Mini Dizi Dosyası — 1
15 yorum unfortr 11 Kasım 2013 14:13
Son zamanlarda Amerikan ulusal kanalları yayınladıkları dizilerinin bir kısmında sezon başına ortalama bölüm sayılarını azaltma yöntemine gitti. Hannibal, Sleppy Hollow, Dracula buna verebileceğimiz örneklerden bazıları. Şu ana kadar verebileceğimiz örnekler sınırlı olsa da kızışan reyting savaşlarının neticesinde sezonları kısa dizilerle daha sık karşılaşabiliriz.
İngiliz televizyonları ise bunu yıllardır yapıyorlar. Üstelik Amerikan televizyonlarının aksine, oldukça gelişmiş bir mini dizi kültürleri var. Çoğunlukla tüm dizilere “mini dizi” olarak başlayıp, tutarsa, gelir getirirse, kadrosu ile devam edebilme imkanı varsa, 2. sezon siparişi vererek normal diziye dönüştürüyorlar. Kimi zaman bu 2. sezonun ortaya çıkması 2 yılı bile bulabiliyor. Ama kimi zamansa, o ikinci sezon hiç gelmiyor ve dizi, mini diziler rafında yerini alıyor.
İşte bu yazı dizisinde sizlere, bu mini dizileri tanıtmaya çalışacağım.
İçindekiler
- EXILE
- Yayın Bilgileri
- Konu
- Karakterler ve Oyuncu Kadrosu
- Fragmanı
- ZEN
- Yayın Bilgileri
- Konu
- Karakterler ve Oyuncu Kadrosu
- Fragmanı
- THE LAST ENEMY
- Yayın Bilgileri
- Konu
- Karakterler ve Oyuncu Kadrosu
- Fragmanı
- INJUSTICE
- Yayın Bilgileri
- Konu
- Karakterler ve Oyuncu Kadrosu
- Fragmanı
1) EXILE
Exile, geçmişiyle ilgili karanlık sırları açığa kavuşturmak isteyen bir adamın hikayesini anlatan, içinde psikolojik-gerilim-suç-gizem türlerini barındıran bir dizidir. Aynı zamanda içinde güçlü bir aile dramını da barındırır.
YAYIN BİLGİLERİ
1 Mayıs 2011 tarihinden itibaren, ardı ardına günlerde üç bölümü BBC ONE‘da yayınlandı. Bölüm süreleri yaklaşık 60 dakikadır. Dizinin yapımcısı, Shameless‘in yaratıcısı olan Paul Abbott‘tur.
KONU
18 yıl önce genç bir çocukken babasından yediği şiddetli dayak sonrası evi terk eden Tom, taşındığı Londra’da tıpkı babası gibi gazetecilik mesleğine atılır. Bu acele ve düzensiz kurduğu yeni hayatında hem mesleğinde, hem de özel hayatında başarılı olamaz. Üstelik uyuştucuya başlayıp kendini psikolojik sorunlarının ortasında bulur.
18 yıl sonra ise artık yabancılaştığı babası ve kızkardeşinin yanına döner. Kendisini kabul edip etmeyeceklerine dair kuşkuları vardır. Kapıyı çalar ve kardeşiyle kısa bir selamlaşmadan sonra içeri girer. Tom, doğup büyüdüğü kasabaya geri geldiği için çelişkili duygular içerisindedir. İlk başta en yakın çocukluk arkadaşından dahi kendini saklamaya çalışır.
Pek de sağlıklı olmayan adaptasyon sürecinden sonra aklında içini kemiren soruya cevap aramaya başlar. Babası onu neden dövmüştür? Bu dayağın nedenini babasına şimdiye kadar hiç sormamıştır. Şimdi ise nedenini sormak istediğinde artık çok geçtir. Babası Alzheimer hastasıdır. Gidip gelen hafızasıyla, geçmişiyle ilgili pek bir şey hatırlayamaz. Tom, babasıyla her zamankinden fazla vakit geçirerek dayağın nedenini öğrenmeye çalışır. Her cevap alamadığında sinirleri iyice gerilmeye başlar.
Bu göreceli basit gibi görünen olay, arkasında karanlık ve gizem dolu sırlar saklamaktadır. Tom, bu karanlık sırları bir bir açığa çıkartmaya başladıkça, hiç ummadığı süprizlerle karşılaşır.
KARAKTERLER VE OYUNCU KADROSU
Konu bölümünde yeteri kadar bahsettiğimiz Tom’u İngiliz dramalarının bir nevi kadrolu oyuncusu olan John Simm canlandırıyor. Tom’un kızkardeşi olan Nancy’nin hayatı ise bakıma muhtaç babasıyla ilgilenmekle geçmiştir. Haliyle evin içine tıkılmaktan sosyal hayatı kalmamış. Tom ile yıllarca ayrı olmalarına rağmen ikisi arasında kardeş sevgisi yok denilemez. Karakteri, izleyenlerin en son Broudchurch‘ten hatırlayacağı Olivia Colman canlandırıyor. Tom’un babası Sam, yılların araştırmacı gazetecisi ve mesleğinde ünlü biridir. Sakin İngiliz kasabasındaki evinde çoğu zaman boş boş televizyona bakarak vaktini geçirir. Sam’i usta oyuncu Jim Broadbent canlandırıyor.
Hikayenin var olan gizem tarafının yanında, tatmin edici yan hikayeleri de bulunuyor. Yani merak unsurunu diri tutabilmek için dolu dolu yan hikayeler bulmuşlar. İzlerken sıkılmıyorsunuz. Hatta var olan konularla, üç bölüm değilde 6 bölüme de hikayeyi yayabilirlerdi diye düşündüm. John Simm yavaş yavaş alışılabilen bir oyuncu; ben de artık kendisini sevmeye başladım.
Olivia Colman, İngiliz oyuncular arasında en fazla sempatik bulduğum oyuncudur. Burada da çok iyi oynuyor. Ayrı bir parantez ise Jim Broadbent’e açmak lazım. Bu oyunculuğuyla Bafta’da aday dahi gösterilmemiş –ki gerçekten hakkı yenmiş. Paul Abbott faktörü bu dizide de kendini hissettiriyor. Son olarak her şeyiyle dört dörtlük bir yapım. İzlemek isteyenlere iyi seyirler.
FRAGMANI
2) ZEN
İngilizce konuşan İtalyan dedektifleri Roma sokaklarında görürseniz şaşırmayın. İlk bakışta tuhaf gelen bu duruma yavaş yavaş alışmaya başlıyorsunuz.
Dedektifimiz Aurelio Zen bir yandan cinayet soruşturmalarıyla ilgilenirken, bir yandan da yozlaşmış İtalyan bürokrasisinin engellerine takılıyor.
YAYIN BİLGİLERİ
2 Ocak 2011 tarihinde BBC ONE‘da yayın hayatına başlayan Zen‘in ilk sezonu üç bölüm sürdü. Kanal, 2. sezonu sipariş etmediği için Zen bir mini dizi olarak kaldı.
Dizi, yazar Michael Dibdin‘in on bir kitaptan oluşan polisiye roman serisinden televizyona uyarlanmıştır. İlki 1988 yılında yayınlanan polisiye-roman serisin son kitabı 2007 yılında çıktı. Dizinin ilk üç bölümü, roman serisinin ilk üç kitabı olan Vendetta, Cabal ve Ratking‘i temsil etmektedir.
KONU
Dürüstlüğü ve davaları çözmedeki başarısıyla ünlenen dedektif Aurello Zen, yeni görev yeri Roma’da kendini karmaşık cinayetlerin içinde bulur. Zen’in uğraştığı suçlu profilleri siyasi yolsuzluklar- mafya- adalet sisteminin kayırdığı aristokrat kesim diyebiliriz.
İlk bölümün konusundan bahsedelim: Peşinde yıllar önce bir cinayetten mahkum ettirdiği ve şimdi tahliye olmuş, onu hapse tıkan herkesten intikam almak isteyen azılı bir suçlu ve çetesi vardır. Diğer yandan, zengin bir işadamı esrarengiz bir cinayete kurban gider. İşin içine derin devletin dahil olması ile dedektif Zen’in katili bulma yolunda önüne bir bir sürü engel çıkar.
KARAKTERLER VE OYUNCU KADROSU
Kısaca Aurelio Zen, Venedik doğumlu karısıyla boşanma arifesinde olan, yaşlı annesiyle aynı evde yaşayan 40 yaşına gelmiş bir adamdır. Karakterin dürüst halleri ise dizide ince bir şekilde alay konusu edilir. Zeki olduğu kadar bir o kadar da romantiktir. Dizide yer alan başlıca iki karakterden diğeri ise polis teşkilatında sekreter olan güzeller güzeli Tania’dır. Ne tesadüftür ki Tania da aynı Zen gibi kocasından boşanma aşamasındadır. Tahmin edeceğiniz gibi ikisi arasında duygusal bir yakınlaşma başlar. Zen’i bir çok dizi ve filmden hatırlayabileceğimiz Rufus Sewel canlandırırken, Tania’yı ise İtalyan oyuncu Caterina Murino canlandırıyor.
İptali saçma olmuş diziler listemin üst sıralarında olan bir dizidir Zen. BBC’nin de iptal gerekçesi de bu saçmalığa davetiye çıkarmıştır. Açıklama kısaca şöyle: “Televizyonda yeteri kadar erkek suç savaşçısı zaten var; fazlasına gerek yok” demişler. Resmi açıklamanın dışında, kanalın diziyi fazla şiddet yanlısı bulduğu için iptal ettiğini düşünenler de var. Neyse diyelim, mini dizi olarak kalmış Zen’i iyi bir polisiye izlemek isteyenlere öneriyoruz. İyi seyirler.
FRAGMANI
http://www.youtube.com/watch?v=sxAE_SIS08k
3) THE LAST ENEMY
İngiltere, Amerika’nın 11 Eylül’ünü yaşar. Metro istasyonuna terör saldırısı gerçekleştirilir. Victoria Bombası olarak adlandırılan saldırıda 213 kişi yaşamını yitirir. Bu terör saldırısından sonra ülke, en üst düzey güvenlik tedbirleriyle korunmaya başlanır. Hükümet daha da ileriye giderek bir nevi ”Biri bizi gözetliyor” olarak açıklayabileceğimiz T.I.A programı ile tüm ülkeyi gözetlemeye başlar.
YAYIN BİLGİLERİ
17 Şubat 2008 tarihinde ilk bölümüyle BBC ONE ekranlarında yayın hayatına başlayan The Last Enemy, 16 Mart’ta beşinci ve son bölümüyle ekran macerasını noktaladı. Dizi, Amerikan PBS televizyonunda da aynı sene içerisinde yayınlandı.
KONU
Matematik dehası Ezard, dört senedir Çin’de bilimsel çalışmalarını yürütüyordur. Kardeşi, gönüllü bir organizasyonda çalıştığı Afganistan-Pakistan sınırındaki mülteci kampında nakliye aracıyla kara mayına denk gelerek hayatını kaybetmiştir. Ezard, cenaze törenine katılmak üzere iyice yabancılaştığı ülkesi İngiltere’ye gelir. İsteksiz katıldığı törenden sonra bir zamanlar kardeşiyle kaldığı eve gelince -daha önce varlığından haberdar olmadığı- kardeşinin karısıyla karşılaşır. Kocasının cenaze törenine dahi katılmayan bu esrarengiz kadının yanında, onun kadar gizemli, ölümcül bir virüs taşıyan bir kadın vardır. Ölüm döşeğindeki bu kadını, ülkedeki tüm kolluk kuvvetleri aramaktadır. Ezard, kendini bu karmaşanın içine ister istemez sürüklenmiş olarak bulur.
Peki hikayede sıkça ismini duyduğumuz T.I.A programı ne işe yarar?
Tüm İngiltere’de yaşayan herkes doğumdan ölüme, 7/24 ve güncel olarak, tüm bilgileri tek bir veritabanında, gerçek zamanlı şekilde toplanmaktadır. Bu sistem, özel bir şirket tarafından hükümete satılmak üzere geliştirimiş bir programdır. T.I.A’yi geliştiren şirket, programın yüzü olarak toplumda sevilen biri olan Stephan Ezard’ı seçer. Ezard, görevi kabul etmeye yanaşmasa da kardeşinin gerçekte nasıl öldüğünü ve hayatı hakkındaki sırları araştırmak için programa ihtiyacını olduğunu anlar. Kardeşinin karısı ve onunla birlikte kalan virüs taşıyan Afgan kadın da Ezard’ın araştırması gereken diğer bilinmeyenlerdir.
KARAKTERLER VE OYUNCU KADROSU
Konu bölümünde verdiğimiz bilgilere ek olarak: Stephan Ezard obsesif kompulsif bozuklukluğuna sahiptir. Karakteri, Sherlock ile ününe ün katan Benedict Cumberbatch canlandırıyor. Stephan’ın kardeşinin karısı Yasim Anwar ise Afganistan’da mülteci kamplarında doktor olarak çalışmış. Babası Türk, annesi Bosnalı’dır. Karakteri, en son The Politican’s Husband‘da izlediğimiz Annamaria Marinca canlandırıyor.
Ezard’ın ölen kardeşi Michael rolünde, son yıllarda Mad Dogs severlerin bildiği Max Beesley var. MI5 ajanı Patrick Nye rolünde Homeland‘den yüzüne iyice aşina olduğumuz David Harewood var. Kayıp Afgan kadının peşinde olan, emekliye ayrılmış MI5 ajanı rolünde ise şu aralar Once Upon a Time‘da karşımıza çıkan Robert Carlyle‘ı izliyoruz.
Dizinin senaryosunda tutarsızlıklar görülebiliyor. Bazen birbirinden kopuk ve alakası olmayan sahneler, hikayenin sürekliliğine engel olduğu hissiyatına da kapılabiliyorsunuz. Ama bir şekilde kendini izlettiriyor.
Robert Carlyle’ın canlandırdığı karakter, sıkça gözükmesine rağmen epey bir süre konuşmuyor. Neyse ki sonradan açılıyor. Benedict Cumberbatch‘ı başka yerlerde görmek isteyenler için The Last Enemy iyi bir alternatif. Oyuncu kadrosu da gayet sağlam bir dizi olmuş. İzlemek isteyenlere iyi seyirler.
4) INJUSTICE
Londra’da cinayet davalarındaki başarısıyla ünlü bir savunma avukatı, artık bu davaları üstlenmemeye karar vererek ailesiyle kırsal kesime taşınır. Burada daha basit suçlardan işlenmiş davalara bakarak huzur içinde yaşamını sürdümeye çalışsa da bu pek uzun sürmeyecektir. Son davasında yaşananlar ve bunların sonuçları onu bir karanlığa doğru sürüklemeye başlar.
YAYIN BİLGİLERİ
Injustice, 6-10 Haziran tarihleri arasında ITV kanalında yayınlanan, beş bölümlük bir mini dizidir. Yaratıcısı ve senaryo yazarı Anthony Horowitz‘dir.
KONU
Ailesi ile mutlu ve huzurlu bir hayat yaşayan avukat William Travers, en yakın arkadaşının gönül ilişkisi yaşadığı sekreteri bir cinayete kurban gidince istemeyerek de olsa Londra’ya geri dönmek zorunda kalır. Cinayet en yakın arkadaşının üzerine kalmıştır. Bu cinayetin arkasında hangi güçler var, yoksa gerçekten arkadaşı mı bu cinayeti işledi? Tereddütler içerisindeki William Travers, davaya gönülsüz de olsa bakmaya karar verir.
Dizideki ikinci cinayet vakası, Travers’ın yaşadığı Ipswich’de izole bir çiftlik evinde yaşayan hayvan hakları savunucusunun öldürülmesidir. Bu cinayet vakası ile ilgili, bundan sonra vereceğim her türlü bilgi ispiyona gireceği için burada bırakıyorum.
KARAKTERLER VE OYUNCU KADROSU
Konu bölümünde sıkça adını geçirdiğimiz William Travers rolüyle James Purefoy arz-ı endam ediyor. Fazla söze gerek yok, bu aktörü izlemek ayrı bir keyif. Karısı rolündeki Jane ise, yarı açık cezaevinde mahkumlara İngilizce dersi vererek günlerini geçiriyor. Karakteri en son Blackout‘ta karşımıza çıkan Derula Kirwan canlandırıyor. Ipswich’deki cinayeti soruşturan asabi, hayata küsmüş dedektif rolünde en son Peaky Blinders‘da izlediğimiz Charlie-Creed Miles var. Travers’ın cinayet davasında savunduğu müvekkili, aynı zamanda arkadaşı Martin Newall rolünde de Nathaniel Parker var.
İki cinayet ve iki ayrı şehir, olayların ortasında William Travers. Olaylar bunların bağlantıları, psikolojik gerilim türünde bizlere sunuluyor. Bu dizi daha önce şu ve şu yazılarımızda değinmiş olsak da ülkemizde pek kimse tarafından bilinmeyen, gizli bir cevher diyebiliriz. Türü sevenlerin mutlaka izlemesi gerektiğini düşünüyorum. İyi seyirler…
yorumlar
Her ne kadar ıngılız dızılerınden hıcbırını takıp etmeyıp en bastan “hayır” dıyerek ızlemesem de bence mını dızı mantıkları super… kesınlıkle taktıre deger.. ben dızılerın yılllllllarcaaaaa surmesını sevmıyorum.. yap ıste 13 + 13 ıkı yılda bıtır… ama ıngılızler de cok kısa tutuyoo mıpmını bır dızı oluyor sezon 3 bolum olup ıkıncı sezon 2 yıl oldu mu olmaz
Ellerine sağlık @unfortr… Ben mini dizileri arka arkaya seyretmeye bayılıyorum. Hikaye de iyi işlenirse, hikayeyi yaya yaya işleyen bir film izlemişçesine beni doyuruyor genelde. Mini dizileri bu şekilde toplamak fikri çok iyiymiş abi, devamını da -gelirse- zevkle okurum ben. Ayrıca zamanlaması da çok isabet, malum aralık ayında tatile giren dizilerin yerini mini dizilerle dolduruyorum ben genelde.
Bunlardan sadece Zen‘i izleyebilmişim. Gayet başarılıydı ve hem geçtiği yerle hem de yarattığı polis profiliyle farklı bir polisiyeydi. İptaline üzülmüştüm; ama bu haliyle de izlenebilir gayet.
Injustice‘yi de seyretmeyi istemiş, aylarca altyazı beklemiştim, sonra çıkmış radarımdan. Şimdi kontrol ettim de hala altyazısı yok!
Exile‘yi kaçırmışım ben onu aldım listeme. Şu anda Carnivale izlemekteyim, onu bitirince nasılsa 3 bölüm diye araya sıkıştıracağım mutlaka. Leziz bir şeye benziyor da sonunda hikaye bağlanıyor mu, onu merak etmedim değil.
Ellerine sağlık @unfortr , ben daha pek alışamdım aslında mini dizi olayına. sezonalr kısa sürsün ama yıllar boyunca devam etsin istiyorum. genelde bir devamlılık takıntısı var bende ama yavaş yavaş alıştırdım kendimi. bu 4 dizinin de ne yazık ki hiç birini izlememişim; The Exlise ilgimi çekti, Harry Potter’dan ve Broadchurch’dan tanıdığım ve sevdiğim iki oyuncunun baş rolde olması benim için büyük artı. Ona bakmaya çalışacağım.
@unfortr: Güzel bir dörtlü olmuş. Ellerine sağlık.
Listeden The Last Enemy’i kaçımışım. Kadroya bak, tam benlik.
Exile ve Injustice’i beğenerek izlemiştim. Hatta, şu poskette methiyeler düzmüşüm.
Zen’in de kuş kondurmadığını ama polisiye sevene kendini izlettiğini (hele ki Rufus sever iseniz) belirteyim.
@alperen4700 : Exlie’ın sonu bağlanıyor, rahatça girişebilirsin.
Eline sağlık @unfortr. Mini dizi dosyası hazırlamayı düşünmekle çok iyi etmişsin, devamını da merakla bekliyorum.
Valla ben artık sezonu 22-24 bölümden oluşan dizilerden çok, sezonu 10-13 bölümden oluşan kablolu kanal dizilerine yöneldiğim için mini diziler bana çok cazip geliyor. 20 küsur bölüm sayısı olan dizilerde bir noktadan sonra ister istemez ana konudan kopma, senaryoda dağılma oluyor çünkü. Oysa mini diziler öyle mi? Hikâyeyi makul sayıda bölüm ile çok güzel toparlayıp anlatıyorlar, daha tatmin edici oluyor benim için. (Tabii bunu açık uçlu bitmeyen, baştan mini dizi olarak düşünülmüş yapımlar için söylüyorum.)
Bu yazıdaki mini dizilerden de The Last Enemy kadrosuyla ilgimi çekti hemen, sevdiğim iki oyuncu varmış (Benedict Cumberbatch ve Robert Carlyle). Ama benim şöyle bir kötü huyum var: İzleyip izlememek konusunda tereddütte kaldığım dizilerin IMDb puanına bakarım hemen. Buradaki dört dizinin de baktım, hepsinin puanı 8’in altındaydı. 8+ puana sahip olmayan yeni dizilere bulaşmaktan imtina ediyorum açıkçası. Biliyorum, kötü bir önyargı ama çok üst düzey olmadıkça yeni yeni dizilere vakit ayırmamam gerek diye düşünüyorum. Hâlihazırda fazla sayıda diziyi takip ediyorum çünkü, onlara dahi vakit ayırmakta güçlük çekiyorum.
@dkamoy: Cevap için teşekkürler, en kısa sürede inşallah…
Sonradan EK: @luna IMDB’yi kullandıkça çok da güvenilir bir kaynak olmadığına şahit olanlardanım. Yine de ben de hala puanlara bakarım. O sebeple gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki, İngiliz Dizileri’nde maalesef IMDB’de böyle bir yamukluk var, yani anlamsız şekilde düşük puanlar veriliyor. O yüzden sen gönül rahatlığı ile verilen puanların üzerine 1.0 puan (hatta biraz daha da fazla) koyup düşünebilirsin. Yani 7.0’lık bir İngiliz dizisini 8.0’lık bir Amerikan dizisi gibi hayal edebilirsin. Emin ol pişman da olmazsın. Ki mesela Exile‘de dizinin kendi puanı düşük olsa da bölüm puanlarının tamamı 7.9-8.3 arasında. Siz deyince baktım ben de. Yani bir abukluk olduğu çok belli.
Beğeniler için teşekkürler. Sihirli dokunuşları içinde ayrıca @dkamoy’a teşekkürler
@luna: İmdb puanlarını pek ciddiye alan biri değilimdir. Sen bu konuya değinince puanlarına bir göz attım. Özellikle Injustice ve Exile‘ye verilen o düşük puanları hangi akla hizmet vermişler, şaşılacak şey doğrusu. Elbette güçlü bir veri tabanı ama anlamsız puanlamalar da olmuyor değil. Sen orayı boşver, biz sana bu dizileri satalım. Memnuniyet garantili afiyetle izlersin
Bir süre öncesine kadar mini dizi olayı bana da yabancı geliyordu. Ama sevgili dizi listemdeki normal versiyon dizilerin sayısı biraz çığrından çıkınca insanın bu tarz şeylere bir bakayım dediği anda ne kadar ihtiyacı olduğunu fark edesi geliyor.
Misal İngilizlere bayılıyorsam da biraz bundan. Normal dizileri bile maximum 13 bölüm. Yazıya gelirsek, öncelikle eline sağlık @unfortr. Devamında kolay gelsin.
Dizilerden The Last Enemy ve Exile biraz ilgimi çektiler çekmesine de değil mini, normal dizide bile ne kadar merak edersem edeyim sıkı bir altyazı kuralım var benim. Şu yukarıdaki 4 tane de isteseler daha müzmin olamazlarmış görünür itibarıyle. Çıkarsa olabilir belki denilebilir yani şu ara.
@alperen4700 ve @unfortr, bu dizilerin hepsinin kendilerine göre güzel olduklarını tahmin ediyorum zaten.
IMDb’de İngiliz dizilerine bile Amerikan dizilerine göre düşük puan verildiğinin de farkındayım. Ancak Sherlock ve Black Mirror örneklerinde görüldüğü gibi, çok başarılı işler İngiliz yapımı da olsalar hak ettikleri puana ulaşıyorlar. Doğru ifade edebilmişimdir umarım. Çıtayı çok yükseğe koyduğumun farkındayım, Sherlock-Black Mirror-The Lost Room ayarında değillerse hiç bulaşmamayı tercih ediyorum şimdilik.
Ek: Buradaki çoğu kişi genellikle dizi mi izliyor bilmiyorum ama güncel filmleri de takip etmeye çalışan biri olarak, bu aralar film-dizi izlemek için vakit yaratmak gerçekten sıkıntı oluyor kendi adıma.
İmdbde filmlerin puanlarıyla dizilerin puanları biraz farklı biliyorsunuz.Dizilere daha bonkör puan veriliyor malum.Bu dizilere film mantığıyla puan verildiği için puanları düşük olabilir.
İkincisi, 500-1000 kişinin oyladığı puanlar ne kadar ciddiye alınır tartışılır.
Ancak ben de o kadar dizi film arasında boğulmuş durumdayımki imdbdeki düşük puanlar,az sayıda oylar son anda caymama neden oluyor.
Keşke izleme listeme sihirli bir el dokunsa da listeyi bana göre sıralasa.Böyle bir şey yakın zamanda olmayacağı için o zaman hadi bir dizi seçelim.o piti piiti…
Bu güzel derleme için ellerinize sağlık. Benim listede bildiğim ve izlediğim bir Injustice var. Onu da peşpeşe seyredip gayet keyifli bir şekilde karşısından kalkmıştım. Diğerlerinden de Exile ilgimi çekti. İzleme listeme ekledim.
Hazır bu yazı yeniden gündeme gelmişken, bu yazı sayesinde izlediğim The Last Enemy ile ilgili izlenimlerimi yazayım:
“Yahu bu kadar iyi oyuncuyu ve güzel, ilgi çekici, sürükleyici bir konuyu böyle iyi ve gelişen bir kurguyla sunarken nasıl olmuş da tempoyu tutturamamışlar?” diye düşünüp durdum. “Tam olacaktım, bomba gibi düşecektim ortalığa hatta, ama olamadım; vasat üstünde kaldım” dizisine dönüşmüş. Bak mesela bunu uyarlasa Amerikalılar çok tutardı ve ben de denerdim eminim. Eksik olan bir iki sos var. Onlar da olsaymış mis gibi dizi olacakmış. Kötü bir dizi değil, izlediğime de memnunum açıkçası. Ama ismini -burada yazdıklarımdan daha fazla- koyamadığım o ağırlığı ya da karmaşık temposu ile yordu beni The Last Enemy. Şu anda güzel bir kitap okumuş ve “keşke dizisi de çekilse bunun” ruh halindeyim çünkü senaryoyu çok beğendim.
injustice dizisini nereden seyredebilirim ..seyredenler yardımcı olabilir mi..hiç bir yerden bulamadım..
Ben de 1 yıldan fazla injustice peşindeyim ama bulamıyorum özellikle türkçe altyazı ile lütfen yardım. .
Zen S01E03 (FİNAL)
Orta seviye diye nitelendirebileceğim, izlenebilir bir dizi olmuş Zen. 2. bölümün 1 ve 3’ün biraz altında kaldığını söyleyebilirim bölüm hikayesi olarak.
Tek bir başrol üzerinden ilerliyor dizi ve Rufus Sewell’in içinde olmadığı sahne yok gibi bir şey. Sewell, karizmasıyla iyi taşımış bu arada diziyi. Bölüm süreleri 1.5 saat uzunluğunda. İlk bakışta göz korkutuyor bu uzun süreler ama akıyor bir şekilde. İtalya’da olup da dili İngilizce olan bir dizi izlemek çok cazip sayılmaz bir de. Zen ve dizinin kadın karakterleri düşünüldüğünde Roma’da olmanın da etkisiyle havada tutku dolu rüzgarlar estiğini düşünürsek İtalyanca daha cazip bir dil olurmuş bence bu dizi için.
Casino Royale’den anımsanabilecek Caterina Murino’yu seksi sekreter Tania Moretti olarak izlemesi keyifliydi yardımcı rolde. İlk bölümdeki ormanın kızı olsun, 2. bölümdeki Arianna olsun, Felicity’den anımsanabilecek Sarah-Jane Potts’un 3. bölümdeki Cinzia karakteri olsun, son 2 bölümde Cosima Shaw’dan izlediğimiz Nadia Pirlo karakteri olsun bölümlük kadın konuk karakterler de fena katkı sağlamadı genel olarak baktığımızda. Son bölümde minik bir rolle olsa da Zoë Tapper’ı görmek güzeldi ayrıca.
Dizinin devam etmiş olmasını isterdim.