L’amica geniale || Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım
22 yorum ozgun14 06 Temmuz 2022 08:19
Uzun bir aradan sonra yine çok hoşuma giden bir hikayeyi paylaşmak istiyorum sizinle. 1950’lerin başında, Napoli’nin varoş mahallelerinden birinde, bir sınıfta başlayan ve nice yıllara yayılan bir arkadaşlığın oldukça karmaşık, dolambaçlı hikayesine davet ediyorum sizi. Lila ve Lenu’nun hikayesine…
Diziyle ve konusuyla ilgili konuşmaya başlamadan önce soundtrack listesini buraya bırakmak istiyorum. Max Richter‘ın dokunuşu diziyi başka bir noktaya taşımış kesinlikle. Bu tanıtımı okurken arka fonda açmanızı tavsiye ederim.
GENEL BİLGİLER
L’amica geniale, ya da genel bilinen adıyla My Brilliant Friend, bir kitap uyarlaması. HBO, RAI ve TIMvision ortaklığıyla, Elena Ferrante mahlasıyla yazılan ve otobiyografik olduğu düşünülen 4 ciltlik Napoli Romanları Serisi‘nden, Saverio Costanzo tarafından uyarlanmış. Amerika-İtalya ortak yapımı olsa da aslen bir İtalyan dizisi ve dili Napolice (biraz da İtalyanca). Her kitabına bir sezon ayrılan dizinin sezonları 1’er saatlik 8 bölümden oluşuyor. 2018, 2020 ve 2022 yıllarında ilk 3 sezonu yayınlanan dizinin 4. ve final sezonu onayı mevcut. Muhtemelen 2024 yılında gelecek 8 bölümlük final sezonuyla yayın hayatını sonlandıracak.
KONU
“En azından otuz yıldan beri bana iz bırakmadan ortadan kaybolmayı arzu ettiğini söyler ve ben onun ne demek istediğini çok iyi bilirim. Hiçbir zaman herhangi bir kaçış, kimlik değişimi, başka bir yerde yeni bir yaşam kurma hayali peşinde olmadı. İntiharı asla düşünmedi, çünkü Rino’nun onun bedeniyle ilgilenmek zorunda kalması düşüncesi onu çok rahatsız ederdi. Onun amacı başkaydı: uçup gitmek, her bir hücresini ortadan kaldırmak, geride onunla ilgili hiçbir şey bırakmamak istiyordu. Onu çok da iyi tanıdığımdan ya da en azından tanıdığımı sandığımdan, bu sefer geride tek bir saç teli bile bırakmadan yok olmanın yolunu bulmuş olduğunu tahmin ediyorum.
Bakalım bu sefer kim kazanacak, dedim kendi kendime. Bilgisayarımı açtım ve aklımda kaldığı kadarıyla bütün öykümüzü, her bir ayrıntısıyla yazmaya başladım.”
İşte böyle başlıyor bu uzun hikaye ya da bitiyor belki de… Lila’nın oğlu, bir sabah telaşla Lenu teyzesini arayıp annesinin ortadan kaybolduğunu haber ettiğinde Lenu uzun bir aradan sonra tekrar Lila hakkında düşünmeye ve bu sefer düşüncelerini koca bir ömür yaşadıklarıyla birlikte kağıda dökmeye başlar.
“Çocukluğumuzu özlemiyorum, şiddet doluydu. Hem evde hem dışarıda her türlü musibet gelirdi başımıza ama gene de payımıza düşen hayatın özellikle kötü olduğunu düşündüğümü hiç hatırlamıyorum. Hayat böyleydi, işte o kadar.
Nesnelerinde, insanlarında, apartmanlarında, sokaklarında çekilmez bir şey vardı ve ancak her şeyi bir oyun gibi yeniden yarattığımızda kabul edilebilir bir hal alıyordu. Kurallarını ikimizin, sadece ikimizin bildiği bir oyun.”
Lenu’nun yazmaya başlamasıyla birlikte 1950’lere geri dönüyoruz. Güney İtalya’da şartlar yeterince zorken Napoli’de, hele de varoş mahallelerinde şartlar çok daha zor. Orta sınıfın pek olmadığı, her şeyi-herkesi avucunda bulunduran birkaç zengin ve geri kalan fakirlerden oluşan bir mahalledeyiz. Bu hikayenin merkezinde olan olmayan birçok ailenin hayatına misafir oluyoruz. Hepsinin ortak derdi evine ekmek götürebilmek, hayatını en basitinden idame ettirebilmek. Çocuklar eli kalem tutacak, hesap yapıp okuyacak kadar eğitim görsün yeterli. Lisenin ne demek olduğunu bilen az, ortaokula gidebilen kız çocuğu sayısı sınırlı.
Lenu içine kapanık olmasına rağmen okulda her zaman başarılı, öğretmenlerinden övgü ve takdir toplayan bir öğrenciyken, Lila kavgaların merkezinde, haylaz, laf dinlemez bir öğrencidir. Lenu ve Lila ilk kez ilkokula başladıklarında birbirlerinin farkına varırlar. Lila Lenu’nun başarılarına, Lenu da Lila’nın haylazlıklarına kayıtsız kalamaz. Sınıf öğretmeni daha eğitim yılının başında Lila’nın kendi kendine okuma yazmayı söktüğünü fark edip onun zekasını ve çalışkanlığını sınıfla paylaştığında, övgülerin merkezinde olmaya alışkın Lenu için yeni bir dönem başlar.
Çok yanlış bir zamanda çok yanlış bir yerde doğmuş iki zeka küpünün 1950’ler İtalya’sıyla, toplumun kadına bakış açısı ve kadından beklentileriyle, cehaletle, fakirlikle savaşı diyebiliriz. İkili arasında yıllara yayılacak bir arkadaşlık ve rekabetin öyküsü.
KARAKTERLER
Epey bir kalabalık oyuncu kadrosunu ve karakterlerini kitapta sunulduğu gibi aile aile ayırarak aktarmak istiyorum.
Greco Ailesi
Napoli belediyesinde hademe olarak çalışan, kızını elinden geldiğince desteklemeye çalışan baba Vittorio (Luca Gallone), kocasının aksine çabuk sinirlenen sabırsız sürekli bir şeylerden şikayet eden anne Immacolata (Annarita Vitolo), hem zeki hem çalışkan, bir şeye karar verdi mi başarmadan durmayan, naif, biraz içine kapanık, Lina’nın Lenu’su Elena (Margherita Mazzucco) (k: Elisa del Genio).
Cerullo Ailesi
Derma çatma dükkanında ayakkabı tamiri yaparak ailesinin geçimini sağlayan, dediğim dedik baba Fernando (Antonio Buonanno), ev işleri yemek temizlik çoluk çocuk peşinde koşmaktan başka bir şey bilmeyen, babayla çocuklar arasında kalıp duran anne Nunzia (Valentina Acca), babasına dükkanda ayakkabı tamiratında çıraklık eden, zengin olma hayalleri kuran büyük oğul Rino (Gennaro De Stefano) (k: Tommaso Rusciano) ve inatçı mı inatçı, herkese bulaşan, lafını esirgemeyen, haşarı ama bir o kadar da zeki, Elena’nın Lila’sı Lina Raffaella (Gaia Girace) (k: Ludovica Nasti).
Carracci Ailesi
Mahallenin şarküteri/manavının sahibi, sözü geçen az sayıda insandan biri olan baba Don Achille (Antonio Pennarella), dükkanlarında kocasıyla birlikte çalışan, kasada duran anne Maria (Sarah Falanga), dükkanda çıraklık yapan büyük oğul Stefano (Giovanni Amura) (k: Kristijan Di Giacomo), Elena ve Lila ile birlikte okuyan sessiz sakin ama akıllı küçük oğul Alfonso (Fabrizio Cottone) (k: Valerio Laviano Saggese) ve minik kızları Pinuccia (Federica Sollazzo) (k: Giuliana Tramontano).
Peluso Ailesi
Kasabada marangozluk yapan ancak işleri kötüye gittiğinden almak zorunda kaldığı borçların altında ezilen baba Alfredo (Gennaro Canonico), anne Giuseppina (Lia Zinno), inşaatlarda, şantiyelerde amelelik yaparak eve destek olan, dış dünyada olup bitenlere, siyasete meraklı araştırmayı seven büyük oğul Pasquale (Eduardo Scarpetta) (k: Francesco Catena), Elena ve Lila ile birlikte okuyan kızları Carmela (Francesca Pezzella) (k: Francesca Bellamoli).
Cappuccio Ailesi
Evin babasının ani ölümüyle çocuklarıyla ortada kalan, bazı sebeplerden dolayı aklını yitiren mahallenin delisi olarak anılan anne Melina (Pina Di Gennaro), araba tamircisinde çıraklık yaparak evin geçimini üstlenen büyük oğul Antonio (Christian Giroso) (k:Domenico Cuomo) ve Elena ve Lila ile birlikte okuyan kızı Ada (Ulrike Migliaresi) (k: Lucia Manfuso).
Sarratore Ailesi
Demir yollarında müfettiş olan, bir yandan da amatör olarak şiirler yazan, kasabada fazla efendi görülen baba Donato (Emanuele Valenti), hoşuna gitmeyen şeylere gözünü kapatmakta hayli usta olan anne Lidia (Fabrizia Sacchi), Elena ve Lila ile birlikte okuyan, okumayı ve yazmayı seven, çalışkan büyük oğul Nino (Francesco Serpico) (k: Alessandro Nardi) ve kızları Marisa (Miriam D’Angelo) (k: Cristina Magnotti).
Scanno Ailesi
Seyyar tezgah arabasıyla sebze meyve satan baba Nicola (Ciro Pugliese), anne Assunta (Marina Cioppa) ve okuldan kalan zamanlarında babasına çıraklık eden, sebze meyve satan büyük oğul Enzo (Giovanni Buselli) (k: Vincenzo Vaccaro).
Solara Ailesi
Mahalledeki barla birlikte birçok farklı işletmenin de sahibi olup sayılı zenginlerden sayılan, mafya gibi davranan baba Silvio (Antonio Milo), anne Manuela (Imma Villa), vicdansızlık konusunda fazlasıyla babalarına çekmiş olan çocuklar Marcello (Elvis Esposito) (k: Pietro Vuolo) ve Michele (Alessio Gallo) (k: Adriano Tammaro).
Spagnuolo Ailesi
Mahallenin pastanesini işleten baba Signor (Mimmo Ruggiero), anne Rosa (Patrizia Di Martino), Elena ve Lila ile birlikte okuyan kızları Gigliola (Rosaria Langellotto) (k: Alice D’Antonio).
Bayan Oliviero (Dora Romano): İlkokul öğrencilerinin öğretmeni. Eğitime çok önem veren ve ışık gördüğü öğrencileri için çabalayan bir öğretmen.
Bay Ferraro (Vittorio Viviani): Ortaokul öğrencilerinin öğretmeni. Aynı zamanda kütüphaneci.
İlk 2 bölümden sonra zaman atlamasıyla devam edildiğinden doğal olarak kadronun büyük bir kısmının yüzü yenileniyor. Aşinalık açısından yeni yüzleri de aşağıda paylaşıyorum. Altyazılar soldan sağa şeklinde.
YAZARIN GÖRÜŞÜ
Öncelikle uyarlama olarak kalitesini övmek istiyorum. Ben daha önce bu kadar özüne sadık bir uyarlama dizi izlediğimi hatırlamıyorum. Küçücük bir sapma bile yok. Ekleme diyaloglar yok denecek kadar az. Diyaloglar monologlar bire bir kitaptan alıntı şeklinde. Hatta o kadar aynı ki birkaç kere kitabı bitirmeden okuduğum yere kadar dizi bölümlerini izlediğim oldu. Kitabın okuyucuda bırakmak istediği hissiyatı dizi de başarılı şekilde ekrana yansıtmayı başarmış. Uzun süredir takipte olduğum bir seriydi. Tamamlanamadan iptal olmasından korkuyordum, neyse ki korkulan başa gelmedi de hikayesini ekranda da tamamlayabilecek.
Çoğu kişiyi itecek olan diğer bir kısma gelirsek; evet dili Napolice olduğundan ve yoğun bir anlatımla başladığından başta yoruyor takip etmesi. Napolice ve İtalyanca karışık, İngilizce yok denecek kadar az. Bunu bilerek girmekte fayda var. Ama çabuk alışılıyor diyeyim en azından.
Çok karakterli anlatımından dolayı biraz zorlanarak başladığım ama karakterlere hakim oldukça beni içine alan samimi hikayesiyle başından memnun kalktığım bir dizi oldu My Brilliant Friend. Yazar kendi zayıflıklarını karaktere aktarırken cömert ve samimi davranmış, bu da iki karakter arasında gidip gelirken dengeyi iyi sağlamış. İki tane zeki ama sorunlu karakterle karşı karşıya olmamıza rağmen karakterler kendinden nadiren soğutuyor. Kitap çok fazla iç sesle beslendiğinden Lenu’nun dizide tam anlamıyla aktarılamayacağından korkuyordum ama dış ses ekleyerek kilit yerlerde iç seslerin hakkını vermişler. İki istisna karakteri merkeze almasına rağmen yan karakterleri güzel kullanıp Napoli’de rutin hayatın sürekliliği ve sıradan insanların hayat çizgisini de güzel bir sadelikle sunarak gerçeklikten çok uzak kalmamayı da başarmışlar. 50’ler Napoli’si için oluşturdukları ortam beni ikna etti. Arada “setim ben” diye bağıran sahneler olsa da genel olarak makuldü. Beni sık sık yazları köyde geçirdiğim çocukluk yıllarıma götürdü dizi. 70-80-90larda çocuk olan İç Anadolu-Doğu kökenli birçok insanın kendi çocukluğundan bir şeyler bulabileceğini düşünüyorum. İzleyecek olanlara iyi seyirler…
TANITIM FİLMİ
https://www.youtube.com/watch?v=V2Yk8xJkMKQ
yorumlar
Severek okuduğum romanların dizisi. İlk iki sezon puhuTV’de ücretsiz var. Üçüncü sezon beIN Connect’te (Digiturk dizi paketi aboneliği gerekiyor)
İlk başlarda bende bayılmıştım buna ama 3. sezonda yarım bıraktıydım ben bunu. Biraz sıkmaya başlamıştı beni. Belki o sıra yoğun dizi temposundan da olabilir o yüzden beni sıkması sizi aldatmasın güzel dizidir. Yarattıkları eski Napoli ortamı gerçekten başarılıydı. Aslında devam edebilirim. Eline sağlık @ozgun14 güzel tanıtım olmuş
3.kitap da ilk 2ye gore sıkıcıydı. Biraz fasist komunist kavgalarına fazla odaklandilar. Ben de sıkılmıştım ama ikinci yarida toparlamisti. Son 2 bolum makuldu devam etmeni oneriririm.
son kitabı da bitirdim. beklentim farklıydı ama bitirdiğimde beklentilerimin yanlış olduğuna, tam da kendine yakışır bir final yaptığına karar verdim. liladan da lenudan da farklı bir şey beklememem gerekirdi. bu kitap çıktıktan sonra bir şey değişti mi merak etmiyor değilim.
bir ömür süren yarış kıyaslamayı düşününce acaba birbirleriyle tanışmamış olsalardı hayatları nasıl olurdu da diyorum. geldikleri aşamaları kat etmelerinin sebebi az çok belli sonuçta. sırf bunun için bile iyi ki tanışmışlar.
genele bakarsak kısa sürede okumama rağmen bayaa kalabalık bir mahalleye veda etmiş gibi hissediyorum. mahalle olarak yormadılar dersem yalan olur. kim kime dum duma kimin eli kimin neresinde bir mahalle. ama akış o kadar doğal ki pembe dizi hissiyatı oluşturmuyor daha çok trajik. kendimi bir roman kasabasının ortasına düşmüş gibi hissettim. aksiyonun her türlüsü boldu maşallah.
ilk 2 kitap ayrı bir güzeldi. yaş aldıkça dertler değiştikçe insanlar birbirinden uzaklaştıkça bir keyifsizleşti. ama hayat da böyle maalesef. son kitap 3e göre daha iyiydi ama orta yaş ve ileri yaş dönemlerini anlattığından sezonu izlerken bildiğim yüzleri görmeyecek olmak biraz canımı sıkıyor.
Alba Rohrwacher: Lenù
Irene Majorino: Lila
First Look
lila çok iyi ama lenu çok kötü. tamam dış sesi seçmeniz iyi de başta dış sesi düzgün seçeydiniz keşke. sezon finalinde gördüğümde de hayal kırıklığı olmuştu ama hala alışamadım görsele. lenu ile alakası yok. lilayı bir an hala önceki lila oynuyor sandım mesela. o kadar iyi. neyse gelsin bakalım.
“Penélope Cruz, Elena Ferrante imzalı Sen Gittin Gideli romanının uyarlamasında başrolü üstlenecek.
Sen Gittin Gideli, kocası tarafından terk edilen ve iki çocuğuyla birlikte ayakta kalmaya çalışan Olga’nın hikâyesini anlatıyor.”
– The New York Times üşenmemiş, 503 kişilik bir jüri bir araya getirmiş. Onlar da 21. Yüzyılın En İyi 100 Kitabı’nı seçmiş. İlk sırada da “Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım (My Brilliant Friend)” yer almış.
– Bu sayede fark ettim ki Elena Ferrante ismi mahlastan da öteymiş ve kim olduğu bilinmiyormuş, halen kendisini gizliyormuş falan.
Samimiyet kokan bir seri basta kalabalik karakterleriyle zorlasa da bayilarak okudum. Son sezona haber geldi sandim. Gel artik daha fazla unutmadan.
1–2–3–4
off lenu çok kötü ya niye bu kadar özensiz seçilmiş hiç benzemiyor.
Season 4 | Official Teaser
baştan okuyasım geldi o kadar bekleyen kitap varken.
Season 4 Official Trailer
Haftalık yayınlanıyor bu anladığım kadarıyla. 401 bizim sitelere de karışmış.
beni en çok üzen şeylerden biri bu diziyi kimsenin izlememesi bence çok hakiki hayatın içinden bir dizi. çok şey kaçırıyorsunuz.
bu sitemden sonra yeni sezon gelmiş de bitmiş bile. ama ben resmen unutmuşum çoğu şeyi nerde kaldığımızı. insan bir özet yapar allahsızlar sizi.
acaba baştan alsam mı diye düşündüm ama o kadar çok şey var ki izlenecek gözümde büyüdü biraz. ilk sahne de lenuyla açıldı zaten hala hazmedemiyorum oyuncuyu. benim tatlı hüzünlü bakışlı lenum nerdesin sen…
çok özlemişim. başta hatırlamamanın ve tipine alışamadığım lenu odaklı ilerlemesinin etkisiyle biraz sıkılarak izlerken yavaş yavaş hatırlamaya başlayınca, bölüm sonu sürekli bilinçli şekilde ertelenen buluşma anı da gelince tekrar kapılıverdim.
ilk 5 bölüm bitti. kitabı pek hatırlayamadığımdan bunlar neden yüzünü şeytan göresice, tırtıklı taşlara sürtülesice nino dönemine bu kadar zaman ayırmışlar diyip sinirle kitabın ortasını açtım. 500 sayfalık kitabın 230 civarları 2 3 sayfanın diyalog diyalog birebir 4×5 in sonunda aktarıldığını görünce yine helal olsun diyerek sinirimi yumuşattım. bu seri her zaman kitaba aşırı sadık ilerlemişti zerre şüphe etmemem gerekirdi.
yalnız bu durumda son kitabın ikinci yarısında ne kadar çok şey yaşanmış meğer. sağlam bir 5 bölüm bizi bekliyor.
4×06 vafffffffffffffffffanculo nino!
4×09 ne trajik bir bölüm. hüzünlenmeden izlemek imkansız. sonun başlangıcı… oyuncular ne de güzel döktürüyor. elena ferrante ne güzel yazmış. eğer bu kitap kurguysa, ki buna inanamam, nasıl bu kadar gerçek kokabilir bir hikaye her anıyla.
bugün son kitabı yanımda işyerine götürüp öğle arasında 4×7-8-9 arasını okumuştum. yine muhteşem bir aktarım olmuş. ama geriye kalanları toparlamaya 1 bölüm yetecek mi? kitabı işyerinde bıraktığıma pişmanım şu an.
now that she has shown herself so clearly, i must resign myself to never seeing her again.
son bölümü değerlendirmeden önce yarın tekrar bir okuma yapmam gerekecek ama sadece aklımda kalanlarla bile kitaba sadık bir şekilde bitirmediklerini söyleyebilirim. sadece son bölümde bu değişikliğe gitmelerine bozuldum mu emin değilim. son 100 sayfada önemli şeyler atladılar, önemli değişikliklere gittiler. bu da ikilinin arasındaki ilişkinin tonunu elbet değiştirdi. en önemlisi bu kitap serisinin yazılma sebebini değiştirdi. o bebekler onca yıldan sonra neden gönderildi bunun açıklamasını değiştirdi. unutulmak iz bırakmadan yok olmak isteyen bir kadın neden bu kitapla tarihin bir parçasına dönüştü bunun açıklamasını değiştirdi.
ana karakterlerin hikayesini anlatabilmek için yan karakterlerden bu sezon çok keserler mi diye korkmuştum ama önceki sezonlara kıyasla kesinti çok daha fazla olsa da düşündüğümden daha azdı. yine de kitabın son bölümünde yan karakterlerin yaşadıkları bayaa yok sayılmış. çok çarpıcı etkili sahneler izleyebilirdik. bu sezon ya 12 bölüm olmalıydı ya da nino kısmı 6 bölüm yerine daha hızlı paketlenmeliydi. kitap da gerçekten sonlara yaklaştıkça bitse de gitsek modunda daha hızlandı yalan yok ama bunu dizide daha gözle görülür şekilde hissettim.
2022de son kitabı bitirdiğimde şöyle yazmışım.
beklentim farklıydı ama bitirdiğimde beklentilerimin yanlış olduğuna, tam da kendine yakışır bir final yaptığına karar verdim. liladan da lenudan da farklı bir şey beklememem gerekirdi.
işte dizi hikayeyi benim beklentime uygun şekilde bitirmiş. ama belki o zaman beni memnun edebilecek bu final, beni şu an memnun etti mi emin değilim. ama sıradan izleyiciler için çok duygusal ve tatmin edici bir final olmuş diyebilirim.
gerçekten kitapları ayrı güzel, dizisi ayrı güzel bir seri bu. ikisini de baştan alacağıma şüphe yok.
Acikcasi son bolumun bile biraz gunahini almisim. Elena son ve kesin olarak napoliden ayrilana kadarki kisim yine bire bir aktarilmis. Ama lenu ayrildiktan sonra aradan gecen 10 yillar es gecilmis, olumler, coluk cocuklarin hikayeleri, en onelisi de bir arkadaslik romaninin yazimi.
Ama ben bunlar cok yer kaplar sanirken meger hepsi sadece 20 sayfada epilog seklinde fazla suslenmeden detaylandirilmadan arka arkaya dizilmis. Bunlar bence 1 bolum ederdi. Lenunun lilaya vedasi ve napoliyi terk etmesinin pesine zaman atlamadan bir bolum daha aradaki zamani aktarsalar tam mukemmel bitmis olurmus.
Mahalledeki arkadaslarinin mahallenin buyuklerinin olumu, cocuklarinin onun kitaplarina bakis acisi, pasquale e ziyaret, lila nin kendisi hakkinda yazmayacagina soz almasina ragmen yazilan hikaye sonrasi kendisini tamamen geri cekmesi… kitap disindaki seyler elbette hikaye icin cok onemli degil ama yukaridaki tanitimda her bir aile fotografina bakip onlarla gecirilen 10 yillari kafanda dondurup hayatlarinin geldigi son noktayi gordugunde bunun gerekli oldugunu hissediyorsun. Her bir fotografa nencok hikaye sigmis meger. Bence sirf bu yuzden bunlar degerli ayrintilardi ama yine de basarisiz bir aktarim oldugunu soylersem de haksizlik etmis olurum.
Iyi ki tanismisim bu seriyle.