Lost || Adada Yaşam Mücadelesinden Biraz Daha Fazlası
91 yorum ozgun14 18 Mart 2013 12:36
Bir döneme (2004-2010) damgasını vurmuş, milyonları peşinden sürüklemiş bir diziyle karşınızdayız. TV dünyasında zaman, bu diziyle ikiye bölündü:
LOST‘tan önce – LOST‘tan sonra.
Diziler LOST‘la kıyaslanır oldu. Yeni başlayan her dizi için akıllarda şu soru oluşur oldu: “Acaba yeni LOST olabilecek mi?” Nedir bu LOST LOST dedikleri diyorsanız; buyurun yazımızın devamına.
Yalnız, başlamadan önce küçük bir bilgi vermekte yarar var: Bu bir tanıtım yazısı olup, izlememiş olanlar için hazırlanmıştır; bir inceleme yazısı değildir. Minimum düzeyde ispiyon(spoiler) içerir.
(Her ne kadar üstte “izlememiş olanlar için hazırlandı” desek de, yazımızın sonlarındaki Tırıvırı Bilgiler bölümünde, izlemiş olan izleyiciler için de hoş bilgiler mevcut.)
Damon Lindelof, J. J. Abrams ve Jeffrey Lieber tarafından yaratılan dizimiz, American Broadcasting Company (ABC) kanalında yayınlandı. Tabii, popülerliğinin de etkisiyle ülkemiz de dahil olmak üzere birçok ülkedeki bölgesel kanallarda yayınlandı. Ülkemizde tüm bölümler hem dublaj, hem de alt yazı seçeneğiyle TNT kanalında yayınlanmıştı. Digitürk bünyesindeki Dizimax kanalı da buna dahil. Hatta final, bize göre gece saatlerinde Amerika ile eş zamanlı da yayınlanmıştır.
Başta tam sezon şeklinde (23-24 bölüm) ilerlerken, 3. sezonundan sonra yarım sezonlar halinde (14-17 bölüm) yayınlandı. Toplamda da 6 sezon 121 bölüm sürdü. (22 Eylül 2004 – 23 Mayıs 2010)
Çok dallı budaklı bir hikayesi olan dizimiz, yayınlanan her bölümüyle kafalardaki sorulara cevap vermeksizin, yeni sorular ekliyordu; yayınlandığı zamanlar, sosyal medya Lost teorileriyle doluyordu. Kimilerine göre çizgisini bozmadan başarılı bir final yaptı; kimine göre ise hüsranla bitti. Kimisi sonunu beğenmese de yayınlandığı sürece kendisine böylesi heyecan yaşatan bir dizi izleyebildiği için minnettardı.
Ayrıca daha önce benzerlerini görsek de flashback – flashforward (zamanda ileri ve geri gidişler) senaryo tarzının da bu diziyle tekrar popüler olduğunu düşünenler var. Dizi dünyasına büyük yenilikler getirmese de var olanı çok iyi kullanmayı bildi. Bu sayede de milyonların sevgisini kazandı.
Bölüm tarzına değinecek olursak, uzunca bir süre karakterler üzerinden ilerliyor bölümler. Yani bir bölüm birisinin geçmişine ağırlık verilirken, diğer bölüm başka birinin geçmişine ışık tutuluyor. Belli aralıklarla, bir düzen içermeksizin karakterlerle ilgili bilmemiz gerekenler, yani tanışma faslı bitene kadar böyle devam ediyor. Daha sonra da zaten işler karışıyor, hikayede derine iniliyor.
Peki ne bu dizinin hikayesi, neyi anlatıyor?
Birbirlerini tanımayan karakterlerimizin Oceanic Havayolları‘nın 815 sefer sayılı Sydney-Los Angeles uçağına binmesi ve bu uçağın da talihsizce Pasifik’in ortasındaki bir adaya düşmesiyle başlıyor dizimiz. Bir kaos ortamına gözlerini açan ana karakterimizle, bir yandan ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz; bir yandan da diğer kazazedelerle ufaktan tanışıyoruz. Eh, koskoca uçak düştü mü kazazedesi de bol olur. Doğal olarak, bol karakterli bir diziyle karşı karşıyayız.
(Dip not: 324 yolcusu olan uçağımız adaya çakıldığında yolcularının çoğunu daha başta yolcu etsek de adamız 70 kişiyi misafir etmişti. İlk sezonda bu 70 kişiden sadece 14’ünün hikayesini öğrenebiliyoruz. Sadece dediğime bakmayın, 14 kadrolu oyuncusuyla döneminin ve belki şu anın da en geniş kadrolu dizilerinden. En genişi için buradan buyurun.)
Kimler bu talihsiz uçuşun kurbanları, görelim ve onlar üzerinden konuya devam edelim:
Jack Shephard : Matthew Fox tarafından canlandırılmıştır.
Omurilik cerrahı olan Jack, yeni kaybettiği babasının cenazesini ülkesine geri getirmeye çalışıyor. İnsanları kurtarmak gibi bir kompleksi var. Bu yüzden zamanında hem evliliğini, hem de babasıyla ilişkisini mahvetmiş. Şimdi de herkes kaza yüzünden darmadağınken ortalığı toparlayacak bir lidere ihtiyaçları var. Mantık insanı (man of science) olan Jack’in, ilk günlerde aldığı kararlar, onu bir anda grubun lideri konumuna getiriyor.
Kate Austen : Evangeline Lilly tarafından canlandırılmıştır.
Uzun bir süre kaçak hayatı yaşayan Kate, polisten daha fazla kaçamıyor ve yakalanıyor. Kendisine eşlik eden polisle beraber elleri kelepçeli ülkesine geri götürülürken uçağın düşmesi, kendisi için yepyeni bir başlangıç oluyor. Bunun da etkisiyle ilk zamanlardaki karışıklıklarda Jack’le birlikte insanlara yardımcı olup insanların saygısını kazanıyor.
James ‘Sawyer’ Ford : Josh Holloway tarafından canlandırılmıştır.
Asi kişiliğinin de etkisiyle, adada tepki çekmesi çok uzun zaman almıyor. Hayatı boyunca kendi başının çaresine bakan biri olduğundan, topluluk hayatı yaşamak ona göre değil. Hele de bir liderin kararları altında yaşamak hiç değil. Bir süre başına buyruk takılan karakterimiz, adadaki zorlu yaşam koşullarında zamanla yola geliyor. Onun gibi biri ne kadar gelebilirse tabii…
John Locke : Terry O’Quinn tarafından canlandırılmıştır.
Gizemli bir karakteri canlandıran Locke, dizinin inanç insanı (man of faith). Adayı, diğerlerine göre bambaşka bir bakış açısıyla değerlendiriyor. Bunun kaderlerinde olduğuna, bir amaçla buraya geldiklerine inanıyor. Jack’in onun bakış açısını anlayamaması, daha doğrusu birbirlerinin gözüyle duruma bakamamaları, birçok noktada onları karşı karşıya getiriyor. İyi bir avcı olması ve yemeğin adada büyük sorun olması, Locke’ı da önemli bir konuma getiriyor.
Claire Littleton : Emilie de Ravin tarafından canlandırılmıştır.
Eski sevgilisinden hamile olduğu çocuğunu, -tek başına iyi bakamayacağını düşünerek- evlatlık vermeye karar veriyor. Aileyle tanışmak için çıktığı bu yolculuk, planladığı gibi sonlanmıyor. Bakalım bu kaza, ona fikrini değiştirtecek mi?
Hugo ‘Hurley’ Reyes : Jorge Garcia tarafından canlandırılmıştır.
İyilik timsali. Oradan oraya koşuyor, milletin ihtiyaçlarını gideriyor, yardıma ihtiyacı olanlara yardım ediyor. Matrak bir karakter.
Sun Kwon : Yunjin Kim tarafından canlandırılmıştır.
Büyük bir şirket sahibinin kızı olan Sun, babasının isteğinin aksine Jin’le evleniyor. Her şey mükemmel görünüyor; ama, acaba öyle mi? Eşi de kendisi de İngilizce bilmediği için ada sakinleriyle anlaşmakta zorlanıyor.
Jin Kwon : Daniel Dae Kim tarafından canlandırılmıştır.
Sun’ın kocası. Biraz fazla kıskanç olduğu ve Sun’ı çok sık boğaz ettiği de dikkatlerden kaçmıyor. Sun’ın babası için bir işi halletmek üzere seyahat etmekteler.
Sayid Jarrah : Naveen Andrews tarafından canlandırılmıştır.
Zamanında Kuzey Kore savaşında Saddam adına savaşmış eski bir asker. Sawyer tarafından, uçağı düşüren terörist olmakla asılsızca suçlanıyor.
Charlie Pace : Dominic Monaghan tarafından canlandırılmıştır.
Driveshaft adlı, dağılan bir müzik grubunun solistlerinden biri olan Charlie, biraz kendini bozmuş. Uçak düşerken kendisi uyuşturucu işleriyle meşgul.
Michael Dawson : Harold Perrineau tarafından canlandırılmıştır.
Boşandığı eşi öldükten sonra velayeti kendisine kalan oğlunu almaya gittiği Sydney’den ülkesine dönüş amaçlı biniyor uçağa. Oğluyla ilişkileri çok iyi değil.
Walt Lloyd : Malcolm David Kelley tarafından canlandırılmıştır.
Anne-babası boşanmış olan Walt, annesi öldükten sonra beraber yaşamak üzere babasıyla Los Angeles’a dönmekte. Babasıyla arası çok iyi olmayan Walt’ın tesellisi, uçakta kendisi ile beraber bulunan köpeği Vincent. Karakterimiz, çizgi roman okumayı da çok seviyor.
Shannon Rutherford : Maggie Grace tarafından canlandırılmıştır.
Adanın Barbie‘si. Uçak düşmüş, dünya durmuş umrunda değil. Kurtarma ekipleri gelene kadar güneşlenirken, kimse güneşini engellemesin yeter.
Boone Carlyle : Ian Somerhalder tarafından canlandırılmıştır.
Shannon’ın üvey kardeşi. Bir cankurtaran, ama işinde pek başarılı olamayanından. Başı dertten kurtulmayan Shannon’ın son derdine çözüm bulmak için yanına gitmişti. Uçak düştüğünde kız kardeşiyle beraber ülkelerine dönmektelerdi.
Rose Nadler : L. Scott Caldwell tarafından canlandırılmıştır.
Uçak düştüğünde kocasıyla uçağın ayrı uçlarında olan ve bu nedenle de ayrı düşen Rose, eşinin adanın başka bir ucunda yaşadığına inancını sürdürüyor. Acaba eşiyle kavuşabilecek mi?
Kaza sonrası kendilerini Pasifik Okyanusu’nun ortasında bir adada bulan bu yolcularımızın başına daha kötü ne gelebilir ki? Tek yapmaları gereken, yardım gelene kadar doğa şartlarına karşı hayatta kalabilmek olsa gerek, değil mi?
Maalesef daha fazla yanılamazdınız. Kendilerini kurtuldukları için şanslı sayarken, aslında başlarına neler geleceğinin, nasıl bir karmaşanın ortasına düştüklerinin henüz farkında değiller. Ama, adada yalnız olmadıklarını fark etmeleri çok zaman almıyor. Sadece doğa değil, baş etmeleri gereken esrarengiz bir ada var. İnsan öldüren siyah dumanlardan, zamanda atlamalara, ışık parlamalarından, diğerleri (“Others”) denilen gruba kadar baş etmeleri gereken birçok şey var.
İşte onca şey yaşayan bu insanların yapabilecekleri tek şey kalıyor geriye: Birlik olmak ve bir çözüm bulunana kadar hayatta kalmak. Doğaya ve doğa üstüne karşı verecekleri bu savaşta, bakalım kazanan hangi taraf olacak?
Tırıvırı Bilgiler
Dizi ile ilgili tırıvırı bilgilere gelecek olursak;
- Dizinin her duyulduğunda ortam geren tema müziği Michael Giacchino tarafından bestelenmiş.
- Çekimler Hawaii‘nin Oahu adasında yapılmış.
- Desperate Housewives‘tan sonra en geniş kadrolu Amerikan dizisiymiş.
- Üstteki iki nedenden dolayı da dünyanın en çok para harcanan dizisiymiş.
- Jorge Garcia (Hurley) Hawaii’deki çekimler yüzünden kız kardeşinin düğününü kaçırmış.
- Başta, Jack’in öldürülmesi ve liderliğe Kate’in geçmesi planlanmış; ama, sonradan fikirler değişmiş.
- Birçok karakter, aslında başta yazılmamış ve oyuncu seçimleri sırasında hoşlarına giden oyuncular için baştan karakter yaratılmış.
- Neredeyse esas kadrodaki hiçbir oyuncu, kendi karakteri için seçmelere katılmamış.
- Jack için Michael Keaton başvurmuş. Ama Jack’in öldürülmemesine karar verilince düzenli bir diziye bulaşmak istemediğinden caymış.
- Forest Whitaker, Dominic Monaghan, Jorge Garcia, Matthew Fox; Sawyer karakteri için başvurmuş. Dominic için Charlie karakteri baştan yazılmış, Jorge içinse Hurley yaratılmış.
- Evangeline aslında, Rose karakteri olacakmış ama, daha sonra Kate karakteri yaratılıp Rose için de ayrı oyuncu alınmış.
- Yun Jin Kim (Sun), aslında Kate için seçmelere katılmış, ama onun için ayrıca Sun karakteri yazılmış, bir de eş yaratılmış.
- Josh Hollaway başvurduğunda onun için Sawyer karakteri baştan yazılmış.
- Sayid, Locke ve Michael karakterleri başta planlanmazken seçmelerde sevilen oyuncular sayesinde onlara uygun olarak yazılmış.
- Evangeline, adaya en son katılanlardan olmuş. Çünkü Kanada, yurt dışı işlemlerinde sorun çıkartmış. Pilot bölüm çekilirken, Kate sahneleri atlanmış ve işlerin hallolması beklenmiş.
- Dominic Monaghan (Charlie) ile Evangeline Lilly (Kate) sette birbirlerine aşık oldular. 2004-2009 arası süren bir ilişkileri oldu.
- Mağara sahnelerinde görülen kayalar aslında plastikmiş. Bu yüzden de gerekli yankı sağlanamadığı için, sesler başka yerde tekrar kaydediliyormuş.
- Ödülleri ve adaylıkları için buradan buyurabilirsiniz.
Burada tanıtımı sonlandırırken, sizi tanıtım filmleri ve giriş jeneriği ile başbaşa bırakıyorum.
Giriş jeneriği:
Tanıtım Filmi: Uygun bir ilk sezon tanıtım filmi bulamadım. Bu video, ilk 3 sezondan görüntüler içeriyor. ama ispiyon olarak sorunsuz.
Sıradışı bir tanıtım da İngiliz televizyonlarından geliyor:
Biraz DVD reklamı olsa da heyecanlı bir tanıtım videosu:
http://www.youtube.com/watch?v=Zt2WlSBO-d0
İzleyecek olanlara keyifli seyirler diliyorum…
yorumlar
Kışt.
ahahahha
LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN!
Biz geriye dönük bir şey anlatmayız, bu ihanet olur. Olursa ancak yeni karakterler olur, ona da ben dahil olmam zaten diyor anladığım kadarıyla.
Güzel diyor.
Lost’un bir sekilde geri donmesini cok isterim ama olmaz oyle bir sey.
Reboot için çok erken değil mi ya? Kaç yıl oldu final yapalı da reboot yapıyorsunuz diziye? Çok saçma. 5-10 yıl sonra olsun olacaksa.
LOST ended 8 years ago today..
May 23rd, 2010.
Vay be, hüzünlendim şimdi; gençlik işte, okulu bitirdiğim yıldı…
Henry Ian Cusick ve Sonyal Walger, karakterlerinin tanıştığı yerde yan yana gelmişler.
#LOST premiered 14 years ago today, and changed television history..
We have to go back
Josh Holloway, Harold Perrineau and Daniel Dae Kim rap battle at Drop the Mic
En güzel Michael gömmüş ama. Bu üçlüyü bir arada görmek de güzel oldu.
Drop the mic kafası üzerine: Bu eğlence şeklini anlamıyorum ben. Hani bir iki cümle esprili filan gelebilir kulağıma tamam da bu kadar hakareti, aşağılamayı peşpeşe sıralayıp “geyik bu caanııım” diye geçebilen mod beni eğlendirmiyor. Keh gidi kehkeh diye birbirlerine kaç tur giydirdiler ya yuh! İstediği kadar şaka olsun, hoş değil. (yaşlı modum tuttu)
Pazar günü başlayalı 15. yılmış.
Vay be! 2.sezonu ile birlikte haftalık takip ettiğim ilk diziydi, sabah işe gitmeden İngilizce izler akşam altyazılı tekrar izleyip forumlarda yorumlara koşardık, manyak teoriler dönerdi.
Damon Lindelof şu videoda LOST dizisini çekerken Watchmen çizgi romanından ne kadar çok ilham aldığını vs anlatıyor. Hoş.
Final yapalı 10 yıl.
Vay be 10 yıl, araya o kadar dizi girdi benim için hala en özel dizilerden biri olarak durur
Wow! 10 yıl!
şu an kronolojik olarak düzenlenmiş lost versiyonunu izliyorum. daha sadece 2 bölüm izlediğim halimle o kadar çok aydınlandım ki sanki bambaşka bir dizi izliyor gibiyim. resmen arada bizim esas karakterlerin olmadığı her yeri yalapşap izlemişim hiçbiri aklımda kalmamış. türk halkının çoğu diziyi izlememiş bence izlemiş gibi yapmış. şu an ayrı bir keyifle izliyorum. jacob, man in black, black smoke, richard’ın hikayeleri kafamda çok iyi oturdu.
tek sıkıntısı kronolojik olduğu için zaman yolculukları bu halini baya saçmalaymış. özellikle art arda geçmişe yolculuk yaptıkları dönemler çok karışık şimdi de o kısımları takip edemiyorum ama 4 bölümde bitecek gibi.
bu dizi için en mantıklısı causeolojik sıraya sokmak olurmuş sanırım. durup dururuken 50lere ışınlanmış bir sawyer jacobın peşine pek mantıklı gelmedi bana. geçmiş zaman gelecek zamandan sonra yaşanıyorsa bence o şekilde mantıkla devam etmeliydi.
işin kötü yanı 9-21 arası bölümler doğal olarak tamamen flashbacklere ayrılmış durumda. arada tabii others sahneleri de izleriz elbet. yine de lostun en sıkıcı maratonu olacak. hepsinin geneli sıkıcı backgroundlarını izlemek. muhtemelen atlaya atlaya özellikle de adayı etkileyen fizik kısımlarını izleyerek bitireceğim.
Adada 1 hafta bitti. Kronolojik izlemenin keyfi simdi cikmaya basladi. Tum karakterleri epey dengeli goruyoruz bu sayede ve bolumun karakteri etkisi sifirlandi. Ne cok seyi unutmusum. Resmen izledigim ilk dizimi ayni keyifle izliyorum. Yine kendimi durduramiyorum.
@ozgun14 dizi bölümlerinin YENİDEN listelenmiş bir sırası mı var, yoksa Kronolojik olarak bir yerde tekrar mı yayınlandı?
Her sahnenin kronolojik sirasi gibi diyeyim. Bastan sona cok basarili kolajlanmis gecis kalitesi orijinaliyle yarisir. Tek hosuma gitmeyen ve karisik gelen kisim. Art arda zamanda atlama sahnelerinde mantiksal siralama olmadiginda toplamda 9 10 sahneye anlam veremiyosun. Ama diziyi hatirliyosan cok sorun olmuyor.
@ozgun14 çok teşekkürler.
Yardımın ile Chronologically LOST olarak aratınca epey bir bilgi sahibi oldum, bende tüm bölümler arşivde, çok aklıma yatmadı ama bir deneyebilirim belki.
@ozgun14 Üstteki malum yorumu sildim. Biraz daha dikkat lütfen.
sonunda bitti bazı yerlerinde gözlerimin sulandığını itiraf etmem lazım. o kadar da kompleks bir hikayesinin olmadığını görmek şaşırttı. zamanındaki finalin kötülüğü üzerine isyanlar da gereksiz göründü gözüme. beni bu ikinci tur hayli tatmin etti. bazı yerlerini hızlandırarak izledim ama kafamda genişçe oturmuş olması bile izlediğime değdi dedirtiyor. ikinci kez izlemek isteyenlerin aklında olsun. zamanda sıçramalar ve 1974 1977 aralığı doğru nedensel sırada olsa bu haliyle muhteşem bir seri olabilirmiş.
#LOST premiered 16 years ago today and changed television forever.
Vay be 16 yıl, 2.izlememi geçtiğimiz aylarda bitirdiğim için anısı hala taze, efsane diziydi.
R.I.P.: Danielle Rousseau’yu oynayan Mira Furlan (1955–2021)
Damon Lindelof revealed that his casting list for #Lost main character Jack Shepard had Justin Theroux’s name on it, but Theroux wasn’t interested
Çok güzel olmuş, çok da iyi olmuş. (hayır Matthew Fox hayranı değilim)
bu adamı severim ama jack’in oluşturduğu hem mantık insanı soğukluğunu hem canayakın kendini sevdiren tavrı güzel veremezdi. tam anlatamadım ama bu adam olsa jack in tarafını seçmek önceki kadar kolay olmazdı.
“Küçük bir adada, sakin bir hayat. Var bi’ hayalimiz… ️ #Lost tüm sezonlarıyla 14 Haziran’da Disney+‘ta.”
Yersen
Aa ne guzel. Bu dizi zaten nasil online izlenemez anlamiyordum sevindim.
toplu bulunsa bir yerde de keşke tekrardan seyretsem diyordum disney saolsun o fırsatı verdi açıkcası benim ilk göz ağrımdı ikinciyi dönüşümde de hala aynı heyecanlı aynı stresle izledim açıkcası sadece final hakkında fikrim değişir gibi oldu ya bilemedim ama açıkcası keşke hani bi toplu şekilde bi program olur etkinlik olur katılıp konuşsalardı nasıl olduysa hepsi dağıldı ve bitti kariyerleri
Mini-reunion
“Getting LOST” diye bir belgesel geliyor. Dizinin popülaritesi, etkisi ya da son bölümler dahil aldığı tepkiler vs. üzerine.
Normalde tepkim olurdu ama bu diziye ait materyallere hala acim, o yuzden
“Lost Türkçe Dublaj seçeneğiyle şimdi @DisneyPlusTR ‘da!”
Lost setindeki ırkçılık-toksik ortam vs. üzerine “Burn It Down” diye bir kitap çıkmış. Lindelof’un kendisi de yeterince güvenlikli bir ortam sağlayamadığını (“failed”) falan kabul etmiş.
Harold Perrineau da kitapta konuşanlardan.
“It became pretty clear that I was the Black guy. Daniel [Dae Kim] was the Asian guy. And then you had Jack and Kate and Sawyer.”
Previously on Lost.
https://twitter.com/ayseglstilinski/status/1697664809553010812
Getting LOST belgeseli:
** Katılacaklar:
Evangeline Lilly, Daniel Dae Kim, Henry Ian Cusick, Emilie De Ravin, Nestor Carbonell, Josh Holloway, Terry O’Quinn, Maggie Grace, Jorge Garcia, Michael Emerson, Malcolm David Kelley, Elizabeth Mitchell, Sonya Walger,
Damon Lindelof, Carlton Cuse, Jack Bender, Javier Grillo-Marxuach, Michael Giacchino, Larry Fong
** İlk gösterimi 22 Eylül 2024’te. Yani 20. yıl dönümü.
** Documentary Slate Video
off özlemişim ya…
Lost tüm sezonlarıyla 15 Ağustos’ta Netflix’te.
Türkiye olanında, evet.
Bu admin diziyi izledi mi acaba? İzleyen ve ‘sosyal medya yöneten’ böyle tanıtmaz çünkü. En azından ben tanıtmazdım, onu biliyorum.
Yıldönümleri günü