Strike — Tanıtım / J.K. Rowling’den Sevgilerle
65 yorum aytackara 07 Ekim 2017 08:08
Harry Potter serisinin sevgili yazarı J.K. Rowling, serinin kitaplarını yazmayı bitirdikten sonra farklı işlere yöneldi ve başka romanlar yazmaya da başladı. Hatta yetişkinlere yönelik yazdığı The Casual Vacancy mini dizi olarak BBC ekranlarına geldi.
Rowling’in elinden çıkan işlerden birisi de polisiye roman serisi Cormoran Strike oldu. Hatta “Robert Galbraith” takma ismiyle ilk kitabı yayınlayan yazarın kitap raflarda yerini aldıktan bir süre sonra gerçek kimliği ortaya çıktı. Ama yine de Galbarith’in ismiyle kitaplarını yazmaya devam ediyor ve şimdiye kadar üç polisiye roman yazdı. Dördüncü roman da yolda geliyor.
BBC One Cormoran Strike serisinin haklarını alarak onu da dizi yapmayı ihtimal etmedi ve ağustos sonunda ilk kitaptan uyarlama sezon ekran karşısına geldi. Hatta üç bölümlük ilk sezonun bitişinin hemen ardından ikinci kitaba dayanan iki bölümlük sezon geldi. Üçüncü kitaba dayanan iki bölümlük üçüncü sezon ise 2018 yılında izleyici karşısında olacak.
Not: Roman serisinin ilk iki kitabı ülkemizde Pegasus Yayınları tarafından yayınlandı.
Roman serisinin ve haliyle dizinin merkezinde iki ana karakter bulunuyor.
- Cormoran Strike: Annesi öldükten sonra askere yazılıp Afganistan’a giden Strike, yaralanıp döndükten sonra özel dedektiflik yapmaya başlamış. Ünlü bir rock starın gayrımeşru çocuğu, babasıyla ilişkisi yok ama arada üvey kız kardeşiyle görüşüyor. Bürosu Londra’da.
- Robin Ellacott: İşçi bulma kurumu vasıtasıyla Cormoran için bir haftalığına sekreterlik yapmaya gelen karakterin çalışma süresi uzamaya başlıyor. Dedektifliğe ilgisi olan Robin aldığı davalarda ona yardım da ediyor. Matthew Cunliffe isminde bir erkek arkadaşı var.
Dizinin başrollerini Tom Burke ve Holliday Grainger paylaşıyor. Matthew karakterini ise Kerr Logan canlandırıyor.1) The Cuckoo’s Calling (Guguk Kuşu)
Karla kaplı bir gecede, ışıltılı hayatıyla magazin haberlerinin gündeminden düşmeyen güzeller güzeli manken Lula Landry evinin balkonundan düşüp hayatını kaybeder. Tüm deliller intiharı işaret ederken Lula’nın ağabeyi John, cinayet şüphesiyle Özel Dedektif Cormoran Strike’ın kapısını çalar.
Eski bir asker olan ve hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük yaralar alan Cormoran Strike bir dönüm noktasındadır. Lula’nın ölümünün ardındaki gerçeği araştırmak, bir yandan sorunlarıyla boğuşurken tamamen dibe batmaması için bir umut olur. Fakat şüpheler ve ipuçları bir araya gelmeye başladığında Strike bu gizemin, içinden çıkılmaz bir labirente dönüşeceğinin farkına varır…
Guguk Kuşu Mayfair’in sakin sokaklarını, Doğu Yakası’nın barlarını ve Soho’nun canlılığını yansıtan bir atmosferde, Londra’nın derinliklerindeki gizemi ortaya çıkartıyor.2) The Silkworm (İpek Böceği)
Roman yazarı Owen Quine ortadan kaybolunca karısı Leonora, özel dedektif Cormoran Strike’ın kapısını çalar. Leonora ilk başta kocasının ara sıra yaptığı gibi birkaç günlüğüne uzaklaşmak istediğini düşünmüş ve Strike’tan da onun bu kez nerede olduğunu bulmasını istemiştir. Ancak Strike, kayıp yazara ait izlerin peşine düştüğünde işlerin o kadar da basit olmadığını anlaşılır. Owen Quine son yazdığı ve basılması için uğraştığı romanında, yayıncılık dünyasından ve yakın çevresinden birçok kişiyi betimlediği korkunç karakterler yaratmıştır. Eğer roman yayınlanırsa birçok kişinin hayatı kitapta yazılanlar yüzünden alt üst olacak, çirkin sırlar ortaya dökülecektir. Dolayısıyla Owen Quine’i öldürmek isteyebilecek pek çok şüpheli vardır…
Kısa bir süre sonra Strike, yazarın cesedini en soğukkanlı insanın bile midesini bulandıracak halde bulduğunda akıl almaz cinayeti kimin işlediğini ortaya çıkarmak ve cinayet sebebini anlamak için amansız bir arayış başlar. Bu büyük, tehlikeli bulmaca aynı zamanda Strike’ı daha önce karşılaşmadığı kadar çetin bir katille karşı karşıya getirecektir…Strike, hem polisiye roman olması hem de Rowling’in elinden çıkmasıyla zaten ilgimi çeken bir seriydi. Üçüncü romanın Türkçe baskısı bekletmeye devam ederken araya dizisinin girmesi güzel oldu tabii.
Ne derece iyi uyarlandığı tabii ki tartışılır ama ben başrollerin düzgün seçimler olduğunu düşünüyorum. Karakterlere ve diziye alışması fazla uzun sürmüyor. Her ne kadar anlatımın herkese cazip gelmeyebileceğini düşünsem de ben sorun yaşamadım. Ellerinden geldiğinde sade bir yola sapmışlar. Sezonlar iki ve üç bölüm sürdüğünden hikayeyi sündürme gibi bir durum da yok, saatlik bölümlerle üstesinden geliyorlar. Kitap uyarlaması olduğundan elbette hepsinin düzgün bir sonu var ve birbirlerinden bağımsızlar denebilir.
İlk sezonun kurbanı daha ilgi çekiciydi, katilini bulmak pek zor olmadı. İkinci sezonda ise çözüme giden yol daha karışık ve cazipti aslında. Üçüncü sezonu ayırmamalarını tercih etsem de itiraz edecek değilim. Vakti geldiğinde onunla da görüşürüz nasılsa.
Strike üzerine diyeceklerim bu kadar. Genel anlamda türü sevenler için tavsiye bir dizidir. J.K. Rowling’e sevgiler, size iyi seyirler…
yorumlar
Henüz çeyreğini anlattıkları için çok bir şey olmadı ama aynı ayarda dönüvermiş. Bölümün öne çıkanı Robin’di.
* Bu dizinin sezonlarında zamanın akışıyla oynamalarına pek alışık değilim. Bir an için nasıl yani oldum ama fark edince gerisi geldi.
* Sezonun içinde Christina Cole da varmış. Bonus oldu.
Robin ile Matthew’un ilişkisi de ne çeşitse artık. Bölümün başında bir anlığına adamı bıraktı zannettiydim. Evleniverdi. Ayrılık kararı almışken daha sonra vazgeçiverdi falan.
Gerçi Cormoran’da da ilişki meselesinde Robin dengesizliği var.
* Bunu vakti zamanında Glue dizisinde de görüp beğenmiştim. Burada görmek hoşuma gitti.
4×03 (Lethal White) üzerine:
Kapanış kısmındaki Robyn-Matthew sahnesi hoşuma gitti. Onun dışında şu olayı bitirin de kurtulalım artık. Karışıyor da karışıyor.
4×04 (Lethal White/Sezon finali) üzerine:
Bu da bitti. Fena toplamadı aslında ama yine de daha iyi sezonları da olmuştu tabii. Rowling, 5. kitabı da yazdığı için onu da uyarlarlar umarım. Gitsin işte böyle.
Ek: Bu dizinin jenerik müziği hoşuma gidiyor.
29 Eylül’de piyasaya çıkacak 5. kitap Rowling’in malum düşünceleriyle kesişiyormuş meğerse.
(Haber biraz spoiler olabilir gibi, emin değilim)
Rowling düşüncelerinde sonuna kadar haklı; bir erkek olarak kesinlikle destekliyorum. Oldu efendim; kadının kimliğini sil, non-binary diye bir saçmalık çıkar, sonra da Rowling tü kaka…
Umarım geri vites yapmaz ve cesur bir şekilde düşüncelerini savunmaya devam eder.
Temiz delirdi. Sadece üzülüyorum. Zavallı.
Harry Potter’ı Britney Spears’ın yazdığını varsayıyor, yoluma devam ediyorum bir süredir. Ama nedense bir erkek adıyla yazdığı bu seriyle ilk kitabını alıp rafa koyma dışında bir münasebetim olmamıştı. Neyse ki olmamış.
Çekerlerse diziyi izlemeye devam ederim, yalan yok. Daha dün 5. kitabı yazmışken devam etsinler dedim hatta yukarıda. Ama Strike kitaplarıyla normalde alakam olmadı şimdiye kadar, bu gidişle de olamayacak.
Not: Rowling’e katılamıyorum. Dolayısıyla darkcrystal’a zaten katılmıyorum.
4. sezon Bein’de başlamış.
s01e01
Uzun süredir listemdeydi ama fırsat bulamıyordum, sezonları kısa olması ilk bölüme başlamayı da kolaylaştırdı. Holliday Grainger’ı severim, özellikle The Borgias’daki Lucrezia rolü oldukça başarılı idi, The Capture sonrası da bu diziyi listeme eklemiştim. 3 bölümlük ilk sezon sanırım Giriş/Gelişme/Sonuç şeklinde ilerleyecek. Temposuz ama bilgiye doyurarak ilerlediğinden sıkılmadan izledim, her sezon bir hikaye anlatılacağından tam benlik gibi duruyor. Zamanın olsaydı üç bölümlük binge yapılırdı. İngilizler polisiye konusunda hep başarılı zaten. Beğendim.
İlk Sezon
3 bölümlük ilk sezonu bitirdim. Konu da kapanmış oldu, sıkılmadan izledim, yer yer ana karakterlerin donuk oyunculukları göze batsa da konu bütünlüğüne bakıldığında başarılı idi. Daha ilk bölümden katil’i tahmin ettiğimden sondaki twistler heycanlandırmadı. Acele etmeden kalan bölümlere devam ederim.
J.K. olan Rowling’in yazdığı yeni ve 6. Strike romanı The Ink Black Heart, piyasaya 30 Ağustos 2022’de çıkacakmış.
The Cuckoo’s Calling: Part 1
Tanıtımın başlığı son yıllarda pek teşvik edici olmasa da uzun süredir bunu izlemeyi istiyordum. Bir de The Capture dizisinde Holliday Grainger’ı izledikten sonra iyice merak etmeye başlamıştım.
Klasik bir İngiliz dedektiflik dizisi bekliyordum. Beklentimin dışında bir şey çıkmadığı için de memnun kaldım. Dava pek ilgi çekici değildi ama başrolü biraz tanımak açısından güzel bir ilk bölümdü.
Tom Burke de ismini çok duyduğum ama çok nadir izlediğim isimlerden biri, karakterini sevdim. Boyu ve sesi düşünüldüğünde Mank filminde Orson Welles rolünün niye ona gittiği daha rahat anlaşılıyor.
2017’de hayat böyle değildi, kuşlar cıvıldıyordu falan.
Güzel 3 bölümdü. Öyle aman aman insanı içine çeken bir hikaye yoktu. Cinayet soruşturması da ilgi çekici değildi. Katili de tahmin ettim sayılır. Yani
2 başrol sempatik geldiği için sevdim daha çok. Ayrıca her hikayenin ya da kitabın tüm sezon yerine ne kadar gerekiyorsa o kadar yayınlanıyor olmasını da sevdim.
Fakat seride Robin Ellacott az göründü. 3.bölümde bu kızın ismi neydi tepkisi verdim bir ara. 3.bölüm sahne sayısı neyse ki arttı.
Ayrıca 3 bölüm boyunca
The Silkworm: Part 1
Dizinin şimdilik en iyi bölümü buydu. Bu sefer ilgi çekici bir cinayet ve şüpheliler vardı.
Charlotte daha ne kadar görünür bilmiyorum ama Peaky Blinders’tan Lizzie olduğunu yeni fark ettim.
Yazarı Jeremy Swift canlandırdığı için pek ciddiye alamıyorum, adamın yüzünü ne zaman görsem Ted Lasso’daki karakterinin mimikleri aklıma gelip duruyor.
Bu seferkinin 2 bölüm olması iyi ama konsept olarak 90 dakikalık bölümler olsaymış da olurmuş.
Evet, Cuckoo’s Calling’ten çok çok daha iyiydi, hiç sıkmadı. C.B ve Robin’in geldiği noktayı da sevdim. Katil konusunda da şüpheliler ilgi çekiciydi, kim çıkacak acaba dedirtti. Katil
C.B’nin kardeşlerinden birini bizim Jaskier canlandırıyormuş, sonradan fark ettim.
2 Bölümün keyifli geçmesinde yazar dünyasını konu almasının etkisi büyüktü. Edebiyat camiasına, çalışanlarına iyi giydirilmiş, fazlaca laf sokulmuş. Sektörde çalışan kişilerin Robin’e saygısızlık yaptığı 2 tane sahne vardı. Bunların boş yere orada olmadığı da belli, kadınlara yönelik davranış biçimi üzerinden mesaj verilmek istenmiş. Doğru gözlemler de olabilir. Malum bazı yazarların böyle sorunları var. İyi güzel de Robert Galbraith’ın ne gibi sorunları var diye düşünüyor insan
Konu bu sefer de ilgi çekici. Karakter derinliği açısından da en fazla detay bu bölümde verildi. C.B’nin annesi konusuna dönüleceği zaten belliydi. Fakat Robin’in geçmişi kısmı sürpriz oldu. Karakteri biraz daha tanıdığımız iyi oldu.
Sonunda
Bu 2 bölümde Robin’i hiç olmadığı kadar ağlattılar, karakterin geldiği noktadan şikayetim yok ama. Shanker da fazla görünmeye başladı. Bir tek C.B’nin üvey kardeşleri tekrar görünmedi. İlk bölümlerde görünen Zoe sürekli olacak gibiydi, bir daha ismini bile duymadık.
Bu seride de katil, cinayet kısmını başarı ile sonlandırdılar. Diğer davalardan farklı bir şey olması da iyi oldu.
Fakat Robin niye o evliliğe devam etti ki. Kesin sonda vazgeçecek diyordum, kötü oldu. Robin- C.B romantik ilişkisine de sinyal verip duruyorlar ama pek bir gelişme de olmuyor. Bu gidişle bu seviyede kalacaklar galiba.
Robin’i panik atakla uğraşırken görmek zordu, güzel de çekmişler, hissettirdiler.
Kaldığı yerden başlamasını beklemiyordum, iyi oldu
Komedi rollerinde daha çok sevsem de Nick Blood’u gördüğüme sevindim, İngiliz olduğunu unutmuşum. Jonny Lee Miller’ı izliyorum sandım bir süre.
İzlerken Ahmet Ümit’in kitapları da bu formatla parça parça uyarlansa nasıl olur diye aklıma geliyor. Hazır dijital seçenekler de artmışken olsa keşke.
C.B’yi koşturdukları sahneleri hiç sevmiyorum. Adam acısını günler boyunca çekiyor sonra.
Politika kısmı fena gitmiyor, 4 bölüm nasılsa.
Charlotte’ın bir anda ortaya çıkması da iyi oldu, dizide pek izleyemedik onu.
Politika ile bağlantılı cinayet konusu fena gitmiyordu ama asıl bu bölümdeki gelişme sonrası seri heyecanlı hale geldi. Klasik cinayet soruşturmasına dönmeleri iyi oldu.
Goth Robin’i görmek sürpriz oldu. Sonunda
Rowling’in yeni Strike romanı, yani dün çıkan The Ink Black Heart
ırkçı, transfobik ve ayrımcı (ableist) olmakla suçlanan ve eleştirilerin odağı haline gelen popüler bir Youtube çizgi filminin yaratıcısını konu alıyormuş. Sonunda kadın ölü bulunuyormuş. Bunlar da onu araştırıyormuş.
Artık aklına nereden geldiyse.
Sonradan Ek: Kitabı okuyup da alakası yok diyenleri de gördüm. Hatta açıkça bunlar okumadan haber yapmış demişler.
Güzel konu, yazarken çok yabancılık çekmemiştir. Hatta kitabın sonunu tahmin eder gibiyim, kurbanımızın aslında ne kadar iyi niyetli, ne kadar masum olduğunu okuruz sonda.
Kitap/sezon gelmeden son bölümü de aradan çıkarsam iyi olacak.
Röportajda Return To Hogwarts’a kendi isteği ile katılmadığını da söylemiş. ”O gösteri, kitaplardan çok filmlerle ilgiliydi o yüzden katılmadım” demesine güldüm, insan daha iyi bir bahane bulur bari
S5 Fragman
Bunu güya 11-12-18-19 şeklinde yayınlıyorlar. En azından TV’de. iPlayer’a hepsini birden koyarlarsa şaşıramam tabii.
Cold case hesabı bir davayla gelmişler. Şimdilik bununla olur gibi, Robin ve Cormoran’la yürüyor zaten bir şekilde. Üstüne bakarız.
– Arada boşanmayı da tamamlasaydınız işte.
– Eski olay ama beklediğimden hızlı ilerliyorlar. Şaşırtmaca gelecek olabilir tabii.
Not: Jenerik müziği yine hoşuma gitti.
İlk bölümün TV yayınından sonra sezonun hepsini iPlayer’a ekledikleri için 4 bölüm ortalıkta malum.
Bulmuşken 2. bölümü de izledim. Nereye bağlayacaklarını daha fazla merak ediyor gibiyim. Cormoran her zamanki gibi, Robin’i daha iyi kullanıyor gibiler.
Bu seriyi kütük gibi olan, çeviri zor bela çıkan kitaplardan değil de dizi üzerinden takip etmekten dolayı memnunum. İki başrol de iyi iş çıkarıyor. Senaryosu da öyle ya da böyle işimi görüyor.
5. sezonu 4’e göre daha fazla sevdim mesela. Meselenin çözüldüğü o konuşma/görüşme sahnesinde Cormoran’ın suratı çok iyiydi
The Ink Black Heart’ı da uyarlarsanız yine görüşürüz.
7’yi yazıyor.
https://twitter.com/jk_rowling/status/1613497079195897856
7’yi bitirmiş.
BBC, 6. sezon onayı vermeye niyetliymiş.
KÖTÜ KAN: BİR CORMORAN STRIKE ROMANI 5 – ROBERT GALBRAITH
Özgün Adı: Troubled Blood (Cormoran Strike – 5) Çeviri: Cahit Kaya
Tür/Tema: Polisiye Gerilim
Sayfa: 992
Satış Tarihi: 8 Kasım
Not: Kitabımız İstanbul ve İzmir Kitap Fuarı stantlarımızda satışta olacaktır.
500 TL falan yapmış bunlar bu boyuttaki kitaplarını. :))
It’s official! 600 TL.
Hahah! Tamam fiyat algımızı kaybettik ama o kadar da değil. Amazon’da İngilizcesi 312, ciltlisi 440 tiel.
Bunlar hep şuursuzdu, hatta bir ara kurgu yayınlamayı bırakıp kişisel gelişime abanmışlardı. Mükemmel bir biçimde dönmüşler demek. Bol kazançları olsun. Zamanında çok şeylerini okudum, neyse ki ergenliğim şimdilere denk gelmemiş. Ne diyim.
Trendyol’da kendileri satıcı olarak görünüyor ve 600 lira fiyat biçilmiş. Kitapyurdu’nda ise 800 şu an. O yüzden etiketi 800‘den başlatıp internet usulü 600’e bırakabilirler.
(O nasıl bir farksa artık. Twitter’dan birisi de TÜYAP’ta 375’e veriyorlar dedi)
Oooo muazzam, evet kitapyurdundaki etiket fiyatı doğrudur. İndirim konusunda daha eli bol (?) davranacak bir politikaları var demek ki. Faniler böbreğini satıp internetten %50 indirimle alsın, 800 liraya da Nişantaşı Remzi Kitabevinde alacak birilerini buluruz, yuvarlanır gideriz.
Küçümsemiyorum, bestseller da bir kültür, Türkiye’deki açığı kapamaya çalışıyorlar ama bu açık açık soygun. Her zaman pahalılardı ama bu nedir?
Kitapyurdu, hiç üşenmemiş ve 800’ü 520’ye çekmiş…
Şaka mı bu fiyatlar!
6’nın bölüm senaryoları hazır ya da onun gibi bir şey. Rowling kişisi okuduğuna dair fotolu paylaşımda bulunmuş.
6’nun çekimleri 12 Şubat’ta başlıyormuş. HBO yapımcı olarak geri dönmüş diziye.
Bu kadın 8. kitabı yazmış.
Burada kitapların fiyatı hakkındaki konuşma aklımda kalmıştı. Bu fiyatlara almam diyordum ama Amazon indirim falan derken dayanamadım aldım, hala pahalı tabii.
İlk 3 kitabı Türkçe, geri kalanı İngilizce aldım. Maşallah Türkçesi ile İngilizce baskısının fiyatı nerdeyse aynı, öyle olunca diğer kitapları Türkçe alasım gelmedi. Diziyi seviyorum, umarım kitaplarda hayal kırıklığı yaşamam.
Diziye başlayayım dedim altyazı ayarlarken kafayı yiyeceğim, bu ne saçma sezonlama.
The Cuckoo’s Calling’i bitirdim, (1.sezon mu yoksa 1. sezonun ilk 3 bölümü mü oraya girmiyorum) bu dizi tam benlik.
Strike: The Ink Black Heart | Official Trailer
4 bölümün hepsi bugünden gelmiş. Sezonu yarıladım.
Cormoran ve Robin bildiğimiz gibi yine. Olaydan ziyade üstüne gitme biçimleri ve ilgilendikleri şüphelilerin skalasını sevdim gibi. Artık piyango kime çıkarsa misali. Arayı da fena doldurmuyorlar.
Bitiririm elbet.
Aa, benim niye haberim yok. Hemen bir yerlerden bulup başlayayım.
Çünkü zıkkımın kökü.
harry potter gibi bir kitap serisi yazdıktan sonra böyle düz bir kitap serisinde diretmesi nasıl üzüyor beni anlatamam.