colleen ve ben

colleen ve ben

dikkat spoiler içerir!evet, böylece lost 3.sezon’daki ikinci bölümümüz olan the glass ballerina‘yı de tamamlamış olduk geçtiğimiz gün. hemen özete geçiyorum yalnız tekrar hatırlatalım, izlemediyseniz okumayın!bölümümüz, sun ve jin odaklı bir bölüm. dizinin adı, sun’a dair bir flashback le başlayan bu bölümde gördüğümüz cam bir balerin’den geliyor. ufacık bir detayı koca bölüm adı yapmışlar, ilginç. efendim öncelikle, sun ve jin’in geçmişlerini bir özet halinde madde madde yazayım.
* sun‘a dair öğrendiğimiz en önemli şey, geçtiğimiz sezon ingilizce dersleri aldığını öğrendiğimi jae lee ile bir ilişkisi olduğu. jin’i bırakıp onunla birlikte kaçmayı dahi düşünüyor az da olsa.
* sun ve jae, odadayken; sun’ın babası giriyor ve bu gizli ilişkiyi öğreniyor.* sun’ın babası, jin’i çağırıp ona jae lee’yi öldürmesi gerektiğini söylüyor. jin itiraz etse de, ikna oluyor.* jin, jae’yi bırakmasına rağmen, jae yine de ölüyor. burası azıcık muamma, kendi mi atlıyor binanın tepesinden yoksa biri mi atıyor kesin bir şey yok o konuda. ama çok da önemli değil kanımca.* son olarak da sun’ı, jae’nin cenazesinde görüyoruz. babası da orada. ve burada doğu örf ve adetlerinin etkisiyle bir daha karşılaşıyoruz. sun babasına, jin’e bu ilişkiden bahsedip etmeyeceğini soruyor ve babası da ona düşmediğini söylüyor. evet, sun ve jin’in geçmişine dair öğrendiğimiz şeyler bunlar.dizinin geri kalanı, adada geçiyor. bu bölüm, sonunda bizimkilerden bir kaç kişi daha görüyoruz. en son 2.sezon’da yelkenlide bıraktığımız sayid, jin ve sun karşımıza çıkıyor. sayid dizi boyunca pek sinir bozucuydu kanımca, ki en sevdiğim karakterlerden biri olmasına rağmen. geçtiğimiz sezon finalinde, michael’la walt’un gönderildiği iskeleyi buluyor bu 3 karakterimiz ve sayid güvenli olmadığını bile bile, hepsini sahile sürükleyip orada ateş yaktırıyor. bunları jack, kate ve sawyer için yaptığını söylese de, sun yalan söylediğini anlıyor ve jin’in de artık ingilizceyi daha iyi anlamasıyla, herkes aslında sayid’in niyetinin others’a pusu kurmak olduğunu anlıyor. artık dönmek çok geç olduğu için, jin’de kabul ediyor ve sayid ona bir silah veriyor. bu sahne pek havalıydı bence, sayid bilmiş bilmiş jin’e “yok bu silah otomatik, bilmemne” derken, jin çat çat mermileri kontrol etti.
neyse konuya dönersek, sayid ve jin pusu kuruyor ve sun’ı da yelkenli’ye yolluyorlar. sayid sun’a içeride bir silah olduğunu söylüyor. bu sırada, others’ın kampında ben’in yelkenliyi öğrendiğini ve ele geçirmek için bir ekip yolladığını görüyoruz. sun yelkenli de beklerken, içinde zeke(mr. friendly) ve colleen(yeni karakter – paula malcomson) ‘in de olduğu 5 kişilik bir grubun bir anda güverteye çıkmaları ile devam ediyor konu. tabi jin ve sayid yanlış yerde pusuda bekledikleri için, hemen koşup yetişemiyorlar. bu sırada, sun, yeni karakter colleen ile karşılaşıyor içeride. aralarında yine “biz iyi insanlarız, mükemmeliz, güven bize” şeklinde alışkın olduğumuz bir konuşma geçiyor ve şaşırtıcı bir şekilde, sun’ın colleen’i vurması ile sonuçlanıyor. daha sonra biraz zor da olsa, sun tekneden kaçmayı başarıyor ve sahile geri dönüyor jin ile birlikte. bu olayların sonucunda, sayid özür diliyor ve pek sakindi bu sahne; jin hiç bir kötü bakış bile atmıyor ve hepsi kendi kamplarına doğru yola koyuluyorlar.

kate'i öpen çarpılır

kate’i öpen çarpılır

sawyer ve kate‘e gelirsek, onlar oldukça kötü bir muamele görüyorlar. yine yeni tanıştığımız bir other tarafından, zorla çalıştırılıyorlar. konuşmaları, dinlenmeleri gibi şeyler de yasak yoksa şok aletiyle çarpılıyorlar. bi kaç kere de demonstre ettiler bunu sawyer üzerinde.bu çalışma sahnesinde, iki tane çarpıcı an gördük. biri kesinlikle sawyer’ın çat diye kate’i tutup öpmesiydi. ki çarpılmayla sonuçlandı. demek ki neymiş, kate’i öpen çarpılır.ikincisi ise, kate çalışırken, çalıların arasından gördüğümüz french chick danielle’in kızı alex. alex’i others’ın yıllar önce kaçırdığını biliyoruz. ancak sanki bu sahnede kate ile konuşan alex, onlardan kaçmaya çalışıyor veya kaçmış gibi davranıyordu. kate’e, ilk bölümde sawyer’ın oradaki kafeste gördüğümüz çocuğu görüp görmediğini sordu. onun dışında da kate’e verilen elbisenin aslında alex’in olduğunu öğreniyoruz, işte bu bilgi beni acaba kaçak olabilir mi düşüncesine sürükledi. neyse, göreceğiz…
gelelim son olarak jack‘e. jack ile ben arasında bir konuşma geçiyor dizinin sonlarına doğru. bu konuşmada, ben jack’e kendini tanıtıyor ve öğreniyoruz ki, adı tam olarak Benjamin Linus’muş ve bu adada doğmuş burada yaşamış. Ayrıca jack’e dış dünyayla bağlantıları olduğunu da, televizyondan yakın zamanda oynanan bir baseball maçı göstererek kanıtlıyor. ve dizinin en çarpıcı noktalarından biri olan, jack’e yaptığı teklife geliyoruz. michael ve walt’la yaptığı anlaşma gibi, jack’e de istedikleri bir şeyi yaparsa dış dünyaya geri dönebileceğini söylüyor ben ancak istediklerinin ne olduğunu öğrenemiyoruz henüz.
evet özetimiz böyle, bir şeyler unuttuysak affola, çok uzun oluyor mümkün olduğunca kısa tutmaya çalışıyoruz.bence genel olarak ortalama bir bölümdü the glass ballerina. benim böyle çok şaşırtıcı bilgi beklentim olduğundan bu aralar, ufak ufak verilen detay bilgiler çok heyecanlandırmıyor ancak alex’i görmek ve ben hakkında daha çok şey öğrenmek keyifliydi. sun ve jin hakkında ise, sun’ın bebeği ile ilgili sorular oluşmuş oldu. evet bir sonraki bölümü bekilyoruz merakla.
not: 3 bölüm olan further instructions ile ilgili fotoğraflara buradan, tanıtım videolarına ise amerika ve kanada olmak üzere buradan ulaşabilirsiniz.ayrıca kanada promo videosunda oldukça ilginç görüntüler var, onlar da buradan.