My Mad Fat Diary — Tanıtım
66 yorum eski_bir_mudavim 08 Temmuz 2013 09:30
İngiltere’nin E4 kanalı, leziz bir mini-drama ile yeniden karşımızda…
My Mad Fat Diary, 6 bölümlük ilk sezonunu tamamladı ve ikinci sezon onayını çoktan aldı. Aslında tek sezonluk bir iş olacakken, benim gibi binlerce hayranı türemesinden dolayı, e4 kanalı dizinin ikinci sezonuyla devam etmesine karar vermiş. Dizimiz Rea Earl tarafından yazılmış ‘My Mad, Fat Teenage Diary‘ kitabından uyarlanmıştır. Bu roman da yazarın kendi gerçek günlüğüdür.
KONU:
Tarih 1996 yazıdır. Dizimizin baş karakteri ve anlatıcısı olan Reachel Earl, intihar etmeye teşebbüs etmiş ve bu yüzden 4 ay boyunca klinikte yatmıştır. Rea fazla kilolarıyla sorunu olan ve bu yüzden arkadaş bulmakta ve sosyal hayata katılmakta zorluk çeken biri. Klinikten yeni çıkan Reachel, normal hayata alışmakta çeşitli sorunlar yaşamakta.
Klinikten çıkmasına rağmen, psikolog yardımı ile terapiye devam etmektedir. Aynı zamanda annesinin vurdum duymaz tavırları da Reachal’a hiç yardımcı olmamaktadır. Klinikten çıktığı gün eski arkadaşı Chloe ile karşılaşan Rea, Chloe ve arkadaş grubuyla takılmaya başlar. Ortama zaman zaman ayak uyduramayan Rea’nin karşısında birkaç küçük sorun vardır.
Annesi, bir yaz boyunca Rea’nın ortadan kaybolduğunu soran insanlara “Fransa’ya tatile gitti.” demiş, kliniğe yattığını söylememiştir.
Yeni arkadaş ortamına alışma konusunda çeşitli sorunlar yaşayan Rea, bazen sorunlardan kaçışı klinikte tanıştığı arkadaşlarında bulur. Erkeklerle arası iyi olmayan Rea, yeni arkadaş ortamında yeni maceralara atılacak ve yeni hayat tecrübeleri kazanacaktır.
Karakterler:
Dizimizdeki ana karakterler, Raechel Earl’ün ailesi ve arkadaş ortamındaki insanlardan oluşuyor. Bence dizideki ana karakterlerin hepsi sevilebilir tipler.
Rea Earl:
Rea Earl, hayatında zor zamanlar geçirmiş, bu zor zamanlarda çıkış yolu bulamamış ve intihara teşebbüs etmiş bir kızımız. Klinikte yattıktan sonra hayatını tamamen değiştirmeye karar veren Rea, sosyal hayata katılıyor ve arkadaş edinmeye başlıyor. Sonradan görüyoruz ki aslında kızımız acayip komik, müthiş bir müzik bilgisi olan, çok eğlenceli birisi.
Kiloları yüzünden hiçbir ortamda rahat edemeyen Rea, aslında biraz kendi gibi olup rahat davranınca her şeyin nasıl çözüldüğünü ileride görecek.
Rea Earl karakterini, Sharon Rooney adında, aslında komedyen olan bir kadın canlandırıyor.
Finn:
Rea’nın takıldığı arkadaş grubunda bulunan erkeklerden biridir. İlk başlarda Rea ile birbirlerine çok zıt gitseler de sonradan aralarındaki buzlar eriyecektir. İlk başlarda çok huysuz gibi ve Rea’nin gruplarına girmesinden hoşlanmıyor gibi gözüken karakterimiz, sonradan Rea ile iyi bir dostluk geliştiriyor. Finn, Rea’yı birçok zor durumdan da kurtarıyor. Özellikle Rea gibi Finn’in de çok iyi bir müzik zevki var.
Karakterimiz, Nico Mirallegro tarafından canlandırılıyor. Kendisi kadrodaki en tanınmış isim. Aynı zamanda dizinin bu kadar ünlenmesine en büyük etkenlerden biri. Çünkü büyük bir hayran kitlesi var.
Archie:
Archie, Rea’nin görür görmez hoşlanmaya başladığı ve ilk gözdesi olan karakterimiz. İlk başlarda farklı yönde ilerleyen arkadaşlıkları, çeşitli olaylar sayesinde birbirlerinin en iyi arkadaşı olmasını sağlıyor. Kendi içinde sorunları olan Archie’nin de çeşitli problemleri var. Karakterimiz Dan Cohen tarafında canlandırılıyor. Oyuncunun ilk bilinen işi.
Chloe:
Rea’nin en eski arkadaşlarından birisi. Küçüklükten beri birbirini tanısalar ve bir zamanlar Rea ile en iyi arkadaş olsalar da büyüdükçe birbirlerinden uzaklaşmışlar. Rea’nin arkadaş gruplarına dahil olmasını sağlayan kişi. Araları Rea ile iyi gözükmesine rağmen, Rea’yi alt edeceği ve aşağılayacağı hiç bir fırsatı kaçırmıyor. Her zaman Rea ile bir rekabet halinde. Biraz bencil biri ve tüm dikkati kendinde toplamayı seviyor.
Jodie Comer tarafından canlandırılıyor. Bu oyuncumuzun da ilk önemli işi.
Izzy:
Dizi boyunca aslında geride kalan karakterlerden biri olan Izzy son bölümlerde kendini gösteriyor. Tam bir Polyanna. Her zaman mutlu ve gülümsüyor. Saf, neşeli ve aklı havada karakterlerimizden biri.
Ciara Bexandela tarafından canlandırılıyor.
Chop:
Dizideki diğer komik ve eğlenceli karakterlerimizden birisi. Gayet rahat ve ‘cool’ bir arkadaşımız. Çarpık dişleri ve sürekli insanlara takılıp espiri yapmasıyla çok komik ve eğlenceli biri. Bu karakterimiz de ilk sezonda biraz geride kalanlardan biri.
Jordan Muhrpy isimli genç oyuncu tarafından canlandırılıyor.
Diğer karakterler ise Rea’nin klinikte tanıştığı ve arkadaş olduğu kişiler:
Tix:
Benim en sevdiğim karakterlerden biri olan Tix, Rea’nın da en sevdiği ve güvendiği dostu. Klinikte başlayan arkadaşlıkları, Rea kilinikten ayrıldıktan sonra da devam ediyor. Birbirlerine yardımcı oluyorlar ve sorunlarını paylaşıyorlar. Tix, Rea’nin sürekli şikayet ettiği hayatını seviyor ve gıpta ediyor.
Karakter, Sophie Wright tarafından canlandırılıyor.
Danny Two Hats:
Dizideki diğer komik karakterlerden birisi. Sorun çıkarmada üstüne yok. Rea’ya erkekler hakkında ders veriyor. İlgi çekici tiplemelerden de biri.
Karakter, Darren Evans tarafından canlandırılıyor.
Bu karakterlerin dışında dizimizde…
Dr. Kester Gill: Rea’nin herkese bir tane lazım psikoloğu.
Ian Hart tarafından canlandırılıyor.
Rea’nin Annesi: İlk başta nefret ettiğimiz, “Bu kızı bu hale sen getirdin!” dediğimiz karakter. Bir anneden beklenmeyecek kadar bencil olabiliyor.
Claire Rushbrook tarafından canlandırılıyor.
Dizinin Stili:
Dizide, yukarıdaki resimlerde de göreceğiniz gibi, bir günlük üzerinden anlatılan hikayeler, sahnelerin donup üzerine yapılan çizimlerle daha eğlenceli bir seyir zevki sunuyor. Dizimiz, birçok gençlik dizisinden farklı olarak günümüzde değil 90’larda geçiyor. Bu yüzden 90’larda popüler olmuş, çok iyi birçok hit şarkıyı dinleyip nostalji yapma şansımız da oluyor.
My Mad Fat Diary, diğer gençlik dizileri gibi ilişkiler üzerinden ilerlese de aynı zamanda klinikten yeni çıkan bir kızın normal yaşama alışması ve içinde bulunduğu psikolojik durumu atlatması gibi ilerleyen önemli doyurucu konuları da güzel bir şekilde işliyor. İngiliz dizilerinin genelinde olan soğukluk ve yavaşlık, dizimizde özellikle kendini hissettirmiyor.
Ne kadar hoş olduğunu bilmiyorsun.
Tanıtım Videosu:
Türkiye’de de çok büyük bir hayran grubuna sahip olan dizimiz hakkında en fazla bilgi edinebileceğiniz yer, Facebook Türkiye sayfası. Oyuncular ve kitabın yazarı sürekli Türk hayranlarına Twitter’dan ilgileri için teşekkür ediyor.
Kitabın yazarının Twitter’dan paylaştığı bir video:
http://www.youtube.com/watch?v=YaCpbnL1r8E
yorumlar
Peki ben ne yapayım? Ben izlememezliklerine değil de zevk olayına takılmış durumdayım. Yoksa arkadaş grubum içinde önce biri, sonra diğeri izlemeye başladı diye şu an herkes Arrow izliyor. Teen Wolf, The Vampire Diaries ve The Originals gayet iyi durumda. Dahası da var. Herkesin ismini bildiği stabil dizilerden de kendi grubum şart değil çoğu var.
AMA daha bir Homeland izleyen yok işte. 1-2 kere anlatmayı denedim de olmadı Downton Abbey desem ne diyorsun derler herhalde. Broen’i zaten anlatamam.
@aytackara sen de bulmuşsun da bunuyorsun benim çevremde onları bile izleyen yok. ben ona razıyım
@meorman keşke sölediğin gibi olay olsaydı. Herkese söylüyorum sherlock’u izleyin diyorum. sherlock’u da beğenmeyen çıkmaz herhalde gayet risksiz bir seçim daha izleyen çıkmadı
meorman’ın yazdıklarını okurken benim de aklıma ilk prison break gelmişti. Yorumun sonunda o örneği görünce ben bu işi biliyorum galiba diye kendi kendime övündüm.
Türklere (özellikle erkeklere) Prison Break çok iyi gidecek bir dizi bence de.
Ben çevremdeki nispeten yaşlı kesime (60+) çok üzülüyorum. Vakti zamanında bana yabancı dizi sevgisini aşılayan büyüklerim şimdi altyazı okumak istememe derdiyle televizyonda (o da digitürk filan yoksa az seçenekli bir tv’de) dublajlı ne çıkarsa bahtlarına takılıyor. Genellikle de yaşıtları futbol ve/ya ıkındırtıcı türk dizilerini izliyor diye onları izliyorlar çevrelerindekilerle sosyalleşebilmek için. bu ülkede sosyalleşmek başa bela mirim.
http://www.youtube.com/watch?v=YHk3moJC_Dw
Harika olacak yine, bir de grup terapisine mi başlamışlar bunlar?
Canlarım benimmm canlarımmm!
(teşekkürler real tortoise)
Umarım düzenli çeviren çıkar.
Fragmana kadar fark etmemiştim ama özlemişim galiba ben bunları. Toplu terapiyi görmek isterim ve fazlasını da…
Çevirmeni niyeyse sanmıyorum ama umarım.
dkamoy’la aynı tepkiyi verdim. Çok özledim ben bunları.
fragman yayınlanmış iyi hoş güzel de, nasıl izliyicez bu 2.sezonu ? dizimagta yok
2 yol var:
1) Bilmem biliyor musun ama uygun bir yer bulup bölümü edineceksin. Bir çevirmenin çevirip de Divxplanet sitesine yüklediği altyazıyla birlikte izleyeceksin.
2) Senin de bahsettiğin diğer usulle. Muhtemelen bildiğin üzere Dizimag’ten başka siteler de var. İlk sezon daha Divxplanet’te veya başka yerde yokken önce orada vardı, doğru ama artık şartlar değişti. Artık ya başka siteler kendisi çevirip koyacaklar ya da dediğim gibi birinin Divxplanet’e çevirdiği altyazıyı kullanıp da kendi sitelerine koyacaklar.
İlk sezon neredeyse her yerde var, o yüzden görmezden gelineceğini düşünmüyorum. Zaten Divxplanet için de diziyi çevirmeye niyetli birisi hali hazırda var. İngilizce kaynağını bekliyordu, çok yakın zaman içinde geldi. Diğer siteler çevirmese de orada yakında olur. Artık *** mi siteler mi tercih edilir, orasını bilemeyeceğim
2×03 hakkında:
İçimde Rae Earl’e acıyan bir parça vardı, ben de bu bölümün sonunda onu sıfırlamış oldum. Bundan sonrası müstehak.
“Ona düşmezdi.”
falan diye bekliyorum, heyecanı kaçıyor
Hatta ben de zaman zaman yapıyorumdur bu tarz yorumları. Bir öneri olarak bölümde olacak şeylerle ilgili fikir veren yorumları ispiyon içine alalım bence. Bilemiyorum, belki de bu aralar ispiyona çok hassas durumdayımdır
Bunu reddebiliyor muyum?
Bölüm sonunda bir şeylerin olduğunu yazmak spoilera girerse dizi yorumu yapılamaz herhalde. Bir dizi bölümü de bir tek sonundan oluşmuyor. Olan başka şeyler de var.
Olacak olaya verilecek tepki de kişisel bence. Ben sinir oldum, evet. Ama izleyip de “Yaptığı doğruydu.” tepkisi de çıkabilir yani. Hatta bence çıkar da…
Kusura bakma ama isim ve detay vermediğim için içimden gelmiyor. (Şu an ters bir zamanımda olabilirim, ben de onu bilemiyorum.)
Bu arada kişisel bir şey değil, sen yorumu yazınca aklıma geldi.
@Levilevi: O kolay çekilebilecek dediğin sahneler üzerinde adamlar kılı kırk yarıyorlar. Dolayısıyla ortaya da harika bir iş çıkıyor. Aralarda doldurma bölümler, geyik diyolaglar olmadan hikayelerini bir güzel anlatıp hadi bize eyvallah diyorlar. Bu ve bu gibi İngiliz dizilerinin bölüm sayılarından oldukça memnunum. Zira son yıllarda sezonları 22-24 bölüm olan dizileri pek takip etmiyorum/edemiyorum.
Ben de artık iyice alıştım kısa sezonlara, ulusal kanal dizilerini tek tek iptal eder oldum
Ben de bayılıyorum bu işe. Üstelik diğer dizilere zaman ayırmaya da yarıyor. Hatta ulusallar da 16 yapsınlar mesela şu işi…
Bu arada MMFD’nn 2. sezonu 7 bölüm.
bence de rae’ye düşmezdi acayip sinir oldum oan. Madem kızı çok düşünüyor ayrılmaları için başka birşey uydursaydı ona bile hakkı yok ama . Yaptığı hiçbirşekilde affedilecek gibi değil. Ama archie affeder
Buarada ben bu liam’ı sevmedim.
4 ve 5. bölümleri i izledikten sonra fikrim değişmedi hatta daha kötüye gidiyor liam ı sevmemek ne kelime nefret ediyorum gereksiz şey. ona harcayacakları zamanı archieye finn e ayırsalarmış keşke busene çokazgözüktüler ama yeterince drama çıkmazdı tabi ozaman .
Hala güzel gidiyor, insan durduramıyor resmen. (2×06) ‘Odak noktası’ pek güzeldi, dahasına da hayır demezdim ayrıca. Ayrıca (2) bitiyor da bu ya…
haftaya beklemeye gerek yok çıkmış bile. gerçi altyazı olayını bilmiyorum inglizcesi bile geç çıkıyor
İngilizcesi de hazır şu an, gördüm ben. Bana lazım diyenler için Türkçesi lazım.
Gelecek sezon da olursa -ki lütfen olsun- Archie’ye sevgili talep ediyorum. Chloe için de bir şeyler talep edeceğim ama ne etsem daha bulamadım.
@towanda
Oleyy
YAY!!! Şükürler olsun.
YAŞAAAAAAAASIIIIN!!!
Çok özlemişim
* Archie ve Rob olayı hoşuma gitti.
* Neti karıştırmak istemiyorum ama Rae umarım Bristol'ü kabul edip gider.
My Mad Fat Diary 3. Sezon Hakkında
3 Bölüme bu kadar çok şey sığdıracaklarını ve bu kadar güzel bir sezon izleyeceğimi hiç düşünmemiştim. Ben dün ilk iki bölümü bugün de 3. bölümü izleyerek sezonu topluca tamamladım, bu sezon eğlencesi az dramı fazla olsa da ben çok beğendim. Hatta son sahnede bayağı duygulandım, tırtılın kelebeğe dönüşme hikayesini izledik sanki 3 sezonda ben çok hoşnutum. Şiddetle tavsiye edilir, keşke sezonlarca bölümlerce olsaydı da doya doya izleseydik.
3×03 (Dizi finali) üzerine:
Çok güzel kapatmışlar diziyi. Rahat izlenen ve hızlı akan, açık kapı kalmayan türden bir finaldi. Dizi boyunca Rae bazen kanser etse de nihayetinde geldiği nokta benim de olmasını istediğim noktaydı.
Son sahnenin müziğinin güzel olması bir yana, Dan Cohen’in sesi de güzlemiş ayrıca.
3. sezonu bitirdim ve başından mutlu kalktım. Güle güle MMFD.
BAFTA’nın bir de BAFTA Scotland denilen çeşidi varmış anlaşılan. Bu gece ödül töreni varmış onun ve Sharon Rooney’e Televizyon-Aktris dalında ödül vermişler.
Aktör: Ken Stott (The Missing)
Drama: Glasgow Girls
Komedi: Mrs Brown’s Boys
Bitmesin diye yavaş yavaş izlediğim bi gençlik efsanesi oldu MMFD. Müzikleriyle, mizahıyla, dramıyla.. Bi bütün olarak harikaydı. Zaman zaman ‘Gang’ in 16 yaş grubunda olduğunu unutup, çıldıran gözlerle izlesem de, çoğunlukla empati kurarak seyrettim. Bi daha bu tarz birşey yapılır mı, ya da hali hazırda benzeri var mı bilmiyorum ama, şimdiden aranıyorum.
Tanıtım için de gecikmeli olarak eline sağlık @mertkytrk
Demişken ben bunun 2. ve 3. sezonunu hala izlemedim. Harcamak isteMEmenin de bu kadarı… (Bi de Downton’ın son sezonu var aynı şekilde koklaya koklaya saklayacağım diye turşusunu kurduğum.)
Ben 1 sene beklettim yetti valla.
Downton ‘ ın son sezonunu ben de bekletiyorum uzun zamandır. Arkamdan ağlıyo resmen. Başlarsan haber ver. @dkamoy
Ya bunlara başlayınca bir çırpıda tüketiyorum. Çok zevkli olmakla beraber bitince detoks yaşıyorum ve vasat bişiler izlemek zorlaşıyor. Bitti diye yaşadığım üzüntü de cabası. O yüzden de geri plana alıp duruyorum.
Alın size yıldızlısından bir 1. Dünya Problemi!
‘Zaman kısıtlı’ mottosuyla beraber korkularımla yüzleşmeye karar verdim ben. İlk durak MMFD idi. Sana da tavsiye ediyorum. Gerçekten çok tatlı! @dkamoy
Biliyom biliyom ama hiç bitmesin istiyom. Şımarıklığın dibindeyim.
Ben de 3. sezonuna girmedim bunun kıyamadığımdan. İyi bari yalnız değilmişim.
çok güzel olan ilk sezondan sonra devam etmeseymiş de olurmuş. hatta keşke devam etmeyip güzel bir mini olarak kalsaymış.
iki, ilk sezonun güzelliğinin altında eziliyor resmen. iyice izlemesi sıkıcı bir hal aldı. muhtemelen bitirdiğimde başından güzel duygularla kalkacağım ama bu konuda fikrim değişmeyecek.
@ozgun14 ben de niye bu dizi pop out oldu bi anda dedim o konuda haklısın. Sürekli düşüş eğilimi gösterdi ama olsun yine de her bölümünü zevkle izledim.
2×06-07 güzeldi bir tek gerisi işkence gibiydi. 06 chloe’yi daha iyi anlamamızı sağladığı, 07 ilk sezon bu diziyi neden sevdiğimizi hatırladığı için güzeldi. umarım son 3 bölüm ilk sezona yakın ilerler.
hoş bir final olsa da genel olarak geçer not alamadı benden. ilk sezon hatrına arşivimde saklayacağım. bir ara sadece ilk sezonu mu saklasam dedim ama diğer karakterler için kıyamadım diğer sezonlara.
hiç sevmedim seni rae. sana rağmen içinde güzel şeyler barındıran bir diziydi ama. sevimli karakterleri için bile izlenmeye değerdi. izzy copp finn chlo bu dörtlüye sahip olabildiğin için şanslısın gerçekten.
İlk defa bir diziye 2. defa başladım ve izlerken bundan aldığım tadı başka bir diziden alamadığımı fark ettim . ( biraz olsa da skam da almıştım bu tadı (belli bölümlerde) )Dizinin çok farklı bir havası var. Kalbim kırık şekilde izliyorum belkide ileride olacak bazı şeyleri bildiğimden . Bunun gibi bir gençlik-dram dizisi biliyor musunuz ?
Edit : elimde kitabı var onuda yazın okumayı planlıyorum pek beğenilmediğinden beklentim düşük
(ilk sezonuda bugün bitirim muhtamelen .
Skins. Fresh Meat. Misfits diyesim de var ama onlar gencin bir tık üstü olabilir.
@aytackara Skins’i denemeyi düşünüyorum . (benzer bir tat alabileceğimi düşünüyorum hem İngiliz dizisi hem gençlik ilk bölümlerini izlemiştim ama devamı gelememişti yazın kesin denerim )
Misfits fantastik olduğundan bunun verdiği tadı verebilceğini pek düşünmüyorum ama arkadaşlık ilişkileri veya karakterler olarak benzeyebilir …
Fresh Meat’i ilk defa duyuyorum şimdi tanıtımına baktım ilgi çekici duruyor , yaş olarak daha büyük olsalar da arkadaşlık veya karakter bakımından benzer olabilir . TEŞEKKÜRLER Başka önerisi olan varsa yazabilir.(farklı ülkelerin dizileride olabilir)
birden geldin aklıma, açıverdim 2×06 nı.
chloe’nin bölümünü tekrar izledim. güzel bölümdü cidden. dizinin çoğunluğu benim için leş olmasa tekrar izleyesim bile gelebilirdi.
burdaki dobişin oynadığı zapped e bakıyordum ara ara. absürt komedi olarak fena değildi ama ucu açık kalmış. sihirli bir bileklik bulup takmasıyla geçmişe giden bir adamın geçmişte yaşadıklarını anlatıyor kısaca. eren fantastikli. büyücüler. peri gariyanlar yaratıkalr falan var. çakma medyum olan bu kızın karakteri izlenesiydi. zaten öyle bölümlük konular. aman aman bir ana hikayesi de yoktu. arşivimde saklamaya değecek bir yapım değil ama ingiliz absürt komedilerini sevenler fantastikli bu dizi sevebilir.