NCIS’in pek sevilen Donald “Ducky” Mallard karakterini canlandıran oyuncusu David McCallum, Pazartesi sabahı New York Presbyterian Hastanesi’nde 90 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Hayranların favorisi olan McCallum, CBS dizisi NCIS’te kalan son orijinal oyuncuydu ve burada 20 yıl boyunca eksantrik ama son derece etkili, psikolojik profil çıkarma becerisine sahip Adli Tabib Uzmanı Donald “Ducky” Mallard’ı canlandırdı.

NCIS’in yönetici yapımcılarından Steven D. Binder ve David North, “20 yılı aşkın bir süre boyunca David McCallum, bilge, ilginç ve bazen esrarengiz Dr. Donald ‘Ducky’ Mallard’ı canlandırarak dünyanın dört bir yanındaki izleyicilere kendini sevdirdi. Fakat hayranları onu ne kadar sevse de, David’le omuz omuza çalışanlar onu çok daha fazla seviyordu. O bir bilgin ve beyefendiydi, her zaman nazikti, mükemmel bir profesyoneldi ve asla espriyi kaçırmazdı. İlk günden itibaren onunla çalışmak bir onurdu ve bizi asla yarı yolda bırakmadı. O, kısacası bir efsaneydi ve çok özlenecek” demişler.

19 Eylül 1933’te Glasgow, İskoçya’da tanınmış bir müzisyen ailede doğan McCallum, Kraliyet Müzik Akademisi’nde eğitim gördü. Yerel bir tiyatro grubunda Shakespeare’in Kral John’unun iyi eleştiriler alan performansının ardından , müziği ikinci planda tutarak odak noktasını oyunculuğa çevirdi. Kraliyet Dramatik Sanatlar Akademisi’nde okuduktan sonra, 1946’da Actors’ Equity’ye katıldı ve burada BBC Radyo’da çalışmaya başladı ve ilk çıkışını 1946’da Whom the Gods Love, Die Young yapımıyla yaptı. Bunu repertuar tiyatrosunda birkaç yıl izledi. İçlerinde Amadeus, Communicating Doors, The Hunting of the Snark, Comedians, The Lion in Winter ve Julius Caesar’ın olduğu pek çok tiyatro oyununda rol aldı.

Robert Vaughn, David McCallum

1961’de Amerika’ya taşındıktan sonra McCallum, başlangıçta iki satırlık küçük bir karakter olan The Man from U.N.C.L.E. dizisinde Illya Kuryakin rolünü üstlendi. Ancak bu, yapımcıların McCallum ve başrol oyuncusu Robert Vaughn’un birlikte kayda değer bir kimyaya sahip olduğunu görmeleri için yeterliydi ve McCallum, ona iki Emmy Ödülü adaylığı ve Altın Küre adaylığı kazandıran rol ile başrol oyuncusu statüsüne yükseltildi. Sonrasında The Greatest Story Ever Told, The Great Escape, Mosquito Squadron, Billy Budd, Freud ve A Night to Remember filmlerinde ve kendisine üçüncü Emmy adaylığını kazandıran Teacher, Teacher filmi de dahil olmak üzere çeşitli TV filmlerinde rol aldı.

McCallum bir sonraki hedefini NCIS’te buldu. Mark Harmon’un Jethro Gibbs’inin yakın sırdaşı olan, dizinin sıra dışı karakter kadrosunda karakterlerin sırlarını dinleyen, saklayan ve onlara yol gösteren ve baba figürü olarak olarak görev yapan “Ducky” Mallard karakterine hayat verdi.  McCallum, son birkaç yılda daha hafif bir programla çalışarak sonuna kadar dizide kaldı.

The Invisible Man, The Education of Max Bickford, Sapphire and Steel, Colditz, Motherlove ve Kidnapped, McCallum’un rol aldığı TV dizileriydi. The Outer Limits, Law & Order ve Sex and the City dizilerinde konuk oyuncu olarak gözüktü.

Batman: Gotham Knight animasyon filminde Alfred Pennyworth karakterini seslendirdi. Ayrıca The Replacements ve Ben 10 animasyon dizilerindeki karakterleri seslendirdi ve kaset ve CD olarak 30’dan fazla kitabın anlatımını yaptı.

McCallum, oyunculuğun yanı sıra, dönemin daha popüler şarkılarından bazılarına benzersiz değişiklikler getiren bir üçlü kaydın orkestrasyonunu ve şefliğini yaptı. 2016 yılında McCallum’un ilk romanı Once a Crooked Man yayınlandı.

56 yıllık eşi Katherine McCallum, oğulları Paul McCallum, Valentine McCallum, Peter McCallum ve kızı Sophie McCallum ve 8 torunu Julia McCallum, Luca de Sanctis, Iain de Sanctis, Stella McCallum, Gavin McCallum, George McCallum, Alessandro de Sanctis ve Whit McCallum, geçen hafta Pazartesi günü 90. yaş gününü kutlayan oyuncunun ailesiydi.

Aile adına Peter McCallum yaptığı açıklamada, “O, dünyanın en nazik, en havalı, en sabırlı ve sevgi dolu babasıydı. Her zaman ailesini kendinden önde tuttu. Torunlarıyla bağlantı kurma şansını dört gözle bekliyordu ve her biriyle benzersiz bir bağı vardı. O ve en küçük torunu Whit (9), genellikle aile partilerinde bir odanın köşesinde derin felsefi sohbetler yaparken bulunabilirdi. O gerçek bir rönesans adamıydı; bilime ve kültüre hayrandı ve bu tutkularını bilgiye dönüştürdü. Örneğin, bir senfoni orkestrasını yönetme yeteneğine sahipti ve gerekirse NCIS’teki rolüyle ilgili onlarca yıldır yaptığı çalışmalara dayanarak aslında bir otopsi gerçekleştirebilirdi. Hastaneden evlerine döndükten sonra uyumadan önce anneme iyi olup olmadığını sordum. Cevabı basitçe ‘Evet’ oldu. Ama keşke birlikte yaşlanma şansımız olsaydı dedi. Kendisi 79 yaşında ve babam 90 yaşına yeni girdi. Bu duygudaki dürüstlük, güzel ilişkilerinin ve günlük yaşamlarının ne kadar canlı olduğunu ve bir şekilde, 90 yaşında olmasına rağmen babamın hiç yaşlanmadığını gösteriyor.”

Kaynak