Kırmızı Oda || Gerçek Hayattan Gerçek Hikayeler – Tanıtım
77 yorum aserat 22 Eylül 2020 08:47
Ülkemizde genellikle hor görülen psikoloji, özellikle son dönemde Türk televizyonlarına hızlı bir giriş yaptı. Psikiyatrist Dr. Gülseren Budayıcıoğlu‘nun romanlarından uyarlanan İstanbullu Gelin ve Doğduğun Ev Kaderindir‘in elde ettiği başarının ardından bu sezon yine gerçek hayat hikayeleri üzerine kurulu iki yeni diziyle (diğeri TRT 1’deki Masumlar Apartmanı) tanıştık. Bu nedenle, ele aldığı konu ve reytingleriyle kısa zamanda büyük sükse yaratan Kırmızı Oda‘yı da daha yakından tanıtmak şart oldu.
KİMLİK BİLGİLERİ
Tür: Psikoloji, Dram |
Sezon/Bölüm Sayısı: Şimdilik ilk 3 bölümü yayınlandı. |
Yayın Durumu: 4 Eylül 2020 – devam ediyor |
Süre: 150 dakika |
Yapımcı: OGM Pictures | Yönetmen: Cem Karcı | Senarist: Banu Kiremitçi Bozkurt |
Kanal: TV8 |
Önemli Bağlantılar: Resmi Site – Vikipedi – Facebook – Twitter – Instagram – Youtube |
KONU
Manolya Psikiyatri Merkezi’ndeki kırmızı renkli odadan her gün birbirinden farklı onlarca insan geçip gider. Geçirdiği travmatik hayatın izlerini hala üzerinde taşıyan, intihara meyilli Meliha (Evrim Alasya), geçmişin acısını eşine ve çocuklarına şiddet uygulayarak çıkaran Mehmet (Salih Bademci), aile kurmak isterken gördüğü şiddet yüzünden hayatı mahvolan Nesrin (Hande Doğandemir) ve zengin ama mutsuz bir ailenin kızı olan üstün zekalı Alya (Melisa Sözen) bunlardan sadece birkaçıdır. Doktor Hanım’ın merhem olmaya çalıştığı bu kırık hayatlar, kuşkusuz göründüğünden çok daha acı ve vahşidir.
KARAKTERLER
- Manolya Yadigaroğlu (Binnur Kaya): Kliniğin sahibi, idealist ve prestijli bir ‘ruh hekimi’. Adını hiç duymayız çünkü danışanları için ‘Doktor Hanım’ o. Yargılardan uzak, sakin, samimi ve merhametli bir şekilde dinler kendisine gelenleri. Ancak bu sırada kendi hayatını da kötü sürprizler beklemektedir.
- Piraye Artun (Tülin Özen): Kocasının ölümünden sonra iki çocuğuna tek başına bakmaya çalışırken diğer yandan da görevine devam ederek ayakta kalmaya çabalayan bir psikiyatr.
- Deniz Saner (Burak Sevinç): Kliniğin uzman çocuk psikiyatristi. İyi kalpli ve sevecen biri olduğu için çocukların kalbini kolayca kazanıyor. Tahta oymacılığı konusunda yetenekli.
- Ayşe Gölge (Meriç Aral): Kliniğe gelen ergen danışanlarla ilgileniyor. Akademik açıdan ne kadar başarılıysa sosyal ilişkilerde de bir o kadar zayıf ve güvensiz.
- Murat (Halit Özgür Sarı): Kliniğin genç ve başarılı müdürü. İş bitiriciliği ve pratikliğiyle klinikte herkes tarafından seviliyor.
- Tuna (Gülçin Kültür Şahin): Kliniğin sekreteri. Doktor Hanım’ı kendisinden bile çok seven ve onun iyiliğini düşünen, neşeli ve hassas biri.
SON SÖZ
Başladığı günden beri çok konuşuldu Kırmızı Oda. Kimileri dram dozunun çok yüksek tutulduğundan ve böyle bir dönemde bu ağır hikayelerin izlenemeyeceğinden bahsetti, kimileri terapi sahnelerinin gerçeğe kıyasla hatalı olduğundan, kimileri bu hikayelerin gizli kalması gerekirken (hikayede adı geçenlerin bilgisi ve izni olmasına, isimlerin ve bazı kısımların değiştirilmesine rağmen) milyonların önüne serilmesinden. Ama her insanın terapi imkanı bulamadığı, bulanların ise “deli” yaftası yediği bir ülkede, ekran başında kendimizle yüzleşme fırsatı vermesi ve psikiyatra gitme konusunda yaratacağı olası farkındalık nedeniyle çok değerli bir misyonu var aslında.
Hikayelerin gerçekten yaşandığını bilmek ekrandakilerin etkisini oldukça büyütüyor ama bunda oyuncuların da payı çok büyük. Komedinin yanı sıra dramda da yeteneği su götürmez Binnur Kaya’nın ölçülü ve usta işi performansının yanı sıra özellikle Evrim Alasya ve Salih Bademci de her bölümde devleşerek kağıt üzerinde yazanları başka bir boyuta taşıyor. Öte yandan ana kadronun kalanını henüz yeterince görememiş olmamız ve 150 dakikalık süresi de dizinin negatif taraflarından. Ancak kusurlarına rağmen, prodüksiyon kalitesi ve bu topraklardan taşıp gelen “insan” odaklı hikayesiyle, her bünyeye uygun olmasa da, son zamanların yüz akı yerli dizilerinden biri duruyor karşımızda.
FRAGMAN
https://www.youtube.com/watch?v=oOoAio-u7QE
yorumlar
Şimdiye kadar çıkan 3 bölümü de izledim.
* Drama dozunun yüksek tutulduğu doğru. Meliha karakterinin dövüne dövüne ağlaması sinir bozabiliyor mesela. Olan bitenler ise dert sahibi olmak için birebir.
* Özellikle son bir haftadır terapi sahnelerinin gerçekle uygunluğu tartışılıyor. Kimisi böyle olmamalı derken bazısı da dizi/kurgu olduğu için normal buluyor. Ben ikisinin de ortasındayım.
Terapistin iç sesini duymamızda sorun yok mesela. Nihayetinde kendi düşünceleri. Kadının hasta karşısında dehşete düşmüş bir suratla oturmasını tuhaf bulana niye demem, uzmanı da değilim sonuçta.
* Gerçek kişilerin onayının olduğu, belli şeylerin değiştirildiği ve bazı şeylerin kurgu gereği girdiği de malum. Zaten olması gereken bu. Benim gözüme takılan daha başka.
Hastaların muayenede birbiriyle karşılaşmasını henüz kafamda tam olarak oturtamadım. Bir yanım herhangi bir hastanede de hastalar karşılaşıyor diyor, öbür yanımsa denk gelmelerinden rahatsızlık duyuyor.
İkinci bölümde Alya ile Mehmet’in denk gelmekle kalmayıp Alya’nın agresifliği yüzünden birbirine girmesi rahatsız etti mesela. Bunu In Treatment’a da bağlarım hatta da spoiler olur.
* Diziye dönersem;
Mehmet’in hikayesi şimdilik daha çok ilgimi çekiyor. In Treatment’taki Alex misali kapanırsa kalbim kırılır, aynı şeyi bir daha yaşayamam ben… Alya’yı henüz çok az anlattılar. Meliha tarafı ise evlere şenlik resmen (kötü anlamda değil).
Ben 3. bölümde anlatılan beş kardeş hikayesinin “yetişkinsizliğini” hala sorguluyorum ayrıca. Olabiliyor mu sahiden “bu” kadarı, kimse mi durumu fark etmemiş? 4. bölüme toparlarlar umarım.
* Binnur Kaya’yı komedyen olarak kodladığım için ilk bölümde yadırgamıştım. Devam ettikçe alıştım. Evrim Alasya, Salih Bademci, Melisa Sözen gayet iyiler.
* Diğer doktorları sadece birbiriyle konuşurken değil de birileriyle görüşürken görmeyi de tercih ederim. Aldıkları süre için az denebilir. Aynı anda üç hikaye olunca her şeyden bir tutam olabiliyor tabii. Gerçi ben 130+ sürenin çok olduğunu da düşünüyorum diğer yandan.
Not: Bunu sevene/sevmeyene In Treatment tavsiyedir.
Hayattan iyice soğumak isteyenler bire bir.Deprasyon garanti.Benim diziye bakışım reytinginiz batsın.Korku veya erotik sinema da istismar diye adlandırılan bir tür var.Amac seyredenin duygularını sonuna kadar sömürüp tahrik etmek.Bunu saglamak için de uzun uzadıya sahneler tüm ayrintisiyla çekilir .Bu dizinin de bundan farki yok.Duygulari iyice sömürmek
te sınırımız yok diye adeta bağırıyor
Taklit ettiğin diziyi ancak böyle mundar edersin o da ayrı bir konu.
Bir ara arkadaşın tavsiyesi üzerine ”Madalyonun içi” ile ”Madalyonun Öteki Yüzü” kitaplarını okumuştum. Diziye bakma cesaretinde bulunamadım süresinden dolayı fakat kitap eserleri bana çok depresif gelmişti. Kitabı okurken çok kendinizi sorguluyorsunuz hatta bu kadar çok sorguladığım başka bir kitap ise ”İrade Terbiyesi” olmuştur.
Kitap’tan hikayeler yayınlandı mı yada yayınlanacak mı bilmiyorum (ki kesin madalyonun öteki yüzünde ki bir konu yayınlanır) ama yaşanılmışlık hikayelerini seven depresife çok takılmayan bir psikilojide okunabilir. Kitabınn öğretici tarafıda var çünkü..
Şuan değil ama ileride dizi yapımcıları bazı konuları işleyecekse, işlendiği zaman ben biraz törpilenmesi taraftarıyım. İçinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntı ve salgın sebebiyle.. Törpilenmez ise ileride ya linç yada gündem konusu kesin olur..
Tanıtım için teşekkürler
İzlediğim kısmında hiç neşeli bir sahneye rastlamadım. Sanırım “Masumlar Apartmanı” dizisi de aynı evrende geçiyor:) Aynı depresiflik o dizide de var.
“Gerçek hayat hikayesi” ifadesini kullanmak bu kadar kolay olmamalı. Esinlenme var falan yazsalardı bari.
@DarkRose Meliha’nın hikayesi Madalyonun Öteki Yüzü (Günahın Üç Rengi) kitabındaki hikaye zaten.
izlemedim ama şu iki görsel yetti izlememem için.
Bknz: Crossover
“Başrollerini Demet Özdemir ve İbrahim Çelikkol’un paylaştığı Doğduğun Ev Kaderindir’in yeni sezonunun ilk bölümünde KırmızıOda’nın Doktor Hanım’ı Binnur Kaya’yı göreceğiz. Zeynep’in bugüne kadar hiç görmediğimiz terapisti ile tanışmış olacağız.”
Mehmet ve Nesrin
Hande Doğandemir ile Salih Bademci’ye veda ettik bu durumda. Özellikle Salih Bademci’yi başka bir dizide görmek isterim. Yalnız Nesrin-Mehmet’in geleceğiyle ilgili biraz daha kesin bir yargıya varsaydık iyiydi. Böyle birazcık havada kalıverdi.
Dr. Deniz
O değil de bu hastaların dili o kadar çabuk çözülüyor ki “hayran” kalmamak mimkin diil.
Alya
* Ben mi terapi işine farklı yaklaşıyorum, bunlarda mı bir acayiplik var anlamadım hala.
Girişteki kavgaya tanık olmasına bu sefer bir şey demeyeyim bakalım. Talihsiz bir andı daha çok.
* İstanbullu Gelin’i izlemedim ama Alya öyle bir anlattı ki fark etmemek imkansızdı yani. Bölümün “plot twisti” buydu benim için.
https://twitter.com/LisaTepes/status/1309577822961360896
Meliha
“Ve biz büyüdük.” Elinize sağlık, ne diyeyim.
Dedemiz memlekette diye diye yürümüşler mi yani? Bir vakit, üç vakit hadi neyse de yedinci vakitte de mi kimse aymadı? 18’den önce reşit de değilsiniz halbuki. Hiç mi lazım olmadı? O derece büyük de değillerdi halbuki. Aman neyse.
Evlilik sonrası da bir acayip. Meliha yine dövüne dövüne anlattı ne varsa. Alya’nın yanağını okşayan kadın Meliha’ya gitti sarıldı… Bir-iki bölüme bitebilir aslında bu da ama emin değilim. İntiharlık sürece ilerlemesi de var.
Not: Necdet’i biraz daha eşeleyebilir miyiz reca etsem? ^.^ En son evdeydi de sonra? Bir de ev yandı, kadının kızı öldü falan. Fragmana bakarsak ona da gelecekler. Gerçi bu gidişle o da ölür.
Fragman
Bu da böyleydi.
* İstanbullu Gelin’i hazırlarken sanırsın Özcan Deniz’in üstüne göre dikmişler, kaynana kısmını biraz törpülemişler ve ulusal kanal usulü dizi izletmişler gibi duruyor. Kitabı izletmemişler, o kesin.
* Bir Necdet nelere kadir, Tanrım gör bunları.
Joker hakkım olsa Necdet’i başka kadınla bastı derdim, muhtemelen de öyle zaten. Peki, aldatacak kadını nereden ne zaman buldun ayol sen? Gerçek hikaye ama Türk dizilerine yaraşır cinsten.
Tamam kötü biteceğini zaten tahmin ediyordum ama benim kafamda kanserden ölüm senaryosu vardı. Daha intihar girişimine bağlaması var tabii.
* Emre Kınay’ın karakteri tipik erkek milleti üyesi işte. Hikayeyi Piraye versiyonuna da bağladıkları iyi oldu. BaĞzı erkekler çekilmiyorlar.
* Bu bölümdeki şizofren genç arkadaşı yine görelim. Onunla olur gibi.
Evrim Alasya, Şahmeran dizisiyle anlaşmış. Rolü 2-3 bölüme tamamlanacak demek ki. Zaten çok bir şey kalmamış gibiydi.
Bizim sektörün Amerikalılara yaklaştığı nadir anlardan biri de bu işte.
* Meliha’nın hikayesi de böylece tamamlandı. Anlatırken fazla dövündüğünü düşünüyorum ama güzel bir hikayesi vardı. Sırada kızı olsa gerek.
* Alya’nın hikayesi de dallandıkça dallandı, üstüne bir de budaklandı ve hala bitmedi. Melisa Sözen yine yardırdı o ayrı.
* İleride bir gün ayarı kaçırırsam Akif gibi kaçırırım kesin ben. O durumdaki kendimi gördüm sanki. Biraz korkutucuydu.
* “Çocuk” hikayeleri çok da ilgimi çekmedi açıkçası. Sıra Deniz’e de geldi bölümde, o var.
Not: Terapist-danışan tarafını eleştirenler kendince haklı bu arada. “Niye koca kadına sarılıyorsun yahu?” diye ekrana doğru çemkiresim geldi yine.
* Garip’in hikayesini bu bölümle tamamlamışız. Karakterin hikayesini pek de önemsediğimi iddia edemem, kapanış kısmı ve Celil Nalçakan iyiydi.
* Alya’yı bu bölüm tamamlarız diye bekliyordum, biraz daha varmış. En az 1-2 bölüm daha gider o zaman. Böyle psikopat anne düşman başına vermesin, öyle diyeyim.
* Melek’in girişini fena yapmadılar gibi. Düşündüğüm ölçüde aklı 5 (beş) karış havada çıktı.
Peki, Meliha’nın Necdet öldükten bir gün sonra beyin kanamasından gitmesi? Hele de önceden olanları düşününce bunun neresine sevinilir bilemedim ama güzel bir serüvendi yahu. Gerçi galiba kitapta kanserden ölmüş Meliha, kızı da ondan sonra gelmiş yine. Dizide o kadar zaman atlaması yapamayacakları için kolaya böylesi gelmiş.
* Doktor Hanım’ın hastaları daha ilginç oluyor genelde. Ama bu bölüm 3’te 3 kadına yüklenince diğer karakterler yine geride kaldı. Ayşe’yi kullanmadılar bile.
13. bölüm üzerine:
* Alya da bitti. Bir-iki bölüm uzadığı bile söylenebilir ama güzel bir serüvendi. Melisa Sözen daha da güzeldi.
Dizinin geri kalanında Meliha ve Alya seviyesinin üstüne çıkabilecekler mi emin değilim. Belki de açılışı yapan karakterler oldukları için böyle düşünüyorumdur.
* Hediye’nin annesinin ortası yokmuş.
* Gerçek bir psikiyatrist izliyorsa muhtemelen sövdü.
Burcu Biricik, konuk geliyor.
Farklı kuşaklardan hayranı olduğum iki kadın oyuncu karşılıklı oynayacak, daha ne isterim.
Burcu Biricik gibi başrol oyuncusu statüsüne yükselmiş bir ismin konuk olarak katılması sevindirici, ülkemizdeki konuk oyunculu dizilerde bu mantığın yerleşiyor olması güzel.
Yeni bölüme Aslıhan Gürbüz konuk oluyor.
“Başlangıçta oldukça mutlu görünen Kumru ise eşi Fahri (Bülent Seyran) kızıyla birlikte bir restorandayken başka bir masada gördüğü adama (Yavuz Bora Koçak) bıçakla saldırmaya kalkıp orada fenalaşır.”
Sonu da The Sinner’a bağlasın bari hazır başlamışken.
* Selvi’ye bu bölümle veda ettik. Ortalamanın üstü hikayelerden birisi oldu.
* Boncuk:
* Kumru’yu şimdilik bilmiyorum da Aslıhan Gürbüz’ü izlemesi çok güzel.
* Can’ın “hayal” çıkmasına şaşıramadım. Artık malumun ilanı kalmıştı çünkü. Yine de bayağı iyi sundular ve Burcu Biricik güzel oynadı.
* Preach.
* Kumru’nun başına aynı şeyin ikinci kez geleceğini fragmandan dolayı anladıydım. Yine trajik oldu. Kendisinde suç bulmakta haklı tabii de bir şekilde adama daha erken yol verebilseydi iyi olacaktı.
Burcu Biricik’e veda etme zamanı yaklaştı diye düşünüyordum ama ilaçları bırakma sahnesinden dolayı görünenden biraz daha bizimle olabilir. Aslıhan Gürbüz de zaten bir süre daha bizimle. Adamla uğraşmaktan daha aile meselesine girmediler.
Ayşe’yi gönderiyor muyuz peki sahiden?
21. bölüm üzerine:
* Nejat Uygur’u yeniden gördüğüme sevindim. Bizim Hikaye’de çakma Ian Gallagher’ı canlandırırken görmüştüm en son.
Karakteri görünce aklıma Güneşin Kızları’ndaki Ali geldi bu arada.
* Peruk seçimleriniz ne kadar da rezalet? Hatta OMG.
* Boncuk’un hikayesini tamamlayabilirdik aslında, böyle gereksiz bir uzatma gibi geliyor gözüme.
Yeni bölüm konuğu (ne gerek vardı dedirtircesine) Erkan Petekkaya.
22. bölüm üzerine:
* Bir Denizaltı Hikayesi’nde görüşmek dileğiyle. Sena Şener – Sevmemeliyiz iyi uydu sahneye.
* Hayat Petekkaya olmadan da yeterince zor, lazım mıydı gerçekten? Kim bilir Sadi’den neler çıkaracaklar.
* Boncuk da hiç kolay değil yahu. Acı bir hikaye de izlerken resmen yoruldum.
Şarkı bayağı uydu hem. Anlarız.
* Pınar Deniz geliyor şimdi de diziye.
https://twitter.com/burcu_biricik/status/1357747740764176386?s=19
23. bölüm üzerine:
* Fragmanda görene kadar Boncuk’un hikayesini tamamladık diye düşünüyordum. Alya misali ufak bir kapanış kısmı yazmış oldular ona da.
Kadın hikayelerinde fena gitmiyorlar açıkçası. Ama diğer doktorları yine konuk niyetine kullanır hale geldiler. Dahası lise romantizmi yazıyorlar… Bir de erkek hastaların hikayeleri göreceli daha geri planda kalır oldu.
* Kadın, doktorun kucağına yatıyor. Sonra da başını okşaya okşaya sohbet ediyorlar. İzlerken yüzüm ekşidi resmen. Sarılıp ağlamalarına şaşırmıyorum, o kadarı tanıdık oldu artık.
* Sadi Bey konuşurken ekrana boş boş bakasım geliyor. Sadece oyuncudan olmasa gerek. Ben öbür mafya bozuntusu beyefendi konuşurken de öyleydim.
Hangisine yazsam diye düşündüm, Burcu Biricik’ten dolayı buraya geldim. OGM Pictures, Kırmızı Oda ve Masumlar Apartmanı’nın ardından Gülseren Budayıcıoğlu imzalı Camdaki Kız‘ı da dizi olarak uyarlıyor.
Nadim Güç’ün yönetmen koltuğuna oturacağı dizide Nalan karakterine Burcu Biricik hayat verecek-miş. En geç nisan ayında yayında olması planlanan dizi Kanal D’de seyirciyle buluşacak-mış. Dizinin başrol erkek karakteri için Uraz Kaygılaroğlu’na teklif gittiği konuşuluyor-muş.