonra real tortoise gösterdi nasıl yapılacağını, ama burayı editlemeyi unutmuşum. sorun çözüldü kısacası, sağol drlazy
ben de bi 22dakika klasörü açtım chromeda
Ne demek. Ama bu durumdan istifaden yazı tutma işinin geri gelme ihtimali varsa eğer geri gelsin diye de seslenmek istiyorum teknik abilere, ahanda seslendim.
Peki, hemen bu konuyu şu başlığın altına taşıyorum. Arkamdan gelin, soracaklarım var.
Bu yer imlerini izlediğiniz dizilerin altyazıları içinde kullanmanızı tavsiye ediyorum.Özellikle altyazı geç gelen dizilerin altyazısını tek tıkla kontrol etmek çok rahat oluyor.
Izlediklerimden;
Leaving; Pek 1 olayi, numarasi, aksiyonu yok. Sade, duz ve tahmin edebileceginiz shekilde ilerliyor durumlar. Izlenebilir yine de.
Homefront; Beklentim yuksekti die pek begenmedim ilk bolumu, 2den sonra durumlar ne olur bilemem. Ozenilmemish gibime geliyor.
Downton Abbey; elbette 1 fenomendir kendileri.
@bachmann : Tanıyamayanlar için hoşgerigeldin behman. Umarım yine iyi olursun ve daha sık görürüz seni ortalıklarda.
Konu dışı: İlk başta kullanıcı adından tanımadığımı itiraf edeyim. Ama o profil resminin kime ait olduğunu bildiğimden-nick de aşağı yukarı benzediğinden jetonun düşmesi uzun sürmedi. Yalnız, bu sayede öğrendim ki biz nickname bir şekilde değiştirebiliyormuşuz. Olmadı, bunu buraya ilk kez kayıt olduğumuzda yapabiliyorduk.. Sorması ayıp, bunun bir oluru var mıdır?? Bu arada tabii ki hoşgeldin @bachmann, yani Behman!
Konu içi: Ben de hala The Last Weekend ile A Mother’s Son izleyen olursa diye beklemedeyim. Dur bakalım…
@aytackara
Konu dışı :
Yok, eskisini diriltemeyince yeni hesap açarak gelmiş behman.
Konu içi :
A Mother’s Son‘ı izledim. Yani, vasatın biraz üstü ve izletiyor kendini, ama izlemezsen de çok bişi kaçırmazsın bence.
Hoşbulduk gençler.
Ben de kendi çapımda, kalite kokusu almamdan mutevellit ‘A Mother’s Son’ı eşref saatime bekletiyordum. Hatta kalsın bakalım şimdilik. İyi ki yorumladın bak @dkamoy.
@dkamoy Teşekkürler yorum için. Zaten daha altyazı bile yok. Gelmeden dokunmayacağım demiştim, şimdilik kararımı değiştirmedim. Bakalım…
@aytackara: Last Weekend için de benden yorum gelsin o zaman: Herhalde benim beklenti uyuşmazlığım nedeniyle pek beğenmedim ilk bölümü. Çok belgesel tadındaydı. 2 ve sonrasında ne olur bilemem ama.
@bachmann – behman; hoşgeldiniz. çok sevindim gördüğüme.
@aytackara; kullanıcı adı değiştiremiyoruz maalesef. behman bu şekilde yeni isimle yeni hesap açmayı tercih etmiş.
O zaman bu ikisi de şimdilik dursun. Zaten acelem yok. Belki ingilizce altyazıyla izlerim zamanı geldiğinde ama sanmıyorum, çevirinin gelmesini beklemenin getireceği faydadan yararlanmakta fayda var. Teşekkürler @bachmann. (Hala kulağa biraz acayip geliyor :))
@shane Ben üyeliğin yeni olduğunu kontrol etmeden olaya atladığım için biraz da böyle oldu. Özellikle olsun dediğim bir şey değil zaten, ama oluru vardıysa belki kullanırım diye sormuştum. Teşekkürler!
The Bletchley Circle‘ın ilk bölümüne baktım ve bayıldım (daha ilk 10 dakikadan beni kendine bağlamıştı, gerisi de utandırmadı). Polisiye seven , azıcık farklı bişi izlemek isteyen birileri için biçilmiş kaftan olduğuna karar verdim. Bizim evin diğer polisiyeseveri ile ortak vakit bulduğum anda devamını getirip bi çırpıda bitireceğim.
Switch bu pzt. başlamış.
Baslama gel-gitlerinde cirpinanlar icin Monroe‘yu izlemis ve fikirlerini paylasmak isteyen 1i var midir? Şiddetsiz tavsiye midir?
@behman : Ben ilk sezonun yarısını izlemiştim. Beklentim yüksekti, altında kaldı. Çoğunlukla vasat ya da vasatın biraz üstü bulduğum bir dizi oldu ama yine de ben devamına bakacağım bi ara. Bazen, sezon sonuna doğru beklenmedik şeyler olabiliyor malum. İzlediğimde haber ederim.
İlk bölüm itibarıyla ben bu Mr Selfridge‘i beğendim. Meraklısına tavsiye edebilirim gönül rahatlığıyla. Cıvıl cıvıl bi dizi. Müzikleri de ayrı hoşuma gitti. The Paradise‘daki kuruluk yok bunda kesinlikle.
@dkamoy: Bu ara ba$layip da tatmin olamadigim 1 suru dizi oluyor (eski, yeni) – Utopia‘dan memnumun ama – Mr. Selfridge hakkinda da olumlu yorum bekliordum ba$lamak icin. Sayende bu ak$am liste ba$i (: merci.
@behman: Kuş kondurmuyor, yüksek beklenti ile oturma karşısına aman diyim. Ha yine de güzel mi? Bence güzel. Amerikalılar izliycek diye daha bir hareketli filan yapmışlar. Neyse du bakalım sen neler dicen merak ediyorum.
@dkamoy: Mr Selfridge‘i begendim. Karakterler de, konu da ilgi cekici. Sadece 1 $ey eksik buldum (ki ingiliz donem dizilerinin hepsinde ayni $ey soz konusu benim acimdan): Terbiyesizlik. Sanki 1az terbiyesiz olsalar, 1az agizlari bozuk olsa en azindan (amerikan yapimi donem dizilerinde oldugu gibi mesela) tadindan yenmez. Bu ahlak bekciligi onlarin dizilerinde (senin The Paradise‘da bahsettigin kuruluk) 1az sunilik yaratiyor. Dogalligi az da olsa kaciyor.
@behman : Ay iyi yahu, beğendiğine sevindim. Beklenti yükselttim diye korktuydum. Bu arada, ben 2. bölümden sonra da hala beğenmişliğimi koruyorum.
Mr.Selfridge’i sonunda izlemeyi başardım. Çok beğendim. Jeremy Piven çok iyi, hele o müzikler ne öyle ya poskette bahsetiğiniz gibi varmış hakikaten. İngiliz dönem dizilerinin genelde ağır olan havasından eser yok. Gayet eğlenceli ve güzel bir dizi olmuş. Kendime söz, buna ben bir tanıtım hazırlayayım
Mr.Selfridge ikinci sezon onayını aldı. Harika haber, tanıtım yakın zamanda gelecek
The Bletchley Circle 2.sezon onayını kapmış.
The Bletchley Circle’ın ikinci sezonuna uzantı demişler. İsmi The Bletchley Circle: San Francisco
O da 25 Temmuz’da başlıyormuş.
a mother’s son’ı izledim. fena değildi. vermek istediği mesajı sulandırmadan, mümkün mertebe ajite etmeden aktarmış. izlemeyenler için ‘mutlaka izlenmeli’ demeyeceğim ama türü sevenler bir şans verebilir. çünkü ‘ana yüreği hisseder’ temalı bizde olsa arabeskliğin dibine vuracak bir malzemeyi haddinden fazla dramatikleştirmeden anlatabilmesi bir şansı hak ediyor.